@article{article_1643804, title={Zekâtın Kurumsal Nitelikte Kullanımı}, journal={BEÜ İlahiyat Fakültesi Dergisi}, volume={12}, pages={123–146}, year={2025}, DOI={10.33460/beuifd.1643804}, author={Beyaztaş, Murat}, keywords={İslâm Hukuku, Fıkıh, Zekât, Temlik, Mesârifü’z-Zekât, Zekâtta Kurumsal Harcama}, abstract={Zekât İslâm’ın önemli esaslarından bir tanesidir. Malî niteliği ile beşerî ilişkilere dokunan, toplum içerisinde ihtiyaçları karşılama kapasitesine sahip bir mükellefiyettir. Aynı zamanda ibadet niteliğiyle de temayüz eder. Zekât ile sorumlu olma birtakım şartlara bağlıdır. Toplanan zekâtın harcama yerleri Kur’an’da belirtilmiş olması sebebiyle sınırlıdır. Ancak bu yerlerin kapsamı ictihâdî yaklaşımlara göre değişkenlik göstermektedir. Aynı zamanda sorumluluğun ifası da bazı düzenleyici şartlar dahilinde yerine getirilebilmektedir. Söz konusu şartlardan özellikle şahıs mülkiyeti üzerine kurulu temlik, zekâtın kurumsal kullanımına engel teşkil eder. Hz. Peygamber’den (s.a.v.) itibaren yürürlükte olan zekâtın devlet tarafından toplanıp dağıtılması uygulaması Hz. Osman döneminden itibaren kısmen değişmiş, bâtınî mallar olarak kabul edilen, para ve gümrük harici ticari mallarda zekâtın Kur’an tarafından belirlenmiş hak sahibine doğrudan mükellef tarafından verilmesi usulüne geçilmiştir. Bu durum, zekât kaynaklarının kullanımında temlik şartı ile şekillenen yeni bir yaklaşımın ortaya çıkmasına neden olmuştur. Zekâtın yalnızca şahıslara verilmesi yaklaşımı da buna bağlı sonuçlardan bir tanesidir. Temlik şartı, vermenin tam olarak gerçekleşmesi adına mülkiyete geçirmeyi esas alır. Bunun gereği olmak üzere, veren taraf hukuken verme yetkisine sahip, eda ehliyetli bir kişi olacaktır. Alan taraf ise zimmet ehli ve alma yeterliliği olan hakikî bir şahıs olmalıdır. Verilen malın da mülkiyeti tam olarak veren tarafa ait iken, verme ile birlikte diğer tarafın zimmetine aktarılmış olmalıdır. Bu haliyle temlik, zekâtın dar anlamda yalnızca şahıs ölçeğinde kullanılmasını zorunlu hale getirmektedir. Ancak modern dönemde zekâtın, zikri geçen amaçlar doğrultusunda şahsa temlik sınırı olmaksızın da kullanılabileceği değerlendirilmektedir. Dünyadan ve ülkemizden birçok âlim ve araştırmacının savunduğu bu görüşe göre; bu geniş yaklaşım ile zekâtın Kur’an tarafından belirlenmiş amaçlar doğrultusunda daha etkin bir şekilde kullanılması mümkün olacaktır. Bu çalışmada zekât ile ilgili söz konusu bilgilere temas edilerek özellikle Hanefîlerce zekâtta sıhhat şartlarından kabul edilen temlik çerçevesinde, zekâtın yalnız hakiki şahıslara verilmesi meselesi üzerinde durulmuştur. Hanefîler başta olmak üzere diğer mezhep ve âlimlerin konuyla ilgili görüşlerinin yanında, dayandıkları deliller de tasnif edilmiş, çağdaş âlimlerin söz konusu meseleye yaklaşımları incelenmiştir. Neticede zekâtın bireysel kullanım yanında kurumsal amaçlar için de kullanılabilirliği hususunda, bugün bazı İslâm ülkelerinde görüldüğü gibi kurumsal bir yapı içerisinde toplanıp, dağıtılmasının mevcut zekât potansiyelini çok daha üst seviyelere taşıyabileceği sonucuna varılmıştır. Araştırma bu yönüyle dikkat çekicidir. Zekât konusunda önemli bir ihtiyaca temas etmektedir. Zekât ile ilgili deliller ve ilk uygulamaların ortaya koymuş olduğu anlayışın, böyle bir yapının oluşturulmasına karşı olmadığı değerlendirilmektedir. Buna uygun şekillendirilecek zekât sistemi fakir, düşkün ve yetimlere, borcundan dolayı zor durumda veya zaruri ihtiyaçları için borçlanmak mecburiyetinde olanlara, kalpleri İslâm’a ısındırılmak istenilenler ve yolda kalmışlar kapsamında mülteci durumuna düşen kimselere yardımcı olacaktır. Böylece onlar için hayatı kolaylaştıracak alt yapı tesis edilecek, kurumsal yatırımlar ile daha etkili çözümler oluşturulacaktır. Esasen bugünkü şartlarda zekâtın Kur’an ile belirlenmiş zekât amaçlarından; Allah yolu kapsamındaki cihad, irşad ya da İslâm’a davet gibi birçok faaliyetin gerçekleştirilebilmesi ancak bu şekilde mümkün olacaktır.}, number={1}, publisher={Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi}