@article{article_1741674, title={Anadolu’da Türkçe Edebiyatın Doğuşu ve Mesnevi Nazım Biçimi: Yerelleşme, İcra, Ritüel}, journal={Nesir: Edebiyat Araştırmaları Dergisi}, pages={127–152}, year={2025}, DOI={10.5281/zenodo.15041063}, author={Oktay, Zeynep}, keywords={Mesnevi, yerelleşme, Eski Anadolu Türkçesi, ritüel, sözlü kültür}, abstract={Anadolu ve Balkanlarda Türkçenin edebî bir dil olarak ortaya çıkışı, bölgenin İslamlaşmasından ayrılmaz bir süreçti. Bu makale, edebiyatta yerelleşmeye dair teorik çerçeveler bağlamında mesnevi nazım biçiminin her iki süreçteki rolüne genel bir bakış sunarak döneme damgasını vuran sözlü aktarım, ritüel ve kolektif duygulanım boyutlarını öne çıkarmaktadır. Dönemin önde gelen edebî biçimi olan mesnevinin üç farklı işlevi harmanladığını, kozmopolit modeli (Farsça edebî geleneği), tasavvufi eğitim aracını ve sözlü performansı bir araya getirdiğini iddia etmektedir. Mesnevi biçimi sözlü edebiyattan yazıya geçişin gerçekleştiği başlıca alandı. Hikâye anlatıcılığının kolektif ritüel işlevini üstlenirken aynı zamanda kolayca İslami olarak tanımlanabilecek bir edebî kodu imliyordu. Mesnevi yalnızca Arapça ve Farsça bilen dar bir seçkin zümreye değil, aynı zamanda kahramanlık hikâyeleri ve efsanevi anlatılar aracılığıyla İslam’la tanışan, okuma yazma bilmeyen halkı da içeren geniş bir kitleye hitap ediyordu. Sözlü olarak icra edilen bazı mesnevilerde kadınlarla, özellikle de annelikle ilgili temaların yaygınlığı, mesnevinin cinsiyet sınırlarını da aştığını göstermektedir. Meddahlar ve hikâye anlatıcıları tarafından icra edilen, mensur destanlarla benzer bir repertuvara sahip mesnevilerin alımlanış biçimleri başlı başına bir ritüeldi, mitik bir olayın bedensel olarak canlandırılmasıyla imlenen toplumsal bir olaydı. Anadolu ve Balkanların İslamlaşma sürecinin gözlemlenebildiği bu metinlerde ümmet olmak, ritüel bağlamda icra edilen duygusal ve duyumsal bir kolektif tecrübeye dönüşmekteydi.}, number={8}, publisher={Düşünce ve Edebiyat Araştırmaları Derneği}