@article{article_1606500, title={Hekaton’la Son Tango: Aileyi İfsad Etme ve İnsanlığı Yeniden Yapılandırma Küresel Projesinin Bir Meta-Analizi}, journal={Turkish Academic Research Review}, volume={10}, pages={302–308}, year={2025}, DOI={10.30622/tarr.1606500}, author={Akdağ, Merve and Gürsu, Orhan}, keywords={Din Psikolojisi, Hekaton’la Son Tango, Aile, Mustafa Merter, Meta-analiz}, abstract={Hekaton’la Son Tango: Aileyi İfsad Etme ve İnsanlığı Yeniden Yapılandırma Küresel Projesinin Bir Meta-Analizi isimli eser, Mustafa Merter tarafından 2023 yılında basıma hazır hale getirilmiştir. Eser, 289 sayfa olup içeriği ile küresel olarak kanayan bir yaraya adeta merhem olmak maksadı ile yazılmıştır. Yazar, eşcinsellik alegorilerine ışık tutarak, yansıyan gölgenin hangi taraftan ve hangi şartlar altında daha uzun göründüğüne dikkat edilmesi hususunda okuyucusuna farklı bir görüş açısı yakalamaya çalışmaktadır. Sunduğu verilerle hipotezini güçlendiren yazar, eşcinsellik ve diğer cinsel sapmalar hakkında istenildiği takdirde tedavisinin mümkün olduğuna dikkatleri çekmektedir. Ayrıca bir psikiyatrist olan Merter, meseleye psikopatolojik bir vaka olarak yaklaşılması hususunda bilgiler aktararak, alanda bazı çevreler tarafından infial yaratacak meselelere parmak basmaktadır. Kadim gelenekteki tecrübe ve öğretilerin ortadan kaldırılmaya çalışılmasını alzheimer hastalığına yakalanmakla eşdeğer olduğunu aktaran yazar, bu durumun gençler üzerindeki devasa olumsuz etkisinden bahsetmektedir. Sosyalist kültürel ihtilalin gerçekleşmesi için ailedeki otorite figürünün yani baba rolünün ortadan kaldırılmaya çalışıldığını ve bunun sıfırdan bir toplum yaratma gayesinin bir parçası olduğunu feraset sahibi akıllara anlatmaya çalışmaktadır. Eşcinsel hayat tarzına eşlik eden patolojilere değinerek somatik ve psikolojik perspektiften konunun anlaşılabilmesi için detaylı açıklamalarda bulunmaktadır. Ayrıca nefs ilmi açısından da konuya değinen Merter, eşcinsel birliktelikte hiçbir zaman arananın cinsel tatmin olmadığını asıl özlemin canlar beraberliğinin tattırdığı tevhid hali olduğunu aktararak, bunun sapkın yönelimlerle mümkün olamayacağını belirtmektedir. En sonunda bu tarz cinsel sapkınlıkların onur yürüyüşleri yapılacak kadar normalleştirilmeye çalışıldığına ancak meselenin bununla da sınırlı olmadığını belirterek ensest rezaletinin dahi olağan bir şey gibi gösterme çabalarının bulunduğunu okuyucunun sabrına sığınarak aktarmaktadır. Kadın ve erkek arasındaki ulvi fıtratın bilinçli olarak görmezden gelinerek kadını erkekleştirme çabalarına dikkatleri çekerek konunun açık bir temsili olması için İbn Arabi’nin “kerb” kavramına atıfta bulunmaktadır. Yazar, kadının erkekleşmesini “celallenme” olarak niteleyerek, bu durumun gerçekleşmesi sonucunda ortaya çıkabilecek patolojiye, psikolojik ve fizyolojik açılardan da değinmektedir. Cinsiyet kavramının felsefi ve sosyolojik ekollerden hareketle yok sayılmaya çalışıldığını ve Foucault’un kuralsız bir toplum meydana getirme çabalarından söz etmektedir. Merter, cinsiyet düzenlemeleri ve transcinsellik alegorilerinin ana tezinin toplum dokusuna satır aralarında nasıl empoze edildiği üzerinde durarak meselenin vehametini gözler önüne sermektedir. Cinsiyetsizleştirme politikalarının bir sosyal değişim meselesi olarak gösterilmeye çalışıldığını aktararak, meseleyi uçurumun kenarından son anda dönmeye benzettiği İstanbul Sözleşmesi ile bağlamaktadır. Bu konu hakkında da cesur bir dil kullanan yazar, toplum dinamiklerinde kırılmaların yaşanması için harcanan çabaya dikkatleri çekmektedir. Yazar, tabî duyguların kasıtlı olarak başka alanlara yönlendirilmesini tetiklenmiş merhamet sapması şeklinde tanımlayıp, meselenin hayvan sevgisi ile ilişkili olmadığını açıklığa kavuşturmak istemektedir. İnsanlığı yapılandırma projesinin komünikatif ve metakomünikatif mesajlarla tüm dünyaya övünülecek bir var oluş tarzı şeklinde empoze edilmeye çalışıldığını ve bunu yayma kanalları olarak da Hollywood film ve televizyon endüstrisinin kullanıldığını aktarmaktadır. Eşcinsellik gündemi özelinde ortaya atılan teorilerin bilimsellik kılıfı altında uydurulmuş nörofizyolojik teorilere de değinen yazar, meselenin daha açık bir şekilde anlaşılması için anatomik, fizyolojik, biyolojik ve endokrinolojik açılardan konuya açıklık getirmeye çalışmaktadır. Hekaton’un kimliğini de ifşa eden yazar, cinsel kimlik karmaşalarının aslında toplum ve ailenin yapılandırılabilmesi için ön hazırlık çalışmaları olduğunu vurgulamaktadır. Küresel sapkınlığın farklı alanlarında açılan cepheleri ve insanlığı yeniden yapılandırma küresel projesinin nasıl etkisiz hale getirilebileceği hakkında çözüm önerileri sunan yazar, yapılması gerekenleri kamuoyunun alâkasına sunmaktadır.}, number={1}, publisher={Mehmet ŞAHİN}