@article{article_1573702, title={İhvân-ı Safâ Felsefesinde Küçük Âlem Olarak İnsan}, journal={ATEBE}, pages={63–77}, year={2025}, DOI={10.51575/atebe.1573702}, author={Özbakır, Mustafa}, keywords={İslam Felsefesi, İhvân-ı Safâ, Resâilü İhvâni’s-Safâ, Âlem, Küçük Âlem, İnsan}, abstract={Bu makale İhvân-ı Safâ’nın (IV/X.) insan tasavvuru ekseninde, insanın büyük âlemle olan benzerliğine odaklanarak onun küçük âlem olarak konumlandırılmasını felsefî açıdan analiz etmekte ve bu düşüncenin tasavvufî uzantılarını incelemektedir. İhvân, insanları iyiliğe davet etme amacıyla ortaya çıkan bir hareket olarak insana büyük önem vermekte ve risalelerinin neredeyse tamamında insana dair bazı açıklamalarda bulunmaktadır. Onlara göre insan, âlemle neredeyse özdeş bir misaldir. Bu çerçevede insan hem bedeniyle maddi hem de ruhuyla manevi anlamda âlemle benzer özelliklere sahiptir. İnsanda maddi ve manevi yönlerin bir arada bulunması da onun alemle olan benzerliğini ortaya koyan önemli bir unsurdur. Bu minvalde iki bölüm olarak kurgulanan makalenin ilk bölümünde insanın maddesel boyutu olan bedeninin oluşumu ve temel yapı taşları incelenmektedir. Sıklıkla ev ve şehir metaforları kullanan İhvân’a göre beden, insanın taşıdığı ruh için bir mesken olarak yaratılmıştır. Bu beden, tıpkı bir şehrin oluşumunda kullanılan taşlar ve demir gibi, birçok farklı unsurdan meydana gelmiştir. İnsanın yaratılış evreleri ve bu unsurların bedeni nasıl oluşturduğuna dair pek çok açıklama içeren Resâil’de insanın temel olarak dört farklı tabiat (sıcaklık, soğukluk, yaşlık ve kuruluk) üzerine yaratıldığı vurgulanmaktadır. Makalenin ikinci bölümünde nefsin iç ve dış güçleri, bu güçlerin bedenle ilişkisi başta olmak üzere İhvân’a göre insanın maddeyi aşan boyutu olan nefsin epistemolojik yapısı Gazzâlî ve İbn Sînâ gibi İslam filozoflarının görüşleriyle mukayeseli olarak analiz edilmektedir. Bu bölümün devamında İhvân’ın bilgi anlayışı doğrultusunda insanın kendini tanıması yoluyla evrensel bilgiye ulaşabileceği iddiası değerlendirilmektedir. Bu iddiada anahtar cümle olan “men ‘arefe nefsehu ‘arefe’l-‘ulûme küllehâ” ifadesi söz konusu bilgi anlayışının temelinde yer alan bir tespit olarak sunulmaktadır. Ayrıca bu düşüncenin sonraki gelenek üzerinde derin bir etki bıraktığı iddiası tasavvuf eserlerinden yapılan alıntılarla desteklenmektedir. Makalede ayrıca İhvân’ın kullandığı temsilî anlatım tarzının öğretici bir yöntem olmasının yanı sıra metafizik anlam dünyasının inşasında da kullanıldığına dikkat çekilmektedir. Nitekim insan bedeni ile evren arasında kurulan temsilî ilişkiler İbn Arabî tarafından sistemleştirilen “kevn-i câmi‘” ve “halife” kavramlarının temel öncüllerine işaret etmektedir. Buradan hareketle insanın bireysel bir varlık değil aynı zamanda Levh-i Mahfuzun muhtasarı olarak evrensel bilgiye ulaşma potansiyeline sahip bir özne olduğu vurgulanmaktadır. Sonuç olarak bu makale İhvân’ın insan-nefs-âlem ilişkisi hakkındaki düşüncelerini sistematik bir şekilde ele almayı ve bu düşünceyi merkeze alarak İslam düşünce geleneğinde insanın bilgiye ulaşma noktasında sahip olduğu önemi felsefî olarak temellendirmekte ve tasavvuftaki açılımlarına muhtasar bir şekilde işaret etmeyi amaçlamaktadır.}, number={13}, publisher={Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi}