@article{article_1648810, title={Klasik Türk Şiirinde Tahkiyeli Kaside: Âgâh Osman Paşa’nın Bunalımı ve Şifa Buluşu}, journal={Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, pages={505–522}, year={2025}, DOI={10.35209/ksuifd.1648810}, author={Çalışkan, Nurettin and Ünal, Mehmet}, keywords={Türk-İslam Edebiyatı, Âgâh Osman Paşa, Sâlih Sâim, Kaside, Tahkiye, Tasavvuf, Ben-Anlatısı}, abstract={20. yüzyıl, klasik Türk şiirinin ferinin azaldığı ve alıcısının olmadığı bir dönem gibi görülür. Ne var ki yapılan çalışmalar bu yüzyılda divan şiiri geleneği üzere şiir yazmış en az iki yüz şairin olduğunu, dolayısıyla bu düşüncenin temelsiz olduğunu göstermektedir. Edebiyat tarihi, bir eserin telif ediliş sürecini, yayımlanmasından sonra o eser etrafında yazar veya şairin yaşadığı hadiseleri de konu edinir. Mürettep olsun veya olmasın bu yüzyılda yazılmış olan divanlarda, zamanın hallerinden ve kendi yaşadıkları mağduriyet ve sıkıntılardan şikâyeti hikâye ettikleri bir tür ben-anlatısı manzumelerin sayısının arttığı görülmektedir. Devlet-i Aliyye’nin farklı şehirlerinde zaptiye kumandanı olarak görev yapmış bir Osmanlı devlet memuru olan Trabzonlu Âgâh Osman Paşa, divanında şikâyetnâme türünde çok sayıda manzumesi olan şairlerinden birisidir. Çalışma, Paşa’nın bir kasidesi ve onu yayımlandığı mecmuada okuyup çok beğenen bir okurun kendisine yazdığı sitayiş mektubu ile gelişen anlatı üzerine kuruludur. Şairin zemini tasavvuf olan çok sayıda şiirinden “Ehlullah” redifli kasidesinin yazılması ve bir mecmuada yayımlanma süreci değerlendirilmiş, mecmuada bu kasideyi okuyan Osmanlı aydın ve muharrirlerinden Sâlih Sâim’le mektuplaşmalarının fikri ve edebi bakımdan bu şiire kattığı değer tartışılmıştır. Mektup teatisi, Türk şiiri örneklerinin matbuat yoluyla halka ulaşması ve okurun şairle doğrudan temasa geçme geleneğinin ne zaman ve nasıl başladığına dair bir vesika teşkil etmektedir. Bir şair ile bir muharririn yollarının kesişmesine vesile olan bu yazışma, matbuatın şairlerin divanları basılmadan önce içindeki bazı manzumelerin parça parça okur kitlesine ulaşmasını sağlayan bir mecra olduğunu göstermekte, manzume öncesi ve sonrası ilginç bir anekdotun kayda geçmesini sağlayarak edebiyat tarihine katkıda bulunmaktadır. Âgâh Osman Paşa, “Ehlullah” başlıklı kasidesini geçirdiği bir bunalım ve ondan şifa bulması üzerine yazmıştır. Bu hadiseyi hikâye ettiği ben-anlatısı örneği kaside ise nitelikli bir tahkiyeli şiir örneğidir. Sâlih Sâim, bu mektupları küçük bir antoloji risalesinde neşrederek kasidenin tahkiyesinin zenginleşmesine katkıda bulunmuştur. Okur-şiir-şair ilişkisinin özgün bir örneğini oluşturan bu mektuplaşma, 20. yüzyıl başlarındaki edebî havanın canlılığına dair bir kesit sunmaktadır. Bu çalışmada, metinleri ekte verilen mektuplar bağlamında okur-şair buluşması üzerinde durulmuş, Osmanlı asayiş kumandanlığı vazifesinden emekli bir Osmanlı şairinin geçirdiği psikolojik rahatsızlığın tedavi sürecine dair bir tür sufi-terapi anlatısı mahiyetindeki tarih kasidesi tahlil edilmiş ve değerlendirilmiştir. Manzumedeki ben-anlatısının geri plandaki hikâyesi ve şairin bir okuruyla muhaveresi üzerinden Osmanlının son döneminde klasik Türk şiirine verilen değere dair tespit ve çıkarımlarda bulunulmuş, anlatıcının yaşadığı vak’anın modern psikolojideki yerine “ben-ötesi” kuramı çerçevesinde kısaca değinilmiştir.}, number={45}, publisher={Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi}