Anayasacılığın temel esası olan siyasi iktidarın sınırlandırılması fikri neticesinde ortaya çıkan yazılı anayasaların yapılması eğilimi Osmanlı devletinde de etkili olmuştur. Devletin kurtuluşunu anayasal ve meşruti rejimin kabul edilmesinde gören bir aydın kesimin uzun uğraşları sonucunda Batılı anlamdaki ilk yazılı anayasa ortaya konulmuştur. Anayasalar içinden çıktıkları toplumun siyasi, ekonomik ve kültürel değerlerini yansıtan birer belge olma niteliği taşımaktadırlar. Kanun-i Esasi de yapılmış olduğu dönemin koşullarının bir sonucu olarak doğmuştur. Milli egemenlik ve sınırlı iktidar anlayışını hâkim kılmak amacıyla yapılan anayasa, bu idealden uzak kalarak padişahın hakimiyetini kabul eden ve onu anayasal zeminde daha çok güçlendiren bir yapı ortaya koymuştur. Ancak 1909 yılında Kanun-i Esasi büyük ölçüde değişikliğe uğramış ve gerçek anlamda meşruti rejime geçiş sağlanmıştır.
Çalışma ile Kanun-i Esasi’deki yasama ve yürütme organının yetki ve işleyişlerinin kuvvetler ayrılığı, siyasi denetim, hukuk devleti gibi ilkeler bağlamında nasıl bir rejim ortaya koyduğunun sorgulanması amaçlanmaktadır. Bu doğrultuda çalışma, Kanun-i Esasi’nin ilk hali ve 1909 yılında geçirmiş olduğu değişiklikler dikkate alınarak iki bölüm halinde ele alınmıştır. Anayasanın getirmiş olduğu rejim irdelenirken konunun hem siyasi hem de tarihi yönü dikkate alınmıştır. Bu amaçla öncelikle meşrutiyeti hazırlayan sürece yer verilerek anayasanın hangi şartlar altında ve nasıl hazırlandığı üzerinde durulacaktır. Ardından Anayasada nasıl bir yasama ve yürütme organı oluşturulduğuna ve bu iki organın yetkilerinin ve işleyişlerinin neler olduğuna değinilecektir.
1876 Tarihli Kanun-i Esasi Meşrutiyet, Yasama Yürütme Kuvvetler Ayrılığı İlkesi
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Hukuk |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 16 Eylül 2021 |
Gönderilme Tarihi | 24 Mart 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 Sayı: 43 |