It is essential to write the history of a science and therefore to periodize it to follow the course of development of that science and to carry it today. This is also the case for tasawwuf. In this regard, there are periodizations of Sufi history in the contemporary literature. However, there is another important literature that we need to look at, and that is how Sufi authors of the fourth/fifth centuries of Hijra periodized the historical accumulation. Because while they were representatives of tasawwuf in their time, they also served as historians of it. In this context, Sulamī (d. 412/1021), Qushayrî (d. 465/1072) and Hujwīrī (d. 465/1072) are among the authors who should be taken into consideration. In this study, we will focus on Sulamī who was the first among them. The fact that Sulamī used the word “zuhd” to refer to the period up to taba al-tābiīn and word “sūfiyya” to refer to the period beginning with Ibrāhīm b. Adham provides a clue to understand his reading of history. Thus, I will interpret his use of the concept zuhd in his Ṭabaqāt. In doing so, I will refer to other works of Sulamī. According to my findings, Sulamī uses zuhd in three different contexts: as deeds; as an inferior station compared to mārifa; and as the equivalent of tasawwuf. Among these three contexts, the context in which zuhd is used in the meaning of tasawwuf is the most decisive. As a result, there is a continuity and partial syncretization between the two. Although it is not possible to achieve a grand goal as “Sulamī’s periodization of history” from this short study, I believe humble conclusions I reached will shed light. Conducting similar studies in the contexts of Qushayrī and Hujwīrī will enable us better understand the conceptualizations of Sufi history by early authors. On the other hand, the context of this reading through Sulamī’s use of the concept of zuhd can be furthered through different concepts. For example, seeing the place of main concepts such as sidq, faqr, malāma, or futuwwa in Sulamī’s thought will make it easier for us to better position his periodization of Sufi history closer to the truth.
This work is a product of the Tabaqāt al-sūfiyya Workshop, which we conducted independently and online between November 2023 and January 2024. I would like to thank all the participants who helped shape the main idea of the article.
Bir ilmin tarihini yazabilmek ve onu dönemlendirmek o ilmin gelişim seyrini takip edebilmek için oldukça önemlidir. Bu, o ilmi bugüne ve yarına taşıyabilmek açısından elzemdir. Tasavvuf tarihi açısından da bu böyledir. Bu meyanda çağdaş tasavvuf araştırmaları literatüründe doğrudan veya dolaylı şekilde yapılmış tasavvuf tarihi dönemlendirmeleri mevcuttur. Fakat dönemlendirme açısından bakmamız gereken önemli bir literatür daha vardır ki o da özellikle hicrî dördüncü ve beşinci asır sûfî müelliflerinin kendilerinden önceki birkaç yüzyıllık tarihî birikimi tasavvuf açısından nasıl değerlendirdikleridir. Zira onlar, yaşadıkları çağda tasavvuf ilminin temsilcileri iken aynı zamanda birer tasavvuf tarihçisi olarak da vazife görmüşlerdir. Sülemî (öl. 412/1021), Kuşeyrî (öl. 465/1072) ve Hücvîrî (öl. 465/1072) bu bağlamda özellikle göz önünde bulundurulması gereken yazarlardandır. Biz bu çalışmada bu isimlerden kronolojik olarak ilk sırada yer alan Sülemî’ye odaklanacağız. Sülemî’nin tebeu’t-tâbiîn tabakasına kadar gelen dönemi “zühd” kelimesini kullandığı bir isimle (Kitâbü’z-zühd), kronolojik olarak İbrahim b. Edhem’le başlayan dönemiyse “sûfiyye” kelimesini kullandığı bir isimle (Ṭabaḳātü’ṣ-ṣûfiyye) kitaplaştırması onun zihninde var olan tasavvuf tarihi okumasını anlamamız açısından bir ipucu barındırır. Çalışmada bu ipucundan hareketle onun Ṭabaḳātü’ṣ-ṣûfiyye’sinde zühd/zâhid kavramlarını kullanımını anlamaya ve yorumlamaya çalışacağız. Bunu yaparken Sülemî külliyâtının diğer eserlerine de bu bağlamda müracaat edeceğiz. Tespitimize göre Sülemî Ṭabaḳāt’ta ve diğer eserlerinde zühdü temelde üç farklı bağlamda kullanmıştır: amel/ibadet/riyâzat ve mücâhede olarak zühd; marifete/tasavvufî ilme kıyasla nâkıs bir makâm olarak zühd ve tasavvuf anlamında zühd. Özelden genele doğru giden bu üç bağlamdan zühdün tasavvuf anlamında zikredildiği bağlamın en belirleyici anlam alanı olduğu görülür. Sonuç olarak Sülemî’ye göre zühd ve tasavvuf arasında bir süreklilik ve kısmen aynîleşme olduğu göze çarpar. Bir eseri merkeze alarak yapılan bu kısa hacimli çalışmadan “Sülemî’nin tasavvuf tarihi dönemlendirmesi” gibi büyük bir amaca ulaşmak elbette mümkün değildir, fakat burada ulaştığımız mütevazı sonuçların ileride bu yönde, yani klasik dönem sûfî müelliflerinin tasavvuf tarihi algılarını ortaya çıkarma noktasında ışık tutucu olacağına inanıyoruz. Benzer araştırmaların söz gelimi yukarıda ismi geçen Kuşeyrî ve Hücvîrî bağlamlarında da gerçekleştirilmesi birer tasavvuf tarihçisi olarak erken dönem sûfî müelliflerinin tasavvuf tarihi kavramsallaştırmalarını daha iyi anlamamızı sağlayacaktır. Diğer taraftan Sülemî’nin zühd kavramı kullanımı üzerinden yaptığımız bu okumanın bağlamı farklı kavramlar üzerinden de ilerletilebilir. Örneğin sıdk, fakr, melâmet ya da fütüvvet gibi ana kavramların Sülemî’nin düşüncesindeki yerini görmek onun tasavvuf tarihi dönemlendirmesini doğruya daha yakın olarak konumlandırmamızı kolaylaştıracaktır.
Bu çalışma Kasım 2023-Ocak 2024 ayları arasında bağımsız ve çevrimiçi olarak gerçekleştirdiğimiz Tabakātu’s-sûfiyye Atölyesi’nin bir ürünüdür. Yazının anafikrinin şekillenmesine vesile olan tüm katılımcılara teşekkür ederim.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Tasavvuf |
Bölüm | İnceleme Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Temmuz 2024 |
Gönderilme Tarihi | 7 Haziran 2024 |
Kabul Tarihi | 30 Temmuz 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 Cilt: 7 Sayı: 1 |