@article{article_1655971, title={Ebû’l-Hüdâ es-Sayyâdî ve Sultan Abdülhamit ile İlişkisi}, journal={Yakın Doğu Üniversitesi İslam Tetkikleri Merkezi Dergisi}, volume={11}, pages={214–234}, year={2025}, DOI={10.32955/neu.istem.2025.11.1.10}, author={Elhammud, Ahmed İbrahim}, keywords={Arap Dili, Osmanlı Dönemi, Şiir, Dîvânu’t-Tibyân, II. Abdülhamit, Sayyâdî}, abstract={Osmanlı Devleti’nin son dönemleri, özellikle Sultan II. Abdülhamit devri, devletin tarihinde son derece kritik ve hassas bir evresini temsil etmektedir. Bu dönem, geniş bir coğrafyaya yayılmış olan devletin çöküşüne, uzun asırlar boyunca Osmanlı sancağı altında bir arada yaşayan çeşitli milletler arasındaki ayrışmaların derinleşmesine ve çok uluslu yapının parçalanmasına tanıklık etmiştir. Hâlâ bu döneme dair pek çok detay karanlıkta kalmakta ve bilimsel yöntemlerle Aydınlatılmayı beklemektedir. Bu çalışma, söz konusu dönemin önemli şahsiyetlerinden birini mercek altına almaktadır. Hakkında yazılanlar, bazen övgü dolu, bazen de ağır eleştirilerle dolu olan bu şahsiyetin kimliği ve tarihi rolü, farklı görüşlerin arasında en makul yorumu ortaya koymak amacıyla ele alınmaktadır. İncelenen şahsiyet, söz konusu dönemin dini ve siyasî sahasında öne çıkan isimlerden biri olan Ebû’l-Hüdâ es-Sayyâdî’dir. Zira, Sultan II. Abdülhamit’e en yakın olan isimlerden biri olup, onun başlıca danışmanları arasında yer almıştır. Makale, çok katmanlı bir yapıya sahiptir. İlk olarak, Osmanlı Devleti içerisindeki Halep vilayetinin tarihi önemi ve Padişahlarla olan etkileşimi ele alınmakta; ardından, devletin idari merkezi olan İstanbul’a geçilmekte ve bu şehrin döneminde siyasi, dini ve entelektüel güçlerin kesiştiği bir merkez hâline geldiği gösterilmektedir. Özellikle reform hareketleri, darbe teşebbüsleri ve dış tehditler bağlamında İstanbul’un nasıl dini ve tarihî bir rol üstlendiği incelenmektedir. Bu bağlamda araştırma iki temel soruya yanıt aramaktadır: Birincisi, Ebû’l-Hüdâ es-Sayyâdî kimdir? İkincisi, Ebû’l-Hüdâ ile Sultan Abdülhamit arasındaki ilişki ne şekilde kurulmuş ve nasıl olup da çeyrek asrı aşkın bir süre boyunca güçlenerek devam etmiştir? Bu ilişkinin temelinde yatan fikrî ve ahlâkî ortaklıklar da değerlendirilmektedir. Birinci bölümde, Ebû’l-Hüdâ’nın şahsiyeti sosyal yönüyle ele alınmakta; onun Hz. Peygamber’in Ehl-i Beyt’ine dayanan soyu sayesinde toplum nezdinde saygın bir konuma sahip olduğu vurgulanmaktadır. Ardından, ilmî yönüne odaklanılarak Halep’te başlayan ilim tahsilinin zamanla farklı alanlara yönelmesi ve onun iki yüzden fazla ilmî esere imza atmasına vesile olan ilmî birikimi ele alınmaktadır. İkinci bölümde ise, Ebû’l-Hüdâ ile Sultan II. Abdülhamit arasındaki ilişki analiz edilmekte; Ebû’l-Hüdâ’nın eserlerinde ifade ettiği fikirlerle, Sultan Abdülhamit’in hatıratında ortaya koyduğu düşünceler arasında mukayeseler yapılmaktadır. Araştırma, bu sorulara cevap verirken, Ebû’l-Hüdâ’nın edebî mirasına derinlemesine eğilmekte ve özellikle onun “Dîvânu’t-Tibyân el-Câmi‘ beyne’l-Hikmeti ve’l-Beyân” adlı divanında yer alan şiirleri temel kaynak olarak kullanmaktadır. Bu kapsamlı değerlendirme neticesinde araştırma, bir dizi sonuca ulaşmaktadır. Bunların en önemlisi, Ebû’l-Hüdâ’nın geçmişte ve günümüzde kendisine yöneltilen suçlamalar ve eleştirilerden büyük oranda uzak durduğudur. O, Sultan II. Abdülhamit’e olan sadakatiyle tanınan, zeki, ilim ehli ve tasavvufî kimliğiyle öne çıkan bir şahsiyettir. Arap milliyetçiliği fikrine karşı duruş sergilemiş; Osmanlı Devleti’nden kopmayı hedefleyen ayrılıkçı eğilimlere muhalefet etmiştir. Onun temel hedefi, devletin içten güçlendirilmesi ve yeniden ihyası için ilim ve amele dayalı ıslahat sürecinin benimsenmesi olmuştur.}, number={1}, publisher={Yakın Doğu Üniversitesi}