Tanzimat Dönemi’ne gelinceye kadar bizim eğitim ve öğretim hayatımızın merkezinde hep medrese ve müderris vardı. Medresenin eğitim dili Arapça, öğretim ise büyük ölçüde din ve dinî ilimlerdi. Değişip gelişen ihtiyaçlar karşısında Osmanlı Devleti Tanzimat’la birlikte, Batı standartında eğitim verecek mektepler açmak zorunda kalmıştı. Bu tarihten itibaren eğitim hayatımızda iki ayrı sistem yürümeye başlamış, artık medrese ve müderrisin yanında bir de mektep ve muallim vardır. Bu kurumlarda okuyan talebelerin aile yapısı dikkate alındığında, genellikle zengin ve şehirliler mektebi, fakir ve köylü çocuklarının medreseyi tercih ettikleri görülür. Mektep mezunları her alanda memur ve âmir olurken, medreseliler ancak imam, vâiz, müftü, kadı ve müderris olabiliyorlardı. Biri geleneği, diğeri modern eğitim sistemini temsil eden bu kurumlardan yetişenler arasında önemli zihniyet farkı bulunmakla birlikte, mekteplerde modern eğitimin yanında Kur’ân-ı Kerîm, akāid, ahlâk, Arapça ve Farsça gibi derslere de yer verildiği için bu mektepler birer laik eğitim kurumu değildir. Giderek gelişip serpilen bu kurumdaki muallimler Doğu ve Batı kültürüyle mücehhez olduğundan, her alanda yetiştirdikleri kadrolar, ülkemizin geleceğini belirlemede büyük rol üstlenmişlerdir.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Religious Studies |
Journal Section | Review |
Authors | |
Publication Date | June 4, 2021 |
Submission Date | March 29, 2021 |
Published in Issue | Year 2021 Volume: 24 Issue: 47 |
Journal of Sufi Science and Academic Research is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial 4.0 International License (CC BY NC).