@article{article_1631924, title={Hristiyanlıkta Asli Günah Doktrininin Şekillenmesinde Aziz Augustinus’un Güçlü Etkisi}, journal={Harran İlahiyat Dergisi}, pages={244–264}, year={2025}, DOI={10.30623/hij.1631924}, author={Şahin, Osman}, keywords={Dinler Tarihi, Augustinus’un Etkisi, Hristiyan Teolojisi, Asli Günah, Kurtuluş Doktrini}, abstract={Aziz Augustinus, Batı Hristiyanlığının en önemli figürlerinden biridir ve asli günah ile ilgili düşünceleri ile bu doktrinin sistematik hâle getirilmesinde büyük bir etkiye sahiptir. Augustinus, Batı Hristiyanlığının Yunan kültürel çerçevesinden Latin etkisine geçtiği dönemde yaşamış ve eserleri bu sürecin şekillenmesinde merkezi bir rol oynamıştır. Retorik eğitimi ve güçlü Latincesi, teolojik görüşlerinin etkili ve kalıcı olmasını sağlamış, Latince teolojik metinlerin oluşumuna büyük katkıda bulunmuştur. Kuzey Afrika’da bulunmasının sağladığı avantajla, eserleri Hristiyan dünyasında hızla yayılmış ve Got tehdidine rağmen kalıcı bir miras bırakmıştır. Onun özellikle Pelagianizme karşı yazdığı eserlerinde ifade ettiği asli günah ile ilgili fikirleri, çeşitli konsillerde alınan kararlar aracılığıyla Kilise’nin öğretilerine dahil edilmiştir. Kartaca, Orange ve Trent Konsilleri, Augustinus’un görüşlerini büyük ölçüde benimsemiş, asli günahın insan doğasını bütünüyle etkilediğini ve bu günahın etkisinden kurtuluşun ancak vaftiz yoluyla sağlandığını vurgulamıştır. Hristiyan teolojisinde asli günahın kökenleri, Kitab-ı Mukaddes’in Tekvin (Yaratılış) kitabında Âdem ve Havva’nın yasak meyveyi yemeleriyle başlar. Pavlus’un Romalılara Mektubu’nda bu olayın tüm insanlık için günahın ve ölümün kaynağı olduğu belirtilir. Bu bağlamda, Augustinus’un geliştirdiği asli günah doktrini, insanın doğası üzerine karamsar bir yaklaşım sunarak, insanın kendi çabasıyla kurtuluşu elde edemeyeceğini ve Tanrı’nın lütfuna mutlak bir ihtiyaç duyduğunu ileri sürer. Augustinus, bu doktrini geliştirirken, Pelagius’un insanın doğuştan iyi olduğu ve kurtuluşu kendi gayretiyle elde edebileceği görüşlerine karşı çıkmıştır. Bu bağlamda, asli günah doktrini, insan doğasının zayıflığını ve Tanrı’nın lütfunun gerekliliğini vurgular. Augustinus’tan önceki birçok kilise babasının asli günah doktrini konusunda doğrudan bir değerlendirme yapmadıkları, ancak bazılarının asli günah ile bağlantılı konulara değindikleri görülmektedir. Augustinus’un geliştirdiği asli günah doktrini ile tam anlamıyla örtüşmeyen ve hatta kısmen çelişen Augustinus öncesi kilise babalarının değerlendirmeleri, onun düşüncesinin özgün olduğunu ortaya koymaktadır. Augustinus’a göre, insan iradesi günahla zayıflamış, kendi başına doğru olanı seçme yetisini büyük ölçüde yitirmiştir. Bu yüzden, Tanrı’nın lütfu olmadan insanın kurtuluşa erişmesi mümkün değildir. Augustinus, kendisinden önceki kilise babalarından farklı bir vurgu ile asli günah doktrini tanımlamış ve kendisinden sonra gelen teologlar, onun düşüncesine karşı gelme cesareti gösterememiştir. Böylelikle onun düşünceleri, kilise konsillerinin kararlarına yansımış ve Batı Hristiyanlığının resmi teolojisinin bir parçası hâline gelmiştir. Kartaca Konsili’nde Pelagianizmin reddedilmesi, asli günah doktrininin kabul edilmesini sağlamış, Trent Konsili ise bu doktrini pekiştirerek Katolik Kilisesi’nin resmi öğretileri arasına dahil etmiştir. Günümüzde bazı teologlar, Augustinus’un geliştirdiği bu görüşe eleştiriler getirse de Katolik Kilisesi asli günah doktrinini resmen kabul etmeye devam etmektedir. Aslî günah doktrini, Hristiyan teolojisinde Âdem ve Havva’nın yasak meyveyi yiyerek Tanrı’ya itaatsizlik etmeleri sonucu insan doğasının bozulduğunu ve bu günahın tüm insanlığa miras kaldığını öne süren bir öğretidir. Bu doktrin, insanın doğuştan günahkâr olduğunu ve kendi iradesiyle Tanrı’ya tam anlamıyla yönelemeyeceğini savunur. Özellikle Katolik ve Protestan geleneklerinde merkezi bir yere sahip olan bu doktrine göre, asli günahtan ancak vaftiz yoluyla arınılabilir. Bu çalışmanın amacı Augustinus’un Hristiyan teolojisinin şekillenmesindeki rolünü asli günah doktrininin sistematikleştirilmesi bağlamında ele almaktır. Çalışmada, Augustinus’un bu doktrinin geliştirilmesindeki belirleyici rolü deskriptif metot ile ortaya konulmaya çalışılmıştır. Augustinus’un güçlü mirası, onun düşüncelerine karşı bir düşüncenin gelişmesine imkân tanımamış ve bu etkisini korumaya devam etmektedir.}, number={53}, publisher={Harran Üniversitesi}