Prevalence of tuberculosis (TB), persistently having a downward trend until the beginning of 1980s in developed countries, re-surged with the appearance of AIDS, decrease of funding for health due to economical reasons in governmental policies, unequal distribution of the general capital, increase in dimensions of alcoholism, homelessness and illicit drug use. At the end of 1990s, these countries mainly the USA, one by one, declared to the world that they had lost the war against TB and immediate precautions should be taken. Just after that, they accepted Directly Observed Therapy (DOT), having an already demonstrated efficacy against TB with studies, which means giving the drugs by hand twice or thrice weekly and directly observing patients' swallowing as the standard treatment, even getting further as an obligation by laws. For our country, it is known by everybody that the war against TB was already lost and the problem of drug resistance reached enormous dimensions. Even according to optimistic statements in the official numbers, it is a fact that we are in a 2 fold worse situation in average than the worst situation of those countries already declaring that they had lost the war against TB. Starting off here, after the immediate completion of necessary organisation, DOT application, in contrary to the general prejudice indeed being cheaper and decreasing relapse and multi-drug resistance rates, seems the only solution to the problem as the standard and obligatory application by laws in our country too. In our review, considering the previous literature, we attempted to discuss DOT applications and results in the world and things to be done for this aspect in our country. Key words: Directly observed therapy, tuberculosis, treatment compliance
Bin dokuz yüz seksenlerin başına kadar gelişmiş ülkelerde sürekli azalma eğiliminde olan tüberküloz (TBC) prevalansı, bu tarihten sonra AIDS hastalığının ortaya çıkması, devlet politikalarında sağlığa ayrılan payın ekonomik nedenlerle azaltılması, toplumlardaki gelir dağılımının giderek bozulması ile birlikte alkolizmin, evsizliğin ve uyuşturucu kullanımının büyük boyutlara ulaşması gibi sebeplerle yükselmeye başlamıştır. 1990'ların sonuna gelindiğinde başta Amerika olmak üzere bu ülkeler tek tek TBC'ye karşı yaptıkları savaşı kaybettiklerini ve acil önlemler alınması gerektiğini tüm dünyaya ilan etmişlerdir. Hemen ardından ise yapılan çalışmalarla TBC ile mücadelede etkinliği çok daha önceden ispatlanmış olan ve hastalara haftada iki veya üç kez ilaçların elden verilmesi ve yuttuğunun gözlenmesi olarak tanımlanan Doğrudan Gözetimli Tedavi (DGT) uygulamasını standart tedavi olarak kabul etmişler ve hatta daha da ileri giderek kanunlarla zorunlu hale getirmişlerdir. Ülkemiz açısından ele alındığında ise TBC ile savaşın çoktan kaybedildiği ve ilaç direnci probleminin inanılmaz boyutlara ulaştığı herkesçe bilinmektedir. Resmi rakamlarda belirtilen iyimser tahminlere göre bile şu anda, savaşı kaybettiğini daha önce ilan eden ülkelerin en kötü halinden ortalama 2 kat daha kötü durumda olduğumuz bir gerçektir. Buradan yola çıkarak, TBC tedavisinde önyargıların aksine daha ucuza mal olan, relaps ve çok ilaca direnç oranlarını azaltan DGT uygulamasının gerekli organizasyonun acil olarak yapılmasını takiben ülkemiz için de resmi, standart ve kanuni olarak zorunlu uygulama haline getirilmesi tek çözüm gibi görünmektedir. Derlememizde daha önceki literatürler ışığında dünyadaki DGT uygulamalarını, sonuçlarını ve ülkemizde bu yönde neler yapılması gerektiğini tartışmaya çalıştık. Anahtar kelimeler: Doğrudan gözetimli tedavi, tüberküloz, tedavi uyumu
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | February 1, 2000 |
Published in Issue | Year 2000 Volume: 7 Issue: 1 |