@article{article_1655063, title={TEKLÎF-İ M L YUTÂK KONUSUNDA FARKLI BİR EŞ‘ARÎ YAKLAŞIM: İBN TŪMERT (ö. 524/1130)}, journal={Kilis 7 Aralık Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, volume={12}, pages={167–193}, year={2025}, DOI={10.46353/k7auifd.1655063}, author={Koç, Zeynep Hümeyra}, keywords={Kelam, Eş‘arî, İbn Tûmert, Teklîf, Teklîf-i mâ lâ yutâk, Kudret}, abstract={Kelam’da insan, imtihan için yaratılan bir varlık olarak ele alınmıştır. Bu sebeple insanın gerek ontik gerekse epistemik donanımı açısından, çevresel faktörleri de içine alacak şekilde, imtihanı mümkün kılan bir yapıda yaratıldığı kabul edilmiştir. İnsana ilahî yardım hem akıl hem de vahiyle söz konusudur. Akıl, insanın doğruyu bulmasında gereklilik olarak kabul edilirken vahiy, insanı teklifin muhatabı yapmıştır. Bu aşamada teklif, mahiyeti ve tarafları açısından tartışma konusu yapılmış aynı zamanda insanın sorumlu olması ve ilahî adâlet açısından ahlakî bir zeminde ele alınmıştır. Kelam literatüründe, Allah, nübüvvet ve ahiret konusundaki alt başlıklar insanla ilişkili olması bakımından teklif konusunu da içine almaktadır. Bu çalışmalara bakıldığında teklif konusunda ana temanın imkân kavramı olduğu görülmektedir. Tartışmalar söz konusu kavram etrafında şekillenmekle birlikte, söylem gruplarının Allah ve insan tasavvurları da konuyu belirleyici mahiyet taşımaktadır. Mu‘tezile’de ve Hanefî/Mâtürîdî gelenekte teklifin imkân zemini akıldır. Onlara göre insanın akıl sahibi olması ve Allah’ın adaleti teklifi belirlemektedir. Akıl fıtratında yaratılan insan, aynı zamanda güç ve irâde sahibidir. Çünkü aklın işlevselliği, tercih edebilmeyi (irâde) ve tercihini eyleme geçirebilmeyi (kudret) gerektirmektedir. Kişinin sorumlu olması ancak aklın işlevselliği ile mümkündür. Ayrıca insana yüklenen sorumlulukların hiçbiri onun kapasitesinin üstünde değildir. Bu sebeple söz konusu paradigmaya sahip düşünürler, teklif-imkân ilişkisi açısından insanın güç yetiremeyeceği şeylerden sorumlu olmadığını iddia ederler. Onlara göre ilahî irâde, insanı imkân alanı dışında bir şeyle sorumlu tutmaz. Mükellefin güç yetiremediği şeyle sorumlu tutulması anlamına gelen teklîf-i mâ lâ yutâk, hem insan fiilleri hem de ilahî fiiller konusunda ele alınan önemli bir sorunsaldır. Eş‘arî kelam okulunda ise akıl yürütmenin önemi ve gerekliliği vurgulanmış bile olsa aklın şer’î konularda hüküm koyamayacağından hareketle insanın güç yetiremediği bir şeyle sorumlu tutulabileceği iddia edilmektedir. Eş‘arîler’e göre teklif, insanın imkân alanıyla ilgili değildir. Onlara göre Allah için imkânsız söz konusu değildir. Bu sebeple, iki zıt şeyin bir araya getirilmesinin emredilmesi imkânsız olmadığı gibi kişinin gücü üstündeki şeyle sınanması da imkânsız değildir. Ayrıca bu adaletsiz bir eylem de değildir. Allah, kişiyi gücünü aşan bir şeyle sınayabilir. Dolayısıyla insanın güç yetirilemeyen şeyle mükellef tutulması (teklîf-i mâ lâ yutâk) -pratikte karşılığı olmasa da aklen caizdir. Bu sebeple, Allah tasavvuru ve insan fiilleri konusundaki düşünce farklılıklarının yansıdığı teklîf-i mâ lâ yutâk sorunsalı, kelam ekollerini ayırıcı başlıklardan biridir. Fakat bir gerçeklik olarak her söylem grubunda olduğu gibi usul dışındaki meselelerde karşımıza homojen bir yapı çıkmamaktadır. Düşünürlerin konu başlıklarına göre müntesibi oldukları düşünce sisteminden farklı değerlendirmeleri söz konusudur. Örneğin Eş‘arî olarak kabul edilen İbn Tûmert (ö. 524/1130), teklîf-i mâ lâ yutâk konusunda Eş‘arîler’in genel kanaatini benimsememektedir. Mâlikî ve Zâhirî fıkhına ayrıca Mu‘tezilî kelâmına hakim olan İbn Tûmert’in anlayışında Şiî akidenin motifleri de görülmesine rağmen Eş‘arî yaklaşımı benimsediği bilinmektedir. Kendisinin kelamî görüşlerini E‘azzü mâ yutlab isimli eserinden takip edebildiğimiz İbn Tûmert, insanın gücü yetmeyen şeyle sınanması savunusunu eleştirir. O, teklifin vucûbiyetini mükellefin istitâat sahibi (imkân) olmasıyla ilişkilendirmektedir. Ona göre emir ve nehiy, mükellefin istitâatini aşan bir içeriğe sahip olursa teklîf-i mâ lâ yutâk söz konusu olur; bu ise imkânsızdır (muhâl). İnsanın hitabı anlaması ve içeriğini oluşturan emir ve nehyi yerine getirebilecek güce sahip olması gerekmektedir. Allah insana, gücü üstünde sorumluluk yüklemez. O, bu hükmüne lâ yukellifullâhu nefsen illâ vus’ahâ (2/286) ayetini delil göstermektedir. Buna göre araştırmamız, İbn Tûmert’in teklif yaklaşımını, şeriatın birçok yönden akılla tespit edilemeyeceğini savunmasına rağmen insanın gücü üstünde bir şeyle sorumlu tutulmadığını da iddia etmesini konu edinmektedir. Müslüman düşünce tarihinde tasavvur ve fikirlerin değişim ve gelişim sürecini görmek açısından konu önem arz etmektedir. Bu, aynı zamanda kelam okullarının usul dışında homojen bir yapıda olmadığına da işaret etmektedir.}, number={1}, publisher={Kilis 7 Aralık Üniversitesi}