@article{article_1705519, title={İdeolojik Tarih Okuma Örneği: Harre Vak’ası Hakkındaki İddialar}, journal={Rize İlahiyat Dergisi}, pages={65–76}, year={2025}, DOI={10.32950/rid.1705519}, author={Hocaoğlu, Öznur}, keywords={İslam Tarih, Harre Vak’ası, Yezîd b. Muâviye, Ebû Mihnef, Medine}, abstract={Tarih yazıcılığının problemlerinden biri, tarihin siyasî çekişmelerin gölgesinde yazılmasıdır. Zira tarihçilerin bir kısmı, gördüklerini ve duyduklarını, sahip oldukları ideolojiyi destekleyecek şekilde aktarmaktadır. Bu çalışmanın amacı, olaylara ideolojik olarak bakıldığı zaman, gerçeklerin biraz abartma ile nasıl çarpıtıldığını ve ortaya çıkan kurgunun mevcut kanaatine uygun olduğu takdirde, okuyucu tarafından da sorgulanmadan doğru kabul edilebildiğini ortaya koymaktır. İşte Harre Vak’ası’na dair nakledilen rivayetler de bu sorunun somut örneklerindendir. Çünkü Medineliler ile Emevî hilâfet askerleri arasında Harretüvâkım’da 63/683 yılında meydana gelen savaş, kaynaklarımızda sebepleri ve sonuçları açısından farklı şekillerde ele alınmıştır. Bu makalede Harre Vak’ası ile ilgili üç iddia incelenecektir. Birincisi, Yezîd b. Muâviye’nin eğlence hayatına düşkün olması, içki içmesi ve fasık olmasından dolayı Medinelilerin dini hassasiyetleri sebebiyle isyan ettikleri; ikincisi, galip gelen Şam askerlerine Medine’nin üç gün mübah kılındığı; üçüncüsü, ibâha sürecinde ashabın kızlarına ve torunlarına cinsel saldırı yapıldığı iddialarıdır. Bu araştırmada görülmektedir ki Yezîd b. Muâviye aleyhtarı râviler, yaşananları olabildiğince kötü göstermeye çalışırken, diğer râviler böyle bir manzara çizmemektedir. Tarihçilerin bir kısmı tarafından, Medine halkının Emevi yönetimine isyan etmesi Yezîd b. Muâviye’nin bir İslam devletinin başkanına yakışmayacak yaşam tarzına dayandırılırken, Yezîd b. Muâviye’nin sarayında bir süre yaşayan ve günlük hayatına şahit olan Muhammed b. Hanefiyye bu iddiaları kabul etmemektedir. Yukarıdaki iddiaları destekleyen rivayetlerin geneli, Şiî kaynaklardan ve cerh alimlerince sika olmadığı belirtilen Şiî râvilerden nakledilmektedir. Şöyle ki râvi olarak Ebû Mihnef ön plana çıkmaktadır. Cerh alimleri Ebû Mihnef’in sika olmadığını, aşırı Şiî olduğunu belirtmektedirler. Ayrıca rivayetlerin muhtevalarında bir birliktelik bulunmadığı gibi olay ilk kaynaklardan okunduğunda bu iddiaları doğrulamayan rivayetlerin de olduğu görülmektedir. Öte yandan olayı yaşayan Medine halkı arasında onca sahâbe bulunmasına hatta Hz. Ali’nin yakınları olmasına rağmen onlardan tecavüz iddiasına dair hiçbir haberin nakledilmemesi de rivayetler üzerinde daha dikkatli inceleme yapılmasını gerekli kılmaktadır. Ülkemizde Harre Vak’ası hakkında yapılmış çalışmalar mevcuttur. Ancak bu çalışmalarda olay sebep ve sonuçları açısından anlatılmakla yetinilmiş, mezkur iddialar üzerinde bir analiz yapılmamıştır. Bu makale bu boşluğu doldurmaya katkı sağlayacaktır. Tarihsel olayların ideolojik bakış açılarından arındırılarak incelenmesi, geçmişin daha doğru ve tarafsız bir şekilde anlaşılmasına yardımcı olacaktır. Bu nedenle, Harre Vak’ası gibi tartışmalı konular incelenirken farklı kaynakların ve perspektiflerin dikkate alınması büyük önem taşımaktadır. Araştırma, multidisipliner bir yaklaşımla yapıldı. İlk dönem İslam Tarihi eserlerinin yanı sıra, muteber hadis kaynaklarına ve şerhlerine, tabakât ve ensâb kitaplarına, tefsirlere ve konu ile alakalı modern çalışmalara da müracaat edildi. Literatür taraması objektif ve eleştirel bir bakış açısı ile gerçekleştirildi. Elde edilen veriler, mukayeseli bir analize tabi tutularak neticeye ulaşıldı. Bu bağlamda, olaya dair farklı rivayetler ve bu rivayetlerin güvenilirliği değerlendirilerek daha kapsamlı bir anlayışa ulaşmak amaçlandı. Bu çalışmada kullanılan metodoloji, tarih yazımında objektifliğin ve eleştirel düşüncenin önemini vurgulamaktadır.}, number={29}, publisher={Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}