“Participation”, which is accepted as an extension of the democratic life culture, cannot always be implemented with a wide inclusiveness in daily life. Especially today, considering urbanization as an opportunity for rent through participatory urban planning practices, has almost eliminated the concern for democracy in these planning processes. On the other hand, the situation is different for refugees who are not included in the urban area and do not have urban status. Refugee camp settlements, which are expressed as “temporality of the city” within the scope of the study, cannot benefit from the improvement and development interventions of most of the urban structure, and may even lack basic infrastructure services. Similar to spatial qualities, the refugee residents of the place do not have as much rights as a city dweller. In this case, while the integration of refugees into the city as individuals who had to leave their homes is already difficult, these discriminatory approaches put the situation in a dead end. Such malpractices also negatively affect the integration motivation of refugees. However, the expectation of a better quality of life throughout their stay in the camp is naturally continuous. In this direction, the researches carried out within the scope of the study aim to question the participatory practices in the camp areas. For this purpose, participatory approaches applied aiming to understand the social and spatial structure of the camp settlement were examined, and the availability of the refugees' democratic environment and its effects on the situation provided were investigated comparatively with examples.
Demokratik yaşam kültürünün bir uzantısı olarak kabul edilen “katılım”, gündelik yaşamda her zaman için geniş bir kapsayıcılıkla hayata geçirilememektedir. Günümüzde katılımcı kentsel planlama uygulamaları aracılığıyla kentleşmeye rant olanağı gözüyle bakılması, bu planlama süreçlerinde demokrasi kaygısını neredeyse yok etmiş durumdadır. Diğer taraftan kentsel alana dahil edilmeyen ve kentli statüsünde olmayan mülteciler için durum daha farklıdır. Çalışma kapsamında “kentin geçiciliği” şeklinde ifade edilen mülteci kamp yerleşmeleri, kent yapısının çoğu iyileştirme ve geliştirme müdahalelerinden yararlanamamakta hatta temel alt yapı hizmetlerinden bile yoksun olabilmektedir. Mekânsal niteliklerle benzer biçimde, mekânın mülteci sakinleri de bir kentli kadar hak sahibi değildir. Bu durumda mültecilerin evlerini terk etmek zorunda kalmış bireyler olarak kente entegrasyonu zaten zorken, bu ayrımcı yaklaşımlar durumu çıkmaza sokmaktadır. Bu tür yanlış uygulamalar, mültecilerin entegrasyon motivasyonunu da olumsuz yönde etkilemektedir. Ancak kampta yaşıyor oldukları süre boyunca yaşam kalitelerinin daha iyi olma beklentisi doğal olarak devam etmektedir. Bu doğrultuda çalışma kapsamında yapılan araştırmalar kamp alanlarında katılımcı uygulamaları sorgulamayı hedeflemektedir. Bu amaçla, kamp yerleşmesinin sosyal ve mekânsal yapısının anlaşılması amaçlanarak uygulanan katılımcı yaklaşımlar incelenmiş, mültecilerin demokrasi ortamının sağlanabilirliği ve sağlandığı durumdaki etkileri örneklerle karşılaştırmalı olarak araştırılmıştır.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Social Work (Other) |
Journal Section | Reviews |
Authors | |
Publication Date | June 30, 2023 |
Published in Issue | Year 2023 Volume: 4 Issue: 1 |