@article{article_1781197, title={Fetvalar ve Şer‘İyye Sicilleri Işığında Klasik Dönem Osmanlı Hukukunda Kasâme Uygulaması ve İdarenin Sorumluluğu}, journal={Çukurova Üniversitesi Hukuk Araştırmaları Dergisi}, pages={259–299}, year={2025}, DOI={10.59399/cuhad.1781197}, author={Karataş, Abdullah Vefa}, keywords={Kasâme, Klasik Dönem, Osmanlı Hukuku, İdarenin Sorumluluğu}, abstract={Kasâme, İslam hukukunda kabul edilen ve klasik devirde uygulama alanı bulan bir müessesedir. Bu bağlamda kasâme, faili meçhul bir şekilde öldürülen kimsenin bulunduğu yerdeki ahaliye, maktulü öldürmediği ve öldüreni de bilmediğine dair yemin ettirmektir. Bu çalışmada dönemin fetvalarından ve şer‘iyye mahkemesi kararlarından yararlanılarak klasik dönem Osmanlı hukukunda kasâme uygulaması incelenmiştir. Ayrıca literatürde iddia edildiği gibi pozitif hukuktaki idarenin sorumluluğu ile kasâme müessesesi arasında bir bağ kurulup kurulamayacağı tartışılmıştır. Çalışma neticesinde kasâmenin unsurlarına ilişkin uygulamada öne çıkan bazı ayrıntılara ulaşılmıştır. Din, cinsiyet ve hürriyet ayrımı olmaksızın gerçek bir kişinin katledilmesi hâlinde kasâmenin uygulandığı tespit edilmiştir. Kasâme için iple boğma veya asma, bıçakla ya da başka bir sair cisimle kesme gibi maktulün başka bir kimsece öldürüldüğüne dair emarelerin olması gerekmiştir. En çok üzerinde durulan meselelerden biri, belirli bir grubun mülkünde, köy veya mahalle arazisinde bulunan faili meçhul ölüm vakalarının dışında, bu yerlere işitilebilecek mesafede bulunan maktuller bakımından da kasâmenin uygulanacağının öngörülmüş olmasıdır. Ayrıca ses işitilecek konumda olmayan cesetler için devletin sorumluluğuna gidileceği tespit edilmiştir. Böylece kasâmenin bir uzantısı olarak idarenin de tazminat ödeyebileceği kabul edilmiştir. Bunun dışında idareye faili meçhul cinayetleri engellemek adına gerekli önlemleri alması yönünde bir görev yüklenmiştir. Ayrıca mirasçısı olmayan maktuller bakımından idarenin harekete geçerek kasâme başvurusunda bulunması gerektiği kabul edilmiştir. Bu bağlamda günümüz pozitif hukukunda idarenin kusursuz sorumluluğuna ilişkin kabuller, kasâme uygulamasıyla belirli ölçüde paralellik içerisindedir. Özellikle, terör veya kitlesel hareketlerin neden olduğu bireysel zararları tüm topluma dağıtmayı ve tazmin etmeyi hedefleyen sosyal risk ilkesi ile kasâme kurumunun temel gayeleri örtüşmektedir. Bu manada kasâmenin bu ilkenin kökeni olduğu noktasında yorum getirilebilir. Ancak kasâmede, asıl tazminat sorumluluğu halktadır ve idare ikinci planda rol alır. Ayrıca sosyal risk ilkesi bağlamında genel olarak devlete ve kamu düzenine yönelik bir eylem söz konusu iken kasâmede tek bir bireye karşı bir fiil işlenir. Bunlar sosyal risk ilkesi ile kasâme arasındaki bağı zayıflatan farklılıklardır.}, number={8}, publisher={Çukurova Üniversitesi}