@article{article_810081, title={19. YÜZYILDA KAHİRE’DE BULUNAN FRANSIZ VE BELÇİKALI BAHÇE TASARIMCILARI}, journal={TÜBA-KED Türkiye Bilimler Akademisi Kültür Envanteri Dergisi}, pages={239–247}, year={2011}, author={Fondu, Benoit}, keywords={19. yüzyıl,Kahire,Fransız,Belçikalı bahçe tasarımcıları}, abstract={İmparator III. Napoleon ve onu 21. yüzyılın gerçek bir öncüsü yapan bazı modem fikirler sıklıkla unutulmak­tadır. Bu hükümdar, bahçe ve park tasarımının da içinde yer aldığı yeni bir kentleşme anlayışının başlatıcısı olmuş­tur. III. Napoleon’un başarısının ana dayanakları, modem fikirlerinin bir ürünü olan 1855, 1867 Dünya Sergileri’dir. Bu Fransız başarısı, Brabant Dükü, Belçikalıların ikinci kralı II. Leopold 1835-1909 ve Mısır Hidivi İsmail 1830-1895 gibi yöneticilere de ilham vermiştir.Bu dönemde "Fransız stili" bir bahçenin tasarlanması her şeyden önce bahçıvanlığa, bitki seçimine ve yeni bit­kilerin sergilenmesindeki istek ve tavıra bağlıydı. Binalar ve dekorlar genellikle yerlerini ağaç grupları ve tekil ağaç­lara bırakmıştır. Bahçeler, Natura naturans - gerçek doğa - düşüncesi bir kenara konarak, endüstriyel üstün­lüğün yardımı ve tasarımcıların çalışmalarına destek olan mühendislerin hayal gücü ile süslenmiştir.Benim düşünceme göre bahçe tarihi bağlamında bu dönem, birkaç sebepten dolayı ilginçtir: Her şeyden önce dönemin, bir parkın yaratacağı sosyal beklentilerin sorgulanmadığı ve bahçe tasarımcılarının işlerine sadece este­tik açıdan yaklaştığı bir dönem olduğunu düşünmekteyim. Bu durum özellikle Kahire, Belçika ve şüphesiz en başta gerçek bir yeşil politikaya ya da bir kamusal mekan yönetimine sahip olmayan diğer birçok farklı ülke için de geçerlidir.İkincisi, hatırlamalıyız ki, bu parklar kentlerde günlük tasarımlar halinde oluşmuştur. Bunlar, kentin hiyerarşik bağlamı içinde, ortak bir ilginin sonucu büyük ölçekli bir proje ve büyük bir stratejinin parçası olarak haya­ta geçmiştir.Üçüncüsü, bu dönemde parkların ortaya çıkmasında tek ana kısıtlayıcı etken toprak ile ilgili haklar olmuştur. Bunun üstesinden gelmek için toprak sahibi, bir sponsor gibi hareket etmiştir. Bu parklar kentte yeni sınırları çizmiş, genişlemeye ve mikroklimaların oluşmasına izin vererek mahalleleri yeniden şekillendirmiştir.Sıklıkla, yeni parkların gelişimi, finansal işlemler ve emlak işlemleri ile paralel ilerlemiştir. Bir emlak spekü­lasyonunun ardından yeni parkların oluşması ve bu sayede sosyal açıdan yüksek prestijli caddelerin oluşması olağandışı değildir.Bu nedenle, arazinin yasal statüsünü tanımlayan ve bir kentin gelişimindeki itici güçleri anlamaya yardımcı olantoprak kaydı ile ilgili bir çalışmanın, başlangıç çalışmalarına dahil edilmesini önemli bulmaktayım. Toprak sahi­bi olmak her zaman zenginlik ve güçle eş anlamlı olmuştur.Dördüncüsü, arazi ve çevresi bu şekilde yurttaşlığın, yurtseverliğin ve medeniliğin gelişimi için elverişli bir yer haline gelmiştir. Başka bir yazıda da belirttiğim gibi bu yaklaşım XIV. Louis’nin ’saray topluluğu’na benzer bir durumdur. Norbert Elias, bu bağlamda XIV. Louis için, "yeni bir strüktürün yaratıcısı ve kentte yeni davranışların belirleyicisi" ifadesini kullanmaktadır.Beşinci olarak, bu parklar, bahçe tasarımcılarının ortak problemleri göz önüne alındığında, tam bir "körlüğü" yansıtmaktadır. Bu dönemde bahçe tasarımcıları, su drenajı ile ilgili problemler dışında toprakla ilgili gerçek­lerin, doğanın önceden kestirilemeyen güçlerinin, farkında değillerdi.Son olarak, bu parklarda dikkate değer gördüğüm şey, dönem çerçevesinde, bahsedilen kamusal bahçe tipolojisinin coğrafi ve iklimsel farklar gözetilmeksizin dünyanın başka bir kentinde uygulanabilirliğidir. Bu bahçe tipolojisi, 1869’ta Belçikalı Delchevalerie tarafından Kahire’de kurulan Ezbekiya Bahçeleri ya da Barillet-Deschamps tarafından tasarlanan Zamalek zoolojik bahçeleri örneklerinde görüldüğü gibi kolaylıkla aktarılabilir ve kopya edilebilirdir.}, number={9}, publisher={Türkiye Bilimler Akademisi}