@article{article_1619232, title={Melayê Cizîrî’nin Bilgi Anlayışında Marifetin Epistemolojik Değeri}, journal={Şırnak Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, pages={43–61}, year={2025}, DOI={10.35415/sirnakifd.1619232}, author={Öz, Ruhullah}, keywords={Kelâm, Tasavvuf, Bilgi, Marifet, Molla Ahmed el-Cezerî.}, abstract={Her disiplinin kendine özgü bir kavram havuzu olduğu gibi farklı disiplinlerin ortaklaşa kullandıkları müşterek kavramlar da mevcuttur. Müşterek kavramların kullanımıyla ilgili en önemli husus teorilerine aracılık ettiği disiplinin sistematik paradigmasına uygun olup olmadığıdır. Ortak bir kavramın belli bir disiplinin havuzuna aidiyetinin bilinmesi, bir yandan anlam sınırlarının belirlenmesini diğer yandan da ifade ettiği mânanın ilgili disiplin içindeki konumunu belirler. Bu vasfı haiz İslâm kültür atlasının disiplinler arası ortak kavramlardan biri de marifettir. Marifet, tasavvuf disiplini için önemli bir epistemolojik kaynak iken aynı zamanda kelâm ilmi içinde önemli bir bilgi nazarîyesi sayılır. Marifet hem tasavvuf hem de kelâmın karakteristik içlemini tayin eden zihni işleve sahiptir. Farklı nüansla da olsa marifet, her iki disiplinde de epistemolojik bilginin meydana gelmesini sağlayan zemini besleyen önemli bir unsur, her iki disiplinin mâna mahiyetine delâlet eden epistemik bir işleve sahiptir. Tasavvuf ve kelâmın marifet kavramına yaklaşımları farklı olsa da ortak payda noktası bilgi kaynağı olmasıdır. Her ne kadar tasavvufun marifete yüklediği anlam tanımdan ziyade anlam yansımaları türünden olsa da tasavvufî bir terim olarak marifet; marifetin sonucunda kazanılan değer, marifete ulaşmayı sağlayan erdem ve de marifet sahibinde bulunan bir özellik şeklinde tanımlanır. Tasavvufta marifete getirilen tanım, mantıkî tanım gereği kapsamı alanına giren tüm anlam katmanlarını ihtiva etmediği gibi kapsamının dışında kalanları da dışarda bırakan değildir. Yani efrâdını câmi ağyârını mâni değildir. Bu yönüyle tasavvufun marifet tanımı tanımdan ziyade mecâz-ı mürsel şeklindedir. Kelâmda ise marifet, imanın bilgiye dayalı olması hususunda ruhsal dinginliğe dayalı bilgi” şeklinde tanımlanır. Marifeti imanın tanımına dahil eden ekollerin başında Mürcie ekolü gelir. Mürcî kelâmında marifet, salt bilgiden ziyade kalbin tasdikini de içeren izՙan ile bilme halidir. Marifetin bilgiyle olan münasebeti epistemolojik, kalbî bir eylem olması hasebiyle de ontolojiktir. Marifeti tasavvuf ile kelâmın ortak kavramı yapan da bu iki yönlü oluşudur. Marifet ister kelâmî veçhesiyle terim ister tasavvufî kullanımıyla da ad aktarım ifadesi olsun her iki disiplinde de bir bilgi kaynağı olduğu ya da olamadığı açısından epistemolojik bir değer olarak ele alınır. Kelâm ilmi, her şeyden önce dini bilgiyi koruma ve de dine dair bilgiyi doğru aktarmayı ilke edinir. İlhama dayalı bilginin doğrulanabilirliği mümkün olmadığından dolayı marifet, objektif bir değere sahip bir bilgi kaynağı olarak kabul edilmemiştir. Zira kelâm ilminde bilgi, her şeyden önce zâhiren doğruluğu kanıtlanabilen olmalıdır. Tasavvufta ise bilgi zâhirî bir formdan ibaret olup hakikati keşfetmede yetersiz iken marifet, hakikatin kendisidir. Nitekim kelâmî bilginin kâle tasavvufî olanın ise hâle dayalı olması da bundandır. Gerçek bilginin hâle dayanması gerektiğini savunan düşünürlerden biri Şarkın bilge mutasavvıflarından biri olan Cizreli Molla Ahmed el-Cezerî, namı diğer Melayê Cizîrî’dir. Marifet, Melayê Cizîrî’in tasavvufî düşüncesine aracılık eden kilit kavramlardan biridir. Cizîrî, bâtinı zâhire, mânayı maddeye öncelediğinden dolayı marifeti bâtinî mânanın bir iletişim enstrümanı olarak kabul eder. Onun tasavvurunda ledünî, bâtinî, mükâşefe, müşâhede ve ilmi hal ile makama dayalı olan marifet kesbî, zâhirî ve kâl ilminden daha güvenilir olması açısından evlâdır. Onun epistemolojik anlayışında ilim, marifetin mukaddimesi olup ilimsiz marifet muhal, marifetsiz ilim ise vebaldir. Cizîrî’nin epistemolojisinde nazarî ilimlere dayalı bilgi vehim içerikli, marifet ise her türlü ilmî şüpheden uzak tanrısal kaynaklıdır. Onun tasavvurunda akıl ve diğer beşerî bilgi kaynakları amaç değil marifet için birer araçtırlar. Cizîrî, bilgiyi bir nevi beşerî aşk, marifeti de ilahî ve vehbî ilim olarak görüp beşerî olanın ilâhî olan için bir vasıta olması gerektiğine inanır. Öz bir ifadeyle Cizîrî için marifet diğer bilgi kaynaklarının sahip olmadıkları güvenirlilikte en sahih bilgi kaynağıdır.}, number={36}, publisher={Şırnak Üniversitesi}