Şüphesiz ki, toplulukların uluslaşma süreçleri salt siyasi bir devinim ile meydana gelmekten ziyade toplumdaki milli bilinç ve kimliğin tesis edilmesiyle eşgüdümlü olarak gerçekleşmektedir. Topluluklar, gerek tertiplenmiş ve düşünülmüş bir siyasi kampanya önderliğinde gerekse de bağımsız ve planlanmamış bir hareketin sahada yer etmesiyle söz konusu uluslaşma sürecini başlatabilir ve gerek duyulan milli bilinci oluşturabilmektedir. Oluşturulan kavramın milli kimlik olduğu gerçeği ele alındığında, harekete geçirilen eylem planlarında dil olgusunu görmek kaçınılmazdır. Nitekim dil, bir toplumun kendine özgü kültürü içerisinde düşünebilmesi ve düşüncelerini müşterek kültürel bağlamda izah edebilmesi için oldukça mühim bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu kapsamda, hem 1923 senesinde Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılışına müteakip Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna tanıklık etmiş Türk toplumu, hem de 1948 yılında İsrail Devleti’nin kuruluşuna tanıklık etmiş İsrail toplumu belirtilen milli bilincin ve kimliğin tesis edilmesi sürecinde dilsel boyutta benzer süreçlere tabii olmuş ve uluslaşma sürecinin bekası için çeşitli planlamalarda bulunmuşlardır. Bu araştırmanın konusu, her iki devletin uluslaşma sürecinde dilsel boyutta telakki ettiği ve hayata geçirdiği eylemleri ele almak, benzer ve farklı yönleri mümkün olan suretle irdelemektir. Yöntem olarak ise her iki dönemi de ele alan çeşitli çalışmalar literatür taraması adı altında veri olarak kaydedilmiş ve karşılaştırmalı olarak incelenmiştir.
Türkçe İbranice Türkiye Cumhuriyeti İsrail Devleti uluslaşma. .
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Dil Çalışmaları (Diğer), Dilbilim (Diğer) |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Temmuz 2024 |
Gönderilme Tarihi | 15 Mayıs 2024 |
Kabul Tarihi | 25 Temmuz 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 Cilt: 7 Sayı: 3 |