@article{article_1651727, title={Seyyid Şerîf Cürcânî’de İlahi Fiillerin Nedenliliği}, journal={Mesned İlahiyat Araştırmaları Dergisi}, volume={16}, pages={17–28}, year={2025}, author={Atlı, Sezen}, keywords={Kelam, Cürcânî, İlahi Fiiller, Nedensellik, Gaye.}, abstract={Bu makalede Cürcânî’nin ilâhi fiillerin nedenliliği konusundaki görüşleri incelenecektir. Konuya kavramsal açıdan sunduğu önemli katkılar ortaya konulacak olup bağlı olduğu Eş’arîlik mezhebinin temel görüşlerine kazandırdığı boyut değerlendirilecektir. İlâhi fiillerin herhangi bir amaçla nedenlendirilip nedenlendirilmeyeceği konusu kelâm ilminde daha çok salah-aslah ve hüsün-kubuh meselelerine bağlı olarak tartışılmıştır. Ancak bu konunun zemini hem kelâmın hem de felsefenin tartışılan önemli konularından biri olan nedenselliğe de dayanmaktadır. Allah-âlem ve Allah-insan ilişkisi açısından ele alınan probleme kelâm mezhepleri varlık ve olayların işleyişini ve insan fiillerinin meydana gelmesini herhangi bir sebep sonuç ilişkisinin olup olmadığı yönündeki görüşleriyle temellendirmeye çalışmışlardır. Kelâmcıların çoğunluğu görünürde sebep sonuç ilişkisinin varlığını kabul edip bu ilişkinin zorunlu olmadığını savunarak ilâhi irade ve kudreti sınırlandırmaktan kaçınmışlardır. Her şeyin yaratıcısı ve ilk sebebi olarak Allah’ı görmüşlerdir. Bu bağlamda Eş’arîler ve Mâtürîdîler nedenselliği hem insan fiilleri hem de tabiatın işleyişi açısından geçersiz kabul etmişlerdir. Mu’tezile ise insan fiilleri için olumlu yaklaşırken tabiatın işleyişi bakımından nedenselliği geçersiz görmüştür. Kelâm mezheplerinin bu tutumu onların ilâhi fiillerin de bir nedene ya da amaca dayalı olarak gerçekleşip gerçekleşmeyeceği yönündeki tartışmalarına yansımıştır. İlâhî kudretin mutlaklığı ile duyulur dünyadan hareketle anlamlandırılan ahlaki kavramların Tanrı’ya yüklem yapılması arasındaki bağı çözmeye çalışmışlardır. Kelâmcılar Allah’ın zatına dönük bir maksadın bulunmadığı ve Allah’ın fiillerinde kullara yönelik hikmet ve maslahat barındırdığı konusunda hemfikirdirler. Ancak ilâhi iradeyi bu hikmet ve maslahatları içeren fiiller yapmaya yönlendirecek bir neden ve maksadın Allah için söz konusu olup olmayacağı konusunda farklı yaklaşım benimsemişlerdir. Mu`tezile Allah’ın fiillerinin hikmet ve maslahat barındırdığını, amaçsız fiilin abes olacağını ve Allah’ın tüm yaratılmışları insanın faydası için yarattığını kabul ederek ilâhi fiillerin bir sebebe dayandırılmasını olumlu karşılamıştır. Allah’ın, kulları için en iyi olanı yapmasını vacip görerek ilâhi adaleti merkeze alan bir anlayış sergilemişlerdir. Eş’arîler ilâhi fiillerin kendiliğinden hikmetli olduğunu kabul ettiklerinden fiillerde başkasına dönük bir hikmet ve maksadın bulunmasının Allah için noksanlık olacağı düşüncesine dayanarak ilâhi fiillerin bir sebeple nedenlendirilemeyeceğini kabul etmişlerdir. Hiçbir şeyin Allah için zorunlu olmadığını benimseyerek ilâhi iradeyi sınırlandıran söylemlerden uzak durmuşlardır. Mâtürîdîler ilâhi fiillerin hikmetli olduğunu kullara dönük pek çok ihsan ve lütuf barındırdığını kabul etmekle beraber hikmetli fiil yapmanın Allah için zorunlu olmadığını ve hikmetli olan fiillerin bir illet olarak değerlendirilmeyeceğini benimsemişlerdir. Nihai olarak Kelâmcılar Allah’ın fiillerinin hikmetli olduğu gerçeğini kabul ederek söylemlerine yön vermişlerdir. Mu’tezile hikmet ve faydayı illet olarak görürken Mâtürîdîler ise hikmeti illet olarak değerlendirmemiştir. Eş’arîler ise ilâhi fiillerin zatında olan olumlu nitelikler olarak kabul etmişlerdir. İlâhi fiillerin herhangi bir sebeple nedenlendirilmeyeceğini savunan Cürcânî, ilâhi fiillerin Allah’ın zatına dönük gaye, fiillerine dönük ise fayda taşıdığını ve bunların fiillerden sonra geldiğini ifade etmiştir. Cürcânî ilâhî fiiller için kesinlikle garaz ve gâî illeti kabul etmez çünkü bu kavramlar Allah’ı fiili yapmaya sevk eden nedenleri ve maksatları ifade eder. Oysa bu durum Allah’ın fiilleri için kabul edilemezdir. Fakat ilâhî fiiller için gaye ve fayda terimlerinin kullanılabileceğini zira bu kavramların faile yönelik herhangi bir niyet ve amaç ile ilişkili olmadığını düşünmektedir. Cürcânî bu açıklamalarıyla Eş`arîlerin ilâhî fiillerin bir neden ve amaç ile nedenlendirilemeyeceği yönündeki iddialara açıklık kazandırmıştır. Cürcânî gâye ve fayda terimleriyle tartışmanın kavramsal boyutunu genişleterek Eş’arîlerin görüşlerini sağlam bir zemine oturtmaya çalışmış ve destekleyici bir tutum sergilemiştir.}, number={1}, publisher={İnönü Üniversitesi}