Happiness has always been one of the most important values for human being. Happiness is not
thought to be achieved only by one’s own efforts in ancient period and themiddle ages. Finding
happiness is also related to the grace of God or to being a bit a lucky. There has been a break on
this issue in the Enlightenment period and thought that all people are entitled to be happy in this world has been emerged and gained wide currency. At this stage, while becoming happy is
perceived as a responsibility that is only allied with human will, happiness has become an obligation.
Although,main subjectivewas initially happiness of all people in this world, this situation
paradoxically resulted in the increase of people’s unhappiness. It is fairly normal for people to
care about their own and others happiness, but hoping that everyone always becomes happy and
considering it as a right and a responsibility inevitably lead to frustration and unhappiness. With
the help of science and technology it is possible to prevent and reduce some sufferings, but it is
not possible to remove ultimately the sufferings from the earth. On the other hand the universe
or God has no duty to make people happy.
Mutluluk, insanoğlu için en önemli değerlerden biri olagelmiştir. Antik dönemlerde ve Ortaçağda
mutluluğun yalnızca kişinin kendi çabası sonucu elde edilebileceği düşünülmemiştir.
Kendisine ulaşılması, Tanrı’nın lütfuna veya talihin rast gitmesine de bağlanmıştır. Aydınlanma
döneminde bu konuda bir kırılma yaşanmış ve tüm insanların bu dünyada mutlu olmaya hakkı
olduğu düşüncesi ortaya çıkarak yaygınlık kazanmıştır. Gelinen noktada mutlu olmak, sadece
insan iradesine bağlı bir sorumluluk olarak algılanırken mutluluk bir dayatma haline gelmiştir.
Başlangıçta her ne kadar amaçlanan, tüm insanların bu dünyada mutlu olması iken, bu durum
paradoksal şekilde insanların mutsuzlu ğunun artması ile sonuçlanmıştır. İnsanın kendi mutluluğunu
ve başkalarının mutluluğunu önemsemesi ve istemesi oldukça normaldir ancak herkesin
her zaman mutlu olmayı beklemesi, bunu bir hak ve sorumluluk olarak görmesi kaçınılmaz
olarak hayal kırıklığı ve mutsuzluk ile neticelenmektedir. Bilim ve teknolojinin yardımı ile bazı
acıları önlemek ve azaltmak mümkünse de nihai olarak acıları yeryüzünden kaldırmak mümkün
değildir. Öte yandan evrenin veya Tanrı’nın insanı mutlu etmek gibi bir görevi yoktur.
Journal Section | Articles |
---|---|
Authors | |
Publication Date | January 18, 2018 |
Submission Date | December 5, 2017 |
Published in Issue | Year 2018 Issue: 8 |