One of the basic concepts used when defining the family institution formed by marriage is a child. Societies consider couples who are biologically unable to have children as disadvantaged. Therefore, families formed by couples who cannot have children are generally considered disadvantaged. Societies have sought a solution to this disadvantage. One of these solutions is for couples to have children through the institution of adoption. Adoption is defined as a method of creating a family by establishing a legal bond between a child who is suitable for adoption and the couple whose situation is suitable for adoption, through a court decision. This study aims to examine the feelings, thoughts and attitudes of disadvantaged couples who cannot have children biologically but have children by applying to the adoption agency. It does not address practices developed as alternatives to the adoption agency such as foster family, foster child adoption, vela, hilf or lakit. Because, unlike these similar practices, the legitimacy of applying to the adoption agency varies according to the value world of societies. This practice, which is considered legitimate and encouraged in Western legal systems, has also found its place in most civil codes written in the world. In Islamic civilization, when looking at sharia, this artificially established form of lineage is prohibited for many reasons. These reasons are classified as protection of lineage, protection of inheritance rights, protection of privacy, protection of alimony rights and custody. In this context, it is attempted to understand the tendency of society towards this practice, which is both accepted by the Turkish Civil Code and forbidden in the Islamic faith. The research consists of determining the reasons why couples who turn to the institution of adoption constitute a disadvantaged group in society, analyzing the main factors that push these families to adopt, and analyzing the psychological and religious attitudes of these couples during the adoption process. This research, which is tried to be based on theories of psychology and religious psychology, is important in terms of bringing a new religious-psychological perspective to the institution of adoption. In the study where the qualitative research method was used, data were collected from nine couples who could not have biological children through the interview technique, the answers given by the participants on the basis of the interview form were recorded, and the findings were interpreted by subjecting them to thematic and descriptive content analysis. As a result of the research, it can be said that the main reason why childless families feel disadvantaged is generally the environment they live in and that the environment does not see these couples as a family, which has a negative effect on them. Therefore, it can be stated that these families resort to the institution of adoption in order to eliminate their disadvantages, and that they either ignore the jurisprudential provisions of Islam on this issue, or they experience a contradiction because they cannot find a solution to the situation they are in even if they know the basics of the provisions.
This study is based on the master's thesis entitled “Adoption Process and Religious Attitude (A Research on Disadvantaged Families)”, which was completed by Handan Zülal Ersoy under the supervision of Prof. Dr. Behlül Tokur at Ankara Yıldırım Beyazıt University Institute of Social Sciences in 2024.
Evlilik birliği ile oluşan aile kurumu tanımlanırken kullanılan temel kavramlardan biri de çocuktur. Toplumlar, biyolojik olarak çocuk sahibi olamayan çiftleri dezavantajlı olarak nitelendirmektedir. Bu nedenle çocuk sahibi olamayan çiftlerin oluşturduğu aileler genellikle dezavantajlı kabul edilmektedir. Bu dezavantajlılığa toplumlar çözüm yolu aramışlardır. Bu çözüm yollarından biri de evlat edinme kurumu vasıtasıyla çiftlerin çocuk sahibi olmasıdır. Evlat edinme, evlat edindirilmeye uygun olan çocukla, durumu evlat edinmeye uygun çiftler arasında mahkeme kararı ile hukuki bir bağ kurmak usulüyle bir aile oluşturma şekli olarak tanımlanmaktadır. Bu çalışma biyolojik olarak çocuk sahibi olamayan ancak evlatlık kurumuna başvurarak çocuk sahibi olan dezavantajlı çiftlerin duygu, düşünce ve tutumlarını incelenmeyi amaçlamaktadır. Koruyucu aile, süt evlatlığı, vela, hilf veya lakit gibi evlat edinme kurumuna alternatif olarak geliştirilen uygulamalara değinmemektedir. Çünkü, evlat edinme kurumuna başvurma yolunun meşruluğu bu benzer uygulamaların aksine toplumların değer dünyasına göre farklılaşmaktadır. Batılı hukuk sistemlerinde meşru görülen ve teşvik edilen bu uygulama, dünyada yazılan çoğu medeni kanunda da kendisine yer bulmuştur. İslam medeniyetinde ise şeriata bakıldığında yapay bir şekilde kurulan bu soy bağı şekli birçok sebepten ötürü yasaklanmıştır. Bu sebepler, nesebin korunması, miras hakkının korunması, mahremiyetin korunması, nafaka hakkının korunması ve velayet olarak sınıflandırılmaktadır. Bu bağlamda hem Türk Medeni Kanunu’yla kabul edilen hem de İslam inancında yasaklanan bu uygulamaya karşı toplumun eğiliminin hangi yönde olduğu anlaşılmaya çalışılmaktadır. Araştırma evlat edinme kurumuna yönelen çiftlerin toplumda dezavantajlı bir grup oluşturma nedenlerinin tespiti, bu aileleri evlat edinmeye iten ana etkenlerin analizi ve evlat edinme sürecinde bu çiftlerin psikolojik ve dini tutumlarının tahlilinden oluşmaktadır. Psikoloji ve din psikolojisine ait teorilerle temellendirilmeye çalışılan bu araştırma, evlatlık kurumuna dini-psikolojik yeni bir bakış açısı getirmesi bakımından önem arz etmektedir. Nitel araştırma yöntemine başvurulan çalışmada biyolojik olarak çocuk sahibi olamamış dokuz çiftten mülakat tekniği ile veriler toplanmış, katılımcıların mülakat formu ekseninde verdiği cevaplar kaydedilmiş, tematik ve betimsel içerik analizine tabi tutularak bulgular yorumlanmıştır. Araştırmanın sonucunda çocuksuz ailelerin dezavantajlı hissetmelerinin ana nedeninin genelde yaşanılan çevre olduğu, çevrenin bu çiftleri aile olarak görmemesinin onlarda olumsuz etki yaptığı söylenebilir. Dolayısıyla bu ailelerin dezavantajlarını ortadan kaldırmak için evlat edinme kurumuna başvurdukları, bu konuda İslam dininin fıkhi hükümlerini ya görmezden geldikleri ya da hükümlerin esaslarını bilseler dahi içinde bulundukları duruma çare bulamadıkları için bir çelişki yaşadıkları ifade edilebilir.
Bu çalışma, 2024 yılında Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde Prof. Dr. Behlül Tokur danışmanlığında Handan Zülal Ersoy tarafından tamamlanan “Evlat Edinme Süreci ve Dini Tutum (Dezavantajlı Aileler Üzerine Bir Araştırma)” başlıklı yüksek lisans tezi esas alınarak hazırlanmıştır.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Religious Studies (Other) |
Journal Section | Research Articles |
Authors | |
Publication Date | December 31, 2024 |
Submission Date | November 5, 2024 |
Acceptance Date | December 12, 2024 |
Published in Issue | Year 2024 Volume: 7 Issue: 2 |