@article{article_1641064, title={KIRAATLERİN KIRAAT İMAMLARINA NAKLEDİLMESİ MESELESİ ÜZERİNE BAZI TESPİTLER}, journal={Kilis 7 Aralık Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, volume={12}, pages={135–165}, year={2025}, DOI={10.46353/k7auifd.1641064}, author={Yerlikaya, Cafer}, keywords={Kıraat, İcmâ, Tevâtür, İsnâd, İmam.‎}, abstract={Kıraat ilminin üzerinde görüş farklılıklarının meydana geldiği konularından biri de kıraatlerin kıraat imamlarına kadar tevâtüren nakledilmesi meselesi olmuştur. Araştırmacılar ve günümüz akademisyenleri, kıraatlerin kendilerine nispet edildiği imamlara kadar olan isnâdında ve naklinde tevâtürün meydana gelmesi hakkında fikir ayrılığına düşmüşlerdir. Bu araştırmada, kıraatlerin imamlara naklinde tevâtür şartlarının meydana gelip gelmediği, kıraatlerin isnâdı, bazı rivayetler, tevâtür ve icmâ kavramı incelenmiştir. Bu bağlamda mushaf/lar/ın cemedilmesi, istinsahı, kıraatlerin imamlara nispet edilmesi ve nakleden ravileri noktasında bazı tahliller yapılmıştır. Kıraat imamları ve kıraatleri nakleden raviler, hayatları ve senet sayıları bakımından incelemeye tabi tutulmuştur. Konu, bazı rivayetler, kıraat ilmiyle ilgili tabakat kitapları, ilk dönem kıraat eserleri, akademik çalışmalar ve diğer ilmi disiplinlerden yararlanılarak izah edilmeye çalışılmıştır. Kur’ân kıraatlerinin nakledilmesinde altın silsile olarak tanımlanan sahabe birinci ravi tabakasını ve bir kısım sahabiler ile birlikte tâbiînin ileri gelenleri ikinci tabakayı oluşturmuştur. Kur’ân-ı Kerîm nazil olmaya başladığı andan itibaren, ezberlenmeye ve yazılmaya başlamış ve bu durum Hz. Peygamberin vefatına kadar devam etmiştir. Hz. Ebû Bekir ve Hz. Osman dönemlerinde mushaflar cem ve istinsah edilmiş, yazılan mushaflarla birlikte kıraatini öğretecek hocalar da bu ilim merkezlerine gönderilmiştir. Sahabe, mushafları yazarken birtakım kıstaslara göre hareket etmiştir. Hz. Ömer, mushaflar istinsah edilmeden önce bazı sahabileri önemli ilim merkezlerinde Kur’an eğitim ve öğretimi için görevlendirmiştir. Bu sahabiler, mushaflar istinsah edildikten sonra da resm-i mushafa uygun olarak eğitim ve öğretim faaliyetlerine bulundukları yerde devam etmişlerdir. Kur’an eğitim ve öğretimi, Hz. Peygamber’in zamanından kıraat imamlarına kadar olan süreçte aktif bir şekilde devam etmiştir. Hz. Osman, mushafların istinsahını beş yıllık bir çalışmayla tamamlamıştır. On iki bin sahabe ve tabiîn, resm-i mushaf üzerinde icmâ etmiştir. İstinsah öncesi ve sonrasında fetihlere katılan sahabe, Hz. Peygamber’in vefatından sonra Kur’an öğretmek ve İslâm’ı yaymak için birçok şehre gittikleri nakledilmektedir. Kûfe’ye yirmi dördü Bedir ehlinden 1500, Dımaşk’a on binden fazla, Humus’a 500, Mısır’a 300 sahabinin yerleşerek orada vefat ettiği bildirilmektedir. Bunların dışında sahabenin, Tâif, Yemen, Yemâme, Bahreyn, Medâin, Merv gibi birçok şehire kadar gittiği nakledilmektedir. Kıraatleri nakleden sahabe, gittikleri yerlerde ilim meclisleri oluşturmuştur. Ebü’d-Derdâ, Muâz b. Cebel, Ebû Musa el-Eş’arî, Abdullah b. Mes’ûd gibi sahabeler, sayıları tespit edilemeyecek kadar talebe yetiştirmiştir. Sadece Ebü’d-Derdâ, Şam’da bin beş yüz kişilik ders halkaları oluşturarak talebe yetiştirmiştir. Sahabe, kurduğu ders halkalarıyla Kur’an’ı ve kıraatlerini, kendilerinden sonraki tabiîn nesline öğretmişlerdir. Tabiîn nesli de aynı sahabe gibi öğrendikleri kıraatleri kendilerinden sonraki kuşaklara aktarmışlardır. Günümüze kadar tevâtüren nakledilen kıraatlerden on kıraat imamının yedisi tabiînden olmakla birlikte, birçoğu kıraatleri tabiîn imamlarından öğrenmişlerdir. Medine’de: Abdullah b. Ayyaş el-Mahzûmî, Abdurrahman b. Hurmuz el-‘Arac, Saîd b. el-Müseyyib, Urve b. ez-Zübeyr, Yezid b. Ruman, Abdurrahman b. el-Kâsım, İbn Şihab ez-Zührî, Ömer b. Abdulaziz, Mekke’de: Mücahid b. Cebr, Dirbas, Ata ve Tavus, Kûfe’de: Zirr b. Hubeyş, Alkame, el-Esved b. Yezid, Mesrûk b. el-Ecda’, Ebû Vail, el-Haris b. Kays, Abdurrahman es-Sülemî, Abdullah b. Hubeyb, Amr b. Abdillah es-Sebi’i Basra’da: Hasan el-Basrî, İbn Sîrîn, Katade, Yahya b. Ya’mer, Nasr b. ‘Âsım, Abdullah b. Ebî İshak el-Hadramî, Şam’da: Mugire b. Ebî Şihab el-Mahzûmî, Halid b. Saîd gibi birçok tabiîn âlimleri, Müslümanların üzerinde icmâ ettiği kıraatleri öğretmişlerdir. Tabiîn nesli, icmâ kavramının yaygın olarak kullanıldığı ve isnâdın sistemleşmediği bu dönemde, binlerce insana kıraat öğretmiştir. Diğer taraftan tevâtür kavramı da bu dönemde henüz kullanılmaya başlamamıştı. Bu terim ise ancak hicri ikinci asra kadar temellendirilebilmektedir. Bu bağlamda bazı İslâm âlimleri, kıraatleri üzerinde icmâ oluşan ve oluşmayan kıraatler şeklinde tasnif etmişlerdir. Tevâtür ıstılahı, haberin kesinliği ve zan ifade etmemesi bağlamında ilk kez kelâm ve usûl-i fıkıh ilimlerinde kullanılmıştır. Bazı âlimler, kıraatlerde isnâd sayısı üzerinden hareket ederek tevâtürlüğü tespit etmeye çalışmanın hadis ilminin usûl ve}, number={1}, publisher={Kilis 7 Aralık Üniversitesi}