Sosyal bilimlerin genelinde yaygın olan ve uzmanlaşmayı da beraberinde getiren Ortadoğu, Akdeniz, Avrupa, Latin Amerika gibi bölgelendirmeler, farklı açılardan zaman zaman eleştirilir. Sosyal ve kültürel antropoloji, bu bölgelerin çizilmesinde ve onların içeriğini belirleyen kavramsallaştırmalarda etkili olmuştur. Bu nedenle bu makale, tarihten uluslararası ilişkilere kadar geniş bir disiplin ağında yerleşik olan “bölgelendirme geleneğini” bunun yerleşmesinde geniş bir payı olduğu düşünülen sosyal ve kültürel antropolojinin, özellikle 1970’lerden itibaren gelişmesinde de etkili olan kuramsal ve kavramsal eleştirilerden yararlanarak değerlendirmektedir. Bu bağlamda coğrafyanın, on dokuzuncu ve yirminci yüzyıllarda antropoloji içindeki rolü de ele alınmaktadır. Konunun tarihsel ve coğrafi açıdan hayli geniş bir alanı içermesi nedeniyle tartışma zemini, Türkiye ve çevresi bağlamında oluşturulmakta, “Ortadoğu”, “Akdeniz” ve “Avrupa” bölgelendirmelerine odaklamaktadır. Sonuç olarak antropolojideki coğrafi nitelikli görünen bu sınırlandırma ve açıklama çabası, dönemin güncel siyasetiyle örtüşen, bir anlama ve anlatma kaygısıdır. Ancak sabit kavramsallaştırmalar üzerinden bölgelere ilişkin imgelere, stereotiplere ve damgalamalara dönüşebilecek bir eğilim de söz konusudur.
Bu çalışma için etik kurul belgesi gerekmemektedir.
Bu çalışma için herhangi bir kurum ve kuruluştan destek alınmamıştır.
Regionalism, such as the Middle East, the Mediterranean, Europe, and Latin America, which is common in the social sciences and brings specialization, is occasionally subject to criticism from various perspectives. The conceptualizations that define the content of these regions and the way in which they are characterized have been greatly influenced by social and cultural anthropology. This paper evaluates the “tradition of regionalization” found in a wide range of disciplines ranging from history to international relations, taking advantage of theoretical and conceptual criticisms of social and cultural anthropology, which is believed to have played a large part in its establishment, especially since the 1970s. The role of geography in the field of anthropology during the nineteenth and twentieth centuries is also discussed. Due to the topic's broad historical and geographical scope, the argument focuses on the regionalization of the “Middle East”, “Mediterranean”, and “Europe”, specifically in the context of Türkiye and its neighboring areas. As a result, this attempt to limit and explain in anthropology, which appears to be geographical, is a concern for understanding and explaining, that overlaps with current politics. Therefore, there is a tendency toward stagnant conceptualizations that can lead to images, stereotypes and stigmata relating to regions.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Sosyal ve Kültürel Antropoloji (Diğer) |
Bölüm | Özgün Makale |
Yazarlar | |
Erken Görünüm Tarihi | 28 Kasım 2024 |
Yayımlanma Tarihi | 30 Kasım 2024 |
Gönderilme Tarihi | 12 Ekim 2024 |
Kabul Tarihi | 19 Kasım 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 Cilt: 7 Sayı: 2 |