Almanya’daki Nazi hükûmetinin 1933’ten itibaren siyasi muhaliflerini hapsetmek için kullandığı toplama kampları, milyonlarca insanı sistematik olarak öldürmek için tasarlanan yerlerdir. Sovyetler Birliği’nde özellikle Stalin hükûmeti tarafından cezalandırılan kişilerin gönderilmesi için oluşturulan Gulag sistemi, Nazi Almanya’sının toplama kamplarıyla benzer özellikler gösterir. “Yeryüzündeki cehennem” olarak tabir edilen Gulag kampları; Sovyetler Birliği’nde savaş esirleri, siyasi ve sıradan suçluların sürgüne gönderilerek ölüme terkedildiği çalışma kamplarıdır.
Yüzlerce Türk aydını, çoğu zaman gerekçe gösterilmeden bu ölüm kamplarına gönderilerek ağır şartlar altında çalışmak zorunda bırakılmış ve birçoğu kamptayken zorlu koşullara dayanamayarak hayatını kaybetmiştir. Kırım’da 1944 yılında gerçekleştirilen etnik temizlikle halk geçersiz sebeplerle sürgüne gönderilirken aydın şahsiyetler “işgalci Nazi askerleriyle iş birliği yapma” gibi suçlamalarla “halk düşmanı” ilan edilerek Gulag çalışma ve esir kamplarına sürgün edilmiştir. Kırım Tatarı yazar İbraim Paşi’nin 1998 yılında yayımlanan Canlı Nişan romanının sonunda yer verdiği “Şeytan Esirliğinde” adlı hikâyesinde bu toplama kampları ele alınarak dönemin karanlık panoraması çizilmektedir. Hikâyede, Sovyet rejiminin insanların hayatında açmış olduğu ve doldurulması imkânsız boşluklara, suçsuz olmasına rağmen rejim tarafından katledilen aydınların mücadelelerine değinilmiştir. Anlatıdaki önemli olgulardan birisi de yazarın hayatındaki belirli dönem ve olayların esere yansıtılmasıdır. Bu çalışmada İbraim Paşi’nin “Şeytan Esirliğinde” adlı hikâyesi yazar-eser ilişkisi açısından ele alınarak incelenmiş, eser içerisinde tarihe kaynaklık eden ve bahsedilen dönemleri aydınlatan önemli olgular çözümlenmiştir.
The concentration camps used by the Nazi government in Germany to imprison political opponents since 1933 were places designed to systematically murder millions of people. The Gulag system had similar characteristics to the concentration camps of the Nazi Germany. The Gulag camps, described as “hell on the earth”, were labor camps in the Soviet Union where prisoners of war, political and ordinary criminals were exiled and left to die, and all prisoners were forced to work. Hundreds of Turkish intellectuals were sent to these camps, often without justification,
and forced to work under harsh conditions and many of them lost their lives. In Crimea, in 1944, many people were exiled for invalid reasons, while intellectual figures were declared “public enemies” and exiled to these labor and prison camps. Crimean Tatar writer Ibraim Pashi draws the dark panorama of the period by examining these concentration camps in his story “Şeytan Esirliğinde”. In the story, the gaps that the Soviet regime created in people’s lives and that were impossible to compensate, and the struggles of the intellectuals who were lost in this cause are mentioned. One of the important facts in the story is the reflection of certain periods and events in the author’s life. In this study, İbraim Pashi’s story “Şeytan Esirliğinde” is examined in terms of the author-work relationship, and important facts that are a source for history and shed light on the mentioned periods are analyzed in the work.
Crimean Tatar literature Ibraim Pashi Soviet Union concentration camps The Soviet Gulag system
Etik Komite Onayı: Araştırmada etik kurul iznine gerek yoktur. Mali Destek: Araştırma için herhangi bir mali destek alınmadı. Çıkar Çatışması: Yazar, çıkar çatışması olmadığını beyan eder. Ethical Committee Approval: Ethical committee approval is not required for this research. Funding: This research received no external funding. Conflicts of Interest: The author declares no conflicts of interest in this study.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Modern Turkic Languages and Literatures (Other), World Languages, Literature and Culture (Other) |
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | March 28, 2025 |
Submission Date | October 15, 2024 |
Acceptance Date | November 25, 2024 |
Published in Issue | Year 2025 Issue: 59 |