@article{article_1607068, title={AHMET YESEVÎ’NİN KİŞİLİĞİ VE ESERLERİ ÜZERİNE FENOMENOLOJİK ANALİZ}, journal={Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Araştırma Dergisi}, pages={631–652}, year={2025}, DOI={10.60163/tkhcbva.1607068}, author={İbrayev, Şakir and Çetin, Halil}, keywords={Hal, İrade, Soyut, Zaman, Mekan}, abstract={Makalede epistemolojik problemler ışığında Ahmet Yesevî’nin kişiliği, bilgi birikimi, bakış açısı, kamusal faaliyeti ve şiirleri ile birlikte ele alınarak onun tarihsel önemi bir bütünlük içerisinde incelenmektedir. Aynı zamanda akla ve iradeye, arayış ve anlama arzusuna (İng. Perception, Lat. Perseptio), kaygı ve deneyime dayalı bilişsel süreçlerin fenomenolojik analizi sırasındaki yaratıcılığın varoluşsal doğası vurgulanmaktadır. Yesevî, sadece din yolunda ilerleyen dindar ve bilge bir mutasavvıf değildir, kendi yolunu, hayat yolculuğunu aklı, iradesi ve kalbinin arzusuyla bilinçli olarak seçmiş bir insandır. Ruhsal arayışın niteliği, psikolojik süreçler ve zihnin duygusal durumuyla birlikte ele alınır. Bu süreç, özellikle Yesevî’nin Dîvân-ı Hikmet eserinin içerik ve estetik yapısında açıkça görülmektedir. Ruhsal arayış deneyimi, emin olmak, doğrulamak, olasılık ve kaygı gibi süreçlerden geçtikten sonra sabitlenir. Bu süreçler Yesevî’ye özgüdür ve onun iç dünyasının kendine özgü doğasını göstermektedir. Yesevî’nin eserinin fenomenolojik doğasının özel ilgi gerektirmesinin nedenini de bununla ilişkilendirebiliriz. Onun eserlerini varoluşsal analiz açısından incelediğimiz zaman suçluluk ve günahlardan arınmak psikolojisi çeşitli duygusal durumlar arasında izole edilmiş olduğu görülür. Bunun nedenini araştıracak olursak, bu durum öncelikle, Tek Hakikat’i tanıma sürecindeki pratik araştırmalar, düşüncede oluşan çelişkiler ve doğru yolu bulamamaktan kaynaklanan hatalar olarak karşımıza çıkmaktadır. Lakin bu süreç şüphe üzerinden geçmemelidir. Bu nedenle şüpheden arınmak psikolojisi, her zaman baskın bir anlam taşır. Yesevî’nin gizemli bir ruh haline sahip olması, onun zamanı ve mekânı kendine özgü bir biçimde deneyimlemesini sağladığını ve bu ruh halinin eserlerinde resmedildiğini görmekteyiz. Aşkın bilincin hâkim olduğu zaman ve mekân boyutları gerçek hayatla örtüşmemektedir. Yesevî’nin “Hal” olarak adlandırdığı bu durum, ruhun her şeyi hissetmesiyle birlikte bilinç ile hayat arasında derin bir bağ kurmaya başlar. Tarihsel dönemlerdeki insanların Yesevî ile temasa geçmeleri, aşkın bilincin etkisiyle gerçekleştiğini görürüz. Temas süresi durumsaldır. Yesevî’nin hikmetli yazılar yazması ve şiirin anlatım potansiyeline yönelmesi de özel bir yaratım sürecidir. Sûfî’nin “hal” durumunda olması ile onun şiirlerinde resmedilmesi, eş zamanlı bir olgu değildir. Bunun nedeni şiir yazma deneyiminin çok karmaşık psikolojik ve aşkın süreçlerin yaşandığı zamanla uyumlu olmamasıdır. “Hal” durumundaki süreçlerin şiire geçiş yapma nedenlerinde çokça bulunan çağrışım alanlarının resmedilmesi, açıklığa kavuşturulması, sözelleştirilmesi, fenomenolojik indirgeme biçiminde gerçekleşir. Soyut dünyanın somut dünyaya dönüşümü, çoğunlukla şiir aracılığıyla gerçekleşir. İmgelem ve somutluk yalnızca okuyucular için değil, her şeyden önce şairin kendisi için de önemlidir. Etkin bir şey, duyguya, görsel bir manzaraya dönüştüğünde manevi dünyanın bir formu (nesnesi) haline gelir.}, number={115}, publisher={Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi}