@article{article_1498446, title={Ben Ölürken: Deniz Gezgin’in YerKuşAğı’nda Bir Oluş Çabası Olarak Ölüş}, journal={Journal of Turkish Language and Literature}, volume={64}, pages={637–656}, year={2024}, DOI={10.26650/TUDED2024-1498446}, author={Günday, Merve}, keywords={Deniz Gezgin, YerKuşAğı, bedenler arası geçişkenlik, algılanamaz-oluş, insan sonrası ölüm teorisi}, abstract={Deniz Gezgin’in YerKuşAğı (2017) isimli romanı kelimelerin imgelerden, aklın bedenden, simgeselin semiyotikten ya da insanın insan-olmayandan söylemsel düzlemde ayrıştırıldığı Antroposen çağına karşılık olarak hiyerarşik kategorilerin kurgusallığını resmeden post-antroposantrik bir evrene kapılarını açar. Romanda, insanın diğer tüm türlerden üstün tutulduğu hümanist söylem tarafından tanınırlık verilmeyip sınırlandırılan ya da yok sayılan farklı özneler, onlarda yarıklar açan modernite öğretilerinden arınmak üzere tuza bulanırlar ve Antroposun henüz ayak basmadığı bir yer olduğu ima edilen yokyere doğru yol alırlar. Hayatının neredeyse tamamını hasta yatağında, her biri avcı babası Asil Derbentçi’nin eseri olan içi doldurulmuş hayvanların bakışıyla örülü duvarlar ardında geçirmiş ve “akli durumu sarsıntılı” damgasıyla ölmeden evvel gözden çıkarılan küçük kız çocuğu Moy, petrole bulanmış yapış yapış siyah tüyleri ile gökyüzünden koparılan yaralı kuş Şuri, Birlik düşüncesine adeta tepki olarak karşımıza çıkan, hayvan-bitki-insan kesişimindeki “her şeyden bir şey” Hagrin ve bir belirip bir kaybolan, havlayan geyik Cice, bu kimsenin bilmediği yokyere doğru birlikte çıktıkları yaşam-ölüm arasındaki yolculukta onlara atfedilen tüm kategorik tanımlamalardan sıyrılıp birbirlerine dönüşerek, insan-doğa iç içe geçmişliğine ve ilişkiselliğine vurgu yaparlar. İnsan-merkezci anlatı tarafınca farklı oldukları için öteki olarak kodlanan karakterler böylece onları pasifleştirip öteleyen söylemden var olma çabaları ile sökülürler ve yaşamdaki sınırsız olasılıkları görünür kılarlar. Karakterlerin yokyerin peşindeki bu sökülüşünü ve yeniden doğuş süreçlerini, doğa-insan sürekliliğinin ya da ilişkiselliğinin resmedilişi olarak tartışan çalışma, bu bağlamda, Rosi Braidotti’nin insan sonrası ölüm teorisi ile ilişkili algılanamaz-oluş ve Stacy Alaimo’nun bedenler arası geçişkenlik gibi teorik kavramlarından yararlanır}, number={3}, publisher={İstanbul Üniversitesi}