Kırım Hanlığı ile Osmanlı Devleti arasındaki siyasi münasebetlerde, her ne kadar karşılıklı çıkar ilişkisi söz konusu olsa da, daha ziyade güçler dengesinde ağır basan taraf olan Osmanlı Devleti'nin talepleri doğrultusunda şekillenen bir ilişkiler zincirinin kurulduğu aşikârdır. Kırım Hanlığı'nın Osmanlı Devleti'nin himayesine girmesinden itibaren Osmanlı sultanları Kırım hanlarını siyaseten yönetilebilir bir durumda tutabilmek amacıyla üzerlerinde bir baskı unsuru oluşturarak kendilerine tabi hâle getirmeyi hedeflemişlerdir. Bu politikalarını düzenli bir işleyiş hâline getirmek için ise Kırım tahtına geçen hanların, oğullarından birini rehin olarak Osmanlı sarayına göndermelerini talep etmişlerdir. Böylesi bir zorunlulukla karşı karşıya kalan Kırım hanları Osmanlı sultanlarının bu isteğine boyun eğmiş ve meşru olan vârislerinden birisini rehin olarak İstanbul'a göndermek mecburiyetinde kalmışlardır. Tarihte "rehin usulü" olarak bilinen bu uygulama, Kırım Hanlığı'nın Ruslar tarafından ortadan kaldırıldığı ana kadar sürdürülmüş ve buna uygun olarak tahta geçebilecek meşru bir Giray Hanedanı mensubu süreklilik arz edecek biçimde rehin olarak Kırım'dan İstanbul'a gönderilmiştir.
Bu çalışmanın amacı Kırım Hanlığı ile Osmanlı Devleti arasında uygulanan rehin kaidesinin gerçekte taşıdığı anlamın ve kapsamın ne olduğu, ilk kez bu uygulamanın ne zaman ortaya çıktığı, Osmanlı mülkünde iskân edilen Giray Hanedanı mensuplarından kimlerin rehin olarak addedilebileceği ve İstanbul'da han tayin edilerek Kırım'a gönderilenlerden kimlerin rehin usulü çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiği üzerinde durulacaktır.
Osmanlı Devleti Kırım Hanlığı Rehin Saadet Giray Sahib Giray
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 20 Aralık 2019 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2019 Cilt: 4 Sayı: 2 |