@article{article_1633102, title={Buhara’nın İslâmlaşması ve Yakın Havzasına Yansımaları (Sâmânîler Dönemi Sonuna Kadar)}, journal={Bozok Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, volume={27}, pages={251–272}, year={2025}, DOI={10.51553/bozifder.1633102}, author={Akyürek, Yunus}, keywords={İslâm Tarihi, Buhara, Sâmânîler, İslâmiyet, Ḳuteybe b. Müslim}, abstract={Buhara, Maveraünnehir bölgesinin en kadim yerleşim birimlerinden birisidir. “Doğu’nun Kubbetü’l-İslâm’ı”, “Hadis Yurdu”, “Çöl Çiçeği” ve “Fâhire” olarak tanınan şehir, milattan önceki tarihlerden itibaren bölgenin dinî merkezi olagelmiştir. İpek Yolu güzergâhında yer alan Buhara; Budizm, Mecûsîlik, Maniheizm, Yahudilik ve Hıristiyanlık gibi önemli dinlere ev sahipliği yapmıştır. Bu dinlerin şehirde derin izler bırakmış olması kuşkusuz İslâmiyet’in burada tanınmasını ve benimsenmesini zorlaştırmıştır. Nitel araştırma tekniklerinin kullanıldığı bu çalışmada amaç, İslâm’ın Orta Asya Türkleri tarafından kabul edilme sürecinde Buhara şehrinin rolünü ortaya koyabilmektir. Müslüman Araplar Buhara’yı nasıl fethetmiş ve burada nasıl tutunmuşlardır? Şehrin İslâmlaşma süreci nasıl gerçekleşmiştir? Yakın havzasının İslâmlaşmasına nasıl bir katkı sunmuştur? Araştırmada bu ve benzeri sorulara yanıt aranacaktır. Konu, Sâmânîler dönemiyle sınırlı tutulmuştur. Zira Sâmânîlerden sonra Orta Asya’da Müslüman Türklerin çağı başlayacaktır. Emevîler döneminde birçok kez ele geçirilmek istenilen Buhara, Horasan’ın kudretli valisi Ḳuteybe b. Müslim el-Bâhilî tarafından fethedilmiştir (90/709). Buhara’ya tam anlamıyla hâkim olmanın Emevîler için stratejik önem taşıdığı anlaşılmaktadır. Araştırmayı önemli kılan nokta da burasıdır. Zira İpek Yolu güzergâhında yer alan zengin Soġd şehirlerine sahip olabilmenin anahtarı Buhara hâkimiyetinden geçmektedir. Yine Soġd arazisi boyunca uzanan yüksek debili tatlı su kaynaklarına, olağanüstü bereketli topraklara ve stratejik değeri yüksek Hocend geçidine sahip olan Fergana bölgesine, Seyhun’un ötesindeki Türk illerine ve hatta Çin’e uzanan bir başarı hikâyesi için Emevîlerin Buhara’yı fethetmesi zorunluluktur. Şehri bu açıdan değerlendiren Emevî siyasî aklı, Ḳuteybe ile başlayarak İslâmiyet’in burada tanınması ve benimsenmesi için büyük bir çaba sarf etmiştir. Arap nüfusun şehre yerleştirilmesi, pek çok mescit inşa edilmesi, cuma namazına gelenlere bahşiş verilmesi, bazı İslâm âlimlerinin burada eğitim faaliyetleri yürütmesi, namaz kılarken kolaylık olması açısından ibarelerin Farsça söylenilmesine cevaz verilmesi bölgenin dinî merkezi olan Buhara’da İslâmiyet’in benimsenmesi için atılan adımlardan bazılarıdır. Ancak sonraki birtakım Emevî valilerinin olumsuz uygulamaları ve Emevîler Devleti’ni zevale götüren iç ve dış sebepler Buhara halkının İslâm’a mesafeli durmasına yol açmıştır. Müslüman Arapların Abbâsîler döneminde bölgedeki hâkimiyetlerini arttırarak sürdürmeleri şehrin dinî panoramasını İslâmiyet lehine değiştirmiştir. Buhara şehri, Abbâsîlere tâbi bir hanedanlık olan Sâmânîler döneminde altın çağını yaşamıştır. Buhara merkezli Sâmânî hanedanı mensuplarının, âlimlerin ve ticaret erbabının samimi çabaları, Seyhun’un kuzeyinde yer alan gayrimüslim Türk boylarının zamanla İslâmiyet’i benimseyip dine girmelerinde birinci derecede katkı sunmuştur. Müslüman Karahanlıların, Büyük Selçukluların ve İdil-Bulgar Türk devletlerinin İslâmiyet’i Sâmânîler döneminde, Buharalı siyaset, ilim ve ticaret adamları vesilesiyle kabul ettiklerine dair elimizde güçlü deliller bulunmaktadır. Buharalı âlimlerin de katkısıyla İslâm’a giren Büyük Selçukluların, Müslüman Türkleri Azerbaycan üzerinden Anadolu’ya, İran ve Irak üzerinden Mezopotamya ve Mısır’a sevk ettikleri ise tarihî bir gerçektir.}, number={27}, publisher={Yozgat Bozok Üniversitesi}