Ottoman Empire, by the beginning of the XVIII. century, began to decline in almost all areas against Europe. As a result of this decline, nations of various religions and races living in the Ottoman countries have also become vulnerable to European intervention and exploitation. Founded under the leadership of the Vatican and France, the Catholic Jesuit, Capuchin and Franciscan missionary organizations came to the Eastern Mediterranean from the beginning of the century and wanted to recruit Muslims and Jews living in Jerusalem, Antakya and Alexandria, the first cities where Christianity was born and developed. However, when it failed, Armenians were the first to be most influenced by Catholic missionaries among the Orthodox community of Armenians, Greeks and Arabs. Although the Ottoman Empire took some measures with the insistence of the Armenian Gregorian and Fener Greek Orthodox Patriarchs and even passed a law that prohibited non-Muslim sectarian changes, missionary activities did not stop. This process continued from 1724 to 1916 and turned into a kind of inter-sectarian war in which international actors were also openly parties. Under the pressure of France, the Ottoman Empire had to recognize the Armenian Catholic Patriarchate in 1830. The Greek Melkites formed from colonies who moved from Orthodoxy to Catholicism and who were excommunicated with the Kadıköy Council in 451 AD and were bound to the understanding of official churches, were soon attached to the newly established Armenian Catholic Patriarchate. However, in 1848, the Greek Melkites succeeded in gaining their independence from this patriarchate and in the same year they established the independent Greek Melkit Catholic Patriarchate. Nevertheless, the missionary activities and policies of Europeans through these communities have never ended. France has developed new political maneuvers by using Greek Melkites; and Russia by using other Greek and Arab Orthodox and through these congregations, they have intervened in the internal aff airs of the Ottomans and tried to make concessions. It was thought that these activities, which started as an inter-communal struggle and turned into international strategy wars after 1856, would be more appropriate to be examined in two separate sections between 1724-1856 and 1856-1916. In this first part of the study, which covers the years 1724-1856, the missionary activities organized in the axis of the Vatican and France and aimed at the disintegration of the Ottoman millet system were emphasized. The second part of the study, covering the period between1856-1916, has been examined as a separate article subject.
Osmanlı Devleti, XVIII. yüzyıl başlarından itibaren Avrupa karşısında hemen her alanda gerilemeye başlamıştır. Bu gerilemenin bir sonucu olarak Osmanlı ülkelerinde yaşayan çeşitli dinden ve ırktan milletler de Avrupa’nın müdahale ve istismarına açık hale gelmişlerdir. Vatikan ve Fransa’nın öncülüğünde kurulan Katolik Cizvit, Kapuçin ve Fransisken misyoner teşkilatları, yüzyılın başlarından itibaren Doğu Akdeniz’e gelerek öncelikle Hıristiyanlığın doğduğu ve geliştiği ilk şehirlerden olan Kudüs, Antakya ve İskenderiye’de yaşayan Müslümanlardan ve Yahudilerden cemaat devşirmek istemişlerdi. Ancak bunda başarılı olamayınca daha çok Ermenilerden, Rumlardan ve Araplardan oluşan Ortodoks cemaat içinde, Katolik misyonerlerden en çok etkilenen ilk topluluk Ermeniler olmuştur. Osmanlı Devleti, Ermeni Gregoryen ve Fener Rum Ortodoks Patriklerinin ısrarıyla bazı tedbirler almasına ve hatta gayrimüslimlerin mezhep değiştirmelerini yasaklayan bir de kanun çıkarmasına rağmen misyoner faaliyetler durmamıştır. Bu süreç 1724’ten 1916 yılına kadar devam ederek uluslararası aktörlerin de açıktan taraf oldukları bir çeşit mezhepler arası savaşa dönüşmüştür. Osmanlı Devleti, Fransa’nın baskısıyla 1830’da Ermeni Katolik Patrikliğini tanımak zorunda kalmıştır. Ortodoksluktan Katolikliğe geçen ve M. 451 yılında Kadıköy Konsili ile aforoz edilerek resmi kilise anlayışına bağlı kaldıkları için Mısır ve Suriye’ye göçen kolonilerin oluşturduğu Rum Melkitler de kısa bir süre sonra yeni kurulan Ermeni Katolik Patrikliğine bağlanmışlardı. Ancak Rum Melkitler, bu patriklikten 1848’de bağımsızlıklarını almayı başardılar ve aynı yıl müstakil Rum Melkit Katolik Patrikliği’ni kurdular. Buna rağmen Avrupalıların bu cemaatler üzerinden sürdürdükleri misyoner faaliyetleri ve politikalar hiçbir zaman son bulmamıştır. Fransa Rum Melkitleri, Rusya ise diğer Rum ve Arap Ortodoksları kullanarak yeni politik manevralar geliştirmişlerdir ve bu cemaatler vasıtasıyla Osmanlının iç işlerine müdahale ederek birtakım tavizler koparmaya çalışmışlardır.
Cemaatler arası bir mücadele olarak başlayan ve 1856’dan sonra uluslararası strateji savaşlarına dönüşen bu faaliyetlerin, 1724-1856 ve 1856-1916 yılları arasında olmak üzere iki ayrı bölümde incelenmesinin daha uygun olacağı düşünülmüştür. Çalışmanın 1724-1856 yılları arasını kapsayan bu ilk bölümünde, Vatikan ve Fransa ekseninde teşkilatlanan ve Osmanlı millet sisteminin parçalanmasına yönelik misyonerler faaliyetler üzerinde durulmuştur.
Çalışmanın 1856-1916 yılları arasını kapsayan ikinci kısmı ise ayrı bir makale konusu olarak ele alınıp incelenmiştir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 22 Aralık 2019 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2019 Cilt: 83 Sayı: 298 |
Belleten Dergisi Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı (CC BY NC) ile lisanslanmıştır.