@article{article_1611580, title={Radikal Bir Dinî Hareket Olarak Anabaptizm: Teo-politik Bir İnceleme}, journal={Harran İlahiyat Dergisi}, pages={144–159}, year={2025}, DOI={10.30623/hij.1611580}, author={Taş, Yusuf}, keywords={Dinler Tarihi, Kilise, Reformasyon, Anabaptizm, Radikal Reform, Bebek Vaftizi}, abstract={16. yüzyılın ilk çeyreğinde Reform hareketinin erken dönemlerinde Zürih’te ortaya çıkan ve hızla İsviçre, Almanya ve Avusturya’ya yayılan Anabaptist hareket, dini yenilenme arayışı içinde olan gruplar arasında önemli bir yer edinmiştir. Reformcuların geliştirdiği "halk kilisesi" anlayışını yetersiz bulan Anabaptistler, daha derin ve köklü bir dini yaşam modeli arayışına girmişlerdir. Bu arayış onların bebek vaftizine, yemin etmeye ve devletle iç içe geçmiş dini yapıya karşı çıkan radikal bir teolojik duruş geliştirmelerine yol açmıştır. Ayrıca, yemin etmeyi reddetmeleri ve devlet yönetiminde herhangi bir rol üstlenmeyi kabul etmemeleri, devletle ilişkilerinde pasifist bir tutum benimsemeleri ve yerel kiliselerin bağımsızlığını savunmaları toplumsal düzeni dönüştürmeyi hedefleyen köklü bir iradeyi ortaya koymuştur. Bu durum onların hem Protestanlar hem de Katolikler tarafından ciddi bir tehdit olarak algılanmalarının ve yoğun bir takibat, zulüm ve işkence sürecine maruz kalmalarının yolunu açmıştır. Nihayetinde Anabaptistlerin toplumsal varlıklarının devamı giderek sürdürülemez hale gelmiştir. Bu çalışma, bir yandan hareketin teolojik, sosyal ve siyasi yaklaşımlarını ele alırken; diğer yandan erken dönemde hem Protestan Reformcular hem de Katolik Kilisesi tarafından ne şekilde marjinalleştirildiğini ve sistematik olarak bastırılmaya çalışıldığını analiz etmektedir. Aynı zamanda, Anabaptistlerin Menno Simons (1496-1561) öncülüğünde, herhangi bir dominant dini veya siyasi gücün desteği olmaksızın nasıl örgütlendiğini ve teolojik kimliklerini koruyarak varlıklarını sürdürdüklerini incelemektedir. Araştırmanın ulaştığı temel bulguları şu şekilde özetlemek mümkündür: Anabaptistlerin vaftiz sakramentine “bilinçli olma” şartını ekleyerek bebek vaftizine karşı çıkmaları ve İsa’nın yaşamını örnek alarak faydalı işleri –salih amelleri– hakiki imanın bir parçası olarak görmeleri Reformcular tarafından kendi öğretilerine yönelik bir meydan okuma olarak algılanmıştır. Bununla birlikte, Köylü Savaşları (1523-1525) sırasında Anabaptistler köylü ve çiftçileri desteklerken Protestanların prenslerin yanında yer alması –iki grup arasındaki ortak noktalara rağmen– Anabaptistlerin Protestanlar tarafından zulüm görmesinin başlangıcını oluşturmuştur. Ayrıca, Anabaptistlerin sadakati ve yemini yalnızca Tanrı’ya hasretmeleri ve devlet yönetiminde görev almayı reddetmeleri, özellikle Katolikler tarafından devlete ve toplumsal düzene yönelik köklü bir muhalefet olarak görülmüştür. Buradan hareketle, Anabaptistlerin her iki inanç grubu tarafından hedef alınmasının temelinde, teo-politik yaklaşımlarının yattığı sonucuna varılmıştır. Araştırmada ayrıca, belli bir dönem yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalan Anabaptist hareketin yeniden canlanmasında ve günümüze kadar ulaşmasında en etkili ismin Menno Simons olduğu tespit edilmiştir. Simons’un geliştirdiği "cemaat kardeşliği", "barış" ve "hoşgörü" temelli teolojik yaklaşımın yanı sıra, siyasi otoritelerle kurduğu diyalog odaklı stratejiler, günümüz Anabaptist hareketinin hem teolojik hem de sosyolojik karakterinin oluşumunda belirleyici rol oynamıştır. Dikkat çekici olan başka bir husus ise, Simons’un düşünsel mirasının etkisi yalnızca Anabaptist geleneğiyle sınırlı kalmamış, çeşitli modern dini ve siyasi hareketler için de ilham kaynağı haline gelmiştir. Bu bulgular ışığında 16. yüzyıl Reform dönemindeki Katolik karşıtı tüm hareketlerin monolitik bir Reformasyon süreci içerisinde değerlendirilmesinin metodolojik bir hata olduğu, Anabaptist örneği üzerinden açıkça görülebilmektedir. Nitekim bu durum, Reform dönemi hareketlerinin taşıdığı heterojen yapıyı ve birbirinden keskin biçimde ayrışan teolojik-politik duruşları anlamak açısından kritik bir örnek oluşturmaktadır. Sonuç olarak, bu çalışma Reformasyon döneminin radikal kanadını teo-politik bir perspektifle inceleyerek erken modern Avrupa’daki dini çoğulculuk ve hoşgörüsüzlük tartışmalarına özgün bir katkı sunmaktadır. Disiplinlerarası bir yaklaşımla Anabaptist hareketin tarihsel evrimini analiz etmenin yanı sıra; din-devlet ilişkileri, dini azınlıklara uygulanan baskı süreçleri ve alternatif inanç topluluklarının direnç stratejileri gibi temel sosyolojik meseleleri ele almaktadır. Araştırmanın bulguları tarihsel bir fenomen olarak Anabaptizm’in anlaşılmasını derinleştirirken; çağdaş dini radikalizm, pasifist eğilimler ve din-otorite gerilimlerine tarihsel perspektif kazandırmaktadır. Reformasyon’un çok katmanlı doğasını ortaya koyan bu çalışma, özellikle Anabaptist deneyimin modern din özgürlüğü ve vicdan}, number={53}, publisher={Harran Üniversitesi}