@article{article_1687221, title={Osmanlı Vakıf Hukukunda İstibdâl Kavramı}, journal={UMDE Dini Tetkikler Dergisi}, volume={8}, pages={127–143}, year={2025}, DOI={10.54122/umde.1687221}, author={Erden, Yasin}, keywords={Fıkıh, Fetva, Vakıf, İstibdal, Osmanlı}, abstract={Kişi, kendi mülkünü daha iyisiyle değiştirme veya yenileme fırsatı bulduğunda bunu uygulama eğilimindedir. Vakıflar da Allah’ın mülkü olarak kabul edilmektedir. Bu minvalde İslam toplumunda vakıflar, özel olarak ihtiyaç sahiplerine, genel olarak ise tüm insanlığa fayda sağlayan kurumlar olarak benimsenmiştir. Bu inanç doğrultusunda, örneğin yangın gibi bir afet sonrası vakfın daha işlevsel bir mülkle değiştirilmesi gerektiğinde, Müslümanlar bu sürece ibadet niyetiyle yaklaşmaktadır. Böylesi durumlarda yapılması gereken, istibdâl uygulamasıdır. Nitekim istibdâl, işlevini yitirmiş vakfın yenilenmesini sağlamanın yanında vakıflardan daha değerli mülkleri vakıfların yerine ikame ederek vakıfların büyümesini ve gelişmesini mümkün kılmaktadır. Osmanlı ilmiyesine göre genel olarak vakıf malların satışı meşru değildir. Ancak, bir vakıf yanmış, yıkılmış veya işlevsiz hale gelmiş ve tamir için borç temini, yardım alma ya da kiraya verme gibi çözümler bulunmamışsa istibdâl yöntemi devreye girer. İstibdâl, bu tür durumlarda vakıf malının yenilenmesi için tek çözüm sunan bir uygulama olarak görülmektedir. Fakat istibdâlin tarihsel süreçte sıkça suistimal edildiği belirtilmiştir. Bu nedenle bazı İslam hukukçuları, bu uygulamaya karşı çıkmış, hatta 16. yüzyılın başlarında istibdâl işlemlerinin sultanın izni olmadan yapılamayacağı yönünde karar alınarak yeni bir döneme geçilmiştir. İstibdâl, sözlükte değiştirme anlamına gelir. İslam vakıf hukukunda ise vakfın, mülk ile değiştirilmesi ya da vakıf adına yeni bir mülk edinilmesi amacıyla vakıf malın satılması anlamında kullanılır. Örneğin, bir vakıf malı yangın, deprem veya sel gibi afetler sonucunda zarar gördüğünde ya da uzun süreli kullanım nedeniyle işlevini kaybettiğinde, vakfın devamlılığını sağlamak amacıyla bu malın daha işlevsel veya değerli bir mülkle değiştirilmesi için gerçekleştirilecek uygulama, istibdâldir. Bu kavram, tebdîl ve tağyîr gibi değiştirme anlamına gelen diğer kelimelerle de ifade edilmektedir. İstibdâl, Arapça olarak “bey‘ ve şirâ” kelimeleri yanında Osmanlı Türkçesinde “satmak-almak” kelimesiyle de dile getirilmiştir. İstibdâlin iki farklı yapılış şekli vardır. Birincisi, vakfın mülkle karşılıklı değiştirilmesi, diğeri vakfın satılıp temin edilen parayla vakfa dönüştürülecek mülk satın alınmasıdır. Bu çalışmada Osmanlı fıkıh kaynakları olarak fetva mecmuaları, istibdâl risaleleri, mahkeme kayıtları, ahkâm defterleri ve vakıf tahrir belgeleri incelendi. 1033 metin tespit edildi. Zikri geçen metinlerde ilk olarak “istibdâl” kelimesine odaklanıldı. Detaylı inceleme sonucunda sözlük açısından istibdâlle aynı anlama gelen “tebdîl, ibdâl, tağyîr, tahvîl, mübâdele, münâkale ve ta‘dîl” kelimelerinin de kimi zaman istibdâlin terim manasını taşıdığı görüldü. Öte yandan birçok metinde “bey‘ ve şirâ/iştirâ, bey‘ ve istibdâl, bey‘ ve tebdîl, bey‘ ve bedel-i vech-i enfaa sarf” şeklinde istibdâli açıklayan bazı kelimelerin kullanımıyla karşılaşıldı. Ancak bazı metinlerde ilgili kelimelerin vakfiye şartlarının değiştirilmesi, mütevellilerin değiştirilmesi, vakıf-vakıf değişimi, mülk-mülk değişimini ifade etmek için zikredildiği tespit edildi. Bu farklılığa dikkat çekmek üzere istibdâl konusunu kavramsal açıdan inceleme gerekliliği ortaya çıktı. Yapılan araştırmalara göre, Osmanlı vakıf hukukunda “istibdâl” kavramını ele alan bir çalışma yapılmadığı anlaşıldı. Söz konusu boşluğu doldurmak amacıyla bu çalışmada, genel olarak fıkhın ilk oluşum dönemi eserlerinden Osmanlı’ya kadar geçen sürede kaleme alınmış temel bazı fıkıh eserleri ile detaylı olarak ise Osmanlı dönemi temel fıkıh kaynakları kullanılarak “istibdâl” kavramı incelendi.}, number={1}, publisher={Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi}