@article{topal_aile_2012, title = {Aile İçi Şi̇ddet ve İslam {Hukukundaki} Önleyici {Tedbi}̇rler}, volume = {1}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/28240/299816}, abstract = {Bu makalede, eşler arasında meydana gelebilecek şiddet olayları, sebepleri ve İslam hukukunun önleyici hükümleri incelenmiştir. Şiddet kavramının genel anlamı üzerinde de durularak, aile içi şiddetin türleri ortaya konulmaya çalışılmıştır. Toplumda yaygın hukukî bir sorun olan şiddetin önlenmesi amacıyla İslam hukukundaki düzenleyici ve denetleyici hükümler ele alınarak, kişilerin hangi yollarla haklarını arayacakları üzerinde durulmuştur. Bu bağlamda İslam hukukunun temel kaynaklarındaki hükümlerden hareketle, eşlerin hak ve sorumlulukları bağlamında fıkhın çözüm önerileri ortaya konulmaya çalışılmıştır.}, language = {tr}, number = {1}, urldate = {2024-11-28}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Topal, Şevket and Küçük, Yunus Emre}, year = {2012}, note = {Number: 1 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {11--41}, } @article{esir_anadolu_2012, title = {Anadolu {Sahası} {Mesnevileri}̇nde {Kerbela} {Vakası}}, volume = {1}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/28240/299817}, abstract = {Bu makalede Anadolu sahasında yazılan ve konusu Maktel olmayan mesneviler üzerinde Kerbela Vakası araştırıldı. Çalışmanın Giriş bölümünde Arap, İran ve Türk edebiyatlarında Kerbela Vakası’nın yansıması genel olarak anlatıldı. Daha sonra klasik edebiyatımızın gelişme döneminden son dönemine kadar her yüzyıldan en az bir mesnevi olmak üzere Anadolu sahasında yazılan toplam on dört mesnevi üzerinde Kerbela Vakası’nın işlenişi araştırıldı. Bu yapılırken önce incelenen mesneviler hakkında kısa bilgiler verildi. Daha sonra Kerbela Vakası’nın mesnevilerde geçtiği bölümler, bu bölümlerin adları, bölümlerin beyit sayıları, olayın mesnevilerde yer alış sebepleri, yüzyıllar içerisinde olayın işlenişi, olayın anlatıldığı bölümlerde kullanılan vezinler ve bu bölümlerin nazım şekilleri gibi hususlar mukayeseli olarak incelendi. Elde edilen bulgular makalenin sonunda değerlendirilerek sonuçlandırıldı.}, language = {tr}, number = {1}, urldate = {2024-11-28}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Esir, Hasan Ali}, year = {2012}, note = {Number: 1 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {43--64}, } @article{gumus_osmanlilarin_2012, title = {Osmanlıların {Sondönemi}̇nde {Rize} ve {Batum} {Arasinda} {Sosyal} İlişkiler}, volume = {1}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/28240/299818}, abstract = {Şer’iyye Sicilleri sosyal tarih için olduğu kadar bölge tarihleri için de önemli kaynaklardır. Rize Şeriyye Sicillerinden yararlanarak 19. yüzyılın sonu ve 20. yüzyılın başında Rize ve Batum arasındaki sosyal ilişkiler hakkında bazı tespitlerde bulunulabilir. Kayıtlardan Rize’nin bazı köylerinde Gürcülerin yaşadıkları anlaşılmaktadır. Gürcüoğlu soyadları bunu göstermektedir. Aynı şekilde çok sayıda Rizelinin Batum’da oturduğu görülmektedir. Batum'da oturan Rizelilerin avcılık, gemicilik ve ticaret gibi çeşitli sebeplerle şehirde bulundukları anlaşılmaktadır. Kayıp bulunan Batum ve Erzurum Şer’iyye Sicilleri’nin de bulunması halinde bölgenin sosyal tarihi ile ilgili çok daha kapsamlı ve önemli bilgilere ulaşabiliriz.}, language = {tr}, number = {1}, urldate = {2024-11-28}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Gümüş, Nebi}, year = {2012}, note = {Number: 1 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {65--71}, } @article{el-meragi_rifat_2012, title = {Rıf'at {Selâm} Şi̇i̇rinde {Kültür} {Mirasının} {Rolü}}, volume = {1}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/28240/299819}, abstract = {Kur’ân metni, şiir, nesir, efsane ve ilgili metinlerden(acayip ve garaip) oluşan Arap kültür mirası, tüm Arap şairlerin odaklanıp faydalandığı duru ve sürekli bir kaynak olarak kabul edilmektedir. Kültür mirası olgusunun Rif’at Selâm şiirindeki etkisi makalede giriş ve üç ana bölümden oluşmaktadır. Giriş bölümü; kültür mefhumu, şiirde bu mirası kullanma sebep ve gerekçeleri değerlendirilmiştir. Birinci bölümde dini metinlerin, ikinci bölüm hadislerin, üçüncü bölümde ise efsane metinlerinin Rif’at Selam şiirine etkisi üzerinde durulmuştur. Son olarak elde edilen sonuçlar tesbit edilerek asli ve tali kaynaklar belirtilmiştir.}, language = {tr}, number = {1}, urldate = {2024-11-28}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {El-meraği, Ahmed}, year = {2012}, note = {Number: 1 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {73--100}, } @article{hocaoglu_meal_2012, title = {Meal {Yanlışları}-{I}}, volume = {1}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/28240/299820}, abstract = {Son dönemlerde Kur’an’ın okunup anlaşılabilmesi için meal yazımı hız kazanmıştır. Tespitlerimize göre Kur’an’ın iki yüzün üzerinde tercümesi yapılmıştır. Bu yekün bir açıdan bakıldığında çok olumlu görüldüğü gibi Mealler incelendiğinde bu iyimser tablo tersine dönmektedir. Çünkü çelişki addedebileceğimiz mealler olduğu gibi aceleye getirilmiş izlenimi veren çalışmalar da mevcuttur. Biz, bu çalışmamızda Kur’an okumalarımız esnasında meallerde gördüğümüz eksiklikleri ve hataları ulaşabildiğimiz yirminin üzerindeki meallerle de mukayese ederek ortaya koymaya çalıştık. Sonrada bize göre doğru olan tercümeyi gerekçeleriyle birlikte açıklamaya gayret ettik.}, language = {tr}, number = {1}, urldate = {2024-11-28}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Hocaoğlu, Mustafa}, year = {2012}, note = {Number: 1 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {101--129}, } @article{kizilgecit_modern_2012, title = {Modern {Psikolojide} ve {Tasavvufta} {Yalnızlık}}, volume = {1}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/28240/299821}, abstract = {Yalnızlık, modern psikolojide pek çok kuram tarafından farklı olarak ele alınmakla birlikte psikolojik bir kavram olarak “olumsuz” bir anlamda işlenmiştir. Bu yaklaşıma karşı tasavvufta ise bir eğitim aracı olarak tecrübe edilmiş ve farklı bir nitelikte uygulanmıştır. Bu makalede, yalnızlığın “modern psikoloji” ve “tasavvuf” tarafından kavramsallaştırmaları ve bir kavramdan yola çıkarak kısmen iki medeniyetin yalnızlık tecrübeleri sunulacaktır}, language = {tr}, number = {1}, urldate = {2024-11-28}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Kızılgeçit, Muhammed}, year = {2012}, note = {Number: 1 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {131--150}, } @article{irmak_mustafa_2012, title = {Mustafa {Sabri} {Efendi}̇’ni̇n {Beyânü}’l-{Hak} {Dergi}̇si̇nde {Mehmed} {Zi}̇hni̇ {Efendi}̇ ve “{El}-{Kavlü}’l-{Ceyyi}̇d” {Adlı} {Eseri}̇ne {Yöneltti}̇ği {Tenkitler}}, volume = {1}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/28240/299822}, abstract = {Mehmed Zihni Efendi’nin el-Kavlü’l-ceyyid adlı eseri, Kazvînî’nin Telhîsü’l-Miftâh’ı, Teftâzânî’nin Mutavvel ve Muhtasaru’l-me‘ânî adlı eserleri ve Seyyid Şerîf Cürcânî’nin Mutavvel hâşiyesinde yer alan beyitleri inceleyen bir çalışmadır. Kitapta, adı geçen bu eserler başta olmak üzere klasik dil ve belâgat kaynaklarına yönelik sert bazı tenkitlere yer verilmiş olması Mustafa Sabri Efendi’yi oldukça rahatsız etmiş ve onu, el-Kavlü’l-ceyyid’i ağır şekilde tenkit eden bir reddiye kaleme almaya sevk etmiştir. Makalede, Mustafa Sabri Efendi’nin Beyânü’l-Hak dergisinde yayınlanan bu çalışması incelenmiş; yazar ve eserinin hangi açılardan tenkit edildiği ortaya konmaya çalışılmıştır.}, language = {tr}, number = {1}, urldate = {2024-11-28}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Irmak, Mustafa}, year = {2012}, note = {Number: 1 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {151--220}, } @article{karatas_friedrich_2012, title = {Fri̇edri̇ch {Max} {Müller}’i̇n {Darwi}̇nci̇ {Evri}̇m {Fikri}̇ne {Yaklaşımı}}, volume = {1}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/28240/299823}, abstract = {Evrim teorisi, XIX. yüzyılda doğan diğer insan bilimlerini etkilediği gibi dinbilimlerini de etkilemiştir. Henüz kurulma aşamasında olan Dinler Tarihi, kendisiyle ilgili dini materyale evrimci bakış açısıyla yaklaşmıştır. Nitekim dinler tarihinin kurucusu olan Friedrich Max Müller (1823–1900), kendisini bir evrimci olarak niteler. Ona göre insanoğlunun dinî serüveni, ilkel bir aşamadan başlamış ve çağdan çağa büyüyerek günümüz modern dinlerine ulaşılmıştır. Müller, her ne kadar insanlığın ilkel bir başlangıçtan günümüze doğru tekâmül ettiği noktasında Charles Darwin’le (1809–1882) hemfikir olsa da onun, tüm canlıların tek bir atadan ortaya çıktığı ve insanın maymundan türemiş olduğu şeklindeki argümanlarını eleştirir. Müller’e göre evrim fikri, Darwin’den önce de bilinen bir hakikattir. Bunun yanında Darwinci evrim fikri, insanlığın maymundan türediği ve yaratılışın tesadüfen olduğu şeklindeki düşüncesinde hatalıdır. Makalede Friedrich Max Müller’in evrim anlayışı belirlenmeye çalışılacak ve onun Darwinci evrim fikrine yönelttiği eleştiriler ele alınacaktır.}, language = {tr}, number = {1}, urldate = {2024-11-28}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Karataş, İbrahim Ethem}, year = {2012}, note = {Number: 1 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {221--239}, } @article{erkan_osmanli_2012, title = {Osmanlı {Hukuk} {Sistemi}̇nde {Fıkhın} {Belirleyiciliği}(1509 {No}’lu {Rize} Şer’iyye {Sicili} {Boşama} {Kayıtları} Örneği)}, volume = {1}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/28240/299825}, abstract = {Bu çalışmada, Hicrî 1330-32 (Miladî 1911-13) tarihlerini kapsayan 1509 No’lu sicil ışığında, Osmanlı Dönemi Rize Ailesi’nde boşanma ile ilgili bulguları ilk elden kaynakları kullanarak ortaya koyduk. XX. yüzyıl başında Rize Ailesi’nde boşanma salahiyetinden sonuçlarına kadar geçen süreçte elde ettiğimiz bu bulguları Osmanlı hukuk sisteminin temel müracaat kaynağı olan İbrahim el-Halebî’ye ait el-Mülteka’l-Ebhur’u esas alarak değerlendirdik.}, language = {tr}, number = {1}, urldate = {2024-11-28}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Erkan, Ümit and Yıldırım, İlyas}, year = {2012}, note = {Number: 1 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {241--259}, } @article{hanay_kiraat-i_2012, title = {“{Kiraât}-{I} {Aşere}”ni̇n İmam, {Râvî} {Ve} {Tarîkleri}̇ne {Dai}̇r {Manzum} {Bir} {Eser} İncelemesi}, volume = {1}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/28240/299826}, abstract = {İslami ilimlerin her alanında manzum tarzda eserler kaleme alınmıştır. Özellikle kıraat ilmiyle ilgili manzum eser yazmanın gelenek halini aldığını görmekteyiz. Sahih kıraatleri nihai anlamda, “aşere”ye itmam eden İbnü’l-Cezerî ve öncesinde Şatıbî gibi kıraat âlimlerinin manzum eserler verdiği bilinmektedir. İşte bu makalemizde biz, İbnü’l-Cezerî’nin Takrîb adlı mensur eserinden hareketle kaleme alınmış ve on mütevatir kıraatin imam, râvî ve tarîklerini içeren manzum bir yazma eseri inceleyeceğiz.}, language = {tr}, number = {1}, urldate = {2024-11-28}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Hanay, Necattin}, year = {2012}, note = {Number: 1 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {261--287}, } @article{tritton_insan_2012, title = {İ̇nsan, {Nefs}, {Ruh}, {Akıl}}, volume = {1}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/28240/299827}, abstract = {Bu çalışma, ağırlıklı olarak İbn Kayyım’ın Kitâbü’r-rûh adlı eseri ile Ebû Hayyân et-Tevhîdî’nin el-İmtâ‘ ve el-Mukābasât adlı eserlerinde nefis ve ruhla ilgili mânâlandırma ve nakiller çevresindeki görüşleri içermektedir. Bu terimlerden hareketle akıl ve kalbe de değinilmekte ve sonuçta İslâm düşüncesinde insan denince anlaşılan şeyin ne olduğu sorusu üzerinde durulmaktadır.}, language = {tr}, number = {1}, urldate = {2024-11-28}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Trıtton, A. S.}, translator = {Erginli, Zafer}, year = {2012}, note = {Translators: \_:n54 Translators: \_:n54 Number: 1 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {289--298}, } @article{turan_experiencing_2012, title = {Experiencing the {World} {Religions}: {Tradition}, {Challenge}, and {Change}}, volume = {1}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, shorttitle = {Experiencing the {World} {Religions}}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/28240/299828}, abstract = {Bilindiği üzere Dinler Tarihi [Religionswissenschaft]; yaklaşık bir buçuk asırdır beşeri bilimler içinde bulunan, otonomisini ispatlamış, normatif olmayan, herhangi bir dinin savunuculuğunu yapmayan, karşılaştırma, tarihsel ve fenomenolojik yöntemleri kullanan bir disiplin olarak varlığını sürdürmektedir. Dinler Tarihi, dinleri doğuş ve gelişmesinden inanç, ibadet, ahlak vb konularına kadar tarihi seyir içinde inceleyen; karşılaştırmalı incelemelere göre; dinlerin diğer dinlerle olan ilişkilerini benzer, farklı ve ortak özelliklerini karşılaştırmalı olarak ele alan bir disiplindir ve konusu tarih sahnesinde ortaya çıkmış bütün dinlerdir.}, language = {tr}, number = {1}, urldate = {2024-11-28}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Turan, Süleyman}, year = {2012}, note = {Number: 1 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {299--302}, } @article{naziroglu_cogulculugmeydan_2012, title = {Çoğulculuğun {Meydan} {Okuması}: {Beş} {Demokraside} {Kilise} ve {Devlet}}, volume = {1}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, shorttitle = {Çoğulculuğun {Meydan} {Okuması}}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/28240/299829}, abstract = {Din eğitiminin okullardaki konumu, günümüzde tüm dünyada yoğun bir şekilde tartışılmaktadır. Bu tartışmaların merkezinde, çoğu zaman, din ve devlet ilişkilerinin düzenlenmesiyle ilgili temel ideolojik, politik ve felsefi ayrışmalar yer almaktadır. Kuşkusuz devletlerin kendi geleceklerini garanti altına almak için muhtaç oldukları makbul insanların yetiştirilmesinin temel kurumu olan okullarda, bu amaç dışında farklı nitelikte bireylerin yetişmesine hiçbir devletin kolay kolay müsaade etmeyeceği aşikârdır}, language = {tr}, number = {1}, urldate = {2024-11-28}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Nazıroğlu, Bayramali}, year = {2012}, note = {Number: 1 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {303--308}, } @article{hanay_tenbihun-naimil-gamri_2012, title = {Tenbîhü’n-{Nâimi}’l-Ğamri ‘{Alâ} {Mevâsimi}’l-‘{Umrii}}, volume = {1}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/28240/299830}, abstract = {Hanbelî İmam, Allâme Ebü‟l-Ferec İbnü‟l-Cevzî, İslam âlimleri arasında en fazla esere sahip müelliflerden biridir. Nakledildiğine göre dört yüz elli kitap telif eden allâmenin hayatı da bir o kadar ilgi çekicidir. Yazı hayatına, kendi ifadesiyle, on üç yaşında başlamıştır. Hz. Peygamber‟in hadislerini yazdığı kalemlerin yontuğunu biriktirmiş ve ölümünden sonra ğasl suyunun bunlarla ısıtılmasını vasiyet etmiştir. Vasiyeti yerine getirilmiş ve kalem talaşları yine de artmıştır}, language = {tr}, number = {1}, urldate = {2024-11-28}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Hanay, Necattin}, year = {2012}, note = {Number: 1 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {309--315}, } @article{topal_ziya_2012, title = {Ziya {Gökalp}’i̇n İçti̇mâi̇ {Usûl}-İ {Fıkıh} Önerisi ve İzmir'li İsmail {Hakkı}'nın {Karşı} {Eleştirisi}}, volume = {1}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/28239/299800}, abstract = {Gökalp ve İzmirli, son asırda yaşayan iki mühim aydınımızdır. Her ikisi de ilme ve Türk kültürünün gelişmesine büyük hizmetlerde bulunmuşlardır. Bununla birlikte her iki aydınımız, Türk-İslam ilim geleneğinin klasik yapısına da uygun bir şekilde, düşüncelerini açıkça ifade etmişler; görüşlerini ilmî tenkitlere açmışlardır. Ancak onların birbirlerinin görüşlerini tenkit etmeleri hakaret şeklinde değil, ilmî usuller ve saygı çerçevesinde gerçekleşmiştir. Gökalp, yaşadığı toplumda eskinin gözden geçirilerek yeni bir hayat tarzının benimsenmesini savunmuştur. O’nun düşünce dünyasında bu değişimin en önemli öğesini oluşturacak unsur ise hukuktu.}, language = {tr}, number = {2}, urldate = {2024-11-28}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Topal, Şevket}, year = {2012}, note = {Number: 2 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {7--25}, } @article{gumus_osmanlinin_2012, title = {Osmanlının {Son} {Döneminde} {Ri}̇ze’de {Sosyal} {Hayat} (1911-1913)}, volume = {1}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/28239/299801}, abstract = {Bu çalışma, hicrî 1911-1913 yıllarına ait kayıtları ihtiva eden 1509 nolu Rize Şer’iyye Sicili ışığında Osmanlı Devleti’nin son döneminde Rize’de sosyal hayat ile alâkalı bazı konulara temas etmeyi amaçlamaktadır. Bu çerçevede 19. yüzyıl sonu ile 20. yüzyıl başında Rize’de aile hayatı, Müslüman toplum ile gayrimüslim kesimler arasındaki ilişkiler, ticari hayat ve miras taksiminin yanı sıra güvenlik sorunları gibi konular üzerinde durulmuştur.}, language = {tr}, number = {2}, urldate = {2024-11-28}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Gümüş, Nebi and Erkan, Ümit}, year = {2012}, note = {Number: 2 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {27--53}, } @article{hocaoglu_hz_2012, title = {Hz. {Peygamber}’e {Melekleri}̇n {Yardımı} {Hususunda} Öne {Sürülen} {Bazı} İddiaların {Değerlendirilmesi}}, volume = {1}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/28239/299802}, abstract = {Allah Kur’an’da iman edenleri hayatlarının her safhasında özellikle de sıkıntı ve savaş anlarında desteklediğini ifade etmektedir. Bu desteğin bazen iman edenlerin kalbine sekinet indirme, kâfirlerin kalplerine de korku verme şeklinde olduğu belirtilmektedir. Ayrıca Allah bazen su, bazen rüzgâr, bazen yağmur, bazen de melekler göndererek müminlere yardım ettiğini beyan etmektedir. Biz bu çalışmamızda iman edenlere meleklerin yardımı konusunu ele alcağız. Özellikle meleklerin yardımını konu edinen ayetlerin nasıl anlaşılması gerektiği konusunda ileri sürülen bazı görüşleri değerlendireceğiz.}, language = {tr}, number = {2}, urldate = {2024-11-28}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Hocaoğlu, Mustafa}, year = {2012}, note = {Number: 2 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {55--98}, } @article{en-nabi_roman_2012, title = {Roman {Ve} {Tarih}: {Anlatı} ve {Kaynak} “{Gâdet} {Reşîd}” {Alî} {Cârim} Örneği̇}, volume = {1}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, shorttitle = {Roman {Ve} {Tari}̇}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/28239/299803}, abstract = {Roman ve tarih arasındaki ilişki, Aristo ve kategorilerinden beri tarihin derinliklerinde mevcuttur. Tarih, müstakil bir ilim dalı olmadan önce anlatılan hikayeler mecmuasından ibaretti ve tarihin kullandığı kelimeler bu gün olduğu gibi romanda kullanılan kelimeleri çağrıştırmaktaydı. Zaten bu iki alan arasındaki etkileşim noktaları çoktur. Diğer taraftan roman, beklentilere cevap verecek oranda doyurucu ve sağlıklı tarihi bilgi içermez. Bu çalışmada şair ve edebiyatçı Alî el-Cârim’in Gâdet Reşîd adlı romanı çerçevesinde tarih ve kurgu arasındaki ilişkinin yönlerini, tarihi gerçekliğin ve yazarın edebi üslubunun metin içerisindeki tezahürlerini, modern tarzla ilişkili ifadelerden uzak, klasik edebi unsurlardan istifade eden anlatı uslubunun romanın tarih sunuşuna nasıl yansıdığını inceledik.}, language = {tr}, number = {2}, urldate = {2024-11-28}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {En-nabi, Memduh}, year = {2012}, note = {Number: 2 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {99--122}, } @article{irmak_serif_2012, title = {Şerîf {Ahmed} {B}. {Yûsuf} ve “{Ri}̇sâletün {Fî} {Ulûmi}̇’l-{Belâğa}” {Adlı} {Eserlerin} {Tahkikli} {Neşri}}, volume = {1}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/28239/299804}, abstract = {Şerîf Ahmed b. Yûsuf, XVI. yüzyılda yaşamış Osmanlı müderrislerindendir. Kütüphanelerde belâgata dâir yazma risâlelerine rastlanması, kendisinin, eğitim-öğretim faaliyetlerinin yanı sıra ilmî çalışmalara da zaman ayırdığını göstermektedir. Bu makalede, müellifin belâgat konularını muhtasar düzeyde inceleyen “Risâletün fî ‘ulûmi’l-belâğa” adlı çalışmasının, tespit edilen üç nüshasından hareketle tahkikli neşri yapılmıştır.}, language = {tr}, number = {2}, urldate = {2024-11-28}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Irmak, Mustafa}, year = {2012}, note = {Number: 2 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {123--163}, } @article{demirtas_josiah_2012, title = {Josıah {Royce}’un {Sadakat} {Felsefesine} {Göre} {Hıristiyanlık} {Bir} {Sadakat} {Dini} {Midir}?}, volume = {1}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/28239/299805}, abstract = {Bu makalede bir Amerikan İdealist filozofu olan Josiah Royce’un sadakat anlayışı ve bu anlayış ekseninde Hıristiyanlığın bir sadakat dini olup olmadığı ele alınacaktır. Bu bağlamda sadakatin ne olduğu, din-sadakat ilişkisi ve Hıristiyanlığın bir sevgi topluluğu olup, olmadığı Royce’un sadakat ahlakı açısından değerlendirilecektir. Öyle ki, Royce için çok önemli olan sadakat, onun tüm yaşam felsefesinin ana merkezini oluşturmaktadır. Bu nedenle bu makale kapsamında ayrıca sadakatin daha iyi anlaşılması için sadakat örneklerine çokça yer verilmiş olup, sadakatin günlük yaşamımızda da ne kadar önemli bir değer olduğunun ortaya konulması çalışmanın amaçlarından biri olacaktır.}, language = {tr}, number = {2}, urldate = {2024-11-28}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Demirtaş, Mehmet}, year = {2012}, note = {Number: 2 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {165--192}, } @article{yasar_beyanulhak_2012, title = {Beyânu’l–{Hak} {Adli} {Meâl}-{Tefsi}̇r Üzerine {Bir} {Eleştiri}}, volume = {1}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/28239/299806}, abstract = {Kur’an, Allah tarafından gönderilen mücizevi bir kitap olup tüm insanların gerek sosyal yaşamlarında ve gerekse de ruhları ve diğer özellikleri ile alakalı tüm ihtiyaçlarına cevap veren bir kitaptır. Bu kitabın amacı, içinde detaylı olarak açıklanan doğru yola tüm beşeriyeti sevk etmektir. Bundan dolayıdır ki tüm insanlar Kur’an’ı anlamakla sorumludurlar. Peki, Kur’an sadece tek bir dilde nazil olduğuna göre tüm insanlar onu nasıl anlayacak? Tabiî ki tarih bu soruyu yüzlerce tefsir ve mealiyle cevaplamıştır. Bu soruyu cevaplayacak başka bir yol da yoktu zaten. Çünkü insanlar tarafından konuşulan diller binlerce iken Kur’an bunlardan sadece biriyle nazil olmuştur. Bundan dolayı bu amacı gerçekleştirmek üzere diğer dillerde yapılmış yüzlerce tefsir ve meal görebiliriz. Fakat bu yüzlerce tefsir ve meal beşer tarafından yapıldığı için birçok hatayı içerisinde barındırmaktadır. Bundan dolayı İslam tarihi boyunca bu hataları düzeltmek için birçok çalışma yapılmış ve hala da yapılıyor.}, language = {tr}, number = {2}, urldate = {2024-11-28}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Yaşar, Naif}, year = {2012}, note = {Number: 2 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {193--232}, } @article{et-tahhan_kuri_2012, title = {Kur'an'ı {Anlamada} {Vakfın} {Rolü}}, volume = {1}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/28239/299807}, abstract = {Muhatabın zihnine metnin doğru bir şekilde iletilebilmesi için dillerin geliştirdiği bir takım teknikler vardır. Bu tekniklerin başında da noktalama işaretleri gelmektedir. Günümüzde hemen hemen bütün dillerde kullanılan noktalama işaretlerinin Kur’an terminolojisindeki ifadesi ise “ilmu’l-vakf ve’l-ibtidâ”dır. Doğru mananın ortaya konulması sağlıklı iletişim için olmazsa olmaz bir şarttır. Söz konusu Kur’an olunca durum daha da bir ehemmiyet arz etmektedir. Çünkü sahih bir itikadın belirlenmesi, hükümlerin doğru tespiti vakf ve ibtida sisteminin doğru işletilmesine bağlıdır. Elinizdeki söz konusu tercüme makalede de vakf konusu önemine binaen istifadeye sunulmuştur.}, language = {tr}, number = {2}, urldate = {2024-11-28}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Et-tahhân, İsmail Ahmet}, translator = {Hanay, Necattin}, year = {2012}, note = {Translators: \_:n112 Translators: \_:n112 Number: 2 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {233--278}, } @article{saeed_kuranin_2012, title = {Kur'ân'ın {Ahlâkî}- {Hukûkî} {Metinlerine} {Bağlamsalcı} {Yaklaşım} Üzerine}, volume = {1}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/28239/299808}, abstract = {Kur'ân'ı bağlamsalcı okumanın önemli unsurlarından biri onun ahlâkî- hukûkî içeriğini anlamak, yorumlamak, günümüz Müslümanlarının değişen ihtiyaçları ve şartlarıyla ilişkilendirmektir. Metnin sosyo- tarihsel bağlamına yüksek derecede vurgu yaparak metne farklı düzeylerde yaklaşmak önemlidir. Klasik tefsirde sosyo- tarihsel bağlama vurgu, esbâb-ı nüzûl literatürünün sık sık kullanmasına rağmen özellikle ahlâkî- hukûkî metinlerin yorumunda önemli kabul edilmedi. Bu makalede progresif içtihatçıların Kur'ân'ın ahlâkî- hukûkî metinlerini, bağlamsalcı bir okumayı nasıl benimsedikleri incelenecektir. Bunun için bir veya iki tür metin ile onların progresif içtihatçılara göre yorumları kullanılacak, bu yaklaşımın ana hatları ortaya konulmaya çalışılacak ve bu yaklaşımın karşı karşıya olduğu sorunların bir kısmı vurgulanacaktır.}, language = {tr}, number = {2}, urldate = {2024-11-28}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Saeed, Abdullah}, translator = {Özdemir, Faruk}, year = {2012}, note = {Translators: \_:n119 Translators: \_:n119 Number: 2 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {279--300}, } @article{margul_hint_2012, title = {Hint İnek {Tapımının} {Bugünkü} {Durumu}}, volume = {1}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/28239/299809}, abstract = {Margul bu makalede, Hint alt kıtasında kadim dönemlerden beri varlığını sürdüren inek kültü hakkında teolojik ve sosyolojik bilgiler vermektedir. Öncelikle, Hindistan’daki inek kültünün sadece “zebu” adı verilen hörgüçlü boğaya has olduğunu belirtir ve bu kültün Hinduizm’deki yerini açıklar. Ardından Hinduların tıpkı anneleri gibi tazim gösterdiği bu inek türünün mağduriyetine ilişkin belgeler ortaya koyar. Margul son olarak, Hint hükümetinin sığırlar hakkında aldığı kararları ve Hinduların bu kararlara yönelik tepkilerini yorumlar.}, language = {tr}, number = {2}, urldate = {2024-11-28}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Margul, Tadeusz}, translator = {Yitik, Ali İhsan and Yıldız, Aynur}, year = {2012}, note = {Translators: \_:n126 Translators: \_:n126 Number: 2 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {301--320}, } @article{mahfouz_necib_2012, title = {Necib {Mahfuz}’un {Kıisa} Öykülerinde {Hayatından} {Yansımalara} {Dair} {Bazı} {Notlar}}, volume = {1}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/28239/299810}, abstract = {Necîb Mahfûz’un öyküleri okunurken tutulan bu notlarda, kısa öykülerinde onun hayatından izler araştırılmış, bazı olay, kişi ve mekânların öykülerine nasıl yansıdığı tespit edilmeye çalışılmıştır.}, language = {tr}, number = {2}, urldate = {2024-11-28}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Mahfouz, Naguib}, translator = {Asutay, M. Mücahit}, year = {2012}, note = {Translators: \_:n134 Translators: \_:n134 Number: 2 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {321--326}, } @article{gul_ebu_2012, title = {Ebû {Dâvud}’un {Sünen}’i ({Kaynakları} ve {Tasnif} {Metodu})}, volume = {1}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/28239/299812}, abstract = {Son yıllarda İslâmî İlimlere dair emek ürünü birçok eserin kitapçı raflarında yerini alması, bu ilimlerle iştigal edenlere memnuniyet vermektedir. Bu eserlerden biri de Muş Alparslan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Hadis Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Mehmet DİNÇOĞLU tarafından hazırlanan “ Ebû Dâvud’un Sünen’i ( Kaynakları ve Tasnif Metodu ) ” adlı çalışmasıdır. 2012 yılında Türkiye Diyanet Vakfı Yayınevi tarafından okuyucusuyla buluşturulan bu eser; Giriş, İki Bölüm, Sonuç, Kaynakça, Ekler ve Dizin’den oluşmaktadır. Giriş bölüm ü nde müellif, Ebû Dâvud’un yaşadığı h. III. asrın sosyal, siyasî ve ilmî özellikleri ile Ebû Dâvud’un hayatı, ilmî şahsiyeti ve yazmış olduğu eserler hakkında ayrıntılı bilgiler verir (ss. 17-27). Ebû Dâvud’un bütün hayatının Abbasîler’in iktidarı ellerinde bulundurdukları döneme tekabül ettiğini vurgulayan müellif, devletin güttüğü politikalar bir yana, döneme damgasını vuran “ Halku’l-Kur’ân ” gibi, bir taraftan siyasî diğer taraftan dinî ve ilmî denebilecek tartışmaların hadis edebiyatındaki yansımalarına da dikkat çeker.}, language = {tr}, number = {2}, urldate = {2024-11-28}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Gül, Şirin}, year = {2012}, note = {Number: 2 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {333--348}, } @article{cerrah_ilahi_2012, title = {İlâhi {Dinlerde} {Yiyecek} ve İçecekler}, volume = {1}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/28239/299813}, abstract = {Bilindiği üzere doktrinel ve diğer bazı farklılıklara rağmen tüm dünya dinleri, insanlığın mutluluğu için hayatın her alanını kapsayıcı nitelikte bir takım ilke ve prensipler ortaya koymuştur. Bu bağlamda yaratılışı gereği hayatını devam ettirebilmek için muhtaç olduğu yiyecek ve içecekler konusunda da insanoğlunun bazı emir ve yasaklarla karşı karşıya kaldığını görmekteyiz. Bu emir ve yasakların bir kısmının gerekçe ve hikmetlerine kutsal metinlerde yer verilirken, diğer bir kısmı için illet ya da hikmet belirtilmeksizin salt hüküm konulmuş ve din mensuplarının bu emir ve yasaklara uyması istenmiştir. Bununla birlikte din adamları, genel maksatlar çerçevesinde bu emir ve yasakları yorumlamaya çalışarak hikmetlerini tespit etmeye dönük çabalar ortaya koymuşlardır.}, language = {tr}, number = {2}, urldate = {2024-11-28}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Cerrah, Fatma}, year = {2012}, note = {Number: 2 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {349--353}, } @article{dincdag_dostoyevskidin_2012, title = {Dostoyevski’de {Din} {Felsefesi} {Problemleri}}, volume = {1}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/28239/299814}, abstract = {On dokuzuncu yüzyıl Rusya’sında yaşamış olan edebiyatçı Fyodor Mihayloviç Dostoyevski (1821-1881), dönemin sosyal, siyasal, ekonomik ve dini pek çok sorunlarını eserlerinde irdelemiştir. Özellikle dönemin en popüler konularından olan Tanrı’nın varlığı sorununun yanında kötülük, özgürlük, ölümsüzlük, varoluşçuluk gibi din felsefesi disiplininin temel konuları, hayatı ve eserleri arasında sıkı bir ilişki bulunan, Dostoyevski’nin karakterleri aracılığıyla dillendirilmiştir. Ancak yazarın kesin yargıları, keskin çizgileri yoktur; sadece hakikatin arayışı içerisindedir, yani Dostoyevski’de sonuçtan ziyade süreç vardır. Sorunları antinomik şekilde ele alması en bariz özelliğidir.}, language = {tr}, number = {2}, urldate = {2024-11-28}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Dinçdağ, Halime}, year = {2012}, note = {Number: 2 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {355--359}, } @article{hanay_9_2012, title = {9. {Türki}̇ye {Tefsi}̇r {Akademisyenleri} {Buluşması} ve {Kur}’an {Nüzûlünün} {Mekke} {Dönemi} {Sempozyumu}}, volume = {1}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/28239/299811}, abstract = {İlahiyat Fakülteleri Tefsir Anabilim Dalları IX. Koordinasyon toplantısı, 29 Haziran-01 Temmuz 2012 tarihleri arasında Hitit Ü. İlahiyat Fakültesi ve Çorum Belediyesi işbirliği ve ev sahipliği ile Çorum Anitta Otelde gerçekleştirildi. Buluşmaya Türkiye’nin hemen her yerinden gelen yaklaşık 170 akademisyen iştirak etti. Toplantı- nın sempozyum konusu ise, bir önceki buluşmada karar verildiği üzere, Kur’an Nüzûlünün Mekke Dönemi idi. İstanbul’da yapılan sempozyum konusunun1 devamı ve mütemmimi niteliğinde gerçekleşen sempozyum, yapılan duyurular sayesinde de büyük ilgi topladı. Yine bu buluşmada merhum Prof. Dr. Salim Öğüt’ün anısına “Kur’an ziyafeti” de düzenlendi.}, language = {tr}, number = {2}, urldate = {2024-11-28}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Hanay, Necattin}, year = {2012}, note = {Number: 2 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {327--332}, } @article{topal_elmalili_2013, title = {Elmalılı İle {Aksekili} {Arasındaki} {Seferilik} {Hükmü} {Tartışması}}, volume = {2}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/28238/299783}, abstract = {Elmalılı M. Hamdi Yazır ve Aksekili Ahmet Hamdi Efendi aynı zaman ve mekân diliminde yaşayan iki değerli isimdir. Bunlar arasında en maruf meselelerden birisi de seferîlik ile ilgili görüşleri ve bu görüşe yöneltilen eleştiriler yaklaşımlardır. Bu anlamda söz konusu alanla ilgili karşılıklı görüşler, iki hemşeri âlim Elmalılı ve Aksekili arasında da cereyan etmiştir. Ancak Elmalılı, kendisine yöneltilen bu tenkite uzunca bir mektupla cevap vermiş, meramını bu yolla bir kez daha ifade yolunu tercih etmiştir. Bu makalede her iki âlimin görüşleri, “Ezmânın Tagayyürü ile Ahkâmın Tagayyürü İnkâr Edilemez” fıkıh kaidesi de dikkate alınarak değerlendirilecektir.}, language = {tr}, number = {3}, urldate = {2024-11-28}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Topal, Şevket}, year = {2013}, note = {Number: 3 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {7--29}, } @article{okumus_kurkissalari_2013, title = {Kur’an {Kıssaları} {Kaderci} {Anlayışa}-{Ezelî} {Yazgı} {Algısına} {Kaynak} {Teşkil} {Edebilir} {Mi}?}, volume = {2}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/28238/299785}, abstract = {Bu makalede, Kur’an-ı Kerim’de anlatılmış olan bazı kıssaların ezelî yazgı anlayışına temel alınabilecek bir yönünün olup olmadığı araştırma konusu yapılmıştır. Çalışmanın ilk bölümlerinde genel anlamda kıssa tarzının özellikleri üzerinde duruldu. Daha sonraki bölümlerde ise Kur’an’da geçen bazı kıssaların özet anlatımlarına yer verildi. İnsan sorumluluğunu merkeze alarak yapılan bir okumayla, kıssalardaki vurguların kaderci anlayışla ilgili bir yanının olmadığı ortaya konuldu.}, language = {tr}, number = {3}, urldate = {2024-11-28}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Okumuş, Namık Kemal}, year = {2013}, note = {Number: 3 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {31--97}, } @article{tetik_ortaogretim_2013, title = {Ortaöğreti̇m {Kurumlarında} {Mükâfat} {Ve} {Ceza} {Algısı} ({Ağrı} Örneği̇)}, volume = {2}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/28238/299787}, abstract = {Temel amacı ilköğretim ve ortaöğretim öğrencilerinin din eğitimi ve öğretiminde mükâfat ve cezanın etkisi üzerine görüşlerini ortaya koymak olan bu araştırma Ağrı il merkezinde yapılmış, 8 okulda kolay ulaşılabilir örnekleme yöntemiyle seçilmiş 179 öğrencinin görüşleri 38 soruluk bir anket formu aracılığıyla toplanmıştır. Araştırma verileri analiz edildiğinde elde edilen bulgulardan bazıları şunlardır: Öğrencilerin tamamına yakını okul öncesi dönemde aileleri tarafında dini eğitim almış ve ailelerce en çok “hoşgörü ve ilgi uyandırarak” din öğretiminin yapıldığı sonucuna ulaşılmıştır. Yaygın eğitim olarak din eğitiminin en çok alındığı yer Kur’an kurslarıdır. Yine buralarda da din eğitiminde aynı yöntemin kullanıldığı sonucuna ulaşılmıştır. Örgün eğitimde öğrencilerin çoğunluğunun Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersini sevdikleri ve ders saatini yeterli bulmadıkları sonucuna ulaşılmıştır. Öğrenciler Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinin iyi huylu ve ahlaklı, aileye karşı saygılı olmada ve arkadaşlık ilişkilerinde etkili olduğu konusunda ortak paydada buluşmaktadırlar. Din eğitimi ve öğretiminde mükâfat ve ceza olayına öğrencilerin bakış açısı incelendiğinde; öğrenciler ceza olayının hem din eğitiminde hem de eğitimin diğer kademelerinde kaldırılması gerektiğini, cezanın dersten soğumaya sebep olabileceğini, başarılı oldukları durumlarda mükâfat almalarının onları motive edeceğini ve din eğitiminin cezayla değil mükâfatla verildiğinde daha etkili olabileceğini belirtmişlerdir.}, language = {tr}, number = {3}, urldate = {2024-11-28}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Tetik, Hayati}, year = {2013}, note = {Number: 3 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {99--138}, } @article{telkenaroglu_m_2013, title = {M. {Hamdi} {Yazır}'da (1878-1942) “{Reforma} {Karşı} {Tecdit}” {Ya} {Da} “{Başkalaşmadan} {Yenileşme}” {Tasavvuru}}, volume = {2}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/28238/299788}, abstract = {Tecdit ve reform, Tanzimat sonrası yoğun bir şekilde tartışılan terimlerdendir. Sözlük anlamları aynı olmasına rağmen, başlarından geçen tarihsel serüven ve kavramsal içerik bakımından birbirinden farklıdırlar. Tecdit asla dönüşü ifade ederken, reform aslı dönüştürmeye karşılık gelmektedir.Bu dönemde Osmanlı’nın askeri, siyasi ve ekonomik yönden çöküşü, toplumun her kesiminde teceddüt (yenileşme) taleplerini gündeme getirmiştir. Büyük İslam âlimi M. Hamdi Yazır makalelerinde, yapılacak yeniliklerin reform değil, tecdit şeklinde olması gerektiğini belirtmiştir. Toplumun değerlerini yıkan radikal değişimin yozlaşmaya ve kimlik bunalımına yol açacağını söylemiş; başkalaşmadan yenileşme fikrini savunmuştur.}, language = {tr}, number = {3}, urldate = {2024-11-28}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Telkenaroğlu, Merter Rahmi}, year = {2013}, note = {Number: 3 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {139--164}, } @article{irmak_xvi_2013, title = {Xvi. {Yüzyıla} {Ait} {Türkçe} {Bi}̇r {Belâgat} Çalişması: Şerîf {Ahmed} {B}. {Yûsuf} ve {Belâgat} {Tercümesi} ({Değerlendirme} ve {Neşi}̇r)}, volume = {2}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, shorttitle = {Xvi. {Yüzyila} {Ai}̇t {Türkçe} {Bi}̇r {Belâgat} Çalişma}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/28238/299790}, abstract = {Osmanlılarda bilim dilinin Arapça olması, Türkçe kaleme alınan ilmî eserlerin sayıca az olması sonucunu doğurmuştur. Kazvînî’nin Telhîsü’l-Miftâh’ı ekseninde şekillenen belâgat araştırmaları da bu gelenekten etkilenmiş ve Türkçe belâgat çalışmaları, bir elin parmaklarıyla sayılacak kadar sınırlı düzeyde kalmıştır. XVI. yüzyıl Osmanlı müelliflerinden Şerîf Ahmed b. Yûsuf’a ait muhtasar bir Türkçe belâgat kitabı, bugüne kadar kütüphanelerde yazma olarak kalmış ve bilim dünyasını varlığından mahrum bırakmıştır. Yazıldığı tarih dikkate alındığında alanının ilk numulerinden olduğu anlaşılan eserin gün yüzüne çıkarılmasını amaçlayan bu makalede, hem eser neşredilmiş hem de ilmî değeri ile ilgili tespitlere yer verilmiştir.}, language = {tr}, number = {3}, urldate = {2024-11-28}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Irmak, Mustafa}, year = {2013}, note = {Number: 3 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {165--209}, } @article{bayer_gramer_2013, title = {Gramer {Kurallarının} {Hayat} {Anlayışına} {Yansıtılması}: {Ez}-{Zemahşerî}’ni̇n {Nahi}̇v {Makâmesi} Örneği}, volume = {2}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, shorttitle = {Gramer {Kurallarinin} {Hayat} {Anlayişina} {Yansitilmasi}}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/28238/299792}, abstract = {Bu çalışmada Ebu’l-Kasım Mahmud b. Ömer b. Muhammed b. Ömer el-Hârizmî ez-Zemahşerî’nin (ö.467–538/1074/5–1144) el-Makâmât ve Şerhu’l-Makâmât adlı eserlerinde, İslâm kültürünün olay ve olgulara bütüncül bakış açısının bir yansıması olarak Arap Dilbilgisi kurallarıyla hayat anlayışı arasında kurduğu ilişki incelenmektedir}, language = {tr}, number = {3}, urldate = {2024-11-28}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Bayer, İsmail}, year = {2013}, note = {Number: 3 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {211--226}, } @article{hanay_allame_2013, title = {Allâme {Muhammed} İbn {Cerîr} {Et}-{Taberî}’ye {Dair} {Bir} {Bibliyografya} {Denemesi}}, volume = {2}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/28238/299794}, abstract = {Muhammed b. Cerîr et-Taberî dâhil, nice müellifin bizzat kendisi ve eserleri temelinde sayısız kitap, tez, makale vb. çalışmalar yapılmıştır. Elinizdeki kaynak çalışması da araştırma ve inceleme yapacaklara bir fikir vermesi ve yol göstermesi amacıyla, İslam geleneğinin güzide şahsiyetlerinden biri olan Taberî hakkında bir araya getirilmiş bir bibliyografya denemesidir.}, language = {tr}, number = {3}, urldate = {2024-11-28}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Hanay, Necattin}, year = {2013}, note = {Number: 3 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {227--250}, } @article{glenn_zekatin_2013, title = {Zekatın {Gelişimi} ve {Monoteist} {Dinlerde} {Zekatın} {Kapsamı}}, volume = {2}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/28238/299796}, abstract = {İlahi Kanun'un birliği, kökenleri Hz. İbrahim (as)'e dayanan fakat daha sonra Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslam şeklinde üç büyük dine ayrılan monoteist dinlerde görülür. Bu tek tanrılı dinler arasında çeşitli alanlarda uygulama birliği vardır. Böyle bir alan İslam geleneğinde zekattır ve genellikle Hıristiyanlık ve Yahudilikte "fakirin hakkı" olarak nitelendirilir. Adı her ne olursa olsun Zekat ya da "fakirin hakkı" her üç semavî dinde önemli bir İlahi kurumdur. Bu makalenin amacı o dinlerde Zekat kurumunun gelişimini ve Zekat'ın kapsamını incelemek ve dikkatle gözden geçirmektir. Çağdaş Müslüman ülkelerde zekatın yönetimi ve dağıtım süreci o toplumdaki en yaygın İslâmî düşünce ekolüne ve bu toplumlardaki hükümetin teokratik bağlılık düzeyine göre değişir}, language = {tr}, number = {3}, urldate = {2024-11-28}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Glenn, Lowell M. and Özdemir, Faruk}, translator = {Samed, Abdus}, year = {2013}, note = {Translators: \_:n197 Translators: \_:n194 Number: 3 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {251--272}, } @article{abdulcelil_islami_2013, title = {İslamî {Açıdan} {Aile} {Planlaması}}, volume = {2}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/28238/299797}, abstract = {Evlilik ve çocuk sahibi olma, insanın en temel ihtiyaçlarında biridir. İslam Dini, insanın bu ihtiyaçlarını dikkate almış ve bu ihtiyaçlar için gerekli olan meşru yol ve yöntemleri açıklamıştır. Ancak, bazen tıbbî nedenler, bazen de ekonomik, toplumsal ve ailevî şartlar, özellikle çocuk sahibi olma konusunda birtakım engeller ortaya çıkarmaktadır. Bazen de bu gerekçeler, çocuk sahibi olmaktan vazgeçme noktasında eşleri mecbur bırakmaktadır. Çocuk sahibi olma ve aile planlaması konularında karşılaşılan engellerin ortadan kaldırılması hususunda İslami bakış açısının ne olduğu sorusu bu makalenin konusunu oluşturmaktadır.}, language = {tr}, number = {3}, urldate = {2024-11-28}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Abdülcelil, Salim}, translator = {Köseoğlu, Bayram}, year = {2013}, note = {Translators: \_:n204 Translators: \_:n204 Number: 3 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {273--293}, } @article{frew_paganlar_2013, title = {Paganlar {Ve} {Di}̇nlerarası {Diyalog}}, volume = {2}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/28238/299798}, abstract = {Bu çalışma Paganların ibadet, dua, inanç, kutsal kitap, kilise, peygamber ve kurtuluşa yönelik algılarını içermektedir. Bu kavramlar çerçevesinde Neopaganların önyargılardan kaynaklanan problemlerle mücadele etmek zorunda kaldığına değinilmektedir. Ayrıca kiliselerle her türlü pagan gruplar arasındaki dinlerarası diyaloğun, yeryüzündeki pek çok dindarlık şekli hakkında daha fazla bilgi edinmek adına bir fırsat ve bu dindarlıkların açığa çıkarıldığı bir yol olduğu, fakat böyle bir diyalog gerçekleştirebilmek için önyargılardan sıyrılmak gerektiği vurgulanmaktadır.}, language = {tr}, number = {3}, urldate = {2024-11-28}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Frew, Donald H.}, translator = {Battal, Emine}, year = {2013}, note = {Translators: \_:n211 Translators: \_:n211 Number: 3 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {295--303}, } @article{aydin_kur-i_2013, title = {Kur’an-{I} {Keri}̇m {Tefsirinde} {Bilinmesi} {Gerekenler} Üzerine}, volume = {2}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/28237/299777}, abstract = {Kur’an-ı Kerim Tefsirinde Bilinmesi Gerekenler ÜzerineÖzet: Kur’an ayetlerini tefsire yönelmeden önce uyulması gereken kaideler olduğu gibi, tefsir etme esnasında da bilinmesi lüzumlu olan kaideler bulunmaktadır. Daha önceki çalışmalarımızda Kur’an tefsiri ile uğraşmak isteyen bir kimse için tefsir öncesi bilmesi gereken kaideler üzerinde durmuştuk. Bu çalışmamızda ise Kur’an’ın ruhuna uygun hareket edilmesi ve Kur’an’ın özüyle çelişen hatalara düşülmemesi için tefsir esnasında uyulması gereken kaideleri ele alıyoruz.}, language = {tr}, number = {4}, urldate = {2024-11-28}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Aydın, Muhammed}, year = {2013}, note = {Number: 4 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {7--20}, } @article{sancar_toplumsal_2013, title = {Toplumsal {Birliğin} İnşasında {Anahtar} {Kavram} “{Kardeşlik}”: {Gazali} Örneği}, volume = {2}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, shorttitle = {Toplumsal {Bi}̇rli̇ği̇n İnşasinda {Anahtar} {Kavram} “{Kardeş}}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/28237/299778}, abstract = {İnsan hayatının her aşamasını kuşatmaidealindeki bir dini geleneğin, toplumsal barışın en önemli unsurlarından biriolan kardeşlik olgusu hakkında teorik ve pratik bir sistem kurması son derecetabiidir. Bu olgu hem İslam’ın temel kaynakları olan Kur’an ve hadisliteratüründe hem de daha sonradan tedvin edilen eserlerde ele alınan temelkonular arasında yer almaktadır. Bu noktada öne çıkan isimlerden birisi deGazâlî’dir. Bir sistem düşünürü olan Gazâlî, çeşitli eserlerinde ve özelliklebaşyapıtı olarak değerlendirilebilecek İhyâ’sında kardeşlik meselesini farklıyönleriyle ele almış ve ayrıntılı bir proje olarak ortaya koymuştur. Bumakalede bir taraftan onun söz konusu kavrama yüklediği anlam ve kardeşlerinbirbirlerine karşı sorumlulukları gibi temel meseleler ele alınırken diğertaraftan da onun projesinin gerçekleştirilebilir olup olmadığı meselesianalitik bir tarzda ele alınmıştır.}, language = {tr}, number = {4}, urldate = {2024-11-28}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Sancar, Faruk}, year = {2013}, note = {Number: 4 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {21--41}, } @article{okumus_ehl-i_2013, title = {Ehl-İ {Hadis} {Ve} {Selefi} {Düşüncede} {Ezelî} {Yazgı}, {Kader} {Ve} {Ecel} {Anlayışı}}, volume = {2}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/28237/299779}, abstract = {Günümüz Müslümanlarının hâlihazır düşünce eğilimlerini daha iyi kavrayabilmek için, öncelikli olarak Ehl-i Sünnet düşünce okulunu iyi tanımak gerekmektedir kanaatindeyiz. Takiben Ehl-i Sünnet Düşünce Okulu’nun merkezî inanç kodlarını da iyice kavrayabilmek için, adı geçen düşünce okulunun ortaya çıkışındaki başlıca fikrî eğilimlerden olan, Ehl-i Hadis ve Selef ekollerinin zihinsel eğilimlerin bilebilmek gerekmektedir. Bu çalışmamızda esas olarak, bahsedilen ekollerin fikrî yaklaşımları üzerinden tevârüs edilmiş olan dinsel algılardan bahsedeceğiz. Asıl hedefimiz ise, Sünnî düşüncenin başlıca fikrî yapılanmasının temel paradigmaları hakkında görünür bir kanaate ulamaktır. Bu amaçladır ki düşünsel plandaki kurbiyetler üzerinden hareket etmek gereği hâsıl olmuştur. Zira bu durum, konunun vuzûha kavuşması için elzem bir başlangıç noktasını oluşturmaktadır.}, language = {tr}, number = {4}, urldate = {2024-11-28}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Okumuş, Namık Kemal}, year = {2013}, note = {Number: 4 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {43--104}, } @article{kumas_ameli_2013, title = {Ameli {Sorumlulukta} {Nesnel} Ölçütler}, volume = {2}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/28237/299780}, abstract = {Kişinin sorumluluğunun hem dünyevi hem de uhrevi sonuçları bulun-maktadır. Bu sorumluluğun net bir şekilde bilinmesi dünya ve ahirette mutlu-luğa ulaşmayı temin etme noktasında gereklidir. Bu açıdan ameli sorumlulukta nesnel ölçütlerin varlığı önem arzetmektedir. Söz konusu bu ölçütler “Kişide fiili gerçekleştirmek için gerekli olan organların bulunması, organizmasında o fiile ilişkin yeteneğinin olması ve fiilin gerçekleştirilmesini önleyen engellerin bulun-maması” anlamına gelen istitâat kavramıyla tespit edilmeye çalışılmıştır. Bu bağ-lamda istitâat, çeşitli açılardan taksime tabi tutulmuş, özellikle bir işin kolayca yapılmasını temin etme sadedinde, Hanefi doktrininde müyessire ve mümekkine şeklinde bir ayırıma tabi tutulmuştur. İstitâatin şartları ve sonuç olarak da ameli sorumlulukta nesnel ölçütler; a) Mükellefin yeterli bünyeye sahip olması, b) Fiilin, mükellef tarafından tasavvur edilebilecek bir mahiyette olması, c) Tekli-fin mükellefin fiilinin gerçekleşebileceği bir alanla ilgili olması, d) Yapılacak iş, âletle yapılan bir iş ise âletin bulunması olmak üzere dört maddede ifade edil-miştir. Bu dört şartın, sorumluluktaki tezahürlerinin örnekleri ve sonuçları çeşitli açılardan ele alınmıştır.}, language = {tr}, number = {4}, urldate = {2024-11-28}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Kumaş, Ali}, year = {2013}, note = {Number: 4 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {105--136}, } @article{cetin_din_2013, title = {Di̇n {Kültürü} ve {Ahlak} {Bilgisi} {Dersinde} {Eleştirel} {Düşünme} Öğretimi}, volume = {2}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/28237/299781}, abstract = {Bu araştırmada Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinde eleştirel düşünme öğretiminin imkânını saptamak amacıyla dersin öğretmen kılavuz kitaplarında ünitelerin işlenişiyle ilgili olarak verilen yöntem ve teknikler, etkinlikler ve soru-lar belgesel tarama yöntemiyle incelenmiş, bu eğitim etkinliklerinin eleştirel düşünme stratejilerine uygunluğu tespit edilmeye çalışılmıştır. Araştırma sonu-cunda öğretmen kılavuz kitaplarındaki pek çok etkinlik, soru, yöntem ve tekni-ğin eleştirel düşünme stratejileri açısından anlamlı olduğu, DKAB dersinde eleştirel düşünme öğretiminin mümkün olduğu sonucuna ulaşılmıştır.}, language = {tr}, number = {4}, urldate = {2024-11-28}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Çetin, Mustafa}, year = {2013}, note = {Number: 4 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {137--168}, } @article{sen_et-tenbih_2013, title = {Et-{Tenbîh} Âlâ {Müşkilati}'l-{Hidâye} {Adlı} {Eser} Çerçevesi̇nde {Hanefî} {Fıkhında} {El}-{Hi}̇dâye {Metni}̇ne {Yönelik} {Eleştiri} ile İlgili {Genel} {Bir} {Değerlendirme}}, volume = {2}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/28237/299782}, abstract = {Kuşkusuz Hanefî fıkhında Mergînânî’nin (v.593/1197), el-Hidâye adlı eseri ayrıcalıklı bir yere sahiptir. Bu eser, yazıldığı dönemden itibaren büyük ilgi görmüş, üzerinde şerh, haşiye, ihtisar tarzında pek çok çalışma yapılmıştır. Hicrî 8.yüzyılda Şam bölgesinde yaşamış olan İbn Ebü’l-İz el-Hanefî (v.731/792) Hanefî bir aileye mensup olup ataları Şam’da kadılık görevi yürütmüştür. Başta İbn Teymiye olmak üzere mezhep dışındaki âlimlerin görüşlerinden de etkilenen İbn ebü’l-İz, taklide karşı çıkıp ictihadî yaklaşımı benimsemiş bir âlimdir. “Et-Tembih Âlâ Müşkilâti’l-Hidâye” adlı eserinde kimi zaman doğrudan esere yönelik kimi zamanda Hanefî mezhebine ait görüşe yönelik çeşitli eleştiriler serdetmektedir. Bu makalede bu eleştiriler sistematik bir bütünlük içinde genel olarak ele alınacaktır.}, language = {tr}, number = {4}, urldate = {2024-11-28}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Şen, Ayhan}, year = {2013}, note = {Number: 4 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {169--193}, } @article{ez-zuvey_sesbilimin_2013, title = {Sesbilimin {Kurucusu} {El}-{Halil} {B}. {Ahmed}}, volume = {2}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/28237/299784}, abstract = {Harflerin mahreç ve sıfatlarını ilk defa tespit eden el-Halîl b. Ahmed hakkındaki bu çalışmada, Arapça harfler fizyolojik açıdan ele alınarak tetkik edilmektedir. Ayrıca bu araştırmada el-Halîl b. Ahmed'in sonraki âlimlere tesiri de işlenmektedir. el-Halîl'in Kitabü'l-'ayn adlı günümüze ulaşan lügatinin mukaddimesi, ilk sistemli sesbilim çalışması kabul edilmesi açısından da önem arz etmektedir.}, language = {tr}, number = {4}, urldate = {2024-11-28}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Ez-züvey, Ahmed Muhammed Sâlim}, translator = {Hanay, Necattin}, year = {2013}, note = {Translators: \_:n248 Translators: \_:n248 Number: 4 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {195--227}, } @article{lehvimel_arap_2013, title = {Arap {Belagati} ve {Edi}̇mbilim}, volume = {2}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/28237/299786}, abstract = {Edimbilim, teşekkül süreci devam eden, farklı disiplinlerden veriler alan, batıda felsefe alanında ortaya çıkmış ancak dilbilim alanında önemli bir yer edinen inceleme alanıdır. Dile getirdiği farklı ve kapsayıcı yaklaşımıyla dikkat çekmiş ve dil alanında önemli ilerlemeler kaydetmiştir. Buna karşın Arap belâgatı Kur'ân’ın incelenmeleriyle gün yüzüne çıkan özellikle Arap dilinin incelendiği alandır. Edimbilim ve Arap belagatı büyük oranda benzerlikler arz etmektedir. Bu benzerlikler edimbilimle Arap belâgatını büyük ölçüde birbirine yaklaştırmaktadır.}, language = {tr}, number = {4}, urldate = {2024-11-28}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Lehvîmel, Badis}, translator = {Kaplan, Ahmet}, year = {2013}, note = {Translators: \_:n255 Translators: \_:n255 Number: 4 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {229--254}, } @article{mehr_seyh_2013, title = {Şeyh {Ebu}’l-{Hasan}-{I} {Harakānî}’ye {Göre} {Ci}̇vânmertleri̇n {Töresi} ve {Ci}̇vânmertli̇ği̇n {Usûlü}}, volume = {2}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/28237/299789}, abstract = {Tasavvuf târihinde zuhûr eden mekteplerin her birinin kendini diğerlerin-den ayıran bir veyâ birkaç fârik vasfı vardır. “Civanmertlik” veyâ meşhur adıyla “Fütüvvet” de Horasan tasavvufunu diğer tasavvuf mekteplerinden ayıran vasıf-lardan biridir. Hayâtı hakkında pek fazla kaynak bulunmayan Ebu’l-Hasan-ı Harakānî’nin kendi sohbetlerinden talebeleri tarafından derlendiği bilinen Nûru’l-Ulûm isimli esere ve Harakānî’nin hayâtı hakkında en geniş mâlûmâta yer veren terâcim-i ahvâl kaynaklarından Ferîdüddîn-i Attâr’ın meşhûr eseri Tezkiretü’l-Evliyâ’ya istinâd eden bu makāle, Horasan sûfîlerinin meşhurlarından biri olan Ebu’l-Hasan-ı Harakānî’nin civanmertlik anlayışına, onun hayâtından bir takım örneklerle ışık tutmaya çalışmaktadır. Harakānî’nin civanmertlik anlayışının umûmî çerçevesi çizildiği giriş paragraflarını tâkīben Harakānî’ye göre civanmertlerin husûsiyetleri dört başlık altında incelenmeye çalışılacaktır. Bunlar: “Sehâvet”, “Halka İyilik Yapmak Ve Halkla İyi Geçinmek”, “Şefkat ve Îsâr” ve “Allah Aşkı”}, language = {tr}, number = {4}, urldate = {2024-11-28}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Mehr, Rahman Mostagh}, translator = {Acer, Abdurrahman}, year = {2013}, note = {Translators: \_:n262 Translators: \_:n262 Number: 4 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {255--266}, } @article{farajae_amerika_2013, title = {Amerika {Birleşik} {Devletleri}̇’nde İslam’ın {Tarihi}}, volume = {2}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/28237/299791}, abstract = {Günümüzde ABD’de yapılan pek çok akademik çalışmalar dahil ABD’de İslam’ın tarihiyle alakalı yazılanların ekseriyeti Afro-Amerikan müslümanlar üzerinedir. Zira bu insanların ABD’deki tarihi geçmişleri Kolomb’un Amerika’yı keşfetmesinden önceki yüzyıllara kadar uzanmaktadır. Genellikle Afrika kıtasından köle olarak getirilen bu insanlardan İslam kimliklerini muhafaza ederek hayatlarını devam ettirenler az sayıda olmasına rağmen XX. yüzyıldan önce ABD’de İslam üzerine yapılan araştırmaların çoğunluğu onlar üzerinedir. Bundan dolayı ABD'de İslâm’ın tarihi ve tarih yazımı araştırmasının parçası olması ümidiyle hazırlanan bu makale rapor niteliğinde bir çalışmadır. Bu rapor kültürel coğrafyanın, kültürel araştırmaların ve diaspora araştırmalarının analitik araçlarını kullanarak cinsiyet, ırk, milliyetçilik, aykırı düşünceler, sınırlar, değişkenlikler gibi vb. kavramların rollerine ve onların kesiştikleri noktaların bu tarih ve onun yazıcılığının şekillenmesinde oynadıkları rollere değinilmektedir}, language = {tr}, number = {4}, urldate = {2024-11-28}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Farajae’, İbrahim Abdurrahman}, translator = {Emanet, Celal}, year = {2013}, note = {Translators: \_:n269 Translators: \_:n269 Number: 4 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {267--281}, } @article{moore_misyonda_2013, title = {Misyonda {Müzik} {Stratejileri}}, volume = {2}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/28237/299793}, abstract = {Bu çalışma İncil’i anlatmak için güçlü bir araç olarak kabul edilen müziğin misyonerlik faaliyetleri açısından önemini ve misyonerlik faaliyetlerinde müzik kullanımına ilişkin stratejileri içermektedir. Müziğin bireylerle ve gruplarla duygusal, fiziksel, sosyal ve ruhsal olmak üzere pek çok düzeyde iletişime geçtiğini ve bu sebeple de kapsamlı bir misyon stratejisinde müziğin göz ardı edilmemesi gerektiği vurgulanmaktadır.}, language = {tr}, number = {4}, urldate = {2024-11-28}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Moore, J. Stanley}, translator = {Battal, Emine}, year = {2013}, note = {Translators: \_:n276 Translators: \_:n276 Number: 4 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {283--301}, } @article{hanay_et-tahkik_2013, title = {et-{Tahkîk} fî kelimâti’l-{Kur}’âni’l-{Kerîm}}, volume = {2}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/28237/299795}, abstract = {Âyetullah Hasan b. Muhammed Rahîm et-Tebrîzî el-Mustafavî, 20. Yüzyılda yaşamış İran’lı Şiî müfessirlerden biridir. 6 Haziran 1916 (hicrî 1334) tarihinde Tebriz’de, İran’ın Azerbaycan bölgesinde doğmuş ve 90 yıl gibi, yaklaşık bir asırlık ömrün ardından 26 Haziran 2005’te (hicrî 1426) Tahran’da vefat etmiştir. el-Mustafavî’nin pek çok eseri mevcuttur. Farsça, Arapça, İbrânice, Türkçe ve Fransızca dillerini çok iyi bilmesine rağmen eserlerini Farsça ve 2 Necattin Hanay Arapça yazmıştır. Eserlerinden bazıları şunlardır: Risâle likâillâh, Misbâhu’ş-şerîah, Risâle-i seyr-i sülûk, Tavdîh ve tekmîl avâmili der ilmi}, language = {tr}, number = {4}, urldate = {2024-11-28}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Hanay, Necattin}, year = {2013}, note = {Number: 4 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {303--311}, } @article{topal_cgin_2014, title = {Çağın {Eğitim} {Sorunları} {Bağlamında} İlim, {Fen} {Ve} {Tecrübe} {Kavramları}}, volume = {3}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/28236/299768}, abstract = {İslam’da ilmin biri İlâhî diğeri beşerî iki yönü vardır. Ancak beşerî bilgi âlimler tarafından üretilen bilgi olup, ilmin ana kaynakları Kur’ân ve Sünnet üzerine inşa edilir. Âlimlerimiz bu iki ana kaynaktan hareketle ilmin genel ilkelerini belirlemişlerdir. İnsanlığın tarih boyunca pek değişmeyen sorunları olduğu gibi, zaman ve mekân farkına bağlı olarak değişen sorunları da vardır. Bu sorunların çözümünde klasik ilim geleneğinde takip edilen ana yol, öncelikle sorunlarla alakalı tanımlar ve kavramlar geliştirmek olmuştur. Akabinde ise bu ilke ve tanımlar çerçevesinde ana ölçü olan ilmî verileri merkeze alarak, gerektiğinde şahsî bilgi ve tecrübeleri deliller ışığında, insanlığın istifadesine sunmak olmuştur.}, language = {tr}, number = {5}, urldate = {2024-11-28}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Topal, Şevket}, year = {2014}, note = {Number: 5 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {7--23}, } @article{hocaoglu_ibn_2014, title = {İbn Âşûr’un {Tefsi}̇ri ve {Tefsirinin} {Mukaddimesinde} {Kırâat} {Olgusu}}, volume = {3}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/28236/299769}, abstract = {Tefsir ilminin kullandığı kaynakların başında da kırâat farklılıkları gelmektedir. Çünkü kırâatlar Kur’ân’ın dışında bir şey değildir. Bunun için Kur’ân’ın tefsir edilmesinden itibaren kırâat farklılıkları göz önünde tutulmuş ve bu farklılıkların anlamlara etkileri müfessirler tarafından değerlendirilmiştir. Konunun önemine binâen, ilk dönemden bugüne kadar konuyla ilgili pek çok eser te’lif edilmiş veya tefsirlerde konu detaylı bir şekilde incelenmiştir. İşte kırâat farklılıklarının detaylı bir şekilde işlendiği tefsirlerden bir tanesi de üzerinde araştırma yaptığımız İbn Âşûr’un et-Tahrîr ve’t-Tenvîr isimli tefsiridir. Görebildiğimiz kadarı ile İbn Âşûr, tefsirinde kırâat ve kırâatların anlama etkileri üzerinde durmakta ve mukaddimesinde kırâata dâir bilgiler vermektedir. Biz de bu çalışmamızda İbn Âşûr’un tefsirini tanıtacağız ve kırâat anlayışını tefsirinin mukaddimesi bağlamında değerlendireceğiz.}, language = {tr}, number = {5}, urldate = {2024-11-28}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Hocaoğlu, Mustafa and Akkuş, Murat}, year = {2014}, note = {Number: 5 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {25--55}, } @article{saylan_mustafa_2014, title = {Mustafa {Sâkıb} {Dede}’ni̇n {Gözünden} {Kütahya} {Mevlevîhânesi} {Ve} {Celâleddin} {Ergūn} Çelebi}, volume = {3}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/28236/299770}, abstract = {Kütahya Mevlevîhânesi, Mevlânâ Âilesi’ne mensup Celâleddin Ergūn Çelebi tarafından temelleri atılmış, mevlevîliğin en mühim merkezlerindendir. Aynı zamanda, Kütahya Mevlevîhânesi, Mevlevîlik târihi için mühim bir kaynak olan Sefîne-i Nefîse-i Mevleviyân müellifi Mustafa Sâkıb Dede’nin de postnişîn olduğu; Konya Mevlânâ Dergâhı’ndan sonra Mevlânâ Âilesi tarafından idâre edilmiş yegâne merkezdir.}, language = {tr}, number = {5}, urldate = {2024-11-28}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Saylan, Betül}, year = {2014}, note = {Number: 5 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {57--91}, } @article{dogan_dinlerde_2014, title = {Di̇nlerde {Ve} İslam {Kültüründe} {Sabır}}, volume = {3}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/28236/299771}, abstract = {Bu çalışmada dinlerde ve İslam kültüründe sabır olgusu ele alınmıştır. Tüm dinlerde olduğu gibi İslam kültüründe sabır, dinî ve ahlakî bir değer olarak kabul edilmektedir. Dinlerin bazısında sabır yalnızca öfke kontrolü veya “acı çekme” fenomeni ile karşılaşıldığında geliştirilen bir tutum olarak anlaşılmaktadır. Oysa İslam kültüründe sabra derin anlamlar yüklenmektedir. Sabır her türlü zorluk, tehdit ve kayıp karşısında gönüllü bir şekilde dayanma, direnme, göğüs germe ve sonucu sakince bekleme eğilimidir. Ayrıca sabır dinî hayatın sorumluluklarını yerine getirmek için bireylere yardımcı, manevî gelişimde motivasyon kaynağı, tasavvuf geleneğinde müridde bulunması gereken bir özellik, “İnsan-ı Kâmil”in ise temel tavırlarından biridir.}, language = {tr}, number = {5}, urldate = {2024-11-28}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Doğan, Mebrure}, year = {2014}, note = {Number: 5 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {93--130}, } @article{sungur_postmodern_2014, title = {Postmodern {Tüketim} {Kültürü} {Ve} {Değişen} {Müslüman} {Ki}̇mli̇ği}, volume = {3}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/28236/299772}, abstract = {80-90’lı yıllarda Müslüman kesim, kamusal alanda kendi dini kimlikleriyle var olma çabası içine girmiş ve bu kesim açısından, din kaynaklı olmayan hiçbir kavram, düşünce ve yaşam tarzına sempatiyle bakılamayacağı anlayışı öne çıkmıştır. Ancak Türkiye’de liberal ekonominin uygulanmaya başlanması ve tüketim kültürünün etkisiyle dindar kesimin öne sürdükleri hedeflerinden sapmalar görülmüştür. Bu sapmalar, İslamcıların sekülerleştiği ve modernleştiği eleştirilerini de beraberinde getirmiştir. Bu makalede, Müslümanların toplumsal alanda gerçekleştirdikleri bazı edimlerin ve Müslüman kimliğinin, postmodernitenin yani geç kapitalizmin etkisiyle nasıl değiştiği ve dini sembol ve göstergelerin bir tüketim nesnesine nasıl dönüştürüldüğü üzerinde durulmaktadır.}, language = {tr}, number = {5}, urldate = {2024-11-28}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Sungur, Erol}, year = {2014}, note = {Number: 5 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {131--165}, } @article{smith_kurtanri_2014, title = {Kur’an {Tanrı} {Sözü} {Müdür}?}, volume = {3}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/28236/299773}, abstract = {Bu eserimizdeki son konu 1963 yılında Yale İlahiyat Fakültesinde benim Taylor hakkındaki konferanslarımı oluşturan ilk üç konuşmanın sunumudur. Bu benim teoloji alanında (İslam ya da Karşılaştırmalı Dinlerden farklı olarak) halka açık ilk toplantımdı. Bu toplantıda Hıristiyan dinleyicilere İslam hakkında soru sormam için ciddi bir fırsatım oldu. Benim kendi cevaplarım daha sonraki sorularla birlikte günümüzde bir teoloğun karşılaştırmalı bir şekilde üstesinden gelmesi gereken ve sonraki iki konuşmada geliştirilen konuşmalarımla alakalıdır. Üçüncüsü moda tabirle çoğunlukla Protestanlığın eleştirisi hakkında “Dini Hakikatler Hakkında Sorular” başlığı altında 1967 yılında yayımlandı. Her zamanki gibi ben bu bölümü sonraki yıl Hindistan’da Müslüman dinleyicilerime sorma fırsatım olur diye yayımlamadım. Bu konferanslarda hem Müslümanların hem de Hıristiyanların cevapları doğrusu beni şaşırttı. Her iki grup ta beklenmedik cevaplarıyla bana cesaret verdiler.}, language = {tr}, number = {5}, urldate = {2024-11-28}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Smıth, Wilfred Cantwell}, translator = {Demirtaş, Mehmet}, year = {2014}, note = {Translators: \_:n314 Translators: \_:n314 Number: 5 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {167--187}, } @article{makdisi_islam_2014, title = {İslâm {Hukuk} {Tarihinde} {Sünni} {Mezhepleri}̇n {Rolü}}, volume = {3}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/28236/299774}, abstract = {İslam hukuk tarihinin en ilginç olaylarından birisi de, fıkıh mezheplerinin gelişim sürecidir. Bu olgu, her ne kadar bizce sürekli anlaşılmamışsa da ilgimizi uyandırmada çoğunlukla başarılı olmuştur. Hukuk ekollerinin önemini kavramanın zorluğuna, mezhep ( madhhab ) teriminin çevirisindeki farklı bakış açıları kanıt teşkil etmektedir. Zira mezhep terimi ilk olarak “sect”, daha sonra “rite” veya “school” diye [İngilizceye] çevrilmiştir. Fakat Sünni bir mezhep ( madhhab ) için “sect” kavramı kullanılamaz. Çünkü muhalif bir dinî bünyeye tatbik edilen “sect” terimi, aynı cemaat içerisindeki diğer üyelerin gözünde sapkın olandır. Hepsi doğru ( orthodox ) olmada eşit kabul edilen Sünni mezhepler ( madhhabs ) için durum böyle değildir. “Rite” terimi de yeterli değildir, bu terim dinsel ayinlerle belirlenmiş Hıristiyan kilisesinin bölünmüşlüğünü ifade eder. Ve Hristiyanlıktaki belli formaliteler gerektiren bir ayinden ( rite ) diğerine geçişin ( transfer ) aksine İslâm’da bir mezhepten diğerine geçiş herhangi bir formalite gerektirmeksizin yapılır. Daha iyi bir terim ihtiyacı için “school”, kabul edilebilecek en iyi terimdir; en az zorluk çıkaranıdır. Bunu kullanırken merhum Profesör Schacht’ın, ilk dönem [hukuk] ekoller[i] hakkında ne dediğini hep akılda tutmalıyız: [Ona göre] “Eski hukuk ekolleri” terimi, ne kesin bir organizasyonu, ne her ekol içindeki sıkı bir doktrin tekdüzeliğini, ne herhangi bir örgün öğretimi, ne herhangi resmi statüyü, ne de terimin batılı anlamda bir hukukî bünyesinin varlığını gerektirir}, language = {tr}, number = {5}, urldate = {2024-11-28}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Makdısı, George}, translator = {Mahmutoğlu, Yakup}, year = {2014}, note = {Translators: \_:n321 Translators: \_:n321 Number: 5 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {189--201}, } @article{yilmaz_tanzimattan_2014, title = {Tanzimat'tan {Cumhuriyet}'e {Değişen} {Metafizik} ve {Edebiyat} - {Abdülhak} {Hâmid} {Tarhan} Örneği}, volume = {3}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/28236/299776}, abstract = {Din olgusu, Türk edebiyatına İslam öncesi dönemde olduğu gibi bu dinin kabulünden sonra da değişik yönleriyle kaynaklık etmiştir. Bunun sonucunda hemen her kamışın mürekkebinde tevhîdi esas alan duygu, düşünce ve estetik zevk meydana gelmiştir. Farklı dönem, tasnif ya da isimlerle ele alınsa da genel itibarla Tanzimat'a kadar bu durum böyle süregelmiştir. Keskin bir hat olarak ise Tanzimat'tan sonra siyasi, askeri, sosyal, ekonomik değişikliklerin edebiyata da yansımasıyla din-edebiyat ilişkisi ve her olay ve olguda tevhîdi esas alan anlayış, yerini yüzünü Batı'ya dönen seküler zihniyet ve akımlara bırakmıştır. Tanıtıp değerlendirmeye çalışacağımız eser, özellikle din ve felsefenin ilgi alanına giren “metafizik paradigmalar” ve bu konuda Batı yönünde kırılış gösteren zihinlerin durumunu, edebiyat bağlamında ve şahıs merkezli ele almıştır.}, language = {tr}, number = {5}, urldate = {2024-11-28}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Yılmaz, Oğuz}, year = {2014}, note = {Number: 5 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {229--244}, } @article{naziroglu_din_2014, title = {Di̇n {Eğitiminde} {Sorunlar} {Ve} Çözüm Önerileri: {Din} {Eğitimi} {Abd} 16. {Koordinasyon} {Toplantısı} İzlenimleri}, volume = {3}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, shorttitle = {Di̇n {Eği}̇ti̇mi̇nde {Sorunlar} {Ve} Çözüm Öneri}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/28236/299775}, abstract = {Her yıl farklı bir İlahiyat fakültesinin ev sahipliğinde gerçekleştirilen Din Eğitimi Anabilim Dalı Koordinasyon Toplantılarının 16’ncısı 23-24 Mayıs 2014 tarihlerinde Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öncülüğünde Rize’de gerçekleştirildi. Toplantıya Türkiye’nin farklı üniversitelerinden 80’e yakın din eğitimi uzmanı akademisyen ve bölgede görev yapan DKAB öğretmeni, Kuran-ı Kerim öğreticisi, din görevlisi, din eğitimi kurum yöneticisi gibi alan uzmanları katıldı. Toplantıda önce açılış konuşmaları ve açılış paneli yapıldı. Ardından din eğitimi ve öğretiminin yapıldığı dört farklı alanda oluşturulan çalıştaylarda, din eğitimi ve öğretiminin sorunları tespit edilmeye ve bu sorunlara yönelik çözüm önerileri getirilmeye çalışıldı.}, language = {tr}, number = {5}, urldate = {2024-11-28}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Nazıroğlu, Bayramali}, year = {2014}, note = {Number: 5 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {203--228}, } @article{okumus_ezeli_2014, title = {Ezelî {Yazgı} {Düşüncesinin} {Kadîm} {Yazilim} {Biçimleri} Üzerine {Bir} {Panorama}}, volume = {3}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/28235/299762}, abstract = {İnsanoğlu başlangıçtan beri irade hürriyetiyle dünyaya gönderildiği hâlde, tarihsel süreçlerde bu iradenin başat tezahürlerinin ortadan kaldırıldığı görülmektedir. Bu müdahalenin çeşitli nedenleri olduğu muhakkaktır. Bu makalede ilgili değişimlerin sosyal katmanlardaki serüvenini takip edeceğiz. Kişisel sorumluluk ilkesi, insan denilen varlığın en önemli değeri iken, nasıl oldu da bu değer insanı zincirlerine mahkûm eden bir karakter kazandı. İş bu soruların cevabı, ele almış olduğumuz toplulukların düşünce seyirlerinde gizlenmiştir. Bu eğilim uzun bir süre varlığını da korumuştur. Bu nedenle tarihsel süreçteki fikrî evrilmeleri tespit edebilirsek, sorunun köklerine de inebiliriz. Çalışmamızın ana damarını oluşturan tema, adı geçen evrilmenin insanî bir kırılmadan ibaret olduğu şeklindeki kanaat oluşturmaktadır.}, language = {tr}, number = {6}, urldate = {2024-11-28}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Okumuş, Namık Kemal}, year = {2014}, note = {Number: 6 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {7--98}, } @article{mahmutoglu_hasan_2014, title = {Hasan {Basri} Çantay’ın “{Müslümanlıkta} {Hi}̇mâye-İ {Etfâl}” {Adlı} {Eserinin} {Analizi}}, volume = {3}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/28235/299763}, abstract = {Bu makalede, öncelikle, hamiyetli vatanperver bir İslâm âlimi olan ve Kurtuluş Savaşı sonrasında yetim ve sahipsiz kalmış, savaş mağduru gazi ve şehit çocuklarının bakım ve himayesine dikkat çeken Hasan Basri Çantay’ın, bu konuda herkese yaptığı duyarlılık çağrısına ve yetimler için ortaya koyduğu somut çabaya temas edilmiştir. Makalenin ana temasını oluşturan ikinci kısımda, Hasan Basri Çantay’ın samimiyetle kaleme aldığı ve tüm gelirini yetim çocukların himayesi için kurulan Himâye-i Etfâl Cemiyeti’ne bağışladığı “Müslümanlıkta Himâye-i Etfâl” adlı eseri; şehit çocukları”, “gazi çocukları”, “harp felâketzede çocukları”, “yetimler”, “çocuklar”, “terbiye-i ahlâkıye”, “İslam’da evlat terbiyesi”, “himâye-i etfâl cemiyetinin gelirleri” başlıkları altında ele aldığı konular özelinde, İslam hukuku açısından değerlendirilmeye çalışılmıştır.}, language = {tr}, number = {6}, urldate = {2024-11-28}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Mahmutoğlu, Yakup}, year = {2014}, note = {Number: 6 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {99--131}, } @article{oztoprak_cevsen_2014, title = {Cevşen İle İlgili {Rivâyetleri}̇n {Tespit} ve {Tahlili}}, volume = {3}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/28235/299764}, abstract = {Cevşen, Şia kaynaklı, içinde 1001 esmanın geçtiği bir rivâyettir. Şia dünyasında oldukça fazla yaygın olan Cevşen, Ehl-i Sünnet Müslümanlar arasında da az da olsa tanınmaktadır. Cevşen rivâyeti, isnad açısından tek bir tarike sahiptir. Ancak onun geçtiği kitaplara bakıldığında, her birinde farklılıklar arz eden bir nakille karşılaşmak mümkündür. Türkiye’de bilinen Cevşen ile Şia dünyasındaki arasında oldukça fazla fark tespit edilmektedir. Cevşen, Şia’nın ikinci derece kaynaklarında geçmektedir. Cevşen’in geçtiği kitapların hepsi Kef’amî’nin Beledü’l-emîn isimli kitabını kaynak göstermektedirler. Ancak rivâyetin isnadında bulunan son râvî Musa Kazım ile Kef’amî arasında 701 yıl geçmektedir. Cevşen’in arada bulunan bu kadar zamanda başka herhangi bir kaynakta geçmemesi, sonradan oluşturulduğu kanaatini güçlendirmektedir. Ehl-i Sünnet kaynaklarında geçmeyen, sadece Şia kitaplarında zikredilen Cevşen hakkında farklı âlimlerin değerlendirmeleri bulunmaktadır.}, language = {tr}, number = {6}, urldate = {2024-11-28}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Öztoprak, Mustafa}, year = {2014}, note = {Number: 6 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {133--159}, } @article{durka_keyfini_2014, title = {Keyfini {Sürmekten} {Kurtarmaya}: Şiddetin {Sona} {Ermesi} İçin {Eğitim}}, volume = {3}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, shorttitle = {Keyfi̇ni̇ {Sürmekten} {Kurtarma}}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/28235/299765}, abstract = {Bunca yıldır din eğitimi vermiş olmanın getirdiği tecrübeyle, şu iki zıt kutbu gergin tutma kararlılığım doğrulanmış olmaktadır: güzellik ve şiddet. Öğrencilerin yaşadığı ve hayat hikâyelerini deneyimlediği ortamlara istinaden, bu iki paralel ve tezat gerçeklik tecrübesinin tam ortasında yaşadığımızın hayli farkındayım. Hayatın kopukluk, değer kaybı ve bir şiddet kültürünün geçerli olduğu zehirli bir çevrede yaşanmasına sebep olan bazı baskıcı toplumsal gerçeklikler vardır. Bu muhtelif ortamların gençlerin eğitimindeki etkisini fark etmek, üst düzey bir kavrayış gerektirmiyor. Parçalanmış aileler, yoksulluk, şiddet ve diğer eşitsizliklere ilaveten, dehşet verici bir ahlaki belirsizlik dünyasında; katliamları ihtiva eden acıyı azaltmak ve insan haklarını korumak için neredeyse hiçbir şey yapılamazmış gibi görünen bir dünyada yaşamaktayız. Bazılarına mültecilerin, harap olmuş evlerin, ölü bebeklerin, kirletilmiş çevrelerin çarpıcı görüntülerinin hepsi gerçekdışı görünmektedir. Diğerleri için ise, bu görüntüler sersemleticidir; ancak sonrasında gelen çaresizlik hissi başlarını başka bir tarafa çevirmelerine neden olur (Greene 1995, 122).}, language = {tr}, number = {6}, urldate = {2024-11-28}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Durka, Gloria}, translator = {Üzümcü, Muzaffer}, year = {2014}, note = {Translators: \_:n353 Translators: \_:n353 Number: 6 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {161--167}, } @article{toklu_psiko_2014, title = {Psiko 101}, volume = {3}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/28235/299766}, abstract = {Wisconsin Üniversitesi Sanat ve İletişim Sanatları bölümünden mezun olan Paul Kleinman, insan zihninin keşfi için pratik ve eğlenceli bir el kitabı olarak nitelendirilen Psiko 101 adlı eserini kaleme alma sebebini kitabın arka kapağında şu sözlerle ifade ediyor: “Ders kitapları kayda değer psikoloji kuramlarını, prensiplerini ve hatta deneyleri öyle sıkıcı hale getirdi ki, Freud bile bu uygulamalardan koşarak kaçardı. Psiko 101 , sıkıcı detayları ve istatistikleri ayıklıyor ve onun yerine size, ilginizi çekip meşgul edecek ve merak uyandıracak psikoloji dersleri veriyor…” Psikolojinin tarihini, prensiplerini ve psikoloji kuramlarını anlatan kitapların bazılarında gerçekten anlaşılması zor kavramlar yer almakta, okuyucuyu sıkacak detaylara girilebilmektedir. Tanıtımını yaptığımız Psiko 101 adlı kitap sıkıcı detaylardan arındırılarak, zevkle okunacak bir şekilde hazırlanmıştır. Kitabın Giriş kısmında yazar, psikolojinin ne anlama geldiğini açıklayarak, psikolojinin köklerinin Antik Yunan filozoflarına dayansa da, 1879 yılında William Wundt’un psikoloji laboratuvarını kurmasıyla bu alandaki çalışmaların başladığını belirtmiştir. O tarihten beri psikolojinin hızla genişleyerek, bilimsel çalışmalarla örtüşen farklı bir bilim haline geldiğini ifade etmektedir.}, language = {tr}, number = {6}, urldate = {2024-11-28}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Toklu, Gülüzar}, year = {2014}, note = {Number: 6 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {169--174}, } @article{isik_din_2014, title = {Din {Psikolojisi}}, volume = {3}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/28235/299767}, abstract = {Din ile olumlu veya olumsuz bir bağı bulunan “insanı, psikolojik bakımdan anlama çabası” olan Din Psikolojisi; bireylerin ruhsal yaşayış ve davranışlarında ortaya çıkan dini olguyu anlama, tasvir etme ve en genel kavramsal çerçevelerle ifade etme amacı güder. Son üç dört asırdır toplumsal hayattaki yeri ve etkinliğinde nispi bir azalma görülse de hala bireylerin anlam dünyalarında en etkili ve en derin güç olarak kalmaktadır din... Aydınlanma Felsefesi’nin etkisiyle dinin kurumsal, geleneksel ve otoriteye bağlı yapısı zayıflarken; bireysel, bilinçli, derinlikli ve manevi yönü ağır basan “dindarlık modelleri” gelişmiştir. Kişiyi ve dinin kişi üzerindeki dini tecrübeyi ele alırken birey merkezli bir araştırma metodunu takip eden Din Psikolojisi; bireysel dindarlığın çeşitliliğini, gelişim ve dönüşümlerini, dini inanç ile kişiliğin etkileşimini açıklayacak modellere başvurur. Din Psikolojisi bir yandan dinin, insan davranış ve tutumları üzerindeki etkiyi incelerken diğer yandan kişinin çeşitli arzu, duygu, karakter ve kişilik yapısının, tutum ve davranışlarının dini inanç ve kavrayış üzerindeki etkilerini de araştırma konusu yapar. Yani Psikoloji, amacı gereği din gibi peşin hükümler ortaya koymak yerine insanı anlamaya, insanın duygularına farazi kavramlarla yakınlaşmaya çalışır.}, language = {tr}, number = {6}, urldate = {2024-11-28}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {İşık, Hakan}, year = {2014}, note = {Number: 6 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {175--182}, } @article{koc_iki_2015, title = {İki {Devir} {Bir} {Muallim}: {Mahmud} {Celaleddin} Ökten}, volume = {4}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, shorttitle = {İki̇ {Devi}̇r {Bi}̇r {Mua}}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/28234/299754}, abstract = {Bu makalenin kahramanı Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinin zor zamanlarını muzdarip bir münevver olarak yaşamış Mahmud Celaleddin Ökten’dir. Onu makalenin kahramanı yapan, açılışından günümüze eğitim sistemimiz içerisinde çok önemli bir yeri olan İmam Hatip Okullarının kuruluşu ve gelişmesindeki başat rolü yanında, hayatının son günlerine kadar öğrenmeye ve öğretmeye devam eden hocalığı ve çok değerli insanlar yetiştiren muallim kimliğidir.}, language = {tr}, number = {7}, urldate = {2024-11-28}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Koç, Ahmet and Öztürk, Hatice}, year = {2015}, note = {Number: 7 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {7--64}, } @article{yilmaz_adem_2015, title = {Âdem İle {Havva}’nın {Yeryüzünde} İşledikleri İddia {Edilen} İlk {Günah}: Şirk (a’râf {Sûresi}, 189-190. Âyetler {Bağlamında})}, volume = {4}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, shorttitle = {Âdem İle {Havva}’nin {Yeryüzünde} İşledi̇kleri̇ İddi̇a {Edi}̇len İ}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/28234/299757}, abstract = {Bu makalede, Kur’an’da insanın ilk yaratılışına işaret edilerek, “Sizi bir tek nefisten yaratan ve gönlünün huzura kavuşacağı eşini de ondan var eden Allah’tır” ilâhî hitaptan (A’râf, 7/189) hareketle, âyette geçen “nefs-i vâhide/bir tek nefis” ve “zevc/eş” kavramlarıyla kimlerin kastedildiği incelenmiştir. Zira söz konusu âyette geçen “nefs-i vâhide” ve “zevc” kavramlarıyla, ilk insan Âdem ile onun eşi Havva kastedildiği takdirde, bir sonraki 190. âyette geçen, “Fakat (Allah) onlara kusursuz bir çocuk verince, kendilerine verdiği bu çocuk hakkında şirke düştüler” sözüyle bu çiftlerin aynı zamanda şirke düştükleri söylenmiş olmaktadır.}, language = {tr}, number = {7}, urldate = {2024-11-28}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Yılmaz, Muhammet}, year = {2015}, note = {Number: 7 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {65--101}, } @article{naziroglu_halkin_2015, title = {Halkın {Kur}’an {Kurslarına} {Yönelik} {Tutumları} Üzerine {Betimsel} {Bir} {Araştırma}: {Of} {Bölgesi} Örneği}, volume = {4}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, shorttitle = {Halkin {Kur}’an {Kurslarina} {Yöneli}̇k {Tutumlari} Üzeri̇ne {Beti}̇msel {Bi}̇r {Araşt}}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/28234/299758}, abstract = {Bu çalışma, Trabzon Of ilçesinde yaşayan insanların Kur’an Kurslarına yönelik tutumları ve bu kurslardan beklentileri üzerine yapılmış bir alan araştırmasıdır. Araştırmada, betimsel tarama modeli kullanılmıştır. Of ilçe merkezinde ve mahallelerinde yaşayan 42.405 kişi araştırmanın evrenini, bu evren içerisinden basit tesadüfi örneklem alma yöntemiyle farklı yaş gruplarından seçilen toplam 284 kişi araştırmanın örneklemini oluşturmaktadır. Veri toplama aracı olarak kişisel bilgi anketi ve Likert tipi dereceleme ölçeği kullanılmıştır. Araştırma sonucundan; bölgedeki kursların, öğrenci kaynağı bakımından önemli oranda dışa (il dışına) bağımlı olduğu, bölge insanının, kursları öğrenci açısından eskisi gibi beslemediği, katılımcıların tamamına yakınının teorik olarak Kur’an-ı Kerim’in öğrenilmesine ve Kur’an öğretimine yönelik olumlu bir tutuma sahip olduğu, ancak bu teorik ilginin önemli oranda uygulamaya yansımadığı anlaşılmaktadır. Çalışmada katılımcıların yarıdan fazlasının Kur’an kurslarındaki eğitim ve öğretimi yeterli görmedikleri, müfredatın aksine sadece Kur’an eğitimi verilmesinin önemli bir problem olduğu sonucuna varılmıştır. Her şeye rağmen Kur’an kurslarında yetişen insanların daha edepli, daha çalışkan ve daha başarılı oldukları konusunda yöre halkının yüksek düzeyde hemfikir olması dikkat çekici sonuçlar arasında yer almaktadır.}, language = {tr}, number = {7}, urldate = {2024-11-28}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Nazıroğlu, Bayramali and Vahapoğlu, Vahap}, year = {2015}, note = {Number: 7 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {103--140}, } @article{en-nabi__2015, title = {أَحْلَامُ فَتْرَةِ النَّقَاهَةِ مُقَارَبَة نقدية فــي البِنْيَـة التَّشْكِيلِيَّةِ وَالرَّمْزِيَّة}, volume = {4}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/28234/299759}, abstract = {تحاول هذه الدراسة الاشتغال على نصّ «أحلام فترة النقاهة» للكاتب نجيب محفوظ، للتعرُّف على آليات التشكيل التي اعتمدها محفوظ في العمل، كاشفًا عن الدلالة الرمزية التي يهدف إليها محفوظ من وراء هذه الأحلام، وعلاقتها بالجانب السيري في حياته. كما سعت هذه الدراسة في أحد جوانبها، على المُقارنة بين أصداء السيرة الذاتية، وأحلام فترة النقاهة، ووشائج الاتصال، ونقاط الاختلاف بين العملين. وقد كشفت هذه الدراسة من خلال توخيها منهج التفكيك في تحليل النصوص، عن الأبعاد الفلسفية التي كلّل بها محفوظ عمله، ومدى انشغال محفوظ بالواقع السياسي، والاجتماعي أيضًا، وكذلك رؤية محفوظ للحياة ونقيضه الموت.}, language = {ar}, number = {7}, urldate = {2024-11-28}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {En-nabi, Memduh}, year = {2015}, note = {Number: 7 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {141--172}, } @article{dahlsgaard_shared_2015, title = {Shared {Virtue}: {The} {Convergence} of {Valued} {Human} {Strengths} {Across} {Culture} and {History}}, volume = {4}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, shorttitle = {Shared {Virtue}}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/28234/299760}, abstract = {Positive psychology needs an agreed-upon way of classifying positive traits as a backbone for research, diagnosis, and intervention. As a 1st step toward classification, the authors examined philosophical and religious traditions in China (Confucianism and Taoism), South Asia (Buddhism and Hinduism), and the West (Athenian philosophy, Judaism, Christianity, and Islam) for the answers each provided to questions of moral behavior and the good life. The authors found that 6 core virtues recurred in these writings: courage, justice, humanity, temperance, wisdom, and transcendence. This convergence suggests a nonarbitrary foundation for the classification of human strengths and virtues.}, language = {en}, number = {7}, urldate = {2024-11-28}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Dahlsgaard, Katherine and Peterson, Christopher and Seligman, Martin E. P.}, translator = {Kandemir, Fatih}, year = {2015}, note = {Translators: \_:n394 Translators: \_:n394 Number: 7 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {173--201}, } @article{vanli_misli_2015, title = {Mislî {Divanı}}, volume = {4}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/28234/299761}, abstract = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi {\textbar} Cilt: 4 Sayı: 7}, language = {scheme="ISO639-1"}, number = {7}, urldate = {2024-11-28}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Vanlı, Murat}, year = {2015}, note = {Number: 7 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {203--206}, } @article{yavuz_gazzalihikmetanlami_2015, title = {Gazzâlî’de {Hikmet}’in {Anlamı} ve {Yorumu}}, volume = {4}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/28233/299747}, abstract = {Gazzali’nin anahtar kavramlarından biri olan hikmet, onun düşünce dünyasında ve kendi metedolojisi bağlamında anlaşılması gerekir. Aksi takdirde onun bu kavrama yüklediği anlamın paradoks içerdiği sonucuna varılabilir. Makalemizde onun hikmete yüklediği anlamları ve bu çerçevede Allah’ın hikmetini nasıl değerlendirdiğini ortaya koymaya çalıştık.}, language = {tr}, number = {8}, urldate = {2024-11-28}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Yavuz, Salih Sabri}, year = {2015}, note = {Number: 8 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {7--23}, } @article{yildiz_fazlullah_2015, title = {Fazlullâh {Moral}’in İki {Mesnevîsi}̇: {Ta}’ziye-{Nâme} {Ve} {Vefât}-{I} {Nebî}}, volume = {4}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, shorttitle = {Fazlullâh {Moral}’in İki̇ {Mesnevî}}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/28233/299748}, abstract = {Çalışmanın konusu, Osmanlı’nın son dönemleriyle Cumhuriyet döneminin ilk yıllarını idrak etmiş, Erzurum Kongresi’ne de Sivas delegesi olarak katılmış olan Fazlullâh Moral Efendi’nin kaleme aldığı Ta’ziye-nâme ve Vefât-ı Nebî isimli mesnevileridir. Adlarından da anlaşılacağı üzere söz konusu mesneviler, hayatın kaçınılmaz gerçeklerinden biri olan ölüm hadisesini ve bu gerçek karşısında insanoğlunun göstermiş olduğu tutum ve hissettiği duygularını konu almaktadır. Makalede önce şairin hayatı ve eserleri hakkında ana hatlarıyla bilgi verilecek, ardından eserlerin tanıtımı yapılacak, son olarak eserlerin günümüz alfabesiyle metinleri verilecektir.}, language = {tr}, number = {8}, urldate = {2024-11-28}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Yıldız, Alim}, year = {2015}, note = {Number: 8 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {25--42}, } @article{kizilgecit_ilahiyat_2015, title = {İlahiyat {Fakültesi} Öğrencilerinin {Değer} {Yönelimleri} ve {Dindarlık}-{Değer} İlişkisi ({Rize} Örneği)}, volume = {4}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/28233/299749}, abstract = {İnsanın varlık yapısının ve manevi dünyasının anlaşılmasında ve açıklanmasında değerler büyük bir öneme sahiptir. Özellikle değer kaybının yaşandığı günümüz dünyasında, gençlerin değer algısını belirlemek, hangi değerlerin hayatlarına yön verdiğini tespit etmek oldukça önemlidir. Buna binaen, Rize, RTEÜ İlahiyat Fakültesi’nde öğrenim gören öğrencilerin değer yönelimlerinin tespiti ve bazı demografik değişkenlerin değerler üzerinde etkisi olup olmadığı belirlenmeye çalışıldı. Araştırmamızda öncelikle ölçme araçlarının iç tutarlık analizi sonuçları aktarılacak. Ardından demografik değişkenlerle değer ve dindarlık yönelimlerine ait bulgular ve yorumlar aktarılacaktır. Daha sonra dindarlık ve değer alt boyutları arasındaki ilişkilerle ilgili bulgulara yer verilecektir.}, language = {tr}, number = {8}, urldate = {2024-11-28}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Kızılgeçit, Muhammed and Acuner, Hacı Yusuf and Toklu, Gülüzar}, year = {2015}, note = {Number: 8 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {43--84}, } @article{sulaiman__2015, title = {العناصر الفاعلة في إنتاج المعنى}, volume = {4}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/28233/299750}, abstract = {ملخص: تشترك عناصر لغوية عدة في إنتاج الدلالتين العامة والخاصة للنص، بدءاً بالصوت ومروراً بالبنية الصرفية والتركيب النحوي، وانتهاء بالنص كاملاً محفوفاً بمختلِف القرائن الفاعلة في إنتاج المعنى. فاللغة ليست مجموعة من الألفاظ بل هي مجموعة من العلاقات. والظاهرة اللغوية لا تتوضح ولاينجلي المعنى المراد لها من خلال المعاجم اللغوية، التي تكتفي غالباً بذكر بعض المعاني بالاعتماد على بعض السياقات. وإنما يكون المعجم هو الأصل في تحديدها، إذا لم يرد اللفظ في نص محدّد، ضمن سياق معيّن. فَحُسن الكلام أو رداءتُه لايرجعان إلى الألفاظ من حيث هي ألفاظ مستقلة عن سواها، وإنما يرجعان إلى طريقة نظمها، وارتباط بعضها ببعض. فهذا البحث يحاول الوقوف على العناصر (الصوتية والنحوية والسياقية والصرفيّة) التي تشترك فيما بينها لتعطي المعنى المراد من البنية أو التركيب وصولاً إلى إدراك المعنى المراد من نص ما.}, language = {ar}, number = {8}, urldate = {2024-11-28}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Sulaıman, İbrahim}, year = {2015}, note = {Number: 8 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {85--98}, } @article{yildirim_selim_2015, title = {Selim {Mahlaslı} {Bir} Şaire {Ait} {Mukaddimetü} {Li}̇'s-{Salât} İsimli {Mesnevi}}, volume = {4}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/28233/299751}, abstract = {Eski Türk edebiyatının en belirgin özelliklerinden birisi de muhteva açısından dinî bir karakter taşımasıdır. Klasik edebiyat şairleri bir yandan yazdıkları eserleri dinî muhteva ile zenginleştirirken diğer yandan da dinî içerikli mensur eserleri, daha ziyade kolay öğrenilmesini ve ezberlenmesini sağlamak amacıyla manzum olarak ifade etmişlerdir. Bu anlamda akaid, tarih, lugat, fıkıh gibi konularda manzum olarak yazılmış çok sayıda eser bulunmaktadır. Edebî ıstılahta; inanç, ibadet ve ahlak gibi temel dinî bilgileri öğretmek amacıyla kaleme alınan eserlere “Manzum İlmihal”, sadece namazı konu alan eserlere ise “Şurût-ı Salât” adı verilmektedir.Bu araştırmanın konusu; kaynaklarda şahsiyeti hakkında herhangi bir bilgiye rastlanılmayan Selîm mahlaslı bir şaire ait Mukaddimetü li’s-Salât isimli mesnevîdir. Çalışmada gusül, abdest ve namaz hakkında bilgilerin yer aldığı mesnevînin metni günümüz alfabesiyle verilmeden önce şair ve eserle ilgili bazı değerlendirmelerde bulunulacaktır.}, language = {tr}, number = {8}, urldate = {2024-11-28}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Yıldırım, Yusuf}, year = {2015}, note = {Number: 8 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {99--138}, } @article{elmaci_istanbullu_2015, title = {İstanbullu {Eşref} {Divanı}’nda {Rind} {Ve} {Zahid} {Ti}̇pleri}, volume = {4}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/28233/299752}, abstract = {Klasik Türk şiirinde rind ve zahid tipleri arasında bir çatışma vardır. Divan şairleri rindane şiirler yazmış ve zahid tipini karşılarına almışlardır. Zahid medrese ehli olup aklı öncelerken, rind tekke (meyhane/harabat) ehlidir ve onun için gönül ön plandadır. Rind tipi dürüst, tokgözlü, korkusuzdur ve dıştan çok öze önem verir. Diğer yandan, zahid tipi ise olgunlaşmamış, dinin özünden habersiz kimsedir. Aynı zamanda nasihatçi, sıkıcı, dedikoducudur. Bu çalışmamızda rind ve zahid tipleri üzerine genel değerlendirme yaparak bir 19. Yüzyıl’da telif edilmiş İstanbullu Eşref Divanı’ndaki rind ve zahid tipleri hakkındaki beyitlerden örnekler derleyecek ve izahları ile sunmaya çalışacağız.}, language = {tr}, number = {8}, urldate = {2024-11-28}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Elmacı, Betül}, year = {2015}, note = {Number: 8 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {139--162}, } @article{battal_yeni_2015, title = {Yeni {Dini} {Hareketler}: {Tarihsel}, {Teorik} ve {Pratik} {Boyutlarıyla}}, volume = {4}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, shorttitle = {Yeni {Dini} {Hareketler}}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/28233/299755}, abstract = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi {\textbar} Cilt: 4 Sayı: 8}, language = {scheme="ISO639-1"}, number = {8}, urldate = {2024-11-28}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Battal, Emine}, year = {2015}, note = {Number: 8 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {193--200}, } @article{tetik_vatandaslik_2015, title = {Vatandaşlık ve {Din} {Eğitimi}}, volume = {4}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/28233/299756}, abstract = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi {\textbar} Cilt: 4 Sayı: 8}, language = {scheme="ISO639-1"}, number = {8}, urldate = {2024-11-28}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Tetik, İlhan}, year = {2015}, note = {Number: 8 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {201--209}, } @article{battal_uluslararasi_2015, title = {Uluslararası {Din} ve Şiddet {Sempozyumu} İzlenimleri}, volume = {4}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/28233/299753}, abstract = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi {\textbar} Cilt: 4 Sayı: 8}, language = {scheme="ISO639-1"}, number = {8}, urldate = {2024-11-28}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Battal, Emine}, year = {2015}, note = {Number: 8 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {163--192}, } @article{karaca_karaca-kandemir_2016, title = {Karaca-{Kandemir} {Umut} Ölçeği (kkuö)}, volume = {5}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/28232/299740}, abstract = {Bu çalışma kültürümüze özgü bir umut ölçeği geliştirmek için gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın verileri, 2014-2015 öğretim yılında Erzincan Üniversitesi’nde öğrenim gören toplam 1209 öğrenciden elde edilmiştir. Geliştirilen ölçek, hedefe yöneliklik; umut ve anlamlılık; kararlılık olmak üzere 3 alt boyuttan oluşmaktadır. Birinci boyutta 5 madde, ikinci ve üçüncü boyutlarda 4’er madde bulunmaktadır. Ölçeğin psikometrik özellikleri için iç tutarlılık, test-tekrar test, doğrulayıcı faktör analizi ve ölçüt bağıntılı geçerlilik yöntemleri kullanılmıştır. Ölçüt bağıntılı geçerlilik için Snyder’in Sürekli Umut Ölçeği ile Scheier ve Carver’in Yaşam Yönelim Testi kullanılmıştır. Ölçeğin Cronbach Alfa tutarlılık katsayısı .82, test-tekrar test güvenirlik katsayısı ise (r =.89; p {\textless} 0.01) olarak hesaplanmıştır. 13 maddelik Karaca-Kandemir Umut Ölçeği’nin faktör analizi sonrası ölçeğin toplam varyansın \% 55.353’ünü açıklayan 3 faktörlü bir yapı oluşturduğu görülmüştür. Yapılan analizler sonucunda ölçeğin geçerli ve güvenilir bir ölçme aracı olduğu sonucuna ulaşılmıştır.}, language = {tr}, number = {9}, urldate = {2024-11-29}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Karaca, Faruk and Kandemir, Fatih}, year = {2016}, note = {Number: 9 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {7--34}, } @article{yildirim_inanc_2016, title = {İnanç {Amel} {Ve} {Ahlâk} {Ekseninde} {Kur}’an’da {Zulüm} {Kavramı}}, volume = {5}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/28232/299741}, abstract = {Zulüm, Kur’an-ı Kerim’de en çok kullanılan kavramlardandır. İtikadî, amelî ve ahlâkî anlam anlam alanına sahip olan zulüm kavramı, bir şeyi hak etmediği yere koymak, haksızlık etmek, haddi aşmak, eziyet ve işkence etmek, aydınlık ve nurun zıddı olan karanlık gibi anlamlara gelmektedir. Zulüm Kur’an’da sevilmeyen, en ağır şekilde yerilen, ağır cezalar öngörülen bir haksızlık eylemidir. Kur’an’ın en üst değer kabul ettiği adâletin zıddı anlamında en değersiz eylem zulümdür. Zulüm hiçbir varlık için kabul edilemez bir hak ihlâlidir. Zulüm, Kur’an’da toplumların yok edilme sebebidir}, language = {tr}, number = {9}, urldate = {2024-11-29}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Yıldırım, Duran Ali}, year = {2016}, note = {Number: 9 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {35--67}, } @article{turhan_buharinin_2016, title = {Buhârî’ni̇n {Ehl}-İ {Bid}‘at {Râvileri} İle İlgili {Metodu}}, volume = {5}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/28232/299742}, abstract = {Buhârî (ö. 256/870) et-Târîhu’l-kebîr, et-Târîhu’l-evsat ve ed-Duafâu’s-sagîr adlı eserleri ile ricâl ve cerh-ta‘dîl ilimlerinde mühim bir yer edinmiş ve bu ilimlerde otorite kabul edilmiştir. Bu nedenle Buhârî’nin cerh-ta‘dîl metodunu tespitte onun Ehl-i bid‘at râvileri ile ilgili tavrını ortaya koymak önem arz etmektedir. Buhârî ricâlle ilgili tasnif ettiği mezkûr eserlerinde Ehl-i bid‘at râvilerini değerlendirmiş ve belirlediği kriterlerle değerlendirdiği söz konusu bu râvilerin bir kısmından rivayet etmiş bir kısmından ise rivayet etmemiştir. Bu çalışmada Buhârî’nin Ehl-i bid‘at râvileri hakkındaki metodu incelenirken hicrî ikinci asır ricâl tenkidinde otorite olarak kabul edilen münekkitlerin Ehl-i bid‘at olarak değerlendirdikleri râvilere karşı Buhârî’nin metodu karşılaştırmalı bir yöntemle incelenmiş ve bu râvilerin el-Câmi‘u’s-sahîh’te yer alıp almadığı tetkik edilmiştir.}, language = {tr}, number = {9}, urldate = {2024-11-29}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Turhan, Halil İbrahim and Taş, Mustafa}, year = {2016}, note = {Number: 9 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {69--116}, } @article{mollaibrahimoglu_ebussuud_2016, title = {Ebussuud {Efendi}'nin {Tefsirinde} {Kıraat} {Tasavvuru}}, volume = {5}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/28232/299743}, abstract = {Kur’ân’ın anlaşılmasına yönelik çabalar, ilk dönemlerden itibaren müfessirlerin gündeminden hiç düşmemiştir. Hiç şüphesiz kıraatler, Kur’ân’ın anlaşılması için önemli bir malzeme niteliğine sahiptir. Çünkü kıraat vecihlerinin bir kısmı, ayetlerin anlamını zenginleştirmekte, anlamın daha net bir şekilde ortaya çıkmasına yardımcı olmaktadır. Bu yönüyle kıraatler, çoğu müfessir tarafından Kur’ân’ın yorumunda mutlaka göz önünde bulundurulmuştur. Osmânlı dönemi müfessirlerinden olan Ebussuud Efendi de, İrşâdü’l-‘akli’s-selîm ilâ mezâya’l-Kitâbi’l-Kerîm adlı eserinde, sahih olsun şâz olsun birçok kıraate temas etmiş, tefsîrî mânada onlardan istifade etme yoluna gitmiştir. Müellifin tefsirinde yer alan kıraatleri çeşitli açılardan değerlendirmek mümkün olmakla beraber bu makalede, sahih kıraatlerin tespiti için ileri sürülen, senet, Mushaf hattı ve Arap dili esaslarından hareket edilerek, müellifin kıraat tasavvuru ortaya konmaya çalışılacaktır.}, language = {tr}, number = {9}, urldate = {2024-11-29}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Mollaibrahimoğlu, Süleyman and Taşpınar, Kadir}, year = {2016}, note = {Number: 9 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {117--152}, } @article{genc_hz_2016, title = {Hz. {Aişe}’nin {Ravileri} ve {Rivayet} {Metodu}}, volume = {5}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/28232/299744}, abstract = {Biz bu makalede Hz. Aişe’nin kendisinden ilim almış talebelerini Ahmed b. Hanbel’in Müsned’i çerçevesinde ele aldık. Çalışmada ilk olarak Hz. Aişe’nin ravileri; tabakaları, cerh-ta’dil durumları, Hz. Aişe’den kaç aktardıkları hadis miktarı, ulaşabildiysek ölüm yılları da belirtilerek değerlendirilmiştir. Ayrıca hanım ve erkek raviler, müphem raviler ayrı başlıklar altında sınıflandırılmış ve her ravi grubu alfabetik olarak sıralanmıştır. Ardından Hz. Aişe’nin, ravileri ile diyalogları bağlamında hangi durumlarda hadis rivayet ettiğini tespit ederek onun rivayet metodunu değerlendirdik.}, language = {tr}, number = {9}, urldate = {2024-11-29}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Genç, Zeynep}, year = {2016}, note = {Number: 9 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {153--195}, } @article{karadeniz_turkiyenin_2016, title = {Türkiye’nin İlahiyat {Sorunu}}, volume = {5}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/28232/299745}, abstract = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi {\textbar} Cilt: 5 Sayı: 9}, language = {scheme="ISO639-1"}, number = {9}, urldate = {2024-11-29}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Karadeniz, İrfan}, year = {2016}, note = {Number: 9 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {197--201}, } @article{murat_imanin_2016, title = {İmanın {Psikolojik} {Yapısı}}, volume = {5}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/28232/299746}, abstract = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi {\textbar} Cilt: 5 Sayı: 9}, language = {scheme="ISO639-1"}, number = {9}, urldate = {2024-11-29}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Murat, Ayşe}, year = {2016}, note = {Number: 9 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {203--211}, } @article{karsli_dilde_2016, title = {Dilde {Anlam} ve {Karine} İlişkisi}, volume = {5}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/28231/299732}, abstract = {Anlam, diğer alanlarda olduğu gibi dilbilimde de çok önemli bir kavramdır. Anlamla birlikte anlama eyleminin de mahiyetini belirleyen dil-içi ve dil-dışı öğeler araç olmaları itibariyle karine hükmündedir. Anlamı belirlediği ölçüde önem kazanan ve işlevi azaldığı ölçüde ihmal edilebilir olan, anlamın ve anlama eyleminin selameti için araçsallaştırılan her şey karine olabilir. Bu çalışmamızda anlam ve karine arasındaki irtibatı irdelemeye çalışacağız.}, language = {tr}, number = {10}, urldate = {2024-11-29}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Karslı, İlyas and Kaplan, Ahmet}, year = {2016}, note = {Number: 10 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {7--27}, } @article{sungur_postmodern_2016, title = {Postmodern {Yoksulluk} {Karşısında} {Dindar} {Tavrına} {Dai}̇r {Sosyolojik} {Bir} {Araştırma}}, volume = {5}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/28231/299733}, abstract = {Postmodern tüketim anlayışı en ücra bölgeleri dahi etkiler olmuştur. Herkesin tüketime teşvik edildiği bir ortamda, yoksullar bu yarışta geri bırakılmaktadır. Çünkü onlar tüketim için gerekli şartları yerine getiremeyen gruplardır. Yoksulları dikkate alması beklenen dindarlar, son dönemlerde bu görevlerini yerine getirmedikleri iddiasıyla eleştirilmektedir. Bu makale, dindarların postmodern tüketim karşısında ne tür bir tavır takındıklarını görmek için yapılan yerel bir alan araştırmasını içermektedir. Araştırma Rize İl merkezinde yaşayan ve çalışan otuz dindar katılımcıyla, mülakat tekniği kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Örneklem beş vakit namazını kılan, orucunu tutan ve diğer dini ibadetlerini yerine getiren dindarlardan müteşekkildir. Örnekleme sorulan sorular, kendileri hakkında değil, daha çok diğer dindarların sosyal davranışlarına yönelik yorumları içermektedir. Araştırma sonucuna göre; zenginleşen dindarların zekatlarını vermedikleri, fakir ve yoksulları unuttukları, toplumun diğer bireylerinden kendilerini daha seçkin ve üstün gördükleri, sahip oldukları zenginlikle gösteriş yaptıkları gibi düşünceler ortaya çıkmıştır}, language = {tr}, number = {10}, urldate = {2024-11-29}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Sungur, Erol}, year = {2016}, note = {Number: 10 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {29--64}, } @article{bayer__2016, title = {التعريف بكتاب منار سبل الهدى وعقيدة أهل التقى لعبد الله القلعي وتحقيق مقدمته من النسخة اليتيمة}, volume = {5}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/28231/299734}, abstract = {يشمل هذا المقال على التعريف بكتاب منار سبل الهدى وعقيدة أهل التقى، لعبد الله بن خليل بن الفرج القلعي (760-833/ 1359-1430) وتحقيق مقدمته من النسخة اليتيمة الموجودة في مكتبتنا العائلية. يستهدف الكتاب شرح أقوال الغزالي المحتوية على قواعد العقائد بإطار الوسائل والمقاصد في ترتيب المقدمة والمهمات والتتمة. والملحوظ من الدراسة أن المنار ليس كتابًا في علم العقيدة بمعناه المألوف فحسب بل إنه كتاب عقيدة ممزوج بالرقائق والأخلاق والقيم الإسلامية.}, language = {ar}, number = {10}, urldate = {2024-11-29}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Bayer, İsmail}, year = {2016}, note = {Number: 10 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {65--98}, } @article{alpaydin_kurda_2016, title = {Kur’an’da {Allah}-İnsan İlişkisinin {Müşahhas} {Bir} Örneği: {Muvâfakat} {Hâdisesi}}, volume = {5}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, shorttitle = {Kur’an’da {Allah}-İnsan İli̇şki̇si̇ni̇n {Müşahhas} {Bi}̇r}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/28231/299736}, abstract = {Makalemizde Allah-İnsan, Vahiy-Vâkıa ilişkisinin bir tezâhürü olan muvâkafat hadisesini ele alacağız. Bu bağlamda hadisenin vukû bulabilirliğine delil teşkil edebilecek mahiyette gördüğümüz birtakım argümanları tahlil edeceğiz. İslam tarihinin verileri ışığında temellendireceğimiz meseleyi, bu hadisenin sembol ismi Hz. Ömer’in muvâfakatlerinin sıralanması ile tamamlayacağız.}, language = {tr}, number = {10}, urldate = {2024-11-29}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Alpaydın, Mehmet Akif}, year = {2016}, note = {Number: 10 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {99--136}, } @article{koseoglu_darul-iftail-misriyye_2016, title = {Dâru’l-İftâi’l-{Mısriyye} {Ve} {Kur}’an’la İlgili {Bazı} {Yaklaşımları}}, volume = {5}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/28231/299737}, abstract = {Mısır Müftülüğü olarak da bilinen Dâru’l-İftâ İslam aleminde yer alan en eski fetva kurumlarından biridir. Buna bağlı olarak kurumun teşkilatlanması ve yaptığı hizmetler de oldukça gelişmiştir. Dâru’l-İftâ’nın faaliyetleri sadece Mısır ile sınırlı olmayıp, aynı zamanda farklı İslam ülkelerinden gelen öğrencilere fetva eğitimi de vermektedir. Ayrıca kurum, farklı İslam ülkelerinden yöneltilen dini sorulara da cevap vermektedir. Bu çalışmada, Dâru’l-İftâ’nın tanıtımı yapılacak, sorulara verdiği cevaplarda takip ettiği ilkeler tespit edilecek, Kur’an ve tefsir ile ilgili bazı yaklaşımları ele alınacaktır.}, language = {tr}, number = {10}, urldate = {2024-11-29}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Köseoğlu, Bayram}, year = {2016}, note = {Number: 10 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {137--169}, } @article{isik_yalnizlik_2016, title = {Yalnızlık {Umutsuzluk} ve {Dindarlık} Üzerine {Psiko}-{Sosyal} {Bir} Çalışma}, volume = {5}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/28231/299738}, abstract = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi {\textbar} Cilt: 5 Sayı: 10}, language = {scheme="ISO639-1"}, number = {10}, urldate = {2024-11-29}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Işık, Hakan}, year = {2016}, note = {Number: 10 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {171--178}, } @article{karadeniz_islam_2016, title = {İslam {Düşüncesinde} {Felsefe} {Eleştirileri}}, volume = {5}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/28231/299739}, abstract = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi {\textbar} Cilt: 5 Sayı: 10}, language = {scheme="ISO639-1"}, number = {10}, urldate = {2024-11-29}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Karadeniz, İrfan}, year = {2016}, note = {Number: 10 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {179--186}, } @article{demir_cem_2017, title = {Cem {Dergisi}’ne {Göre} {Alevilik}’te {Sosyal} {Hayat}, {Kurumlar} ve {Gelenekler}}, volume = {6}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/30020/303471}, abstract = {Bu makale Cem Dergisi’ nde sunulan haliyle Alevilik’te sosyal hayat, kurumlar, gelenekler ve ötekilerle ilişkileri konu edinmiştir. Yazarlar arasında tam bir fikir birliği gözükmediği tespit edilmiştir. Sosyal hayatı düzenleyecek kurallar için Kur’an-ı Kerim’in temel alındığı, çok eşliliğin kabul edilmediği, kadının erkekten farklı algılanmadığı ve mirastan eşit pay aldığı belirtilir. Laikliğin inanç hürriyetini temin için devletin görevi olarak savunulduğu görülür. İçkinin haram olmadığı, tavşanın pis güvercinin kutsal oluşu dolayısıyla yenilmediği ifade edilir. Alevi ibadet mekanı cemevlerinin çoğalmayla birlikte gösteri halinde cem yapılmasının bir yozlaşmayı gösterdiği belirtilir. Dedelerin şehir hayatında etkinlik kaybına uğradığı dile getirilir. Şiilik ve Sünnilik ile araya ciddi mesafe konduğu görülür. Sünniliği devletin desteklemesinin sona ermesi ve Alevilerin de merkezi bütçeden pay almasının sağlanması istenir. Alevilerin sağ partilerle aralarının açık sol partilerle ise oldukça yakın olduğu görülür.}, language = {tr}, number = {11}, urldate = {2024-11-29}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Demir, Ahmet İshak and Şanlı, Yaşar}, year = {2017}, note = {Number: 11 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {7--51}, } @article{arslan_kuran-i_2017, title = {Kur’ân-ı {Kerîm}’e {Göre} {Hz}. {Peygamber}’in {Beşeri} Özellikleri}, volume = {6}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/30020/304367}, abstract = {İlk insanın yaratılıp yeryüzünde yaşamaya başlamasıyla birlikte Allah’ın peygamber gönderme süreci de başlamıştır. Gönderilen peygamberlerin en önemli özelliği; insan olmalarıdır. Yüce Allah mesajını açık bir şekilde insanlara ulaştırmak için bu yöntemi tercih etmiştir. Nübüvvet halkasının sonuncusu Hz. Peygamber de kendi halkı içerisinden seçilip gönderilmiştir. Yüce Allah Kur’ân’da bu gerçeği: ‘‘ Ben de sizin gibi bir beşerim ’’ şeklinde tanımlayarak peygamberin türünün ne olduğunu belirtmiştir. Vahiyden beslenen Hz. Peygamber de : ‘‘ Bana Allah’ın kulu ve Rasûlü deyiniz ’’ ifadesiyle kendisini tanımlayarak bu hakikatin Müslümanların zihinlerinde canlı tutulmasını sağlamıştır. Bu makale Kur’ân’ı merkeze alarak objektif veriler çerçevesinde Hz. Peygamber’in insanî özellikler taşıdığını açıklamaya yöneliktir. Yapılan araştırma onun ‘ melek-peygamber ’ değil, ‘ beşer-peygamber ’ olduğu gerçeğini herkesin anlayacağı tarzda ortaya koymaktadır.}, language = {tr}, number = {11}, urldate = {2024-11-29}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Arslan, İhsan}, year = {2017}, note = {Number: 11 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {53--110}, } @article{murat_dini_2017, title = {Dini {Başa} Çıkma ve {Psikopatoloji} İlişkisi ({Rize} Örneği)}, volume = {6}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/30020/307297}, abstract = {Bu araştırmanın amacı, bireylerin dini başa çıkma tarzları ve psikopatolojileri arasında anlamlı bir ilişki olup olmadığını saptamak ve bu değişkenlerin sosyodemografik değişkenler açısından farklılaşıp farklılaşmadığını hem hastalar düzeyinde hem de hasta olmayan kişiler düzeyinde ortaya koymaktadır. Psikiyatride tanısı olan 150 kişi (çalışma grubu) ile herhangi bir psikiyatrik tanı almamış 150 kişi (karşılaştırma grubu) olmak üzere toplam 300 kişi örneklem grubunu oluşturmuştur. Katılımcıların yaş aralığı 17 yaş ve üzeridir. Tüm bireylere demografik form ile birlikte Dini Başa Çıkma Tarzları Ölçeği (DBTÖ) ve SCL-90-R Psikolojik Belirti Tarama Listesi uygulanmıştır. Yapılan T-testi analizlerine göre kontrol grubunun olumlu dini başa çıkma puanı, çalışma grubunun olumlu dini başa çıkma puanına göre anlamlı olarak daha yüksek iken; çalışma grubunun olumsuz dini başa çıkma puanı, SCL-90-R alt test puanları (somatizasyon, okb, depresyon, kişilerarası duyarlılık, anksiyete, öfke-düşmanlık, fobik anksiyete, paranoid düşünceler, psikotisizm, ek skala) ve SCL-90-R toplam puanı kontrol grubu puanlarına göre anlamlı olarak daha yüksek bulunmuştur. Yapılan T-testi ve anova testi sonuçlarına göre, demografik değişkenler açısından da her iki grupta da bir takım farklılaşmalar söz konusudur. Hem psikopatolojisi olan bireyler, hem de sağlıklı bireyler genel olarak dini başa çıkmayı kullanmaktadır. Sağlıklı bireylerin olumlu dini başa çıkmayı, psikopatolojisi olan bireylerin ise olumsuz dini başa çıkmayı daha çok kullanması oldukça önemli bir sonuçtur. Bu bulgudan hareketle, psikopatolojinin daha çok olumsuz dini başa çıkmaya ya da olumsuz dini başa çıkmanın daha fazla psikopatolojiye yol açtığı söylenebilir. Ancak bu çalışma neden sonuç ilişkisi içermediğinden hangisinin doğru olduğuna cevap vermek için elimizdeki bulgular yeterli değildir.}, language = {tr}, number = {11}, urldate = {2024-11-29}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Murat, Ayşe and Kızılgeçit, Muhammed}, year = {2017}, note = {Number: 11 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {111--151}, } @article{naziroglu_turk_2017, title = {Türk {Milli} {Eğitim} {Sisteminde} {Meydana} {Gelen} {Değişikliklerin} {Kur}'an {Kurslarındaki} Öğrenci {Yapısına} {Etkisi}}, volume = {6}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/30020/315724}, abstract = {Bu araştırmanın amacı, özellikle 1980’li yıllardan sonra örgün eğitimde meydana gelen değişiklilerin öğrenci kaynağı açısından Kur’an kurslarına nasıl yansıdığını tespit etmektir. Araştırmada, Kur’an kursu öğreticilerinin, Kur’an kurslarındaki öğrenci kaynağı, farklı dönem ve yaş guruplarında hafızlık yapan öğrencilerin avantaj ve dezavantajlarına ilişkin görüşlerini belirlemek için nitel araştırma modellerinden durum analizi kullanılmıştır. Toplam 30 Kur’an kursu öğreticisiyle yarı yapılandırılmış form kullanılarak gerçekleştirilen görüşmelerden elde edilen veriler, betimsel analizle yorumlanmıştır. Araştırma sonucunda örgün eğitim politikalarının Kur’an kurslarındaki eğitimi öğrenci kaynağı açısından ciddi oranda etkilediği görülmüştür.}, language = {tr}, number = {11}, urldate = {2024-11-29}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Nazıroğlu, Bayramali and Vahapoğlu, Vahap}, year = {2017}, note = {Number: 11 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {153--191}, } @article{john_a_psikoloji_2017, title = {Psikoloji ve {Yeni} {Dini} {Hareketler}}, volume = {6}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/30020/303985}, abstract = {Son yirmi beş yıldır, Yeni Dini Hareketlerde psikolojik çalışmalar sadece psikoloji disiplininde değil aynı zamanda sosyoloji ve dini çalışmalarda da belirgin bir şekilde tartışıldığı görüldü. Farklı disiplin alanlarındaki bilim adamları bu harekete katılan, hareketin içinde kalan veya bu hareketten ayrılmış ve bu harekete katılmış olmanın yaralarını sarmaya çalışan üyelerin zihinsel ve duygusal durumları hakkında -beyin yıkama ihtilafı bağlamında-, enine boyuna tartıştılar. Dahası, yeni dini hareketlerin halk sağlığı için ciddi bir tehdit olup olmadığı konusunun sık sık dergi ve gazetelerde başlık yapılması geri kalan üyelerin eski üyeleri ve ailelerine verilen danışmanlık türünü belirledi ve bu davada tartışmaların konusu oldu.}, language = {tr}, number = {11}, urldate = {2024-11-29}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {John A, Saliba}, translator = {Kızılgeçit, Muhammed and Akbaş, Ahmet and Şen, Mustafa Kemal}, year = {2017}, note = {Translators: \_:n550 Translators: \_:n550 Number: 11 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {193--214}, } @article{arslan_hissi_2017, title = {Hissi {Mucize} {Olarak} {Hz}. {Peygamber}’e İsnad {Edilen} İnşikâku’l-{Kamer} {Hadisesine} {Farklı} {Bir} {Yaklaşım}}, volume = {6}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/32133/321728}, abstract = {Bu araştırmada Hz. Peygamber’e verilen en büyük mucize olarak ifade edilen ‘‘ Şakku’l-Kamer ’’ (Ay’ın yarılması) hadisesi tarih araştırmalarına özgü metodolojik bakış açısıyla işlenmiş ve temel referans kaynağı olarak Kur’ân kullanılmıştır. Bunun yanı sıra tefsir, hadis ve İslâm tarihi kaynaklarından da yararlanılmıştır. Yapılan incelemede ‘‘ İnşakka’l-Kamer ’’ ifadesinin mecazî anlamda ‘‘ Hakikat ayan beyan ortaya çıktı ’’ şeklinde bir deyim olarak kullanıldığı değerlendirmesinde bulunulmuştur. Ayrıca Kur’ân-ı Kerîm’in, Hz. Peygamber’e verilen tek mucize gerçeğinden ve mucize talepleri karşısında Allah Rasûlü’nün, Kur’ânî ifadeyle: ‘‘ De ki: Rabbimi tenzih ederim. Ben ancak rasûl olarak gönderilen bir beşerim ’’ diyerek müşriklerin isteklerini reddetmesinden hareketle ‘‘ Şakku’l-Kamer ’in, anlatıldığı şekilde bir mucize değil, Hz. Peygamber’e uyarlanmış bir kurgu olduğu sonucuna ulaşılmıştır.}, language = {tr}, number = {12}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Arslan, İhsan}, year = {2017}, note = {Number: 12 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {13--48}, } @article{karatas_muderris-muftu_2017, title = {Müderris-{Müftü} {Mehmed} {Kemâleddin} {Harputî}'nin {Kasîde}-i {Tantarâniyye} Şerhi}, volume = {6}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/32133/351370}, abstract = {Mûînüddîn Ebû Nasr Ahmed b. Abdirrezzâk et-Tantarânî el-Merâğî tarafından Büyük Selçuklu Devleti’nin meşhur vezîri Nizâmülmülk’ü medhetme gâyesiyle yazılan Kasîde-i Tantarâniyye san‛atlı dili ve barındırdığı zengin belâgat örnekleri sebebiyle İslâm kültür ve edebiyat tarihinde önemli bir yer tutmuştur. Abartılı sevgi ifâdeleri sebebiyle Hz. Peygamber için yazılmış na‛tleri çağrıştıran kasîde, bazı müelliflerce na‛t olarak kabul edilmiş, bu da onun asırlar boyunca çeşitli mahfillerde okunmasına vesile olmuştur. Arapça, Farsça, Türkçe manzum ve mensûr birçok şerhi yapılan Kasîde-i Tantarâniyye ’nin son şârihlerinden biri Türk-İslâm edebiyatının Osmanlı’daki son temsilcilerinden olan Harputlu (Elazığ) müderris-müftü Mehmed Kemâleddin Efendi’dir. Kemâleddin Efendi, Hazîne-i Fünûn mecmûasında tefrika ettiği eserini oluştururken büyük ölçüde Hâfız Süleymân b. İbrâhim’in Arapça Şerhu Kasîdeti’t-Tantarâniyye ’sinden faydalanmıştır. Bu makalede söz konusu kasîde hakkında çeşitli bilgiler verilmiş, Osmanlı şerh geleneğinin son örneklerinden biri olan Kemâleddin Efendi’nin Kasîde-i Tantarâniyye şerhinin kaynakları tespit edilmiş ve şerh bugünkü harflere aktarılmıştır.}, language = {tr}, number = {12}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Karataş, Ahmet}, year = {2017}, note = {Number: 12 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {49--96}, } @article{dalkilic_ohri_2017, title = {Ohri Çerçeve {Anlaşması} {Sonrası} {Makedonya}'da {Etnik} {Ayrımcılık} ve {Kalıcı} {Barışın} {Tesisinde} {Türkiye}'nin {Rolü}}, volume = {6}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/32133/342102}, abstract = {Bu makale, kısmen Makedonya’daki etnik barışı konu edinen bir anketteki (survey) Türklere/Müslümanlara uygulanan “etnik ayrımcılık alanları” ile ilgili soruya verilen cevaplara dayanmaktadır. Araştırmanın temel iki konusu bulunmaktadır: Bunlardan birincisi, 2001 Ohri Çerçeve Anlaşması (OÇA) sonrasında yapılan etnik ayrımcılık alanları, ikincisi ise Makedonya’da kalıcı etnik barışın tesisinde Türkiye’nin rolü veya yapılması gerekenler. Makedonya’nın Osmanlı himayesinden ayrılması sonucu bölgede hâkimiyet kurma mücadelesi başlamıştır. Etnik gruplar vakit kaybetmeden ülkede sivil oluşumlar kurma girişimlerini artırmışlar ve “Makedonya, Makedonlarındır” sloganıyla hareket eden gruplar ortaya çıkmıştır. Müslümanlar arasında buna tepki gecikmemiş ve özellikle Üsküp’te Çayır bölgesindeki duvarlarda “ Çayır Makedonya değildir/Çair is not Macedonia ” yazısı sıklıkla görülmeye başlamıştır. Bütün bunlar, Makedonya’da etnik ayrımcılık alanlarının gittikçe genişleyip derinleştiğini ve kalıcı barışın tesisinin her geçen gün daha büyük önem arz ettiğini gösteren hususlardan sadece biridir.}, language = {tr}, number = {12}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Dalkılıç, Mehmet}, year = {2017}, note = {Number: 12 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {97--128}, } @article{erkocaaslan_muslumanlar_2017, title = {Müslümanlar ile {Hristiyan} {Bizans} İmparatorluğu'nun İlk {Karşılaşması}: {Mu}’te {Seriyyesi}}, volume = {6}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, shorttitle = {Müslümanlar ile {Hristiyan} {Bizans} İmparatorluğu'nun İlk {Karşılaşması}}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/32133/334217}, abstract = {Mu’te Seriyyesi o zamana kadar oluşturulan en büyük İslâm Ordusu olması ve müslümanlar ile hıristiyan Bizans İmparatorluğu’nun ilk karşılaşması olması hasebiyle çok önemlidir. Mu’te Seriyyesi, Bizans İmparatorluğu’nun başşehri İstanbul’un 1453 yılında, Türkler’in eliyle fethedildiği zamana kadar devam eden bir mücadele­de çekilen ilk silah olmuştur. Müslümanlar bu savaşta Hz. Peygamber’in belirlediği üç kumandanı ve dokuz mücahidi şehit olarak vermişlerdir. Bu kayıplara rağmen müslümanların daha sonraki fetihlerde kullanmak üzere elde ettikleri bilgiler paha biçilemez kıymettedir.}, language = {tr}, number = {12}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Erkocaaslan, Recep}, year = {2017}, note = {Number: 12 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {129--158}, } @article{kocak_tarih_2017, title = {Tarih {Dışı} {Bilgi} ve İnsan {Tasavvurunun} {Kur}’ân, {Hadisler} ve {Hz}. {Peygamber} ile {Dönüşümü}}, volume = {6}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/32133/369334}, abstract = {Bazı kadîm geleneklerin insana ve bilgiye dair ortaya koydukları tasavvur, onların tarihsel alana karşı takındıkları olumsuz tavırdan yola çıkılarak oluşturulmuştur. Böylece, onlar, insanın ve bilginin tarihî yönlerini görmezden gelip değersiz kabul ederler. İslam ise kutsal yani aşkın alandan gönderilen bir bilgi türü olmasına rağmen vahyin tarihle bağını koparmaz. Vahyin aracılığını yapan insanın yani Hz. Peygamber’in tarihî yönünü de reddetmez, bilakis vurgular. Bu yaklaşımıyla İslam, söz konusu geleneklerden daha bütüncül bir bilgi ve insan tasavvuru ortaya koyar. Bu açıdan bakıldığında, bilgi ve insan tarihi aşan fonksiyonlar icra edebilmekle beraber, tarihte de belli bir yere otururlar. Dolayısıyla icra ettikleri tarih-üstü mesajları belli bir tarihsel zemin ve zaman üzerinden örneklendirmiş olurlar. Bu makale, öncelikle kadîm geleneklerin tarihi yadsıyan yaklaşımlarına yer vererek bu yaklaşımın Hicaz’a kadar uzanan izlerine, daha sonra İslam’da sunulan bilgi ve insan anlayışına değinmektedir. Bu vesileyle Kur’ân, Hadis ve Hz. Peygamber ile beraber ortaya konulan dönüşüme işaret etmektedir.}, language = {tr}, number = {12}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Koçak, Zeynep Canan}, year = {2017}, note = {Number: 12 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {159--209}, } @article{arslan_et-tenuhi_2017, title = {et-{Tenûhi} ve el-{Udeydân} Özelinde {Dünden} {Bugüne} {Bir} {Psikoterapi} {Geleneği}: 'el-{Ferac} {Ba}’deş-Şidde' {Konulu} {Eserler}}, volume = {6}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, shorttitle = {et-{Tenûhi} ve el-{Udeydân} Özelinde {Dünden} {Bugüne} {Bir} {Psikoterapi} {Geleneği}}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/32133/336394}, abstract = {Fizyolojik açıdan kompleks bir yapıya sahip olan insan bedeni yaşam süresince değişik hastalıklara maruz kaldığı gibi bedeninden daha da girift duygular ve hissiyatla bezenmiş insan ruhu da değişik ruhî sıkıntılara hedef olmaktadır. Beden sağlığı için birçok değişik tedavi yöntemleri tavsiye eden İslam geleneği, bedenden daha önemli gördüğü ruhun bunalım ve hallerini ihmal etmemiştir. Bu konuda İslam literatüründe zorluklar karşısında kulun “dirençli” kalabilmesi, duygudurumunun “sağlıklı” sürdürülebilmesi için “psikoterapi” içerikli metinler kaleme alınmıştır. Bu çalışmada, gelenek halini alan bu “teselli” akımının geçmişten günümüze iki önemli temsilcisi olan Tenûhî ve el-Udeydân’ın eserleri içerik açısından karşılaştırılacaktır. Aynı zamanda bu eserlerin bir takım psikolojik bozuklukların terapisinde ne ölçüde katkısının olabileceği araştırılacaktır.}, language = {tr}, number = {12}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Arslan, Adnan}, year = {2017}, note = {Number: 12 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {211--233}, } @article{celik_ulumul-kuranilgili_2017, title = {Ulûmu'l-{Kur}’ân’la İlgili İlimlerin {Tasnifi}}, volume = {6}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/32133/327803}, abstract = {Öz: Ulûmu’l-Kur’ân kavramının içerisine dahil olan ilimleri tespit etmek son derece çetrefil bir husustur. Bu makalede ulûmu’l-Kur’ân kavramı ile Kur’ân’ın değindiği konular arasında bir ayrım yapılmakta, hangi ilimlerin ulûmu’l-Kur’ân’a dahil olacağı hangi ilimlerin dahil olmayacağı konusu tartışılmaktadır. Sonuç olarak da nihâî bir yöntem olmamakla birlikte ulûmu’l-Kur’ân kavramı ile ilişkilendirilebilecek ilimlere dair bir tasnif önerilmektedir. Bu tasnife göre ulûmu’l-Kur’ân’ın, direkt Kur’ân’dan ortaya çıkan ilimler ve Kur’ân ile diğer bilim dalları arasında müşterek olan ilimler olmak üzere iki ana başlık altında toplandığı görülmektedir.}, language = {tr}, number = {12}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Çelik, Ersin}, year = {2017}, note = {Number: 12 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {237--249}, } @article{yurt_mukatil_2017, title = {Mukatil b. {Süleyman} ve {Antropomorfizm}}, volume = {6}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/32133/327240}, abstract = {Bu makale, Mukatil b. Süleyman hakkında yapılan antropomorfizm suçlamalarının do ğ rulu ğ unu inceliyor. İlk dönem müfessirlerinden Mukâtil a ş ırı antropomorfizmi savunmakla itham edilmektedir. Hem Müslüman hem de batılı bilginlerin bu konuda ki kanaatleri kesin gibidir. Ancak, Mukatil’in tefsirine çok önem verilen Batı’da onun Kuran'daki antropomorfik ifadeleri nasıl tefsir etti ğ ine dair sistematik bir çalı ş ma ortaya konmamı ştır . Bu makale, dikkatli bir okuma yapıldı ğında Mukatil’e kolayca a ş ırı antopomorfist etiketi yapı ş tırmanın zor olduğunu ortaya koyar. Çalı şma , Mukatil’e antropomorfik görü ş lerin atfedildi ği kaynakları incelemenin yanı sıra, erken dönem kelamî tartışmaların ı ş ı ğ ında, sözkonusu kaynakların güvenirli ğ ini irdeler. Ayrıca iddiaların do ğ rulu ğ unu Mukatil’e ait tefsir ile el-E ş bâh ve'n-nezâir isimli eserlerden sorgular.}, language = {tr}, number = {12}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Yurt, Yusuf and Yurt, Büşra}, year = {2017}, note = {Number: 12 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {251--282}, } @article{iskenderoglu_islam_2017, title = {İslâm {Ahlâk} {Esasları} ve {Felsefesi}}, volume = {6}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/32133/358216}, abstract = {İslâm Ahlâk Esasları ve Felsefesi Grafiker Yayınları’nın İlahiyat müfredatına yönelik ders kitapları serisinin bir ürünü olarak yayımlanmış. Bu bağlamda aynı seride diğer felsefe dersleri ile ilgili olarak İslam Felsefesi Tarihi (2012) ve Din Felsefesi (2014) gibi kitaplar da yayımlanmış.}, language = {tr}, number = {12}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {İskenderoğlu, Muammer}, year = {2017}, note = {Number: 12 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {301--305}, } @article{turan_sayegan_2017, title = {Şayegan, {Daryuş}. {Din} {Devrimi} {Nedir}?}, volume = {6}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/32133/364772}, abstract = {Daryu ş Ş ayegan, ü lkemizde Yaralı Bilinç (Geleneksel Toplumlarda Kültürel Şizofreni) [1] ve Batı Karşısında Asya [2] isimli kitaplarıyla tanınan İ ranl ı entelekt ü el. Bu yazıda Ş ayegan’ın Din Devrimi Nedir? başlıklı kitabını tanıtaca ğ ı z. Kitap, Batılı modern kültür kar ş ı s ı nda geleneksel yap ı lar ın yani Do ğ ulu din ve kültürlerin durumunu inceliyor. Öncelikle geleneksel medeniyetlerin karakteristik özelliklerini tespit eden yazar, ardından bu medeniyetlerin ya ş ad ı ğ ı modern krizin boyutlar ı n ı ele alıyor. Batı’nın yaşadığı külli dönüşümden uzak kalamayacağını iddia ettiği diğer kültürlerin mevcut ahvalini ve gelecek imkanlarını tartışıyor. İran’da devrim entelektüelleri olarak bilinen düşünürlerle düşünsel mesafesine karşın aynı kuşağa mensubiyeti, Batı’da yaşamasına rağmen İran’ı yakından izlemesi ve İranlı kimliğinden vazgeçmemesi, Şayegan’ın bakışını farklı kılan ve zenginleştiren unsurlar. İçerden bir hesaplaşmanın ürünü olan bu kitap, yazarın kendi ifadesiyle “mutsuz bilincinin hikayesi” sayılmalı.}, language = {tr}, number = {12}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Turan, Muhammed Nurullah}, year = {2017}, note = {Number: 12 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {307--313}, } @article{hacikelesoglu_dini_2017, title = {Dinî {Gelişim} {Psikolojisi}}, volume = {6}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/32133/350351}, abstract = {Din veya insanda yansıması olan dindarlık ile gelişim, birlikte ilerlemek zorunda olan iki alan olarak karşımıza çıkmaktadır. Dolayısıyla gelişim bir bütün olarak ele alındığında; dinin de gelişime müdahil olduğu, hatta gelişimin en önemli motivasyon araçlarından biri olduğu iddia edilebilir. Bu bağlamda dini gelişimi kişisel gelişimin bir parçası ve kişilik gelişimiyle paralel ilerleyen bir süreç olarak ifade eden Faruk KARACA’nın “Dini Gelişim Psikolojisi” başlığıyla yayımladığı eseri, söz konusu sürecin temel özelliklerine ve gelişim evrelerine göre ele alınmasına odaklanmaktadır. Çalışma, din psikolojisi alanında Türkiye’de yayımlanan ilk ve tek eser olma özelliği taşımakla beraber İlahiyat Fakültelerinde seçmeli ders olarak okutulan ‘Dini Gelişim Psikolojisi’ dersleri için de gerek akademik bir dil kullanılmasından kaçınılması gerekse ana başlıklar halinde tasnif edilmesi açısından özgün bir ders kitabı niteliği taşımaktadır.}, language = {tr}, number = {12}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Hacıkeleşoğlu, Hızır}, year = {2017}, note = {Number: 12 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {315--318}, } @article{boke_islam_2017, title = {İslâm {Aile} {Hukuku}}, volume = {6}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/32133/350429}, abstract = {İslâm hukukunda aile hukukuyla ilgili konular önceleri nikâh ve talâk, daha sonraları münâkehât ve mufârakât terimleriyle ifade edilmiştir. Günümüz İslâm hukukçuları ise İslâm aile hukuku için -genellikle- el-Ahvâlü'ş-Şahsiyye veya Ahkâmü'l-üsra gibi ifadeleri kullanmaktadırlar. Aile fertlerinin karşılıklı ilişkilerini, hak ve ödevlerini düzenleyen hukuk dalına aile hukuku denir. İslâm aile hukuku, ailenin kuruluş öncesi görüşme ve nişan gibi aşamalarını, nikâh akdi gibi kuruluşunu, aile meydana geldikten sonra eşlerin birbirlerine karşı hak ve vazifelerini ve talâk, muhâla'a/hul' gibi tasarrufları ele alan hukuk dalıdır.}, language = {tr}, number = {12}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Böke, Emine Gümüş}, year = {2017}, note = {Number: 12 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {319--322}, } @article{aytemiz_davut_2017, title = {Davut. İbn {Arabî}’de İşari {Tefsir}}, volume = {6}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/32133/363505}, abstract = {İslam düşünce tarihinde zirve isimlerden biri olan İbn Arabî’de bütün konular onun insan düşüncesini anlatmak üzere ele alındığı söylenebilir. Onun insan anlayışı, insanın âlem içindeki müstesna yerini, onun kabiliyetlerini, yeryüzünde Allah'ın halifesi oluşunu ve bütün bunların kaynağı olarak da "ilahi surete" göre yaratılmasını başlangıç noktası alarak, bütün konulardaki düşüncelerinin gayesi ve bütün tikel konular hakkındaki birikimin taşıyıcısı olarak ortaya çıkar. Bu bağlamda değerlendirmesini yapacağımız eser hem Kur’ân’ın işârî tefsiri yönünden hem de dinin sembolik/mecazi kullanımına iyi bir örnek teşkil etmektedir.}, language = {tr}, number = {12}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Aytemiz, Faik}, year = {2017}, note = {Number: 12 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {323--328}, } @article{balta_bati_2017, title = {Batı ve İslâm {Düşüncesinde} {Dinsel} {Kapsayıcılık}}, volume = {6}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/32133/359551}, abstract = {18. yüzyıl aydınlanma düşüncesiyle, mutlak hakikate yönelik idraklerde değişim meydana gelmiştir. Hakikat anlayışı mutlaklıktan çıkarılarak dinamik, diyalojik ve tarihi olarak algılanmaya başlanmıştır. Felsefe kurgusu ontolojik temelden epistemolojik temele doğru kaymıştır. Bu sürecin yönetilmesi adına, siyasi ve sosyal alanda olduğu gibi, bazı kavramlar dini alanda da kullanılmaya başlanmıştır. Tek doğru bir din vardır ve kurtuluş da ona mensup olmaktadır şeklinde tanımlanabilecek olan dışlayıcılık anlayışının reel durumu yönetmede yetersiz kalması sonucu, mensup olduğumuz dinin dışında, diğer dinler de hakikati temsil edebilir. Hakikatin sadece bizim inandığımız din tarafından temsil edildiği ile ilgili apriori bir bilgiye sahip değiliz anlayışı çerçevesinde dini çoğulculuk ortaya atılmıştır. Bu iki paradigmanın zayıf tarafları kapsayıcılık fikrinin tartışılmasına zemin hazırlamıştır.}, language = {tr}, number = {12}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Balta, Arslan}, year = {2017}, note = {Number: 12 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {329--334}, } @article{murat_tanriya_2017, title = {Tanrı’ya {Sığınmak} {Dinî} {Başa} Çıkma Üzerine {Psiko}-{Sosyal} {Bir} {Araştırma}}, volume = {6}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/32133/360689}, abstract = {İnsanoğlu yaşamı boyunca pek çok sıkıntıyla karşılaşır. Fiziksel ve ruhsal sağlığını iyi bir şekilde devam ettirebilmek için karşılaştığı problemlerle baş etmesi gerekir. Pek çok insan bu tür zor ve sıkıntılı durumlarda en çok dini başa etkinliklerine başvurmaktadır. Bu çalışmada dini başa çıkma kavramı ayrıntılı bir şekilde incelenmiş, hayat memnuniyeti depresyon ve demografik değişkenlerle ilişkisi ele alınmıştır. katılımcıların olumlu dini başa çıkma etkinliklerine başvurma sıklıklarının olumsuz dini başa çıkma etkinliklerine başvurma sıklıklarından daha yüksek olduğu saptanmıştır. Olumlu dini başa çıkma etkinlikleri ile hayat memnuniyeti arasında pozitif, depresyon arasında negatif korelasyon görülmüştür. Dini başa çıkma etkinliklerinin demografik değişkenlere göre de farklılaştığı saptanmıştır ancak problemin türüne göre bir farklılık bulunamamıştır.}, language = {tr}, number = {12}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Murat, Ayşe}, year = {2017}, note = {Number: 12 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {335--341}, } @article{ayik_kita_2017, title = {Kıta {Avrupası} {Din} {Felsefesi} ve {Mistik} {Gelen}-{Ekler} {Kesişen} {Yollar}}, volume = {6}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/32133/363797}, abstract = {Batı’da yüzyıllardır gerçekleştirilen felsefî faaliyetleri en genel anlamda Batı Felsefesi tabiriyle ifade edemeyişimizin nedeni nedir? Bizim böyle bir çatı kavram kullanmamızı ve bu çatının altına Batı dünyasında gerçekleştirilen bütün felsefî faaliyetleri yerleştirmemizi engelleyen şey nedir? Analitik Felsefe ve Kıta Avrupası Felsefesi ayrımının temelinde ne gibi etkenler vardır? Türkiye’deki Din felsefesi faaliyetleri açısından bu ayrımın önemi nedir ve çalışmaları nasıl etkilemektedir? Kıta Avrupası Din Felsefesi ve Mistik Gelen-eklerin kesişen yolları var mıdır varsa kesiştiği noktalar nelerdir? Kıta Avrupası Felsefesi Mistik Geleneklerle beraber yeniden okunabilir mi? Bütün bunlar kitaba dair sorulması muhtemel, cevap alınması ise mümkün sorulardır.}, language = {tr}, number = {12}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Ayık, Sena}, year = {2017}, note = {Number: 12 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {343--347}, } @article{fil_rudolf_2017, title = {Rudolf {Otto}’da {Din}, {Kutsallık} ve {Mistik} {Tecrübe}}, volume = {6}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/32133/363781}, abstract = {Almanya doğumlu ve Protestan bir Teolog olan Rudolf Otto tarafından ele alınan pek çok eser vardır; bu eserler başta İngilizce olmak üzere bir çok dile çevrilmesine rağmen; ülkemizde 2014 yılında Sevil Gatfari’nin Türkçeye aktarmış olduğu Otto’nun Das Heilige (Kutsala Dair ) isimli kitabı hariç herhangi bir çeviri kitabı bulunmamaktadır. İşbu hal ele alacağımız eser için Otto’nun Das Heilige (The Idea Of Holly )ve West – Östliche Mystik (Mysticism East and West) başta olmak üzere Naturalism and Religion, The Original Gita gibi kendi kitaplarının İngilizceye çevrilmiş nüshalarından istifade eden yazar, Otto’yu bu kavramlar bağlamında ele alarak kitaplarına dair de fikir edinmemiz açısından önemli bir adım atmıştır.}, language = {tr}, number = {12}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Fil, Hilal}, year = {2017}, note = {Number: 12 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {349--353}, } @article{ustun_din_2017, title = {Din İlim ve {Sanatta} {Hermenötik}}, volume = {6}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/32133/363828}, abstract = {İlmî bir disiplin içerisinde çalışma yapan insanlar, disiplinin varlığını borçlu olduğu arka plan bilincine ve onu değerlendirmeye tabi tutacak kavramsal birikime sahip olmadıkları için, disiplinin özünü anlama sorunuyla sürekli karşı karşıya kalırlar. Hermenötik -bir "anlama sanatı" olarak- disiplinlere esaslı sorular yöneltir ve anlamı bize veren kavramların gerçekliğini araştırır. Anlamın, "hayat sürecinin her an yeniden yaşanan dünya ile irtibatlandırılma süreci" olduğu göz önünde bulundurulduğunda, gerçekliğinin ne kadar önemli olduğu kendiliğinden anlaşılacaktır.}, language = {tr}, number = {12}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Üstün, Hatice}, year = {2017}, note = {Number: 12 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {355--360}, } @article{ust_ayman_2017, title = {Ayman {Shihadeh}’in {The} {Existence} of {God} {Makalesinin} {Türkçe} {Tercümesi} Üzerine {Bir} {Değerlendirme}}, volume = {6}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/32133/356998}, abstract = {Bu çalışmada, Ayman Shihadeh'in The Existence of God isimli makalesinin Türkçe tercümesinde karşılaşılan sorunlar tespit edilmiş, metindeki çeviri hatalarından bazıları değerlendirilmiş ve bunlara ilişkin gerekli düzeltmeler yapılmıştır.}, language = {scheme="ISO639-1"}, number = {12}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Üst, Neriman Akcanlı}, year = {2017}, note = {Number: 12 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {285--298}, } @article{battal_din_2017, title = {Din {Sosyolojisi} {Anabilim} {Dalı} {XII}. {Koordinasyon} {Toplantısı} ve İslam {Coğrafyasında} {Terör}, {Göç} ve {Mültecilik} {Sempozyumu} (30 {Haziran} - 2 {Temmuz} 2017 {Rize})}, volume = {6}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/32133/364117}, abstract = {Din Sosyolojisi Anabilim Dalı XII. Koordinasyon Toplantısı ve İslam Coğrafyasında Terör, Göç ve Mültecilik Sempozyumu 30 Haziran-2 Temmuz 2017 tarihleri arasında Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi tarafından Rize’de gerçekleştirildi. Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Konferans Salonunda yapılan ve iki gün süren sempozyuma Türkiye’deki çeşitli üniversitelerin İlahiyat ve İslami İlimler Fakültelerinde Din Sosyolojisi Anabilim Dalı’nda görev yapan yaklaşık 100 akademisyen ile Din Sosyolojisi alanında lisansüstü eğitim gören bazı öğrenciler katıldı. Üç oturum olarak yapılandırılan sempozyumda toplam 8 tebliğ sunuldu. Sempozyum 30 Haziran Cuma günü öğleden sonra açılış konuşmalarıyla başladı, ardından terör temalı birinci oturum gerçekleştirildi. Sempozyumun göç temalı ikinci oturumu ile mültecilik konulu üçüncü oturumu ise 1 Temmuz Cumartesi günü yapıldı. Söz konusu sempozyumu tanıtmak üzere kaleme alınan bu yazıda, program süresince ortaya çıkan bilgi, düşünce ve kanaatler konu edinilmektedir.}, language = {scheme="ISO639-1"}, number = {12}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Battal, Emine}, year = {2017}, note = {Number: 12 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {363--369}, } @article{turan_guneysu_2017, title = {Güneysu {Sempozyumu}-{I} {Güneysu}’da {Dini}-{Sosyal}-{Kültürel} ve {Sanatsal} {Hayat} (20-22 {Ekim} 2017 {Rize})}, volume = {6}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/32133/356890}, abstract = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi {\textbar} Cilt: 6 Sayı: 12}, number = {12}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Turan, Şeyma}, year = {2017}, note = {Number: 12 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {371--375}, } @article{sungur_postmodern_2017, title = {Postmodern {Tüketim} {Anlayışında} {Dindar} {Yaşam} {Biçimleri}}, volume = {6}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/32133/357052}, abstract = {Batının gündemini hâlâ meşgul eden postmodernite, etkisini hemen hemen bütün toplumsal alanlarda göstermektedir. Bu etki sadece Batıda değil İslam toplumları arasında da yaygınlaşmaktadır. Postmodernitenin muğlak ve tanımsız yapısı, kapitalizmle birleşince gücünü bir kat daha artırmıştır. Bu güç artışı, din merkezli bir yaşam biçimi oluşturma çabasındaki dindar Müslümanların sosyal yaşamlarına da nüfuz etmiştir. Postmodern yaklaşım, her şeyi yapıbozumuna uğratmanın yanında dinleri ve dindarların yaşam biçimlerini de günün moda (güncel) etkinlikleri vasıtasıyla bir merkezsizliğe (decentered) sürüklemektedir. Bu merkezsizlik; siyasi, ekonomik ve toplumsal değişimler vasıtasıyla dindar bireyleri de yavaş yavaş etkilemektedir. Özellikle dinin ortaya koyduğu kesin ve belirli prensipler, postmodern özneselliğin karşısında bireysel bir tercih haline gelmektedir. Bu değişimler hâlâ modernizm üzerinden okunmaya devam etmektedir. Oysa Türkiye, model aldığı medeniyetlerle birlikte çoktan postmodern durumları tecrübe eder olmuştur. Bu doğrultuda dindar kesimin değişen yaşam biçimlerini, bu değişimin nedenlerini ve sosyal yaşamları üzerindeki etkilerini postmodern tüketim perspektifinden inceleyerek anlayıp yorumlayabilmek araştırmamızın amacı olmuştur. Bu doğrultuda Rize İl merkezinde ikamet eden veya çalışan 30 dindar katılımcıyla mülakat yapılmıştır. Postmodernitenin yapısı nedeniyle araştırmamızda karma bir kuram tercih edilmiştir. Araştırma aynı zamanda betimsel, karşılaştırmalı ve jenetik bir yöntem özelliği gösterir. Araştırma sonucundaki bulgulara göre, dindar kesimin postmodern tüketim piyasasından gerek bireysel, gerekse sosyal açıdan etkilendiği ve dindar yaşam biçimlerinde genel bir değişimin gerçekleştiği görülmüştür.}, language = {scheme="ISO639-1"}, number = {12}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Sungur, Erol}, year = {2017}, note = {Number: 12 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {379--381}, } @article{battal_yeni_2017, title = {Yeni {Dini} {Hareketler} ve Şiddet}, volume = {6}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/32133/357252}, abstract = {Yeni dini hareketler (YDH’ler)’in tarih sahnesine çıkmasından bu yana, onlarla ilgili pek çok mesele araştırma konusu olmuştur. Ayrıca, bazı grupların zaman zaman cinayet ve toplu intihar gibi şiddet eylemleriyle gündeme gelmeye başlamasıyla birlikte, yeni dini hareketlerin şiddetle ilişkisi de temel tartışma konularından biri haline gelmiştir. Bu çalışmada yeni dini hareketler ve şiddet ilişkisi; sergiledikleri şiddet eylemlerinin niteliğinden dolayı “büyük beş” olarak isimlendirilen Halkın Tapınağı, Branch Davidian, Güneş Tapınağı, Cennetin Kapısı ve Aum Shinrikyo hareketleri üzerinden iki ana başlık altında incelenmiştir. Birinci bölümde; ilk olarak şiddetin tanımlanması, kaynakları ve meşrulaştırılması meselesi ele alınmakta, ardından geleneksel dinlerdeki şiddet unsurlarına değinilmektedir. Bu noktada, konunun açıklığa kavuşturulmasına katkı sağlaması amacıyla din-şiddet ilişkisi hakkındaki bazı teorilere de yer verilmektedir. Bunun akabinde söylemlerinde barış ve şiddet vurgusuna rastlanılan hareketler örneklendirilmekte ve şiddet olaylarının görüldüğü gruplar kendi aralarında bir tasnife tabi tutulmaktadır. Son olarak ise şiddetle anılan beş büyük hareketin genel bir portresi çizilmektedir. İkinci bölümde; öncelikle YDH’lerin şiddete ilişkin söylemlerine atıfta bulunulmakta, ardından teolojik unsurlardan sosyo-kültürel, ekonomik ve siyasal etkenlere kadar YDH’lerin şiddete yönelmesinde rol oynayan faktörler sıralanmaktadır. Daha sonra YDH’lerin hem kendi üyelerine hem de grupları dışında kalan ötekilere yönelik ne tür şiddet uygulamalarına başvurduğu üzerinde durulmaktadır. Araştırma sonucundaki bulgulara göre; bazı YDH’lerin çeşitli faktörlerin etkisiyle şiddete yöneldiği tespit edilmiştir. Bununla birlikte YDH’ler tarafından uygulanan şiddetin, dışarıda kalanlardan daha ziyade üyeleri hedef aldığı fark edilmiştir. Ayrıca YDH’lerdeki şiddet türlerinin hakaret, aşağılama, tehdit etmeden ekonomik ve cinsel açıdan istismar etme, dövme, öldürme ve intihara teşvik etmeye varıncaya kadar oldukça geniş bir yelpazede çeşitlilik arz ettiği görülmüştür.}, language = {tr}, number = {12}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Battal, Emine}, year = {2017}, note = {Number: 12 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {383--385}, } @article{kaplan_arap_2017, title = {Arap {Dilinde} İltibas {Problemi}}, volume = {6}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/32133/356809}, abstract = {Söz, doğası gereği belirsizdir ve söz dışında irtibata geçebileceğimiz başka bir vasat mevcut olmadığından bu meseleyle yüzleşmek kaçınılmazdır. Sözün doğasında var olan belirsizlikle dilbilgisel ve sözlüksel sebeplerle ortaya çıkan iltibasj aynı değildir. Bu çalışmada, Arap dili özelinde iltibas kavramı, sebepleri, gerçekleşme biçimleri incelenmiş ve olumlu belirsizlikle iltibas arasındaki farka işaret edilmiştir. Daha çok yazılı dil esasında ele alınan iltibas problemi, klasik dönem dil âlimleriyle çağdaş dilbilimcilerin görüşleri çerçevesinde irdelenmiştir. İlk dönemlerden beri dil âlimleri, iltibası muradın tebliği önünde bir engel görmüşler ve onu engellemeye yönelik tedbirler almışlardır. Her türlü dilsel öğe karine hükmündedir ve anlam bu karinelere teslim edilerek kişiden veya bağlı olduğu tarihten kopar. Dil, anlam-karine ikilisi esasında işlev gördüğünden iltibasın varlığı karinenin yokluğunun işaretçisi olmuştur. Fakat iltibas bununla sınırlı değildir. Dilin varlığı temsil kabiliyeti, vehmedilmiş bir kesinlik ve kanıksanmış bir sebep-sonuç ilişkisine dayandığından, dil kullanıcısı her zaman belirsizlikle karşı karşıyadır. Anlayan aklın özgüllüğünde ortaya çıkan belirsizlik olumlu iken işleve dayalı belirsizlik olumsuzdur.}, language = {scheme="ISO639-1"}, number = {12}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Kaplan, Ahmet}, year = {2017}, note = {Number: 12 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {387--388}, } @article{erkocaaslan_hz_2017, title = {Hz. Âişe’nin {Hayatı}, Şahsiyeti ve {Hz}. {Peygamber} {Sonrası} İslâm {Tarihindeki} {Rolü}}, volume = {6}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/32133/357399}, abstract = {ERKOCAASLAN, Recep, Hz. Âişe’nin Hayatı, Şahsiyeti ve Hz. Peygamber Sonrası İslâm Tarihindeki Rolü , Doktora Tezi, Danışman: Prof. Dr. İrfan AYCAN, I-IX / 1-316 Sayfa, Ankara, 2016. Bu tez giriş, üç bölüm ve sonuç kısımlarından oluşmuştur. Giriş bölümünde metod ve çalışmamız esnasında kullanılan bazı temel eserler hakkında bilgi verilmiştir. Birinci bölümde genel olarak Hz. Âişe’nin Mekke hayatı, nesebi, doğumu, İslâm’ı kabul etmesi, Hz. Peygamber ile nişanı ve hicret konuları ele alınmıştır. Hz. Âişe’nin Medine hayatını konu edinen kısımda ise Hz. Âişe ile Hz. Peygamber’in evlilikleri, Hz. Âişe’nin evi, Hz. Âişe’nin Hz. Peygamber’le ve onun diğer eşleriyle ilişkileri, Hz. Âişe’nin katıldığı gazveler ve bu gazvelerdeki rolü, Îlâ Olayı ve son olarak da Hz. Peygamber’in vefatı konuları incelenmiştir. İkinci bölümde Hz. Âişe’nin genel özellikleri incelenmeye gayret edilmiştir. Hz. Âişe’nin mizacı, ahlâkı, ibadetlere düşkünlüğü, tesettür hassasiyeti, faziletleri, cömertliği, geçim kaynakları, eğlence ve mizah konusundaki tutumu ve son olarak Hz. Âişe’nin ilmi ve İslâmî ilimlere katkısı aktarılmaya çalışılmıştır. Tezin üçüncü bölümünde sırasıyla Hz. Ebû Bekir, Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali, Hz. Hasan ve Muâviye’nin yönetime geliş şekilleri ve zikredilen bu dönemlerdeki yönetimlere Hz. Âişe’nin herhangi bir etkisi bulunup bulunmadığı incelenmiştir. Son olarak da Hz. Âişe’nin vefatı konusu ele alınmıştır. Tüm bu bölümler içerisinde özellikle Hz. Âişe’nin evlilik yaşı, İfk Olayı ve Cemel Savaşı konuları çok ayrıntılı ve geniş bir şekilde ele alınmaya çalışılmıştır. Sonuç kısmında ise tezin genelinden elde edilen sonuçlar toplu olarak özetlenmiştir.}, language = {scheme="ISO639-1"}, number = {12}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Erkocaaslan, Recep}, year = {2017}, note = {Number: 12 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {389--391}, } @article{tas_buharinin_2017, title = {Buhârî’nin {Cerh}-{Ta}‘dîl {Metodu}}, volume = {6}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/32133/356813}, abstract = {Hicrî ikinci asır sistematik dönem cerh-ta‘dîl ilmi, hicrî üçüncü asırda Buhârî’nin (ö. 256/870) içerisinde bulunduğu tabaka ile devam etmiştir. Buhârî bu alanda et-Târîhu’l-kebîr, et-Târîhu’l-evsat ve ed-Duafau’s-sağîr adlı eserleriyle önemli bir münekkittir. Bu çalışmada Buhârî’nin otorite olduğu bir diğer alan olan cerh-ta‘dîl ilmindeki metodu incelenmiştir. Araştırmanın konusu, önemi, kaynakları ve yöntemine dair verilen bilgilerin yer aldığı girişten sonra birinci bölümde Buhârî’nin ilmî şahsiyeti ve ricâl ilmindeki yerine temas edilmiştir. Münekkitlerin adâlet ve zabt açısından ricâl değerlendirmeleri, bu değerlendirmeler esnasında kullanmış oldukları lafızlar ve bunların manaları cerh-ta‘dîl ilminin omurgasını oluşturmaktadır. Bu bağlamda tezin ikinci bölümünde Buhârî’nin adâlet ve zabt açısından ricâl değerlendirmeleri ile onun bu hususta kullanmış olduğu tenkit terimleri incelenmiş, burada elde edilen verilerin değerlendirilmesiyle oluşan teorik kısmın tatbiki sahadaki sonucu için el-Câmi‘u’s-sahîh ’le mukayesesi yapılarak değerlendirilen râvinin el-Câmi‘u’s-sahîh ’te rivayetinin bulunup bulunmadığı araştırılmıştır. Üçüncü bölümde Buhârî’nin hicrî ilk iki asırdaki cerh-ta‘dîl ifadelerini nasıl değerlendirip aktardığı, söz konusu dönemdeki münekkitler ile Buhârî arasında yapılan karşılaştırmalar ile ortaya konulmaya çalışılmıştır. Yine Buhârî’nin ed-Duafâu’s-sağîr ’i hem kendi dönemi hem de kendisinden sonraki dönem duafâ literatürü ile ricâl değerlendirmeleri ve yöntem açısından karşılaştırılmıştır. Böylece onun bu alandaki metodunun izleri sürülmüştür. Araştırma süresince tespit edilen neticelerin yer aldığı sonuç kısmıyla da çalışma tamamlanmıştır.}, language = {scheme="ISO639-1"}, number = {12}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Taş, Mustafa}, year = {2017}, note = {Number: 12 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {393--395}, } @article{taspinar_ebussuud_2017, title = {Ebussuud {Efendi}’nin İrşâdü’l-{Akli}’s-{Selîm} {Adlı} {Tefsirinde} {Kıraat} {Olgusu}}, volume = {6}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/32133/356767}, abstract = {Murâd-ı ilâhîyi ortaya koyma gayretinde olan müfessirler, bunun için sahih ve şâz vecihleriyle kıraatlerden istifade etme yoluna gitmişlerdir. Bu araştırmada, sahih kıraatler yanında birçok şâz kıraatten yararlanarak İrşâdü’l-‘akli’s-selîm’i kaleme alan Ebussuud Efendi’nin, tefsirindeki kıraat olgusu ortaya konacaktır. Girişten sonra üç bölüm ve sonuç kısmından oluşan çalışmanın birinci bölümünde, Ebussuud’un hayatı ve ilmi kişiliği, kıraat ilminin tarihi serecamı ve müellifin kıraatteki kaynakları ile kıraatleri ifadelendirme biçimi ele alınmıştır. İkinci bölümde ise kıraat-Arap dili ve kıraat-tefsir ilişkisi bağlamında kıraat vecihlerinin sistematik tasnifi yapılmış, konu, Arap lehçeleri ve sarf-nahiv kuralları bağlamında incelenmiştir. Üçüncü bölümde ise sahih kıraat kriterleri çerçevesinde müellifin kıraat tasavvuru ortaya konmaya çalışılmıştır. Ele alınan örneklerin, konuyu her açıdan temsil etmesine özen gösterilmiş, konular, birçok kaynaktan yararlanmak sûretiyle izah edilmeye çalışılmıştır.}, language = {scheme="ISO639-1"}, number = {12}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Taşpınar, Kadir}, year = {2017}, note = {Number: 12 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {397--398}, } @article{ertugay_hz_2017, title = {Hz. {Peygamberin} {Sünnetinde} Şefkat}, volume = {6}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/32133/358335}, abstract = {Bu tezin konusu; ‘Hz. Peygamber’in Sünnetinde Şefkat’tir. Araştırma giriş ve dört bölümden oluşmaktadır. Girişte çalışmanın amacı ve yöntemi belirtildi. Birinci bölümde “şefkat” kavramının anlam alanı incelendi. Şefkatin anlamdan eyleme dönüşü izah edildi. Şefkate müteradif ve zıt kavramlar ortaya konarak kavramın anlamı netleştirildi İkinci bölümde şefkatin işlevi üzerinde duruldu. Evrenin düzeni ve devamında, hayvanların yaşamlarında, şefkatin fonksiyonu irdelendi. İnsanın; ferdî, ailevî ve içtimâî hayatında şefkatin rolü açıklandı. Üçüncü bölümde Hz. Peygamber’in şefkatle yetişme süreci izlendi. Risalet öncesinde ve sonrasında Hz. Peygamber’in şefkatinin beslendiği kaynaklara işaret edildi. Dördüncü bölümde Allah Rasûlü’nün şefkatinin yansımaları olarak; çocuklara, kadınlara, yaşlılara, yetimlere, engellilere, fakirlere, hastalara, borçlulara, esirlere, kölelere, çevreye ve hayvanlara şefkati anlatıldı.}, language = {tr}, number = {12}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Ertuğay, Recep}, year = {2017}, note = {Number: 12 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {399--400}, } @article{vural_yeni_2018, title = {Yeni {Sayı}: {Sayı}: 13 (2018)}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, shorttitle = {Yeni {Sayı}}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/37332/428673}, abstract = {Yok}, language = {tr}, number = {13}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Vural, Muhammet Enes and Karadeniz, İrfan}, year = {2018}, note = {Number: 13 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {11--12}, } @article{gozun_ibn_2018, title = {İbn {Teymiyye}'nin {Tevessül} {Anlayışına} {Eleştirel} {Bir} {Yaklaşım}}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/37332/400182}, abstract = {Hem geçmişte hem de günümüzde üzerinde sünnet-bid’at tartışması yapılmış olan ve Müslümanlar arasında toplumsal olarak çokça yaygın olan meselelerden biri de insanların dua ederken başta Hz. Peygamber olmak üzere peygamberlerle, meleklerle veya salih insanlarla tevessül etmeleridir. Araştırmada konu, itikâdî açıdan değil sünnet-bid’at bağlamında ele alınacaktır. Tevessül kavramının sözlük anlamına ve Kur’an’daki kullanımına kısaca değinildikten sonra tevessül çeşitlerinden biri olan zikredilen şahıslarla tevessül etmenin bid’at olmayıp caiz olduğunu savunan bazı âlimlerin konuyla ilgili görüşlerine yer verilecektir. Daha sonra İbn Teymiyye’nin tevessül anlayışı, Kâidetün celîle fi’t-tevessüli ve’l-vesîle adlı eseri üzerinden eleştirel bir yaklaşımla irdelenip bir sonuca varılmaya çalışılacaktır.}, language = {tr}, number = {13}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Gözün, Abdulvehhab}, year = {2018}, note = {Number: 13 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {15--42}, } @article{arslan_isra_2018, title = {İsrâ {Olayı} ve el-{Mescidü}'l-{Aksâ}}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/37332/382044}, abstract = {Bu araştırmada Hz. Peygamber’in bir gece el-Mescidü’l-Harâm ’dan el-Mescidü’l-Aksâ ’ya gidişini anlatan ‘‘ İsrâ Hadisesi ’’ bilimsel araştırmalara özgü metodolojik bakış açısıyla işlenmiş, temel referans kaynağı olarak tefsir, hadis, siyer ve İslâm tarihi kaynakları kullanılmıştır. Yapılan incelemede İsrâ Olayı’nın mutlak anlamda meydana geldiği, ancak ne zaman ve nasıl gerçekleştiği hakkında farklı rivayetlerin olduğu; el-Mescidü’l-Harâm ’ın Mekke’de bulunduğu hususunda İslâm bilginleri arasında ittifakın görüldüğü, el-Mescidü’l-Aksâ ’nın ise nerede bulunduğu konusunda ihtilafın olduğu belirtilmiştir. el-Mescidü’l-Harâm ve el-Mescidü’l-Aksâ ifadelerinin aynı özellikte olması, kaynaklarda kullanılan el-Mescidü’l-Aksâ ifadesiyle Îliyâ’da bulunan Beytü’l-Makdis’in kastedildiği ve bunun insanlar arasında bilindiği gerçeğinden hareketle Kur’ân’da zikredilen el-Mescidü’l-Aksâ ’nın, Beytü’l-Makdis’in harem-i şerif bölgesi olduğu sonucuna ulaşılmıştır.}, language = {tr}, number = {13}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Arslan, İhsan}, year = {2018}, note = {Number: 13 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {43--79}, } @article{mollaibrahimoglu_yazma_2018, title = {Yazma {Tefsir} {Künye} {Tespitlerinde} {Yapılan} {Hatalar}}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/37332/402702}, abstract = {Makalede, Yazma tefsirlerdeki hatalı tespitler konusu ele alınıp incelenmiştir. Bilindiği gibi Kur’an’ın anlaşılması ve yorumlanmasına yönelik faaliyetler Hz. Peygamber’le başlamış, sahabe ve tabiin zamanında devam etmiş, daha sonraki dönemlerde gelişerek günümüze kadar ulaşmıştır. Tarih boyu yazılan tefsirlerin bir bölümü neşredilerek günümüze kadar ulaşmış, bir kısmı zaman içinde yok olmuş, bir kısmı da elyazması halinde yazma eserler kütüphanelerinde muhafaza edilmiştir. Ancak elyazması halinde bulunan tefsirlerin içinde gerekli kayıtların bulunmamasından ötürü müellif, eser veya nüsha karışıklıkları ortaya çıkmış, bu durum yanlış tespitlerin ortaya çıkmasına sebep olmuştur. İşte bu çalışma ile söz konusu yanlışlıklar tespit edilerek ortaya konmuş ve eserin, gerçek sahibine irca edilmesi sağlanmıştır. Ayrıca yanlış eser adları düzeltilmiş ve nüshaların hangi esere ait olduğu belirtilmiştir.}, language = {tr}, number = {13}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Mollaibrahimoğlu, Süleyman}, year = {2018}, note = {Number: 13 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {81--92}, } @article{alothman_ebu_2018, title = {Ebû {Ali} el-{Fârisî}’nin {Hocası} ez-{Zeccâc}’a {Yönelttiği} {Sarfla} İlgili {Eleştiriler}}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/37332/390996}, abstract = {Bu makalede Ebû Ali el-Fârisî’nin (ö. 377) ،hocası ez-Zeccâc’ın (ö. 311) Me‘âni-i’l- Kur’ân ve İ‘râbuh adlı eseri çerçevesinde ona yönelttiği ibdal ،iştikâk ve cem‘ gibi sarf konularıyla ilgili eleştirileri ele alındı. Makale bu sınırlılığa sahip olmasına rağmen ez-Zeccâc’ın görüşleri hakkında tam bir fikir verebilmek adına imkan nisbetinde mütekadim ve müteahhir nahiv alimlerinin kanaatlerine de başvuruldu. Araştırma ،ez-Zeccâc’ın sarf ve nahiv problemlerine dair görüşlerinin ilmî değerini ortaya koymaya çalışmaktadır. O ،görüşlerinde ،nahivciler tarafından ittifakla kabul edilen semâ‘ ،kıyas ve illet gibi nahvî asılları esas almıştır. Kıraatler konusundaki yöntemi ise ،Arap kelâmına ve nahiv kurallarına uygun olanı tercih etmektir. Nitekim onun ،bu şartları ihlal eden mütevatir yedi kıraatten bazılarını dahi onaylamadığı görülmektedir. Bunun yanı sıra çalışmamızda ،alimler arasındaki ihtilafların Arap dilinin gelişimine büyük katkı sağladığı ve bu tartışmaların araştırmacılara yeni ufuklar açtığı ortaya konmuştur.}, language = {tr}, number = {13}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Alothman, Saeed}, year = {2018}, note = {Number: 13 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {93--130}, } @article{yuksel_bir_2018, title = {Bir {Tefsir} {Sorunu} {Olarak} {Mübhemât} Üzerinden {Kendini} ve Ötekini {Okumak}}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/37332/414360}, abstract = {Hz. Peygamber’in (a.s.) risaleti müddetince mücadelesini verdiği daveti, sonuçta ilahî murada uygun bir toplumun teşekkülüyle sonuçlanmıştır. Ne var ki barış ve kardeşliğe dayalı bu müesses yapı, daha ilk halife zamanında ridde olaylarıyla örselenmek istenmiş ve sonraki halifeler döneminde nice Müslümanın katledilmesine sebep olan isyan ve savaşlar neticesinde parçalanmıştır. Süreç içerisinde farklı söylemlerle toplumun ana gövdesinden ayrılan her bir fırka, meşruiyetini ispatlamak amacıyla kendi ve ötekisini tanımlama gayreti içerisine girmiştir. Kuşkusuz bu amaca hizmet etmesi açısından toplum nezdinde müstesna yeri olan Kur’ân, hemen bütün fırkaların başvurduğu bir meşruiyet kaynağı olmuştur. Bu çerçevede herbir fırka, Kur’ân’ı kendi söylemini destekleyen ve onaylayan bir içeriğe sahip göstermeye çalışmışır. Kendi söylemlerini Kur’ân’a söylettirebilmek için başvurdukları ayetler ise, mübhem ifadeler içeren ayetler olmuştur. Dolayısıyla mübhemât, fırkaların söylemlerini ayetlerin mefhumuna idhal edebilecekleri en uygun ve münbit bir alan olarak görülmüştür. Bunun için yapılması gereken ise, ayetleri tealluk ettiği bağlamından kopartarak atomize etmek ve sonra da bağlamından bağımsızlaşan lafızdaki mübhem ifadeleri kendi tarih ve söylemleriyle buluşturmaktan ibaretti. Böylece Kur’ân, kendisinden tahsil edilmek istenen her düşünce ve iddiayı yorumcusuna sunan tasdik makamı haline getirilmiştir.}, language = {tr}, number = {13}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Yüksel, Muhammed Bahaeddin}, year = {2018}, note = {Number: 13 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {131--173}, } @article{topal_hanefi_2018, title = {Hanefî {Usûlündeki} {Temel} {Yaklaşımlar} {Hicri} {Altıncı} {Asrın} {Ortalarına} {Kadar}}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/37332/410703}, abstract = {Bu makalede fıkıh usûlünün klasik dönemi denilen hicri dördüncü asır ile altıncı asrın ortalarına kadar olan süredeki Hanefî usûl gelişimi ele alınacak ve Hanefî usûl yaklaşımları arasındaki görüş farklılıkları tespit edilecektir. Hanefî usûl düşüncesinin teşekkülü ve olgunlaşmasında Irak ve Mâverâünnehir âlimlerinin etkin olduğu görülür. Irak Hanefî usûl âlimleri i‘tizali eğilimde olmakla birlikte genel sistemlerinde, mezhep imamlarının fıkhî mesailine ve selefleri olan Hanefî âlimlerin esaslarına dayanırlar. Mâverâünnehir Hanefîleri ise Sünnî inanç esaslarına bağlı iki farklı usûl yaklaşımına sahiptir. Bunlardan ilki Irak usûl anlayışını Sünnî elekten geçirerek sürdüren yaklaşım, diğeri ise Irak Hanefî usûl anlayışından ayrı olarak Semerkant-Mâturîdî çevrelerce teşekkül ettirilen yaklaşımdır. Ancak bu usûl anlayışı uzun bir fetret döneminden sonra altıncı asırda yeniden tesis edilmiştir. Irak Hanefî usûl anlayışını sürdüren birinci yaklaşım fıkıh ağırlıklı iken, Semerkant-Mâturîdî usûl anlayışı kelam ağırlıklıdır.}, language = {tr}, number = {13}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Topal, Şevket and Arvas, Mehmet Sait}, year = {2018}, note = {Number: 13 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {175--209}, } @article{naziroglu_imam_2018, title = {İmam {Hatip} {Ortaokulu} Öğrencilerinin {Gözüyle} {Vatanseverlik} {Değeri}}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/37332/400031}, abstract = {B u çalışmanın amacı, imam hatip ortaokullarında vatanseverlik değerinin bilişsel anlamda hangi düzeyde öğrenildiğinin araştırılmasıdır. Araştırmada nitel araştırma yöntemi ve olgubilim deseni kullanılmıştır. Araştırmanın evrenini 2016-2017 eğitim-öğretim yılında Erzincan il merkezindeki iki imam-hatip ortaokulunda okuyan sekizinci sınıf öğrencileri; çalışma grubunu da bu öğrenciler arasından maksimum çeşitlilik örneklemesiyle seçilen toplam on altı öğrenci oluşturmaktadır. Araştırmada veri toplama tekniği olarak odak grup görüşmesi, veri toplama aracı olarak da yarı yapılandırılmış görüşme formu kullanılmıştır. Araştırmada elde edilen veriler, betimsel analiz yöntemiyle değerlendirilmiştir. Öğrencilerin çizim ve açıklamaları; bayrak, on beş temmuz ve şehitlik şeklinde üç alt temada; vatanseverlik tarifleri de sahip çıkmak, feda etmek ve sevmek şeklinde yine üç alt temada odaklanmıştır. Araştırma sonuçlarına göre öğrenciler, vatanı, üzerinde yaşayanlarla ve yaşananlarla birlikte algılamaktadırlar. Ayrıca öğrencilerin vatanseverlik tariflerinde en çok fedakârlık vurgusu; vatanseverliğin zıddı konusunda da ihanet vurgusu dikkat çekmektedir.}, language = {tr}, number = {13}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Nazıroğlu, Bayramali and Göksu, Mehmet Zeki}, year = {2018}, note = {Number: 13 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {211--230}, } @article{hocaoglu_mitler_2018, title = {Mitler {Gerçeklere} {Karşı}: {Hz}. {Muhammed}'in {Peygamberlik} Öncesi {Yaşamındaki} {Olaylar}}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, shorttitle = {Mitler {Gerçeklere} {Karşı}}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/37332/399475}, abstract = {Hz. Peygamberin nübüvvet öncesi hayatında meydana gelen olayları gözden geçirdiğimizde öncelikle yüceltmeci peygamber anlayışının hakim olduğu görülmektedir. Rivayetler akıl ve vahiy süzgecinden geçirilmeden nakledilmekte ve Peygamberin hayatının bütünlüğü içerisinde değerlendirilmemektedir. Yani bir tarafta baba belinden anne rahmine düşmesi, Halime’ye verilmesi sürecinden kırk yaşına kadar neredeyse her sahnede Peygamberin peygamber olacağı haber verilmektedir. Diğer tarafta ise hem bu haberlerle taban tabana zıt, peygamberin ilk vahy geldiği zaman kendisinin cinlenmiş veya şair olmaktan korktuğundan dolayı intihara teşebbüs ettiği iddia edilmekte hem de Kur’an’da Peygamberin peygamberliğini beklemediği haber verilmektedir. Aynı şekilde bir tarafta Peygamberin, peygamberlik öncesi bulutla veya meleklerle gölgelendiği, gittiği her yere bereket dağıttığı rivayet edilirken, diğer tarafta peygamberlik sonrası bulutlar bir anda kaybolmakta, Peygamber normal insanlar gibi gölge aramakta ve hatta açlıktan kıvranmaktadır. Dolayısıyla bu zıt kutuplu rivayetlerin, aklın ve vahyin ışığında değerlendirilmesi gerekmektedir.}, language = {tr}, number = {13}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Hocaoğlu, Öznur}, year = {2018}, note = {Number: 13 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {231--267}, } @article{turan_leo_2018, title = {Leo {Strauss} and {The} {Recovery} of {Medieval} {Political} {Philosophy}}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/37332/429957}, abstract = {Joshua Parens’in bu yazıda tahlil edeceğimiz Leo Strauss ve Ortaçağ Siyaset Felsefesinin İhyası başlıklı kitabı, filozof Leo Strauss’un “siyasi hermenötik” girişimini ana hatlarıyla takip edebileceğimiz bir kitap hüviyetini taşıyor. Parens, Strauss’un düşüncelerinden hareketle klasik felsefeyi temsilen Fârâbî ve İbn Meymûn isimleri üzerinden klasik siyaset felsefesinin anlamını, işlevini ve sınırlarını tartışıyor. Strauss’un siyasi düşünceye getirdiği yeni bakış, kitap boyunca birbirinden bağımsız görünen ama aslında yakından ilişkili makalelerle ele alınmış. Yazıda ele alacağımız üzere, klasik filozofların siyasi felsefe tasavvurunun yanlış yorumlandığını ileri süren Strauss’un sadece klasik felsefeyle ilgilenenler için değil, siyaset ve ahlak felsefesiyle ilgilenen araştırmacılar için de ilgi çekici sayılabilecek yöntemiyle farklı bir okuma teklifi sunduğunu söyleyebiliriz. Klasik felsefe araştırmalarında hâkim yaklaşımların varsayımlarını tarihsel süreci göz ardı etmeksizin analiz eden düşünür, bu yaklaşımlar için sorun teşkil edebilecek uyuşmazlıklara ve anlaşılması güç noktalara işaret ediyor.}, language = {tr}, number = {13}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Turan, M. Nurullah}, year = {2018}, note = {Number: 13 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {271--275}, } @article{kocyigit_1980-2017_2018, title = {1980-2017 {Arası} {Telif} ve {Tercüme} {Matbu} {Türkçe} {Kur}’ân {Meâlleri} {Bibliyografyası}}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/41108/470468}, doi = {10.32950/rteuifd.470468}, abstract = {Türkiye’de 1980-2017 yılları arasında çok sayıda ve muhtelif özellikte meâl yazılmıştır. Meâl satışlarına ve meâllerin sayısal çokluğuna bakıldığında Türkiye’de Kur’ân meâllerine karşı büyük bir ilginin olduğu söylenebilir. 1980’den sonra meâl sayısının artış kaydetmesinde çeşitli sebeplerden bahsetmek mümkündür. Söz konusu sebepler arasında; hazırlanan meâllerdeki yetersizlikler, Türkçe’nin sürekli değişimi, meâllere yönelik çeşitli tenkitler ile meâller vasıtasıyla Kur’ân’ı anlama arzusu sayılabilir. Meâl yazarlarının profiline bakıldığında ilahiyatçı akademisyenlerin meâl yazımında daha başarılı oldukları iddia edilebilir. Meâl kitaplarının isimlerine “tefsirli”, “izahlı”, “gerekçeli”, “açıklamalı” gibi ifadelerin eklenmesi dikkat çekmektedir. Bu tür ifadelerin eklenmesi bir bakıma salt Kur’ân tercümelerinin kifayetsizliğine işaret etmektedir. Bu makalede meâl literatürüne bir katkı olarak, 1980-2017 yılları arasında telif ve tercüme matbu Türkçe Kur’ân meâlleri listelenmeye çalışılmıştır. Bibliyografyaya alınan eserler, yazım tarzlarına ve müelliflerin isimlerine göre alfabetik olarak kategorize edilmiş, açıklama ihtiyacı hissedilen yerlerde gerekli bilgiler dipnot şeklinde verilmiştir. Ayrıca meâl bibliyografyası hazırlamanın bazı problemlerine değinilmiş ve bu problemlerin aşılmasına yönelik önerilerde bulunulmuştur.}, language = {tr}, number = {14}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Koçyiğit, Hikmet}, year = {2018}, note = {Number: 14 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {11--40}, } @article{sulaiman__2018, title = {أبْوابُ الفِعلِ الثُّلاثيِّ المُجرَّدِ ودلالاتُها}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/41108/419912}, doi = {10.32950/rteuifd.419912}, abstract = {يتناولُ هذا البحثُ أبنيةَ الفِعلِ الثُّلاثيِّ المـُجرَّدِ ودلالاتها بإيجاز فيبيّن أكثر الصيغ استعمالا من صيغ الأفعال الثلاثية المجرّدة ويحاول تبيين دلالاتها ، ثمّ يُفصِّلُ القولَ في الأبواب الستة التي يأتي عليها الفعل الثلاثيّ المـُجرّد، فيبيّن الرئيسَ منها والفرعيّ، والمقيس المطّرد والسماعيّ، وما يجوز مجيئه على أكثر من باب، وما يؤثّر في كلّ منها؛ كحروفِ العلّة والحلق وغيرها، ويُحصي كلّ ماورد من الأفعال الثلاثيّة المجرّدة في القرآن الكريم، موزّعة بحسب الأبواب الستة، لتبيين مدى صحّة ما قيل من استقراءات سابقة ذكرها بعض الصرفيين، مع عرض لآراء الصرفيين والمفسرين في ذلك.}, language = {ar}, number = {14}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Sulaıman, İbrahim}, year = {2018}, note = {Number: 14 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {41--78}, } @article{kismir_gayr-i_2018, title = {Gayr-i {Munsarif} İsimlerde {Kıyasın} {Rolü}}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/41108/469998}, doi = {10.32950/rteuifd.469998}, abstract = {Kıyas, Arap gramerinin oluşturulmasında önemli bir kaynak olarak kullanılmıştır. Zira gramer âlimleri dil incelemelerinde kıyası etkin bir şekilde kullanmışlardır. Onlar özellikle dilsel veriler arasındaki benzerliklerden yola çıkarak dile dair genel kural ve kaideler tespit etmişlerdir. Kıyas, her ne kadar bütün gramer konularının izahında birincil kaynak olarak kullanılmasa da nahiv âlimleri gayr-i munsarif konusunu tamamiyle kıyas yöntemiyle açıklamışlardır. Bu konuda Basra ve Kûfe dil ekolleri arasında herhangi bir ihtilaf yoktur. Her iki ekol de bazı isimlerin bir yönüyle fiile benzerliğini dikkate alarak onları diğer isimlerden farklı değerlendirmişlerdir. Bu çalışma, kıyasın nahiv (gramer) meselelerinin açıklanmasında vazgeçilmez bir kaynak ve yöntem olduğunu göstermesi açısından önem arz etmektedir.}, language = {tr}, number = {14}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Kişmir, Abdulkadir}, year = {2018}, note = {Number: 14 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {79--102}, } @article{turan_turan_2018, title = {Turan, {Süleyman}(ed.). {Engellilik} ve {Dinler}}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/41108/473524}, doi = {10.32950/rteuifd.473524}, abstract = {Çevremize baktığımızda, hayatının herhangi bir döneminde arzu etmediği olay ve olgularla karşılaşmayan hiçbir insanın bulunmadığı bir vakıadır. Yaşanılan çeşitli acılar ve sıkıntılar hemen her insana az çok tesir ettiği gibi, onları ister istemez birtakım duygu ve düşüncelere de sevk etmektedir. Ayrıca karşılaşılan acı verici durumlar, insanları en azından çözüm olarak görülen bir cevapla tatmin oluncaya kadar, “acaba neden” ya da “neden ben” şeklinde bir soruyla karşı karşıya bırakmaktadır. Engellilik, bu soruların en bariz şekilde ortaya çıktığı alanlardan biridir. Din, çok yönlü tezahürleri içerisinde, engelliliğin nasıl algılandığı ve engelli insanların tarihsel süreç içerisinde ne tür tutum ve davranışlara maruz kaldığının tespit edilmesinde önemli bir rol oynamaktadır. Bu bağlamda dinsel geleneklerin engelliliği nasıl açıkladığı ya da ne tür cevaplar ortaya koyduğu önemli bir soru olarak karşımızda durmaktadır. Bu noktadan yola çıkarak hazırlanan bu derleme kitap, engelliliklerin ve bir takım kronik hastalıkların dünyadaki farklı dinsel gelenekler içerisinde nasıl ele alındığı, yorumlandığı, ne tür teolojilerin ve yaklaşımların ileri sürüldüğü ve hangi adımların atıldığını ortaya koymayı amaçlamaktadır.}, language = {tr}, number = {14}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Turan, Şeyma}, year = {2018}, note = {Number: 14 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {104--108}, } @article{furat_17_2019, title = {17. {Asır} {Osmanlı} {Taşrasında} {Bir} {Fakih} {Portresi}: {Ali} en-{Nisârî}}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, shorttitle = {17. {Asır} {Osmanlı} {Taşrasında} {Bir} {Fakih} {Portresi}}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/46077/492435}, doi = {10.32950/rteuifd.492435}, abstract = {Öz Ali en-Nisârî (ö. 1111/1699) 17. asrın ikinci yarısında orta ve doğu Anadolu coğrafyasının çeşitli medreselerinde ilim tahsil ettikten sonra Kayseri’ye dönmüş ve orada uzun yıllar müftülük yapmış bir Osmanlı taşra âlimidir. Bazı siyasî çekişmeler sebebiyle uzun yıllar yürüttüğü müftülük görevinden azl edilen, Ali en-Nisârî’nin oğullarından Abdurrahman, babasının hayatını anlatan bir manzum menâkıbnâme kaleme almıştır. Bu menâkıbnâme sayesinde bir taşra âliminin hayatı, eğitimi hakkında geniş sayılabilecek bilgiye sahibiz. Ayrıca onun sadece fıkıh ile değil özellikle felsefî ilimlerle de iştigal ettiğini ve eserler telif ettiğini biliyoruz. Ali en-Nisârî’nin fıkha dair eseri el-Fevâ’idu’l- ʿ Aliyye mine’l-Mesâ’ili’ş-Şer ʿ iyye , soru cevap tarzı bir fetva mecmuası olması yanında özgün bir başlıklandırmaya sahiptir. Eser, Ali en-Nisârî’nin oğlu Mehmed (ö. 1119/1708) tarafından – ki o da babası gibi Kayseri müftülüğü yapmıştır- babasının müftülüğü sırasında verdiği fetvalar toplanarak oluşturulmuştur. Eser klasik fıkıh sistematiğine göre düzenlenmişse de mâ yete ʿ allaku bi’l-hadis , mâ yete ʿ alluku bi-esma’illah, mâ yete ʿ allaku bi’l-vahyi ve’l-mu ʿ cizât, mâ yete ʿ allaku bi-emri’s-sultânî gibi başlıkları ile dikkat çeker.}, language = {tr}, number = {15}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Furat, Ahmet Hamdi}, year = {2019}, note = {Number: 15 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {13--33}, } @article{sengun_turk_2019, title = {Türk İslam {Edebiyatı}’nda {Bir} {Nazım} {Türü} {Olarak} {Ahvâl}-i {Kıyâmetler} ve Şâiri {Bilinmeyen} {Bir} {Ahvâl}-i {Kıyâmet} Üzerine}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/46077/558734}, doi = {10.32950/rteuifd.558734}, abstract = {Öz : Kıyamet meselesi, Hz. Adem’den bu yana insanlığın ortak ilgi alanıdır. Hemen her dinde ölüm ve sonrası ile ilgili farklı görüşler ortaya konulmuştur. Bireysel bir olgu olması ve ölüm sonrası hayatın nasıl olacağının tam manasıyla bilinememesi bu hususu daha da câzip hâle getirmiştir. Bu sebeple kıyamet üzerine geçmişten bugüne pek çok dilde pek çok şey söylenmiş, farklı kıyamet sahneleri ve tasvirleri ortaya konulmuş hatta bugün özellikle sinema sektöründe bu senaryolar ile ilgili farklı sinama yapımları üretilmiştir. Bu makalede ölüm, kıyamet, kıyâmet hâlleri, mahşer gibi hususlarda Türk İslam Edebiyat’ında manzûm olarak meydana getirilen eserler üzerine genel bir bakış yapılmıştır. Bu çalışma sırasında konuyla alakalı geniş bir literatürün olduğu görülmüştür. Bu eserlerden birkaçı hakkında genel bilgiler verilerek birisi üzerine daha ayrıntılı bir inceleme yapılmıştır. Böyle geniş bir literatürün varlığı dolayısıyla ahvâl-i kıyâmet türündeki eserler, Türk İslam Edebiyatı alanında dinî nazım türlerinden biri olarak değerlendirilmiştir.}, language = {tr}, number = {15}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Şengün, Necdet}, year = {2019}, note = {Number: 15 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {34--61}, } @article{ramadan__2019, title = {الأدب العربي في مناهج تعليم العربية للناطقين بغيرها دراسة مقارنة}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/46077/545729}, doi = {10.32950/rteuifd.545729}, abstract = {تسعى هذه الدراسة إلى استكشاف واقع الأدب العربي في مناهج تعليم اللغة العربية للناطقين بغيرها، من حيث الكم والكيف، وذلك من خلال دراسة منهجي العربية بين يديك واللسان الأم باعتبارهما نموذجا، مع عقد مقارنة بينهما. وقد استعانت الدارسة بالمنهج الوصفي التحليلي بالإضافة إلى المنهج المقارن الذي اقتضته طبيعة الدراسة للإجابة عن تساؤلات الدراسة التالية: ما واقع الأدب العربي في مناهج تعليم العربية للناطقين بغيرها كما وكيفا؟ هل تتناسب النصوص الأدبية المختارة مع مستوى الدارسين؟ ما أوجه التمييز أو القصور في هذه المناهج؟ كيف يمكن استدراك أوجه القصور، إن وجدت؟ ما أوجه الاتفاق والاختلاف بين منهاج تعليم العربية؟ وقد انتهت الدراسة إلى ضرورة توظيف الأدب في مناهج العربية للناطقين بغيرها في جميع مستويات تعليم العربية؛ وذلك نظرا لجدواه في تعليمية اللغة، مع أهمية تنوع الأجناس الأدبية عند اختيار النصوص الأدبية وعدم التركيز على السرد دون غيره من أجناس أخرى لا سيما النص المسرحي.}, language = {ar}, number = {15}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Ramadan, Hany}, year = {2019}, note = {Number: 15 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {62--87}, } @article{cebeci_ilahiyat_2019, title = {İlahiyat {Fakültesi} Öğrencilerinin {Dini} {Grup} {Algıları}}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/46077/552152}, doi = {10.32950/rteuifd.552152}, abstract = {Dini yaşantının farklı tezahürleri olarak ortaya çıkan ve oluşumunda çeşitli sosyolojik, psikolojik ve ekonomik amillerin etkili olduğu dini gruplara insanların hangi saiklerle katıldıkları daima merak konusu olagelmiştir. Ülkemiz açısından bakıldığında ilk ve ortaöğretim kurumlarında dini bilgilerin öğretimiyle ilgili zorunlu derslerin olması ve orta ve yüksek düzeyde din eğitimi veren birçok resmi eğitim kurumun bulunmasına rağmen insanların neden dini gruplara yöneldikleri hususu da ayrıca dikkat çeken bir konudur. Bu çerçevede bireylerin dini gruplara yönelme güdülerinin ve oluşan güçlü dini grup aidiyet ve bağlılıklarının, bütün bileşenleriyle birlikte araştırılıp açıklanmasına ihtiyaç vardır. Özellikle topluma dini yönden rehberlik edecek elemanları yetiştiren ilahiyat fakültelerindeki öğrencilerin dini grupları nasıl değerlendirdikleri sorusunun cevabı, konuyla ilgilenenler için önem arz etmektedir. Bu gerekçelerden hareketle Türkiye genelinde farklı bölgelerden seçilen 9 İlahiyat Fakültesinden öğrenciler üzerinde bir araştırma yürütülmüştür. Bu makalede, uygulanan anket sonucunda toplam 1595 öğrencinin verdiği cevaplardan elde edilen bulgular tahlil edilerek İlahiyat Fakültesi öğrencilerinin dini gruplar hakkındaki görüş ve değerlendirmelerine dair tespitler ortaya konulmaktadır.}, language = {tr}, number = {15}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Cebeci, Suat and Çakmaktaş, Büşra and Doğruyol, Feyza and Cevherli, Kübra}, year = {2019}, note = {Number: 15 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {88--113}, } @article{yalcin_seci_2019, title = {Seciʻ {Sanatıyla} {Yazılan} {Tefsirler}}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/46077/558617}, doi = {10.32950/rteuifd.558617}, abstract = {Cahiliye döneminde konuşmada kullanılan seci ʻ , zamanla kitap yaz ı m ı nda da tercih edilmeye ba ş lanm ış t ı r. Ö zellikle “makâme”lerde, kitapların mukaddimelerinde ve duâlarda sıkça başvurulan bir tarz olmuştur. Muhatabı etkilemek maksadıyla şiirin dışında da vezin ve kafiyeyle ifadeler süslenmeye çalışılmıştır. Vaaz ve hutbelerde de seci ʻ i kullan ı lm ış t ı r. Tasavvufî çevreler duygulara daha çok nüfuz ederek insanları irşad edebilmek amacıyla seci ʻ in sanat y ö n ü nden yararlanm ış lard ı r. Bunun do ğ al bir uzant ı s ı olarak i şâ r î tefsir yazan tasavvuf erbab ı ndan baz ı â limler bu ü slubu tefsir kitaplar ı na yans ı tm ış lard ı r. Tefsir kitaplarıyla, onlarla ilgili yazılan tezlerin ve makalelerin taranması sonucunda Kuşeyrî, Necmeddîn Dâye, İzzuddîn b. Abdusselâm, Ni ʻ metullah en-Nahcuvânî ve İbn Acîbe’nin tefsirlerinde sıkça; İbn Korkmaz’ın Fethu’r-rahmân’ın bazı kısımlarını, Nesru’l-cumân’ın ise tamamını seci ʻ li üslupla yazdıkları tespit edilmiştir. Bu müfessirler daha çok mutarraf ve mütevâzî, bazen murassa ʻ tarzında fıkralar kaleme almışlardır. Şiirde kullanılan tarsi ʻ sanat ı n ı bazen, seci ʻ in di ğ er ç e ş itlerini de nadiren ifadelerine yansıtmışlardır. Estetiği sağlama düşüncesiyle müfessirler sözü bazen uzatmış olsalar bile seci ʻ tarzını tefsirlerinde tercih etmeleri önemlidir.}, language = {tr}, number = {15}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Yalçın, Selami}, year = {2019}, note = {Number: 15 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {114--140}, } @article{akca_objektif_2019, title = {Objektif {Kur}'an Çalışması}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/46077/559059}, doi = {10.32950/rteuifd.559059}, abstract = {Öz: Deizm, kökenleri eski tarihlere dayanan, Avrupada 17 ve 18. yüzyıllarda ortaya çıkmış felsefi ve dini bir harekettir. Hristiyanlığın toplum üzerine uyguladığı baskıcı dini tutumlar başta birçok bilim adamı tarafından tenkit edilmiş, bunun sonucunda da yeni dini arayışlar ortaya çıkmıştır. Deizm’in, Hristiyanlığın baskıcı tutumuna karşı ortaya çıktığı bir gerçektir. Deizm, ateizmin aksine Allah’ın varlığını, yaratıcılığını kabul eder, diğer yandan nübüvveti, vahyi ve bunların sonucu olarak insanın dini sorumluluklarını ise reddeder. Zira Allah’ın insana verdiği akıl bilgi kaynağı olarak yeterlidir, akıl o kadar mükemmeldir ki nübüvvete ve vahye ihtiyacı yoktur. Deistler, âlemin Allah tarafından yaratıldığını kabul ederken, Allah’ın sürekli olarak yarattığı varlıklara olan müdahalesini reddederler. Bu nedenle Allah’ın insanlara gönderdiği emir ve yasakları kabul etmeyerek, aklın öncülüğünde sınırsız ve sorumsuz bir özgürlük içinde hayat yaşarlar. Deizm, geçmişte olduğu gibi günümüzde de varlığını sürdümeye çalıştığı bir gerçektir. Zira “World Union of Deists” adlı sitenin yapmış olduğu çalışmalar, yayınlamış olduğu dergiler, Türkiye de dahil olmak üzere dünyanın birçok yerinde temsilcilerinin bulunması bunun açık bir göstergesidir. Bu çalışma “World Union of Deists” sitesinde by Aamir Saleem Bhinder tarafından “Objective Quran Study” başlığıyla yayınlanan, sitenin Kurucu ve Yönetmeni olan Bob Johnson tarafından da takdirle karşılanan makalenin incelenmesidir.}, language = {tr}, number = {15}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Akça, Yunus}, year = {2019}, note = {Number: 15 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {141--172}, } @article{karsli_psikolojik_2019, title = {Psikolojik İyi {Oluş} ve {Dindarlık} İlişkisi: {Trabzon} İlahiyat Örneği}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, shorttitle = {Psikolojik İyi {Oluş} ve {Dindarlık} İlişkisi}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/46077/549409}, doi = {10.32950/rteuifd.549409}, abstract = {Psikolojik iyi oluş, diğerleri ile uyumlu olma, öz saygı, özgüven, mutluluk, yaşamsal sorunlarla başa çıkabilme ve hayatta anlam bulma gibi anlamlara gelmektedir. Ülkemizde son yıllarda yapılan araştırmalarda bireylerin psikolojik iyi oluş düzeylerinin oldukça düştüğü gözlemlenmiş ve bu konuda farklı yaklaşımlara ihtiyaç doğmuştur. Bu araştırmada psikolojik/öznel iyi oluş ve dindarlık ilişkisi incelenmiştir. Araştırmanın örneklemi Trabzon Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde öğrenim görmekte olan yaşları 18-37 arasında değişen 358’ı kadın ve 151’i erkek toplam 509 genç bireyden oluşmaktadır. Araştırmada veri toplama aracı olarak Warwick-Edinburgh Mental İyi Oluş Ölçeği , İçsel Dini Motivasyon Ölçeği ve Dini Şuur Ölçeği kullanılmıştır. Araştırmada öncelikle örneklemin yaş, cinsiyet ve kişilik yapısını içeren demografik özellikleri psikolojik iyi oluş ve dindarlık açısından incelenmiş, daha sonra dindarlık ile psikolojik iyi oluş arasındaki ilişkilere bakılmış ve şu sonuçlara ulaşılmıştır. Dışadönüklük ile psikolojik/öznel iyi oluş ve içsel dini motivasyon arasında pozitif ilişki bulunmuştur. İçsel dini motivasyon ve dini şuur ile psikolojik/öznel iyi oluş arasında da pozitif yönlü ilişki tespit edilmiştir.}, language = {tr}, number = {15}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Karslı, Necmi}, year = {2019}, note = {Number: 15 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {173--205}, } @article{ciftci_kadinin_2019, title = {Kadının {Mahremsiz} {Sefere} Çıkması {Hususunda} {Fıkhî} {Bir} {Analiz}}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/46077/558489}, doi = {10.32950/rteuifd.558489}, abstract = {Bu makalede kadının mahremsiz (gerek hac gerekse genel manada) sefere çıkması meselesi ele alınmıştır. Bu mesele tabiin döneminden günümüze kadar güncelliğini muhafaza etmiştir. Konuyla ilgili rivayetlerin çoğunluğu kadının, mahremi olmadığı halde yolculuk yapamayacağı yönünde olmakla birlikte bazılarının bunu caiz gördüğü anlaşılmıştır. Bu çalışmamız hadis rivayetleri bağlamında ele alınarak iki görüşe ait delillerin özellikle hadis kriterleri düzleminde mukayese edilmesi imkanını sağlayacaktır. Çalışmamızda ayrıca konuyla ilgili mezheplerin görüş ve delillerinin tahliline de yer verilecektir. Teâruzu’l-edille gibi kavramsal usûl-i fıkıh tartışmaları yanı sıra Hanefî ve Şafiî mezheplerinin istidlal ettiği aklî ve naklî deliller, ilmi kriterler çerçevesinde analiz edilmeye çalışılacaktır. Özellikle seferilik halinde emniyet şartının günümüzde ne ifade ettiği konusuna açıklık getirmesi bakımından bazı istatistikler zikredilecektir. Tüm bu değerlendirmeler neticesinde özellikle makalenin sonuç kısmında modern dönemde Müslüman bir kadının gerek üniversite eğitimi gerekse ticari gaye ile tek başına seyahat edip edemeyeceği konusu izah edilmeye çalışılmıştır. Özellikle de sefer kavramının asıl mahiyetine vurgu yapılmaya çalışılmış ve seferdeki emniyetin sadece iki havaalanı arasında geçen müddet olmadığı bilakis sefer müddetinin tamamı için geçerli olduğu vurgulanmıştır.}, language = {tr}, number = {15}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Çiftçi, Muhammed Hüsnü}, year = {2019}, note = {Number: 15 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {206--243}, } @article{sahan_hz_2019, title = {Hz. İbrahim’in {Konukları} {Bağlamında} {Kur}’an’da {Lafz}-ı {Müteşabih}}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/46077/557429}, doi = {10.32950/rteuifd.557429}, abstract = {Kur’ân’ın amaçları doğrultusunda bazı kıssalar anlatılmaktadır. Bir kıssa hangi sûrede anlatılıyorsa o sûrenin ana eksenine ve genel konularına uygun, temel hedef ve gâyesine hizmet edecek tarzda anlatılır ve kıssanın maksada uygun kısmı serdedilir. Buna örneklerinden biri de Hz. Lût kavmini helâke giderken öncelikle Hz. İbrahim’e uğrayıp ona bir erkek çocuk müjdeleyen rahmet ve azap meleklerinin kıssasıdır. Bu kıssa Kur’ân’ın farklı sûrelerinde anlatılmıştır. Ancak kıssanın ilgili kısmı her sûrenin kendi amaç ve gâyesine uygun gelecek tarzda zikredilmiştir. Farklı ifade ve tabirler de buna göre seçilmiştir. Aynı kıssa anlatılıyor olmasına rağmen birbirine benzer ifadeler (lafzî müteşabih) kullanılsa da hiçbir sûrede diğer sûredekinin aynısı tekrar edilmemiş, canlı bir müzenin farklı açılardan görüntüleri serdedilmiştir. Bu araştırmada öncelikle Hz. İbrahim’e gelen elçi veya konukların kıssası ele alınacak, sonra bu kıssada yer alan edebî ifade ve inceliklerin benzer ve farklı yönleri incelenecektir.}, language = {tr}, number = {15}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Şahan, Ramazan}, year = {2019}, note = {Number: 15 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {244--280}, } @article{utku_medeniyetler_2019, title = {Medeniyetler {Arası} {Teknoloji} {Transferinde} {Bir} {Tartışma} {Alanı}: {Latin} {Yelkeni}}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, shorttitle = {Medeniyetler {Arası} {Teknoloji} {Transferinde} {Bir} {Tartışma} {Alanı}}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/46077/559081}, doi = {10.32950/rteuifd.559081}, abstract = {Tarih boyunca diğer birçok alandaki ilerlemelere nispetle oldukça az gelişme gösteren yelken teknolojisi açısından Latin yelkeni, gemilerin manevra kabiliyetlerini arttıran ve rüzgâra karşı ilerlemelerini sağlayan en önemli gelişme olarak görülmüş ve bu gelişmenin de Akdeniz’e Araplar tarafından aktarıldığı ileri sürülmüştür. Ancak bu tez hem Akdeniz’de hem de Okyanusya’da elde edilen bazı bulgularla sorgulanmıştır. Latin yelkenin teknik olarak kullanımı ve tarihî gelişimine odaklanan bu çalışma, aynı zamanda medeniyetler arası teknoloji transferinde bir tartışma alanı olan bu konu etrafındaki farklı tezleri tarih metodu ve tasarımı çerçevesinde değerlendirmektedir.}, language = {tr}, number = {15}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Utku, Nihal Şahin}, year = {2019}, note = {Number: 15 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {281--311}, } @article{durmus_1917_2019, title = {1917 {Tarihli} {Osmanlı} {Hukūk}-ı Âile {Kararnâmesi}’ne {Yöneltilen} {Eleştiriler}}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/46077/558920}, doi = {10.32950/rteuifd.558920}, abstract = {İslâm aile hukukuna dair hükümler modern anlamda ve kapsamlı bir şekilde 1917 tarihinde yürürlüğe giren Hukūk - ı Âile Kararnâmesi ile kanunlaştırılmıştır. Ancak Kararnâme birçok açıdan hem Müslüman ilim ve fikir adamları hem de gayr - i müslimler tarafından eleştirilmiştir. Bu çalışmada gerek Osmanlı gerekse Cumhuriyet döneminde Müslüman ilim ve fikir adamlarının Kararname’ye yönelttikleri eleştiriler incelenmiştir. Gayr - i müslimlerin ise sade ce Kararnâme’nin geneline ilişkin eleştirilerine yer verilmiş, kendilerine özel hükümlere yönelik eleştirileri ele alınmamıştır. Yapılan eleştiriler ilk elden kaynaklara ulaşılarak tespit edilmeye çalışılmıştır. Bu eleştiriler Kararnâme’nin hazırlanma ve kanunlaştırma sürecine, şer ʻ -i ş erî fe aykı r ı l ığına, halkı n maslahatının g özetilmeden haz ı rland ığına, mahkemelere verdiği yetkilere ve içeriğindeki eksikliklere yönelik eleştiriler ana başlıkları altında incelenmeye çalışılmıştır. Eleştiri konusu olan mesele lerin birçoğunun bugün de tartışılmaya devam eden meseleler olduğunu söylemek mümkündür.}, language = {tr}, number = {15}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Durmuş, Ensar and Yargı, Mehmet Ali}, year = {2019}, note = {Number: 15 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {312--363}, } @article{sengun_fakiri_2019, title = {Fakîrî ve {Manzum} {Hikâye}-i {Ashâb}-ı {Kehf}’i}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/46077/558738}, doi = {10.32950/rteuifd.558738}, abstract = {Öz: Ashâb-ı Kehf konusu, Kur’ân-ı Kerim’de geçmesi münasebetiyle, başta tefsircilerin ve Kur’ân üzerine çalışanların dikkatini çekmiş ve üzerinde epeyce söz söylenmiş önemli bir konudur. Özellikle tefsir kitaplarında ve Kur’ân ilimleri ile ilgili kitaplarda müstakil başlıklar altında incelenen bu konu, aynı zamanda edebiyatçıların da üzerinde söz söylediği konulardan biridir. Edebiyat alanında konuyla alakalı şöyle bir göz gezdirdiğimizde, oldukça geniş bir literatür ile karşılaşırız. Bu literatürün önemli bir kısmı mensur (düz yazı) olarak meydana getirilmiştir. Bu mensur eserlerde Menâkıb-ı Ashâb-ı Kehf, Hikâyet-i Ashâb-ı Kehf, Dâsitân-ı Ashâb-ı Kehf, Kıssatu Ashâb-ı Kehf gibi başlıklar bulunmaktadır. Konuyla alakalı manzum eserler sınırlı sayıdadır. Bunların en önemlilerinden biri de Fakirî’nin Hikâye-i Ashâb-ı Kehf ’idir. Bu çalışmada, kimliği ve kişiliği tam olarak tespit edilemeyen fakat birtakım verilerden hareketle hakkında bir kanaate varılan Fakîrî adlı şâirin yazmış olduğu Hikâye-i Ashâb-ı Kehf adlı mesnevî üzerinde durulmuş ve eser hem transkribe metin olarak çalışmanın sonuna eklenmiş hem de metin üzerinden Ashâb-ı Kehf’in durumuna dair veriler ortaya konulmaya çalışılmıştır. Elbette ki tüm bu görüşler metin merkezli, yani Fakîrî’nin gözüyle değerlendirilmiştir.}, language = {tr}, number = {15}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Şengün, Necdet}, year = {2019}, note = {Number: 15 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {364--392}, } @article{yalcin_taberiye_2019, title = {Taberî'ye {Göre} {Kur}'ân'daki {Ezdâd} {Kelimeler}}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/46077/557767}, doi = {10.32950/rteuifd.557767}, abstract = {Arapçadaki bazı kelimeler aynı anda zıt nitelikleri ifade etmektedir. “Ezdâd” başlığı altında incelenen bu tür kelimelerle ilgili bazı eserler yazılmış, bu tür kelimelerin ortaya çıkış nedenleri incelenmiştir. Kur’ân-ı Kerim’de de zıt olgular bazen farklı kelimelerle aktarılmış, nadiren de olsa aynı (ezdâd) kelimelerle ifade edilmiştir. Bu hususta Tefsir Usulü kitaplarında bahisler açılmış, müfessirler tefsirlerinde ilgili âyetleri açıklarken bu kelimeleri zıt yönleriyle ele almış, meâl çalışmalarında bu husus dikkate alınmaya çalışılmıştır. Ancak Kur’ân’da bu tür kaç kelimenin bulunduğu hususunda farklı listeler verilmektedir. Taberî’nin Camiu’l-Beyân tefsirinde “ezdâd” konusu ele alınmış, bu tür kelimelerle ilgili önemli bilgiler aktarılmıştır. Bu makalede Taberî’nin ezdâd kabul ettiği Kur’ân’daki 34 kelime incelenmiştir. Dilciler ile müfessirlerin bu kelimelere verdikleri anlamlar aktarıldıktan sonra Taberî’nin âyet ve ezdâd kelimenin manasıyla ilgili açıklamaları ele alınmıştır.}, language = {tr}, number = {15}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Yalçın, Selami}, year = {2019}, note = {Number: 15 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {393--425}, } @article{hackali_satibinin_2019, title = {Şâtıbî’nin {Aristo} {Mantığına} {Karşı} Çıkış {Gerekçeleri} ve {Alternatif} {Yöntem} {Teklifi}}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/50719/592627}, doi = {10.32950/rteuifd.592627}, abstract = {Öz: Tercüme faaliyetleriyle birlikte Yunan felsefe mirası içerisinde İslam dünyasına giren Aristo mantığına karşı Müslüman âlimler farklı tutumlar sergilemişlerdir. Gazzâlî ve takipçileri Aristo mantığını ve onun kesin bilgiye ulaşma vasıtası olan burhânı nazarî şer’î ilimler için bir yöntem/alet olarak kabul etmişlerdir. İbn Teymiyye ve takipçileri ise söz konusu mantığı İslam şeriatının yapısına ve insanın fıtratına aykırı bularak şiddetle karşı çıkmışlardır. Şâtıbî de felsefî arka plana sahip olması yanında uygulama ve sadeliğin esas olduğu selef yöntemine ve şeriatın ümmî yapısına aykırı olması gibi gerekçelerle Aristo mantığına karşı çıkmış ve alternatif olarak da manevî istikrâ yöntemini teklif etmiştir. Şâtıbî bir yöntem olarak mantığa karşı çıkmakla birlikte köken itibariyle mantık ilmine ait birçok kavram ve çıkarıma ise usûlünde yer vermiştir. Bu makalede Şâtıbî’nin mantığa itirazlarının tespit ve değerlendirilmesi yanında kullanmış olduğu mantıkî kavram ve çıkarımların izahı yapılmaya çalışılmıştır. Ayrıca Gazzâlî’nin benimsediği mantık merkezli burhân yöntemine karşı Şâtıbî’nin teklif ettiği anlam eksenli ve selef kökenli manevî istikrâ yöntemini mukayese imkânı vermesi, bu çalışmayı önemli kılan bir husus olarak değerlendirilebilir.}, language = {tr}, number = {16}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Haçkalı, Abdurrahman and Nacar, Tayip}, year = {2019}, note = {Number: 16 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {14--46}, } @article{inanir_kazasker_2019, title = {Kazasker {Manav} İvaz {Efendi}’nin “{Furûku}’l-{Usûl}” {Adlı} {Risalesinin} {Metin} ve {Tercümesi}}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/50719/596889}, doi = {10.32950/rteuifd.596889}, abstract = {Bu çalı ş ma, Kazasker Manav İ vaz Efendi’nin fıkıh usulü sahasında “Furûku’l-usûl” adlı risalesinin metin ve tercümesini konu edinmektedir. Eser her ne kadar hacim bakımından küçük olsa da furûk konularının e ş bâh ve’n-nazâir eserleri içinde de ğ erlendirildi ğ i bir dönemde müstakil bir risale olarak yazılmı ş , alanındaki sınırlı çalı ş malardan biridir. Furûku’l-usûl’ün kime ait oldu ğ u konusu literatürde ihtilaflıdır. Bazı kaynaklar Ş eyhülislam İ bn Kemal Pa ş a’ya (ö. 940/1534) isnat ederken bazıları ise Kazasker Manav İ vaz Efendi’ye (ö. 994/1586) isnat etmektedir. Nitekim Muhammed b. Abdülaziz el-Mübârek risaleyi İ bn Kemal Pa ş a’ya nispet etmi ş ve dört yazma nüshaya dayalı olarak tahkik etmi ş tir. Tarafımızdan yapılan incelemede bu nüshalara ilave olarak dört nüsha daha tespit edilmi ş ve konu bir makalede de ğ erlendirilmi ş tir. Netice itibariyle söz konusu risalenin Manav İ vaz Efendi’ye ait oldu ğ u sonucuna ula ş ılmı ş tır. Müellif XVI. asırda döneminin en gözde medreselerinde otuz yıla yakın müderris olarak çalı ş masının yanı sıra Bursa ve İ stanbul kadılı ğ ı yapmı ş tır. Di ğ er taraftan farklı aralıklarla Anadolu ve Rumeli Kazaskerli ğ i vazifelerini icra etmi ş tir. Ara ş tırma konusu risaleyi de müderris oldu ğ u dönemlerde kaleme aldı ğ ı söylenebilir. Risale tek ba ş ına Osmanlı medreselerinde fıkıh usulü derslerinin nitelik ve ders materyali bakımından hususiyetini gösteren bir resim gibidir. Bu resim Osmanlı fakihlerinin kendilerinden önce yazılan usul literatürüne hâkim olarak onları ş erh, hâ ş iye, ta’lik ve risalelerle açıklayıp özetlediklerini göstermektedir. Müellif, risalede kırk be ş ba ş lıkta doksana yakın ş ekil bakımından benzer, hüküm bakımından farklı fıkıh usulüne dair kavramı özetle tanımlamakta ve bir misal ile aralarındaki farkları açıklamaktadır. Zira müellif risalenin giri ş inde istifade ederken hatırlatıcı, anlatırken de yardımcı olacak ve her düzeydeki ö ğ rencilerin kolayca ezberleyebilece ğ i mahiyette olmasına gayret etti ğ ini belirtmektedir. Bu bakımından günümüz lisans ve lisansüstü ilahiyat ö ğ rencilerinin fıkıh usulü alanında istifade edebilecekleri bir ders materyalidir. Yararlı olaca ğ ı dü ş üncesiyle bu risale yeni nüshalar ı ş ı ğ ında gözden geçirilerek tercüme edilmi ş tir.}, language = {tr}, number = {16}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {İnanır, Ahmet}, year = {2019}, note = {Number: 16 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {47--74}, } @article{yildiz_taceddin_2019, title = {Tâceddin el-{Asğâr} İbrahim b.{Abdullah} el- {Hamîdî}’nin “{Hâşiyetün} ale’l-{Islâh} ve’l-Îzâh li İbn-i {Kemalpaşa}” {Adlı} {Haşiyesinin} {Neşri}, {Tercümesi} ve {Değerlendirilmesi} ({Kemalpaşazâde}’nin “Îzâhu’l-{Islâh}” adlı {Eserine} {Yazılan} {Bir} {Reddiye} Örneği)}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/50719/624459}, doi = {10.32950/rteuifd.624459}, abstract = {Kemalpaşazâde 16.yy’da yetişmiş önemli alimlerden biridir. Felsefe,dil,edebiyat,tarih, fıkıh,hadis, tefsir gibi birçok alanda kendini yetiştirerek çok sayıda eser verisale kaleme almıştır. Furû fıkıh alanında kaleme aldığı eserlerden biri de kendi ifadesiyle “İzâhu’l-Islâh”dır. İzâhu’l-Islâh, ulemâ nezdinde Hanefi mezhebinin mûteber kaynakları arasında kabul edilen ve Burhânüşşerîa tarafından kaleme alınan Vikâyetü’r-Rivâye fî Mesâili’l-Hidâye’yi ve Sadrüşşerîa tarafından kaleme alınan onun ilk şerhi olan Şerhül’l-Vikâye’yi ıslâh etmek amacıyla yazılmıştır. Kemalpaşazâde’nin yapmış olduğu bu ıslâh ve izâh çalışması büyük tepkiyle karşılanmıştır. Bu tepkilerden biri de Tâceddin el-Asğar lakabıyla tanınan İbrahimb. Abdullah el-Hamîdî’nin haşiyesidir. Mahtuta olan bu haşiye makalede tanıtılmaya çalışılarak neşr halinde sunulacaktır.}, language = {tr}, number = {16}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Yıldız, Kemal and Yıldız, Rüveyda}, year = {2019}, note = {Number: 16 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {75--121}, } @article{kizilkaya_arapcada_2019, title = {Arapçada {Mürekkep} {Cümlenin} {Kapsamı}}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/50719/631921}, doi = {10.32950/rteuifd.631921}, abstract = {Arapçada cümlelerin basit ve birleşik cümleler olarak sınıflandırılması son dönem gramer çalışmalarında görülen bir olgudur. Bu tür bir sınıflandırma kadim eserlerde bulunmamaktadır. Dolayısıyla kadim dönemde birleşik cümle, modern dönemde ele alındığı biçimiyle incelenmemiştir. Ancak kadim dönemdeki cümle ile ilgili olan kübra-sugra terimleri ve cümlelerin irab açısından sınıflandırılması birleşik cümleyle ilişkilidir. Cümlelerin kübrâ-suğrâ olarak ele alınması, mürekkep cümleye bir giriş olarak değerlendirilebilse de konunun içeriği mürekkep cümleyi tam olarak karşılamamaktadır. Öte yandan cümlelerin irab açısından sınıflandırılması birleşik cümlenin bazı türlerinin dolaylı olarak incelendiğini göstermektedir. Bununla birlikte birleşik cümle türleri kadim dönemde bütüncül ve sistematik biçimde ele alınmamıştır. Mürekkep cümle terimi modern dönemde üretilmiş ve çeşitleri incelenmiş olmakla birlikte detaylarına ilişkin bazı görüş farklılıkları vardır. Dolayısıyla modern dönemde de birleşik cümlenin kapsamı hususunda görüş birliğine varıldığı söylenememektedir. Bu çalışma kadim dönem ve modern dönemin birleşik cümle yapısına yaklaşımlarını değerlendirerek Arapçada birleşik cümlenin kapsamını incelemekte, Arapçadaki mürekkep cümle yapılarını Türkçedeki benzer yapılarla karşılaştırmaktadır. Arap dili ve belagatı, birleşik cümle, mürekkep cümle, ana cümle, yan cümle, irap, söz dizimi.}, language = {tr}, number = {16}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Kızılkaya, Yakup}, year = {2019}, note = {Number: 16 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {122--146}, } @article{aygun_mufessir_2019, title = {Müfessir {Sa}‘lebî ve el-{Keşf} ve’l-{Beyân} {Adlı} {Eserinin} {Tefsir} {Literatürüne} {Etkisi}}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/50719/586121}, doi = {10.32950/rteuifd.586121}, abstract = {Müfessir Sa‘lebî ve el-Keşf ve’l-Beyân Adlı Eserinin Tefsir Literatürüne Etkisi Öz: Bu çalışmanın hedefi, müfessir Sa’lebî ve tefsiri el-Keşf ve’l-Beyân’ın önemini vurgulamak ve onlara dair farkındalık oluşturmaktır. Tefsir edebiyatının gelişim ve özelliklerinin daha iyi anlaşılmasına katkı sunmaktır. Tefsir edebiyatının gelişimi, önceki birikimden faydalanıp birtakım eklemeler yapılması suretiyle olmaktadır. Bu nedenle, her eserde az ya da çok önceki tefsirlerin etkisi bulunmaktadır. İşte bu çalışmada, müfessir Sa‘lebî’nin el-Keşf ve’l-Beyân adlı eserinin sonraki tefsirlere etkisi araştırılmaktadır. Araştırma sonucunda, bazı tefsirlerde el-Keşf’in cümlelerinin birebir, bazılarında ise özetlenerek alındığı görülmektedir. el-Keşf’in cümlelerinin aynen alındığı eserler, “hem şekil hem de muhteva açısından etki”, diğerleri ise “muhteva yönünden etki” başlıkları altında incelenmektedir. Vâhidî, Sem‘ânî, Beğavî, Tabersî, İbnü’l-Cevzî, Necmeddin Dâye, Kurtubî, Hâzin ve Şirbînî’nin tefsirleri, el-Keşf’ten hem şekil hem de muhteva olarak etkilenmiştir. İbn Atıyye, Ebû Hayyân, Seâlibî, Bikâî, Suyûtî, Âlûsî, Şevkânî, İbn Âşûr’un tefsirlerinde ise muhteva yönünden etki görülmektedir. Özellikle Beğavî’nin tefsiri, neredeyse tamamen el-Keşf’in iktibasından oluşmaktadır. Tefsir tarihinde iz sürme ve eserlerin karşılaştırılmasına dayalı bu tarz çalışmaların, tefsir literatürünün gelişimin ve özelliklerinin daha iyi anlaşılmasında önemli faydaları olacaktır. Ayrıca matbu eserlerdeki istinsah, tahkik veya baskı hatalarının ortaya çıkması ve bunların en doğru şekilde düzeltilmesi de bu sayede mümkündür. Anahtar Kelimeler: Tefsir, Sa’lebî, el-Keşf ve’l-Beyân, Tefsir Literatürü. The Influence of Mufassir Sa’lebi and his work named el-Keşf ve’l-Beyân on Tafsir Literature Abstract: The aim of this study is emphasize and provide awareness the significance of mufassir Sa’lebi and his tafsir, named el-Keşf ve’l-Beyân, and to contribute to the understanding of the development of tafsir literature and its some features. The development of tafsir litrature has a progressive character, in that former tafsir literature enables the new exegetical implications. For this reason, this study bears the trace of former tafsir studies. Here in this study explores the effect of mufassir Sa‘lebî and his work of el-Keşf ve’l-Beyân to following tafsir works. In the research result is that; some tafsir works had the exact citation of the sentence of el-Keşf and some had summarily. The works of tafsir which had exact citation is studied under the title of “The Effect of the Aspect both Form and Contents” the others “The Effect of the Aspect of Contents”. The Tafsirs of Vâhidî, Sem‘ânî, Beğavî, İbnü’l-Cevzî, Tabersî, Necmeddin Dâye, Kurtubî, Hâzin and Şirbînî are impressed by el-Keşf as form and contents. As to the tafsirs of İbn Atıyye, Ebû Hayyân, Seâlibî, Bikâî, Suyûtî, Âlûsî, Şevkânî, İbn Âşûr, the influences of the aspect of contents is obvious. Particularly the tafsir of Beğavî is almost consist of the quotation of el-Keşf. The trace of the history of tafsir and such works as to comparison of tafsirs will clarify the understanding the development and the features of tafsir literature. Furthermore, the detection and the most correctly correction the copy (istinsah), verification (tahkik) and corrigenda in the printed documents rest on to these works. Keywords: Tafsir, Sa‘lebî, el-Keşf ve’l-Beyân, Tafsir Literature. المفسّر الثعلبي وتأثير تأليفه الكشف والبيان في أدب التفسير خلاصة: هدف هذه المقالة هو التأكيد أهمية المفسّر الثعلبي وتأليفه الكشف والبيان ورفع الوعي عنهم، والمساهمة في تطوّر أدب علم التفسير وميزاته. يتكوّن تطوّرُ أدب التفسير من مدّخرات من التجارت القديمة. بسبب ذلك، في المألّفات كلّها آثارٌ للتفاسير السابقة إلى حدّ ما. في هذه المقالة نتناول الكشف والبيان للمفسّر الثعلبي وأثره في التفاسير فيما بعد. في نتيجة هذه المقالة ظهر أنّ بعض التفاسير اقتبس من جمل الكشف بنفس الشكل وبعضها خلاصةً. نتناول التفاسير التي اقتبست من جمل الكشف بنفس الشكل تحت عنوان "أثرٌ من زاوية الشكل والمضمون"، ونتناول الأخرى في عنوان "أثر من زاوية المضمون." تأثّرتْ تفاسير الواحدي والسمعاني والبغوي والطبرسي وابن الجوزي ونجم الدين دايه والقرطبي والخازن والشربيني بالكشف شكلًا ومضمونًا أيضا. تأثّرتْ تفاسير ابن عطيّة وأبو حيّان والثعالبي والبقائي والسيوطي والآلوسي والشوكاني وابن عاشور بالكشف مضمونًا. يتكوّن التفسير البغوي من اقتباس الكشف بالكاد. ستكون العمليّات مستندةً على مقارنة بين التفاسير مفيدةً لتطوّر أدب التفسير وللفهم ميزات علم التفسير. إضافة إلى ذلك يمكن إظهار الأخطاء المطبعيّة والاستنساخ والتحقيق بهذه العمليّات. كلمات مفتاحية: التفسير، الثعلبي، الكشف والبيان، أدب التفسير.}, language = {tr}, number = {16}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Aygün, Abdullah}, year = {2019}, note = {Number: 16 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {147--192}, } @article{koktas_gunumuz_2019, title = {Günümüz {Arap} {Dünyasında} {Teferrüt} {Meselesi} İle İlgili {Tartışmalar}}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/50719/624354}, doi = {10.32950/rteuifd.624354}, abstract = {Teferrüt meselesi hadislerin tashih ve taz‘ifinde önemli bir role sahip olduğu için geçmişte olduğu gibi günümüz Arap dünyasında da tartışma konusu olmuştur. Hadisleri tashih ve taz‘if edenler genellikle ravînin adalet sahibi ve güvenilir olmasına binaen rivayetlere hüküm vermişlerdir. Hadis âlimleri genellikle hadis rivayetinde sika kabul edilen ravilerin teferrüt ederek rivayet ettikleri hadislerine sahih hükmü vermiştir. Hadis rivayetinde zayıf kabul edilen ravilerin teferrüt ederek rivayet ettikleri hadislerine ise zayıf demişlerdir. Ancak günümüz Arap dünyası hadis âlimlerinden bazıları ravilerin teferrüt ederek rivayet ettikleri hadislerine hüküm vermek için genel durumlarının bilinmesini yeterli görmemiştir. Hadislerin tashih ve taz‘ifinde ravilerin isabet veya hata ettiklerine dair karinelerin de bilinmesini şart koşmuşlardır. Bazıları da hadis rivayetlerine karine ve delillere bakmaksızın sadece ravinin genel durumuna göre hüküm verileceğini kabul etmiştir. Böylece bu iki görüş sahipleri arasında bir tartışma meydana gelmiştir.}, language = {tr}, number = {16}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Köktaş, Yavuz and Koç, İbrahim}, year = {2019}, note = {Number: 16 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {193--241}, } @article{koktas_mursel_2019, title = {Mürsel {Hadis} ve {Gelişiminde} İbnü’s-{Salâh}’ın {Rolü}}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/50719/586078}, doi = {10.32950/rteuifd.586078}, abstract = {Hadis usulünün netameli konuları bir sıralamaya tabi tutulduğunda hiç şüphesiz “mürsel hadis” bu listenin başlarında yer almaktadır. İslam’ın temel kaynaklarından Hz. Peygamber’in (sa) sünnetinin habercisi konumundaki hadislerin makbullüğü hakkında öne sürülen bazı şartlar incelendiğinde, tarihten günümüze değin mürsel hadisler hakkında önemli tartışmaların bulunduğu görülmektedir. Şâfiî öncesi mürsel hakkında pek ciddi bir tartışma bulunmazken Şâfiî sonrası isnadın merkeze alınması sonucunda hadislerin muttasıl oluşuna vurgu, mürsel rivayetlerin hücciyetini tartışmaya açmıştır. Nitekim Şâfiî sonrası oluşan hadis usulü literatürünün öncüleri olan Hâkim, Hatîb el-Bagdâdî ve İbnü’s-Salâh gibi alimler Şâfiî’nin izini takip ederek mürsel hadisin hücciyeti hakkında bir takım sözler sarf etmişlerdir. İbnü’s-Salâh hadisçi olması hasebiyle mürsel hadisi tek başına delil kabul etmemekle birlikte fakih olması hasebiyle de metni merkeze alan ilk dönem fukahanın bakışına değer vermektedir. Bu bağlamda İbnü’s-Salâh isnad ve metni merkeze alan her iki yaklaşıma da hak veren bir perspektifle objektif olarak hareket ettiğini söylememiz mümkündür. İbnü’s-Salâh sonrası hadis usulü eserlerinde mürsel özelinde mühim oranda onun takip edilmesi İbnü’s-Salâh’ın söz konusu yaklaşımının haklılığını göstermektedir. Bu bağlamda çalışmamızda mürsel hadisler ve mürsel kavramı çerçevesinde İbnü’s-Salâh’ın hadis usulü literatüründeki etkisi üzerinde durulacaktır. Bu çerçevede makalemiz İbnü’s-Salâh öncesi Mürsel, İbnü’s-Salâh’ta Mürsel ve İbnü’s-Salâh sonrası Mürsel şeklinde üç başlık altında incelenecektir. Çalışmamızda içerik analiz yöntemi uygulanmıştır.}, language = {tr}, number = {16}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Köktaş, Yavuz and Gümüş, Fatih}, year = {2019}, note = {Number: 16 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {242--263}, } @article{erol_memlukler_2019, title = {Memlûkler {Zamanında} {Mısır} {Hac} {Güzergâhı} – {Kâhire}’den {Mekke}’ye {Uzanan} {Kutsal} {Yolculuk}}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/50719/628790}, doi = {10.32950/rteuifd.628790}, abstract = {Hac ibadeti İslâm dininin temel ibadetlerinden birisi olup hicretin 8. yılında (M. 630), Mekke'nin fethinden bir sene sonra müminler üzerine farz kılınmıştır. Arapça’da “gitmek, yönelmek; ziyaret etmek” anlamlarına gelen hac kelimesi, fıkıh terimi olarak imkânı olan ve şartlarına gücü yeten her Müslümanın belirlenmiş zaman içinde Kâbe’yi, Arafat, Müzdelife ve Mina’yı ziyaret etmek ve belli bazı dîni görevleri yerine getirmek suretiyle yaptığı ibadeti ifade eder. Ancak haccın ifa edilebilmesi için bireyin hususi şartlarının kâmil olmasının haricinde, yaşadığı coğrafyanın ve tabisi olduğu devletin de uzun ve tehlikelerle dolu güzergâhta bireyin hac ibadetini ifada asgari şartları sağlaması gerekliydi. Bundan mütevellit hacı adayları, bu uzun ve zahmetli yolculuğa, devletin düzenlediği organizasyonlara dâhil olarak iştirak ederlerdi. 1250-1517 yılları arasında Mısır merkezli kurulmuş bir Türk devleti olan Memlûkler de hac emirinin sorumluluğu altında bir organizasyon tertip etmişlerdir. Mısır’dan Kâhire merkezli olmak üzere yola çıkan Mısırlı ve Mısır üzerinden hac görevini ifa edecek diğer ülke hacı adayları, güvenlik ve kuraklık gibi sebeplerden dolayı Güney Mısır güzergâhını takip ettikleri yaklaşık 200 senelik süreç hariç, Mısır’ın kuzeyine düşen rotayı takip etmişlerdir. Sinâ çölünü aşmak ve buradan Mekke şehrine ulaşmak şeklinde belirlenen bu rota Osmanlı Devleti zamanında da takip edilen esas hac güzergâhını oluşturmuştur. Bu çalışmada Memlûkler Devleti döneminde Kuzey Mısır hac rotası, menzilleri, bu menzillerin birbirlerine uzaklıkları ve coğrafi özellikleri ile ele alınacaktır.}, language = {tr}, number = {16}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Erol, Burak Gani}, year = {2019}, note = {Number: 16 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {264--314}, } @article{yaldizli_ragib_2019, title = {Râgıb el-İsfahânî’nin el-{Müfredât} İsimli {Eserinin} {Dilbilimsel} {Tefsir} {Açısından} {Değeri}}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/50719/621885}, doi = {10.32950/rteuifd.621885}, abstract = {Kur’ân’ı doğru bir şekilde anlamanın ilk basamağı, içerdiği kelimelerin kullanıldıkları âyetlerdeki anlamlarını bilmektir. Bu sebeple, herhangi bir âyetle ilgili bir soru sorulduğunda Hz. Peygamber ve Kur’ân hakkında bilgi sahibi olan sahâbesi, öncelikle kelimelerin âyetlerdeki anlamlarını açıklamışlardır. Sahâbe neslinden sonra gelen Müslüman âlimler de bu yöntemi sürdürmüşler ve Kur’ân kelimelerini dilbilimsel yönlerle ele alan önemli çalışmalar gerçekleştirmişlerdir. Kur’ân’a dilbilimsel yöntemlerle yaklaşan bu çalışmaların en önde gelenlerinden biri de şüphesiz Râgıb İsfahânî (ö. 412/1022)’nin Müfredât adlı eseridir. Râgıb, Müfredât adlı eserinde Kur’ân kelimelerinin tamamına yakınını alfabetik bir sıralamayla ele almıştır. O, bu eserinde kendisinden önce Kur’ân kelimelerine yönelik yapılan dilbilimsel açıklamaları çok iyi harmanlamış ve kendisi de bu izahlara birçok katkıda bulunmuştur. Râgıb’ın bu eseri genelde garîbü’l-Kur’ân türü bir eser kabul edilmiştir. Ancak Müfredât ’a daha yakından bakanlar, bu eserin garîbü’l-Kur’ân ilminin sınırlarını aştığını ifade etmişlerdir. Bu makalede Müfredât ’ın, Kur’ân’a kelime üzerinden yaklaşan garîbü’l-Kur’ân ve vücûh ve nezâir gibi dilbilimsel tefsir çalışmalarına getirdiği yenilik ve gelişimler incelenecek, müfredâtü’l-Kur’ân adında yeni bir Kur’ân ilmi ortaya koyduğu tespit edilmeye gayret edilecek ve Müfredât ’ın ve müfredâtü’l-Kur’ân’ın Kur’ân’ı anlamaya sağladığı katkılar ele alınacaktır.}, language = {tr}, number = {16}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Yaldızlı, Hasan}, year = {2019}, note = {Number: 16 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {315--345}, } @article{mollaibrahimoglu_abduh-resid_2019, title = {Abduh-{Reşid} {Rızâ} ve {Tabâtabâî}’nin {Tefsirlerinde} {Kadın} {Konusuna} {Yaklaşımları}}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/50719/632708}, doi = {10.32950/rteuifd.632708}, abstract = {XIX. yüzyılda etkili olmaya başlayan modernleşme hareketleriyle birlikte kadın konusu, temel haklar, toplumsal cinsiyet, toplumdaki statüsü gibi farklı boyutları ile İslâm dünyasının gündemini meşgul etmeye başlamıştır. Bu konu XXI. yüzyılda da aynı sorunlar üzerinden hâla tartışılmaktadır. Çalışmamızda ele aldığımız Abduh (1849-1905)-Reşid Rızâ (1865-1935) ve Tabâtabâî (1904-1981) de XIX ve XX. yüzyılda yaşamış müfessirlerdir. Abduh ve Reşid Rızâ yaşadıkları dönemde İslâm dünyasının kadına bakışını, Kur’an ve sahih hadis kaynaklarından uzaklaşmasına; hurafe, bâtıl inanç ve taklid çıkmazında olmasına bağlayarak Müslümanlara; Kur’an’a, sahih hadis kaynaklarına, ilk dönem saf din anlayışına dönmeyi tavsiye etmişlerdir. Aynı zamanda kadın konusunda hem öz eleştiri yapmış hem de özgün fikirler öne sürmüşlerdir. Tabâtabâî ise Şîa’nın geleneksel kadın algısının dışına çıkamamakla birlikte, kadının değeri/konumu ve kadın-erkek eşitliği hususunda önemli eleştiriler yapmış, insanlık tarihinde problem olarak ele alınan kadın konusunun din referanslı değil, eril bakış açısı, gelenek, kültür ve birtakım hırslardan kaynaklandığını ileri sürmüştür. Bu makalede kadının değeri/konumu, kadın-erkek eşitliği, Abduh-Reşid Rızâ ve Tabâtabâî’nin tefsirlerinin içerik analizi yapılarak değerlendirilmiştir.}, language = {tr}, number = {16}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Mollaibrahimoğlu, Süleyman and Çelik, İmran}, year = {2019}, note = {Number: 16 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {346--371}, } @article{ayhan_anakronizmin_2019, title = {Anakronizmin İfradı: {Kummî}’nin İlk İnen {Sûrelere} {Dair} {Aşırı} {Yorumu}}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, shorttitle = {Anakronizmin İfradı}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/50719/629193}, doi = {10.32950/rteuifd.629193}, abstract = {Şiî Müfessir Kummî (ö. 329/941) İmâmiyye’nin Ahbârî ekolünün önemli ve ilk temsilcileri arasında yer almaktadır. Kummî tefsirinin tebarüz eden yönü aşırı şiî yorumları muhtevi olmasıdır. Bu tespit mezkur tefsiri tahlil eden neredeyse tüm müelliflerin ortak söylemidir. Biz bu çalışmada müfessirin tefsirini ilk inen sûreler ekseninde tavzih etmeye çalıştık. Müfessir çoğu kavramı veya ibareyi diğer şiî müfessirlerin de dahil olduğu cumhur müfessirin yorumuna mümasil mahiyette yorumlamıştır. Fakat müfessir gayet makul ve makbul açıklamalar yaptığı yerlerde kendi kaynaklarına müstenit rivayetler ekseninde mutaassıp ve anakronik yorumlar yapmıştır. Bilhassa rivayetlere müstenit yorumlarda çoğu kavram ve ibare bağlamından bağımsız ve alakasız mahiyette tefsir edilmiştir. Mamafih âyetlerin nüzûl zamanı ve zemininden bağımsız bir şekilde velayete ve Ehli Beyt’e tebdil gayreti tebarüz etmiştir. Makalede müfessirin Kummî’nin yorumları öncelikle şiî müfessirlerin, bilahare diğer müfessirlerin yorumları ile eş zamanlı analitik okumaya tabi tutulmuştur. Bu metot ile müfessirin yorumlarının daha nitelikli ve tarafsız değerlendirilmesi amaçlanmıştır.}, language = {tr}, number = {16}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Ayhan, Bayram}, year = {2019}, note = {Number: 16 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {372--408}, } @article{turhan_vehhabi_2019, title = {Vehhâbî {Hareketinin} {Misyonu} {Hakkındaki} {Yaklaşımlar} ve {Harekete} {Yöneltilen} {Eleştiriler}}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/50719/625445}, doi = {10.32950/rteuifd.625445}, abstract = {Vehhâbî hareketine geniş bir perspektiften bakan bazı tezler dışındaki Vehhâbîlik’le ilgili kaynaklar, hareketin ortaya çığtığı dönemin özellikleri konusunda hemfikirdirler. Bu kaynaklarda çizilen genel çerçeve Muhammed b. Abdilvehhâb’ın (ö. 1206/1792) Hicaz, Irak ve Suriye’ye yaptığı ilmî seyahatleri sırasında insanların İslâm’ın Ehl-i sünnet yolundan saptığını görmesi ve İslâm’a dahil edilen bidat ve hurafelerin ayıklanması gerektiği kanaatine varmış olmasıdır. Vehhâbî hareketinin misyonu konusundaki görüşleri n en temel olanı hareketin dinî olduğu söylemidir ve daha çok kendilerinin tanımlamaları bu yöndedir. Ancak hareketin dinîlik boyutunun dışında siyasî, ekonomik, bedevilik, asabiyye gibi başka sebepler de sayılmıştır. Ayrıca Vehhâbîliğin farklı şekillerde isimlendirilmesiyle hareketin ortaya çıkış sebebinin dinî mi siyasî mi olduğu ya da hareketin Ehl-i sünnet çizgisinde mi yoksa ondan bir sapmaya mı işaret ettiği anlatılmaya çalışılmıştır. İbn Abd ü lvehhâb’ın fikirlerinin yaygınlık kazanmasıyla eleştiriler ve karşı çıkışlar da başlamıştır. Hareketin yaklaşımlarını kabul etmeyen ve onunla fiilî savaşan emîrler olduğu gibi, İbn Abd ü lvehhâb’ın ve tâbilerinin fikirlerini, metotlarını çürütmek, yanlışlığını ortaya koymak maksadıyla risâle, kitap ve makale yazan birçok müellif vardır . Buna karşılık bu reddiye kültürüne cevap niteliğinde literatür de oluşmuştur. Bu makaledeki amaç hareketin ortaya çıkışı ve misyonu konusunda ileri sürülen görüşleri ve bu çerçevede yapılan eleştirileri bir bütün olarak görmek ve değerlendirmektir.}, language = {tr}, number = {16}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Turhan, Kerime Cesur}, year = {2019}, note = {Number: 16 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {409--448}, } @article{yagci__2019, title = {المطاوعة بين القدماء والمعاصرين}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/50719/597984}, doi = {10.32950/rteuifd.597984}, abstract = {Öz: Bu çalışmada mutâvaat (dönüşlü çatı) teriminin kavramsal çerçevesi, klasik ve çağdaş dilcilerin görüşleri bağlamında ele alınmıştır. Daha sonra dönüşlü çatının şartları ve gramerciler arasındaki ihtilaf noktaları açıklanmıştır. Muasır araştırmacıların birbirine zıt görüşlerinden hareketle dönüşlük çatısıyla edilgen çatı arasındaki benzerlik ve farklılıklar ortaya konmuştur. Kimi her iki üslûp arasında büyük fark olması ve her birinin kendine özgü özelliklere bulunması sebebiyle dönüşlü çatının edilgen çatının yerine kullanılamayacağı kanaatine sahipken, kimi de aralarındaki güçlü benzerlik ve yakın bağ nedeniyle bu iki çatının birbirinin yerine kullanılabileceği görüşünü benimsemiştir. Bazıları dönüşlü üslûbu reddederek bunun Arapça vezinlerde hiçbir etkisi olmayan sırf morfolojik bir imge olduğunu iddia etmişlerdir. Diğer bazıları ise “infe‘ale” sîgasının, hissî fiillerle sınırlanmasının doğru olmayacağı kanaatini belirtmişlerdir. Dil ve gramer âlimlerinin geçişlilik, işteşlik ve dönüşlülük gibi morfolojik sîgaların anlamlarına son derece ehemmiyet vermiş ve bu anlamları gün yüzüne çıkarmak için sîgaları incelemiş olmaları araştırmanın önemini ortaya koymaktadır. Dilciler, dönüşlü çatının bu sîgaların anlamlarından en büyük paya sahip olduğunu fark etmişlerdir. Dolayısıyla modern çağın önemli araştırmacılarının ilgisini çeken dönüşlü çatıyla ilgili görüşler, bu konun üzerinde durulmasını ve ilmî metotlarla tartışılmasını gerektirmektedir.}, language = {ar}, number = {16}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Yağcı, Mehmet Emin and Alothman, Saaed}, year = {2019}, note = {Number: 16 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {449--495}, } @article{ertugay_gerler_2019, title = {Değerler {Eğitiminde} {Hz}. {Peygamber}’in {Risalet} Öncesi {Hayatının} Örneklik {Değeri}: Şefkat Örneği}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, shorttitle = {Değerler {Eğitiminde} {Hz}. {Peygamber}’in {Risalet} Öncesi {Hayatının} Örneklik {Değeri}}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/50719/526571}, doi = {10.32950/rteuifd.526571}, abstract = {Öz: Değerler eğitiminde örnek alma önemli bir unsurdur. Kur’an’ı Kerim bu noktada bize Hz. Muhammed’i -sallahü aleyhi ve sellem- üsve-i hasene/en güzel örek olarak göstermiştir. Hz. Peygamber’in, -sallahü aleyhi ve sellem- risalet sonrası ile en güzel örnek olduğu kesindir. Allah Rasûlü’nün -sallahü aleyhi ve sellem- risalet öncesi hayatı değerler eğitimine örneklik/kaynaklık eder mi? Onun şefkatle davranmayı yaşam şekline dönüştürmesinde peygamberlik öncesi dönemin etkileri var mıdır? Varsa ne ölçüdedir? Makalede bu sorulara cevap verilmeye çalışılacaktır.}, language = {tr}, number = {16}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Ertuğay, Recep}, year = {2019}, note = {Number: 16 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {496--520}, } @article{namli_yezidhalifeliginin_2019, title = {Yezîd’in {Halifeliğinin} {Meşrûiyeti} {Meselesi}}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/50719/603328}, doi = {10.32950/rteuifd.603328}, abstract = {Devletler, milletlerin yönetim mekanizmalarıdırlar. Hz. Peygamber, peygamberlik görevi yanında Medine İslam Devletinin de başkanıydı. Hz. Peygamber’den sonra Hz. Osman’ın öldürülmesi ile birlikte Müslümanlar arasında siyâsî parçalanmalar yaşandı. Meşrû halife Hz. Ali’ye karşı Muâviye siyâsî bir güç olarak durdu ve elim hadiseler meydana geldi. Muâviye, savaşarak, kan dökerek ve çeşitli siyâsî hamleler yaparak halifeliği ele geçiren ve onu saltanata dönüştüren kişidir. Kendinden sonra oğlu Yezîd’i veliaht tayin etmiş ve Emevî saltanatını sağlamlaştırmıştır. Yezîd, Müslümanların halife olarak görmek istediği bir şahsiyet değildi. Onun dine aykırı hayatı, zevk ve sefa içerisinde bazı haramlara dalması ve halifelik makamına uygun düşmeyen davranışları meşrû bir halife olmasına engel teşkil etmiştir. Zira o, meşrû halifede olması gereken vasıfları taşımıyordu. Kerbelâ’da Hz. Hüseyin’in şehit edilmesi, Harre katliamı, Mekke’nin kuşatılması ve Kâbe’nin taşa tutulması Yezîd’in meşrûiyetini ortadan kaldıran, Müslümanların gönüllerinde derin yaralar açan büyük felaketlerdir. Muâviye ve oğlu Yezîd, İslam ümmetini parçalayan iki karakterdir. Yezîd’in işlediği cürümlerin sonuçları günümüzde de hala etkisini sürdürmektedir. Bu sebeple Yezîd’in ölümünden sonra özellikle Şîa grupları ona lâneti câiz gören bir anlayışa sahip olmuştur. Şîa’dan etkilenen bazı şahıslar da lânet furyasına katılmışlardır. Müslümanların çoğunluğu Yezîd’i haksız bulmakla beraber lânet etme konusunda temkinli davranmışlardır. Elde mevcut kesin deliller olmamasına rağmen aşırı giden bazı kesimler Yezîd’in kâfirliğine hükmetmiştir.}, language = {tr}, number = {16}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Namlı, Abdullah}, year = {2019}, note = {Number: 16 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {521--547}, } @article{acer_ibnul-arabi_2019, title = {İbnü’l-{Arabî} {Tâkipçisi} {Olarak} {Abdurrahman} {Câmî} {Ve} Şerhu {Fusûsi}'l-{Hikem}'i}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/50719/635384}, doi = {10.32950/rteuifd.635384}, abstract = {Bu makāle, daha çok şâirlik ve dilciliğiyle tanınan Abdurrahman Câmî’nin tasavvufî hayâtına, bilhassa İbnü’l-Arabî düşüncesi çerçevesindeki faaliyetlerine odaklanmıştır. Onun bu çerçevedeki faaliyetleri, söz konusu düşüncenin anlaşılmasını sağlamak için şerh ve te’lif çalışmaları ve ona îtiraz edenlere karşı İbnü’l-Arabî’yi sözlü olarak müdâfaa etmek şeklinde olmuştur. Câmî, İbnü’l-Arabî düşüncesinin genel olarak anlaşılması ve kabul görmesine mühim katkılar sağlamıştır. Onun bu katkıları devrin kaynakları tarafından, genel olarak yaşadığı coğrafyada, bilhassa müntesibi olduğu Nakşibendiyye muhîtinde gözlemlenmiş ve nakledilmiştir. Câmî, bu çerçevedeki ilk eserini de son eserini de Fusûsu'l-hikem ’e hasretmiştir. Bu iki eseri arasında İbnü’l-Arabî düşüncesine dâir birçok eser kaleme almıştır. Fusûsu'l-hikem ’in tam metin şerhi olan son eseri Şerhu Fusûsi’l-hikem ’in birçok nüshası bulunmakla birlikte ilmî neşri henüz yapılmamıştır. Bu eserin ve nüshalarının tanıtımı bu makālenin odak noktalarından biri olmuştur.}, language = {tr}, number = {16}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Acer, Abdulrahman and Erginli, Zafer}, year = {2019}, note = {Number: 16 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {548--575}, } @article{bahci_frank_2019, title = {Frank. {Thinking} of {Islam} {Try} to {Understand} a {Religion}. {Ditzingen}: {Reclam}}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, shorttitle = {Frank. {Thinking} of {Islam} {Try} to {Understand} a {Religion}. {Ditzingen}}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/50719/638661}, doi = {10.32950/rteuifd.638661}, abstract = {Bu çalışma Yale Üniversitesinde çalışmalarını sürdüren Frank Griffel’in Almanca yayınlanan “Den Islam denken. Versuch eine Religion zu verstehen” adlı yazısının değerlendirmesini ihtiva etmektedir. Öncelikle Griffel’in bu küçük eserinde merkeze koyduğu yaklaşım biçimi ele alınmaktadır. Daha sonra ise, Fahreddîn er-Râzî özelinde oluşturduğu post-klasik İslam Felsefesine dair okuması eleştirel bir şekilde tahlil edilmektedir. Temel olarak bu değerlendirme, Griffel’in çizdiği Râzî portresinin, gerçekte âlimimizin eserleri dikkate alındığında vakıaya mutabık olmadığı sonucuna varılmaktadır.}, language = {tr}, number = {16}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Bahçi, Kübra Sümeyye}, year = {2019}, note = {Number: 16 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {577--581}, } @article{kaya_ibn_2019, title = {İbn {Teymiyye}’nin {Ehl}-i {Beyt} {Düşmanlığı}}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/50719/616445}, doi = {10.32950/rteuifd.616445}, abstract = {Değerlendirmesini yapacağımız kitap akademik platform ve internet sayfalarında yayımlanan sekiz makalenin Farsçadan Türkçeye çevirisinin bir araya getirilmesiyle ortaya konulmuştur. Bu makalelerin başlıkları şu şekildedir: “İbn Teymiyye’nin Ehl-i Beyt Düşmanlığı”, “Ehl-i Beyt Hakkında Nâzil Olan Ayetler Açısından Allâme Hillî ve İbn Teymiyye’nin Görüşlerinin Karşılaştırılması”, “İbn Teymiyye’nin İmam Mehdî (a.f) Hakkındaki Görüşünün Eleştirilmesi”, “İbn Teymiyye’nin Âşûrâ Tahrifleri”, “İbn Teymiyye’nin İmam Ali’nin Faziletlerini İnkâr Metotları”, “İbn Teymiyye’nin Hadis ve Rical İlmindeki Yeri: Minhâcü’s-Sünne Çerçevesinde”, “Zehebî – İbn Teymiyye İlişkisi Hakkında Bir Araştırma” ve “Fahreddin er-Râzî ve İbn Teymiyye’nin İmam Cevâd, İmam Hâdî ve İmam Hasan Askerî’nin İlmî Makamı Hakkındaki Eleştirel Yaklaşımının Ehl-i Sünnet’in Yazılı Mirası Işığında İncelenmesi”.}, language = {tr}, number = {16}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Kaya, Emrah}, year = {2019}, note = {Number: 16 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {582--586}, } @article{topal_hanefi_2020, title = {Hanefî {Usul} {Düşüncesinde} {Fâsid} İstidlâl Çeşitlerinden {Mefhûm}-i {Muhâlefet}}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/55013/714711}, doi = {10.32950/rteuifd.714711}, abstract = {Hanefî usulünde mefhûm-i muhâlefet, fâsid bir istidlâl yöntemi olarak değerlendirilir. Hanefî usulcülere göre mefhûm-i muhâlefet, Şâri‘in sözlerinde geçerli bir istidlâl yöntemi değildir. Zira Şâri‘in sözünde zikredilen sıfat, şart, sayı vb. kayıtların, bu kayıtların olmadığı yerde hükmün de olmadığını gösterme dışında başka bir amacının olmadığı iddia edilemez. Şâri‘in sözünde zikredilen kaydın birçok amacı olabilir. Buna karşılık Hanefiler mefhûm-i muhâlefeti insanların sözlerinde geçerli bir istidlâl yöntemi olarak kabul ederler. Zira insanların sözlerinde zikredilen kaydın, bu kaydın olmadığı yerde hükmün de olmadığını gösterme amacı yoksa bu kaydın zikredilmesinin bir faydası olmaz. Şafiî usulcülere göre ise mefhûm-i muhâlefet hem Şâri‘in sözlerinde hem de insanların sözlerinde delildir. Bu husus mefhûm-i muhâlefetin delâleti hususunda Hanefîlerle Şafiî usulcüler arasındaki temel farkı yansıtır. Bu makalede mefhûm-i muhâlefeti kabul edenler, reddedenler, mefhûm-i muhâlefeti kabul edenlerin ve reddedenlerin delilleri, mefhûm-i muhâlefetin çeşitleri ve Hanefîlerin mefhûm-i muhâlefet ile amel ettikleri yönündeki iddialar ile bu iddialara verilen cevaplar ele alınacaktır.}, language = {tr}, number = {17}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Topal, Şevket and Şen, Ayhan}, year = {2020}, note = {Number: 17 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {13--51}, } @article{karsli_universite_2020, title = {Üniversite Öğrencilerinde {Sabır} ve {Dindarlık} İlişkisi}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/55013/677871}, doi = {10.32950/rteuifd.677871}, abstract = {Sabır yaşamsal sıkıntılar ve engellemeler karşısında sakin kalma ve sorunlarla akılcı bir şekilde başa çıkabilmeyi sağlayan önemli bir erdemdir. Din ihtiva ettiği öğretiler ve ritüeller yoluyla pozitif duygular kazandırmakta ve sabır tutumunu geliştirmektedir. Bu araştırmanın amacı üniversite öğrencilerinde dindarlık sabır ilişkisini tespit etmektir. Araştırmanın örneklemi Karadeniz Teknik Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nin Sosyoloji, Tarih ve Türk Dili ve Edebiyatı bölümleri ile Trabzon Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde eğitim almakta olan 507 genç bireyden oluşmaktadır. Araştırmada veri toplama araçları olarak Sabır Ölçeği, Ok-Dini Tutum Ölçeği ve İçsel Dini Motivasyon Ölçeği kullanılmıştır. Araştırmada özetle şu sonuçlar elde edilmiştir. Kadınların dini tutum düzeyi erkeklerinkinden daha yüksektir. Dindarlık ve sabır ile sigara kullanımı arasında negatif ilişki bulunmuştur. Dini tutum ve içsel dini motivasyon ile sabır arasında ise pozitif ilişki tespit edilmiştir.}, language = {tr}, number = {17}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Karslı, Necmi}, year = {2020}, note = {Number: 17 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {52--72}, } @article{angin_obsesif_2020, title = {Obsesif {Kompulsif} {Bozukluk} {Tanılı} {Hastalarda} {Erken} {Dönem} {Uyumsuz} Şemalar ve {Kader} {Algısı}}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/55013/708376}, doi = {10.32950/rteuifd.708376}, abstract = {Bu çalışmada psikiyatrik bir hastalık olan Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB) tanısı alan hastalarda erken dönem uyumsuz şemalar ve kader algısı incelenmektedir. Mizaç özelliklerinin yanı sıra karşılanmayan çocukluk ihtiyaçlarından ve olumsuz yaşam deneyimlerinden temellenen erken dönem uyumsuz şemalar bireyin kendisinin ve diğer insanların içinde bulunduğu yaşamla ilgili inançlarını anlatan bilişsel yapılardır. Kader algısı ise dini kültürün etkisiyle yerleşen öğrenmelerle birlikte yaşam olaylarına ilişkin yapılan yüklemeleri içeren bir algılama biçimi olarak tanımlanabilir. Nitel araştırma deseniyle tasarlanan bu çalışmada OKB hastalarının bilişsel süreçlerini etkilediği düşünülen erken dönem uyumsuz şemalar ile kader algısının rolü anlaşılmak istenmektedir. Bunun için SBÜ Erzurum Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi psikiyatri polikliniğine başvuran ve mental bozukluğu veya psikotik bozukluğu olmayan 12 OKB tanılı hasta ile görüşmeler yapılmıştır. Görüşmelerden sağlanan veriler içerik analizi yöntemiyle analiz edilmiş ve elde dilen bulgular araştırma amacı doğrultusunda yorumlanmıştır.}, language = {tr}, number = {17}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Angın, Yasemin and Kızılgeçit, Muhammed}, year = {2020}, note = {Number: 17 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {73--105}, } @article{arslan_risalet_2020, title = {Risâlet Öncesi {Hz}. {Peygamber}’in {Dinî} {Durumu}}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/55013/690383}, doi = {10.32950/rteuifd.690383}, abstract = {Bu araştırmada Hz. Peygamber’in risâlet öncesi dinî yapısı temel kaynaklar referans alınarak objektif bir şekilde incelendi. Yapılan araştırmada insanın gelişiminde, karakter oluşumunda, duygu ve düşüncelerinin şekillenmesinde doğduğu ve yetiştiği çevrenin etkisi altında olduğu vurgulandı. Putperestlik inancının, atalar kültünün, kabilevî eğilimlerin ve ahlakî çöküntünün hâkim olduğu bir ortamın örf ve âdetlerine, gelenek ve göreneklerine göre yaşamını sürdürmeye çalışan Rasûlüllah’ın nübüvvetine kadar bu kültürden bağımsız olamayacağı ifade edildi. Bu açıdan vahiy; ‘‘Onun yolunu şaşırmış olduğunu, kitabı ve imanı bilmediğini, İslâmî döneme ait dini konularda bilgisinin olmadığını’’ belirtmiştir. Bu sebeple onun risâlet öncesi yaşantısının, nübüvvet sonrası dönemde kınanacak bir davranış olmadığı kanaatine ulaşıldı.}, language = {tr}, number = {17}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Arslan, İhsan}, year = {2020}, note = {Number: 17 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {106--125}, } @article{aygun_kurda_2020, title = {Kur’an’da Üslup {Ve} {Anlam} {Bakımından} {Dikkat} Çeken {Bazı} {Sayılar}}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/55013/711636}, doi = {10.32950/rteuifd.711636}, abstract = {Öz: Bu çalışmada, önce Kur’an’daki sayılara dair ön bilgi verilmekte daha sonra bu sayılardan dikkat çeken dördü incelenmektedir. Bunlar, Nûh (a.s)’ın kavmi ile bin eksi elli yıl geçirmesi, Ashâb-ı Kehf’in üç yüz artı dokuz yıl uyutulması ile melekler elli bin yılda Allah’a yükselirken, işlerin ise bin yılda yükselmesidir. Çalışmada, incelenen örneklerin bütün anlam ihtimallerine değinilmekte ve tefsir literatürünün verileri analiz edilerek sonuca varılmaktadır. Kur’an’da, sayıların muhtelif formları zikredilmektedir. Nûh (a.s)’ın kavmi ile geçirdiği bin eksi elli yıl, sadece peygamberlik dönemi değil, onun bütün yaşam süresidir. Doğrudan dokuz yüz elli yerine bin eksi elli denilmesi, hem bin sayısı ile sürenin uzunluğuna dikkat çekmekte, hem de kinaye zannını ortadan kaldırmaktadır. Ashâb-ı Kehf’in üç yüz artı dokuz yıl uyumasını haber veren âyetin, kimin sözü olduğu tartışmaya açıktır. İnsanların iddialarının haber verilmesi ihtimali daha ağır basmakla birlikte âyette aynı zamanda doğru olan üç yüz dokuz sayısına da işaret edilmektedir. İşlerin bin yılda, meleklerin ise elli bin yılda Yüce Allah’a yükselmesini haber veren sayıları hakikat değil de mecaz kabul etmek daha isabetli görünmektedir. Aynı zamanda bu sayılar, varlık kategorileri bulunduğunu ve en yüce mertebeye Yüce Allah’ın sahip olduğunu öğretmektedir. Anahtar kelimeler: Tefsir, Sayılar, Nûh, Ashâb-ı Kehf, Urûc. İn Terms of Wording and Meaning Some Noteworthy Numbers İn The Qur’an Abstract: In this study, firstly, preliminary information about the numbers in the Qur’an is given. Then, four of these numbers are examined. These numbers are the follows: Noah (a.s)’s thousand minus fifty years with his tribe Ashâb-ı Kehf’s sleeping for three hundred plus nine years and angels’ ascending to God in fifty thousand years and also works’ ascending in a thousand year. All possible meanings of the examples examined are mentioned and the data of the tafsir literature are analyzed and it is tried to draw a conclusion. Various forms of numbers are mentioned in the Qur’an. The time which is the thousand minus fifty years that Noah (a.s) spent with his people was not his prophecy but his whole life span. The fact that using one thousand minus fifty instead of directly using the number nine hundred and fifty calls attention to the length of time with the number of thousands and also eliminates the thought of allusion. Whose word of the verse that tells the Companions to sleep for three hundred plus nine years is open to debate. The verse outweighs the possibility that conveys people’s words. It will be more accurate to accept the numbers which give information about the fact that the works rise to Allah in a thousand years and the angels rise in the fifty thousand years. At the same time, these numbers teach that there are categories of existence and that Allah has the highest order. Key Words: Tafsir, Qur’an , Numbers, Noah, Ashâb-ı Kehf, Ascension. بعض الأعداد المهمة في القرآن ـ معنىً وأسلوبًاـ. عرضت في هذه المقالة مع ل وماتٌ عن الأعداد الموجودة في القرآن أولاً. ثم تمرْكز البحثُ على ال أربعة التي تلتفت النظر إليها منها خاصةً. هذه الأربعة هي: ألف سنة إلا خمسين عامًا التي مكث فيها نوح (ص) في قومه وثلاثمائة وتسع سنة التي نام أصحاب الكهف خلالها في الغار وعروج الملائكة إلى الله تعالى في خمسين ألف سنة بالرغم من أنّ الأعمال تعرج إليه في ألف سنة. أشير في هذه المقالة إلى المعاني المحتملة لهذه الأمثلة كاملة بحسب الإمكان وحوول إلى وصول النتيجة بعد دراسة الآراء في التفاسير القديمة. تذكر في القرآن صورٌ مختلفةٌ للأعداد. ألف سنة إلاّ خمسين عاما التي مكث فيها نوح (ص) في قومه ليست مدة رسالته فقط بل مدة عمره كاملة. البداية بألف سنة صدرًا في الآية بدل تسعمائة وخمسين سنة تشير إلى طول المدة و إزالة ظن الكناية. ومدة نوم أصحاب الكهف في الغار ثلاثمائة وتسع سنة، فيها نظر: لمن هذه القول؟ وربّما يخْبَرُ بهذه الآية قول الناسِ الذين ناقش في مدة نومهم. ربّما قبول الأعداد التي تشير إلى أنّ الملائكةَ تعرج إلى الله تعالى في خمسين سنة وأنّ الأعمال تعرج إليه في ألف سنة مجازًا أصدقُ مِن أن تقبل حقيقةً. وتدلّ هذه الأعداد في نفس الوقت على أنّ للكون مراحل في الوجود وعلى أنّ أعلى المراتب في الوجود لله تعالى. عروج الكلمات المفتاحية: التفسير، الأعداد، نوح (ص)، أصحاب الكهف}, language = {tr}, number = {17}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Aygün, Abdullah}, year = {2020}, note = {Number: 17 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {126--152}, } @article{ozmen_kadi_2020, title = {Kādī {Abdülcebbâr}’da İlahi kelamın {Anlaşılmasının} {Teorik} {Zemini}: {Hitap} ve {Beyan}}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, shorttitle = {Kādī {Abdülcebbâr}’da İlahi kelamın {Anlaşılmasının} {Teorik} {Zemini}}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/55013/723497}, doi = {10.32950/rteuifd.723497}, abstract = {Allah tarih boyunca insanlarla vahiy yoluyla iletişim içerisinde olmuştur. Bu iletişim sürecinde her topluluğa kendi içlerinden peygamberler seçilerek kendi lisanlarıyla hitapta bulunulmuştur. Yani ilâhî hitap, muhatap toplumun mevcut dil düzlemi üzerinde onun kalıplarıyla şekillenmiştir. Lisan, hem toplumların sahip oldukları kültürün taşıyıcısıdır, hem de toplumda iletişimi mümkün kılan araçtır. Mutezilî düşünce geleneğinde bu husus, muvâdaa (uzlaşım) kavramıyla ifade edilmiştir. Muvâdaa bir toplumun iletişim aracı olarak bir dil düzlemi üzerinde varlıklar hakkındaki uzlaşıyı ifade eder. Mutezileye göre, bu dilsel zemin, ilâhî mesajın muhataplara sağlıklı bir şekilde iletilmesi ve onlar tarafından doğru olarak anlaşılması için ön şart olmaktadır. Nüzulünden itibaren ilâhî kelam Kur’an’ın anlaşılması konusu Müslümanların gündeminden hiçbir zaman düşmemiştir. İslami ilimlerin ve düşünce ekollerinin oluşum ve gelişim süreciyle, Allah’ın kelamını anlama süreci daha sistematik hale gelmiştir. Bu çalışmada, Mutezilî düşünce geleneğine mensup bir alim olan Kādī Abdülcebbâr’ın düşüncesinde, ilahi hitabın anlaşılması konusu, Kur’an’ın mahiyeti, Allah’ın hitabı ve kelamı, muvâdaa, hitabın anlaşılmasını sağlayacak beyân konularının tahlili yapılacaktır. Bu noktada, Kādī’nın düşünce sistemindeki bütünlük dikkate alınarak sağlıklı neticelere ulaşılmaya çalışılacaktır.}, language = {tr}, number = {17}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Özmen, Kerim}, year = {2020}, note = {Number: 17 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {153--172}, } @article{oztel_insan_2020, title = {“İnsan {Nedir}?” {Konferansı}, {Tahsin} {Görgün}}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, shorttitle = {“İnsan {Nedir}?}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/55013/680001}, doi = {10.32950/rteuifd.680001}, abstract = {4 Ocak 2020 tarihinde Maruf Vakfı tarafından organize edilen “İnsan Nedir?” başlıklı konferans Tahsin Görgün tarafından gerçekleştirildi. Konferans İslam iktisadı ve finansı bölümünde yüksek lisans yapan öğrencilerin disiplinler arası düşünebilmesine katkı sağlamak amacıyla düzenlendi. İnsanın kainattaki konumunu doğru anlamlandırıp, doğru analiz edebilmek sosyal bilimciler için önemlidir. Bilhassa pozitivist paradigmanın etkilerinden kurtulup iktisatla felsefe arasındaki ilişkiyi güçlendirerek insanı daha bütüncül, daha doğru anlamlandırmaya katkı sağlaması açısından gerçekleştirilen konferans özgün ve fayda sağlayıcı nitelikteydi. Görgün konuşmasına, Maruf Vakfı’nın daveti üzerine kendisine konu başlığı olarak önerilen “Kur’an’da İnsan Tasavvuru” yerine “İnsan Nedir?” başlığını tercih etme nedenini izah ederek başladı.}, language = {tr}, number = {17}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Öztel, Abdullah}, year = {2020}, note = {Number: 17 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {174--180}, } @article{erol_seyh_2020, title = {Şeyh Şâmil'in {Nakşibendîliği} {Meselesi}}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/58422/785126}, doi = {10.32950/rteuifd.785126}, abstract = {XIX. yüzyılın başlarında Kuzey Kafkasya’da Ruslara karşı verilen özgürlük mücadelesi bölge Müslümanları tarafından “gazavât”, Ruslar ve batılılar tarafından “Müridizm” olarak adlandırılmıştır. Ruslarla Müslümanlar arasındaki bu mücadele aynı zamanda Nakşibendîliğin Kafkaslarda yayılma dönemine rastlamıştır. Bu hareketin en önemli liderlerinden biri hiç şüphesiz İmam Şâmil’dir. Pek çok kaynak ve araştırmada Müridizm Hareketi’nin üçüncü imamı sayılan Şâmil’in hayatı ve Ruslara karşı mücadelesi farklı açılardan incelenmiştir. Özellikle Şâmil’in askerî alandaki kabiliyetleri ve başarıları ön planda anlatıla gelmiştir. Bununla birlikte, pek çok araştırma İmam Şâmil’in bir Nakşibendî şeyhi olduğu bilgisi vermiş olsa bile onun tasavvufî yönü, sûfîlerle ilişkisi ve manevî sülûkuna dair bir açıklama yapmamıştır. Bu makalede İmam Şâmil’in Nakşibendî Tarikatı’na intisap edip etmediğini inceleyeceğiz. Müridizm hareketi esnasında Kafkaslarda irşad vazifesinde bulunan Nakşibendî şeyhleri hakkında da kısaca malumat verip Şâmil’in bunlarla olan ilişkilerini tarihî kronolojiye dikkat ederek ele alacağız. Bunun yanı sıra Nakşibendîliğin Müridizm hareketine kazandırdığı tasavvufî karaktere de kısmen vurgu yaparak bu karakterin tarikatın kurucu ilkeleriyle ilişkisini sorgulayacağız. Bölgede faaliyet gösteren farklı tarikatlara rağmen Şâmil’in niçin Nakşibendîliği tercih ettiği ve onun bölge tasavvufu üzerindeki etkileri de çalışmamızın kapsamı dahilindedir. Kendisine en çok isnat edilen şeyh lakabının tasavvufî anlamda kullanılıp kullanılmadığı meselesini de o dönemde bölgede tertip edilen silsilenâme ve Şâmil’in kullandığı lakapları dikkate alarak yorumlayacağız.}, language = {tr}, number = {18}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Erol, İbrahim}, year = {2020}, note = {Number: 18 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {13--37}, } @article{cakici_kurin_2020, title = {Kur’an’ın {Kur}’an’la {Tefsiri} {Bağlamında} {Nisa} {Suresi} 34. Âyetinin {Tahlil} ve {Değerlendirmesi}}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/58422/791893}, doi = {10.32950/rteuifd.791893}, abstract = {İlk nesil kendi dilleriyle gönderilen Kur’an’ı belli ölçüde anlasalar da özellikle uygulamaya dair bazı âyetleri anlamada zorluk yaşamış ve bu zorlukların aşılması için de Hz. Peygamber’in açıklamalarına ihtiyaç duymuştur. Rasûlullah da bazen anlamı kapalı olan kimi âyetleri açıklamış bazen de kimi hükümleri bizzat tatbik ederek ashabına göstermiştir. Doğrusu zamanla şartlar değişse de nübüvvet dönemde yaşanan bu durum benzer şekilde her dönemde yaşanmıştır. Bu anlamda kimi âyetlerin anlaşılması ve yorumlanması noktasında her dönemde farklı problemlerle karşı karşıya kalınmış ve bunların çözüme kavuşması için yeni araştırmalara ihtiyaç duyulmuştur. Bunlardan biri de aile içinde kadının eşine karşı olumsuz tutumundan kaynaklanan bir problemin çözümüyle ilgili وَاضْرِبُوهُنَّۚ “onları darp edin” âyetinin anlaşılması noktasında yaşanmıştır. Âyette geçen ضَرَبَ kelimesinin hem manasının kapalı olması hem de cümle içindeki durumuna göre farklı anlamlara gelmesi söz konusu ifadenin farklı şekillerde anlaşılmasına yol açmış, özellikle de günümüzle geçmiş dönem araştırmacıları arasında ciddi bir yorum farklılığının oluşmasına sebep olmuştur. Biz de bu çalışmada bir yandan bütün bu farklı görüşleri analiz ettik bir yandan da âyeti Kur’an’ın Kur’an’la tefsiri ilkesine göre tahlil ve değerlendirmeye çalıştık.}, language = {tr}, number = {18}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Çakıcı, İrfan}, year = {2020}, note = {Number: 18 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {38--67}, } @article{karabulut_erzurumlu_2020, title = {Erzurumlu {Göğsügür} {Lütfullah} {Efendi} ve {Tahrîr} fî {Fenni} {Mustalahi}’l-{Hadis} {Adlı} {Risalesi}}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/58422/795939}, doi = {10.32950/rteuifd.795939}, abstract = {Öz: 18. yüzyıl (1712-1788) Osmanlı âlimlerinden olan Erzurumlu Gögsügür Lütfullah Efendi, yaşadığı dönemde tefsir, hadis, fıkıh, kelam, tasavvuf, siyer, mantık, dil ve edebiyat gibi alanlarda eser yazan önemli âlimlerindendir. Hadis ilim geleneğinde önemli bir yere sahip olan ilmi yolculukları kendi döneminde sürdürmeye gayret eden Lütfullah Efendi, bu gaye ile birçok ilim merkezine zorlu ilmî yolculuklar yapmıştır. Lütfullah Efendi, yukarıda sayılan ilim dallarında telif ettiği eserlerle beraber, hadis alanında ise “Tahrîr fî Fenni Mustalahi’l-Hadis” adıyla bir risale yazmıştır. Lütfullah Efendi bu risalesinde, risalenin yazılış amacı ve metoduyla ilgili kısa bir girişten sonra, hadis ilmiyle ilgili kavramların tanımlarını vermektedir. Hadis Usûlü’nün kavramlarının genelini risalesine almaya gayret ederken, konuyu fazla uzatmamak kastıyla genel olarak örnek vermeksizin sadece tanımları vermekle yetinmektedir. Risalenin sonunda ise, yolculuk yaptığı ilim merkezlerinde hadis dersleri aldığı dönemin önemli hocalarının isimlerini vermektedir. Bu çalışmada risalenin, Süleymaniye Kütüphanesi Şehit Ali Paşa koleksiyonunda yer alan nüshası esas alınarak tercümesi de verilmektedir. Risalenin tercümesi verilirken, Lütfullah Efendi’nin Hadis Usulü’nün temel kaynaklarına vukûfiyetinin bir göstergesi olarak, benzer tanımların yer aldığı Hadis Usûlü kaynaklarına dipnotlarda işaret edilmektedir.}, language = {tr}, number = {18}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Karabulut, Fuat}, year = {2020}, note = {Number: 18 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {68--92}, } @article{yilmaz_muhammed_2020, title = {Muhammed {Ebû} {Zehre}’ye {Göre} {Kur}'an'ın {Teğannî} İle {Okunuşu}}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/58422/786697}, doi = {10.32950/rteuifd.786697}, abstract = {20. asır İslâm âlimlerinin öncülerinden kabul edilen Muhammed Ebû Zehre’nin Zehretü’t-Tefâsîr adıyla basılmış tefsiri yanında bir diğer önemli çalışması, Kur’an’ın i‘câzî yönünün ortaya çıkarılmasındaki çabalara büyük katkısı bulunan el-Mu‘cizetü’l-Kübrâ: el-Kur’an adlı eseridir. Ebû Zehre bu eserinde, Kur’an’ın teğannî ile okunuşunun caiz olup olmadığını, sınırlarını ve bu bağlamda rivâyet edilen hadisleri ele alıp değerlendirmiştir. Bu makalede, teğannî kavramının Kur’an için ne anlam ifade ettiğini ve dahası, müellifin söz konusu eserde konuyla ilgili hadislere yönelik yaklaşımını ve Kur’an’ın teğannî ile okunuşuna dair görüşlerini aktarmaya çalışacağız.}, language = {tr}, number = {18}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Yılmaz, Muhammet}, year = {2020}, note = {Number: 18 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {93--111}, } @article{taspinar_ebul-leys_2020, title = {Ebü’l-{Leys} es-{Semerkandî}'nin {Tefsirinde} {Kıraatlere} {Yaklaşımı}}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/58422/797237}, doi = {10.32950/rteuifd.797237}, abstract = {Kur’ân ayetlerinin yorumlanmasında müfessirlerin başvurduğu âmillerden birisi de kıraat farklılıklarıdır. Sahih ve şâz olmak üzere kıraat birikimi içerisinde yer alan söz konusu farklılıkların önemli bir kısmı manayı etkilemezken, diğer bir kısmı ise doğrudan veya dolaylı olarak manayı etkilemekte ve anlamın zenginleşmesine katkı sağlamaktadır. Haliyle bu durum müfessirlerin dikkatini celbetmekte ve ayetlerin tefsirinde kıraatlerden yararlanmalarına imkan sağlamaktadır. Kıraatlerden azami ölçüde istifade etme yoluna giden müfessirlerden olan Ebü’l-Leys es-Semerkandî, İbn Mücâhid’in etkisiyle olsa gerek Tefsîru’s-Semerkandî adlı eserinde kıraat-i seb‘a’ya özellikle vurgu yapmaktadır. Bunun yanında ziyadesiyle şâz kıraatlere de müracaat eden müfessir, kıraat ilmi birikimini de mahir bir şekilde tefsirine yansıtmış olmaktadır. Bu makalede müfessirin kıraatleri nakletme yöntemi ve keyfiyeti ele alınacak, kıraat-tefsir ilişkisi bahse konu eser üzerinden çeşitli açılardan irdelenecektir.}, language = {tr}, number = {18}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Taşpınar, Kadir}, year = {2020}, note = {Number: 18 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {112--148}, } @article{gezgin_kullanimi_2020, title = {Kullanımı {Haram} veya Şüpheli {Olan} {Altınların} {Hukuki} İşlemlere {Konu} {Edilmesi}}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/58422/766664}, doi = {10.32950/rteuifd.766664}, abstract = {Kıymetli bir maden olan altın, geçmişte ve günümüzde birçok amaçla kullanılmıştır. Çoğunlukla süs eşyası olarak kullanılan altın, aynı zamanda piyasada tedavül eden para, hastalıkların tedavi ve teşhisinde tıbbî malzeme ve sanayide teknik malzeme olarak kullanılmaktadır. Çalışmamızda kullanılması haram yahut şüpheli olan altından üretilmiş süs eşyalarının hukuki işlemlere konu olması ele alınmış, diğer konulardan bahsedilmemiştir. Bu çerçevede yüzük, küpe, bileklik, rozet, kravat iğnesi vb. birçok erkek ziynet eşyaları; tabak, çatal, kaşık, bıçak gibi ev eşyaları; haç, heykel, nazar boncuğu gibi ikonların İslam borçlar hukuku kapsamında üretilmesi ve satılması konuları ele alınmıştır. Tabiatıyla bu gibi eşyaların kullanımı ile ilgili beyan edilen hükümler, bunların hukuki işlemlere konu edilmeleriyle ilgili hükümlere etki etmektedir. Nitekim fakihlerin borçlar hukukundaki ictihadları, bu tür ziynet eşyalarının kullanımıyla ilgili paradigmaları çerçevesinde şekillenmiştir. Dolayısıyla bu çalışmada borçlar hukukunu ilgilendirdiği ölçüde altından üretilmiş eşyaların kullanımı konularına değinilmiştir.}, language = {tr}, number = {18}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Gezgin, Yusuf Erdem}, year = {2020}, note = {Number: 18 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {149--167}, } @article{ozdemir_muhammed_2020, title = {Muhammed {Esed}’in “{Kur}’an {Mesajı} {Meal}-{Tefsir}”inde {Fitne} {Kavramına} {Yaklaşımı}}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/58422/808388}, doi = {10.32950/rteuifd.808388}, abstract = {Muhammed Esed, geride iz bırakmış olan çağımızın büyük düşünürlerinden birisidir. Özellikle Kur’an yorumlarında farklı bir bakış açısı ortaya koymuştur. Çalkantılı bir dönemde yaşamış olması düşüncelerinin şekillenmesinde büyük bir etki meydana getirmiştir. Batı’da yetişmiş olmasına rağmen daha sonraki yaşantısının büyük bir bölümü İslam dünyasında geçmiştir. Kur’an Mesajı adlı meal/tefsiri ise İslam coğrafyasında yapmış olduğu yolculukların bir ürünü olmuştur. Ayetlerin tercümelerinde ilk dönemdeki anlamlara riayet edilmesi gerektiği kanaatini dile getirmiştir. Fitne kavramı ise, insan zihninde olumsuz bir anlamı çağrıştırmaktadır. Kişisel ve toplumsal açıdan istikametten uzaklaşmak, huzursuzluk, kargaşa, aklî melekeleri kullanmadan hareket etmek, bunun sonucunda da büyük sıkıntılara, belalara maruz kalmak söz konusudur. Bütün bunlar temelde insan için bir imtihandır. Hayat serüveninde karşılaştığı zorluklar ve elde ettiği nimetler karşısındaki tavrının ne olacağı yönünde bir değerlendirme aracıdır. Bu çalışmada fitne kavramına Muhammed Esed’in bakışı ele alınmıştır. Ayetleri değerlendirirken en başta ortaya koyduğu temel ilkelere bağlı kalıp kalmadığı ortaya konmuştur. Bunun yanında ayetlerin bağlamını dikkate alıp almadığı irdelenmiştir.}, language = {tr}, number = {18}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Özdemir, Ahmet}, year = {2020}, note = {Number: 18 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {168--195}, } @article{alada_ibn_2020, title = {İbn {Ammâr}’ın {Hayatı}, {Siyasî} {Kişiliği} ve {Haçlılara} {Karşı} {Mücadelesi}}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/58422/804255}, doi = {10.32950/rteuifd.804255}, abstract = {İbn Ammâr, amcası Emînüddevle Ebû Tâlib tarafından 462/1070 yılında Trablus’ta kurulan Ammâroğulları Emîrliği’nin son lideri olmuş ve geniş bir alanda hâkimiyet kurmuştur. Küçük bir orduya sahip olan İbn Ammâr, barışsever kişiliği ve üstün zekâsı sayesinde etrafındaki komşularıyla daima olumlu ilişkiler kurmuş ve bu şekilde bağımsızlığını muhafaza etmeye çalışmıştır. İbn Ammâr’ın Trablus yönetimini devraldığı dönemde Haçlı Seferleri başlamış ve onun egemenliği altında bulunan topraklar sürekli olarak Haçlılar tarafından işgale maruz kalmıştır. Bu nedenle İbn Ammâr yönetim süresi boyunca hâkim olduğu toprakların işgale uğramaması için Haçlılara karşı büyük mücadeleler vermiştir. İbn Ammâr Haçlılara karşı mücadele verirken etrafındaki komşu devlet ve emîrliklerden sürekli yardım talebinde bulunmuş ancak Müslümanların kendi içlerindeki siyasî ihtilaflar ve bölünmeler nedeniyle Haçlılara karşı olan mücadelesinde yalnız bırakılmıştır. Çalışmamızda öncelikle İbn Ammâr’ın doğumu, nesebi ve şahsî özellikleri ele alınacak akabinde de Haçlılara karşı mücadelesi incelenecektir. Ayrıca İbn Ammâr’ın halife, sultan ve diğer emîrler nezdindeki konumu ve onlarla olan münasebetleri de ortaya konulacaktır.}, language = {tr}, number = {18}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Alada, Erdem and Erkocaaslan, Recep}, year = {2020}, note = {Number: 18 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {196--223}, } @article{varli_kurda_2020, title = {Kur’an’da {Peygamberler} Örnekliğinde {Ailede} {Anne}-{Baba} ve Çocukların {Hukuku}}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/58422/792169}, doi = {10.32950/rteuifd.792169}, abstract = {Kur’an, geçmiş ümmetlerin hayatlarından kesitleri, ders çıkarıp güncelleme adına insanlığın tamamına örnek olarak içerisine almış bir kitaptır. Bu yönüyle Kur’an’ın belli bir kısmını kıssalar oluşturur. Bu kıssalar içerisinde ise insanlığın yaşamış örnekleri olarak çağlarına damga vurmuş peygamber misalleri önemli yer tutar. Hayatlarını idame ettirirken, karşılaşılabilecek olaylara karşı örnek tutum ve davranışları, farklı yönleriyle ahir zaman insanının dikkatine sunulmuştur. Toplumların temel yapıtaşı olma özelliğini tüm asır ve toplumlarda koruyan aile kurumundaki birey ve olaylara karşı peygamberlerin takınmış oldukları tutum ve davranışların bir kısmı da Kur’an’a alınmıştır. Aile kurumunda huzur ve saadetin yerleşmesi ve karşılaşılan olaylara verilmesi gereken tepkilerin anlaşılması için, Kur’an’da yer verilmiş peygamberlerin rol model davranışları son derece önemlidir. Bu bağlamda kişinin kendisi dışında en önemli “öteki” olan anne-baba ve evlatların peygamberler ekseninde Kur’an’daki hukuku ele alınacaktır.}, language = {tr}, number = {18}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Varlı, Abdussamet}, year = {2020}, note = {Number: 18 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {224--247}, } @article{hocaoglu_vahy-i_2021, title = {Vahy-i {Gayr}-i {Metlüv} ile {Hareket} {Eden} {Hz}. {Peygamber} {Karşısında} {Muhaddesûndan} {Hz}. Ömer: {Muvafakat}-ı Ömer’e {Farklı} {Bir} {Yaklaşım}}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, shorttitle = {Vahy-i {Gayr}-i {Metlüv} ile {Hareket} {Eden} {Hz}. {Peygamber} {Karşısında} {Muhaddesûndan} {Hz}. Ömer}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/63021/906556}, doi = {10.32950/rteuifd.906556}, abstract = {Kaynaklarda, “muhaddesun”dan olduğu ifade edilen Hz. Ömer’in beş farklı konuda bazı ayetlerle muvafakatından bahsedilmektedir. Peygamberin münafıklar için istiğfarda bulunmaması ve Bedir esirlerinin öldürülmesi bu muvafakatlardan ikisidir. Bu iki muvafakatta Hz. Ömer’in görüşleri doğru iken, Peygamberin vahyi yanlış anlaması söz konusu edilmektedir. Ayrıca bu örnekler, Hz. Ömer’in ayetleri Peygamberden daha iyi anladığı gibi bir sonuca işaret etmekte ve bu minvalde yorumlanmaktadır. Halbuki bu konuda kaynaklarda verilen bilgilerin çelişkiler içerdiği görülmektedir. Bir tarafta Peygamberin beyanının ve te’vilinin hatta bütün söz ve fiillerinin vahiy veya vahiy destekli olduğu iddia edilirken, diğer taraftan Peygamberin ayeti yanlış anlaması nasıl telif edilebilir. Te’vili vahiy olan bir kimsenin, ayeti yanlış veya eksik anlaması söz konusu olabilir mi? Buna rağmen muvafakata yer açabilmek için böyle bir tezat’ın olumlanması, bize göre dini anlayışın rivayetlere hasredilmesinden kaynaklanmaktadır. Bu sebeple biz, bu makalede özellikle söz konusu iki örnekle ilgili kaynaklarda nakledilen bilgileri mukayeseli olarak inceleyerek, nakiller arasındaki tezatlıklara işaret edeceğiz. Ayrıca vahyin anlaşılmasında hiç kimsenin Peygamberden daha üstün olamayacağını ve bunun yanında Peygamberin vahyi yanlış veya eksik anlamasının muhal olduğunu göstermeye çalışacağız.}, language = {tr}, number = {19}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Hocaoğlu, Mustafa}, year = {2021}, note = {Number: 19 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {12--38}, } @article{sola_tevilat_2021, title = {Te'vîlât {Bağlamında} İmâm {Mâtürîdî}'nin {Kadına} {Bakışı}}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/63021/909442}, doi = {10.32950/rteuifd.909442}, abstract = {Klasik dönemde kadına yönelik yaklaşımla çağdaş dönemdeki yaklaşım birbiriyle örtüşmez. Hatta bu iki dönemde kadına olan bakışın birbirinden oldukça farklı olduğu bile söylenebilir. Bu farklılık, özellikle kadının yaratılışı, kadının yaratılışındaki özellikleri, devlet başkanlığı, şahitliği, çok eşlilik, küçük kızlarla evlilik, kadının dövülmesinin caiz olup olmadığı, talak yetkisi, mirastaki payı vb. konularda açıkça görülür. Bu bağlamda bugün, İmâm Mâtürîdî’nin de kadınla ilgili bu konularda çağdaş dönemdeki bakışa benzer görüşlere sahip olduğunu ileri sürenler olmuştur. Bu çalışmada öncelikle Mâtürîdî’nin kadının yaratılışı ve yaratılış özellikleri, kadının peygamber ve devlet başkanı olup olamayacağı, şahitlik yapıp yapamayacağı hakkındaki değerlendirmeleri ele alınmıştır. Ardından küçük kızları evlendirme ile çok eşliliği caiz görüp görmediği, kadının ailede erkek karşısındaki konumunun neresi olduğu ve onu dövmenin caiz olup olmadığı ile ilgili yaklaşımı incelenmiştir. Son olarak kadının talâk yetkisini haiz olup olmadığı, evinden dışarı çıkıp çıkamayacağı, tesettürü, mirasta erkeğe göre ne kadar pay aldığı ve din seçiminde özgür olup olmadığı konusundaki düşünce ve görüşlerine yer verilmiştir. Tüm bu konulardaki görüşleri tahlil edilip değerlendirilirken aynı konulara klasik dönemde nasıl değerlendirildiğine de değinilmiştir. Böylece kadınla ilgili tüm bu konularda Mâtürîdî’nin görüşleriyle klasik dönemdeki hâkim görüşler mukayese edilmiştir. Yeri geldikçe çağdaş dönemde onun üzerinden dile getirilen iddialara da yer verilmiştir.Çalışmada ele alınan tüm konularda Mâtürîdî’nin yaklaşımı ile klasik dönemdeki hâkim yaklaşımın arasında büyük bir benzerliğin bulunduğu görülmüştür. Bu da Mâtürîdî’nin kadınla ilgili görüşlerinin çağdaş dönemdeki görüşlerle örtüşmediğini göstermiştir. Sonuç olarak da bir klasik dönem âlimi olan Mâtürîdî’nin kadına olan bakışı, çağdaş dönemdeki bakışa değil, klasik dönemdeki bakışla örtüşmektedir.}, language = {tr}, number = {19}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Şola, Hanefi}, year = {2021}, note = {Number: 19 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {39--70}, } @article{yazici_bakara_2021, title = {Bakara {Sûresi} 180. Âyet Üzerindeki {Nesih} İhtilaflarının {Tahlil} ve {Değerlendirilmesi}}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/63021/854138}, doi = {10.32950/rteuifd.854138}, abstract = {Nesih, hem tefsir hem de fıkıh ilminin müşterek usul konularından biridir. Her iki disiplinle doğrudan ilişkili olan nesih hakkındaki tartışmalar, ilk asırlarda başlayıp günümüze değin devam eden ve teoriden ziyade pratik yönü önem kazanmış olan bir konudur. İlk asırlarda genelde nesih kabul edilip sayısı, çeşitleri gibi konularda ihtilaf edilirken, özellikle yakın dönem tefsir çalışmalarında neshin Kur’an için bir nakısa olduğu ifade edilerek ilişkili ayetler te’vil edilmekte ve neshin reddi yönünde görüşler serdedilmektedir. Ancak her halükârda nesih hakkındaki tartışmalar teorik düzlemde yoğunlaşmakta, pratik yön ise ihmal edilmektedir. Bu çalışmada, neshi kabul edenlerin büyük çoğunluğu tarafından mensuh kabul edilen ve vasiyet ayeti olarak da bilinen Bakara sûresi 180. âyet, gerek müfessirlerin; gerekse fakihlerin tarihsel süreçte yaptığı yorumlardan hareketle tahlil edilecektir. Bu bağlamda, çalışmamız ilgili âyetin mefhumunu ahkâm tefsirlerinden, belli başlı sünnî ve şiî tefsirlerden ve yakın dönemde telif edilen tefsirlerden hareketle değerlendirmeyi ve neshin pratik yönüne dair çıkarımlarda bulunmayı hedeflemektedir.}, language = {tr}, number = {19}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Yazıcı, Ahmet}, year = {2021}, note = {Number: 19 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {71--101}, } @article{dogan_kuran-i_2021, title = {Kur’ân-ı {Kerîm}’de {Hz}. {Muhammed} {Dışındaki} {Peygamberlere} {Yapılan} {Uyarıların} {Analizi}}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/63021/908039}, doi = {10.32950/rteuifd.908039}, abstract = {Yüce Allah, insanları doğru yola iletmek ve onları kötülüklerden sakındırmak için peygamberler göndermiştir. Peygamberler de Allah’tan aldıkları bu kutsal görevi ümmetlerine örnek olacak ve günahlardan uzak duracak şekilde tam ifa etmişlerdir. Ancak beşer olmaları hasebiyle peygamberlerden de bazen küçük hatalar sâdır olabilmiş ve onlar bu hatalarından ötürü Kur’ân’da uyarılmışlardır. Peygamberlerin bu uyarıları, onların resûl yönleriyle değil, doğrudan içtihatları sebebiyle evla olanı terk etmeleriyle ilgilidir. Ama Allah, onları bu hataları üzerinde bırakmamış ve uyarmıştır. Peygamberler de bu uyarılar karşısında en ufak bir noksanlık göstermeden doğruya yönelerek kemale ermişlerdir. Bu çalışmada ilk önce peygamberlere yapılan uyarların anlaşılmasında en etkin amillerden biri olan ismet sıfatının kavramsal içeriği ile ilgili kelâmî mezheplerin görüşlerini ve itâb kavramını ele alacağız. Ardından da Kur’ân’da hataları belirgin olan, yaptıkları hatalarından dolayı pişmanlık duyan peygamberlerden Hz. Âdem’e, Hz. Nûh’a, Hz. Mûsâ’ya, Hz. Dâvûd’a, Hz. Süleymân’a ve Hz. Yûnus’a yapılan uyarı âyetlerini mümkün mertebe mezhebî tartışmalara girilmeyecek şekilde analiz etmeye çalışacağız. Anahtar Kelimeler: Kur’ân, Peygamberler, İsmet, Hata, Uyarı.}, language = {tr}, number = {19}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Doğan, Mehmet Zeki}, year = {2021}, note = {Number: 19 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {102--135}, } @article{tetik_lafiz_2021, title = {Lafız, {Anlam} ve {Amel} {Boyutlarıyla} {Hz}. {Peygamber}’in {Kur}’ân {Tilaveti}}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/63021/900594}, doi = {10.32950/rteuifd.900594}, abstract = {Günümüzde Kur’ân kıraatiyle ilgili en önde gelen sorunlardan birini, bu kutsal kitabın niteliksel tilaveti oluşturmaktadır. Kurrânın lafza gösterdiği itina, Kur’ân’a anlam odaklı bir yaklaşımın önünü tıkadığı gerekçesiyle gerek klasik gerekse modern dönemde kimi çevrelerce eleştirilmektedir. Lafzın tali bir unsur olarak değer bulduğu bu söylem, Kur’ân’ın otantik telaffuz biçimini elde etme aşamasındaki tüm gayretleri değersiz kılabilmekte ve Kur’ân mefhumunun yapıtaşı mesabesindeki kelimelerin telaffuzlarının zaman içerisinde tahrif olması gibi bir tehlikeyi de beraberinde getirmektedir. Vakıanın diğer cephesinde ise salt lafız odaklı yaklaşımların, Kur’ân’ın hidayet boyutuna geçişi temsil eden, anlam ve amel veçhesini gölgelediği de bir gerçektir. Lafız ve anlamdan hangisinin tercih edileceğine dair temel kriter, Peygamber’in Kur’ân tilavetidir. Araştırmamızda, Hz. Peygamber’in tilavetinde gerek lafız (literal) gerekse anlam ve amel odaklı tilavetin yansımalarını tespit etmeye çalışacağız. Böylece birbirinin alternatifi gibi sunulan, hâlbuki hakikatte tamamlayıcısı konumundaki lafız ve anlam boyutlarına ne derece ehemmiyet gösterilmesi gerektiği, Nebevî ilkeler dâhilinde nihayete kavuşturulmuş olacaktır.}, language = {tr}, number = {19}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Tetik, İbrahim}, year = {2021}, note = {Number: 19 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {136--164}, } @article{khan__2021, title = {دور المدارس الأهليّة في شبه القارة الهنديّة في خدمة السّنّة النّبويّة: دار العلوم ديوبند وندوة العلماء نموذجًا}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, shorttitle = {دور المدارس الأهليّة في شبه القارة الهنديّة في خدمة السّنّة النّبويّة}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/63021/891911}, doi = {10.32950/rteuifd.891911}, abstract = {تتناول هذه الدراسة دور المدارس الأهليّة في شبه القارة الهنديّة في خدمة السّنّة النّبويّة. وقد ثبت من البحث في المصادر التّاريخيّة أن الإسلام والمسلمين دخلوا إلى هذه المنطقة في حياة الرّسول صلى الله عليه وسلم من أجل الصّلات التّجاريّة بين العرب والهنود في تلك الحقبة. وقد تشرّفت هذه البقعة باستقبال الصّحابة والتّابعين الكرام الذين استوطنوا في مناطق مختلفة من شبه القارة الهنديّة وشيّدوا المساجد وأقاموا فيها حلقات العلم ليُعلّموا أبناء هذه المنطقة دينهم الجديد ومصادره الأساسيّة حتى أصبحت بعض مناطق شبه القارة الهنديّة مثل ديبل (كراتشي)، وقصدار ومنصورة مراكز الحديث في الربع الثّالث الهجري من القرن الرابع الهجري. وبعد توسع الفتوحات الإسلامية واهتمام أهالي شبه القارة الهنديّة بالعلوم الشّرعيّة قد أخذت المدارس الأهليّة مكان الحلقات بعد القرن السّابع الهجري ولعبت تلك المدارس دورا هامًا في نشر العلوم الشّرعيّة عامة وعلوم الحديث خاصة. ولم يحظ بالشّهرة إلا بعضها مثل: المدرسة الرّحيميّة، ودار العلوم ديوبند، ودار العلوم مظاهر العلوم سهارنفور، ودار العلوم لندوة العلماء فقد تخرج فيها جهابذة العلم الذين خدموا السّنّة النّبويّة تدريسًا وتأليفًا وشرحًا وتحقيقًا وتخريخًا، وتركوا آثارا علمية لا غنى عنها في فهم السّنّة النبوية التي نطق العرب والعجم بمكانتها وإفادتها وأهميتها في كتبهم ومقالاتهم. فقد تحدثنا في هذا المقال عن تاريخ الإسلام والمدارس ودورها وإسهامات علمائها وخريجيها الذين بذلوا جهودًا في خدمة السّنة النّبويّة في شبه القارة الهنديّة.}, language = {ar}, number = {19}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Khan, Alam}, year = {2021}, note = {Number: 19 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {165--178}, } @article{gozun_hadislere_2021, title = {Hadislere {Göre} {Sırat} {Köprüsü} ve Özellikleri}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/63021/906229}, doi = {10.32950/rteuifd.906229}, abstract = {İman esaslarından biri olarak âhiret hayatının cennet ve cehennem gibi genel hatlarıyla varlığına inanma hususunda Müslümanlar arasında ittifak olmakla beraber bazı detaylarında görüş ayrılığı bulunmaktadır. Onlardan biri de cehennemin üzerine kurulacak olan ve cennete girebilmek için üzerinden geçilmesi gereken sırat köprüsüdür. Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat başta olmak üzere Müslümanların çoğunluğunun itikadına göre böyle bir geçit olacaktır. Mutezile ve Cehmiyye’nin bir kısmı gibi bazı inanç gruplarına ve günümüzdeki kimi araştırmacılara göre ise cehennemin üzerine herhangi bir köprünün konulması söz konusu değildir. Bilakis hak edenler cennete direkt olarak gireceklerdir. Ayrıca sırat köprüsünün varlığını kabul edenler, ilgili rivayetlerin içeriğinden ötürü onun mahiyeti ve nitelikleriyle ilgili muhtelif açıklamalarda bulunmuşlardır. Tüm bu gerçeklerden yola çıkılarak ve akîde meselelerinden biri oluşu göz önüne alınarak konunun ele alınıp incelenmesinin önemli olduğu düşünülmektedir. Özellikle halk arasında ve bazı kesimlerce dile getirilen, “kıldan ince, kılıçtan keskin, bin yıl düz, bin yıl yokuş, bin yıl da iniş” gibi vasıflarla anılması işin ehemmiyetini daha da artırmaktadır. Binâenaleyh bu araştırmada özellikle hadislere göre, sırat köprüsü ve özellikleri doğru bir şekilde tespit edilmeye çalışılacaktır. Tabii olarak bu tür bir saptama, temel hadis kaynakları üzerinden yapılacaktır. Kur’an’da ise kısaca bunun izleri takip edilecektir. Sonuç olarak sırat köprüsünün var olup olmadığı, varsa mahiyetinin ve özelliklerinin nelerden ibaret olduğu ortaya konulmaya çalışılacaktır.}, language = {tr}, number = {19}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Gözün, Abdulvehhab}, year = {2021}, note = {Number: 19 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {179--211}, } @article{sarikaya_bir_2021, title = {Bir {Seyr} ü {Sülûk} {Hikâyesi}: {Bozdoğanlı} {Mustafa} {Fethî} ve {Bir} Âşıkın {Seyrânı}}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, shorttitle = {Bir {Seyr} ü {Sülûk} {Hikâyesi}}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/63021/895528}, doi = {10.32950/rteuifd.895528}, abstract = {Mustafa Fethî 19. asrın sonu 20. asrın başında Aydın Bozdoğan’da yaşamış sûfî bir şâirdir. Hayatı ve eserleri üzerinde ilmî bir çalışma yapılmamıştır. Kaynaklarda çok sayıda şiirleri ve iki risalesi olduğu belirtilmektedir. Şiirlerinden bir kısmı 1940 senesinde Asaf Gökbel tarafından yayımlanmıştır. Mustafa Fethî’nin iki risâlesinden biri hakkında bilgi verilmezken diğer risâlenin sadece ismi kaydedilmiştir. Yaptığımız araştırma netîcesinde Mustafa Fethî’nin “Bir Âşıkın Seyrânı” adlı risâlesi, Süleymâniye Kütüphânesi, Nuri Arlasez Bölümü, nr. 284’te kayıtlı bir mecmûa içerisinde bulunmuştur. Bu orijinal risâle, muhtevâ değerlendirmesi ve bir incelemeyle birlikte tam metin olarak günümüz alfabesine aktarılmıştır.}, language = {tr}, number = {19}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Sarıkaya, Meliha Yıldıran}, year = {2021}, note = {Number: 19 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {212--247}, } @article{sulaiman__2021, title = {التّبادُلُ الدّلاليّ بين المُجرّدِ والمزيدِ من الفِعلِ الثُّلاثيّ}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/63021/859393}, doi = {10.32950/rteuifd.859393}, abstract = {يتناول هذا البحث قضيّة التبادل الدلالي بين الأبنية الصرفية، فيعرض أهميّة الأبنية الصرفية ووظيفتها بشكل عام، ثم يفصّل القول في التبادل الدلالي بين الفعل الثلاثي المجرد وبين صِيَغ المزيد منه، من خلال أمثلة من آيات القرآن الكريم، فيبيّن أقوال الصرفيين والمفسرين فيها، ويناقشها؛ بهدف الوصول إلى مدى التسليم بفرضيّة مجيء الفعل المزيد بمعنى مجرّده، وصولاً إلى بناء تصوّر لقضيّة التبادل الدلاليّ بشكل عام.}, language = {ar}, number = {19}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Sulaıman, İbrahim}, year = {2021}, note = {Number: 19 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {248--265}, } @article{erbas_halife_2021, title = {Halife {Mu}‘izz-{Lidînillâh} {Döneminde} (341-365/953-975) {Fâtımî}-{Endülüs} {Emevî} {Mücadelesi}}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/63021/903685}, doi = {10.32950/rteuifd.903685}, abstract = {İslâm Tarihinde Şiî ve Sunnîler siyasî ve dinî bir takım saikler sebebiyle birbirleriyle sürekli mücadele halinde olmuş iki fırkadır. İslâm öncesi Hâşimî-Emevî çekişmesine dayanan rekabet Hz. Peygamber sonrası Emevî ve Abbâsî dönemlerinde yaşanan bazı trajedik hâdiselerden ötürü tamamen hasmâne merkezli bir boyuta evrilmiştir. İki taraf arasındaki mücadele doğuda Sunnîliğin, siyasî erki ellerinde bulundurmalarından ötürü Şiîler’e karşı hegemonyası şeklinde cereyan ederken batıda IV/X asırda Şiî/İsmâîlî mezhebine mensup Fâtımîler’in kurulmasıyla Endülüs Emevî Devleti ile siyasî ve askerî olarak karşı karşıya gelmesi şeklinde cereyan etmiştir. İsmâîlî doktrin gereği dünya hâkimiyeti görüşünü benimseyen Fâtımîler bu çerçevede Endülüs Emevîleri’ni ortadan kaldırılması gereken bir unsur olarak görmüşler ve kuruldukları andan itibaren devlet merkezlerini Mısır’a taşıdıkları 362 (973) yılına kadar bu hedef için gayret etmişlerdir. Fâtımîler’in dördüncü Halifesi Mu‘izz-Lidînillâh Endülüs Emevîleri’ne karşı verilen bu mücadelede başı çeken kişi olmakla dikkatleri üstüne çekmektedir. Onun döneminde Endülüs ve daha çok Mağrib merkezli iki taraf arasında birçok askerî mücadele söz konusu olmuş bu mücadelelerde Fâtımîler, hem Endülüs’ü tehdit eder hale gelmişler hem de Mağrib’de Endülüs Emevîleri’ne karşı pozisyonlarını sağlamlaştırma imkânı yakalamışlardır. Ülkemizde üzerinde pek durulmayan Fâtımî-Endülüs Emevîleri ilişkilerinin en hareketli devresini inceleyeceğimiz bu çalışmanın öncelikli hedefi ikili siyasî ve askerî ilişkilerin serencamını ele alarak dönemin fotoğrafını çekmeye çalışmak olacaktır.}, language = {tr}, number = {19}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Erbaş, Furkan}, year = {2021}, note = {Number: 19 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {266--290}, } @article{arici_modern_2021, title = {Modern Şifacılık {Yönelimleri}}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/63021/900267}, doi = {10.32950/rteuifd.900267}, abstract = {Modern çağ yeni dinselleşme temayülleri oluşturmakta, “New Age İnançları” adı altında yeni çağda yeni inanç sistemleri inşa edilmekte ve bireylerin hayatları yeni inançlar gölgesinde şekillenmektedir. Son yıllarda New Age inançları içerisinde kabul edilen enerji şifacılığı yaygınlaşmakta ve bu şifacılık yönelimi maddi-manevi hastalıklar, anlam krizleri, değersizlik, aile içi çatışmalar gibi birçok probleme çözümler sunmaktadır. Enerji şifacılığı medya ve sosyal medya mecralarıyla sürekli reklam edilmekte ve hız çağının insanına, maddi-manevi problemlerinin birkaç seans enerji uygulaması yapılarak çözülebileceği imajı verilmektedir. Özellikle ülkemizde biyoenerji, theta healing, reiki, access bars, ho’oponopono ve EFT gibi enerji şifacılığı teknikleri popülerleşmekte ve hemen hemen her kesimden kişiler bu şifa tekniklerinin eğitimlerini almakta ve uygulamaktadırlar. Bu çalışmada şifacılığın ve enerji şifacılığının tarihçesi, biyoenerji, theta healing, reiki, access bars ve EFT gibi modern şifacılık teknikleri, ritüelleri ve sembolleri açıklanarak New Age inançları içeresinde yer alan bu uygulamaların ne oldukları, kökenleri, ritüelleri ve bu uygulamalarda hangi yöntemlerin nasıl kullanıldığı konuları değerlendirilmektedir.}, language = {tr}, number = {19}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Arıcı, Handan Yalvaç}, year = {2021}, note = {Number: 19 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {291--324}, } @article{ekti_yalnizlik_2021, title = {Yalnızlık {Yönelim} Ölçeği: {Geçerlik} ve {Güvenirlik} Çalışması}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, shorttitle = {Yalnızlık {Yönelim} Ölçeği}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/63021/893330}, doi = {10.32950/rteuifd.893330}, abstract = {Bu çalışmada çeşitli yaş aralığında olan bireylerin yalnızlık his niteliğini tespit etmek amacıyla geçerli ve güvenilir bir ölçek geliştirmek amaçlanmıştır. Elektronik olarak hazırlanmış deneme formları, yaşları 15 ila 66 arasında değişen 653 kişilik katılımcı grubuna uygulanmıştır. Ölçek geliştirme çalışmalarına ilk olarak alanyazın taraması sonrasında elde edilen 80 madde ile başlanmıştır. Geçerlik çalışmasında kapsam geçerliğini sağlamak için Türk dili, felsefe ve din bilimleri ile ölçek geliştirme alanlarında uzman görüşüne başvurulmuştur. Ölçeğin uygulanmasıyla elde edilen veriler, SPSS 22.0 istatistik paket programı kullanılarak analiz edilmiştir. Yapı geçerliğini test etmek amacıyla açımlayıcı ve doğrulayıcı faktör analizi yapılmıştır. Analizler sonucunda psikolojik yalnızlık, varoluşsal yalnızlık ve dinî/tasavvufî yalnızlık adı altında üç faktörlü ve 20 maddelik bir ölçek geliştirilmiştir. Bu faktörler toplam varyansın \%56,649’unu oluşturmaktadır. Ölçeğin iç tutarlığını ifade eden Cronbach Alpha katsayısı .918 olarak bulunmuştur. Yapılan analizler sonucu elde edilen sonuçlar Yalnızlık Yönelim Ölçeği’ nin geçerli ve güvenilir bir ölçek olduğunu göstermektedir.}, language = {tr}, number = {19}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Ekti, Fatma Betül and Kızılgeçit, Muhammed}, year = {2021}, note = {Number: 19 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {325--342}, } @article{tuysuz_dini_2021, title = {Dini {Ayrımcılık} Ölçeği: {Türkçeye} {Uyarlama}, {Geçerlik} ve {Güvenirlik} Çalışması}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, shorttitle = {Dini {Ayrımcılık} Ölçeği}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/63021/915129}, doi = {10.32950/rteuifd.915129}, abstract = {Bu çalışmanın amacı Dini Ayrımcılık Ölçeği’nin Türkçeye uyarlanmasıdır. Araştırmanın örneklemi 2021 yılında farklı inançlara sahip bireylerden 86 (\%41,5) erkek ve 121 (\%58,5) kadın olmak üzere 207 kişiden oluşmaktadır. Açımlayıcı faktör analizi sonucunda toplam açıklanan varyansın \%61,75 olduğu ve maddelerin üç faktör altında toplandığı saptanmıştır. Güvenirlik çalışması sonucunda Cronbach alfa katsayısı ,89 olarak hesaplanmıştır. Ölçeğin 11 maddelik şekline ilişkin iki yarı güvenirlik analizi sonucunda Spearman-Brown korelasyon değeri (r= ,91) uygun değerde ve iki yarıya ilişkin Cronbach alfa güvenirlik katsayıları ,79 ve ,80 olarak bulunmuştur. Doğrulayıcı Faktör Analizine göre uyum indeksleri incelendiğinde ki-kare değeri 1,59, RMSEA 0,05, SRMR 0,05, GFI 0,95, NFI 0,95, RFI 0,93, CFI 0,98 ve IFI 0,98 olarak bulunmuştur. Araştırma sonucunda Dini Ayrımcılık Ölçeği’nin bireylerin toplum içinde uğradığı ayrımcılığı ölçmede geçerli ve güvenilir bir ölçme aracı olduğu belirlenmiştir.}, language = {tr}, number = {19}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Tuysuz, Esra and Çinici, Murat}, year = {2021}, note = {Number: 19 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {343--364}, } @article{micheal_fiten_2021, title = {Fiten ve {Hadislerin} {Tarihlendirilmesi}}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/63021/910940}, doi = {10.32950/rteuifd.910940}, abstract = {Bu makale hadislerin tarihlendirilmesinde yaygın bir şekilde kullanılan “müşterek ravi” teorisinin eleştirisini konu edinir. Schacht tarafından geliştirilen ve özellikle hukukî rivayetlere uygulanan bu teorinin doğruluk ve kapsayıcılığının test edilmesi amacıyla fiten rivayetleri arasından seçilen üç örneğe uygulanmıştır. Bu bağlamda öncelikli olarak yazar tarafından “dış tarihlendirme” olarak belirtilen yöntemle rivayetlerin içerikleri, tarihî olaylarla ilişkilendirilerek bir tarihlendirme yapılmış, ardından Schacht’ın yöntemiyle müşterek ravi tespit edilerek her iki tarihlendirmenin birbiriyle ne derece uyum sağladığı araştırılmıştır. Nihayetinde incelenen üç rivayet üzerinden söz konusu teorinin iyi bir performans sağlamadığı sonucuna varılmıştır.}, language = {tr}, number = {19}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Micheal, Cook}, translator = {Ayşegül Toprak, Büşra Çetin}, year = {2021}, note = {Translators: \_:n1089 Translators: \_:n1089 Number: 19 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {366--398}, } @article{bayraktar_yeni_2021, title = {Yeni {Dini} {Hareketler} {Ansiklopedisi}}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/63021/912604}, doi = {10.32950/rteuifd.912604}, abstract = {20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren geleneksel dinlere karşı koyarak ortaya çıkan ve doktrin, inanç ve ibadetleri husunda da araştırmacıların dikkatlerini çeken yeni dini hareketler özellikle bu oluşumların Batı'da ortaya çıkması hasebiyle daha çok ilgi görmüş ve araştırmalara konu edinilmiştir. Ülkemizde ise bu alana olan ilgi eskiye nazaran artmaya başlamış ve bu oluşumların farklı yönlerini ele alan çeşitli eserler ortaya konulmuştur. Bu bağlamda değerlendirmesini yapacağımız "Yeni Dini Hareketler Ansiklopedisi" isimli bu kitap içeriğinin oldukça zengin olması sebebiyle ülkemizdeki literatüre ciddi oranda katkı sağlamakta ve araştırmacılara referans bir kaynak olarak yer almaktadır.}, language = {tr}, number = {19}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Bayraktar, Zehra}, year = {2021}, note = {Number: 19 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {400--402}, } @article{taskin_hinduizmde_2021, title = {Hinduizmde {Avatar} İnancı}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/63021/912401}, doi = {10.32950/rteuifd.912401}, abstract = {Cemil Kutlutürk’ün Hinduizm’de Avatar İnancı adlı çalışması Hinduizm’de nasıl bir Tanrı tasavvurunun geliştirilip benimsendiğinin izlerini sürmek ve beklenen kurtarıcı düşüncesiyle yakından ilişkili olan avatar inancı hakkında bilgi edinmek isteyenler için değerli bir çalışma olarak karşımıza çıkmaktadır.}, language = {tr}, number = {19}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Taşkın, Rümeysa}, year = {2021}, note = {Number: 19 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {403--407}, } @article{topal_elektronik_2021, title = {Elektronik {Transfer} {Sistemleri} {Aracılığıyla} {Yapılan} {Altın} {Alım} {Satım} İşlemleri}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/66432/1010331}, doi = {10.32950/rteuifd.1010331}, abstract = {Sarf akdini diğer alışveriş türlerinden ayıran kendine özgü bazı kuralları vardır. Klasik fıkıh literatürüne bakıldığında genel olarak sarf akdinin caiz olabilmesi için şu üç şart öne sürülmüştür: Birincisi: Cinsleri aynı olan semenlerin mübadelesinde miktarların eşit olması gerekmektedir. İkincisi: Satıcı ile müşteri aynı mecliste semenleri kabzetmelidirler. Üçüncüsü: Sarf akdinde şart muhayyerliği ve te’cil (vade) bulunmamalıdır. Çünkü her iki durumda kabzetme şartı yerine gelmemiş olacak ve akit fâsit olacaktır.}, language = {tr}, number = {20}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Topal, Şevket and Arık, Önder}, year = {2021}, note = {Number: 20 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {15--36}, } @article{gorgulu_yapay_2021, title = {Yapay {Zekâ} {Robotlara} {Ahlâki} ve {Hukuki} {Statü} {Tanınması} {Problematiği} -İslam {Ahlâkı} ve {Hukuku} {Açısından} {Bir} {Değerlendirme}-}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/66432/1010399}, doi = {10.32950/rteuifd.1010399}, abstract = {Bu çalışmanın amacı, yakın gelecekte insan-robot etkileşimlerinin insan-insan ilişkilerinden ayırt edilemeyecek bir düzeye erişeceği öngörüsünden hareketle; robotik teknolojilerdeki gelişmelerin beraberinde getireceği sorunları ele almaktır. Bununla birlikte insan zekasını aşma gayesinde olan bu teknolojiler karşısında İslamın insan tasavvurunu ortaya koyarak anlaşılmasını sağlamak ve buna duyulan ihtiyacı ön plana çıkararak insan olmanın değerini vurgulamaktır. Robotik yapay zekalara ahlakî ve hukukî kişilik tanınıp tanınmayacağı problemi ele alınarak, bu statülerin tanınmasına ilişkin temel yaklaşımlar, bu konuda duyulan endişeler ve sunulan öneriler ortaya konulmuştur. Buna ilaveten İslam Ahlâkı ve Hukuku perspektifinden yapay zekâ robotların kişi olma statüleri değerlendirilmiş, insan olmanın değeri bağlamında İslam hukukundaki kişi/kişilik, ehliyet, zimmet, teklif ve mükellefiyet kavramları ve İslam ahlâkındaki ruh, bilinç ve bu iki kavrama bağlı irade ve sorumluluk kavramları ön plana çıkarılmıştır. Hukuken ehil ve mükellef, ahlâken ruh ve bilinci sayesinde iradeli ve sorumlu bir kişi olan insanın tüm bunlardan yoksun bir robotla aynı seviyede kabul edilemeyeceği gerçeğinden hareketle, insanlığın faydasına olan bu teknolojilerin sonuçlarının bireysel, toplumsal ve çevresel anlamda zarar içermemesine ve ahlâk, değer ve hukuktan bağımsız ele alınmamasına vurgu yapılmıştır.}, language = {tr}, number = {20}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Görgülü, Ülfet and Ayık, Sena}, year = {2021}, note = {Number: 20 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {37--65}, } @article{ceker_turkce_2021, title = {Türkçe {Ferâiz} {Programları} Üzerine {Bir} İnceleme}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/66432/1003042}, doi = {10.32950/rteuifd.1003042}, abstract = {İslam dini, müslümanların hayatlarını düzenleyen çeşitli hükümler getirmiştir. Bu hükümlerin bir kısmı her Müslüman tarafından bilinmekte iken bazı hükümler sadece o konuda bilgi sahibi olan müslümanlar tarafından öğrenilmiş, diğer müslümanlar ihtiyaç halinde bu kimselere müracaat ederek ihtiyaç duydukları bilgiye ulaşma imkânı bulmuşlardır. İslam miras hukuku da bazı temel hüküm ve ilkeleri dışında konunun uzmanlarına havale edilegelmiş olan özel bir hukuk alanıdır. Müslümanlar, geçmişte olduğu gibi günümüzde de, bir vefat vaki olduğu zaman genellikle miras hükümlerini bilen bir kişiye müracaat ederek mal bölüşümünü yapmaktadırlar. Ancak teknolojinin gelişmesi ile miras konusunda uzman kişilerin yerini alabilecek programlar ve akıllı cihaz uygulamaları da hayatımıza girmiştir. Günümüzde bazı müslümanlar vefat eden yakınlarının mirasının nasıl bölüşüleceği konusunda bilen bir kimseye sormak yerine bu iş için hazırlanmış programlara müracaat edebilmektedir. Aranılan bilgiye her an ve hızlı bir şekilde ulaşma imkânı vermesi bakımından faydalı olan bu programlar, bazı durumlarda ise yanlış yönlendirmelere sebep olabilmektedir. Kullanıcıdan kaynaklı hatalı kullanımların yanı sıra yazılımcısının miras hukukunu iyi bilmemesi, hesap hatası yapması veya yeterince kontrol edilmemiş olması programların yanlış hesaplama yapmasına neden olabilmektedir. Bundan dolayı bu programların doğru çalışıp çalışmadığının kontrol edilmesine ihtiyaç bulunmaktadır. Bu boşluğu doldurmak amacıyla kaleme alınan bu makalede, ferâiz hükümleri esas alınarak hazırlanmış Türkçe miras programları incelenecektir. Doğru hesaplama kriterinin yanı sıra programın kapsamı, ihtilaflı konulardaki tercihleri ve kullanım pratikliği gibi hususlar da değerlendirmeye dahil edilecektir.}, language = {tr}, number = {20}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Çeker, Huzeyfe}, year = {2021}, note = {Number: 20 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {66--88}, } @article{arvas_mirasin_2021, title = {Mirasın İntikali ve {Rızâî}-{Kazâî} {Taksim} {Konusunda} İslâm {Hukuku} ile {Türk} {Medeni} {Kanunu}’nun {Karşılaştırılması}}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/66432/1003531}, doi = {10.32950/rteuifd.1003531}, abstract = {Miras, mülkiyet edinme yollarından biridir. Miras üzerindeki mülkiyet, varislerin birden fazla kişi olmaları halinde zorunlu bir ortaklık olarak başlar ve daha sonra mirasın paylaşılmasıyla da şahsi mülkiyete intikal eder. Dolayısıyla mirasın intikali ve paylaşılması uzun soluklu ilişkiler ağını meydana getirir. Hukuk sistemleri de bu ilişkiler ağında taraflar arasında ortaya çıkması muhtemel anlaşmazlıkları önlemek için miras hukukuyla ilgili ayrıntılı düzenlemeler vaz‘ etmişlerdir. Benzer şekilde İslâm hukukunda da mirasa ilişkin birçok ayrıntılı hüküm nasla düzenlenmiştir. Bu durum da İslâm miras hükümlerinin her zaman için gündemde kalmasını gerektirmiştir. Bu çalışmada İslâm hukukuna göre mirasın intikali ve rızâî - kazâî açıdan paylaşılması konu edinilmiştir. Bununla beraber çalışmada konuyla ilişkili meseleler bağlamında İslâm hukuku ile Türk Medeni Hukuku arasında karşılaştırmaya gidilmiştir. Çalışma, biri mirasın intikali diğeri ise rızâî-kazâî açıdan mirasın paylaşılması şeklinde iki bölümden oluşmaktadır. Son olarak da çalışmada iki hukuk sisteminin mukayese edildiği genel değerlendirme ve sonuca yer verilmiştir.}, language = {tr}, number = {20}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Arvas, Mehmet Sait}, year = {2021}, note = {Number: 20 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {89--112}, } @article{ekinci_sii_2021, title = {Şiî {Mezhepler} {Arasında} İhtilaflı {Bir} {Mesele}: {Müt}‘a {Nikâhı}}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, shorttitle = {Şiî {Mezhepler} {Arasında} İhtilaflı {Bir} {Mesele}}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/66432/1010045}, doi = {10.32950/rteuifd.1010045}, abstract = {Erkeğin kadına vereceği belirli bir bedel karşılığında belirli bir süre bir erkekle bir kadının karı-koca hayatı yaşamaları hususunda anlaşmaları şeklinde tanımlanan müt‘a nikâhı, İslâm öncesi Arap toplumlarında var olduğu bilinen bir evlilik çeşididir. İslam’ın ilk yıllarında müt‘a nikâhının Hz. Peygamber’in izniyle yapıldığı hususunda gerek Sünnî gerekse Şiî mezheplerin ittifakı bulunmaktadır. Konu hakkında yapılan ihtilaf ise Hz. Peygamber’in müt‘a nikâhının sonradan yasaklayıp yasaklamadığı hususunda ortaya çıkmaktadır. Sünnî fıkıh mezhepleri yanı sıra Şiî Zeydîyye ve İsmâilîyye fıkıh mezheplerine göre de İslâm’ın ilk yıllarında zaruret hallerinde geçici olarak izin verilen müt‘a nikâhı daha sonra yine bizzat Hz. Peygamber tarafından yasaklanmıştır. Ca’ferîler’e göre ise Hz. Peygamber, verdiği bu izni hiçbir zaman yasaklamamıştır. Müt‘a nikâhını meşru gören Ca’ferîler’in konu hakkında ileri sürdüğü delillerin başında Nisâ sûresi 24. ayeti yer almaktadır. Bu ayetin yanı sıra başvurdukları deliller arasında Hz. Peygamber ve imamlardan gelen rivayetler de bulunmaktadır. Müt‘a nikâhının kabul edenlerle reddedenler arasında tartışma konularının başında Ca’ferîler’in dile getirdiği müt‘a nikâhının gerek ayet gerekse hadislerle meşru kılınmasına karşın Hz. Ömer’in bu nikâhı yasaklaması ile Hz. Peygamber döneminde yapılan müt‘a nikâhı ile Ca’ferîler’in kabul ettiği müt‘a nikâhı arasındaki farklılıktır. Sünnî mezheplerin yanı sıra Zeydîyye mezhebi de Hz. Peygamber zamanında yapılan müt‘a nikâhının velinin gözetiminde iki şahidin huzurunda yapıldığı yönündeyken Ca’ferîler, müt‘a nikâhında veli ve şahitleri gerekli görmemektedirler. Onlara göre küçükler dışındaki kadınlar velilerinin izin veya icazetine ihtiyaç duymaksızın müt‘a nikâhında taraf olabilirler. Bu çalışmamızda Şiî fıkıh mezheplerinden Ca’feriyye, Zeydiyye ve İsmâiliyye’nin müt‘a nikâhı hakkındaki görüşleri ele alınarak incelenecektir.}, language = {tr}, number = {20}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Ekinci, Ahmet}, year = {2021}, note = {Number: 20 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {113--139}, } @article{karadeniz_rizaeddin_2021, title = {Rızâeddin b. {Fahreddin}’in {Yeni} {Mecelle} {Mücadelesi}}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/66432/969540}, doi = {10.32950/rteuifd.969540}, abstract = {Rızâeddin b. Fahreddin, Rusya Müslümanlarının önde gelen âlimlerindendir. Rızâeddin Mahkeme-i Şer‘iyye’ye kadı olarak atandığında, mahkemenin kazâ açısından yaşadığı problemleri gündeme getirip, çözüm olarak da bir mecellenin hazırlanmasının gerekliliğini ilk olarak dile getirmiştir. Bu düşünce doğrultusunda yaptığı çalışmalarla yeni mecellenin fikrî altyapısını oluşturmuştur. 1910 yılında Musa Carullah’a, mecelleye medhal mahiyetinde ve külli kâideler mesabesinde Kavâid-i Fıkhiyye’yi hazırlatmıştır. Rızâeddin’in çalışmaları, Mahkeme-i Şer‘iyye’nin 1917 yılında özerk bir yapıya kavuşmasıyla, Rusya Müslüman âlimlerinin ilk iş olarak ele alıp, Mecelle-i Ahkâm-ı Şer‘iyye adıyla resmiyet kazandırdıkları yeni mecellenin projelendirilmesinde kendisini etkin bir şekilde göstermiştir. Ancak bu büyük proje, Rusya’da yaşanan Bolşevik Devrimi ile 1923 yılına kadar sürecek bir sekteye uğramıştır. Rızâeddin b. Fahreddin’in 1923 yılında Mahkeme-i Şer‘iyye’ye müftü seçilmesi Mecelle-i Ahkâm-ı Şer‘iyye için bir umut olmuştur. Umulduğu gibi olmuş, çok ağır siyasi ve ekonomik sıkıntılara rağmen Mecelle-i Ahkâm-ı Şer‘iyye’nin yeni bir metotla kısa zaman içinde hazırlanmasına karar verilmiştir. Bölümler halinde hazırlanması planlanan mecelle için konusunun uzmanı sayılan kişilere görevlendirmeler yapılmıştır. Ancak Abdurrahman Ömerî tarafından hazırlanan aile hukukuna dair 551 maddelik bölümün dışında diğer bölümlerle ilgili herhangi bir çalışmaya bugüne kadar rastlanılamamıştır. Aile hukukuna dair bölümün hazırlanarak önemli bir adım atılmış olmasına rağmen içinde bulunulan şartların zorluğu ve Müslümanların yeterli desteği vermemesi Rızâeddin b. Fahreddin’in onlarca yıl diri tuttuğu umudunu yitirmesine sebebiyet vermiştir. Böylece, Rızâeddin’in kadılığı zamanında gündeme getirdiği ve yaklaşık otuz beş yıl boyunca mücadelesini verdiği yeni mecelle düşüncesi akîm kalmıştır.}, language = {tr}, number = {20}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Karadeniz, Kibar}, year = {2021}, note = {Number: 20 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {140--164}, } @article{koktas_tabakalari_2021, title = {Tabakaları, {Beldeleri} ve {Münekkitleri} {Açısından} {Meçhul} {Râviler}}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/66432/961785}, doi = {10.32950/rteuifd.961785}, abstract = {Bu makalede hicrî ilk üç asırda bir münekkit tarafından meçhul olmakla nitelendirilen râviler, dönem, bölge ve râvî-münekkit ilişkisi açısından analiz edilmiştir. Bununla hedeflenen, münekkitlerin bu tür râvîlerin meçhullüğünü belirlerken uyguladıkları yöntemin tespit edilmesi ve meçhul râvilerin yoğunlaştığı zaman dilimi ve bölgelerin ricâl tenkidi açısından yorumlanmasıdır. İlk üç asır ricâl pratiğini esas alarak yapılacak ricâl tenkit tarihi okumalarına katkı sunacağı ümit edilen bu çalışma, hadis tarihine ilişkin bir takım çıkarımlara da imkân verecektir. Makale, erken dönemde telif edilip günümüze ulaşan en kapsamlı ricâl kitabı olma özelliğine sahip İbn Ebî Hâtim’in (ö. 327/ 938) el-Cerh ve’t-taʻdîl isimli eserinde yer alan meçhul râvilere ışık tutmaktadır. Tespit edilen râvi grubu; bölgeleri ve yaşadıkları zaman diliminin yanısıra, kendilerini meçhul addeden münekkit sayısı ve bu münekkitlerle çağdaş olmaları bakımından durumları incelenmiştir. Buradan yola çıkılarak ricâl tenkit ilminin gelişim tarihi de göz önünde tutulduğu bazı yorumlar yapılmıştır. Bu bağlamda hicrî ilk üç asırda meçhul râvilerin hangi bölgelerde yoğunlaştığı ve bunların muhtemel sebepleri, meçhul râvîlerin kendi dönemlerinde mi yoksa ölümlerinden sonra mı değerlendirmeye tâbi tutuldukları tespit edilmiştir. Nihayetinde bu makale, hicrî ilk üç asır meçhul râvilerini çeşitli açılardan incelerken müteahhir dönem âlimleri tarafından ortaya koyulan statik ve betimleyici anlatılar yerine bu disiplinin esas noktası olan ilk üç asırda râvilerle ilgili ricâl tenkit pratiği kapsamında meseleyi ele almıştır.}, language = {tr}, number = {20}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Köktaş, Yavuz and Yıldız, Fatma}, year = {2021}, note = {Number: 20 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {165--194}, } @article{snobar__2021, title = {مرحلة التدوين الرسمي: دراسة في إعادة تأريخ مراحل كتابة الحديث اعتماداً على علم العلل}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, shorttitle = {مرحلة التدوين الرسمي}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/66432/1010524}, doi = {10.32950/rteuifd.1010524}, abstract = {تركز هذه الورقة على مقاربة جديدة لإعادة النظر في طريقة الباحثين المسلمين في تأريخ رواية الحديث، إذ تدّعي أن ذلك التأريخ متأثر -في بعض مباحثه- بحالة الدفاع عن التراث التي سيطرت على الباحثين المسلمين في القرن العشرين أمام الجدل الاستشراقي الإسلامي، وقد سببت حالة الدفاع هذه تضخيما لبعض مراحل تاريخ الحديث بهدف مواجهة الأفكار الاستشراقية، مع أن تلك المراحل التاريخية لم تُؤسس على أرض صلبة، فلم يعتن بها العلماء السابقون قبل حالة الجدل الاستشراقي الإسلامي. وتمثل الورقة على ذلك بمرحلة «التدوين الرسمي» للأحاديث على يد عمر بن عبد العزيز، إذ تدّعي أن بعض المعاصرين ضخّموا هذه المرحلة وجعلوها زمنا هاما فارقا ومرحلة عامة شاملة، انتشرت فيها الكتب الرسمية في الأمصار، قاصدين بذلك إثبات توثيق الأحاديث بالكتابة الرسمية في مقابل دعوى المستشرقين تأخر كتابة الحديث إلى نهايات القرن الثاني. وتدقق الورقة في هذه المرحلة فتُظهر أنها لم تكن مرحلة شاملة عامة فارقة وأن محاولة الخليفة عمر لم تكتمل، مستدلة على ذلك بأن أثرها في كتب العلل والنقد الحديثي لا يكاد يذكر مع أن علماء العلل يذكرون أقل من ذلك، ويهتمون في الترجيح بين الروايات بطرق كثيرة، لا ترقى لمستوى كتابة رسمية منتشرة، فلو وجدت لاهتموا بها. وترى الورقة أن اندفاع الباحثين المسلمين ومشايعتهم للفكرة الأساسية القائلة بأن التاريخ إنما يثبت بالوثائق المكتوبة: كان مصدر الإشكال، لا سيما أن الدراسات الغربية انقلبت على تلك الفكرة معيدة الاعتبار للتاريخ الشفوي.}, language = {ar}, number = {20}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Snobar, Ahmad}, month = dec, year = {2021}, note = {Number: 20 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {195--225}, } @article{birinci_ebu_2021, title = {Ebû {Mutî}‘ en-{Nesefî}’nin {Mezhebî} {Kimliği}: {Mürciî} veya {Kerrâmî} {Olduğuna} {Dair} İddiaların {Değerlendirilmesi}}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, shorttitle = {Ebû {Mutî}‘ en-{Nesefî}’nin {Mezhebî} {Kimliği}}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/66432/1007430}, doi = {10.32950/rteuifd.1007430}, abstract = {Ebû Mutî‘ Mekhûl b. Fazl en-Nesefî, Buhara yakınlarındaki Nesef şehrinde, çok sayıda âlim yetiştiren bir aileye mensuptur. Hanefî fakihi, zâhid ve kelâmcıdır. Fırak türünde yazdığı eserin adı Kitâbü’r-Red alâ ehli’l-bida‘ ve’l-ehvâ’i’d-dâlleti’l-mudılle’dir. Ebû Mutî‘in, Mürcie’ye veya Kerrâmiyye’ye mensup olduğunu ileri süren araştırmacılar vardır. Bu makalede onun Mürciî veya Kerrâmî olduğu iddiaları ele alındı ve bu iddiaların isabetli olmadığı sonucuna varıldı. Ebû Mutî‘in kendi ifadelerinden, savunduğu fikirlerden ve diğer argümanlardan hareketle Ehl-i Sünnet’e bağlı olduğu neticesine ulaşıldı. Makalede doküman analizi, betimleme ve karşılaştırma yöntemleri kullanıldı.}, language = {tr}, number = {20}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Birinci, Züleyha}, year = {2021}, note = {Number: 20 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {226--257}, } @article{turkmen__2021, title = {ما اختاره الإمام أبو الطيب بن غلبون من الروايات والوجوه في كتابه الإرشاد: جمعًا وتحقيقًا}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, shorttitle = {ما اختاره الإمام أبو الطيب بن غلبون من الروايات والوجوه في كتابه الإرشاد}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/66432/988528}, doi = {10.32950/rteuifd.988528}, abstract = {تناول البحث جمع ما اختاره الإمام أبو الطيب بن غلبون المقرئ الحلبي (ت 389هـ) في القراءات القرآنية من خلال كتابه «الإرشاد في قراءات الأئمة السبعة وشرح أصولهم»، وتحقيقه، وترتيبه حسب أصول القراءات وفرشها. ولهذه الاختيارات أهميةٌ كبيرةٌ في علم القراءات القرآنية لأنها تدلُّ على البعد العلمي لصاحبها، وهو الإمام المقرئ أبو الطيب بن غلبون الحلبي، وتمكُّنه من هذا العلم، وريادته فيه، وعمق الفكر اللغوي والإقرائي عنده، والتزامه بسنن القرَّاء واللغويين في الأوجه التي اختارها وأخذ بها.}, language = {ar}, number = {20}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Türkmen, Ömer}, year = {2021}, note = {Number: 20 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {258--280}, } @article{najib__2021, title = {مقاربة نقديّة في العلاقة بين التّفسير والحديث}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/66432/903430}, doi = {10.32950/rteuifd.903430}, abstract = {العلاقة بين التفسير والحديث علاقةٌ كبيرة ووثيقة منذ النّشأة التاريخيّة الأولى في العهد النبويّ ووصولا ًإلى القرنين الأوّل والثاني الهجري، وقد عُني الصّحابة والتّابعون وأتباع التّابعين بما نُقل عن النبيّ ﷺ عنايةً فائقة لاسيّما فيما يخصّ المرويات التفسيرية والحديثيّة؛ لأنّ حياتهم كلّها كانت تدور في فلك الوحيين: الكتاب والسنّة، وقد نشأ عن ذلك تسابق الصّحابة، ومن بعدهم للحفاظ على ذلك الموروث العظيم؛ فظهرت الصّحف التي خطّتها يدُ الصّحابة منذ العصر النبويّ، وأهمّها الصّحيفة الصّادقة التي دوّنها عبد الله بن عمرو بن العاص، وغيرها ممّا سنجده في هذا البحث، وذلك رغم ما ورد من نهي عن تدوين بعضها إلا أنّها دوّنت ضمن ظروفٍ معيّنة، وبإذنٍ من الرسول ﷺ ، ومن خلال هذا المقال حرص الباحث على استقراء الفترة التاريخيّة للقرنين الأوّل والثاني الهجريين، وتحليلها من حيث العلاقة بين علمي التّفسير والحديث، وقد توصّل الباحث إلى أنّه قد تمّت كتابة المرويات التفسيريّة والحديثيّة منذ عهد النبيّ ﷺ ، ولكنّ تدوين التّفسير ظهر كأوّل علمٍ مستقلٍ في عهد الصّحابة بشكل كامل، خلافاً لما درج عليه كثير من الباحثين في تقديم تدوين الحديث على التّفسير ثمّ تبعه بعد ذلك الحديث، وهذا ما سنعرفه من خلال هذا البحث.}, language = {ar}, number = {20}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Najib, Ahmad}, year = {2021}, note = {Number: 20 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {281--298}, } @article{maden_sahaflar_2021, title = {Sahaflar Şeyhizade {Esad} {Efendi}’nin {Beyzavi} {Savunusu}: İnceleme ve {Metin}}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, shorttitle = {Sahaflar Şeyhizade {Esad} {Efendi}’nin {Beyzavi} {Savunusu}}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/66432/1005349}, doi = {10.32950/rteuifd.1005349}, abstract = {Osmanlılıların Kur’ân-ı Kerîm’i anlama ve yorumlama süreçlerinde en fazla etkili olmuş tefsirin Kâdî Beyzâvî’nin Envâru’t-tenzîl’i olduğu söylenebilir. Osmanlı ilmiyesi, tefsir eğitimlerini bu eser üzerinden yürütmüş, onun üzerine pek çok hâşiye kaleme almıştır. Bununla birlikte müfessir Beyzâvî’nin bu eserindeki tefsir tercihleri bazı âlimlerce tenkitlere uğramıştır. Ona çok sayıda eleştiri yöneltenlerden biri Osmanlı âlimlerinin en mümtazlarından kabul edilen Şeyhülislâm İbn Kemâl Paşa’dır. Örneğin İbn Kemâl Paşa, Bakara sûresinin inkarcılara dünya hayatının süslendiğini (züyyine) anlatan 212. âyetinin tefsirinde bu süsleme işini yapanın hakikî fâilinin “şeytan” olduğunu belirtmiş, “Allah” olduğunu söyleyen Beyzâvî’nin hatalı olduğunu iddia etmiştir. Ancak onun Beyzâvî’ye yönelttiği bu eleştirisi cevapsız kalmamıştır. Sahaflar Şeyhizâde Es‘ad Efendi, İbn Kemâl’e itirazlarını içeren müstakil bir risale telif etmiştir. Es‘ad Efendi bu risalesinde öncelikle görüşlerini temellendireceği esasları açıkladığı bir giriş yazmış, ardından da İbn Kemâl’in yorumunun beş açıdan isabetli olmadığını ortaya koymaya çalışmıştır. Bu makalede ise Es‘ad Efendi’nin söz konusu risalesine dair bir inceleme yazısı ve yazma halindeki metnin transkripsiyonu yer almaktadır. Bu makale ile Osmanlı dönemi tefsir literatürü içindeki eleştiri kültürüne işaret edilerek Osmanlıların Kur’ân’ı yorumlama faaliyetlerine dair tespitlerin derinleştirilmesine katkı sağlamak amaçlanmıştır.}, language = {tr}, number = {20}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Maden, Şükrü}, year = {2021}, note = {Number: 20 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {299--320}, } @article{oge_16_2021, title = {16. {Yüzyıl} {Osmanlı} Şeyhülislâmlarından {Kemalpaşazâde}’ye {Dair} İlmî-{Akademik} {Literatür} ve {Değerlendirmesi}}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/66432/1006611}, doi = {10.32950/rteuifd.1006611}, abstract = {İslam düşünce geleneğinin Osmanlı dönemi temsilcilerinden Kemalpaşazâde, 15 ve 16. yüzyıllarda yaşamış önemli bir Osmanlı âlimidir. Ona değer katan etkenlerin sayısı çok olsa da en belirgin olanları onun; çok yönlü ilmi kişiliği, sayısı yüzü aşkın eser kaleme alması ve döneminin şeyhülislâmlarından biri olmasıdır. Kemalpaşazâde'nin sahip olduğu değerlerin çokluğu onu, çalışılması ve anlaşılması gereken bir âlim haline getirmiştir. Bu meyanda modern araştırmacılar tarafından Kemalpaşazâde'ye dair çok sayıda eser kaleme alınmıştır. Kemalpaşazâde üzerine yapılan çalışmaların çokluğu da bibliyografik bir çalışmayı gerekli kılmıştır. Zira bir müddet sonra eserlerin tespiti zorlaşmış ve tekrara düşen yayınlar ortaya çıkmaya başlamıştır. Oluşan bu ihtiyacı karşılamak adına Halis Demir ve Kemal Çatılı tarafından “İbn Kemal Üzerine Yapılan İlmi Çalışmalar” başlıklı bir makale yayımlanmıştır. Alandaki boşluğu doldurup araştırmacılara hizmet etse de makaledeki eksikler bu çalışmanın ortaya çıkmasına zemin hazırlamıştır. Söz gelimi Demir ve Çatılı’nın makalesinde tespit edilen çalışma sayısı 198 iken bu makalede tespit edilen sayı -bulunanlara ilaveten- 288’dir. Neticesinde ise Kemalpaşazâde'ye dair tamamlanan toplam araştırma sayısı 486 olmaktadır. Bu kadar çok çalışılan bir isim üzerinde araştırma yapmadan önce yapılmış olanları bilmek ise bir gereklilik arz etmektedir. Bu minvalde makalenin amacı, Kemalpaşazâde'ye ilişkin tamamlanmış çalışmaları tespit edip alanda araştırma yapacakları literatürden haberdar ederek araştırmacılar için bir rehber niteliği taşımak ve nihayetinde ortaya çıkan literatüre dair değerlendirme yapmaktır.}, language = {tr}, number = {20}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Öğe, Furkan Ramazan}, year = {2021}, note = {Number: 20 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {321--354}, } @article{tetik_arapcogretiminde_2021, title = {Arapça Öğretiminde {Ters} {Yüz} {Sınıf} {Modelinin} {Gerçekleştirilebilirliği} Üzerine {Bir} {Araştırma}}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/66432/917004}, doi = {10.32950/rteuifd.917004}, abstract = {Günümüzde klasik öğrenme ortamlarında görülen pasif alıcı konumundaki öğrenci ile bilge konumundaki öğretmen rolleri değişime uğramıştır. Z kuşağı olarak isimlendirilen öğrenciler artık bilgiyi açık kaynaklardan da elde ederken, öğretmen de bilgiye erişimde rehber konumuna gelmiştir. Ters Yüz Sınıf Yöntemi bilgiyi sınıf dışına taşırken sınıf içi etkinliklere olanak tanıyan bir modeldir. Ters Yüz Sınıf Yöntemi araştırmalarının yeni olması ve alanyazında din eğitimi ile ilgili araştırmalara rastlanmamış olması bu makalenin temel dayanağını oluşturmaktadır. Makalede önerilen EBA platformunun web 2.0 araçlarıyla beraber sağladığı faydalar da Ters Yüz Sınıf Yöntemiyle birlikte kullanım imkanı sunulmaktadır. Araştırmanın sonunda Arapça dersi uygulama örneği sonuçları da paylaşılmıştır. Böylelikle gelecekteki Din Eğitimi araştırmalarına fayda sağlayacağı düşünülmektedir.}, language = {tr}, number = {20}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Tetik, İlhan and Acuner, Hacı Yusuf}, year = {2021}, note = {Number: 20 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {355--381}, } @article{birinci_imam_2021, title = {İmam {Hatip} {Okullarında} {Görev} {Yapan} Öğretmenlerin {Ahlaki} {Kişilik} Özellikleri ve Örgütsel {Vatandaşlık} {Davranışları} {Arasındaki} İlişki}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/66432/1010268}, doi = {10.32950/rteuifd.1010268}, abstract = {Bu çalışmada, imam hatip okullarında görev yapan öğretmenlerin ahlaki kişilik özellikleri ile örgütsel vatandaşlık davranışları arasındaki ilişki incelenmektedir. Betimsel nitelikteki ilişkisel tarama modelinde olan bu araştırmanın çalışma evreni Türkiye’deki yedi coğrafi bölgeyi temsilen İstatistiki Bölge Birimleri Sınıflandırmasına (İBBS) göre 12 bölgeden alınan 26 ilde 2020-2021 eğitim-öğretim yılında imam hatip lisesi ve ortaokulunda görev yapmakta olan öğretmenlerden oluşmaktadır. Araştırmanın örneklemini, çalışma evreninden tabakalı örnekleme yöntemiyle yansız olarak seçilmiş 3741 öğretmen oluşturmaktadır. Verilerin analizinde betimsel istatistikler ve korelasyon analizleri kullanılmıştır. Araştırmada öğretmenlerin ahlaki kişilik özellikleri ile örgütsel vatandaşlık davranışları arasında orta düzeyde, pozitif yönde anlamlı bir ilişki olduğu tespit edilmiştir (r=0,537; p{\textless}0,001).}, language = {tr}, number = {20}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Birinci, Ali and Nazıroğlu, Bayramali}, year = {2021}, note = {Number: 20 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {382--406}, } @article{bas_modern_2021, title = {Modern {Devletin} {Açmazı}: {Dindar} {Topluma} {Seküler} {Sosyal} {Yapı}: '{Türkiye} Örneği'}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, shorttitle = {Modern {Devletin} {Açmazı}}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/66432/1000470}, doi = {10.32950/rteuifd.1000470}, abstract = {Bu makalede; modern siyasi, hukuki, kültürel araçlarla donatılan devlet aygıtının, toplumların dindarlığı karşısında yaşadığı ikilemler din ve sekülerleşme dinamikleri çerçevesinde Türkiye örneği üzerinden analiz edilmektedir. Sosyal ve siyasal yapının seküler sistemle tanzim edilmesine karşın, toplumun baskın dini ve manevi yönünün olması devlet aygıtının sosyal ve siyasal kontrol gücünü etkilemektedir. Devlet ve toplumun bütünlük arz etmediği bir yapıda özgürlükleri gözeterek kamu düzenini sağlamak, dini farklılıkları tolere etmek ve eşit vatandaş temelinde bir araya gelebilmek zorlaşmaktadır. Böylece siyasal, sosyolojik ve kültürel temelde bir devlet-millet birlikteliği sağlanamamaktadır. Bu doğrultuda makalede öncelikle kısa bir literatür taraması yapılmaktadır. Akabinde din, devlet, sekülerleşme üzerine kavramsal bir çerçeve çizilmekte ve sosyal yapının seküler boyutu ele alınmaktadır. Türk toplumunda bir sabite olarak dinin yeri ve modern dönemde dinin konumlanma sorunu incelenmektedir. Nihai olarak Türkiye’de sosyal yapının mı toplumun mu seküler olduğu tartışılarak makale tamamlanmaktadır. Makalede sosyal yapının sekülerliği ile toplum arasındaki ilişki merkeze alınmaktadır. Klasik yaklaşımlarda dindar toplumun sekülerleşmesi esas alınarak değerlendirmeler yapılırken, bu çalışmada sosyal yapıdaki sekülerliğin dindarlar üzerinde tezahürleri analiz edilmektedir. Bu perspektif çalışmaya özgün bir yön katmakta ve yeni açılımlar sunmaktadır.}, language = {tr}, number = {20}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Baş, Fatih}, year = {2021}, note = {Number: 20 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {407--425}, } @article{soylemez_hinduizm_2021, title = {Hinduizm ve {Kadın}}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/66432/1015141}, doi = {10.32950/rteuifd.1015141}, abstract = {Günümüz Hindu kadınları kırsal ve kentsel alanlarda eğitimsizlikten, aile ve finansal bağımlılık gibi sosyal statüden kaynaklanan birçok kısıtlama içinde olduğu bir gerçektir. Kentsel kesimlerde yaşayan kadınlar görece biraz daha iyi bir durumda olmasına rağmen Hindu kadınlarının en azından erkeklerle eşit bir statüye ulaşmaları için uzun bir yol görülmektedir. Hint toplumunda kadınlar, bazı kastlarda çeyiz sorunu, evlilik ve kariyer konularında ebeveyn müdahalesi, aile içi şiddet ve istismar, kadına yönelik şiddet, gelin yakma ve çeyiz ölümleri, cinsiyete dayalı kürtajlar, çocukların tedavisinde cinsiyet eşitsizliği ve kadın ticareti başta olmak üzere birçok sosyal ve ekonomik baskıyla baş etmek zorundadır.}, language = {tr}, number = {20}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Söylemez, İlknur}, year = {2021}, note = {Number: 20 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {427--431}, } @article{sulaiman__2021-1, title = {سائح جنيدي سيرة حياة}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/66432/1030082}, doi = {10.32950/rteuifd.1030082}, abstract = {تحاول هذه المقالة المتواضعة أن تعرض شيئًا من سيرة الأستاذ سايح جنيدي الذي وافته المنية في 29/06/2021، وذلك بتوجيه من إدارة كلّية الشريعة في جامعة رجب طيب أردوغان، كنوع من الوفاء والعرفان بالجميل لزميل وصديق عمل فيها 7سنوات. تضمنت لَمحاتٍ من صفحات حياته، فتضمنت عرضًا مقتضبًا لنشأته وتعلّمه وتعليمه، وعمله في الشأن العام، ونشاطه الاجتماعي، وحياته العملية والعائليّة، وموقفه من الثورة السورية، كما تناولت شهادة بعض زملائه فيه. وكلّ ذلك باختصار شديد، لأنَّ التفصيل في سيرة حياته رحمه الله قد تحتاج مجلدات.}, language = {ar}, number = {20}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Sulaıman, İbrahim}, year = {2021}, note = {Number: 20 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {433--437}, } @article{cinpolat_17_2022, title = {17. {Yüzyıldan} {Günümüze} {Kitab}-ı {Mukaddes}’in {Türkçe} Çevirilerindeki {Değişim} ve {Başlıca} {Farklılıklar}}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/70688/1069975}, doi = {10.32950/rteuifd.1069975}, abstract = {Kitab-ı Mukaddes’in bir bütün olarak Türkçeye ilk çevirisi, Hollandalı bazı Protestanların çabasıyla olmuştur. Bu amaçla dönemin Hollanda elçisi Levinus Warner tarafından, Yahya b. İshak (Haki) görevlendirilmiş ve o da 1659/1661 yılında çeviriyi tamamlamıştır. Ancak bu çalışma, çeviriyi organize eden Hollandalı Protestanlar tarafından yeterince başarılı bulunmadığından basılmamıştır. Daha sonra çeviri için görevlendirilen Ali Ufki Bey 1662-1666 yılları arasında Kitab-ı Mukaddes’i Türkçeye çevirmiştir. Ancak bu çeviri de uzun yıllar Hollanda Leiden Üniversitesi Kütüphanesi’nde kaldıktan sonra, 1827 yılında Paris’te basılmıştır. Bu tarihten itibaren Türkçe Kitab-ı Mukaddes baskıları, Kitab-ı Mukaddes Şirketi tarafından gerçekleştirilmiştir. Farklı tarihli Türkçe Kitab-ı Mukaddes baskılarında Ali Ufki Bey’in çevirisi esas alınmış ama bazı güncellemeler yapıldığından tıpkıbasım olmayıp birçok değişiklik içermektedir. Bu değişikliklerde hem kelime güncellemelerinden hem de bazı kelime ve cümlelerin eklenmesi veya çıkarılmasından kaynaklanan anlam uyumsuzlukları dikkat çekmektedir. Bu makalede, 1664/1666’da tamamlanan Ali Ufki Bey’in Türkçe Kitab-ı Mukaddes çevirisi ve Kitab-ı Mukaddes Şirketi tarafından yayımlanan 1827, 1886, 1941 ve 2001 yılı baskıları arasında kutsal metinde oluşan başlıca farklılıklar üzerinde durulmuştur. Böylece Kitab-ı Mukaddes’i, Türkçe çevirileri üzerinden okuyup anlamak isteyen okurların karşılaşabilecekleri çelişkili ifadelere, anlam uyumsuzluklarına ve güncellemelerde esas alınan kaynak metinler arasındaki ihtilaflı kısımlara dikkat çekilmiştir.}, language = {tr}, number = {21}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Çinpolat, Salih}, year = {2022}, note = {Number: 21 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {12--35}, } @article{yalci_ben_2022, title = {Ben {Bir} {Başkasıdır}: {Kişilerarasında} {Kimlik} İnşası}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, shorttitle = {Ben {Bir} {Başkasıdır}}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/70688/1062097}, doi = {10.32950/rteuifd.1062097}, abstract = {İnsanın gözlerini açtığı dünya, başkaları tarafından tasarlanan ve herhangi bir boşluk bulundurmayan bir toplumsallık içermektedir. Giyim tarzından yeme içme pratiklerine kadar her alanda değer yüklü bir durumla karşılaşılmaktadır. Kişilerarası yaşam, bilişsel ve duyuşsal anlamlandırma dünyası olarak işlerin nasıl yapılması gerektiğine dair sunduğu davranışsal reçeteler ile devamlılık kazanmaktadır. İlk anlarından itibaren birey, gündelik etkileşimlerle ilişki içerisinde düşünümsel bir sürece dâhil olmakta; kaçınılmaz biçimde yer aldığı sosyalleşme süreçlerinde bir değer/değerlendirme yaklaşımı edinmektedir. Kendisine yönelik kavrayışı, aldığı veya alması muhtemel kabul ve retler üzerinden, kişilerarası bir zemine bağlı şekillenmekte; benlik algısıyla birlikte yaşam politikasının sınırları belirlenmektedir. Benlik değeri, gündelik hayattaki onanma doğrultusunda artıp azalmakta; kimlik, ötekilerle gerçekleşen etkileşim içerisinde inşa edilmektedir. Söz konusu inşa faaliyeti gündelik hayatın öğrenilme süreciyle paralel gelişmektedir. Kim olduğumuz, kim olarak bilindiğimizden bağımsız değildir. Bu çerçevede çalışmamız, etkileşimci geleneğin kuramsal perspektifini kullanmakta ve kimliği, sosyalizasyonun dinamik boyutu üzerinden işlerin yapılış biçimi ile ilgili bir pratik şeklinde değerlendirmektedir. Böylelikle kişilerarasındaki bu dinamik inşa faaliyetinin genel bağlamı betimlenmeye çalışılmaktadır.}, language = {tr}, number = {21}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Yalçi, Abdurrahman}, year = {2022}, note = {Number: 21 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {36--59}, } @article{karsli_genc_2022, title = {Genç ve {Yetişkinlerde} {Yardımseverlik} ve {Dindarlık}}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/70688/1063989}, language = {tr}, number = {21}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Karslı, Necmi}, year = {2022}, note = {Number: 21}, pages = {60--84}, } @article{sisman_munavinin_2022, title = {Münâvî’nin {Feyzü}’l-{Kadîr} Şerhinde {Kullanmış} {Olduğu} {Nüshalar} ve {Asıl} {Kaynağa} {Ulaşma} {Gayreti}}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/70688/1094099}, doi = {10.32950/rteuifd.1094099}, abstract = {Osmanlı dönemi âlimlerinden olan Münâvî, 16/17. yüzyıllarda (1545-1622) Kahire’de yaşamış önemli bir âlimdir. Küçük yaştan itibaren ilim talebine başlayan bu âlim hadis, fıkıh, tefsir ve tasavvuf gibi muhtelif alanlarda önemli eserler kaleme almıştır. Münâvî’nin tebarüz ettiği hususlardan en önemlisi ise şerhçiliğidir. O, Süyûtî’nin el-Câmiu’s-Sağîr isimli eseri üzerine yazmış olduğu Feyzü’l-Kadîr şerhi ile şöhrete ulaşmıştır. Münâvî ilgili şerhinde hadisleri doğru anlamak için bütüncül bir bakış sergilemiş ve çeşitli açılardan izah etmiştir. Hadisleri açıklarken pek çok kaynaktan istifade eden müellif, şerhinde bazı nüshalardan da istifade etmiştir. Münâvî tarafından söz konusu nüshalara yapılan atıflar önem arz etmektedir. Zira günümüze ulaştığı henüz bilinmeyen bazı nüshalara atıf yapılması şârihin ilgili nüshalara ulaştığını göstermektedir. Bir başka ifadeyle söz konusu nüshalara 17. yüzyılda ulaşılabilir olduğu anlaşılmaktadır. Bu sebeple şârih tarafından ilgili nüshalara yapılan atıflar bilgi değeri açısından oldukça önemlidir. Bu çalışmada Münâvî’nin Feyzü’l-Kadîr şerhinde kullanmış olduğu nüshalar ve asıl kaynağa yapmış olduğu atıflardan yola çıkarak asıl nüshaya ulaşma gayreti ele alınacaktır.}, language = {tr}, number = {21}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Şişman, Merve}, year = {2022}, note = {Number: 21 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {85--99}, } @article{almasawa__2022, title = {أبو الجارود زياد بن المنذر بين الزيدية وأهل الحديث من باب الجرح والتعديل}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/70688/1087739}, doi = {10.32950/rteuifd.1087739}, abstract = {ملخص :كثيرة هي القضايا الجدلية في المذهب الزيدي، بل إن المذهب الزيدي كفكرة وكمذهب يعتبر قضية جدلية بنفسه خصوصا عند المعاصرين، فالزيدية من حيث الفرق والملل انقسمت إلى عدة أقسام خصوصا عند متأخري زيدية اليمن، وتأتي فرقة الجارودية في رأس هذا الانقسام، والحديث عن زعيم هذه الفرقة هنا من نافذة الجرح والتعديل، والبحث يعرض مشهدين: الأول لعلماء الزيدية والثاني لأهل الحديث، ثم تأتي دراسة المشهدين، وطبيعة هذه المقالة نقدية وتحليلية لما تم عرضه في المشهدين حول زياد بن المنذر أبي الجارود، كما أن المنهج النقدي للرواة هنا هو منهج أهل الحديث، إذ أن الزيدية لا منهج لهم في فن علم الرجال كما تُبين هذه المقالة. والغرض من هذه الدراسة بيان منهج أهل الحديث في التعامل مع الرواة المجروحين من خلال تعاملهم مع أبي الجارود، وتأتي أهمية دراسة شخصية المقالة من حيث فرقة الجارودية التي تُنسب إلى شخصية المقالة؛ فهي أكثر الفرق الزيدية انتشارا عن غيرها من الفرق، ويمثل أبو الجارود نقطة البداية للأفكار التي دخلت إلى المذهب الزيدي بعد موت زيد بن علي والذي يُنسب إليه المذهب الزيدي، وهذا المقال يجمع بين ما قيل من جرح وتعديل في أبي الجارود وبين واقع التعامل معه من قبل علماء هذا الفن، وتدرس المقالة أسانيد الأقوال التي تكلمت في شخصية المقالة مع بيان منهج التعامل مع مرويات أبي الجارود.}, language = {ar}, number = {21}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Almasawa, Alı}, year = {2022}, note = {Number: 21 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {100--123}, } @article{topal_hanefi_2022, title = {Hanefî {Fıkıh} {Yazıcılığında} {Hâşiye} {Geleneği}: {Ahîzâde}’nin {Zahîratü}’l-{Ukbâ} {Adlı} {Eseri} Örneği}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, shorttitle = {Hanefî {Fıkıh} {Yazıcılığında} {Hâşiye} {Geleneği}}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/70688/1051769}, doi = {10.32950/rteuifd.1051769}, abstract = {Klasik telif türleri umumiyetle bir metin üzerine yapılan çalışmalarla gelmiş ve gelişmiştir. Bu bağlamda esas alınan metnin niçin tercih edildiğinin birçok sebebi vardır: Kısalığı, dil itibariyle muhkemliği, ders kitabı olması, kolay ezberlenebilirliği, müellifinin ilmi kuvveti, kutsallığı veya bereketli kabul edilmesi bunlar arasındadır. İlim anlayışı, geleneği sürdürme, hoca-talebe münasebetleri gibi başkaca etkili unsurlar da bu çerçevede değerlendirilebilir. Bu sebeplerden hareketle metinler üzerine şerh ve haşiye türü eserler kaleme alınmıştır. Bu makalemizde hâşiye kavramı üzerinde durulduktan sonra kısaca Ahîzâde’nin hayatı ve ilmi kişiliğinden bahsedilecektir. Makalenin devamında ise Zahîratü’l-ukbâ adlı eserin tanıtımı yapılacaktır.}, language = {tr}, number = {21}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Topal, Şevket and Badır, Seyit}, year = {2022}, note = {Number: 21 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {124--157}, } @article{uzun_siyasetnamelerde_2022, title = {Siyâsetnâmelerde Âyetlerin {Kullanılış} {Biçimi}}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/70688/1088847}, doi = {10.32950/rteuifd.1088847}, abstract = {“Toplumun işlerini üzerine alma, yürütme, yönetme işi, insan topluluklarını yönetme sanatı” şeklinde tanımlanan siyâset müslüman topluluklar arasında gelişen önemli kurumlardan birisidir. İslam medeniyetinde ortaya çıkan ve gelişen her kurum gibi siyâset de temelde naslar çerçevesinde şekillenmiştir. Her ne kadar Kur’ân detaylıca ilgilenmiş olmasa da Müslümanlar siyâsetin her alanını Kur’an’la ilişkilendirmişlerdir. Bu alanlardan birisi de siyâset literatürünün önemli bir kısmını oluşturan siyâsetnâmelerdir. Erken dönemlerden itibaren kaleme alınmaya başlanan siyâsetnâmeler genel itibariyle hükümdarlara siyâset sanatının inceliklerine dair tavsiyeler vermeyi amaçlamıştır. Bu eserlerde devlet yönetiminin temel ilkeleri, devlet başkanında bulunması gereken başlıca özellikler, yönetimde dikkat edilmesi veya kaçınılması gereken hususlar, devlet görevlilerinin tayin ve denetimleri, beytülmâl idaresi, devletlerarası ilişkilerde uyulması gereken kurallar, hükümdarın Allâh’a ve halka karşı sorumlulukları, devletin ayakta kalmasının temel şartları gibi konular üzerinde durulur. Siyâsetnâmelerde yazarlar iddialarını delillendirmek ve desteklemek için Kur’ân âyetlerine bolca yer vermişlerdir. Bunu yaparken bazen âyetlerin mâna ve mesajını dikkate almışlar bazen de bu durumu pek önemsemeden âyetleri kendilerini destekleyecek şekilde konuşturmuşlardır.}, language = {tr}, number = {21}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Uzun, Nihat}, year = {2022}, note = {Number: 21 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {158--184}, } @article{cansiz_mutesabih_2022, title = {Müteşabih {Kavramı} Çerçevesinde {Müfessirlerin} {Teori}-{Pratik} {Tutarlılığı} {Meselesi}}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/70688/1093264}, doi = {10.32950/rteuifd.1093264}, abstract = {Müfessirler müteşâbih konusunu Âl-i İmrân 3/7. âyet bağlamında ele almakta ve bu ayetteki “müteşabihat” kelimesinin ne anlama geldiğiyle ilgili çeşitli değerlendirmeler yapmaktadırlar. Müteşabih olan âyetlerin Allah'tan başkası tarafından bilinemeyeceğini savunmalarına rağmen, müfessirlerin müteşabih kapsamında değerlendirdikleri bazı hususlarla ilgili geniş izahlara yer verdikleri görülmektedir. Bu çalışmada önce usul eserlerinde (fıkıh usulü ve ulûmü’l-Kur’ân) sonra da tefsir kaynaklarında müteşabih konusunun nasıl ele alındığı incelenmektedir. Ayrıca te’vîlinin bilinip bilinemeyeceği konusunda müfessirlerin müteşabih meselesine yaklaşımları tespit edilmekte ve müteşâbih konuları arasında zikredilip mahiyetinin bilinemeyeceği ifade edilen “hurûf-ı mukatta‘a, Allah’ın sıfatları ve fiilleri” gibi hususlar üzerinden teori-pratik tutarlılığının değerlendirilmesi yapılmaktadır. Anahtar Kelimeler: Tefsir, Fıkıh usulü, Ulûmü'l-Kur'ân, , Müteşâbih, Tutarlılık.}, language = {tr}, number = {21}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Cansız, Vehbi}, year = {2022}, note = {Number: 21 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {185--210}, } @article{salihoglu__2022, title = {الإيحاء الصوتي لأحكام التجويد وأثره في المعنى}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/70688/1009869}, doi = {10.32950/rteuifd.1009869}, abstract = {يهدف البحث إلى دراسة ظاهرة الإيحاء الصوتي (وحي الصوت) لأحكام التجويد، وذلك من خلال اصطفاء عدد من الأمثلة التي تجلت فيها خاصية الإيحاء بالصوت وتحليلها ودراستها. وقد تضمن البحث دراسة تاريخية لآراء العلماء القدماء والمحدثين حول هذه الظاهرة، كما ألقى الضوء على صلة علم التجويد بالدرس الصوتي، ثم تناول البحث ظاهرة الإيحاء الصوتي لأحكام التجويد وأثرها في فهم المعاني القرآنية، وذلك بعرض الموضوع في عشر نقاط رئيسة وهي مخارج الحروف وصفاتها، والمد، والإدغام، والسكت، وهاء السكت، وهاء الكناية (الصلة)، والروم والإشمام، والإمالة، وألف الخروج والتَّرنُّم، والوقف والابتداء؛ حيث تمَّ التعريف بهذه الأحكام والتمثيل لها بأمثلة مناسبة من القرآن الكريم للوقوف على جرسها الموسيقي وما توحيه من معانٍ أو تعكسه من صور تتجسد في ذهن القارئ والسامع. ولقد اقتصرت الدراسة على القواعد التجويدية لرواية حفص بن سليمان (ت. 180/796) عن قراءة الإمام عاصم بن أبي النَّجود الكوفي (ت. 127/745)، وتم اعتماد المنهج التحليلي في دراسة الأمثلة المختارة.}, language = {ar}, number = {21}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Salihoğlu, Alaaddin}, year = {2022}, note = {Number: 21 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {211--230}, } @article{irmak_sezai_2022, title = {Sezai {Karakoç}’un {Kaside}-i {Bürde} ({Bânet} {Su}‘âd) {Tercümesi} Üzerine}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/70688/1103311}, doi = {10.32950/rteuifd.1103311}, abstract = {Sezai Karakoç, kendisini, İslâm medeniyetinin her alanda yeniden yükselişi ülküsüne adamış çağdaş bir şair ve mütefekkirdir. Diriliş kavramı etrafında şekillenen düşüncesinin somut bir yansıması olarak İslâm edebiyatının önemli klasiklerini günümüz Türkçesine aktararak yeniden gündeme getirmeye özel gayret sarf eden şairin bu çabası, ağırlığını Arap edebiyatı ürünlerinin teşkil ettiği İslâmın Şiir Anıtlarından adlı kitabının doğmasına vesile olmuştur. Kitapta tercümesine yer verilen ilk şiir, Kâ‘b b. Züheyr’e ait Kaside-i Bürde (Bânet Su‘âd) adlı eserdir. Bu makalede, Karakoç’un hem Kâ‘b b. Züheyr ve Kaside-i Bürde’ye bakışı ele alınmış hem de şairin Kaside-i Bürde tercümesi ilmî ve edebî bir değerlendirmeye tabi tutulmuştur.}, language = {tr}, number = {21}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Irmak, Mustafa}, year = {2022}, note = {Number: 21 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {231--256}, } @article{firat_osmanlinin_2022, title = {Osmanlının {Son} {Döneminde} {Erzincan}’da {Sosyal} {Hayat} (1916-1919)}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/70688/1069918}, doi = {10.32950/rteuifd.1069918}, abstract = {Bu çalışma, 1916-1919 yıllarına ait kayıtları içeren Erzincan C-55 nolu Şer’iyye Sicili ışığında Osmanlı Devleti’nin son döneminde Erzincan’da sosyal hayatla ilgili bazı konulara değinmeyi amaçlamaktadır. Bu çerçevede 19. yüzyıl sonu ile 20. yüzyıl başında Erzincan’da aile yaşantısı, miras taksimi, Müslüman toplum ile gayr-ı müslim kesimler arasındaki ilişkiler ve asayiş sorunları gibi konular üzerinde durulmuştur. Defterimizde yüz kızartıcı veya toplum düzenini bozan suçları konu edinen belgeler bulunmamıştır. Bu durum dönemin toplum yapısı hakkında, genel ahlak ve toplum düzenine uyulduğu sonucunu çıkarmamıza yardımcı olmaktadır. Bu çalışmanın Osmanlı Devleti’nin son dönemlerindeki Erzincan’ın sosyal ve kültürel hayatını ortaya çıkarmada katkı sağlayacağını ummaktayız.}, language = {tr}, number = {21}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Fırat, Nihat and Koçoğlu, Binali}, year = {2022}, note = {Number: 21 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {257--280}, } @article{mollaibrahimoglu_zengi_2022, title = {Zengî {Atabeyliği} ve {Kudüs} {Haçlı} {Krallığı}’nın {Mısır} Üzerinde {Hâkimiyet} {Mücadelesi}}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/70688/1101880}, doi = {10.32950/rteuifd.1101880}, abstract = {Öz: Haçlı Seferleri ilk olarak Filistin merkezli olmak üzere Doğu Akdeniz’de cereyan etmiştir. Ancak II. Haçlı Seferi’nin başarısızlığa uğraması ve Suriye ve çevresinde Zengî hâkimiyetinin güçlenmesiyle Haçlılar Mısır’a yönelmişlerdir. Filistin ve Suriye’de siyasî durumun Haçlılar aleyhine değişmesinin yanında Mısır’da hüküm süren Fâtımî Halifeliği’nin son derece karmaşık bir sürece girmesi de Kudüs Haçlı Krallığı için bölgeyi daha cazip hale getirmişti. Bunun yanında, Fâtımîlerin devrik veziri Şâver b. Mücîr’in yardım talebi sebebiyle Zengî Atabeyliği bu bölgede tasarrufta bulunma imkânı elde etmiştir. Bu çalışmada, Fâtımî Halifeliği’nin içinde bulunduğu siyasî krizden başlayarak Haçlılar’ın Askalân’ı zaptı incelenecektir. Ayrıca Zengîler’le Kudüs Haçlı Krallığı arasında yaklaşık on yıllık bir dönemi kapsayan Mısır’da hâkimiyet kurma mücadelesi ele alınacaktır.}, language = {tr}, number = {21}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Mollaibrahimoğlu, Mustafa and Arslan, İhsan}, year = {2022}, note = {Number: 21 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {281--301}, } @article{leonard_islamda_2022, title = {İslam’da {Rihle} ve {Yazının} {Bir} {Yansıması} {Olarak} Âlî ve {Nâzil} İsnad {Kategorileri}}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/70688/1101658}, doi = {10.32950/rteuifd.1101658}, abstract = {Bu çalışma, erken bir dönemde yazılmasına rağmen âlî ve nâzil isnad meselesini başlığına taşıyan ilk ve tek makale olma özelliği taşımaktadır. Yazar bu çalışmada hadis usûlü eserlerinin bir konuyu işlerken ortaya koydukları farklı bakış açılarını tespite çalışmaktadır. Bunu da Râmehürmüzî, Hâkim en-Nîsâbûrî ve İbnü’s-Salâh’ın hadis usûlü kaynaklarını karşılaştırarak yapmaktadır. Bu kaynaklarda âlî ve nâzil isnad konularındaki örnekler ve kullanılan kavramları incelemektedir. Yazar, Râmehürmüzî döneminde ilim yolculuklarında âlî isnadın arandığını ve bu kavramın rihlelerle birebir ilişkilendirildiğini belirmiştir. Ayrıca aynı yüzyılın sonlarına doğru âlî isnadın bir kavram olarak durgunlaştığını iddia etmektedir. Bazı orijinal değerlendirmelerinin bulunması ve âlî isnadı kavramdaki gelişimi açısından incelemesi sebebiyle bu çalışmanın Türkçeye kazandırılmasına ihtiyaç duyulmuştur}, language = {tr}, number = {21}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Leonard, Librande}, translator = {Günaydın, Tuğçe}, year = {2022}, note = {Translators: \_:n1263 Translators: \_:n1263 Number: 21 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {303--320}, } @article{er_turkiyespirituarayislar_2022, title = {Türkiye’de {Spiritüel} {Arayışlar} {Deizm}, {Yoga}, {Budizm}, {Meditasyon}, {Reiki} vb.}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/70688/1100565}, doi = {10.32950/rteuifd.1100565}, abstract = {Dünyada geleneksel inançlardan farklı olarak ortaya çıkan alternatif inançlar ve spiritüel arayışlar mensuplarını ve görünürlüklerini gün geçtikçe artırmakta, ülkemiz özelinde de bu durum kendini hissettirmektedir. Türkiye'de Spiritüel Arayışlar isimli bu eser bu yeni inanma biçimlerini literatür üzerinden okumaktansa mensuplarından öğrenmek üzere oluşturulmuş bir saha çalışmasıdır. Spiritüel Arayışlar başlığının altına "deizm, Budizm, yoga, reiki, şifacılık, meditasyon" gibi birçok başlığı yerleştiren bu eser hem saha araştırmasının zorluğunu hem de alandaki boşluğu doldurarak literatüre büyük katkı sağlamıştır.}, language = {tr}, number = {21}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Er, Nurhibe Büşra}, year = {2022}, note = {Number: 21 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {350--354}, } @article{atabay_derdimiz_2022, title = {Derdimiz İlahiyat –{Akademisyenlerin} {Gözünden} İçe {Kritik} {Bakış}- {Kitap} İncelemesi}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/70688/1100204}, doi = {10.32950/rteuifd.1100204}, abstract = {Nitel bir araştırma sonucunda yazılan kitapta Türkiye'deki ilahiyat eğitiminin kısa bir tarihi verildikten sonra ilahiyatların sorun alanları ve tartışmaları "Varlık Sebebi, Yapısal Durum, Kalite, Özerklik, Meşruiyet, An’a ve Geleceğe Bakış" başlıklarında ele alınmıştır. Kitabın en ayırt edici özelliklerinden biri ilahiyatı içten bir bakış ile ilahiyat camiasında yer alan akademisyenlerin görüşlerini beyan etmesidir. İlahiyatın sorunları ile tartışma alanlarını ve bunlara dair ne tür çözüm yolu üretilebileceğini araştıranlar için güzel bir kaynak teşkil etmektedir.}, language = {tr}, number = {21}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Atabay, Muharrem}, year = {2022}, note = {Number: 21 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {355--359}, } @article{uysal_turkiyearapci_2022, title = {Türkiye’de {Arapça} {I}. Çevrimiçi {Sempozyumu}}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/70688/1049351}, abstract = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi {\textbar} Sayı: 21}, language = {tr}, number = {21}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Uysal, Rumeysa}, year = {2022}, note = {Number: 21 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {361--366}, } @article{arslan_mihne_2022, title = {Mihne {Sonrası} {Sünni} {Düşüncede} {Kırılma}}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/74503/1173576}, doi = {https://doi.org/10.32950/rteuifd.1173576}, language = {tr}, number = {22}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Arslan, Halil and Yavuz, Salih Sabri}, year = {2022}, note = {Number: 22 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {12 -- 35}, } @article{uysal_hz_2022, title = {Hz. {Ebû} {Bekir}’in İmam {Olarak} {Görevlendirilmesi} {Rivayetinin} {Sünnî} Şerh {Literatürüne} {Yansımaları}}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/74503/1186182}, doi = {10.32950/rteuifd.1186182}, abstract = {Hadis edebiyatının önemli bir türü olan şerhler sünnetin anlaşılması, yorumlanması ve yeni zamanlar ile irtibatlandırılması konusunda tarih boyunca önemli işlevler üstlenmişlerdir. Ancak şerh de pek çok diğer yazın türü gibi yazarın mezhep, meşrep ve içinde bulunduğu ortamdan doğrudan etkilenmektedir. Bu bağlamda şerhler bir yandan sünnetin anlaşılması gibi yüce bir ideal peşinde koşmakta öte yandan yerellikten tamamen kurtulamamaktadır. Elinizdeki çalışmada tek bir hadis özelinde şerhin bu yönünün izinin sürülmesinin amaçlandığı çalışma için Rasûlullâh’ın (s.a.s.) vefatı öncesinde Hz. Ebû Bekir’i namaz kıldırmakla görevlendirdiği hadis seçilmiştir. Hadis, sünnî ekolde onun halifeliğine önemli bir işaret olarak yorumlanması bakımından önemlidir. Ayrıca hadis, Hz. Peygamberin Hz. Âişe’nin ısrarlı talepleri üzerine söylediği teşbih içeren bir serzenişi ve bazı yorumlara göre Hz. Âişe ile Hz. Ali arasındaki kırgınlığın işaretlerini de içermektedir. Hadisin şerhi fıkhî pek çok çıkarımın yanı sıra anılan konularla ile ilgili farklı yorumlara açıktır. Hadisin Kütüb-i Tis‘a ve şerhleri çerçevesinde incelendiği çalışmanın temel sorusu Şia’ya reddiye içeriğinin şerhlere ne kadar yansıdığını tespittir. Makale, sünnî şerh literatürünün en azından bu hadis çerçevesinde Şia’ya reddiye oluşturmak gibi bir amaca ve üsluba sahip olmadığı sonucuna ulaşmıştır.}, language = {tr}, number = {22}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Uysal, Şule Yüksel and Küçük, Rümeysa}, year = {2022}, note = {Number: 22 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {36--62}, } @article{moghalles__2022, title = {صور اعتبار آراء الأصوليين في كتب البلاغة}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/74503/1090606}, doi = {10.32950/rteuifd.1090606}, abstract = {إنَّ مما هو معلوم أن أكثر مباحث علم أصول الفقه الذي أسّسه الإمام الشافعي متعلقة باللغة العربية، وأنَّ علوم اللغة العربية عموما وعلمي المعاني والبيان خصوصا قائمةٌ على أساس استقراء اللغة ذاتها، إلَّا أنَّ استقراء الأصوليين لها مستقلٌّ ومختلفٌ عن استقراء غيرهم من علماء اللغة؛ وذلك لاختلاف الغاية، فهدف الأصوليين هو استخلاص قواعد تُعِينُ على معرفة الأحكام التي تتضمَّنها النصوص، ولمَّا كان استقراؤهم معتبرًا عند أهل اللغة -حيثُ امتلأت كتب البلاغة منذ القرن السابع الهجري حتى عصرنا الحالي بآرائهم بصور شتى- حاولتُ إبراز بعض من صور ذلك الاعتبار في هذا البحث، وقد تمثلتْ بنقل أقوالهم وجعلها في بعض الأحيان في مقابل أقوال البيانيين؛ بل وترجيحها في أحيان أخرى، وكذا ذكر مصطلحاتهم، والاقتباس من كتبهم والإحالة إليها، وفكرة البحث محاولة للفت الأنظار إلى أهمية علم أصول الفقه للمتخصِّصين في علوم اللغة العربية.}, language = {ar}, number = {22}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Moghalles, Marwan Mohammed Abdullah}, year = {2022}, note = {Number: 22 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {63--81}, } @article{yildirim_mehmed_2022, title = {Mehmed et-{Trabzonî} ve ‘{Ucâletu}’z-zâd fî şerh-i {Zuhri}’l-me‘âd fî mu‘ârazati {Bânet} {Su}‘âd {Adlı} {Eseri}}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/74503/1131090}, doi = {10.32950/rteuifd.1131090}, abstract = {Hz. Peygamber’i övme maksadıyla kaleme alınmış kasîdeler içinde, Ka‘b. b. Züheyr tarafından kaleme alınan ve Bânet Su‘âd ya da Kasîdetü’l-Bürde adıyla meşhur olan şiirin ayrı bir önemi bulunmaktadır. Kendisinden sonra yazılan Hz. Peygamber’i konu alan kasîdelere öncülük etmiş olan bu şiir, Bûsîrî’nin Zuhru’l-me‘âd adlı kasîdesine de ilham kaynağı olmuştur. Onun bu kasîdesi üzerine 18. yüzyıl Osmanlı alimlerinden Mehmed et-Trabzonî ‘Ucâletu’z-zâd fî şerh-i Zuhri’l-me‘âd fî mu‘ârazati Bânet Su‘âd ismiyle bir şerh kaleme almıştır. Bu çalışmada öncelikle Mehmed et-Trabzonî’nin hayatı ve çalışmalarına kısaca değinilmiş, ardından da halen yazma halinde olan söz konusu şerhin nüshaları tanıtılmış, müellifin yöntemi belirtilmiştir. Sonuç olarak Trabzonî’nin İbni Da‘seyn’in çalışmasını ihtisar ettiği kendi özgün yorumlarını ise minhuvat kayıtlarıyla yaptığı tespit edilmiştir.}, language = {tr}, number = {22}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Yıldırım, Sefer and Irmak, Mustafa}, year = {2022}, note = {Number: 22 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {82--103}, } @article{albakour__2022, title = {كتاب "خداينامه" بين التراثين الفارسي والعربي}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/74503/1159249}, doi = {10.32950/rteuifd.1159249}, abstract = {خداينامه أحد أهم الكتب الإيرانية القديمة في العصر الساساني، ويعدّ بمثابة التاريخ القومي للإيرانيين وسجلّ حماساتهم وأبطالهم وحروبهم، ودفتر آدابهم وحِكمهم وسُنَنهم. ترُجم خداينامه من اللغة الفارسية الفهلوية إلى العربية على يد عبدالله بن المقفّع (106-142هـ) وآخرين، وشكّلت ترجماته البنية الأساسية للتواريخ الإسلامية العربية والفارسية التي تناولت تاريخ بلاد فارس قبل الإسلام. وقد تناولنا في بحثنا هذا تاريخ تأليف هذا الكتاب ومصادر تأليفه، وترجماته إلى العربية، وفصّلنا في أهمّها وهي ترجمة ابن المقفّع، وتأثيرها في المصادر التي تناولت تاريخ بلاد فارس العربية والفارسية. إن كتاب خداينامه، على الرغم من ضياع أصله وترجماته إلى العربية، شكّل حلقة مهمّة من حلقات التأثّر والتأثير بين الحضارتين الفارسية القديمة والعربية الإسلامية طوال قرون عدّة، وقد فتح المجال واسعاً أمام نهضة كبيرة في مجال التأليف والترجمة العربية والفارسية، وفي العقود الأخيرة أنجز المستشرقون الغربيون العديد من الدراسات المهمّة حول هذا الكتاب وترجماته وتأثيره، وقد تناولنا أهمّها في هذا البحث، وعرضنا وجهات النظر المتشابهة والمختلفة في هذا الباب.}, language = {ar}, number = {22}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Albakour, Moustafa}, year = {2022}, note = {Number: 22 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {104--116}, } @article{taspinar_ebu_2022, title = {Ebû {Amr}’ın {Eleştiriye} {Konu} {Olan} {Sahih} {Kıraatleri}}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/74503/1189453}, doi = {10.32950/rteuifd.1189453}, abstract = {Kıraat rivayetlerini, sened, Mushaf hattı ve Arap dili kaidelerine göre tasnife tabi tutan kıraat âlimleri, bu üç şartı sağlayan kıraatleri sahih, üç şarttan birisini taşımayan kıraatleri ise şâz olarak kayda geçmişlerdir. Bununla birlikte, özellikle İbn Mücâhid’in (ö. 324/936) en çok itimat edilen yedi kıraati belirlemesinden önceki zaman diliminde, birtakım sâiklerle sahih kıraatlerin eleştirildiği görülmektedir. Söz konusu eleştirilerin neredeyse tamamı, Basra dil ekolüne mensup âlimlere aittir. Çalışmamızda, yedi kıraat imamı arasında yer alan ve Basra dil mektebinin en önemli temsilcilerinden olan Ebû Amr’ın (ö. 154/771) kıraat rivayetlerine yöneltilen eleştiriler ve bu eleştirilere verilen cevaplar konu edinilecektir. Bu çerçevede, Ebû Amr’a ait hangi kıraat rivayetlerinin hangi gerekçeyle eleştirildiği, bu eleştirilerin kıraat âlimleri tarafından nasıl karşılandığı irdelenecektir.}, language = {tr}, number = {22}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Taşpınar, Kadir}, year = {2022}, note = {Number: 22 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {117--140}, } @article{turkmen__2022, title = {الملا محمد أمين أفندي (ت1275/1859 ) وجهوده في علم القراءات}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/74503/1168527}, doi = {10.32950/rteuifd.1168527}, abstract = {إنَّ الاشتغال بالقرآن الكريم وعلومه من أعظم الطاعات، وأفضل القربات، لذا حرص عليها المسلمون قديمًا وحديثًا، فتباروا في خدمة كتاب الله تعالى إقراءًا وتدريسًا وتأليفًا وتصنيفًا، طلبًا لمرضاةِ الله تعالى، وخدمةً لعباده الراغبين في تعلم هذا الكتاب العظيم. وكان للعلماء المتأخرين في ديار الدولة العثمانية إسهامٌ كبير في خدمة القرآن وعلومه، ومن هؤلاء العلماء: الشيخ ملا محمد أمين أفندي، رحمه الله تعالى، الذي كرَّس حياته وأوقاته لتعليم القرآن الكريم وعلومه، وإقرائه وتفهيمه لطلبة العلم. فقرأ القرآن الكريم على أبيه الذي كان شيخه الأول، وترعرع عند العلماء في بلده وجالسهم وخالطهم وانتفع بهم، فلما امتلك الأهلية الكاملة للتدريس، تصدَّر للإفادة وتدريس كتاب الله تعالى، والتأليف في علومه. وهذا البحث المتواضع يقدِّم تعريفًا موجزًا بهذا العالم الجليل، وجهوده في علم القراءات القرآنية، وقد اقتضت طبيعة البحث أن أقسمه على مبحثين اثنين وخاتمة. ففي المبحث الأول: ترجمت للملا محمد أمين، وتكلمت عن حياته ونشأته وشيوخه. وفي المبحث الثاني: ذكرت جهوده في علم القراءات والتي تجلَّت في طلابه الذين قرؤوا عليه مع ذكر مؤلفاته. ثم الخاتمة، ذكرت فيها أبرز نتائج البحث، والتي من أبرزها أنَّ الشيخ ملا محمد أمين أفندي من كبار علماء القراءات في الديار التركية، وأن له جهودًا مباركة في خدمة القرآن الكريم وعلومه، وتمثلت تلك الجهود في محورين، هما: تدريس طلبة العلم القرآن الكريم وقراءاته، والتأليف في القراءات القرآنية وتيسير هذا العلم الشريف للطلاب والراغبين.}, language = {ar}, number = {22}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Türkmen, Ömer}, year = {2022}, note = {Number: 22 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {141--158}, } @article{orgun_mufti-i_2022, title = {Müfti-i {Zaman} {Unvanı} {Bağlamında} 16. {Yüzyıl} {Başında} {Yeni} {Osmanlı} {Müftüsü} {Konseptinin} {Oluşumu}}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/74503/1144072}, doi = {https://doi.org/10.32950/rteuifd.1144072}, language = {tr}, number = {22}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Rize İlahiyat Dergisi}, author = {Orğun, Fırat}, year = {2022}, note = {Number: 22 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {159 -- 187}, } @article{topal_osmanli_2022, title = {Osmanlı {Devleti}’nin İlk Şeyhülislâmı {Molla} {Fenârî} ve {Fusûlü}’l-{Bedâyiʿ} fî {Usûli}’ş-Şerâyiʿ {Adlı} {Eseri} Üzerine {Metodolojik} {Bir} İnceleme}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/74503/1111332}, doi = {10.32950/rteuifd.1111332}, abstract = {Osmanlı Devleti’ni oluşturan dinî, ahlakî, sosyal ve kültürel değerler önemli ölçüde Sünnî itikad, Hanefî fıkhına ve tasavvufî ahlaka dayanır. Osmanlı sultanlarının da desteklediği bu düşünceyi temsil eden ulemâ, devletin kuruluşundan itibaren Sünnî, Hanefî, tasavvufî geleneği geliştirmek ve yaymak için faaliyette bulunmuş ve kitaplar yazmışlardır. Orhan Gazi’nin kurduğu İznik Medresesi ve bu medreseye tayin edilen başta Dâvûd-i Kayserî olmak üzere Alâeddîn Esved, Kutbüddîn-i İznikî, Molla Hüsrev, Zenbilli Ali Cemâlî ve bu medresede tahsil görmüş Kara Hoca’nın (Alâeddîn Esved) öğrencisi Molla Fenârî bu düşünceyi yerleştirmede önemli rol oynamışlardır. Molla Fenârî Osmanlı Devleti’nde müderrislik, kadılık ve şeyhülislâmlık gibi önemli görevleri îfâ etmenin yanında aklî ve naklî ilimlerde zirve bir şahsiyet olması sebebiyle hemen her ilim dalında eserler vermiştir. O, beyânî, burhânî ve irfanî bilgiyi sentezleyerek meşru bir zeminde buluşturan bir ilim adamıdır. Bu makalede Molla Fenârî ve onun Fusûlü’l-Bedâyiʿ fî Usûli’ş-Şerâyiʿ adlı Hanefî fıkıh usulü eseri metodolojik açıdan ele alınacaktır. Böylece Osmanlı’nın ilk dönem fıkıh usulü düşüncesinin tarihî seyrini gözlemleme imkânı doğacaktır.}, language = {tr}, number = {22}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Topal, Şevket and Şirin, Mehmet Musa}, year = {2022}, note = {Number: 22 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {188--214}, } @article{erkut_cahiliye_2022, title = {Cahiliye {Dönemi} {Hukukunun} {Kaynak} {Nitelikleri}}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/74503/1168658}, doi = {10.32950/rteuifd.1168658}, abstract = {Öz: Bu makalede câhiliye dönemi olarak adlandırdığımız risâlet öncesi dönemde Arap yarımadasında uygulanan hukuk disiplinlerinin kaynak nitelikleri incelenmektedir. Araştırmada yöntem olarak nitel araştırmalardan sayılan metin analizi yoluyla dönemin hukuku hakkında veriler toplanmıştır. Ulaştığımız veriler sonucunda câhiliye dönemi hukukuna kaynaklık eden unsurlar başlıklar haline getirildikten sonra, içerik olarak oluşturulmuştur. Araştırmada ağrılıklı olarak Hicaz bölgesi sınırları içinde uygulamada olan hukuk disiplinlerinden olan ceza hukukunun kaynak nitelikleri incelenmiştir. Ancak yeri geldiğinde yarımadanın diğer bölgelerindeki hukuki tasarruflar ve ceza hukuku dışındaki disiplinlerden faydalanılarak, dönemin hukukunun kaynak nitelikleri belirlenmeye çalışılmıştır. Araştırmada yarımadada cari olan hukukun kaynak niteliklerinin önemli bir kısmının yarımadanın iç dinamikleri sonucunda şekillendiği; bununla beraber yarımadanın farklı kültür ve medeniyetlere komşu olması nedeniyle, dış dinamiklerden etkilenerek yarımada hukukunun kaynak niteliklerinin oluştuğu gözlemlenmiştir.}, language = {tr}, number = {22}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Erkut, Zekeriya}, year = {2022}, note = {Number: 22 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {215--235}, } @article{mohammed__2022, title = {مراسم الزواج عند العرب في عصري الجاهلية وصدر الإسلام}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/74503/1095618}, doi = {10.32950/rteuifd.1095618}, abstract = {إن الزاوج كان ولا يزال من أوليات المجتمعات عبر التاريخ؛ لأنه نواة المجتمع الأولى، وعصب الحضارة وسبيل تلاقح الأمم، وبه تتعاضض الأسر، وتنمو الدول، وهو مفخرة الطالبين، وبه تقطع ألسنة المتطاولين، وتحمى الأعراض والأنساب، وتطفأ شهوة العزاب، وتتآلف قلوب الشابات والشباب؛ وقد حرص العرب قبل الإسلام على إبراز قدسية الزواج عبر مراسم أقاموها، وجاء الإسلام فزاد الأمر اهتماما، وبين أن الزواج ليس علاقة بين شاب وفتاة فحسب، إنما الحياة الدنيا ومنتهاه عند الله في يوم الحساب، حيث يكون الزوج راع ومسؤول عن رعيته. وإن هذه المراسم لا تزال موجودة حتى يومنا الحاضر على اختلاف بين الشعوب والأمم، فأردت التعريف بهذه المراسم قديما، قبل الإسلام وبعده، ومن ذلك البدء بالخطبة وتوابعها، والعرس والعروس وكذا ليال السمر والسهر، وأردت توضيح مدى أثرها في الترغيب أو التنفير من الزواج، وهل كانت أعيادا احتفالية، وفرصا للتعاون والتعاضد، أم كانت كما في أيامنا هذه سببا في الرغبة عن الزواج لكثرة أعبائها وصعوباتها. ولقد تتبعت المصادر التاريخية لأصل إلى تبيين وعرض هذه المراسم فلم أرها بائنة فيها فعمدت إلى كتب الحديث والأدب ونحوها؛ لأبرز عرضها بأبهى حلة ومراعيا بذلك الوصف مع ما يناسب الحقبة التاريخية له، وقد جاء البحث في: مقدمة عرّفت بها بالزاوج مفهوما واصطلاحا، ومن ثم في مبحثين جاء الأول في شروط الزوج والزوجة وما لهما وما عليهما، والمبحث الثاني في مراسم الزواج واحتفالياته.}, language = {ar}, number = {22}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Mohammed, Bakhtyar and Elhut, Mücahit}, year = {2022}, note = {Number: 22 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {236--254}, } @article{hocaoglu_hz_2022, title = {Hz. {Peygamberin} {Mekke} {Dönemi} {Mücadelesine} {Panoramik} {Bir} {Bakış}}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/74503/1166333}, doi = {https://doi.org/10.32950/rteuifd.1166333}, language = {tr}, number = {22}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Hocaoğlu, Öznur}, year = {2022}, note = {Number: 22 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {255 -- 280}, } @article{biyikli_abbasiler_2022, title = {Abbâsîler {Dönemi} {Sosyal} {Hayatın} {Bir} {Göstergesi} {Olarak} {Yiyecek} ve İçecek {Kültürü} (132-218/750-833)}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/74503/1149578}, doi = {https://doi.org/10.32950/rteuifd.1149578}, language = {tr}, number = {22}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Bıyıklı, Murat}, year = {2022}, note = {Number: 22 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {281 -- 307,}, } @article{kazdal_xviii_2022, title = {{XVIII}. {Yüzyılın} İlk {Yarısında} {Yurtluk}-{Ocaklık} {Sistemi}: Çıldır {Beylerbeyiliği} Örneği}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, shorttitle = {{XVIII}. {Yüzyılın} İlk {Yarısında} {Yurtluk}-{Ocaklık} {Sistemi}}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/74503/1175920}, doi = {10.32950/rteuifd.1175920}, abstract = {Osmanlı Devleti’nin idari uygulamaları arasında bulunan özel yönetim biçimlerinden birisi yurtluk-ocaklık sistemidir. Bu sistemde idareci olan kimse hayatta olduğu sürece görevde kalabilirdi. Vefat ettiği veya görevden alındığı durumda ise aile içinden başka birisi kendisinden sonra idareci olurdu. Sistemin uygulandığı eyaletlerden biri olan Çıldır Eyaleti’ni XVIII. yüzyılın ilk yarısında idare eden İshak Paşa, idareciliği esnasında merkezi hükümetle yaşadığı bir takım problemlere rağmen iktidarını korumasını bilmiştir. Bu durumun sebebi, hem İshak Paşa’nın kabiliyetli bir idareci oluşu hem de yurtluk-ocaklık sistemi gereği aile içinden yerine atanacak onun kadar karizmatik bir idarecinin bulunamamasıdır. Makalemiz İshak Paşa’nın merkezî hükümetle yaşadığı problemli dönemleri konu edinmektedir.}, language = {tr}, number = {22}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Kazdal, Mehmet}, year = {2022}, note = {Number: 22 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {308--324}, } @article{turkmen_ibnus-sid_2022, title = {İbnü’s-{Sîd} el-{Batalyevsî}’nin {Nefs} {Teorisi}: {Analitik} ve {Eleştirel} {Bir} {Okuma}}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, shorttitle = {İbnü’s-{Sîd} el-{Batalyevsî}’nin {Nefs} {Teorisi}}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/74503/1103841}, doi = {10.32950/rteuifd.1103841}, abstract = {Bu makalede İbnü’s-Sîd el-Batalyevsî’nin (Ö. 1127) nefs teorisi incelenmektedir. Batalyevsî gramer, sarf ve edebiyat gibi disiplinlerde çok sayıda eser verdiği için İslam düşünce tarihinde dilbilimcisi olarak bilinmektedir. Fakat düşünür yazdığı dil konulu eserlerin yanı sıra felsefe kitapları da yazmıştır. Filozof söz konusu bu eserlerde varlık, nefs teorisi ve felsefe-din ilişkisi meselelerini incelemiş ve tercih ettiği görüşleri geliştirerek okuyucusuna sunmuştur. Onun felsefi eserlerinde sergilenen tutum genel itibarıyla Yeni Eflatûncu bir tavır olduğu için, filozof varlığı bu akımın düşüncelerine göre açıklayarak sudûr tasavvuruna kısmen bağlı kalır. Batalyevsî’nin bu yaklaşımı nefs teorisine de nüfuz ederek belirleyici bir unsur haline gelir. Öyle ki filozof nefsin tasnifini yaparken nebatî, hayvanî, insanî, felsefî ve nebevî nefs türlerini tespit eder ve bunların ayaltı alemde bulunduğunu söyledikten sonra ayüstü alemine ait olan küllî nefsin varlığından da bahseder. Batalyevsî nefs konusunu ağırlıklı olarak natık nefse dikkat çekerek işler. Onun bu bağlamda asıl amacının insan nefsinin ölümsüzlüğünü ispat etmek olduğunu söyleyebiliriz. Şöyle ki düşünür bu yöndeki görüşlerini kanıtlamak için sekiz delil kullanır. Bu meseleyle ilgili kullanılan delillerin bir kısmı beden-nefs ilişkisi dikkate alınarak oluşturulurken diğer bir kısmı ise insan nefsinin idrak gücüne dönüktür. Filozof tarafından kullanılan delillerin öncülleri önceki İslam filozofların görüşlerinden istifade edilerek elde edildiği açıktır. Ancak delillerin oluşturulma tarzının özgün olduğu da söylenebilir. Zira düşünür bu delilleri kendi düşünce sistemine uygun bir şekilde geliştirmiştir.}, language = {tr}, number = {22}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Türkmen, Ersan}, year = {2022}, note = {Number: 22 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {325--345}, } @article{kale_dkab_2022, title = {{DKAB} ve İ{HL} {Meslek} {Dersleri} Öğretmenlerinin {Deizme} {Bakışı}}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/74503/1189533}, doi = {10.32950/rteuifd.1189533}, abstract = {Bu araştırma, son zamanlarda öğrenciler arasında yaygınlaştığı iddia edilen deizm inancı hakkında, DKAB ve İHL Meslek Dersleri öğretmenlerinin görüşlerini tespit etmek amacıyla yapılmıştır. Çalışma nitel araştırma desenlerinden biri olan durum analiziyle gerçekleştirilmiştir. Bu kapsamda Türkiye’nin 7 farklı bölgesinden ve 4 ayrı ortaöğretim türünden 35 kişiyle yarı yapılandırılmış formlarla görüşme usulüyle gerçekleştirilmiştir. Araştırmaya katılan öğretmenlerin görüşlerine göre, ortaöğretimde deizm düşüncesinin yaygınlık kazandığı ancak bunun bilinçli bir yönelim olmadığı sonucu ortaya çıkmıştır. Öğrencilerin önemli bir kısmı, popüler bir konu olduğu için deizme ilgi duymaktadırlar. Deizme yönelen gençlerin bilgi kaynakları çoğunlukla kulaktan dolma ya da sosyal medya ortamlarından edinilmiş bilgiler olup doğru ve sağlam kaynaklar değildir. Öğretmenlere göre okullardaki din bilgisi dersleri deizme yönelen gençlerin sorularına yeterli cevap verecek nitelikte değildir.}, language = {tr}, number = {22}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Kale, Ali and Güneş, Adem}, year = {2022}, note = {Number: 22 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {346--375}, } @article{ozdemir_anadolu_2022, title = {Anadolu İmam {Hatip} {Lisesi} Öğretmenlerinin Örgütsel {Vatandaşlık} {Davranışları} Üzerine {Bir} {Araştırma}}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/74503/1184135}, doi = {10.32950/rteuifd.1184135}, abstract = {Bu çalışmanın temel amacı Anadolu İmam Hatip Liselerinde görev yapan öğretmenlerin örgütsel bağlılık ve örgütsel kimlik algılarının örgütsel vatandaşlık davranışlarına olan etkisini tespit etmektir. Bu kapsamda 2019-2020 eğitim öğretim yılında Türkiye İstatistik Kurumunun Türkiye Bölgeler Sınıflamasında Düzey 1 olarak belirlediği 12 coğrafi bölgeden seçilen, 23 ildeki 1506 Anadolu İmam Hatip Lisesi öğretmeninin görüşüne başvurulmuştur. Araştırma, nicel araştırma yöntemlerinden ilişkisel tarama modelinde tasarlanmıştır. Araştırmada veri toplama araçları olarak “İmam Hatip Okulları Örgütsel Kimlik Algısı Ölçeği”, “Örgütsel Bağlılık Ölçeği” ve “Örgütsel Vatandaşlık Davranışı Ölçeği” kullanılmıştır. Katılımcılardan toplanan veriler; Aritmetik Ortalama, Pearson Korelasyon ve Çoklu Doğrusal Regresyon Analizi ile çözümlenmiştir. Araştırma sonuçlarına göre öğretmenlerin örgütsel bağlılık, örgütsel kimlik ve örgütsel vatandaşlık davranışları arasında pozitif yönde anlamlı ilişki olduğu belirlenmiştir. Çoklu doğrusal regresyon analizi sonuçlarına göre öğretmenlerin örgütsel bağlılık ve örgütsel kimlik algılarının örgütsel vatandaşlık davranışları üzerinde etkisinin olduğu tespit edilmiştir. Çalışma bulguları bir bütün olarak değerlendirildiğinde, öğretmenlerin örgütsel kimlik ve örgütsel bağlılığa ilişkin algı düzeylerinin artmasının onların örgütsel vatandaşlık davranışlarının yükselmesine neden olduğu söylenebilir.}, language = {tr}, number = {22}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Özdemir, Halil and Acuner, Hacı Yusuf}, year = {2022}, note = {Number: 22 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {376--405}, } @article{kanca_temel_2022, title = {Temel Özellikleri {Bağlamında} {Hastanelerdeki} {Manevi} {Danışmanlığın} İlke ve {Esasları}}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/74503/1076797}, doi = {10.32950/rteuifd.1076797}, abstract = {Manevi danışmanlık hizmetleri saygınlık, saydamlık, empatik anlayış ve somutluk gibi birtakım genel ilke ve prensiplere sahiptir. Manevi danışmanlık uygulama alanında ortalama bir hizmet standardına ve genel prensiplere sahip olmakla birlikte hizmetin sunulduğu muhataba ya da kuruma göre çeşitlenen yapısı ile dikkat çekmektedir. Örneğin yaşlılara sunulan manevi danışmalık ile çocuklara sunulan manevi danışmanlığın birbirinden farklılaşması gibi hapishanelerde sunulan hizmet ile hastanelerde sunulan hizmet de birbirinden hem yöntemsel olarak hem de pratik olarak farklılaşmaktadır. Aynı şekilde hasta kişiye manevi danışmanlığın evde sunulması ile kurumsal ortam olmasından kaynaklanan gerekçeler nedeniyle hastanede sunulması arasında dahi birtakım farklılıklar söz konusu olmaktadır. Ancak manevi danışmanlık ülkemizde Kıta Avrupası ve Amerika’ya nispetle yeni bir alan olduğu için, uygulama alanının farklılaşmasından kaynaklanan ihtiyaçlara yönelik akademide teorik, sahada ise pratik detayları ortaya koyan çalışmalar henüz yeterli değildir. Bu çalışma hasta ve hastane manevi danışmanlığı arasındaki farklara değinmeden doğrudan hastanenin kendi kurumsal şartları içerisinde hastalara sunulan manevi danışmanlık uygulamaları ve bu pratiklerden hareketle ortaya çıkan temel özellikleri tespit etmeyi hedeflemektedir. Bu çerçevede makale hapishane, askeriye ya da huzurevi gibi kurumsal ortamlarda verilen manevi danışmanlık hizmetlerinden ayrı olarak Hastane Manevi Danışmanlığına yönelik ilke ve esasları belirlemeye, bu esaslar uyarınca imkan dahilinde meslek profesyonellerine katkı sağlamaya odaklanmaktadır.}, language = {tr}, number = {22}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Kanca, Hatice Koç}, year = {2022}, note = {Number: 22 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {406--423}, } @article{a_hassan_felsefi_2022, title = {Felsefî {Terminolojinin} {Arapça} {Tercümesinde} Çerçeve {Semantiği}}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/74503/1184508}, doi = {10.32950/rteuifd.1184508}, abstract = {Bu çalışmanın amacı felsefî kavramların Arapçaya nasıl çevrildiğini tetkik etmektir. Bu inceleme, Batı menşeli felsefî terimler ile Arapça karşılıkları arasındaki epistemik farklılıktan kaynaklanan sorunları, bilişsel çerçevelere (cognitive frame) dayanan bir düzlemde ele almayı amaçlamakla birlikte gizli semantik ilişkiler ağına sahip olan terminolojik bilgi yapısının temellerine odaklanır. Çalışmadaki örnekler Abdurrahman Bedevi’nin felsefe alanına tahsis edilmiş ansiklopedisinden alınmıştır. Bu makale, ansiklopedideki felsefi terimlerin tercümelerini analiz etmek için Çerçeve Tabanlı Terminoloji Kuramı’na başvurmaktadır. Ayrıca, felsefî terimleri tercüme ederken karşılaşılan zorlukların epistemik engelleri temsil ettiğini iddia etmektedir.}, language = {tr}, number = {22}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {A. HASSAN, Bahaa-eddin}, translator = {Şentürk, Abdussamet and Duman, Osman Nuri}, year = {2022}, note = {Translators: \_:n1378 Translators: \_:n1378 Number: 22 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {425--447}, } @article{tasdemir_farabi_2022, title = {Fârâbî, İbn {Sînâ} ve İbn {Rüşd}’de {Akıl}}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/74503/1143510}, doi = {10.32950/rteuifd.1143510}, abstract = {Akıl İslam düşünce geleneğinde geçmişten günümüze önemini korumuş, epistemoloji ve ontolojinin konusu olmuş, kelam, felsefe ve tasavvufun ortak kavramı olarak her zaman tartışılmış bir kavram olarak güncelliğini korumaktadır. İslam felsefesi özelinde bakıldığında özellikle Fârâbî akıl konusunda sudûr teorisi ekseninde epistemoloji ve ontolojiyi ile harmanlanmış bir şekilde aklı izah etmeye çalışmıştır. İbn Sînâ diğer konularda olduğu gibi akıl konusunda da Fârâbî felsefesini bir adım ileriye taşımış ve detaylandırmıştır. İbn Rüşd ise kendinden önceki felsefenin bir kısmını kabul ederek bir kısmını eleştiriye tabi tutarak farklı bir veçheden konuya odaklanmıştır. Kavramsal zeminde akıl ile ilgili açıklamalar Tanrı- âlem- insan ilişkileri konularında olduğu gibi gözle görülür açıklıkta olmadığı ve insanın anlam arayışında aklın oldukça önemli bir pozisyonda olması nedeniyle güncelliğini korumaktadır.}, language = {tr}, number = {22}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Taşdemir, Sümeyye Bayır}, year = {2022}, note = {Number: 22 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {449--455}, } @article{dinleyici_loudun_2022, title = {Loudun Şeytanları {Kitap} İncelemesi}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/74503/1140343}, doi = {10.32950/rteuifd.1140343}, abstract = {Dünyaca ünlü İngiliz edebiyatçı Aldous Huxley'nin 1952 yılında yayımlanan bu eseri İthaki Yayınları tarafından Türkçe'ye tercüme edilerek Mart 2022'de okuyucuya sunulmuştur. Huxley bu kitabında 17. yüzyılda Fransa'nın Loudun kentinde yaşanan tarihi olayları aktarmaktadır. Kurgudışı roman olarak değerlendirilen eserin sonunda verilen kaynakçada tarihi ve akademik eserler sıralanmaktadır. Loudun'da yaşanan olayların merkezinde bir papaz, Loudun'da bir manastırda yaşayan rahibeler, bu rahibelere musallat olan şeytanlar ve Katolik Kilisesi'nin görevlendirdiği şeytan çıkarıcılar bulunmaktadır. Huxley kitabın kahramanlarının hikayelerini anlatırken bir yandan da başta dönemin din algısı, kiliseler, manastırlar, tarikatlar olmak üzere seküler yönetim, din-dünya ilişkisi, toplumsal yapı, ahlak ve kötülük algısı gibi pek çok konuda akademik düzeyde bilgi vermektedir.}, language = {tr}, number = {22}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Dinleyici, Mustafa Furkan}, year = {2022}, note = {Number: 22 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {456--459}, } @article{bilicioglu_comparison_2023, title = {A {Comparison} of {Majalla}'s {Kitab} al-{Buyu}‘ and the {French} {Civil} {Code}}, issn = {2980-0331}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rid/issue/76857/1260548}, doi = {10.32950/rid.1260548}, abstract = {This article will first examine the views preferred by the Majalla Commission to the main fatwā in order for Kitab al-Buyu to be regulated with the provisions in accordance with the needs of the century. Then the sales theory of the French Civil Code will be mentioned. The concept of goods, conditions, rights of option, sales of rights, wholesales and production orders will be our focus. Then, the minutes documenting the Majalla amendments of the law-making commissions will be examined from a comparative perspective. Thus, we will come to a conclusion on whether the amended articles match up with the French Civil Code. During the enactment of Majalla, the intellectual movement defending the quotation of the French Civil Code was not successful. However, we can say that the French Civil Code's theory of sale found a suitable door to influence Majalla, even the Islamic Law of Obligations, through amendments, since the Ottoman jurists of the period largely adopted the Western conception of French civil law, especially the principle of freedom of contract and liability.}, language = {en}, number = {23}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Rize İlahiyat Dergisi}, author = {Bilicioğlu, İlknur Yaşar}, year = {2023}, note = {Number: 23 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {1--18}, } @article{kabakci_erken_2023, title = {Erken {Dönem} {Ulûmu}’l-{Kur}’ân {Literatüründe} {Münâsebâtü}’l-{Kur}’ân’ın İzlerine {Dair} {Bir} İnceleme: {Te}’vîlu {Müşkili}’l-{Kur}’ân ve el-{Akl} ve {Fehmü}’l-{Kur}’ân Örneği}, issn = {2980-0331}, shorttitle = {Erken {Dönem} {Ulûmu}’l-{Kur}’ân {Literatüründe} {Münâsebâtü}’l-{Kur}’ân’ın İzlerine {Dair} {Bir} İnceleme}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rid/issue/76857/1263521}, doi = {10.32950/rid.1263521}, abstract = {Münâsebâtü’l-Kur’ân, tefsir ilminde ve özellikle de Ulûmul-Kur’ân’da önemli bir husus olarak değerlendirilmektedir. Ayrıca bu ilimle ilgili kayda değer müstakil bir literatürün oluştuğu görülmektedir. Münâsebât ilmini dikkate alan tefsir faaliyetlerinin Zemahşeri ile başladığı, Fahreddin Razi ile sistemleştiği yönünde bir kanaat bulunmaktadır. Bu ilme yönelik müstakil literatürün ortaya çıkışının ise daha geç dönemlere rastladığı bilinen bir gerçektir. Bu nedenle hicrî altıncı asırdan önce münâsebât meselesine ilişkin bir içeriğin eserlere yansımadığı yönünde yaygın bir düşünce ortaya çıkmıştır. Bu makale, 2020 yılında “Ayetler Arası Münâsebet Meselesinin Tefsirlere Yansımasının Tarihî Kökenine Yönelik Bir Sorgulama: Tefsîru Mukâtil Örneği” adlı makale çalışmamızda ortaya konulan “Mushaf tertibinin bağlayıcılığının münâsebâtı dikkate alan okumaların daha erken dönemlerde başlamasına yol açtığı” hipotezinden hareket etmektedir. Nitekim Tefsîru Mukâtil özelinde yapılan inceleme, münâsebâta dair yorumların tarihinin erken dönem tefsirlere uzandığını göstermektedir. Makale, erken dönem ulûmu’l-Kur’ân literatüründe münâsebât ilminin nüvelerini ve izlerini tespit etmeyi amaçlamaktadır. İlgili literatürün araştırmaya dâhil edilmesi, münâsebâtü’l-Kur’ân’la ilişkili ilimlerin ve konu başlıklarının bulunmasından ileri gelmektedir. Bu kapsamda makalede İbn Kuteybe’nin (ö. 276/889) Te’vîlu Müşkili’l-Kur’ân’ı ve Hâris el-Muhasibi’nin (ö. 243/857) el-Akl ve Fehmü’l-Kur’ân’ı içerikleri bakımından münâsebâtü’l-Kur’ân bağlamında analiz edilmektedir. Söz konusu analizlerde, Zemahşeri ve Razi tefsirleriyle mukayeseli bir yöntem benimsenmektedir. Araştırma neticesinde, erken dönemde münâsebât konusunun gerek “müşkil” meseleler arasında gerekse “üslûbu’l-Kur’ân”, “takdim-tehir” gibi başlıklar altında yer bulduğu tespit edilmektedir. İlgili başlıklarda yer verilen ayetlerin, Zemahşeri ve Razi tefsirlerinde münâsebât merkezli bir bağlamda ele alınması, münâsebâtü’l-Kur’ân’ın tarihine ilişkin kayda değer bir bulgu olarak ortaya çıkmaktadır. Bu araştırmanın sonuçları, müteakip ulûmu’l-Kur’ân literatüründe de münâsebât ilminin izinin sürülmesinin bir gereklilik olduğu fikrini desteklemektedir.}, language = {tr}, number = {23}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Rize İlahiyat Dergisi}, author = {Kabakcı, Ersin}, year = {2023}, note = {Number: 23 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {19--29}, } @article{celikel_yasin_2023, title = {Yâsin {Sûresi} 38. Âyet {Bağlamında} {Mustafa} {Sabri} {Efendi} ve Çağdaşlarının {Bilimsel} {Tefsire} {Yaklaşımı}}, issn = {2980-0331}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rid/issue/76857/1285253}, doi = {10.32950/rid.1285253}, abstract = {Osmanlı’nın son dönem Şeyhülislâmlarından biri olan Mustafa Sabri Efendi, çok yönlü ve renkli bir kişiliğe sahiptir. İslâmî ilimlerin geneline vukûfiyeti üst düzeyde olan Mustafa Sabri Efendi daha çok kelamcılığı ile öne çıkar. Ancak eserleri mütalaa edildiğinde Mustafa Sabri Efendi’nin tefsir ilmine dair müktesebatının ileri düzeyde olduğu ve âyetleri tefsir ederken kuşatıcı ve derinlikli bir yaklaşım ortaya koyduğu görülür. Çeşitli eserlerinde tefsir ilmine dair düşüncelerini paylaşan Mustafa Sabri Efendi, bu meyanda bilimsel tefsir metoduna yaklaşımını da dillendirir. Tefsirde bilimsel teorilerin merkeze alınmasını ve Kur'ân âyetlerinin bu teoriler çerçevesinde tefsir edilmesini doğru bulmayan Mustafa Sabri Efendi, bu tarz tefsirleri eleştirir. Bu çalışmada Yâsin sûresinin otuz sekizinci ayeti bağlamında Mustafa Sabri Efendi’nin bilimsel tefsir metoduna dair yaklaşımı, Said Nursî, Elmalılı Hamdi Yazır ve Seyyid Kutup gibi bazı çağdaşları ile mukayeseli bir bakış açısıyla incelenmektedir.}, language = {tr}, number = {23}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Rize İlahiyat Dergisi}, author = {Çelikel, Fatih}, year = {2023}, note = {Number: 23 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {31--46}, } @article{biyikoglu_semantik_2023, title = {Semantik {Açıdan} {Kur}’ân’da “{Vakar}” {Kavramı}}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rid/issue/76857/1255500}, doi = {https://doi.org/10.32950/rid.1255500}, number = {23}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Rize İlahiyat Dergisi}, author = {Bıyıkoğlu, Yakup}, year = {2023}, note = {Number: 23}, pages = {47--60}, } @article{mollaibrahimoglu_regaib_2023, title = {Regâib ve {Berat} {Geceleri} ile Âşûrâ {Günü} {Namazları} ve {Rivayetleri}}, issn = {2980-0331}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rid/issue/76857/1259255}, doi = {10.32950/rid.1259255}, abstract = {Müslümanların derlenip toparlandığı, günahlardan uzaklaşıp ibadetlere daha fazla yoğunlaştığı aylar ve bu aylar içerisinde diğer günlere nazaran daha fazla önem atfettiği günler ve geceler vardır. Receb ayının ilk cuma gecesi olan Regaib gecesi ile şâban ayının on beşinci gecesi olan Berat gecesi ve muharrem ayının onu olan âşûrâ günü bunlardan bir kısmıdır. İslâm dünyasında bu günler ve geceler, oruç, zikir gibi ibadetlerin yanı sıra belli şekilde ve muayyen sûreler okunarak kılınan hususî namazlarla da ihya edilmeye çalışılmaktadır. Bu namazların meşruiyeti, bid’at ve mekruh olup olmadığı âlimler arasında tartışma konusudur. Zira bu namazlara dair rivayetlerin tamamının uydurma olduğu hadis âlimleri tarafından tespit edilmiştir. Bununla birlikte dayandıkları rivayetler uydurma olsa da bu hususî namazların namaz ibadeti ile ilgili genel nasların altına girip girmeyeceği, şer’’i manada bid’at kapsamına dahil olup olmayacağı konusunda görüş ayrılığı bulunmaktadır. Bu çalışmanın konusunu zikredilen namazlara dair rivayetler ve görüşler teşkil etmektedir. Çalışmada, öncelikle söz konusu günlerde ve gecelerde kılınan namazlar, bu konuda yapılmış çalışmalar, ilk ortaya çıkışları, bu namazların ve rivayetlerinin zikredildiği kaynaklar ele alınmaktadır. Sonrasında rivayetler tahlile tabi tutulmakta, uydurma rivayete dayanan namazların kılınıp kılınamayacağı hususundaki farklı kanaatler zikredilerek değerlendirilmektedir.}, language = {tr}, number = {23}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Rize İlahiyat Dergisi}, author = {Mollaibrahimoğlu, Cemil Cahit}, year = {2023}, note = {Number: 23 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {61--77}, } @article{alici_futuram_2023, title = {Futuram in {Missio}: {Yeni} {Dini} {Hareketlerde} {Misyoner} {Gelecek}}, issn = {2980-0331}, shorttitle = {Futuram in {Missio}}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rid/issue/76857/1238480}, doi = {10.32950/rid.1238480}, abstract = {Çağımız her zamankinden daha fazla eleştirel kimliğiyle devamlı geleceği inşa edici, geleneksel açıdan insan doğasını yapılandırmasını bilhassa modern insan karşıtlığı üzerinden dindar bireyi daha fazla belirginleştirici ve “olumlayıcı” bir karakterde sağlamaktadır. Genel olarak insanlık, gelecek bağlamında kendi doğasının tamamen imhası yerine biyo-dijital açıdan yeni trans/post-human teknolojilerin devraldığı veya en iyimser haliyle insan kapasitesinin buna göre modifiye edildiği sonunda “aşırı mükemmelleştirilmiş beşeri gelecek” inşasına doğru yarınlara doğru ilerlemektedir. Yeni dini hareketler(YDH) bağlamında düşünüldüğünde; geleceğin “inanç dünyasında” Ortodoks olmayan görüşler, sıradışı tefsirler, olağanüstü dindarlıklar, distopya idealler revaç bulabilecektir. Buna ilave olarak geleneksel inançların son gün gelecek tasavvurları yerine şimdiki zaman odaklı, daha ayrıntılı ve iyi taranmış gelecek kurguları, Tanrı sözü veya din kurucularının mukaddes beşeri sözleri yerine daha minimal misyo-politik lider söylemleri, “yazar”, “metin” ve “okuyucu” üçlü klasik yorum bilgisi yerine “muhatap” ,”uygulayıcı”, “yorumcu” olarak dindarın birikimci hermenötiği hedeflenecektir. Son olarak şimdiden farklı olarak geleceğin parçalı ve hareketli din dünyasında mega dini kurum veya makro görsel otoriter yapılar yerine daha fazla acıların hafifletildiği, daha fazla mutluluğun öne çıkarıldığı mikro medyatik akışkanlıklar öne çıkabilecektir.}, language = {tr}, number = {23}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Rize İlahiyat Dergisi}, author = {Alıcı, Mustafa}, year = {2023}, note = {Number: 23 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {79--93}, } @article{ciftci_distopya_2023, title = {Distopya {Edebiyatında} {Dini} {Fenomenler} ve {Referanslar} - {Aldous} {Huxley}’nin {Cesur} {Yeni} {Dünya}’sına {Fenomenolojik} {Bir} {Yaklaşım}}, issn = {2980-0331}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rid/issue/76857/1260518}, doi = {10.32950/rid.1260518}, abstract = {En dindar Hristiyanından en ateşli Hristiyanlık karşıtı olanına kadar Batı edebiyatı yazarlarının, eserlerinde dini fenomenlere sıklıkla yer verdikleri bilinen bir gerçektir. XX. yüzyılın en önemli distopya yazarlarından birisi olan Aldous Huxley’nin kaleme aldığı Cesur Yeni Dünya (Brave New World) gerek açık bir şekilde yapılan gerekse alt metinde ustaca gizlenmiş dini referanslarıyla dikkat çeken bir kurgudur. F.S. (Ford'dan Sonra) 632 yılında bir Dünya Devleti’nde geçen roman, geleceğe dair psikolojik manipülasyon, uykuda öğrenme, klasik şartlandırma ve üreme teknolojilerindeki bilimsel ilerlemeler ön görmektedir. Ailenin tamamen ortadan kalktığı toplumda üreme teknolojileri ile laboratuvarlarda çoğaltılan bireyler, Hindu kast sistemine benzer şekilde alfa, beta, gama, delta, epsilon gibi sınıflara ayrılmakta ve sınıflarına göre istihdam edilmektedir. Dinin, bilimin, sanatın, edebiyatın ve felsefenin tarihin tozlu sayfalarında çoktan kaybolduğu toplum, sırf zevk peşinde gelişigüzel ilişkiler kuran ve soma adı verilen bir uyuşturucu madde kullanan bireylerle tamamen hedonist bir kimliğe bürünmüştür. Dünya Devleti on ayrı bölgeye ayrılmış ve her bölgenin başına vali benzeri bir yönetici atanmıştır. Dünya Devleti dışındaki bölgeye Vahşi Bölge denmektedir ve bu bölgedeki insanlar hâlâ kabile hayatı yaşamaktadırlar. Huxley kurgusunda kendisini yoklukla ifade eden bir tanrı figürü ortaya koymuş ve bu tanrıya ibadet ve onunla manevi bütünleşme amacı taşıyan Dayanışma Ayinleri ihdas etmiştir. Bu ayinler, Yahudi Merkava mistisizmi, eski Yunan ve Anadolu’daki orgy ritüelleri, Hristiyanlıktaki Ekmek-Şarap Ayini ve Vedik uyuşturucu madde soma gibi gerçek dini inançlar ve ayinlerle ortak fenomenleri paylaşmaktadır. Tüm bu ayinlerde ortak olarak ünlü Alman teolog ve filozof Rudolf Otto'nun "kutsalın tecrübesi" olarak tanımladığı "numinous" olgusu ve “numinous” bilincin yönlendirildiği nesne olan "mysterium tremendum" (titreten gizem) fenomeni ile karşılaşılır. Huxley, geleneksel anlamda dinin olmadığı, ancak yine de dinin yerini alan bir sistem tasavvur etmiştir. Bu sistem, toplumsal düzen ve güvenliğin devamını sağlamakta, dünya devletinin tanrısı ve aynı zamanda Mesih'i Ford ile bir olmak ortak ideali peşinde koşan insanlar arasındaki dayanışma ve kardeşlik bağlarını güçlendirmektedir. Dolayısıyla bu sistem, dinin sosyal ve psikolojik işlevini yerine getirmesi bakımından aslında Cesur Yeni Dünya'nın dinidir. Huxley, Kutsal Kitap ve dinle ilgili diğer bazı kitaplara da atıf yapmaktadır. Tüm dinlerin ortadan kaldırıldığı bir dünyada Kutsal Kitap, yalnızca Dünya Devleti'nin yöneticilerinin bildiği eski bir dini metin olarak yansıtılmıştır. Kutsal Kitap bir kasada saklanmakta ve kimseye gösterilmemektedir. Huxley ayrıca önemli filozof ve psikolog William James’in The Varieties of Religious Experience adlı eserine de gönderme yapmaktadır. Bahsettiği bir diğer eser de Thomas à Kempis'in derlediği ve Hristiyanlar tarafından kişisel ve ruhsal yönden gelişmek amacıyla okunan De Imitatione Christi (Mesih’in Taklidi) adlı kitaptır. Bu çalışmada Aldous Huxley’nin, Hristiyanlıktaki Evharistiya’dan Hinduizm’deki somaya kadar kurgusunda açık veya dolaylı olarak yer alan dini fenomenlerden en çok öne çıkanlar ortaya koyulup bu fenomenler dinler tarihi ve din fenomenolojisinin metotları kullanılarak incelenecektir. Bu çalışmanın, içeriğinde dünya dini, deus otiosus (durağan tanrı), kurtarıcı/Mesih gibi fenomenlerin önemli yer tuttuğu distopya, ütopya ve anti-ütopya eserlerinin alt metinlerinin okunması konusunda din bilimcilerine örnek bir çalışma olması amaçlanmaktadır.}, language = {tr}, number = {23}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Rize İlahiyat Dergisi}, author = {Çiftçi, Halit Ahmet}, year = {2023}, note = {Number: 23 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {95--108}, } @article{gumusay_egitimin_2023, title = {Eğitimin {Modernleşmesi} {Bağlamında} {Tanzimat} {Dönemi} {Yeni} {Muhafazakâr} {Aydın} ve {Dini} {Bireyselleşme}}, issn = {2980-0331}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rid/issue/76857/1242368}, doi = {10.32950/rid.1242368}, abstract = {Sosyolojinin ve din sosyolojisinin önemli konularından biri olan modernleşme, yaşam biçimlerini etkilediği gibi dini anlama ve yorumlama biçimlerinde birtakım zihniyet değişimlerine yol açmıştır. Bu zihniyet değişimi sonucu birey, aklının yüceltildiği ve iradesinin öneminin vurgulandığı bir "aktör" şeklinde tanımlanmış, bu rolünün gereği olarak geleneksel din anlayışlarına karşı dinin modern yorumunu ortaya koymayı amaçlamıştır. Türkiye'de bütün kurumsal alanlarda ilk modernleşme çabalarının görüldüğü Tanzimat döneminde Osmanlı Devleti, yaşanan askeri başarısızlıklara çözüm olarak kurumsal yapılarını Batı'nın bilim ve tekniğini örnek alarak yenileme ihtiyacı hissetmiş, bu durum modern kültürün Osmanlı toplumunda yer edinmesinin yolunu açmıştır. Modern kültürün aktarımında eğitim, hem yeni bir dünya görüşü hem de bireysel tutum kazandırma açısından önemli bir işlev üstlenmiştir. Tanzimat döneminde modern değerleri benimseyen muhafazakar kesim, İslam'ın inanç ve ibadet gibi temel esaslarının geleneksel anlayış biçimlerini çeşitli eleştirilere tâbi tutmuş, reddedilen geleneksel din anlayışının yerine modern değerle uyumlu yeni yorum biçimleri ortaya koymaya çalışmıştır. Dini bireyselleşme olarak değerlendirilen bu tutum, "Yeni Muhafazakar Aydın" olarak adlandırılan bir aydın tipini ortaya çıkarmıştır.}, language = {tr}, number = {23}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Rize İlahiyat Dergisi}, author = {Gümüşay, İbrahim}, year = {2023}, note = {Number: 23 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {109--124}, } @article{ozcan_din_2023, title = {Din {Kültürü} ve {Ahlak} {Bilgisi} {Dersinde} {Ters} {Yüz} {Sınıf} {Modelinin} Öğrencilerin {Akademik} {Başarılarına} {Etkisi}}, issn = {2980-0331}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rid/issue/76857/1285292}, doi = {10.32950/rid.1285292}, abstract = {Bu araştırmada, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinde ters yüz sınıf modelinin öğrencilerin akademik başarısına etkisi incelenmiştir. Çalışmada, nicel araştırma desenlerinden olan ön test son test kontrol gruplu deneysel desen kullanılmıştır. Çalışmanın örneklemini, 2020-2021 öğretim yılında Ordu Başöğretmen ortaokulunda öğrenim gören 203 öğrenci oluşturmaktadır. Deney grubu öğrencilerine ters yüz sınıf modeline dayalı olarak geliştirilen ders öncesi videolar ve sınıf içi etkinlikler uygulanmıştır. Araştırmanın verileri, araştırmacı tarafından geliştirilen “Akademik Başarı Testi” ile toplanmıştır. Verilerin analizinde, deney ve kontrol grubunda yer alan öğrencilerin bağımlı değişkene ilişkin ön test ve son test puanlarının karşılaştırılmasında ilişkili örneklemler t-testi, deney ve kontrol grubu ön test ve son test puanlarının karşılaştırılması için ise bağımsız örneklemler t-testi kullanılmıştır. Araştırmanın sonucunda, kontrol grubu öğrencilerinin akademik başarı son test puan ortalaması ile deney grubu öğrencilerinin akademik başarı son test puan ortalaması arasında deney grubu lehine anlamlı fark olduğu tespit edilmiştir [t(201)=5,41; p{\textless}0,05].}, language = {tr}, number = {23}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Rize İlahiyat Dergisi}, author = {Özcan, İbrahim and Dam, Hasan}, year = {2023}, note = {Number: 23 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {125--135}, } @article{yazgan_islam_2023, title = {İslam {Din} {Dersi} Öğretim {Programı} {Kazanımlarının} {Kök} {Değerler} {Bakımından} İncelenmesi: {Almanya} {Baden} {Württemberg} Örneği}, issn = {2980-0331}, shorttitle = {İslam {Din} {Dersi} Öğretim {Programı} {Kazanımlarının} {Kök} {Değerler} {Bakımından} İncelenmesi}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rid/issue/76857/1285263}, doi = {10.32950/rid.1285263}, abstract = {Bu çalışmada Almanya'nın Baden Württemberg eyaletinde verilen İslâm Din Dersi'nin ilköğretim ve ortaöğretim programlarının değerler açısından incelenmesi amaçlanmıştır. Amaç kapsamında Milli Eğitim Bakanlığı'nın kök değerleri esas alınarak 10 analiz kategorisi bu değer isimlerinden oluşturulmuştur. Nitel araştırma yöntemine uygun olan çalışmada doküman incelemesi ile elde edilen veriler içerik analizi tekniği ile çözümlenmiştir. Bulguların yorumlanmasında literatür taramasından, Almanya'da verilen diğer derslerin öğretim programlarından kıyaslama yapılarak yararlanılmıştır. Araştırma sonucunda, program kazanımlarında kök değerlere yer verildiği görülmüş, ilköğretim ve ortaöğretim programlarının değer anlayışının öz denetimli ve sorumlu insan olmak üzerine temellendirildiği tespit edilmiştir. Çalışma sonunda elde edilen bulgulara göre ilköğretim ve ortaöğretim düzeyindeki programda toplam 142 kazanım içersinde değer içeren kazanımlardan en fazla önemsenen değer 13 kez geçen öz denetim değeridir. Bu değerleri sırasıyla saygı (11), sorumluluk (10), vatanseverlik (7), adalet (4), dostluk (2), dürüstlük (3), sevgi (2) ve yardımseverlik (1) değerleri takip etmektedir. Bu değerler Milli Eğitim Bakanlığı tarafından öne çıkarılan kök değerlerle belli oranda örtüşmektedir. Buna karşın sabır değerine ilişkin bir kazanım olmadığı tespit edilmiştir. Çalışma sonunda, İslâm Din Dersi öğretim programı kazanımlarında bazı değerlere doğrudan yer verilmese de bu değerlere işaret eden bir içeriğe sahip olduğu ancak programın analiz kategorisi olarak ele alınan kök değerler açısından yeterlilik düzeyinde olmadığı tespit edilmiş ve programın değerleri öne çıkaran bir yapıda geliştirilmesine yönelik önerilerde bulunulmuştur.}, language = {tr}, number = {23}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Rize İlahiyat Dergisi}, author = {Yazgan, Şenay}, year = {2023}, note = {Number: 23 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {137--153}, } @article{bayam_ibn_2023, title = {İbn {Sînâ}’nın {Dua} {Anlayışı}}, issn = {2980-0331}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rid/issue/76857/1285235}, doi = {10.32950/rid.1285235}, abstract = {Bu makalede İbn Sînâ felsefesinde, insanın Tanrı’dan bir şey istemesi anlamında duanın, istenilen şeyin gerçekleşmesinde ne tür bir etkiye sebep olduğu incelenmiştir. İbn Sînâ bu konuyu kozmoloji ve metafiziğin de işin içinde olduğu bir çerçevede sunarak hem duanın etkin olduğu hem de Tanrı’nın değişmez olduğunu koruduğu bir çözüm ortaya koyar. Çalışmada önce İbn Sînâ’nın da dahil olduğu klasik evren anlayışındaki canlı evren ve kozmik sempati görüşleri evrendeki varlıkların birbirini etkilemesi bağlamında dua anlayışıyla ilişkilendirilerek ele alınmıştır. Ancak İbn Sînâ’nın bunun bir ötesine geçerek meseleyi sadece kozmik sempati bağlamında değil sebeplilik ve inayet bağlamında incelediği görülmüştür. İbn Sînâ’ya göre, insanlar dua ederek semavi varlıkları etkilemekte, semavi varlıklar da duayı ve duanın gerçekleşme durumunu bilerek yerdekiler üzerinde bir etkide bulunmaktadır. İbn Sînâ’nın bu açıklaması duanın inayet ve sebeplilik bağlamında ele alındığını ortaya koyar. İbn Sînâ’ya göre inayet; Tanrı’nın her şeyi bilmesini, her şeye sebep olmasını ve bir yaratma düzeniyle varlıkların meydana gelmesini ifade ederken duanın da inayet çerçevesinde temellendirildiği görülür. Buna göre Tanrı her şeyi bildiği için duayı ve istenilen şeyin gerçekleşmesini bilir, buna sebep olur. Dua da istenilen şey için ikincil bir sebep olarak belirlenen düzende bir anlama sahip olur. Bu bağlamda makalede İbn Sînâ’nın kozmoloji, fizik, metafizik anlayışlarının birbiriyle sistemli bir şekilde ilişkisinin dua meselesini bu şekilde çözümlemesinde etkin olduğu ortaya konulmaya çalışılmıştır.}, language = {tr}, number = {23}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Rize İlahiyat Dergisi}, author = {Bayam, Emine Gören}, year = {2023}, note = {Number: 23 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {155--165}, } @article{evmes_sehrezurinin_2023, title = {Şehrezûrî’nin {Tarif} {Konusundaki} {Görüşleri}}, issn = {2980-0331}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rid/issue/76857/1252892}, doi = {10.32950/rid.1252892}, abstract = {Doğru düşünmenin kurallarını koyan mantık, tasavvur ve tasdik olarak iki kısma ayrılır. Tasavvur bölümünün amacı, tasavvurî bilinenlerden tasavvurî bilinmeyenlere ulaşmaktır. Dolayısıyla tasavvurî bilinmeyenlere ulaşmak için tariflere ihtiyaç duyarız. Bu makalede İşrâk felsefesinin önemli temsilcilerinden biri olan Şemsüddîn Şehrezȗrî’nin (öl. 687/1288’den sonra) tarif hakkındaki görüşleri, problemleri ele alış şekli ve bunlara verdiği cevaplar incelenmektedir. Şehrezûrî, müstakil felsefe ansiklopedisi olarak ifade edilebilecek olan Resâ’ilü’ş-Şecereti’l-ilâhiyye eserinin yanı sıra Sühreverdî’nin (öl. 587/1191) Hikmetü’l-işrâk ve et-Telvîhât eserlerine şerh yazmıştır. Şehrezûrî’nin tarif konusundaki görüşlerini Resâ’ilü’ş-Şecereti’l-ilâhiyye eseri başta olmak üzere Hikmetü’l-işrâk ve et-Telvîhât’a yazdığı şerhler esas alınarak incelenmiştir. Şehrezûrî, Resâ’ilü’ş-Şecereti’l-ilâhiyye ve et-Telvîhât şerhinde tarif konusunu Meşşâî tarzda ele alırken, Hikmetü’l-işrâk şerhinde ise Sühreverdî’yi takip ederek İbn Sînâcı tarif teorisine yönelik eleştirilerini incelemektedir. Şehrezûrî, Resâ’ilü’ş-Şecereti’l-ilâhiyye’de tarif konusunu tarif eden-tarif edilen ilişkisi bağlamında ele almaktadır. Tarifte meydana gelebilecek hataları ise Sühreverdî’nin et-Telvîhât’ını esas alarak ortaya koymaktadır. Hikmetü’l-işrâk şerhinde ise İbn Sînâ’nın (öl. 428/1037) el-İşârât’ta ortaya koyduğu tarif teorisini eleştirerek, tarifin zorluğuna dikkat çekmektedir. Özellikle tarifin cins ve ayrımdan meydana geldiği iddiası Şehrezûrî tarafından ciddi bir şekilde eleştiriye tabi tutulmuştur. Çalışmamızda ilk olarak tarifin, kendisinin hakikatinin belirlenmesi yani doğru bir şekilde nasıl tarif edileceği ele alınmakta ve Şehrezûrî’nin bu konu hakkındaki görüşleri incelenmektedir. Daha sonra beş tümele dayanarak ortaya çıkan tarif çeşitleri, misal ve kavram yoluyla tarif; tarifte dikkate alınması gereken şartlar Şehrezûrî’nin görüşleri çerçevesinden bakılarak ele alınmaktadır. Son olarak ise Şehrezûrî’nin, Fahreddin Râzî’nin (öl. 606/1210) ileri sürdüğü tarifin imkânına yönelik itirazlarını nasıl ele aldığı ve ne şekilde çözüm sunduğu incelenmektedir. Ayrıca onun İslâm mantık geleneğindeki yeri, önemi ve katkıları belirlenmeye çalışılacaktır.}, language = {tr}, number = {23}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Rize İlahiyat Dergisi}, author = {Evmeş, Adem}, year = {2023}, note = {Number: 23 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {167--177}, } @article{bay_osmanli_2023, title = {Osmanlı {Döneminde} {Serkeş} ve {Meydan} {Kazalarının} İdaresi ve İdarecileri}, issn = {2980-0331}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rid/issue/76857/1246923}, doi = {10.32950/rid.1246923}, abstract = {Kaza, Osmanlı taşra idaresinin temel idarî birimlerinden birisiydi. Kaza hem kadının idare bölgesini hem de adlî bölgeyi tanımlayan bir terim özelliği gösterir. Bu idarî birimin başında ise geniş yetkilere sahip kadı veya onun vekili konumundaki naib bulunuyordu. Kadı bulunduğu kazada her türlü adlî işlere bakan bir yargı görevlisi olduğu gibi aynı zamanda beledî ve idarî işleri takip eden bir yöneticiydi. Günümüzde Kumru ilçe sınırları içerisinde bulunan Meydan ve Serkeş kazaları da klasik Osmanlı idari yapısına uygun olarak 17. yüzyılda kaza haline getirilmişlerdir. Her iki kaza da kadı ve vekili konumundaki naibin idaresinde Tanzimat’a kadar adlî-idarî birim olarak varlıklarını devam ettirmişler, merkeziyetçi bir idarenin yerleştirilmesi gayesiyle bundan sonra yerini yeni oluşturulan kaza müdürlüğü gibi modern idarî birimlere bırakmışlardır. Bu çalışmada arşiv kayıtlarına dayalı bilgiler ışığında klasik Osmanlı kaza idaresi ve idarecileri ve Tanzimat’la başlayan değişim süreci Meydan ve Serkeş kazaları örneği üzerinden incelenecektir.}, language = {tr}, number = {23}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Rize İlahiyat Dergisi}, author = {Bay, Abdullah}, year = {2023}, note = {Number: 23 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {179--196}, } @article{yagci_uskudarli_2023, title = {Üsküdarlı {Aşkî} {Dîvân}’ında {Dînî} ve {Tasavvufî} {Muhtevâ}}, issn = {2980-0331}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rid/issue/76857/1265028}, doi = {10.32950/rid.1265028}, abstract = {Türk İslam Edebiyatı sahası içerisinde yer alan dîvân şiirinin kaynakları arasında; âyet-i kerîmeler, hadîs-i şerîfler, peygamberlerin hayat hikâyeleri, dînî ritüeller ve tasavvufî ıstılâhların önemli bir yerinin olduğu bilinmektedir. Sade ve samimi bir dille söylediği manzûmeleriyle 16. yüzyıl dîvân şiirinin önde gelen şâirlerinden olan Üsküdarlı Aşkî de; mutasavvıf bir şâir olmamasına rağmen bahsi geçen pek çok dînî ve tasavvufî kavramı çeşitli vesîlelerle manzûmelerinde kullanmıştır. Bu çalışmada, öncelikle Üsküdarlı Aşkî’nin Dîvân’ında geçen dînî ve tasavvufî kelime, tâbir ve kavramlar belirlenerek fişlenmiştir. Ardından dinî ve tasavvufî mânâda ortak anlam ve imgelere sahip kelime, tâbir ve kavramlar bir araya getirilerek kendi içerisinde sınıflandırılmıştır. Kendi içerisinden sınıflandırılan bu kavramlar metin içerisinde toplu olarak verildikten sonra saptanan bu unsurların Aşkî`nin manzûmelerinde nasıl ve ne şekilde kullanıldıkları, müellif tarafından bu kavramlara ne mânâlar yüklendiği, bu kavramların ne gibi hayallere konu edildiği bazı örnek beyitler ve bu beyitlerin açıklamaları verilerek tahlil edilmeye çalışılmıştır.}, language = {tr}, number = {23}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Rize İlahiyat Dergisi}, author = {Yağcı, Süleyman Nuri}, year = {2023}, note = {Number: 23 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {197--214}, } @article{calgan_reddul-hadis_2023, title = {Reddu’l-{Hadîs} min {Ciheti}’l-{Metn} İsimli Çalışma {Hakkında} {Bazı} {Mülahazalar}}, issn = {2980-0331}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rid/issue/76857/1255716}, doi = {10.32950/rid.1255716}, abstract = {Bu yazıda Mu’tez el-Hatîb isimli araştırmacının Reddu’l-hadîs min ciheti’l-metn, dirâse fî menâhici’l-muhaddisîn ve’l-usûliyyîn isimli aslı 2009 senesinde hazırlanmış bir doktora tezi olan çalışması hakkında bazı mülahazalarımız kaydedilmiştir. Mu’tez el-Hatîb bu çalışmasında muhaddislerin ve fıkıh usulcülerinin metin tenkidi yöntemlerini incelemek ve karşılaştırmak istemiştir. Usul kitapları hakkında tatminkâr seviyede malumat sunmakla ve titiz ve dikkatli bazı tahliller içermekle birlikte incelediğimiz eserin muhaddislerin metin tenkidi faaliyetleri hakkında önceki araştırmalara herhangi bir katkı sağlamamış, yeni bir bulgu ortaya koyamamış olması eserin en önemli eksikliğidir. Ayrıca müellif muasır çalışmaları mütekaddim/müteahhir ayrımı yapmamakla eleştirmekle beraber kendisinin bu ayrıma pek çok yerde riayet etmeden oldukça hatalı istidlallerde bulunduğu görülmektedir. Yine, yazarın pek çok yerde geç dönem merkezli değerlendirmeler yapıp bunları tüm muhaddislere genellemesi ve muhaddisler ve fukahanın yöntemlerine dair tezat oluşturan tespitler yapması da sorunludur. İçerdiği zengin malumat sebebiyle öğretici sayılabilecek olan eserin metin tenkidi konusunda alt yapısı olmayan okuyucu için aynı zamanda yanıltıcı olabileceğini de belirtmekte fayda vardır.}, language = {tr}, number = {23}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Rize İlahiyat Dergisi}, author = {Çalgan, Mehmet Ali}, year = {2023}, note = {Number: 23 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {217--228}, } @article{guzel_nahvin_2023, title = {Nahvin Öncülerinden {Sîbeveyh}, {Prof}. {Dr}. {Ali} {Bulut} (İstanbul: İ{FAV} {Yayınları}, 2022)}, issn = {2980-0331}, shorttitle = {Nahvin Öncülerinden {Sîbeveyh}, {Prof}. {Dr}. {Ali} {Bulut} (İstanbul}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rid/issue/76857/1241409}, doi = {10.32950/rid.1241409}, abstract = {Sîbeveyhi (ö. 180/796), Basra dil okulu öncülerinden olup günümüze ulaşan Arap dil gramerine dair yazılmış ilk hacimli eser olan el-Kitâb’ın yazarıdır. Sîbeveyhi, bu eserinde kendi görüşlerinin yanı sıra başta hocası Halîl b. Ahmed (ö. 175/791) ve Yûnus b. Habîb (ö. 182/798) olmak üzere dönemin önemli dilcilerinin görüşlerine yer vermiştir. Ayrıca eserde Sîbeveyhi’nin hem doğrudan hem de hocaları vasıtasıyla Araplardan yaptığı pek çok nakil yer almaktadır. Genç yaşta vefat etmesine rağmen Sîbeveyhi, alanda otorite kabul edilmiş, eseri asırlarca ders kitabı olarak okutulmuş ve alanla ilgili yazılan bütün eserlere doğrudan veya dolaylı olarak kaynaklık etmiştir. Yazıldığı günden günümüze kadar eser ve yazarı üzerine onlarca çalışma yapılmasına rağmen ülkemizde Sîbeveyhi ve el-Kitâb’ı üzerine yeteri kadar çalışma yapılmamıştır. Prof. Dr. Ali Bulut’un kaleme aldığı “Nahvin Öncülerinden Sîbeveyh” adlı kitap, alandaki açığı kapatmaya yönelik atılmış önemli bir adımdır.}, language = {tr}, number = {23}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Rize İlahiyat Dergisi}, author = {Güzel, Mehmet Emin}, year = {2023}, note = {Number: 23 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {231--234}, } @article{keskin_batiyi_2023, title = {Batı’yı {Aydınlatan} {Doğu}, {Ali} İhsan {Yitik} (İstanbul: {Okur} {Akademi}, 2018)}, issn = {2980-0331}, shorttitle = {Batı’yı {Aydınlatan} {Doğu}, {Ali} İhsan {Yitik} (İstanbul}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rid/issue/76857/1248593}, doi = {10.32950/rid.1248593}, abstract = {Tanıtımını yaptığımız Batı’yı Aydınlatan Doğu adlı kitap, üç ana bölümden ibaret olup toplamda on iki makalenin bir araya getirilmesiyle oluşturulmuştur. Bu makalelerin bir kısmı yazar tarafından telif edilmiş bir kısmına ise eserde çeviri olarak yer verilmiştir. Batı’yı Aydınlatan Doğu, okurlarına yalnızca Hint kültürü hakkında bilgiler sunmamakta aynı zamanda bu kültüre dair daha önce kaleme alınan bazı eser ve yaklaşımları incelemekte, alanda tartışmaya açılan hususların neler olduğunu göstermektedir.}, language = {tr}, number = {23}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Rize İlahiyat Dergisi}, author = {Keskin, Şeyma}, year = {2023}, note = {Number: 23 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {235--239}, } @article{tekkoyun_siyer_2023, title = {Siyer Çalışmalarında {Paradigma} – {Anlama} ve {Anlamlandırma} İlişkisi: {Hz}. {Peygamber}’in {Zehirlenmesi} {Hadisesi} {Rivayetleri}}, issn = {2980-0331}, shorttitle = {Siyer Çalışmalarında {Paradigma} – {Anlama} ve {Anlamlandırma} İlişkisi}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rid/issue/80514/1329438}, doi = {10.32950/rid.1329438}, abstract = {Bu çalışma, Hz. Peygamber’i zehirleme teşebbüsü rivayetlerini, mucize – peygamberlik ilişkisi (anlama ve anlamlandırma) bağlamında Kur’an’ın ortaya koyduğu peygamber tasavvurunu (paradigma) esas alarak değerlendirmektedir. Makale, Siyer malzemesinin anlaşılması ve anlamlandırılmasında, hâkim paradigmanın belirleyici unsur olduğu iddiasını taşımaktadır. Bu çerçevede Kur’an’ın peygamber tasavvuru paradigmayı ifade ederken; Hz. Peygamber’in zehirlenmesi hadisesine dair rivayetler, anlama ve anlamlandırma konusunun örneği olarak seçilmiştir. Siyer disiplininin temel kaynağı olması bakımından Kur’an, aynı zamanda Hz. Peygamber’in hayatına dair anlatımların tahkik ve tashihinde ana merci hükmündedir. Bu haliyle Kur’an’ın ilkelerine uymayan her türlü Siyer malzemesi, tenkide ve izaha muhtaçtır. Buradan hareketle Kur’an’ın teklif ettiği peygamber tasavvuru, Hz. Peygamber’in doğru anlaşılması noktasında mihenk taşı olmalıdır. Kur’an’ın Hz. Peygamber’i betimleyen ifadelerine bakıldığında, mucizeden berî ve beşer-resul profiline dayalı bir peygamber tasavvuru ortaya koyduğu görülmektedir. Dolayısıyla Kur’an’ın Hz. Peygamber’in şahsında tanımladığı bu ilke, Siyer malzemesine yaklaşımımızın sınırlarını belirlemektedir. Siyer malzemesine yaklaşımın temelini böylece belirledikten sonra, paradigma – anlama ve anlamlandırma ilişkisini Hz. Peygamber’in zehirlenmesi hadisesi rivayetleri örneğinde ele almak mümkündür. Bilindiği üzere Hz. Peygamber, Hayber Fethi (7/629) sonrası Zeyneb bint el-Hâris adındaki bir Yahudi kadın tarafından suikasta maruz kalmıştır. İntikam amacıyla Zeyneb, Hz. Peygamber ve ashabına koyun etinden hazırlanmış zehirli bir yemek ikram etmiş; ancak Hz. Peygamber, yemekteki zehri fark ederek, suikasttan kurtulmuştur. Rivayetlerde yer alan Hz. Peygamber’in etteki zehri nasıl fark ettiği hususu, bir taraftan Hz. Peygamber’in beşerî kabiliyetleri ile izah bulurken; diğer taraftan onun mucize göstermesi şeklinde yorumlanmaktadır. Hem klasik dönem kaynaklarda hem de çağdaş çalışmalarda izlerine rastlanan bu iki ayrı yaklaşım, Siyer rivayetlerinin anlaşılması ve anlamlandırılmasında ortaya çıkan farklılıkların, esas alınan paradigmaya bağlı olduğunu göstermesi bakımından dikkat çekicidir. Zira olayın tarihsel süreçte anlaşılması ve anlamlandırılmasında görülen ayrışmalar, aslında farklı paradigmaların yansıması olarak karşımıza çıkmaktadır. Biz bu makalede, paradigma değişiminin yansımalarını göstermekten ziyade, zehirlenme hadisesinin erken dönem kaynaklarda nasıl ele alındığını, dönemin paradigması bağlamında ele alacağız. Bu çerçevede, Vâkıdî, İbn Hişâm, İbn Sa‘d ve Taberî’nin eserlerinde yer verdiği konuyla ilgili rivayetleri değerlendireceğiz. Nitekim bu eserlerdeki rivayetlerin, Hz. Peygamber dönemine en yakın yazılı metinler olmaları bakımından, dönemin paradigmasını yansıtmaya en uygun anlatımlar olduğunu varsaymak durumundayız. Dolayısıyla bu çalışma, Siyer disiplininin temel kaynağı olan Kur’an’ın vazettiği peygamber tasavvurunu esas alarak, mezkûr konuya dair erken dönem Siyer kaynaklarındaki rivayetleri, mukayeseli bir şekilde tahkik etmeyi amaçlamaktadır. Bu doğrultuda çalışmada metin kritiği yöntemi kullanılacaktır. Metin kritiği yöntemi sayesinde, rivayetler arasındaki benzerlikler ve farklılıklar tespit edilerek, olayın gerçekte nasıl vuku bulduğu sorusuna cevap aranacaktır. Böylece, ilk yazılı kaynaklarda yer alan zehirlenme hadisesine dair anlatımların, Hz. Peygamber’e mucizevi özellikler atfetmediğine dair bulguları gösterme imkânı elde edilecektir.}, language = {tr}, number = {24}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Rize İlahiyat Dergisi}, author = {Tekkoyun, Ali}, year = {2023}, note = {Number: 24 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {1--16}, } @article{hacikelesoglu_exploring_2023, title = {Exploring the {Associations} among {Fear} of {Covid}-19, {Religious} {Coping}, and {Mental} {Health} {Outcomes}}, issn = {2980-0331}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rid/issue/80514/1342115}, doi = {10.32950/rid.1342115}, abstract = {It is known that some measures are applied at the individual and social level during the pandemic process, which is called a global trauma. Although these measures work to protect individuals from physical diseases, they are known to cause some mental health problems. Religion, as one of the coping tools used by people in the fight against psycho-social problems that emerged during the pandemic period, draws attention as a mechanism that people show more interest in, especially in times of crisis. In this aspect, religious coping comes to the fore as an important defense tool that people often resort to in the process of coping with stressful situations. In the Covid-19 process, the functional power of religion on people's mental health becomes even more important. As a matter of fact, the limited possibilities of combating the epidemic draws attention as an effective factor in turning to religion. When we look at the studies around "religious coping", it is seen that there are studies with mostly European-American centered participants/sample groups. In this context, it can be stated that there is a need for studies on different ethnic and religious groups during the pandemic process. As a matter of fact, religious coping can reveal different effects in individuals who follow different religions. This study aims to examine the associations between fear of Covid-19, religious coping, and mental health by using a data set coming from 402 participants who are 18 and older (\%55.7 women; \%44.3 man). After measuring fear of Covid-19, religious coping, depression, stress, and anxiety levels of the participants, we conducted Pearson correlation and regression analyses. As expected, significant relationships were found between the main variables of the study. The findings have indicated that (a) fear of Covid-19 is positively associated with negative religious coping, (b) fear of Covid-19 is entirely unrelated to positive religious coping, (c) positive religious coping is inversely associated with depression, stress, and anxiety, (d) negative religious coping is positively associated with depression, stress, and anxiety, and (e) positive religious coping buffers the deleterious effects of depression, stress, and anxiety.}, language = {en}, number = {24}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Rize İlahiyat Dergisi}, author = {Hacıkeleşoğlu, Hızır}, year = {2023}, note = {Number: 24 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {17--27}, } @article{niyazibeyoglu_is_2023, title = {İş {Hayatında} {Başarı} ve {Maneviyat} Üzerine {Nitel} {Bir} {Araştırma}}, issn = {2980-0331}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rid/issue/80514/1251402}, doi = {10.32950/rid.1251402}, abstract = {Bu çalışmanın amacı iş hayatında iş insanlarının maneviyat algılarını, maneviyatın iş yaşamındaki başarıları üzerindeki etkisini ve iş insanlarının hem çalışanları hem de müşterileri ile olan ilişkilerinde maneviyatın rolünü tespit etmektir. Araştırmada nitel çalışma yöntemlerinden olan fenomenolojik desen kullanılmış ve araştırmanın amaçları doğrultusunda gerekli verilere ulaşmak için yarı yapılandırılmış sorular hazırlanarak, katılımcılara yöneltilmiştir. Araştırmanın evrenini Ankara ilinde bulunan iş insanları oluşturmaktadır. Araştırmanın örneklemini ise mobilya, enerji, eğitim ve inşaat iş kollarında bulunan 5’i kadın ve 5’i erkek olmak üzere toplam 10 iş insanı oluşturmaktadır. Eğitim durumu bakımından çalışmaya katılan iş insanlarından 2’si ortaokul, 5’i lise ve 3’ü üniversite mezunudur. Katılımcılarla ikili görüşmeler yapılarak, onların günlük faaliyetleri, iş yerinde aldıkları kararlar, çalışanları ve müşterileri ile olan ilişkileri ve iş yaşamlarındaki başarıları üzerinde maneviyatın rolü tespit edilmeye çalışılmıştır. Araştırma kapsamında şu sorulara yanıtlar aranmaya çalışılmıştır: İş hayatında maneviyat ne anlama geliyor? İş yaşamında edinilen başarılar üzerinde maneviyatın rolü nedir? Çalışanları ve müşterilerine bakış açılarında maneviyatın yeri neresidir? Yapılan ikili görüşmeler 30 dakika ve 1 saat arasında sürmüştür. Katılımcılara, görüşme öncesi görüşmenin kayıt altına alınacağı ve isimlerinin gizli tutulacağı bildirilmiştir. Katılımcılarla gerçekleştirilen iki görüşmelerin kayıtları deşifre edilmiş ve içerik analizine tabi tutulmuştur. Araştırma verileri öncelikle kodlanmış daha sonra ise temalar tespit edilmiştir. Son olarak da verilerin tanımlanması ve yorumlanması yapılmıştır. Bu verilerle iş yaşamında yakalanan başarıların üzerinde maneviyatın etkisi anlaşılmaya çalışılmıştır. Bu araştırmanın bulguları, maneviyatın iş yaşamında ulaşılan başarılar üzerinde önemli rol oynadığını vurgulamaktadır. İş insanlarının maneviyatı, Allah ile kurulan bağ olarak tanımladıklarına ulaşılmıştır. İş insanlarının ulaştıkları başarılarını hayatlarında diğer insanlara yardım etmeye yani zekat vermeye, her türlü koşullarda dua etmelerine ve aşkın olana teslim olmalarına bağladıkları tespit edilmiştir. Katılımcıların düzenli olarak zekat verdiklerinde, Allah’ın işlerini bereketlendireceğine ve ellerindeki malları koruyacağına dair inançlarının olduğuna varılmıştır. Ayrıca ettikleri duaların kendilerini iş hayatında başarılı kıldığına ve ellerinden gelenin en iyisini yaptıktan sonra aşkın olana teslim olmalarının kendilerini her şartta koruyacağına dair inanca sahip oldukları gözlemlenmiştir. Çalışmada namaz ibadetinin de fert ruhunda huzura vesile olduğu ve sosyal açıdan da olumlu davranışlar sergilemede etkili olduğuna ulaşılmıştır. İş insanlarının müşterilerine ve çalışanlarına olan tutum, davranışlarında maneviyatın önemli rol oynadığı saptanmıştır. Araştırmanın bulguları din psikolojisinde özellikle tecrübeden yoksun gençlere yönelik gerçekleştirilecek manevi güçlenme/bakım programlarının içerikleri hazırlanırken yardımcı olabilir. Gençlerin en çok ihtiyaç duyduğu ve de eksik olan yanları tecrübedir. İş insanlarının başarılarında önemli rol oynayan manevi unsurlar manevi bakım/güçlenme programlarının içerisinde dikkate alınırsa, gerçekleştirilecek olan program daha faydalı olabilir. Ayrıca örgütsel maneviyat kapsamında gerçekleştirilecek çalışmalarda da özellikle de yöneticilere yönelik manevi güçlenme/bakım programlarında araştırmanın bulguları yararlı olabilir. Araştırma bulgularının dikkate alınarak gerçekleştirilecek manevi bakım/güçlenme programı ile iş yaşamında başarı üzerinde manevi unsurların önemi yöneticilerle paylaşılabilir. Ayrıca manevi unsurların hem çalışanlarla hem de müşterilerle olan ilişkilerde önemi vurgulanarak, iş yaşamında sosyal ilişkilerin güçlendirilmesine katkısı sağlanabilir.}, language = {tr}, number = {24}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Rize İlahiyat Dergisi}, author = {Niyazibeyoğlu, Tuğrul and Soykan, Nurdan Yağlı}, year = {2023}, note = {Number: 24 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {29--41}, } @article{fortaci_michael_2023, title = {Michael {Servetus}’u {Bir} {Ariusçu} {Olarak} {Tanımlamanın} İmkânı Üzerine}, issn = {2980-0331}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rid/issue/80514/1263415}, doi = {10.32950/rid.1263415}, abstract = {Üniteryanizm’in kurucusu kabul edilen İspanyol hekim Michael Servetus Hristiyanlık tarihinde teslis karşıtı görüşleriyle ön plana çıkmıştır. Birçok eserinde teslis eleştirisi yapan Servetus, Hristiyanlığın teslis yanlısı ana akım teolojik çizgisinden ayrıldığı gerekçesiyle önce “sapkın” ilan edilmiş, ardından da 1553 yılında Calvin’in yönlendirmeleri neticesinde Cenevre şehir merkezinde yakılarak öldürülmüştür. Servetus’un görüşlerine yakından bakıldığında onun teslis karşıtı düşüncelerini Kitab-ı Mukaddes’e dayandırdığı görülmektedir. Bununla birlikte iddialarını ispatlamak için yer yer antik Yunan filozoflarına, erken dönem kilise babalarına, Yahudi ve İslam literatürüne referans yaptığı dikkatleri çekmiştir. Michael Servetus, çoğu Hıristiyan topluluğunun kabul ettiği geleneksel teslis doktrininin çok tanrılığa eşdeğer olduğu kanaatindedir. Bununla birlikte, o, geleneksel teslis doktrinini reddetmesine rağmen kendisinin tanımlamış olduğu başka bir Hristiyanlık anlayışına inanmıştır. O “Oğul”un aynı anda tam olarak hem tanrı hem de beşer olan bir doğasının olduğuna, “Baba”dan bağımsız bir ulûhiyet barındıran bir varlık olmadığına, bilakis Oğulun ebedi Kelamın (Logos) ebedi olmayan “Beşer İsa” ile birliğinden ibaret olduğuna inanmıştır ve Mesih’in doğasını “karışım” (Tanrı-beşer kombinasyonu) olarak tanımlamıştır. Servetus Baba, Oğul ve Kutsal Ruh’u ulûhiyette içkin olan “şahıslar” ya da “varlıklar/özler” olarak değil, Tanrının eylem/tezahür biçimleri olarak tasavvur etmiştir. Hristiyanlık tarihinde, tevhit ilkesine halel getirdiği düşüncesiyle teslis öğretisini reddeden teologlar ve gruplar her zaman var olmuştur. Antikçağ ve Geç Antikçağ özelinde bakılırsa, Ebionitler, Dinamik Monarşiyanistler veya Ariusçular bu bakımdan örnek gösterilebilir. 16. yüzyılda yaşamış İspanyol hekim ve teolog Michael Servetus da bu bağlamda önem taşıyan bir isimdir. Michael Servetus (1509-1553), Hristiyanlığın en temel dogması teslisi reddeden bir Hristiyan’dır. Hristiyanlık tarihine bakıldığında teslis anlayışını benimsememiş tek Hristiyan o değildir fakat onu önemli kılan husus hem tıp alanında önemli çalışmaları ve katkıları olan biri olması hem de sahip olduğu teolojik görüşlerle ilgili ciddi eserlerin günümüze ulaşmış olmasıdır. Hristiyan dünyada Servetus’un teslis karşıtı fikirlerini Arius ile kökleştiren yaklaşımlar daima var olmuştur. Bilindiği gibi Arius, IV. yüzyılda yaşamıştır ve onun Tanrı-Mesih ilişkisini açıklarken öne sürdüğü düşünceler o zamanlar büyük tartışmalara yol açmıştır. Ne var ki, Servetus’u Arius’un bir takipçisi olarak kabul etmek pek mümkün görünmemektedir. Nitekim Arius’un teolojik görüşleri incelendiğinde Servetus ile aralarında çok bariz farkların olduğu görülmektedir. Bu makalenin cevaplamak istediği en önemli soru Servetus’un bir Ariusçu olarak nitelendirilip nitelendirilemeyeceğidir. Arius’un görüşleriyle Servetus’un görüşlerinin uyuşup uyuşmadığı, aralarında hangi ölçüde paralellik olduğu veyahut ne ölçüde farklılıklardan bahsedilebileceği soruları da ayrıca önemlidir. İlgili soruların cevabını bulmak için öncelikle Arius ve Servetus’un yaptıkları kristolojik açıklamaların muhtevalarına hâkim olmak durumundayız. Dolayısıyla bu makale, Arius ve Servetus’un görüşlerini mukayese ederek aralarında bir bağlantı olup olmadığını ortaya çıkarmayı hedeflemektedir. Gerek ülkemiz gerekse batı literatürü tarandığında konuyla ilgili müstakil bir çalışmanın olmadığı görülmüştür. Bu vesileyle makale, literatürdeki boşluğa bir katkı çabası taşımaktadır.}, language = {tr}, number = {24}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Rize İlahiyat Dergisi}, author = {Fortacı, Talha}, year = {2023}, note = {Number: 24 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {43--54}, } @article{karakus_selahaddin-i_2023, title = {Selâhaddîn-i {Eyyûbî}’nin {Mühendisi}: {Bahâeddin} {Karakuş}}, issn = {2980-0331}, shorttitle = {Selâhaddîn-i {Eyyûbî}’nin {Mühendisi}}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rid/issue/80514/1298605}, doi = {10.32950/rid.1298605}, abstract = {Selâhaddîn-i Eyyûbî dönemi, Haçlı seferlerinin tüm hızıyla sürdüğü, 1187’de Hıttîn Savaşı’nda Frankların büyük bir hezimet yaşadığı ve hemen ardında da Kudüs’ün seksen sekiz yıl aradan sonra tekrar Müslümanların eline geçtiği bir zamandır. Bu başarının ardından başlayan Üçüncü Haçlı Seferi, Selâhaddîn’i oldukça zor durumda bırakmış, Akkâ müdafaası ve sonrasında büyük savaşların verilmesi ile devam etmiştir. Selâhaddîn’in bu başarılarında onun mühendisi olarak tarih sayfalarında kendisinden bahsedilen Bahâeddin Karakuş isimli bir Türk, yaptığı faaliyetlerle göz doldurmuştur. 1169 yılından itibaren Şiî Fâtımî idaresinin sona erdirilmesi sürecinde etkin rol oynayan Karakuş, 1171 yılından sonra da Selahaddîn’in Mısır’da tek adam olmasının yolunu açan kimselerden birisi olmuştur. Bundan sonra mühendis kişiliği ile ön plana çıkan Karakuş, Kahire-Fustat arasını surlarla koruma altına almış, Haçlı saldırılarına karşı da Selâhaddîn’in en büyük destekçisi olmuştur. Bu faaliyetler için küçük ehramların taşlarından yararlanmış, Eyyûbîlerin Kahire’deki merkezleri ve sarayları olan Kal’atü’l-Cebel’i de inşâ etmiştir. Buraya su sağlayan Karakuş, ayrıca yaptırdığı kemerli köprüler, havuzlar, çeşmeler ve atların bağlandığı ahırlarla kendisini göstermiştir. Kaytân Camii gibi dînî yapılar yanında ribatlar gibi sosyal mekânlar inşâ etmiştir. Karakuş, bir başka mühendislik birikimini, oldukça uzun süren Akkâ muhasarası esnasında göstermiştir. Haçlılardan geri alınan şehrin surlarını güçlendiren Bahâeddin, Haçlıların burasını muhasara etmesiyle de hem bir kumandan hem de bir mühendis olarak önemli başarılara imza atmıştır. Şehrin etrafını hendeklerle koruma altına alan Karakuş, aynı zamanda Haçlıların surlara yaklaşmaması için de önlemler almıştır. Yaptığı mancınıklarla Haçlılara taarruz eden Karakuş, Frank taarruzlarına da karşı çıkmıştır. Ayrıca ok ve mancınık atışları yanında yakıcı bir malzeme olan naft atışları ile de Haçlıları bunaltmıştır. Bu konuda yeni karışımlarla naftın daha yakıcı bir savaş malzemesi olmasını sağlayan Karakuş, Akkâ müdafaasının kahramanlarından birisi olmuştur. İngiltere Kralı Richard’ın maiyetinde olan kronik yazarı Ambroise’nin dahi dikkatini çeken bu büyük mühendis, Üçüncü Haçlı Seferi’nin en önemli simgelerinden birisi olmuştur. Buna rağmen batılı kaynaklar ondan çok az bahsetmiş, daha çok muhasara esnasındaki askerî faaliyetlere yer ayırmışlardır. Böyle bir ismin ve yaptıklarının bilinmesi, çalışmamıza farklı bir anlam yükleyeceği gibi Haçlı seferleri esnasındaki mücadelelerin teknik boyutuna kapı aralayacağını düşünüyoruz. Karakuş hakkında onun ölümünden sonra kaleme alınan bir eser ise İslâm dünyasında bir darb-ı meselin yayılmasına yol açmıştır. Bahâeddin Karakuş’un Mısır’daki başarılı faaliyetleri ve bıraktığı eserleri kıskanan bir çağdaşı, onun hükümlerini kafa karıştırıcı olarak bulmuş, haksız olarak kötülemiştir. Aslen Kıptî bir mühtedi olan İbn Memmâtî, (el-Faşûş fî Ahkâmi Karakuş: Karakuş’un Hükümlerindeki Zaaflar) ismi ile kaleme aldığı bu eserinde haksız olarak Karakuş’u suçlamış ve onu kıskandığını göstermiştir. Durum ne olursa olsun Selâhaddîn’in mühendisinin yaptığı eserler ve Haçlı saldırılarına karşı etkin mücadelesi, onu ölümsüz kılmış, adının hafızalara kazınmasına neden olmuştur.}, language = {tr}, number = {24}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Rize İlahiyat Dergisi}, author = {Karakuş, Nadir}, year = {2023}, note = {Number: 24 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {55--66}, } @article{demir_imanin_2023, title = {İmanın {Doğası} ve İnsanın {Tabiatı}: İnsanda İmanın İmkânı}, issn = {2980-0331}, shorttitle = {İmanın {Doğası} ve İnsanın {Tabiatı}}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rid/issue/80514/1335187}, doi = {10.32950/rid.1335187}, abstract = {Kavramlar, kendileri hakkında yapılan tanımlarla kuşatılmaya, anlaşılır kılınmaya ve üzerinde ittifak edilen tariflerle başkalarına aktarılıp öğretilmeye çalışılır. Görünür âlemde duyuların idrakine konu olabilen, kendileriyle ilgili kıyasa gitmeye ve teşbihte bulunmaya imkân veren varlıkların tanınması ve tanımlanması metafizik âlemde bulunduğu düşünülen varlıklara nazaran tabi ki daha kolaydır. Tanım yapabilme yeteneğiyle var edilen insanoğlunun tarif etmekte en çok zorlandığı şeylerin başında belki de kendisi ve kendi varlık sebebi olarak gördüğü duyu ötesindeki Yüce Varlık gelmektedir. Burada iki zorluk bir arada bulunmaktadır. İlki insanın kendisini, kendi varoluşsal ve yapısal özelliklerini keşfetmesi, kendisini anlaması, anlamlandırması ve tarif etmesidir. Bir diğeri ise varlık sebebi olarak gördüğü Tanrı’ya ilişkin duruşunu ve pozisyonunu yine kendi bilineninden hareketle inşa etmesidir. Bu makale bahsi geçen iki zorluğu, bu zorlukların birbirlerine karşı sağlayacağı projeksiyonla bir nebze de olsa izale etmeyi hedeflemektedir. Makalede insanın verili tabiatının özellikleri ön plana çıkarılarak bu tabiatla imanın kendi doğası arasında başlangıçtaki mevcudiyet itibariyle bir alâkanın bulunduğu iddia edilmektedir. Buna göre insanı ve imanı yaratan Tanrı insanın tabiatı ile imanın doğası arasında bir münasebet tesis etmiştir. Makale boyunca söz konusu münasebetin mahiyet ve keyfiyeti araştırılacaktır. Bu bağlamda makalede imanın gerçekte ne olduğu, nasıl bir mahiyete sahip bulunduğu, neye, hangi şartlarda iman isminin verilebileceği ya da verilemeyeceği inceleme konusu yapılacaktır. İmanın doğasıyla insanın kendi tabiatı arasında var olduğu söylenen bağın neden ve hangi sebeplerle bu şekilde kurgulandığı üzerinde durulacaktır. İnsanın inanan bir varlık olduğu teziyle yani onun bu inanma yetisine sahip kılınarak dünyaya getirilmesiyle iman etme süreçlerinde yaşanan olumlu veya olumsuz gelişmeler değerlendirilecektir. İmanın vücud bulacağı ortamla kalbin hususiyetleri mukayese edilecektir. İmanın neden kalbin ameli olduğu, ikrar ve amelin imanın özüne ve tahakkukuna niçin dâhil edilmemesi gerektiği izaha çalışılacaktır. Tabi ki İslâm düşünce geleneğinde ve düşünce tarihinde imana ve insanda imanın gerçekleşme kabiliyetine dair birçok araştırma yapılmıştır. Bu makaleyi benzerlerinden farklı kılan en önemli husus imanı, imanın doğası ile insanın tabiatı arasında bulunduğu iddia edilen varoluşsal bağ üzerinden ele alıp değerlendirmesi ve bu iki yapının (iman ve insan) yaratılış itibariyle müşterek bir istidada sahip olduğunu ileri sürmesidir. Adı geçen istidadın ise özgür bir yapı ve hürriyet içinde tercih kabiliyeti olduğu belirtilmektedir. Sonrasında ise mahiyeti düşünüldüğünde imanın rasyonel açıdan temellendirilmesinin olanak dâhilinde bulunup bulunmadığı sorgulanmaktadır. Bu anlamda iman eyleminin aklî delillerle desteklendiğine işaret edilmekte fakat imanın doğasının kendisinin bir fizik kanunu gibi mutlak kesinlik şeklinde temellendirilmesine izin vermeyeceği, aksi takdirde bunun zaten iman olarak tarif edilemeyeceği dile getirilmektedir. İmanın ikrar ve amel boyutunun iman tanımları açısından nerede ve ne şekilde konumlandırılması gerektiği gelenekteki buna ilişkin tartışmalardan da yararlanılarak belirlenmeye çalışılmaktadır. Sonuçta ise iman, tasdik, amel ve ikrar kavramları arasındaki ilişkinin doğru bir şekilde tespitine dair önerilerde bulunulmaktadır.}, language = {tr}, number = {24}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Rize İlahiyat Dergisi}, author = {Demir, Osman Nuri}, year = {2023}, note = {Number: 24 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {67--79}, } @article{erdinc_eserleri_2023, title = {Eserleri {Meşhur} {Meçhûl} {Bir} Âlim: Şemseddîn en-{Niksârî}’nin {Entelektüel} {Kişiliği}}, issn = {2980-0331}, shorttitle = {Eserleri {Meşhur} {Meçhûl} {Bir} Âlim}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rid/issue/80514/1326070}, doi = {10.32950/rid.1326070}, abstract = {Yaşadıkları dönemde fikirleri ve eserleriyle etkili olan bazı İslâm âlimleri, sonraki yüzyıllarda çeşitli sebeplerden dolayı ilim dünyasında meçhul düşünürler arasında yerini alabilmektedir. Şemseddîn en-Niksârî, bu olgunun dikkat çekici örneklerinden biridir. Kendi dönemi ve hemen sonrasında kelâm, fıkıh, dil ilimleri gibi alanlarda görüşleri ve eserleriyle âlimleri etkilemiş olan Şemseddîn en-Niksârî, tabakat ve terâcim kitaplarında göz ardı edilmiştir. Bu durum, onun eserlerinin, kendisinden bir asır sonra yaşamış ve kaynaklarda hayatına dair detaylı bilgi bulunan Muḥyiddîn en-Niksârî’ye nispet edilmeye başlanması ile sonuçlanmıştır. Kâtib Çelebî’nin Şemseddîn en-Niksârî’yi Muḥyiddîn en-Niksârî ile aynı kişi gibi görüp eserlerini ona nispet etmesi, sonraki literatürü etkilemiş ve eserleri Muḥyiddîn en-Niksârî’nin ismiyle ilim dünyasında yaygınlık kazanmıştır. Dolayısıyla Şemseddîn en-Niksârî’nin entelektüel kişiliğinin belirlenebilmesi için öncelikle eserleri delillere dayalı olarak tespit edildikten sonra içerikleri incelenmiş ve gerek onun eserleri gerek onunla yakın dönemde yaşamış âlimlerin benzer konularda telif ettikleri eserlerinin yazma nüshaları incelenmiştir. Böylece Şemseddîn en-Niksârî’nin ilmi şahsiyeti, hoca ve öğrencileri tespit edilmeye çalışılmıştır. Yapılan araştırma sonucunda 8./14. yy.’da yaşamış Hanefî-Mâtürîdî âlim Şemseddîn en-Niksârî’nin Ḥusâmüddîn es-Sıġnâḳî ve Şerefüddîn et-Tîbî gibi hocalardan ders aldığı; aralarında Şerefüddîn es-Surmârî ve Çandarlı Kara Halil Hayrettin Paşa’nın bulunduğu öğrencilere de ders verdiği belirlenmiştir. Aklî ve naklî ilimlerde yetkinliğe sahip olan müellif; kelâm ilminde Şerḥu’l-ʿUmde ve Şerḥu’l-Emâlî, belâgatte Şerḥu’l-Îḍâh, nahivde Mes’eletü’l-Kuḥl ve sarf alanında ise Şerḥu’l-Hârûniyye eserlerini telif etmiştir. Bu çalışmada Şemseddîn en-Niksârî’nin hatalı bir şekilde Muḥyiddîn en-Niksârî’ye nispet edilen eserlerdeki bilgilerden, eserlerin yazma nüshalarındaki metin dışı kayıtlardan (ḳuyûdât) (ferağ kaydı, zahriye, derkenar notları vb.) ve ikincil kaynaklardan hareketle onun ilmî kişiliği, hocaları, öğrencileri ve eserleri tespit edilmeye çalışılmıştır.}, language = {tr}, number = {24}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Rize İlahiyat Dergisi}, author = {Erdinç, Ziya}, year = {2023}, note = {Number: 24 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {81--101}, } @article{keskin_hakim_2023, title = {Hakîm es-{Semerkandî}’nin {Hâricîler}’e {Yönelik} {Eleştirileri}}, issn = {2980-0331}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rid/issue/80514/1338378}, doi = {10.32950/rid.1338378}, abstract = {Hz. Peygamber’in vefatından sonra Müslümanlar arasında yaşanan fikir ayrılıkları, zamanla derinleşmiş ve bunun sonucunda siyasî ve itikâdî mezhepler ve fırkalar ortaya çıkmıştır. Bu fikir ayrılıkları sonucunda oluşan mezhep ve fırkaların her biri belli konularda ileri sürdükleri fikirlerle diğerlerinden ayrılmıştır. Bir mezhep içerisindeki bazı âlimler de bağlı bulundukları mezhebe katkıları, mezhebin fikirlerini sistemleştirmeleri, kaleme aldıkları eserleri ve Müslümanlar arasında yaygınlaşmasını sağlamaları gibi nedenlerle diğer âlimlerden temayüz etmiştir. Hakîm es-Semerkandî de ilmî çalışmalarıyla ve özellikle kaleme aldığı es-Sevâdu’l-a’zam adlı eseriyle Ehl-i Sünnet inancının ve Hanefî-Mâtürîdî anlayışın gelişmesinde ve sistemleşmesinde önemli bir rol üstlenmiştir. Hakîm es-Semerkandî’nin yaşadığı dönem olan hicrî dördüncü asır, İslâmî ilimlerin olgunlaştığı, sistemleştiği ve kurumsal hale geldiği bir asırdır. Bu asırda hemen bütün İslâmî ilimlerde çok kıymetli çalışmalar yapılmış ve çok değerli eserler kaleme alınmıştır. Aynı zamanda bu dönem, özellikle itikâdî mezhepler açısından da çok mühim bir dönemdir. Zira, Eş’ariyye ve Mâtürîdiyye mezhebinin kurucuları Ebû’l-Hasan el-Eş’arî (ö. 324/935-36) ve Ebû Mansûr el-Mâtürîdî (ö. 333/944) bu asırda yaşamışlar ve Ehl-i Sünnet ekolünün iki büyük itikâdî mezhebini bu asırda kurmuşlardır. İmam Eş’arî ve İmam Mâtürîdî ile çağdaş olan Hakîm es-Semerkandî (ö. 342/953) de yaşadığı asırda, bid’at ve hurafelerin yaygınlaşmasını önlemek, Müslümanları sağlam bir akîde etrafında toplamak ve Ehl-i Sünnet itikadını yaygınlaştırarak sapkın fikirleri ortadan kaldırmak için Sâmânî Emîri tarafından bir eser kaleme almak üzere görevlendirilmiş olan önemli bir Ehl-i Sünnet âlimidir. Hicrî üçüncü ve dördüncü asırlarda, Miladî 819-1005 yılları arasında Mâverâünnehir ve Horasan’da hüküm süren Sâmâniler bir İslâm hanedanlığıdır. Sâmânî emirleri hüküm sürdükleri topraklarda İslâm dininin yayılmasına ve İslâmî ilimlerin gelişmesine önemli katkıları olmuş, aynı zamanda gayr-i müslimlere karşı da mücadele etmişlerdir. Semerkandî’nin, Ehl-i Sünnet inancınının genel bir tasvirini yapmak maksadıyla kaleme aldığı es-Sevâdu’l-a’zam adıyla meşhur olan eseri de Hanefî akâidi olmakla birlikte Mâtürîdî düşünce ekolünün teşekkülüne de öncülük etmiş çok kıymetli bir eserdir. Semerkandî’nin Sâmânî emirine takdim ettiği bu eser, Sâmânîler döneminde resmî ilmihal olarak kabul edilmiş ve medreselerde okutulmuştur. İslâmî fırkalar arasında ilk olarak ortaya çıkan Hâricîler de gerek Hz. Ali’ye muhalefet etmeleri, gerekse iman anlayışları nedeniyle, büyük günah işleyen kimseleri, hatta kendileri gibi düşünmeyen diğer Müslümanları küfürle itham eden yaklaşımlarıyla, tarih boyunca tartışmaların odağı olmuştur. Semerkandî’nin yaşadığı süreç göz önüne alındığında bu eserin, Mu’tezile, Hâriciyye ve Şîa başta olmak üzere bid’at olarak nitelendirilen ve Ehl-i Sünnet çizgisi dışında kabul edilen diğer bazı dinî akımlara karşı, Hanefîliğin çerçevesini belirlemek amacıyla telif edildiği anlaşılmaktadır. Hakîm es-Semerkandî’nin İslâm toplumunun ilim ve düşünce hayatına etki eden bu eseri, Hanefî-Mâtürîdî düşüncenin gelişmesine ve yayılmasına da önemli ölçüde katkı sağlamıştır. Bu çalışmamızda, Hakîm es-Semerkandî’nin Hâricîler’e yönelik eleştirilerini es-Sevâdu’l-a’zam ekseninde ortaya koymaya çalışacağız.}, language = {tr}, number = {24}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Rize İlahiyat Dergisi}, author = {Keskin, Mustafa}, year = {2023}, note = {Number: 24 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {103--116}, } @article{kaplan_tarih_2023, title = {Tarih {Anlayışının} {Modern} {Dönemdeki} {Arap} {Dili} Çalışmalarına {Etkisi}}, issn = {2980-0331}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rid/issue/80514/1263843}, doi = {10.32950/rid.1263843}, abstract = {Bu çalışma, tarih anlayışının modern dönemde yapılan bazı çalışmalar üzerindeki etkisine işaret etmeyi amaçlar. Bu etki, ilk dönem âlimlerin Arap diliyle ilgili düşünceleriyle modern dilbilimin bilgi ve kuramları arasında yapılan mukayeselerde oldukça güçlü bir biçimde hissedilir. Arap dünyası Batı işgalinden kurtulup egemenliğini elde ettikten sonra siyasi ve milli saiklerle ilmi ve kültürel alanlar başta olmak üzere kapsamlı bir kalkınma hareketi başlatmış ve Batı dünyasına açılmıştır. Arap dünyası Batı’da üretilen teknik bilgi başta olmak üzere pek çok bilginin üstünlüğünü kabul etmekle birlikte modern dilbilime daima şüpheyle bakmıştır. Buna rağmen modern dilbilimin kuram ve kavramlarını, bağlamları ve arka planları çok farklı olsa da kendi dilbilimsel tarihinde aramaktan geri durmamıştır. Oysa ilk dönem Arap dili âlimlerinin amacı ve ürettikleri bilginin bağlamı modern dönem dilbilimcilerinkinden ve dilbilimin ortaya çıkış şartlarından oldukça farklı olmuştur. Bu itibarla Arap dil tarihinde zikredilen kavramları modern dilbilim kavramlarıyla eşleştirmek için bağlamından koparmak veya zorlama yorumlara maruz bırakmak yöntemsel bir hata olduğu gibi tarihe mal olmuş dilbilimsel bilginin epistemik değerini de yok etmektedir. Arap dil tarihinin zenginliği ve derinliği, modern dilbilimde ortaya çıkan kuram ve kavramların adı konmadan gelenekte var olduğunu ispatlamada oldukça işe yaramıştır. Burada tarih anlayışının çok etkili olduğu kanaatindeyiz. Meselenin dil ideolojileriyle ilgili boyutu bu çalışmanın sınırlarını aşacağından, bu çalışma, tarihsel algının dil araştırmalarındaki etkisine dair bazı örneklerle sınırlı tutulmuştur. Bu örnekler modern dönemde Arap dünyasında dilbilimsel katkılarıyla tanınan kişilerin çalışmalarından seçilmiştir. Atıfta bulunulan bilgi ve kuramların neşet ettiği tarihsel ve toplumsal şartlar bu makalenin sınırlarını aşacağından ele alınmamıştır.}, language = {tr}, number = {24}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Rize İlahiyat Dergisi}, author = {Kaplan, Ahmet}, year = {2023}, note = {Number: 24 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {117--128}, } @article{ayyildiz_nizar_2023, title = {Nizâr {Kabbânî}’nin ‘{Hubz}, {Haşîş} ve {Kamer}’ {Adlı} Şiirindeki {Semboller}}, issn = {2980-0331}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rid/issue/80514/1316836}, doi = {10.32950/rid.1316836}, abstract = {Nizâr Kabbânî, modern Arap şiirinin önde gelen isimlerinden biridir ve çağdaş Arap edebiyatında büyük öneme sahiptir. Suriye’nin başkenti Şam’da doğmuştur ve diplomatik kariyeri boyunca birçok ülkede büyükelçilik yapmıştır. Kabbânî, sanatın her yönüyle iç içe bir aile ortamında büyüdüğü için çocukluk yıllarında resim ve müzikle ilgilenmiştir. Ancak kendisini bu alanlarda başarılı bulamadığı için on altı yaşına geldiğinde, hislerini daha özgürce ifade edebileceği şiire yönelmiştir. İlk şiirlerinde, kendine has bir üslupla, Arap toplumunun alıştığı şiir anlayışından farklı bir tarz sergileyerek dikkatleri üzerine çekmeyi başarmıştır. Şair, genel olarak aşk, özgürlük ve kadın hakları gibi konuları ele alırken, Arap dünyasının geleneklerine, batıl inançlarına ve kültürüne de sık sık göndermeler yapar. Şiirlerinde serbest vezin kullanan Kabbânî, günlük hayattan ilham alarak sade ve çağdaş bir dil kullanır. Kabbânî, kendini sıradan bir şair olarak değerlendirmemiştir. Tam tersine, Arap toplumunun karşı karşıya kaldığı sorunları kendisi de yaşayıp gözlemleyerek şiirleri ve yazıları aracılığıyla sık sık dile getirmiştir. Kabbânî, Arap dünyasının geleneksel kültürünü modernizmle birleştiren bir yazar olarak tanınmaktadır. Kabbânî, şiirleri aracılığıyla Arap toplumunda kadın hakları ve özgürlükleri konularına değinerek kadınların toplumsal konumunu yükseltmeyi hedefler. Onun şiirleri, kadınların toplumda eşit haklara sahip olmaları gerektiğini vurgulayan mesajlar taşımaktadır. Kabbânî, sembolik dil kullanımı konusunda oldukça yetenekli bir şairdir. Şiirlerinde kullandığı semboller, yoğun imgeler ve mecazlar, okuyucuya farklı duygu ve düşünceleri çağrıştırmaktadır. Kabbânî’nin sembolik dil kullanımı, şiirlerindeki derinlik ve anlam zenginliği ile dikkat çekmiştir. Şair, bazı şiirlerinde Arap ülkelerindeki siyasi rejimleri eleştirir ve halkın özgürlükleri için mücadele etmeleri gerektiğini vurgular. Onun şiirleri, sadece Arap toplumunu değil, aynı zamanda tüm insanlığı ilgilendiren evrensel konuları ele alır. Kabbânî, şiirinde açık ve net bir dil kullanarak, okuyuculara hissettirdiği duyguları güçlü bir şekilde aktarır. Bu nedenle, Kabbânî’nin şiirleri, sadece edebi değerleriyle değil, aynı zamanda toplumsal ve siyasal yönleriyle de önemlidir. Kabbânî'nin sembolik dil kullanımı, Arap toplumunun gerçeklerine ışık tutan edebi eserleri ortaya çıkarmıştır. Şiirlerinde ele aldığı konular, hem Arap toplumunu hem de tüm insanlığı ilgilendiren evrenselkonular ve sorunlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu nedenle Kabbânî, Arap dünyasında ve dünya genelinde büyük bir hayran kitlesine sahip olan bir şair olarak kabul edilir. Özellikle “Hubz, Haşîş ve Kamer” adlı şiiri, içerdiği sembollerle Arap toplumunun sorunlarına ışık tutan bir eser olarak kabul edilir. Şiir, adı geçen üç sembol üzerine kuruludur ve her sembolün arkasında farklı anlamlar yatmaktadır; “hubz” (ekmek), “haşîş” (afyon) ve “kamer” (ay). Kabbânî’nin “Hubz, Haşîş ve Kamer” adlı şiiri, Arap toplumunun içinde bulunduğu kötü durumu ve çektiği sıkıntıları dile getiren siyasi içerikli bir şiirdir. Şiir, Arap toplumunu uyuşmuş olarak nitelendirmekte ve toplumun gerçeklerini yansıtan önemli bir edebi eser olarak kabul edilmektedir.}, language = {tr}, number = {24}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Rize İlahiyat Dergisi}, author = {Ayyıldız, Ebrar}, year = {2023}, note = {Number: 24 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {129--142}, } @article{gul_ebu_2023, title = {Ebû İshâk el-{Cûzcânî}’nin (ö. 259/873) {Basralı} {Râvilere} {Yönelik} ‘{Kaderî}’ İthamının {Mezhep} {Taassubu} {Bağlamında} {Değerlendirilmesi}}, issn = {2980-0331}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rid/issue/80514/1308689}, doi = {10.32950/rid.1308689}, abstract = {Hadis ilmi içerisinde önemli bir yere sahip olan cerh-ta‘dîl ilmi râvilerin güvenilirlik durumlarını tespit etme hususunda önemli bir görev üstlenmiştir. İlk zamanlarda cerh-ta‘dîl faaliyetinin gıybet olarak nitelenmesinin yanı sıra sonraki dönemlerde bir de münekkit âlimlerin sübjektif kararları eleştirilir olmuştur. İslam’ın ilk dönemlerinden itibaren ortaya çıkan fıkhî, itikâdî, ictimâî ve siyâsî ayrışmalar beraberinde Ehl-i hadis, Ehl-i rey, Ehl-i sünnet, Mu‘tezile, Cehmiyye, Kaderiyye, Mürcie gibi birçok farklı mezhebin teşekkülünü getirmiştir. Hadis râvileri ve cerh-ta‘dîl âlimleri de sahip oldukları görüşler sebebiyle herhangi bir fırkaya intisap etmişler, ileriki aşamada ise müntesibi oldukları mezheplerin etkisinde kalma ihtimalleri nedeniyle eleştirilmişlerdir. Bu sebeple cerh-ta‘dîl âlimlerinin tüm mezhebî taassuplardan arınmış, objektif ve aşırılıklardan uzak olması gerektiği gibi bazı şartlar aranmıştır. İlk dönem cerh-ta‘dîl âlimleri arasında yer alan Ebû İshâk el-Cûzcânî de özellikle Kûfeli râvilerin değerlendirmelerinde mezhep taassubunun etkisinde kalmakla ve hatta Nâsıbîlikle itham edilmiş, bu nedenle Kûfeli râviler hakkındaki değerlendirmelerinin dikkate alınmaması, diğer kaynaklardan araştırılması gerektiği ifade edilmiştir. Söz konusu iddialar farklı çalışmalara konu olmuş ve söz konusu durumun doğruluğu/yanlışlığı tespit edilmiştir. Bununla birlikte Cûzcânî’nin en çok eleştirdiği ikinci kesim olan Basralı râviler hakkında ise herhangi bir çalışma bulunmamaktadır. İşte bu nedenle çalışmada, Ebû İshâk el-Cûzcânî’nin Basralı râvilere yönelik “Kaderî” değerlendirmeleri mezhep taassubu bağlamında ele alınmıştır. Çalışmanın amacı Cûzcânî’ye yönelik söz konusu ithamın Basralı râviler için de geçerli olup olmadığını tespit etmektir. Mezkûr amacı gerçekleştirmek için Cûzcânî’nin Ahvâlu’r-ricâl adlı eserinde Kaderî olarak nitelediği Basralı râviler ele alınmış, diğer münekkit âlimlerin râviler hakkındaki görüşleri tespit edilerek Cûzcânî’nin görüşleriyle karşılaştırılmıştır. Karşılaştırma esnasında Cûzcânî’nin eserinde takip ettiği metot tercih edilmiş ve râvîler “Basralı Râviler” ve “Kaderî Râviler” olmak üzere iki başlık altında ele alınmıştır. İlk başlıkta on bir, ikinci başlıkta ise on olmak üzere toplam yirmi bir râvi hakkındaki Kaderîlik ithamı değerlendirilmiştir. Râvi değerlendirmelerine geçmeden önce Cûzcânî ve eseri hakkında kısaca bilgi verilmiş, hadis ilminde Kaderîlik ithamının tarihçesi ve boyutları hakkında bazı bilgiler aktarılmıştır. Çalışma neticesinde Cûzcânî’nin Basralı râviler hakkındaki değerlendirmelerinin büyük oranda diğer münekkit âlimlerin görüşleriyle örtüştüğü; yirmi bir râvi içerisinde sadece iki râvinin değerlendirmesinde Cûzcânî’nin müteşeddit davrandığı tespit edilmiştir. Nitekim Ebû Ubeyde en-Nâcî ve Abdülvâhid b. Zeyd hakkında kaynaklarda herhangi bir Kaderîlik ithamı bulunmamakla birlikte Cûzcânî bu isimleri Kaderî oldukları gerekçesiyle cerh etmiştir. Benzer şekilde Cûzcânî’nin zayıf ve Kaderî olarak nitelediği Abbâd b. Mansûr ve Avf b. Ebî Cemîle ise diğer cerh-ta‘dîl âlimleri tarafından hadis ilminde güvenilir kabul edilmişlerdir. Atâ b. Ebî Meymûne’yi “Kaderîlerin lideri” olarak niteleyen Cûzcânî’nin bu değerlendirmesinde tek kaldığı, diğer cerh-ta‘dîl âlimlerinin onun Kaderî görüşlerinin az olduğu düşüncesini taşıdıkları da çalışmada ulaşılan sonuçlar arasındadır. Görüldüğü üzere çok az sayıda râvinin değerlendirmesinde Cûzcânî ve diğer cerh-ta‘dîl âlimlerinin görüşleri uyuşmazken diğer değerlendirmelerde büyük oranda uyumluluk göstermektedir. Dolayısıyla Cûzcânî’nin râvi değerlendirmelerinde mezhep taassubunun etkisinde kaldığını söylemek mümkün görünmemektedir. Buradan hareketle benzer çalışmaların hakkında mezhep taassubu bulunduğu iddia edilen diğer cerh-ta‘dîl âlimlerinin değerlendirmeleri için de yapılmasının gerekliliğini ifade etmek gerekmektedir.}, language = {tr}, number = {24}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Rize İlahiyat Dergisi}, author = {Gül, Recep Emin}, year = {2023}, note = {Number: 24 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {143--159}, } @article{guven_siyasi_2023, title = {Siyasî ve İtikadî {Bir} {Tartışma} {Olarak} {Tevhid} {Konusunun} {Kütüb}-i {Sitte}’deki {Yansımaları}}, issn = {2980-0331}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rid/issue/80514/1252620}, doi = {10.32950/rid.1252620}, abstract = {İslâm tarihindeki siyasî-dinî akımlar içinde bulunduğu sosyal ve siyasî şartların etkisiyle Kur’ân ve Sünnet telakkisi geliştirmiştir. Savundukları görüşün Kur’ân ve Sünnet’e uygun ve en doğrusu olduğu iddiası güden bu akımlar kendi dışındaki görüş ve fikirlerin de yanlışlığını ispatlamaya çalışmıştır. Bu çalışma da Kütüb-i Sitte’deki tevhid meselesini merkeze alarak konulu hadis çalışmalarındaki disiplini tespit etmeyi amaçlamaktadır. Kütüb-i Sitte özelinde inceleme yapıldığı için araştırmada tevhide dair meselelerin hicrî ilk üç asırdaki siyasî durumu incelenmiştir. Konunun siyasî arka planı tasvir edildikten sonra meydana gelen tartışmaların Kütüb-i Sitte’de hangi bölüm ve başlıklar altında yer verildiği tespit edilmiştir. Neticede tevhide dair tartışmaların büyük ölçüde halifelerin desteğini alarak Arapçaya tercüme edilen felsefe kitapları ile gündemde kaldığı görülmüştür. Bu tercümelerde yer alan cevher, cisim ve araz terimleri ile kurulan ilişkisi sonucu tevhid akidesini şekillendiren el (yed), yüz (vech), göz (ayn), iniş (nüzul), yerleşme (istivâ) gibi haberî sıfatların varlığına, ahirette müminlerin Allah’ı görüp göremeyeceği, Kur’ân’ın yaratılmış olup olmadığı minvaldeki mevzuların musannefâttaki rivayetlere yansıdığı tespit edilmiştir.}, language = {tr}, number = {24}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Rize İlahiyat Dergisi}, author = {Güven, Sema Korucu}, year = {2023}, note = {Number: 24 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {161--176}, } @article{bilgin_buharinin_2023, title = {Buhârî’nin Ṣaḥîḥ’in’de {Ahmed} b. {Hanbel}’den {Hadis} {Rivayet} {Etmemesinin} {Gerekçeleri} Üzerine {Bir} {Tahlil}}, issn = {2980-0331}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rid/issue/80514/1301430}, doi = {10.32950/rid.1301430}, abstract = {Güvenilir hadis kaynaklarının başında Buhârî’nin el-Câmiʿu’ṣ-ṣaḥîḥ isimli eseri gelmektedir. Buhârî, yaklaşık 600 bin hadisi toplamış ve kendi belirlediği kriterlere göre en sağlam rivayetleri bir araya getirerek meşhur eserini telif etmiştir. Buhârî, yaşadığı dönemde hemen hemen tüm ilim merkezlerini gezerek devrin tanınmış muhaddislerinden hadis rivayet etmiştir. Abbâsî devletinin hilafet, ilim ve kültür merkezi olan Bağdat’a gelmiş, meşhur muhaddislerden Ahmed b. Hanbel’in derslerine sekiz ayrı periyotta katılmış ve ondan istifade etmiştir. Ancak Buhârî’den bir önceki nesil ve tabakada yer alması bakımından, el-Câmiʿu’ṣ-ṣaḥîḥ’e kaynaklık etmesi beklenirken, Buhârî’nin üç hadis dışında Ahmed b. Hanbel’den rivayette bulunmaması ilmî açıdan merak uyandırıcı bir konu olmuştur. Bu çalışmada, Buhârî’nin el-Câmiʿu’ṣ-ṣaḥîḥ’inde Ahmed b. Hanbel’in rivayetlerine yer vermeme sebeplerinin ortaya çıkarılması hedeflenmiştir. Araştırmada öncelikli olarak Buhârî’yle Ahmed b. Hanbel arasındaki rivayet ilişkisi ve Ahmed b. Hanbel’in hadis külliyatındaki rivayetlerinin sayısal verisi üzerinde inceleme yapılmıştır. Ardından, Buhârî’nin, Ahmed b. Hanbel’den hadis rivayet etmemesinin muhtemel gerekçeleri arasında yer alan; Buhârî’nin, Ahmed b. Hanbel’in hocalarından hadis rivayet etmesi ve Ali b. el-Medînî faktörü, Ahmed b. Hanbel’in hadis rivayetini bırakması, halku’l-Kur’ân/mihne olayı ve tahrîcde benimsenen metot gibi hususlar tahlil edilmiştir.}, language = {tr}, number = {24}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Rize İlahiyat Dergisi}, author = {Bilgin, Recep}, year = {2023}, note = {Number: 24 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {177--190}, } @article{eryilmaz_cuma_2023, title = {Cuma {Günü} Ölmenin {Faziletine} İlişkin {Rivayetlerin} {Tahlili}}, issn = {2980-0331}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rid/issue/80514/1326748}, doi = {10.32950/rid.1326748}, abstract = {Ölüm her canlıyı bekleyen kaçınılmaz bir sondur. Pek çok inanç ve kültürde bu zorunlu durumu insanoğlu için katlanılır kılmak için birtakım öğreti ve ritüeller yer almaktadır. İslam geleneğinde de ölüm şekli ve zamanını yorumlayarak ölenin ardından hayır konuşmak ve yakınlarını teskin etmek önemli bir kültürel değer olarak görülmektedir. Bu kültürün oluşması ve yayılmasında rivayet müktesebatı büyük rol oynamaktadır. İslam toplumunun ölüm hakkındaki değer yargılarına etki eden saiklerden biri de Cuma günü ölen kişiye kabir azabının olmayacağını bildiren rivayet grubudur. Toplumun pek çok kesiminde bilinen ve dini yaşantıda kendisine yer bulan bu rivayet kümesi, yakınlarını kaybeden kederli aileleri teselli etmek ve ölen kişi için dua yerine geçmesi düşüncesiyle taziye meclislerinde zikredilmektedir. Ancak toplumun değerlerine yön veren bu gibi rivayetlerin sıhhat durumlarını yaygın halk kabullerine dönüşmeden önce irdelemek ve tahlil etmek, eğilimin doğru bir yörüngeye oturması için son derece elzem görünmektedir. Mamafih bu makalede ölümle ilgili Cuma gününe özel bir anlam yükleyen rivayetlerin bir hadis olup olmadığının tespiti ve sıhhati ortaya konulmaya çalışılacaktır. Bu kapsamda sözü edilen rivayetlerin sened ve metin tenkidine geçmeden önce İslam kültüründe Cuma gününün yeri ve önemine kısaca değinilecek, ardından rivayetin kaydedildiği en mukaddem kaynaklar ve hadisin keyfiyeti tespit edilmeye çalışılacaktır. Bir rivayetin tariklerini doğru anlamanın en verimli yolu hadise ait bütün tariklerin resmedildiği bir isnad şeması oluşturmaktır. Bu noktada temel hadis kaynaklarında geçtiği hal üzere rivayetin râvilerini resmeden bir isnad şemasına yer verilecektir. Ancak makale türünün sınırlılıkları göz önünde bulundurularak çalışmanın kapsamı h. beşinci yüzyıla kadarki hadis kitapları ile sınırlı tutulacaktır. Daha sonra sağlıklı bir sened tenkidi yapılabilmesi için isnadda yer alan bütün râvilerin kısaca cerh ve tadil alimlerince yapılan değerlendirmelerine yer verilecektir. Bu sayede isnadda ismi geçen râvilerin zayıf ve güçlü yönüne dikkat çekilecektir. Makalenin son kısmında ise rivayetin sıhhati metin tenkidi yapılarak tespit edilmeye çalışılacaktır. Bu noktada hadise karşı müspet ve menfi yaklaşan isimlerin görüşlerine ve ayrıca bu yaklaşımların değerlendirilmesine yer verilecektir. Bu sayede alimlerin hadise karşı bakışlarının arka planları ve düşünce biçimleri tespit edilmeye çalışılacaktır. Sonuç olarak bu çalışma ile Cuma günü ölmenin diğer günlerden farklı olduğunu haber veren rivayetlerin İslam toplumunda bu günde ölmenin faziletinin kabulüne yönelik bir delil niteliği taşıyıp taşımadığı değerlendirmesi yapılmış olacaktır.}, language = {tr}, number = {24}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Rize İlahiyat Dergisi}, author = {Eryılmaz, Hasan}, year = {2023}, note = {Number: 24 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {191--207}, } @article{ulusoy_sirat-i_2023, title = {Sırât-ı müstakim ve {Sebîlü}’r-reşâd {Dergilerinde} {Kur}’ân {Tarihi} ve {Kıraate} {Yaklaşım}}, issn = {2980-0331}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rid/issue/80514/1331091}, doi = {10.32950/rid.1331091}, abstract = {Allah’ın muradının tam olarak anlaşılabilmesine yönelik çalışmalar ve bu yönde oluşturulan ilimler içerisinde Kur’an tarihi önemli bir konuma sahiptir. Kur’ân Tarihi konuları üç ana başlıkta incelenmektedir. İlki vahyin başlangıcından sonuna kadar Kur’ân’ın Hz. Peygamber’e nüzul edilmesidir. Bu bölümde vahyin mahiyeti, nübüvvet ve onun gerekliliği ele alınmaktadır. İkincisi Kur’ân’ın nüzûlünün nasıl olduğu, bütün olarak mı yoksa tedricen mi inzal olduğu ve vahyin korunması meseleleri incelenmektedir. Üçüncü bölümde ise Kur’ân’ın hıfz, kitâbet, tedvin ve çoğaltılması sürecinde geçirdiği aşamalar, bu sürecin ne zaman kimler tarafından başlatıldığı, kimlerin bu aşamada aktif rol/ler üstlendiği ve 7 harf meselesi ele alınmaktadır. Ayrıca kırâat ile ilgili konular bu bölümde araştırma konusu yapılmaktadır. Sırât-ı Müstakîm ve Sebîlü’r-Reşâd dergileri de yayımlandığı dönem içerisinde Kur’ân tarihine dair meselelere kayıtsız kalmamış, sistematik şekilde olmasa da yukarıda zikri geçen konulara temas etmiştir. Bu bağlamda dergide Kur’ân’ın nüzulü, metinleşme süreci, cem’i, vahiy kâtipliği, resm-i Mushaf, 7 harf meselesi gibi temel konuların yanında kıraat, kıraat öğrenme yolları, kıraat çeşitleri de inceleme konusu edilmiştir. Dergide Kur’ân tarihine dair konular tespit edebildiğimiz kadarıyla 17 farklı cilt ve 32 sayıda yer almıştır. Konumuzla ilgili bilgiler Abdülaziz Çavîş’in yazılarında olduğu gibi bazen tefsire dair makalelerde, Hocazâde Ahmed Hilmi’nin yazılarında olduğu gibi bazen da müstakil olarak kaleme alınmıştır. Dergi yazılarını ele aldığımızda yazarların konuları araştırma ve inceleme yaparken ilmî disipline riayet ettikleri göze çarpmaktadır. Doğruluğunu kontrol etmek maksadıyla baktığımız bazı yerlerde herhangi bir hata olmaması bunu teyit eder niteliktedir.}, language = {tr}, number = {24}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Rize İlahiyat Dergisi}, author = {Ulusoy, Ömer Mehmet}, year = {2023}, note = {Number: 24 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {209--227}, } @article{sola_imam_2023, title = {İmâm {Mâtürîdî}'nin {Ribâyla} İlgili {Ayetlere} {Yaklaşımı}}, issn = {2980-0331}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rid/issue/80514/1335474}, doi = {10.32950/rid.1335474}, abstract = {İslam geleneğinde ribâ genel olarak cahiliye ribâsı olarak bilinen ribe’n-nesîe/nesie ribâsı ve ribe’l-fazl/fazlalık ribâsı şeklinde iki başlıkta tasnif edilmektedir. Ribe’n-nesîe vade ribâsını ifade ederken, ribe’l-fazl alışveriş ribâsını ifade eder. Klasik dönemde ribânın her iki çeşidinin de haram olduğu fikri kabul görmüştür. Kur’an’da yer alan ribânın kapsamı hakkında ise iki farklı yaklaşım öne çıkmıştır. Bazı müfessirlerce söz konusu ribânın hem ribe’n-nesîeyi hem de ribe’l-fazlı beraber kapsadığı ileri sürülmüştür. Buna mukabil müfessirlerin büyük çoğunluğuna göre Kur’an’daki ribânın anlam alanı sadece ribe’n-nesîe ile sınırlıdır. Bununla birlikte ribe’l-fazl da haram kabul edildiği için bu ribâ çeşidi ya hadislere istinaden ya da sedd-i zerâî ilkesi gereği haram kılındığı görüşü dile getirilmiştir. Klasik dönemde genel olarak durum böyleyken çağdaş döneme gelindiğinde bazı aydınlar ribâ kapsamında değerlendirilen faizi Kur’an’da sözü edilen ribâyla aynı manaya gelmediği görüşünde olmuşlardır. Bu çerçevede bugünkü bankacılık sisteminde işletilen faizin ribe’l-fazla tekabül ettiğini, Kur’an’daki ribânın ise ribe’n-nesîeye karşılık geldiğini ve Kur’an’da yasaklanan ribânın bugün cari olan faizi kapsamayacağını ileri sürmüşlerdir. Ribel’l-fazl ile eşitlenen bugünkü faizin, haram kılındığına ilişkin hükmün dayanağı olan hadislerin de problemli olduğuna kanaat getirmişlerdir. Ribe’l-fazl klasik dönemde her ne kadar hadislerden hareketle haram kılındığı görüşü hâkim olsa da sedd-i zerâî prensibi mücibince ribe’n-nesîeye giden yolun kapatılması için yasaklandığı görüşünü öne çıkartmışlardır. Öte yandan çağdaş dönemde İmâm Mâtürîdî’nin (ö. 333/944) bazı görüşlerinin, çağdaş dönemde ortaya çıkmış birçok kuramla ilişkilendirildiği görülmektedir. Söz gelimi laiklik ve çoğulculuk gibi çağdaş dönemde ortaya çıkan birçok olgunun meşruiyet kazanması için Mâtürîdî referans gösterilerek İslam geleneğinde bir kök bulmaya çalışılmıştır. Bu bağlamda çalışmamızda Mâtürîdî’nin ribâyla ilgili görüşlerinin, çağdaş dönemde ortaya çıkan ribâ-faiz ayrımı hususundaki görüşlere bir meşruiyet imkânı sunup sunmadığı ortaya konmaya çalışılacaktır. Buna göre çalışmamız bu haliyle hem Mâtürîdî’nin ribâyla ilgili ayetlere getirdiği yorumları içerecek hem de çağdaş dönemde ortaya çıkan birçok sorunun çözümünde çokça referans gösterilen bu ismin ribâyla ilgili ortaya konan bu yaklaşımın temellendirilmesinde bir olanak sağlayıp sağlamadığı gösterilecektir. Bu çerçevede Mâtürîdî’nin ribâyla ilgili görüşleri, er-Rûm 30/39, en-Nisâ 4/160-161, el-Âl-i İmrân 3/130 ve el-Bakara 2/275-280 gibi ribâyla ilişkilendirilen ayetlere yaptığı açıklamalar üzerinden ele alınacaktır. Böylece Mâtürîdî’nin ribâ hakkındaki görüşleriyle çağdaş dönemde ortaya atılan ribâ-faiz ayrımı hakkındaki görüşlerin arasında bir örtüşme veya benzerlik bulunup bulunmadığı anlaşılmış olacaktır. Dolayısıyla da Mâtürîdî’nin ribâyla ilgili ayetlere yaptığı izahların yaşadığı dönemin anlayışını mı yansıttığı yoksa çağdaş dönemde ortaya çıkan sorunun çözümüne mi katkı sağladığı görülmüş olacaktır. Bu da bir yandan tefsir alanına katkı sunmuş olacak bir yandan da çağdaş dönemde Mâtürîdî’ye yüklenen misyonun gerçekliğinin sorgulanmasına kapı aralayacaktır.}, language = {tr}, number = {24}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Rize İlahiyat Dergisi}, author = {Şola, Hanefi}, year = {2023}, note = {Number: 24 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {229--244}, } @article{karaosman_maide_2023, title = {Mâide 44, 45 ve 47. Âyetlerin {Güncel} {Siyaset} {Dili} ile {Anlaşılması} {Sorunu}}, issn = {2980-0331}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rid/issue/80514/1330986}, doi = {10.32950/rid.1330986}, abstract = {Kur’ân âyetlerinin her fırsatta referans gösterilip görüş ve düşüncelere meşruiyet kazandırılması sık karşılaşılan durumlardandır. Bu çerçevede Mâide 44, 45 ve 47. âyetler güncel siyaset diliyle yorumlanarak oy vermek küfür olarak değerlendirilmektedir. Bu çalışma Mâide 44, 45 ve 47. âyetlerinin günümüz seçim sistemlerinin önemli bir parçası olan oy vermeyle bir bağlantısının olmadığını ortaya koymayı amaçlamaktadır. Bu doğrultuda âyetlerin doğru anlaşılmasında önemli bir usül kaidesi olan muhatapların tespiti Mekki-Medenilik, siyak-sibak bütünlüğü ve esbab-ı nüzul rivayetleri ile yapılmaktadır. Bu durumda âyetlerin muhatapları ile ilgili farklı görüşler olmakla birlikte Yahudiler olduğu ortaya konulmuştur. Ayrıca kâfir, müşrik, yahudi, hristiyan ve münafıklarla ilgili âyetler Mü’minler için ne anlam ifade ettiği meselesine de aydınlık getirilmektedir. Buna göre gayr-i müslimlerle ilgili âyetler dolaylı olarak Müslümanları ilgilendirmekte ve onlar gibi olmayın anlamına gelmektedir. Mâide 44, 45 ve 47. âyetlerin tefsir incelemelerinde de oy verme ile ilgili herhangi bir veri bulunmamaktadır. Dolayısıyla oy vermeyi küfür olarak görmenin dinî ve ilmî bir temelinin olmadığı anlaşılmıştır. Ancak te’vil yoluyla Müslümanlar bu âyetlerin kapsamı içine sokulmuş ve küfürle itham edilmiştir. Bu durumda da “te’vilin olduğu yerde tekfire yer yoktur” ve “ehl-i kıble tekfir edilemez” ehl-i sünnet prensipleri çiğnenmektedir. Çalışmamız nitel araştırma yönteminin bir parçası olan doküman araştırması şeklinde yapılmıştır. Mâide 44, 45 ve 47. âyetler analiz edilerek elde edilen verilerin tahlili içerik analizi yöntemiyle incelenmiştir. Mevzuyla alakalı görüşler yorumlanmış ve veriler arasındaki ilişki yapıları kritize edilmiştir.}, language = {tr}, number = {24}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Rize İlahiyat Dergisi}, author = {Karaosman, Muhammet}, year = {2023}, note = {Number: 24 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {245--257}, } @article{yagci_hz_2023, title = {Hz. {Peygamber}’in {Münafıkları} {Mescitten} {Kovduğuna} {Yönelik} {Bir} {Rivâyetin} İsnad ve {Metin} {Tahlili}}, issn = {2980-0331}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rid/issue/80514/1343012}, doi = {10.32950/rid.1343012}, abstract = {Bu çalışmada Hz. Peygamber’in bazı münafıkları mescitten dışarı çıkarttığına dair bir rivâyetin sened ve metin açısından analizi yapılmış, kaynak değeri üzerinde durulmuştur. Taberî, İbn Ebû Hâtim ve Taberânî tarafından nakledilen bu hadise, ilk üç asırda telif edilen hadis kayaklarında tespit edilememiştir. Geç dönem bazı kaynakların, olayın Bedir Savaşı’nın vuku bulduğu cuma günü hutbede meydana geldiğinden bahsetmesi, siyer, tarih ve megāzî kitaplarına müracaatı akla getirse de erken dönem yazılan bu eserlerde de böyle bir vakadan bahsedilmemiştir. Hadisenin Bedir Savaşı’nın gerçekleştiği bir cuma günü meydana geldiğini dikkate aldığımızda sahâbeden sadece Abdullah b. Abbas tarafından nakledilmiş olması da dikkat çekicidir. Çünkü İbn Abbas bu sırada beş yaşlarındadır ve bu olayı başka birinden veya birilerinden duymuş olmalıdır. Ancak kaynaklar, çok sayıda kişinin tanık olması gereken bu hadisenin başka bir sahâbî tarafından nakledildiğinden bahsetmemektedir. Rivâyetin senedinde bulunan râvilere gelince, Taberî ve Taberânî’nin naklettiği tariklerde yer alan Hüseyin b. Amr’ın zayıf bir râvi olduğu, özellikle -bu rivayette olduğu gibi- babasından yaptığı nakillerde güvenilir olmadığı tespit edilmiştir. Diğer yandan hadisin bütün tariklerinde yer alan Esbât b. Nasr ise çok hata yapan bir râvidir. Bu hadisi Esbât b. Nasr’dan başkası da Süddî’den nakletmemiştir. Muhteva bakımından bu rivayeti destekleyen başka bir rivayetin de senet ve metin açısından benzer problemleri olduğu görülmüştür. Hadisin muhtevasına baktığımızda, Allah resulünün bir cuma hutbesinde “Kalk ey falan! çık dışarı. Çünkü sen münafıksın. Kalk ey falan! çık dışarı. Çünkü sen münafıksın” buyurarak cuma namazına gelmiş insanları mescitten kovması, onun tebliğ metoduyla ve münafıklarla olan siyasetli ilişkisi ile örtüştüğü söylenemez. Başta liderleri Abdullah b. Übey b. Selûl olmak üzere münafıkların her fırsatta fesat çıkarma çabalarına mukabil her zaman teyakkuzda olsa da yine de onlara karşı çeşitli sebeplerle müsamahakâr davrandığı görülmüştür. Çünkü o, münafıkları toplum içinde yalnızlığa mahkûm etme politikası izlemiş, isimleriyle değil, karakter ve davranışlarıyla onlardan bahsetmiştir. Yüce Allah’ın onları ödleri patlayan bir topluluk olarak nitelemesi sebebiyle, muhtemelen bu ruh halleriyle onları İslam toplumu için daha az zararlı görmüş ve toplum içinde ifşa etmek suretiyle korkularından sıyrılıp cesaretlerini toplamalarına fırsat vermemiştir. Ayrıca Hz. Peygamber, İslâm dairesine giren herkesin kendisini güvende hissetmesini istemiş, hoşgörülü olmayı ve kuşatıcı bir siyaset takip etmeyi her zaman ilke edinmiştir. Bu sebeple insanların beyanlarını esas almış, niyet okumalarını kabul etmemiş, insanların doğru yolu bulmalarına sürekli fırsat tanımıştır. Böylece rivâyetin isnadının zayıf, muhtevasının ise Hz. Peygamber’in münafıklara karşı tutumuyla ve tebliğ metoduyla mütenasip olmadığı görülmüştür.}, language = {tr}, number = {24}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Rize İlahiyat Dergisi}, author = {Yağcı, Hızır}, year = {2023}, note = {Number: 24 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {259--271}, } @article{atabay_din_2023, title = {Din {Eğitimini} {Yeniden} {Düşünmek}, {Bayramali} {Nazıroğlu} ({Ankara}: İlahiyat {Yayınları}, 2022)}, issn = {2980-0331}, shorttitle = {Din {Eğitimini} {Yeniden} {Düşünmek}, {Bayramali} {Nazıroğlu} ({Ankara}}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rid/issue/80514/1265056}, doi = {10.32950/rid.1265056}, abstract = {Kitapta günümüzde Müslümanların Batı ile giriştiği medeniyet yarışını kaybettiğinin ıstırabını duyduğu –bu yarışta sadece Batı değil Kore, Çin, Japonya gibi Doğu da Müslümanları geçmiştir- ve bu ıstırabın nedeninin sadece yarışın kaybedilmesi olmadığı, adalette, felsefede, siyasette, bilimde, sanatta, ahlakta, estetikte, kısacası pek çok alanda Müslümanların geri kalmasından kaynaklandığı belirtilmiştir. Bu geri kalmışlığın, yazarın ifadesiyle negatif ayrışmanın nedeni; Müslümanların din anlayışı, dini eğitime konu yapma biçimi ve düşünce tarzı olarak görülerek bu doğrultuda belli başlı sorun alanları tespit edildiği beyan edilmiştir. Sorunlar ve çözüm önerileri Düşünmeyi Kutsama, İtaati Aşma, Ahlakı Kurtarma, Özerkliği Öğretme, Bilimseli Kıymetlendirme, Bireyi Özgürleştirme, Sosyal Adaleti Sağlama, İnsanı Onurlandırma, Nefreti Yenme, Liyakati Önceleme ve Savaşı Yadsıma başlıklarıyla ele alınmıştır ve tartışılmıştır.}, language = {tr}, number = {24}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Rize İlahiyat Dergisi}, author = {Atabay, Muharrem}, year = {2023}, note = {Number: 24 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {275--280}, } @article{demir_psikoloji_2023, title = {Psikoloji ve {Psikoterapide} {Din}, {Zuhal} {Ağılkaya} Şahin (İstanbul: Çamlıca {Yayınları}, 2020)}, issn = {2980-0331}, shorttitle = {Psikoloji ve {Psikoterapide} {Din}, {Zuhal} {Ağılkaya} Şahin (İstanbul}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rid/issue/80514/1296650}, doi = {10.32950/rid.1296650}, abstract = {Bu çalışmada, psikoloji ve din ilişkisini, ikisi arasındaki ortak noktaları ele alan “Psikoloji ve Psikoterapide Din” isimli eser incelenmiştir. Zuhal Ağılkaya Şahin tarafından kaleme alınan eser, psikoloji ve dinin buluşma noktası olarak görülen pozitif psikolojinin erdemler (bağışlama, şükür, umut vb.) ve mâneviyat kavramlarından hareketle psikoloji, psikoterapi ve din çerçevesinde insanı anlamaya çalışmıştır. Psikoloji ve psikoterapideki mânevî izleri Batı’da, İslam dünyasında ve ülkemizdeki mevcut literatür çerçevesinde bir araya getirerek akademik alana katkı sağlamayı amaçlamaktadır.}, language = {tr}, number = {24}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Rize İlahiyat Dergisi}, author = {Demir, Şükran Çevik}, year = {2023}, note = {Number: 24 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {281--285}, } @article{taskin_akil_2023, title = {Akıl ve {Sezgi} ‘{Psikoloji} ve {Dinde} {Akıl}-{Sezgi} İkiliği: İmam {Rabbani} Örneği’, {Mehmet} {Atalay} (İstanbul: İz {Yayınları}, 2017)}, issn = {2980-0331}, shorttitle = {Akıl ve {Sezgi} ‘{Psikoloji} ve {Dinde} {Akıl}-{Sezgi} İkiliği}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rid/issue/80514/1330646}, doi = {10.32950/rid.1330646}, abstract = {İnsanoğlu bilgi edinme arayışı içerisinde zaman zaman kavramların çiftiyle ele alınması nedeniyle dualite problemiyle karşılaşmaktadır. Her ne kadar bu problemler, farklı tezahürlerde karşımıza çıksa da esasında disiplinler arası incelemeler yapıldığı zaman aynı cinsten problemler olduğu göze çarpmaktadır. Örneğin akıl-sezgi, analitik-mistik düşünce, zahiri-batıni ilim gibi birçok kavram çiftleriyle karşımıza çıkmakta ve bu durum da dualiteyi (ikiliği) ortaya çıkarmaktadır. Ancak bakıldığı zaman, sezgi, mistik düşünceyle ve batıni ilimle, akıl da analitik düşünce ve zahiri ilimle benzeşmektedir. Felsefi araştırma sürecine baktığımız zaman aklın sezgiye göre ön planda olduğu görmekteyiz. Bu durum, özelde felsefenin genelde ise dualite söz konusu olan çiftlerin birisi daha baskın olduğu zaman diğerine hiç mi yer verilmez sorusunu akla getirmektedir. Bir başka ifadeyle felsefe aklı esas alan bir bilimdir fakat sezgiye yer verilmez mi? Mehmet Atalay, “Akıl ve Sezgi” eserinde Türk İslam Kültürüyle yakından ilgilenen ve ayrık beyin çalışmalarıyla gündeme gelen Ornstein psikolojisini bu bağlamda ele almış ve Ornstein’den yıllar önce yaşamış İmam Rabbani’nin Mektubat’ı üzerinden bu konuyu somutlaştırarak cevaplandırmaya çalışmıştır.}, language = {tr}, number = {24}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Rize İlahiyat Dergisi}, author = {Taşkın, Büşra}, year = {2023}, note = {Number: 24 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {287--290}, } @article{cavusoglu_ehl-i_2023, title = {Ehl-i {Hadîsin} '{Re}’ysiz' ve '{Mezhepsiz}' {Fıkıh} {Arayışı}: {Sıddîk} {Hasan} {Han} Örneği}, issn = {2980-0331}, shorttitle = {Ehl-i {Hadîsin} '{Re}’ysiz' ve '{Mezhepsiz}' {Fıkıh} {Arayışı}}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rid/issue/80512/1344096}, doi = {10.32950/rid.1344096}, abstract = {Bu çalışmada, Ehl-i sünnet’in teşekkül döneminden itibaren İslam tarihinin farklı dönemlerinde ve İslam coğrafyasının farklı bölgelerinde ehl-i re’y ile ehl-i hadîs arasında farklı içerik ve boyutlarda yaşanan mücadele, özellikle ehl-i hadîs’in “re’y fıkhı” ve “mezhep” karşıtlığı bağlamında ele alınacaktır. İlk etapta bu mücadelenin fıkıh mezheplerinin teşekkül sürecindeki ve sonrasındaki yansımalarına dair bazı örnekler verilecek ve ehl-i hadîs eğilimine sahip bazı âlimlerin re’y fıkhını mahkûm etmek amacıyla bir geçmiş inşasına giriştiklerine dair tespitler ortaya konmaya çalışılacaktır. İkinci aşamada 19. yüzyılda Hint alt kıtasında ortaya çıkan Ehl-i Hadîs Cemaati’nin önemli temsilcilerinden Sıddîk Hasan Han’ın (ö. 1307/1890) re’y, taklid ve mezhebe intisap hakkındaki görüşleri değerlendirilerek onun da çok daha kapsamlı bir tarih kurgusu yapmaya çalıştığı ve bunun için keskin bir üslup kullandığı gösterilmeye çalışılacaktır. Re’y fıkhını ve taklidi bidʻat, hatta şirk kapsamında değerlendiren ve konuyu fıkhî olmaktan ziyade itikadî boyuta taşıyan Hasan Han’a göre, selef-i sâlihîn döneminin ardından müslümanların yaşadığı en büyük kırılma fıkıh mezheplerinin ortaya çıkmasıdır. Hasan Han İslam’ı doğru anlayıp ihlâsla yaşayabilmek için Kur’an’a ve sahih sünnete ittiba gerekirken, bu dönemden itibaren bir müctehid âlimin görüşlerini taklid etmenin ya da ona nispet edilen fıkıh mezhebine intisab etmenin İslam’ı anlamanın meşrû yolu haline getirilmesine itiraz eder. Ona göre dinî hayatın bütün veçhelerine ve meselelerine dair kuşatıcı ve yeterli bilgi Kur’an ayetlerinde ve sahih hadislerde mevcut olmasına, hadis kitapları sayesinde bu bilgi herkes için ulaşılabilir hale gelmesine rağmen mezhep müntesipleri bu kaynakları görmezden gelip kendi mezheplerinin kitaplarını dini anlayıp yaşamak için yeterli saymışlardır. Bu tavrı Allah’a ve resulüne muhalefet, onların şârî sıfatına ortak koşmak gibi gören Hasan Han, re’y ictihadının yanı sıra icmâ ve kıyas gibi naslar dışındaki şer’î delillerin hemen hepsini geçersiz kabul eder. Onun bu görüşleri merkeze alarak yaptığı fıkıh tarihi kurgusunda mezhep imamları ve her mezhebin müntesipleri arasında var olduklarına inandığı müctehid âlimler ile ictihad kapısının kapandığına inanan mukallid fakihler farklı kategorilerde değerlendirilir. Dört mezhep imamının Kur’an ve sünnete dayalı ictihad yolundan ayrılmadıklarını ve kendi görüşlerinin körü körüne taklid edilmemesi hususunda uyarılarda bulunduklarını sürekli vurgulayan Hasan Han’ın Ebû Hanîfe ve Hanefî mezhebine müntesip fakihler hakkındaki değerlendirmeleri diğer imamlar ve mezheplere nazaran daha olumsuzdur. Hasan Han’a göre en doğru mezhep, her zaman hakkı ve İslam’ın doğru yorumunu temsil ettiklerini iddia ettiği ehl-i hadîsin yoludur. Diğer ilimler gibi fıkıh ilmi ve bu ilmin doğal gelişim seyrinde ortaya çıkan fıkıh mezhepleri de aslında İslam âlimlerinin Kur’an ve sünnetin doğru anlaşılıp yaşanması ve sonraki nesillere aktarılması uğrundaki gayret ve çabalarının bir ürünü olduğu halde Hasan Han tarafından olumsuz bir bakış açısıyla değerlendirilmiştir. Bu çalışma Hasan Han’ın bu tavrının tarihsel ve sosyolojik saiklerini tespite yönelik ipuçları sunmayı hedeflemektedir.}, language = {tr}, number = {25}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Rize İlahiyat Dergisi}, author = {Çavuşoğlu, Ali Hakan}, year = {2023}, note = {Number: 25 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {1--16}, } @article{onus_memluk_2023, title = {Memlük {Dımaşk}’ında {Mezhepler} {Arası} {Rekâbet}: {Necmeddin} {Tarsûsî}’nin {Tuhfetü}’t-{Türk} {Adlı} {Eserindeki} Şafiî {Mezhebine} {Yönelik} {Değerlendirmelerinin} {Analizi}}, issn = {2980-0331}, shorttitle = {Memlük {Dımaşk}’ında {Mezhepler} {Arası} {Rekâbet}}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rid/issue/80512/1344074}, doi = {10.32950/rid.1344074}, abstract = {Hicrî 5. asrın başlarından itibaren dört fıkıh mezhebinin beraber yaşama tecrübesine şahit olan Dımaşk’ın bu zenginliği Memlüklerin şehre hâkim olduğu dönemde dört mezhebin kazâda müesseseleşmesiyle beraber daha ileri bir seviyeye taşınmıştır. Şâfiî ve Hanefî mezhebi daha ağırlıklı olmakla beraber dört mezhep de şehrin sosyo-kültürel, ilmî ve siyasi hayatının şekillenmesinde etkili olmuştur. Bununla beraber ilmî faaliyetler konusunda farklı bir mezhebin hocasından ders alarak veya ilmî meselelerde görüş alışverişi yaparak teşrik-i mesai içinde olmak, mezheplerin fıkhi, itikâdi ve politik açıdan birbiriyle rekabet, hatta mücadele etmesini engellememiştir. Özellikle dört mezhep için de birer kâdılkudatlık makamının var olması ve bu makamlar arasında mezheplere göre bir hiyerarşi gözetilmesi gibi siyasi uzantıları da bulunan hususlar, bazen itikâdi veya fıkhi endişelerle başlayan tartışmaların sosyo-politik sonuçlara işaret edecek şekilde genişlemesine sebebiyet vermiştir. Dımaşk’ta doğmuş, neredeyse ömrünün tamamını bu ilmî çevre içinde geçirmiş ve genç sayılabilecek bir yaşta, Hanefî kâdılkudatlığı makamına gelen Necmeddin et-Tarsûsî’nin (ö. 758/1357) Tuhfetü’t-Türk fî mâ yecibü en yuʽmele fi’l-mülk adlı eserinde Şâfiî mezhebine dair yaptığı değerlendirmeler söz konusu rekabete dair derin izler taşır. Zira uzunca bir süredir olduğu gibi bu dönemde de Şâfiîler yönetimde etkindi ve Hanefî kâdılkudatının makamı Şâfiî kâdılkudatından sonra ikinci sırada gelmekteydi. Tarsûsî, Tuhfetü’t-Türk’ü hükümdarların ülke ve reayayı en iyi şekilde idare edebilmeleri için dikkat etmeleri gereken hususları açıklamak amacıyla yazmıştır. Fakat bu amacını yerine getirirken eseri boyunca vurguladığı en önemli husus devletin devamlılığı için yönetimde Şâfiî mezhebi yerine Hanefî mezhebinin esas alınması gerektiğidir. Tarsûsî’ye göre devlet ancak böyle bir durumda gücünü muhafaza edebilir, ekonomik olarak ayakta kalabilir ve savaşlarda başarılı olabilir. Yazar bu argümanlarını savunurken Şâfiî mezhebine ait görüşleri eleştirel bir gözle incelemekte, bunların hangi sebeplerle devlet yönetiminde fayda sağlamayacağını açıklayarak Hanefî mezhebinin ilgili hususlardaki meziyetini göstermeye çalışmaktadır. Bunu yaparken devlet yönetimi ile ilgili Şâfiî görüşleri bazen kaynak zikretmeden vermekte bazen ise dönemin Şâfiî kâdılkudatı Takiyüddin es-Sübkî’ye (ö. 756/1355) atıflarda bulunmaktadır. Ancak Tarsûsî’nin Şâfiîlere nispet ettiği görüşlerin sıhhati meselesi önemli bir problem olarak gözükmektedir. Onun bu mezhebe nispet ettiği görüşler genelde yöneticinin yetkileri, mâlî hususlar ve kadıların görevleri üzerinde yoğunlaşmaktadır. Tarsûsî her ne kadar eserinin başında Hanefî mezhebinin Şâfiî mezhebine göre daha meziyetli olduğunu gösteren on üç meseleyi sıralayarak açıklamalarda bulunsa da metin içinde diğer birçok konuya da değinmektedir. Bu makalede Tarsûsî’nin devletin devamlılığı bağlamında yer verdiği Şâfiî görüşler, muteber Şâfiî kaynaklardaki görüşlerle karşılaştırılarak söz konusu nakillerin hangi oranda mezhep birikimiyle örtüştüğü tespit edilmeye çalışılacak, buradaki benzerlik ve farklılıkların anlamına dair değerlendirmelerde bulunulacak, müellifin atıf ve değerlendirmelerinin sıhhati meselesi ele alınacaktır}, language = {tr}, number = {25}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Rize İlahiyat Dergisi}, author = {Onuş, Muhammed Usame}, year = {2023}, note = {Number: 25 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {17--29}, } @article{topal_sabab_2023, title = {Sabab or Ḥikma? : {The} {Relationship} between {Muḥāḏāt} al-{Nisāʾ} ({Adjacency} with {Women}) and the {Ištibāh}}, issn = {2980-0331}, shorttitle = {Sabab or Ḥikma?}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rid/issue/80512/1350080}, doi = {10.32950/rid.1350080}, abstract = {When man and woman pray adjacent to each other in a congregational prayer under certain conditions, this constitutes the phenomenon referred to in classical manuals of Islamic law as muḥāḏāt (adjacency with women). There are various scenarios under which muḥāḏāt can lead either to the invalidation of the prayer of the man or the woman or even worse all the participants. The sababs (reasons) behind the relevant legal rulings on muḥāḏāt in its various scenarios are outlined in detail in classical manuals of the Ḥanafī school, which will also be presented here briefly. This paper, however, seeks to find out the ḥikma (philosophy of law), as opposed to, the sabab, behind invalidation of prayer in congregational regular prayer in cases of muḥāḏāt. In fact, it particularly attempts to answer, for the first time in literature, the question of why the prayer of a man praying adjacent to a woman becomes invalid if they pray in congregation and yet it remains valid if they pray by themselves or in a congregational funeral prayer. What is it with congregational regular prayers that makes the difference? These questions constitute an important gap in the previous literature. To fill this gap, this paper, falling back upon classical manuals of Ḥanafī Fiqh, argues that this seems to have much to do with the legal ruling on ištibāh (doubtfulness) with regard to the position of the imām in congregational prayers, which requires participants to maintain sight of the imām directly or indirectly, which, as will be illustrated, seems to be hindered when muḥāḏāt occurs, thus causing the invalidation of prayer. Filling this gap becomes urgent and relevant especially when one considers the fact that this gap has been misused in recent scholarship to accuse Ḥanafīs of not relying on the Qurʾān and the Sunna for law-making in Islamic law and instead simply repeating the laws that existed before. It was also maintained by some contemporary scholars, again partly by using this gap in the literature, that uṣūl al-fiqh was used not to derive laws from the sources of Islamic law, the primary ones of which are the Qurʾān and the Sunna, as claimed by classical jurists, but rather to cover up this surreptitious use of existing laws and then making them appear as laws derived from the Qurʾān and the Sunna. By exploring the philosophy of law behind the legal ruling on muḥāḏāt, the present work illustrates that these accusations have no basis. Finally, revealing the relationship between ištibāh and muḥāḏāt al-nisāʾ for the first time also has the cumulative effect of substantiating idea that it is far more objective and feasible to rely on sabab (reason) or ʿilla (ratio legis), whichever applies, as opposed to ḥikma in deriving laws from the sources of Islamic law.}, language = {en}, number = {25}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Rize İlahiyat Dergisi}, author = {Topal, Ahmet}, year = {2023}, note = {Number: 25 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {31--43}, } @article{kose_tercumanlik_2023, title = {Tercümanlık ve İslam {Muhakeme} {Hukukundaki} {Rolü}}, issn = {2980-0331}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rid/issue/80512/1322757}, doi = {10.32950/rid.1322757}, abstract = {Modern çağda kişilerarası ilişkiler, hiç olmadığı kadar geniş alana yayılmıştır. Bunun doğal bir sonucu olarak neredeyse her toplumda farklı dili konuşan insanlar bir arada yaşamlarını sürdürmektedir. Bulunduğu yerde konuşulan dile yabancı olanlardan bir bölümü savaş, iç çatışma, doğal âfet vb. nedenlerle asıl vatanını terk etmek zorunda kalanlardan oluşmaktadır. Bir bölümü ise siyasi, ekonomik, eğitim, sağlık, seyahat, turizm vb. amaçlarla kısa ya da uzun süreli yabancı bir ülkede bulunan kimselerdir. Ayrıca vatandaşı olduğu ülkenin mahkemelerinde kullanılan dili bilmeyen ya da mahkemede geçerli olan dil ile kendini ifade edemeyecek durumda olanlar vardır. Çok uluslu devletlerde bu tür durumlara sıklıkla rastlanmaktadır. Bulunduğu ülkenin diline yabancı olan kişilerin toplumun diğer fertleriyle olan ilişkilerinin her zaman hukuk kuralları içerisinde olduğu söylenemez. Daha açık bir ifadeyle ülkede konuşulan dile yabancı olan kimse fail ya da mağdur olarak hukuk karşısına çıkabilmektedir. Mahkemede kullanılan dili bilmeyen ya da bu dilde kendisini tam ifade edemeyen mağdurun davacı olarak hakkını arayabilmesi, mahkeme ile sağlıklı bir iletişim kurmasını zorunlu kılmaktadır. Aynı durumdaki davalının da suçlamalara karşı savunmasını tam yapabilmesi öncelikle hakkındaki iddiaları anlamasına ve bu iddialara mahkemede kullanılan dil ile cevap vermesine bağlıdır. Dil yetersizliği sebebiyle davacının iddiasını ispat edememesi veya davalının savunmasını eksik yapması mağduriyete yol açacaktır. Dil yetersizliği, adil yargılamanın da önünde engeldir. Hâkim, isabetli bir hüküm için davacı, davalı ve tanıkları dinlemeli ve bunların sözlerini tam olarak anlamalıdır. Zira hâkim, davanın taraflarından ya da tanıklardan herhangi birinin konuştuğu dili anlamıyorsa, muhakeme eksik yapılmış olacaktır. Tüm bunlar dikkate alındığında davacı, davalı veya tanıklardan herhangi birinin yabancı olması, muhakeme sırasında tercümana ihtiyaç olduğunu ortaya koymaktadır. İslâm hukukunda ilk dönemlerden itibaren bu ihtiyaç dikkate alınmış, devletin çeşitli kademelerinde tercümanlık yapabilecek kişiler bulundurulmuştur. Bu çalışmada İslâm muhakeme hukukunda tercümanın rolü ve adil muhakemeye katkısı belirlenmeye çalışılmıştır. Çalışmada öncelikle tercüme ve tercüman kavramları üzerinde durulmuş, İslâm muhakeme hukukundaki önemine binaen İslam hukukçularının tercümanda aradıkları şartlar ve tercümanın gerekliliği ele alınmıştır. Daha sonra tercümanın hukuki statüsüne yönelik yaklaşımlar incelenmiştir. Bu inceleme neticesinde fakihlerden bir kısmının tercümanı “şahit” bir kısmının ise “haberci” statüsünde kabul ettikleri görülmüştür. Davanın taraflarından herhangi biri ya da şahitler mahkemede kullanılan dili bilmediğinde tercüman kullanmak, muhakemeye önemli katkılar sağlayacaktır. Çalışmada bu katkılar tercümanın muhakemede fırsat eşitliği sağlaması; tercüman yardımıyla yabancı davacının iddia ve delillerini mahkemeye tam olarak sunabilmesi; davalının hakkındaki suçlamalardan, aleyhine sunulan delillerden haberdar olması ve buna göre savunmasını yapabilmesi; tercümanın hâkimin hükmüne etkisi yönlerinden ele alınmıştır. Çalışma İslâm muhakeme hukuku eksenli yapılmıştır. Bununla birlikte tercümanın uluslararası sözleşmelerde ve Türk hukuk sistemindeki durumuna işaret edilmiş, yeri geldikçe İslâm hukuku ile pozitif hukuk arasında mukayeseler yapılmıştır}, language = {tr}, number = {25}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Rize İlahiyat Dergisi}, author = {Köse, Üzeyir}, year = {2023}, note = {Number: 25 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {45--59}, } @article{orgun_islam_2023, title = {İslam ve {Osmanlı} {Hukukunda} {Dolaylı} Şahitlik: {Nakl}-i Şehâdet}, issn = {2980-0331}, shorttitle = {İslam ve {Osmanlı} {Hukukunda} {Dolaylı} Şahitlik}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rid/issue/80512/1336937}, doi = {10.32950/rid.1336937}, abstract = {İslam hukukunda kanuni delil sistemi benimsenmiş olup dava yargılaması yapan bir hâkimin kararını verirken hangi delili hangi şartlar dahilinde yargısal ispat vasıtası olarak kabul edebileceği büyük ölçüde öğretide belirlenmiştir. Mahkemeye intikal eden bir anlaşmazlığa kaynaklık eden iddianın doğruluğu veya yanlışlığı ile ona bağlı hakkın tahakkuk edip etmeyeceği hususu bu muayyen delillerle ispatlanmasına bağlıdır. Davalı tarafın kendi beyanı (ikrarı) dışında öğretide yer verilen delillerin başlıcası, konuyla ilgili hadis-i şerifte iddia makamının yükü olarak tayin edilen beyyine ile savunma tarafının yükü olan yemindir. Günümüzde genellikle “her türlü açık ve kesin ispat vasıtası” şeklinde yorumlanan beyyine kavramı, modern dönem öncesine ait fıkıh kaynaklarının çoğunda doğrudan şahit ile özdeş kabul edilmiştir. Bu olgu anılan dönemdeki hukuk düşüncesi ve tatbikatında şahit delilinin ne denli hayati bir mevki işgal ettiğini yanı sıra kadıların yürüttüğü yargılama süreçlerinde ne sıklıkta kullanıldığını kestirmemize yardım eden önemli bir karinedir. Meselenin önemine binaen şahitliğin delilleri, lüzumu, dava türüne bağlı değişkenlik arz eden asgari şahit sayısı (şehâdet nisabı), şahitliğin geçerli sayılabilmesi noktasında şahitte aranan vasıflar, şahitlerin soruşturulması (tezkiye ve tadil), yalancı şahitliğin hükmü, şahitlikten dönme vb. konular hem genel içerikli fıkıh kitaplarında hem de yargı hukukuna hasredilmiş eserlerde ayrıntılı olarak ele alınmıştır. Bu kapsamda fıkıh külliyatında üzerinde durulan bir diğer konu da “nakl-i şehâdet”tir. Fıkıh kitaplarında genellikle “eş-şehâde ale’ş-şehâde” (şahitlik üzerine şahitlik) başlığı altında incelenen kavramı ifade etmek için bazen şehâdetu’n-nakl tabiri de kullanılmaktadır. Türkçe literatürde dolaylı veya naklen şahitlik olarak da isimlendirilen nakl-i şehâdet kavramı “Belirli mazeretler sebebiyle kendisi mahkemede hazır bulunamayan birinin şahitliğinin, dolaylı (ikincil) şahitler vasıtasıyla mahkemeye ulaştırılması” şeklinde tanımlanabilir. Sözü edilen özürleri ölüm, hastalık, uzaklık, kayıp ya da hapiste bulunma ve güvenlik endişesi şeklinde sıralamak mümkündür. Davaya konu meseleyi gözüyle gören kişiye asıl şahit; onun bu şahitliğini yine onun izin ve isteğiyle dava hakimi önünde beyan eden kimseye ise fer‘ (ikincil - dolaylı) şahit denilmektedir. Nakl-i şehâdet uygulaması, bilindiği kadarıyla İslam hukukuna has bir delil ve ispat yöntemidir. Nakil işleminin, davanın asıl şahidi mahkemede hazır bulunmadığı ve meseleye dair şahitliğini bizzat eda etmediği için kıyasen caiz olmaması icap etmektedir. Fakat sağladığı kolaylıklar yoluyla insanların hukuki - adli sorunlarının çözümüne katkı sunduğu ve böylece adalet idesinin gerçekleştirilmesine hizmet ettiği gerekçesiyle fukahâ tarafından caiz görülmüştür. Farklı görüşler bulunmakla birlikte had ve kısas dışında kalan davalarda, belirli şartlar dahilinde gerçekleşen dolaylı şahitliğin geçerli ve kesin bir ispat vasıtası olarak kazâî (yargısal) sonuç doğuracağı hususunda alimler ittifak halindedir. Öte yandan klasik dönem Osmanlı hukuk ve adliye düzeninin en önemli parçası olan kadıların sıklıkla bu yönteme başvurduğu anlaşılmaktadır. Zira 15. ve 16. yy.a ait kadı sicillerinde nakl-i şehâdete atıfta bulunan pek çok dava kaydı yer almaktadır.}, language = {tr}, number = {25}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Rize İlahiyat Dergisi}, author = {Orğun, Fırat}, year = {2023}, note = {Number: 25 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {61--74}, } @article{kisbet_islam_2023, title = {İslâm {Hukukunda} {Vekilin} {Vekil} {Tayini}}, issn = {2980-0331}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rid/issue/80512/1323751}, doi = {10.32950/rid.1323751}, abstract = {Müvekkil tarafından tayin edilen vekiller, vekâlet akdinin konusu olarak ifa etmeleri gereken işleri bizzat kendileri yerine getirdikleri gibi diğer kişileri vekil tayin ederek onlara da yaptırmaktadırlar. Bu makalenin konusu vekilin tevkil yetkisidir. Bu bağlamda vekilin başka birini ikame vekil veya alt vekil olarak tayin yetkisinin hangi durumlarda bulunduğunun ve bu vekillerin hukukî sorumluluk sınırlarıyla ilgili mezheplerin görüşlerinin tespiti ve bu görüşlerin karşılaştırılarak İslam hukukunun konuyla ilgili teorisinin ortaya konulması hedeflenmiştir. Bu yönüyle bu makale vekilin bir başkasını yerine ikame ve alt vekil tayini konusu ile ilgili tek müstakil ve ayrıntılı çalışmadır. Makale hazırlanırken öncelikle her mezhebin başlıca eserleri kronolojik olarak sıralanıp vekâlet bölümleri titizlikle taranmış ve elde edilen dağınık haldeki bilgiler toparlanmıştır. Ayrıca vekâlet ile ilgili muasır müstakil çalışmalar da incelenmiştir. Daha sonra elde edilen bu malumat analiz edilip mukayesesi ve değerlendirilmesi yapılmıştır. Konu öncelikle müvekkilin vekile vekil tayini için açıkça izin verip vermemesine göre incelenmiştir. İkinci olarak da müvekkilin bu yetkiyi verip vermediğini açıkça ifade etmediği durumlarda, vekilin tevkil yetkisinin olup olmadığına dair görüşler ele alınmıştır. İslam hukukçuları kural olarak vekilin, vekâleti bizzat ifasının esas olduğunu kabul etmekle beraber bazı durumları istisna etmişlerdir. İstisnalarda ilk göze çarpan husus Hanefîlerin vekâlet akdindeki güven ilkesini göz önünde tutarak tevkil yetkisini sınırlandırırken diğer fukahânın ise vekâlet konusu işin ifasını öne alarak bu yetkiyi genişletmeleridir. Ancak görüşlerin değerlendirilmesi yapıldığında Hanefîler ve diğer mezhep müçtehitleri arasında gerçekte görüş ayrılığı bulunmadığı, içtihadların birbirini tamamladığı görülmektedir. Çalışmada alt ve ikame vekillerin tayin yetkisine bağlı olarak azil edilmeleri konusu da ele alınmıştır. Son olarak da İslam Hukukundaki görüşler ile Türk Borçlar Kanunundaki hükümler arasında kısa bir karşılaştırma yapılmıştır}, language = {tr}, number = {25}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Rize İlahiyat Dergisi}, author = {Kisbet, Mustafa}, year = {2023}, note = {Number: 25 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {75--87}, } @article{topal_comprehensiveness_2023, title = {The {Comprehensiveness} of {Ummah} as a {Nation}-building {Concept}}, issn = {2980-0331}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rid/issue/80512/1341492}, doi = {10.32950/rid.1341492}, abstract = {Objectivist or subjectivist methods would be utilised in a nation-building process. The objectivist method seeks to shape a national identity based on linguistic, ethnic or religious unity among those individuals forming the nation concerned. Shaping the identity constructed upon such unity is not asked by the subjectivist method. This method recognises linguistic, ethnic or religious diversity as the enrichment of the national identity. It stimulates the individuals to show loyalty to their common history and to embrace common future goals while trying to shape their national identity underscoring the significance of solidarity and emotional unity. Ummah is generally regarded as a concept benefiting from the objectivist method and aimed at a nation-building process that is based on religious unity. The concept of ummah would indeed have concrete objectivist features in a methodological manner; however, it is also possible to take into account the subjectivist method in an ummah-oriented process. This article examines those constitutions entered into force in various Muslim-majority states in the 2000s and afterwards and answers which methods are used in their nation-building processes. According to the article, seven states – Bahrain, Palestine, Qatar, the Comoros Union, the Maldives, Syria and Tunisia – draw on the objectivist method whilst Sudan utilises its subjectivist counterpart. The other states scrutinised in this study – Afghanistan, Algeria, Chad, Morocco, Ivory Coast (Côte d'Ivoire), Kyrgyzstan, Kosovo, Iraq, Libya, Egypt, Niger, Senegal, Somalia and Turkmenistan – use a hybrid formula constructed on both objectivist and subjectivist cornerstones. All results reached via a normative analysis of constitutional law are also examined from a perspective of Islamic law, ultimately arguing that the concept of ummah would be acknowledged as a model of inclusive nation.}, language = {en}, number = {25}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Rize İlahiyat Dergisi}, author = {Topal, Şevket and Kolçak, Hakan}, year = {2023}, note = {Number: 25 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {89--102}, } @article{yetkin_hicri_2023, title = {Hicrî 5. {Asır} '{Usûl}-{Hilâf}' {Eserlerine} {Dair} {Mukayeseli} {Bir} İnceleme}, issn = {2980-0331}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rid/issue/80512/1343847}, doi = {10.32950/rid.1343847}, abstract = {Fıkıh ilminin teşekkül döneminden itibaren mevcut olan ihtilaflar ve bu ihtilafların tartışıldığı ilim ve münazara meclisleri, hicrî dördüncü asırdan itibaren fıkhî ihtilafların müstakil olarak ele alındığı bir ilim dalının oluşmasına zemin hazırlamıştır. İhtilafa konu olmuş fıkıh meselelerinin, tarafların delilleri ile birlikte incelenmesini konu edinen ve hilâf, hilâfiyât ya da ilm-i hilâf olarak isimlendirilen bu ilim dalı, özellikle hicrî beşinci asırda büyük bir gelişme göstermiş ve bu dönemde hilâfa dair pek çok eser yazılmıştır. İhtilafları farklı açılardan, farklı yöntemlerle ele alan ve oldukça çeşitlilik arz eden hilâf literatüründe ortaya çıkan alt türlerden biri de usûl-hilâf olarak isimlendirilebilecek eserlerdir. Usûl-i fıkıh alanındaki ihtilaflı meseleleri, tartışmaları da dahil ederek bir araya getiren bu eserlerin günümüze ulaştığı tespit edilen üç örneği bu çalışmada incelenmiştir. İncelenen eserler, Zeydî alim Nâtık-Bilhakk’ın (ö. 424/1033) el-Müczî, Hanefî alim Saymerî’nin (ö. 436/1045) Mesâilü’l-hilâf ve Şâfiî alim Şîrâzî’nin (ö. 476/1083) Tebsıra adlı eserleridir. Hepsi hicrî beşinci asırda yazılmış olan bu eserlerin dikkat çeken ilk ortak özelliği, münazaralardaki başarıları bilinen âlimler tarafından yazılmış olmalarıdır. Bunun yanında hepsinin ihtilaflı usûl meselelerine, tartışmaların tarafları ve delilleri ile birlikte kolayca ulaşılabilmesini sağlayan birer el kitabı mahiyetinde planlandıkları anlaşılmaktadır. Eserlerde konu tasnifi, meselelerin seçimi ve üslûp açısından ufak farklılıklar dışında birbirine yakın tercihlerde bulunulduğu görülmektedir. Ancak her bir eser, referans çerçeveleri ve getirdikleri delillerin mahiyeti açısından farklılık arz etmektedir. Nâtık-Bilhak her meselede Ebû Ali el-Cübbâî (ö. 303/916), Ebû Hâşim el-Cübbâî (ö. 321/933) ve Ebû Abdullah el-Basrî (ö. 369/979-80) gibi Mu‘tezile’nin önde gelen alimlerini referans almakta, Saymerî Irak Hanefî ekolünün temsilcileri olan Kerhî ve Cessâs’ın görüşlerini sıklıkla zikretmekte, Şîrâzî ise daha bağımsız bir yaklaşımla çeşitli grupların görüşlerine yer verse de muhaliflere karşı kendisini Şâfiî geleneği içerisinde konumlandırmaktadır. Bunun yanında eser müelliflerinin mensup olduğu geleneğin, istidlal anlayışlarında etkili olduğuna dair ipuçları, incelenen örnek meseledeki delil getirme metodlarında da tespit edilmiştir. Çalışmada incelenen âhad haberin umûmu tahsisinin caiz olup olmadığı tartışmasında her üç âlim de bunun caiz olduğunu savunmakta, bu görüşü savunmak ve muhalif görüşe karşı çıkmak için bazı delilleri ortak olarak kullanmaktadır. Buna karşılık incelediğimiz müelliflerin her biri, kendi mezhep görüşleri ile uyumlu olan bazı delilleri ön plana çıkarırken, uyumlu olmayan delilleri zikretmemeyi tercih etmişlerdir. Eserlerin mukayeseli incelenmesi sonucunda, usûl-hilâf eserlerinin pratik bir ihtiyacı karşılamak amacıyla yazılmış olduğu, bunun yanında müelliflerin usûl alanındaki tercihlerini ve görüşlerini ortaya koymasına, ayrıca istidlal metotlarını çeşitlendirmesine imkan sağladığı tespit edilmiştir. Ayrıca usûl-hilâf eserleri, ihtilaflı usûl meselelerinde görüş beyan eden tarafları ve kullanılan delilleri kayda geçirmiş olmalarından dolayı fıkıh tarihi açısından da önemlidir.}, language = {tr}, number = {25}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Rize İlahiyat Dergisi}, author = {Yetkin, Hacer}, year = {2023}, note = {Number: 25 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {103--121}, } @article{encakar_molla_2023, title = {Molla {Hüsrev}’e {Nispet} {Edilen} {Eserlere} {Dair} {Bir} {Tespit} ve {Tasnif} {Denemesi}}, issn = {2980-0331}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rid/issue/80512/1349939}, doi = {10.32950/rid.1349939}, abstract = {Fatih Sultan Mehmed döneminin ve genel olarak Osmanlı tarihinin meşhur uleması arasında yer alan, ilmiye sınıfının en üst makamı İstanbul Müftülüğü mansıbına kadar ulaşıp vefatına kadar bu makamda kalan Molla Hüsrev (ö. 885/1480) daha çok fıkıh ve usûl-i fıkıh sahasında yaptığı çalışmalarıyla tanınır. Nitekim fıkha dair yazdığı Dürerü’l-hükkâm fî şerhi Gureri’l-ahkâm isimli eseri ile usûl-i fıkha dair yazdığı Mirʾâtü’l-usûl fî şerhi Mirkāti’l-vüsûl isimli eseri Osmanlı medreselerinde uzun süre ders kitabı olarak okutulmuş ve bu iki eser üzerine şerh, hâşiye, tercüme türünden birçok çalışma yapılmıştır. Molla Hüsrev’in meşhur eserleri dışında klasik kaynaklarda, yazma eser kataloglarında ve akademik çalışmalarda kendisine nispet edilen daha birçok metin, şerh, hâşiye, ihtisar, tercüme ve risale türü eserleri bulunmaktadır. Kendisine nispet edilen bu eserlerden bir kısmının ona aidiyeti kesin olmakla birlikte diğer bir kısmının aidiyeti ise tartışmaya açıktır. Literatürde sıklıkla rastlanan meşhur ulemaya çeşitli sebeplerle bilerek veya bilmeyerek yanlış eser nispet etme problemi Molla Hüsrev’in eserleri için de söz konusudur. Bu problem kaynaklarda, akademik çalışmalarda ve özellikle yazma eser kataloglarında adı geçen eserlerinin bu gözle yeniden incelenmesini gerektirmektedir. Molla Hüsrev’e nispet edilen eserlerin kendisine aidiyetini merkeze alarak yaptığımız bu çalışmada kendisine nispet edildiğini tespit edebildiğimiz kırk kadar eser bu açıdan incelemeye alınmıştır. İnceleme neticesinde müellif ile eser arasındaki nispeti doğrulamak amacıyla geliştirilmiş yöntemlerle Molla Hüsrev’e aidiyetinin kesin olduğu teyit edilen tefsir, fıkıh, usûl-i fıkıh, mantık ve belagat konularına dair yazılmış on dört eser konuları, telif sebebi, telif tarihleri ve baskı durumları dikkate alınarak kısaca tanıtılmış ve kronolojik olarak sıralandıkları bir tabloda gösterilmiştir. Kendisine nispet edilen tefsir, fıkıh, belagat ve astronomiyle alakalı on bir eserin ise nüshasının bulunamaması, eser içinde Molla Hüsrev’in adının veya diğer eserlerine atfın geçtiğinin tespit edilememesi gibi sebeplerle kendisine aidiyetinin yeniden sorgulanması gerektiği kanaati hasıl olmuştur. Tefsir, kıraat, kelam, fıkıh, vaz gibi konularda risale, şerh, hâşiye ve metin türünden Molla Hüsrev'e nispet edilen on dört eserin ise eser veya müellif isminin kütüphane kayıtlarına yanlış girilmesi, nüsha üzerinde veya akademik çalışmalarda eserin yanlışlıkla kendisine nispet edilmesi gibi çeşitli sebeplerden Molla Hüsrev’e aidiyetinin doğru olmadığı sonucuna varılmıştır. Makale Molla Hüsrev'e nispet edilen eserler hakkında yapılmış en kapsayıcı müstakil çalışma olmakla beraber özellikle yazma eser kataloglarının her geçen gün daha eksiksiz ve doğru hale gelmesiyle Molla Hüsrev’e nispet edilen eserlerin isimleri ve sayılarında değişiklik olması kuvvetle muhtemeldir.}, language = {tr}, number = {25}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Rize İlahiyat Dergisi}, author = {Ençakar, Orhan}, year = {2023}, note = {Number: 25 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {123--141}, } @article{azak_cerkez_2023, title = {Çerkez {Alimlerden} {Jirik} {Yusuf} {Sıddık} {Efendi}’nin {Hayatı}, {Eserleri} ve '{Metn}-i {Kudûrî}’den {Kitâbü}’l-{Büyû}‘ {Tercemesi}' {Adlı} {Eserinin} İncelenmesi}, issn = {2980-0331}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rid/issue/80512/1343120}, doi = {10.32950/rid.1343120}, abstract = {Yusuf Sıddık Efendi, 19. yüzyılın ortalarında Eskişehir’in Çifteler köyünde Çerkez bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. Babası Abdurrahman Efendi, henüz gençken ailesiyle birlikte Kafkasya'dan Osmanlı topraklarına göç etmiştir. Babasının yanında başladığı ilim hayatını gördüğü bir rüya üzerine Kahire’ye giderek Ezher’de tamamlamış, dönemin önde gelen âlimlerinden icazet almıştır. Ezher yıllarında tanıştığı esbak Mısır Hidivi İsmail Paşa’nın damadı Mahmud Sırrı Paşa ve ailesiyle kurduğu dostluk onun İstanbul’a yerleşmesine ve Paşa’nın mahdumlarına Beylerbeyi yalılarında özel öğretmenlik yapmasına vesile olmuştur. Fıkha dair yazdığı eserlerinin bazılarını burada ders kitabı olarak hazırlamış, ayrıca çoğu yazma halinde bulunan Arapça ve Türkçe pek çok eser kaleme almıştır. Hayatının ve eserlerinin ayrıntıları, kendisinin anlattığı ve oğlu İbrahim Ethem’in yazdığı Hal Tercemesi adlı yazma eserde bulunmaktadır. Osmanlı Devleti’nin son asrına tanıklık eden Yusuf Sıddık Efendi, “Ben-anlatıları” geleneğinin bir örneği olan bu eserde Osmanlı coğrafyasında siyasetten ekonomiye, askeriyeden harplere, dini eğitim ve icazetlere kadar birçok konuya ışık tutmaktadır. Tarihsel olarak Balkan, Trablusgarp ve I. Dünya Savaşı’nda Osmanlı tebaasının yaşadıkları zorluklar ve Çerkez komutanların cephelerde elde ettikleri başarılar da eserde yer almaktadır. Ayrıca İstanbul’dan Mısır’a ve oradan Hicaz bölgesine nasıl gidildiği, Hicaz demir yolunun Şam-Medine-Mekke güzergâhı ve durakları, bölgelerin coğrafî özellikleri gibi pek çok alanda detaylı bilgiler vermektedir. Çerkez bir ailenin çocuğu olan Yusuf Sıddık Efendi, Kafkasya, Eskişehir, Bursa, Balıkesir, Mısır ve İstanbul coğrafyasında yaşayan Çerkezlerle olan ilişkilerini, kendi sülalesinden yüzden fazla kişinin biyografisini anlattığı Hal Tercemesi’nde aktarmıştır. Tedris ve telif faaliyetlerini birlikte yürüten Yusuf Sıddık Efendi, hem müderrislik hem de Halvetî tarikatının müntesibi olarak eğitim ve irşad faaliyetlerinde bulunmuştur. Tarih düşürme sanatında mahir olan Yusuf Sıddık Efendi, doğum ve vefat tarihleri ile kitap telifi hakkında manzum ve mensur olarak hem Türkçe hem de Arapça ifadelerle tarih düşürmüştür. Ayrıca şiir ve edebiyata ilgi duyan Yusuf Sıddık Efendi, eserlerinde ve çocuklarına yazdığı mektuplarında kendi şiirlerini paylaşmıştır. Bu çalışmada, iki yazma eser üzerinden Yusuf Sıddık Efendi’nin hayatı ve eserleri ilk kez akademik olarak incelenmiş, yaşadığı döneme dair bazı kişilerin biyografileri ve olaylar ben-anlatıları perspektifinden ele alınmış, ayrıca fıkha dair Kudûrî’nin el-Muhtasar’ının Kitabü’l-büyû‘ bölümüne yaptığı tercümenin değeri fıkhî açıdan ortaya konulmuştur. Mütercimin, eserinde fıkhî kaide ve fetvaları aktararak öğrencilerin ilkesel düşünme ve yorumlama becerilerini geliştirmesi, onların sadece fıkhî konuları tek tek öğrenmeyi değil, aynı zamanda kaideleri merkeze alarak benzer durumları kaidelerle ilişkilendirmeyi öğretmesi kitabın öne çıkan yönlerindendir. Ayrıca söz konusu çalışma, klasik fıkıh metinlerinin öğretilmesinde öğrencilerin hukukî nosyonunu geliştirmeyi, teorik ile pratik bilgiyi birleştirerek temel fıkhî metinlerin çevirilerine yeni bir bakış açısı kazandırmayı hedeflemektedir.}, language = {tr}, number = {25}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Rize İlahiyat Dergisi}, author = {Azak, Necmettin}, year = {2023}, note = {Number: 25 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {143--155}, } @article{buyukada_akademik_2024, title = {Akademik {Yazımda} {Yapay} {Zekâ} {Kullanımının} {Etik} {Açıdan} İncelenmesi: {ChatGPT} Örneği}, issn = {2980-0331}, shorttitle = {Akademik {Yazımda} {Yapay} {Zekâ} {Kullanımının} {Etik} {Açıdan} İncelenmesi}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rid/issue/84144/1337208}, doi = {10.32950/rid.1337208}, abstract = {“Neyi bilebilirim? Nasıl bilebilirim? Nasıl eylemde bulunurum?” sorularına felsefe tarihi boyunca cevap aranmıştır. Yanıtların sürekli yenisi ile güncellendiği bir süreçte, bugün geldiğimiz nokta bize bilginin hakikatine yönelik araştırmaların yerini gündelik bilginin ticaretine bıraktığını göstermektedir. ChatGPT (3,5) gibi yapay zekâ dil modelleri insanların sıradan sohbet arkadaşı olmasının ötesinde, kendi ifadesi ile dili anlama, analiz etme ve üretme yeteneklerine sahip bir mekanizmadır. Yapay zekanın gelişimiyle birlikte, akademik yazım süreçlerinde yapay zekâ tabanlı dil modelleri araştırmacılara, yazarlara ve öğrencilere yazma sürecinde hız, veriye dayalı içerik üretimi ve hataların azaltılması gibi faydalar sunarken, etik kaygıları da beraberinde getirmektedir. İçinde bulunduğumuz çağ itibariyle yapay zekânın makale yazabilir olması değil, bu makaleyi nasıl değerlendirmemiz gerektiği gerçeği ile yüzleşmek zorundayız. Yapay zekâ ve insan iş birliğinin, akademi dünyasında özgün ve değerli içerikler oluşturması imkânsız değildir. Buna karşın öne sürülen düşüncenin ne derece intihal olduğu, intihal ise nasıl bir tavır izlenmesi gerektiği tartışmalıdır. Bu çalışmada, yapay zekâ ve akademik yazım alanlarının birlikte ilerlemesi ve etkileşimi dikkate alındığında yapay zekâ temelli dil programlarının yardımı ile üretilen yazıları nasıl değerlendirmemiz gerektiğini tartışacağız. Bu doğrultuda ilk bölümde, ChatGPT’nin kavramsal tahlil ve mantıksal çıkarım ilkelerini sınadık. ChatGPT kendisine sorduğumuz genel konulara belirli etik ön kabuller çerçevesinde makul yanıtlar vermektedir. Buna karşın, özellikle mantıksal akıl yürütmeye ilişkin konularda yeteri kadar başarılı olamadığı gibi tekrar eden komutlar ChatGPT’nin mantıksal tutarsız yanıtlar vermesine sebep olmaktadır. Söz konusu tutarsızlık kendisinin etik ön kabulüne de sirayet edebilmektedir. Dolayısı ile mevcut ön kabullerin nasıl tasarlandığına ilişkin soruları beraberinde getirmekte ve ChatGPT’nin güvenirliğini tartışmaya açmaktadır. İkinci bölümde ise ChatGPT’den karşılaştırmalı bir konu üzerine deneme yazmasını istedik. Doğru ve açıklayıcı komut dizimi ile kelime sınırı olmaksızın ChatGPT yardımı ile bir makale yazmak mümkündür. Buna karşın ortaya konan metnin özgünlük ve intihal denetiminin nasıl yapılacağı/yapılması gerektiği tartışmalıdır. Bu çalışmada da gösterildiği gibi çevrimiçi benzerlik tespit uygulamaları tüm dilleri algılayacak şekilde yapay zekâ desteğini henüz sağlayamadığı için İngilizce ve Türkçe aynı içeriğe sahip yazıların benzerlik oranı birbirinden tamamen farklıdır. Bununla birlikte, yapay zekâ yardımı ile yazılan bir metnin ne derece özgün kabul edileceği de ayrıca tartışmalıdır. Sadece öğrenen değil öğreten ve yazıların denetlenme ve yayımlanma sürecinde rol alacak kimselerin de faydalanabileceği ChatGPT’nin akademide ne şekilde yer alacağı/alması gerektiği ötelenemez bir meseledir. Çalışmamızı bu tartışmaya verilebilecek yanıtlar çerçevesinde ilerleterek şu sonuca ulaştık: Yapay zekânın getirdiği ilerleme araştırmacılara kullanışlı imkanlar sunsa da etik ve güvenilirlik açılarından dikkatli bir şekilde yönetilmediği takdirde araştırmacının özgün doğasından uzaklaşmasına sebep olabilir. Netice itibariyle yapay zekâ yardımı ile ortaya konan bir çalışmanın araştırmacının kendi özgünlüğünü ve etik kaygılarını içermesi esastır.}, language = {tr}, number = {26}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Rize İlahiyat Dergisi}, author = {Büyükada, Samet}, year = {2024}, note = {Number: 26 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {1--12}, } @article{ozturk_teologiliberacion_2024, title = {'{Teología} de la {Liberación}': {Gustavo} {Gutiérrez}’in Özgürlük {Teolojisi} ve {Teolojik} {Yansımaları}}, issn = {2980-0331}, shorttitle = {'{Teología} de la {Liberación}'}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rid/issue/84144/1402195}, doi = {10.32950/rid.1402195}, abstract = {Özgürlük Teolojisi (Teología de la Liberación), 1960’larda Latin Amerika’daki Katolik Hıristiyanlık içinde ortaya çıkmış bir teolojidir. XX. yy. ın en önemli ve modern teolojilerden biri kabul edilen bu teolojinin fikir babası, Perulu teolog Gustavo Gutiérrez’dir. Bu makale, Gutiérrez’in hayatını, metodunu, fikirlerini ve bu fikirler temelindeki teolojinin Hıristiyanlık başta olmak üzere farklı inanç ve teolojilere etkisini konu edinmektedir. Teolojik düşüncesine temel oluşturmak için makalede biyografisine kısmen yer verilen Gutiérrez, yoksullarla birlikte yaşayarak edindiği deneyimler üzerinden düşüncelerini geliştiren bir teologdur. Gutiérrez’in bu deneyimlerinin Özgürlük Teolojisi’nin ortaya çıkışında etkili olduğuna dair tespitlerimiz, makalenin ana konusunu oluşturmaktadır. Özgürlük Teolojisi, Latin Amerika yoksullarının yerel dinî deneyimlerini II. Vatikan Konsili’nin Katolik teolojiyi farklı kültür ve inançlara açık hale getirmesiyle birleştirmiştir. Böylece modern Hıristiyanlığı yerel yoksulluk deneyimleri üzerinden yaşatmanın ve yaymanın yeni bir yolunu ortaya koymuştur. Bununla önce Katolik Hıristiyanlığı sonrasında ise özellikle üçüncü dünya ülkelerinin yoksul, baskı ve zulüm ortamına tepki olarak ortaya çıkan teolojileri konu, metot vb. yönlerinden etkilemiştir. Yoksulluk deneyimine dayanma, üçüncü dünyaya rehberlik yanında sosyal bilimlerin somut verilerini ve Marksist analiz gibi tartışmalı teknikleri teolojide kullanmasıyla da geleneksel çizgiden ayrılan Özgürlük Teolojisi, bu tutumuyla XVI. yüzyılda ortaya çıkan Protestanlık gibi adeta Hıristiyanlık’ta çığır açmıştır. Dolayısıyla modern Hıristiyanlığın dünya çapında etkileri görülen bir teolojisinin anlaşılması önem arz etmektedir. Bu makalede, sıra dışı uygulamalarıyla adından söz ettiren ve özellikle yabancı kaynaklarda birçok araştırmaya konu olan Özgürlük Teolojisi, mevcut araştırmalardan farklı olarak fikir babası konumundaki Gutiérrez üzerinden incelenmiştir. Bu doğrultuda “Özgürlük Teolojisi ve onun metodolojisi nedir?”, “Gustavo Gutiérrez kimdir?”, “Gustavo Gutiérrez’in bu teolojideki yeri nedir?” ve “Gustavo Gutiérrez’i bu teolojiye yönelten sebepler nelerdir?” sorularına cevaplar aranmıştır. Bu çabayla Özgürlük Teolojisi’nin Marksist sol söylemleri teolojide araçsal şekilde kullanarak Kitâb-ı Mukaddes’in Çıkış bölümünü özgürlük temelli yorumladığı, Teología de la Liberación: Perspectivas adlı eseriyle sonradan ortaya çıkan özgürlük teolojilerine rehberlik ettiği, modern insanın ihtiyaçlarına hitap edebilen söylemleriyle toplumlar arasında geçişkenlik sağlayarak geniş kitleleri etkilediği tespit edilmiştir. Sonuçta Gutiérrez’in teolojik yaklaşımının, II. Vatikan Konsili ideallerine ve Hıristiyanlığın modern misyoloji çalışmalarına destek veren bir teoloji olduğu ortaya konulmuştur.}, language = {tr}, number = {26}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Rize İlahiyat Dergisi}, author = {Öztürk, Alparslan Emin and Turan, Süleyman}, year = {2024}, note = {Number: 26 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {13--28}, } @article{caliskan_dindarlik_2024, title = {Dindarlık ile {Nevrotiklik} ve {Nevrotik} {Eğilimler} {Arasındaki} İlişkiye {Dair} {Yapılmış} {Araştırmalar} Üzerine {Bir} {Alanyazın} İncelemesi}, issn = {2980-0331}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rid/issue/84144/1338453}, doi = {10.32950/rid.1338453}, abstract = {Dindarlık, inanılan dinin ilkeleri doğrultusunda yaşamayı ifade eden ve inanç, bilgi, tecrübe, ibadet, etki gibi boyutları olan bir olgudur. Nevrotiklik ise güvensizlik, korku, kaygı, huzursuzluk, nefret, mutsuzluk gibi belirtilerle ortaya çıkan ruhsal bir bozukluktur. Kaygı, düşük özsaygı, mutsuzluk, özerklik yoksunluğu (bağımlılık), hastalık kuruntusu (hastalık hastalığı), takıntı ve suçluluk duygusu nevrotik eğilimleri içermektedir. Dindarlık ile nevrotiklik arasındaki ilişkiyi ortaya koyan birbiriyle zıt iki görüş vardır. Bunlardan ilki, dindarlık ile nevrotiklik arasında pozitif bir ilişkinin olduğunu vurgulayan görüştür. Diğer görüş ise dindarlık ile nevrotiklik arasında negatif bir ilişkinin olduğunu ileri sürmektedir. Bu araştırma, dindarlık ile nevrotiklik ve nevrotik eğilimlerden kaygı, düşük özsaygı, mutsuzluk, özerklik yoksunluğu, hastalık kuruntusu, takıntı ve suçluluk arasındaki ilişki ile ilgili yapılmış araştırmaları incelemeyi amaçlanmaktadır. Bu çerçevede betimsel alanyazın tarama yöntemi kullanılmıştır. Araştırmaların analizinde ise betimsel ve içerik analizi kullanılmıştır. Verilerin elde edilmesinde kütüphanelerden ve isam.org.tr, tez.yok.gov.tr, scholar.google.com, ulakbim.gov.tr veri tabanlarından yararlanılmıştır. Ulaşılan yayınların başlıklarında, özetlerinde, anahtar kelimelerinde ve metin içeriğinde din, dindarlık, nevrotiklik, nevrotik eğilimler, kaygı, düşük özsaygı, mutsuzluk, suçluluk, takıntı, hastalık kuruntusu kavramları incelenmiştir. Bu incelemede sadece dindarlık ile nevrotiklik ve nevrotik eğimler ilişkisi ile ilgili yapılan araştırmalar çalışmamıza dâhil edilmiştir. Dindarlık ile nevrotiklik arasındaki ilişkiye dair 4(\%36,36) kitap, 3(\%27,27) yüksek lisans tezi, 2(\%18,18) makale, 1(\%09,09) kitap bölümü ve 1(\%09,09) bildiri olmak üzere toplam 11 çalışmaya ulaşılmıştır. Dindarlık ile nevrotik eğilimler ilişkisini inceleyen 1(\%01,96) bildiri, 23(\%45,09) makale, 24(\%47,05) yüksek lisans tez ve 3(\%05,88) doktora tezi olmak üzere toplam 51 araştırmaya ulaşılmıştır. Bu 51 araştırma, 12(\%23,52) dindarlık ve özsaygı-düşük özsaygı, 12(\%23,52) dindarlık ve mutluluk-mutsuzluk, 14(\%27,45) dindarlık ve kaygı, 3(\%5,88) dindarlık ve özerklik yoksunluğu, 4(\%07,84) dindarlık ve suçluluk, 6(\%11,76) dindarlık ve takıntı ilişkisini inceleyen çalışmalardan oluşmaktadır. En çok araştırma dindarlık ile kaygı (14=\%27,45), en az araştırma ise dindarlık ile özerklik yoksunluğu (3=\%05,88) ilişkisiyle ilgili yapılmıştır. Dindarlık ile hastalık kuruntusu arasında yapılan herhangi bir çalışmaya rastlanmamıştır. Araştırmamızla ilgili ulaşılan bulgular, dindarlık ve dindarlığın farklı boyutları ile nevrotiklik ve nevrotik eğilimler ilişkisini “pozitif”, “negatif” ya da “ilişki yok” bulgu sonuçlarına göre sınıflandırılmıştır. Araştırmaların sonuçları analiz edilerek şu veriler elde edilmiştir: Dindarlık ile nevrotiklik, kaygı, düşük özsaygı, bağımlı kişilik, takıntı arasında birbirinden farklı sonuçlara ulaşıldığı ve aralarında tek yönlü bir ilişkinin olmadığı tespit edilmiştir. Dindarlık ile mutluluk ve suçluluk arasında pozitif ilişkinin olduğu görülmektedir. Dindarlık arttıkça mutluluk ve suçluluk da artmaktadır. Bu alanda az çalışma yapılmış olmasından ve birbiriyle çelişen sonuçların elde edilmesinden dolayı dindarlık ile nevrotiklik arasındaki ilişki ile ilgili genel bir yargıda bulunmak çok zordur. Dindarlık ile nevrotiklik ve nevrotik eğilimler ilişkisiyle ilgili daha genel ve sağlıklı bir değerlendirmede bulunabilmek için farklı yöntem ve tekniklerle yapılacak çalışmalara ihtiyaç vardır.}, language = {tr}, number = {26}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Rize İlahiyat Dergisi}, author = {Çalışkan, Mustafa and Gürses, İbrahim}, year = {2024}, note = {Number: 26 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {29--46}, } @article{selcuk_michaella_2024, title = {Michaella {Mihriban} Özelsel’de {Dinsel} {Değişim}}, issn = {2980-0331}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rid/issue/84144/1391544}, doi = {10.32950/rid.1391544}, abstract = {19. yy.’da çeşitli akımların etkisiyle batıda gerçekleşen ihtida hareketleri din psikolojisi ile ilgilenen uzmanların konuyu ele almaya ve araştırmaların yapılmasına yol açmıştır. Batılı literatürde dinî değişim dinî alanda meydana gelen değişimlere işaret eder ve bireyin bir dini kabul etmesi ya da sahip olduğu dinî değeri veya inancı reddetmesi anlamına gelir. Dinî değişim din içi ve dinler arası geçişler olmak üzere iki şekilde ayrılmaktadır. Türkçe literatürde bir kişinin dinî alanda geçirdiği değişimler için “ihtida” ve “hidayet” kavramları kullanılmaktadır. Bir dine mensup olan ancak dinin gerekliliklerini yerine getirmeyen bireyin, dinî vecibelerini tekrardan yerine getirmeye başlaması hidayet ya da dine dönüş olarak adlandırılır. İhtida ya da din değiştirme kavramı ise bireyin, sahip olduğu dinî değerleri ve inancı bırakıp başka bir dinî değeri ve inancı benimsemesi durumudur. Dinî alanda değişim yaşayan bireyler mühtedi olarak isimlendirilir. Dinî alanda değişim yaşayan bireyler mühtedi olarak isimlendirilir. Din değiştirme olgusu üzerine yürütülen çalışmalar, din psikolojisi başta olmak üzere birçok bilim dalının da ilgi çeken konuları arasında yer almıştır ve hâlâ yer almaya devam etmektedir. İhtida, hem din psikolojinin ilgilendiği temel konular arasındadır hem de tanınmış bir şahsiyet üzerinden dinî değişimin farklı yönlerini inceleyen müstakil çalışmalar yapılmaktadır. Din değiştirme sürecinin psiko-sosyal nedenleri üç başlıkta toplanır. Birincisi strese karşı bir çözüm olarak din değiştirmedir, ikincisi bireyin aileden aldığı eğitimler gibi uzun bir zamanı kapsayan süreci dikkate alan görüştür. Üçüncü görüş ise bireyin diğer sosyal etkilenmesi neticesinde olayları farklı yorumlama davranışı kazanmasıdır. Bireylerin dinî değişim süreçleri incelenirken değişime sebep olan güdüler; din değiştirme sürecinde etkili olan motifler, değişimin yönü ve süresi, değişimin sonuçları gibi farklı açılarından incelenmektedir. Bu çalışmanın amacı, Michaela Mihriban Özelsel’in Hristiyanlıktan Müslümanlığa geçişini neden, süreç ve sonuçlarıyla incelemektir. Bu bağlamda Alman psikolog Michaella Mihriban Özelsel’in kısa biyografisi ve Müslüman olma hikâyesi verilmiş ve Özelsel’in dinî değişimi incelenmiştir. Özelsel’in Türkçeye çevrilmiş iki eserinden yola çıkarak nitel araştırma desenlerinden durum çalışması deseniyle gerçekleştirilen araştırmada elde edilen veriler içerik analizi ve betimsel analiz yöntemi ile çözümlenmiştir. Bu araştırmada ulaşılan sonuçlar şu şekilde özetlenebilir: Özelsel’in ergenlik dönemindeki arayışlarının, sorgulamalarının ve sosyal etkileşiminin din değiştirmesine kaynaklık eden en önemli güdüler olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Din değiştirme motifleri bakımından Özelsel’in ihtidasının literatürde önerilen motiflerden tasavvuf yoluyla ihtida edenlerde daha fazla görülen entelektüel ve mistik tip ihtida modeline uyduğu sonucuna varılmıştır. Bu çalışmada Özelsel’in ihtidası çeşitli modellere göre de değerlendirilmiş, Köse’nin öne sürdüğü modele ve zaman süreci bakımından yavaş gerçekleşen ihtida modeline uyduğu sonucuna ulaşılmıştır. Bu bulgu diğer Avrupalı mühtedilerin dinî değişim süreçleriyle uyumlu bulunmuştur. Özelsel’in ihtidasından sonra inançları, ibadetleri, tutumları, sosyal hayatına dair ve kültürel değerlerine dair geçirmiş olduğu değişimleri noktasında incelenmiş ve bu noktalara işaret edilmiştir. Araştırmanın bulgularından faydalanabilecek uzmanlara öneriler de verilmiştir.}, language = {tr}, number = {26}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Rize İlahiyat Dergisi}, author = {Selçuk, Burak Salih}, year = {2024}, note = {Number: 26 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {47--56}, } @article{yavuz_modern_2024, title = {Modern {Dönemde} {Hissî} {Mucizelere} {Yöneltilen} {Eleştirilerin} {Kelâmî} {Açıdan} {Değerlendirilmesi}}, issn = {2980-0331}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rid/issue/84144/1321495}, doi = {10.32950/rid.1321495}, abstract = {Kullarının hidâyet ve doğru yoldan ayrılmalarını istemeyen Allah zaman içinde bozulan ve hak yoldan uzaklaşan toplumlara, onları uyarmaları ve hak yola davet etmek için peygamberler göndermiştir. Her biri birer hidayet rehberi olan peygamberler, Allah’ın emir ve yasaklarını gönderilmiş oldukları toplumlara tebliğ etmişler ve bu uğurda türlü sıkıntılara göğüs gelerek büyük mücadele örnekleri sergilemişlerdir. Böylesine zorlu bir vazifede peygamberler elbette yalnız bırakılmamış, nübüvvet davalarında haklı olduklarını ispatlamaları için her birine Allah tarafından farklı mucizeler bahşedilmiştir. Hz. Salih’in devesi, Hz. İbrahim’in ateşte yanmaması, Hz. Musa’nın asası, Hz. İsa’nın ölüleri diriltmesi vb. olağanüstü hadiseler Kur’an’da zikredilen mucizelerden bazılarıdır. Hz. Peygamber’e verilen en büyük mucizenin Kur’an-ı Hakîm olduğu konusunda İslam âlimleri arasında ittifak vardır. Kur’an dışında hissî mucize olarak adlandırılan ayın ikiye bölünmesi, hurma kütüğünün inlemesi, taşların konuşması, kızartılmış koyun etinin zehirli olduğunu haber vermesi gibi mucizeler de nübüvvet bahislerinde ele alınmaktadır. Bu makalede söz konusu hissî mucizeler incelenmiş ve kelâm ilmi açısından değerlendirmeye tabi tutulmuştur. Özellikle pozitivist okuma biçimlerinin de etkisiyle hissî mucizelerin varlığını kabul etmeyenler olmakla birlikte ulaştığımız deliller neticesinde bu tür mucizelerin Hz. Peygamber’e verildiği sonucuna ulaşılmıştır.}, language = {tr}, number = {26}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Rize İlahiyat Dergisi}, author = {Yavuz, Talha and Yavuz, Salih Sabri}, year = {2024}, note = {Number: 26 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {57--73}, } @article{nas_turkce_2024, title = {Türkçe {Kur}’an {Meallerinde} İhmal {Edilen} {Tevhit} {Vurgusu}: {Furkân} 25/77 Âyeti Örneği}, issn = {2980-0331}, shorttitle = {Türkçe {Kur}’an {Meallerinde} İhmal {Edilen} {Tevhit} {Vurgusu}}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rid/issue/84144/1402296}, doi = {10.32950/rid.1402296}, abstract = {Allah Teâlâ’nın insanları esenliğe ulaştıracak mesajlarını doğru anlayabilmek için, Kur’an’ın ilk muhataplarının sahip oldukları zihniyeti dikkate almak zorunludur. Çünkü ilahî mesaj evvelemirde muhatap kitlenin lisanı üzere ve onların kültür ve zihin kodlarını dikkate alarak nazil olmuştur. Bu yüzden Kur’an-ı Kerim’in Allah’ın muradına uygun olarak anlaşılabilmesi için, dil tahlilleri ve sözlük bilgisiyle birlikte Mekke toplum kültürünün de göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Bilindiği gibi Câhiliye Arapları Allah mefhumundan habersiz kimseler değillerdi. Nitekim ilahî kelamın ilk nazil olan surelerinden itibaren onun Allah’ı bilen ve O’na inanan bir topluma hitap ettiği anlaşılmaktadır. Ancak Mekke müşrikleri Allah’ı en yüce tanrı olarak benimsemekle birlikte O’nun yanı sıra bir takım tanrılar da edinmişlerdi ve onlara da Allah’a ibadet ettikleri gibi tazimde bulunuyorlardı. Bu minvalde Mekke toplumunun günlük yaşamı adeta putların etrafında dönüyordu ve şirk zihniyeti toplumun bünyesini tamamen sarmıştı. Müşrikler, ilah edindikleri putlarına tazimde bulunmalarının yanı sıra bu putların onları kötülük ve felaketlerden koruduğuna, ihtiyaç duydukları şeylerin onlar sayesinde elde edildiğine inanıyorlardı. Anlaşıldığına göre Kur’an’ın ilk muhatapları olan Mekke müşriklerinin tanrı tasavvuru, en üst kademede Allah adında yüce bir tanrının bulunduğu bir “tanrılar sistemi”ne benzemektedir. Vahyin nazil olmaya başladığı vasattaki bu özel duruma mukabil Kur’an, şirk müptelası olan Mekkelileri tevhit zihniyetine ulaştırmayı hedeflemiş ve şirkle amansız bir mücadele başlatmıştır. Bu münasebetle özellikle Mekke döneminde nazil olan âyetleri bu konteksti göz önünde bulundurarak anlamaya çalışmak gerekir. Aksi halde Furkân sûresi 77. âyette olduğu gibi tevhit çağrısı dikkatlerden kaçacak ve Kur’an’ın vermek istediği mesaj hedefine ulaşmayacaktır. Nitekim toplumumuzda hutbe, vaaz ve dinî sohbetlerde dua söz konusu olduğunda, araştırılarak ulaşılmış bir sonuç olmaktan ziyade, ezbere dayalı olarak hemen bu âyet-i kerime akla gelmektedir. Hâlbuki âyet, kanaatimizce farklı bir mesaj vermekte ve bir bütün olarak ilgili muhatabına çağrısını iletmektedir. Ayrıca dil ve gramer bakımından da âyetin yapısı bu âyette yer alan iki cümleyi farklı kişileri muhatap alan iki ayrı cümle şeklinde okumaya müsait değildir. İlgili âyet, metin içi ve metin dışı bağlamları dikkate alınarak ve kendi içinde bir bütünlük oluşturacak şekilde değerlendirildiğinde, âyetin öncelikle ve özellikle Mekke müşriklerini ikaz edici mahiyette olduğunu söylemek isabetli olacaktır. Böylece, Allah ile birlikte putları da ilah edinen ve onlara da tazimde bulunan kimselerin O’nun katında hiçbir kıymetlerinin olmayacağı bildirilmiş olmaktadır. Furkân 25/77 âyetinin içerdiği bu açık mesajın, gerek ilk Kur’an sözlüklerinde gerekse klasik tefsirlerde karşılık bulduğu ve bu eserlerde âyetteki Allah’ın vahdaniyetine yönelik vurgunun ifade edildiği görülmektedir. Ancak ülkemizde tedavülde bulunan belli başlı Türkçe Kur’an meallerine bakıldığında, âyetin bağlamının dikkate alınmamasına bağlı olarak âyetteki tevhit vurgusunun ihmal edildiği anlaşılmaktadır.}, language = {tr}, number = {26}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Rize İlahiyat Dergisi}, author = {Nas, Hasan}, year = {2024}, note = {Number: 26 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {75--86}, } @article{arslan_surelerin_2024, title = {Sûrelerin İsimlendirilmesi {Meselesi} Üzerine {Analitik} {Bir} {Değerlendirme}}, issn = {2980-0331}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rid/issue/84144/1392179}, doi = {10.32950/rid.1392179}, abstract = {Kur’an-ı Kerim son ilahi kitap olup vahiy zincirinin de son halkasını teşkil etmektedir. İnsanlığın hidayeti için gönderilen Kur’an-ı Kerim, muhataplarının ihtiyaçlarına yönelik prensipler koyarken onların dünya ve ahiret kurtuluşlarını hedeflemektedir. Bu hedefini gerçekleştirmek üzere indirilen son ilahi kitap, yirmi üç yıllık bir zaman zarfında tedrîcî bir şekilde tamamlanmıştır. Vahiy süreci boyunca indirilen âyetler ve sûreler Hz. Peygamber (s.a.v.) tarafından vahiy katiplerine yazdırılmıştır. Vahyin yazdırılması esnasında âyetlerin hangi sûrenin hangi âyetleri arasına konulacağı Hz. Peygamber (s.a.v.) tarafından sahabeye bildirilmiştir. Bu esnada sûrelerin de isimlerine işaret edilmiş ve birçok sûrenin ismi belirtilmiştir. Vahiy peyderpey indirilmek suretiyle tamamlandığında ise Kur’an-ı Kerim yüz on dört sûre ile son şeklini almıştır. Kur’an-ı Kerim’in isimleri olduğu gibi bu sûrelerin de isimleri bulunmaktadır. Sûre isimlendirmelerine bakıldığında ana hatlarıyla bazı sûre isimlerinin tevkîfî bazılarının ise içtihadî olduğu görülmektedir. Bu sûrelerin Mushaf’taki isimlerinin yanında başka isimlerinin de olduğu bir gerçektir. Bu meyanda bazı sûrelerin tek, bazılarının iki, bazılarının ise daha fazla ismi mevcuttur. Hatta birtakım sûreler de vardır ki onlar ortak isimle ifade edilmiştir. Sûrelere bu isimler verilirken gerek tevkîfî olsun gerekse içtihadî olsun birtakım ölçütler esas alınmıştır. Bu çalışmada sübjektif olmakla birlikte altı kriter belirlenmiştir. Bu kriterler genel hatlarıyla sûrenin ilk âyetleri veya kelimesi, içerdiği özlü ya da garip bir kelime, hurûf-u mukattaalar, sûrede anlatılan önemli bir konu veya sûrenin temel konusu, sûrede ismi geçen bir mekân veya özel bir isim olmuştur. Bu açıdan bakıldığında yüz on dört sûrenin hangi kriter altında kategorize edilmesi ve değerlendirilmesi gerektiği hususu, çözülmesi gereken bir mesele olarak ortada durmaktadır. Bu meselenin çözüme kavuşması noktasında sûrelerin isimlendirilmesinde hangi kriter veya kriterlerin esas alındığının tespit edilmesi büyük önem arz etmektedir. Önemine binaen bu çalışmada sûreler, tespit edilen kriterler altında sınıflandırılarak kategorize edilmiştir. Bu kategorizenin neticesinde hangi sûrenin hangi başlık altında incelenmesi gerektiği tespit edilmiştir. Araştırmada sûrelerin isimlendirilmesinde temel teşkil eden bu kriterler çerçevesinde örnek sûreler üzerinden inceleme yapılarak diğer sûrelerin de hangi kriterler çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiğini dikkatlere sunmak amaçlanmaktadır. Makalede literatür tarama yöntemi kullanılmıştır. Çalışmayı genişletme babında bazı sûreler odak nokta seçilmiş, klasik ve modern tefsirler, Ulûmü’l-Kur’an’a dair yazılmış eserler, tefsir tarihi ve tefsir usulü kitapları taranmıştır. Bunun yanında konu ile alakalı diğer çalışmalar da taranarak incelenmiştir. Tarama neticesinde elde edilen bulgular ışığında konu izah edilmiştir. Araştırma, sûrelerin isimlendirilmesinde esas alınan kriterler ve bu kriterlerin hangi sûreler için temel ölçüt olduğu gibi hususların izahını kapsamaktadır. Çalışmanın neticesinde sûreler isimlendirilirken hangi kriterlerin esas alındığı, bu kriterlerin nasıl kullanıldığı ve hangi sûrenin hangi kriter altında sınıflandırılması gerektiği tespit edilmeye çalışılmıştır.}, language = {tr}, number = {26}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Rize İlahiyat Dergisi}, author = {Arslan, Yahya}, year = {2024}, note = {Number: 26 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {87--100}, } @article{maden_imam_2024, title = {İmam {Mâtürîdî}’ye {Göre} {Hurûf}-ı {Mukattaa} ve {Tevili}}, issn = {2980-0331}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rid/issue/84144/1411540}, doi = {10.32950/rid.1411540}, abstract = {Kur’an’da 29 surenin başında yer alan ve isimleriyle kesik kesik okunan mukattaa harflerinin ne anlama geldiği ile ilgili Hz. Peygamber’den sahih bir haber varid olmamıştır. Dolayısıyla bu harflerin yorumlanıp yorumlanamayacağı noktasında İslam âlimleri iki farklı kanaate sahip olmuşlardır. Daha çok selef âlimlerinden oluşan ve ehl-i hadisin ağırlıklı olduğu bir gruba göre bu harfler, manasını yalnızca Allah’ın bildiği müteşâbihât kategorisinden olup bunların yorumlanması caiz değildir. Kelamcıların başını çektiği ikinci gruba göre ise Kur’an’da anlamı bilinmeyen şeylerin olması uygun değildir; dolayısıyla bu harflerin de mutlaka bir anlamı ya da fonksiyonu vardır; binaenaleyh bu konuda tevil yapmak caizdir. Bu harflerin ne anlama geldiği ile ilgili ilk dönemlerden itibaren pek çok şey söylenmiş ve bunlar hadis, tefsir ve Kur’an ilimlerine dair eserlerde kayıt altına alınmıştır. Bu makalede dirayet tefsirinin ve sünnî kelâm ekolünün kurucu isimlerinden biri kabul edilen İmam Mâtürîdî’nin (ö. 333/944), Te’vīlātu’l-Ḳur’ān adlı tefsirinde mukattaa harflerine yaklaşımı, önceki ve sonraki tefsirlerle karşılaştırmalı olarak incelenmektedir. Onun bu harflerin yorumlanması noktasındaki tavrı, daha önce yapılmış olan yorumlara yaklaşımı ve bizzat kendisinin bu harfleri nasıl algıladığı ortaya konulmaktadır. Onun mukattaa harfleri ile ilgili bazı görüşleri hiç yorum yapmadan sadece aktardığı görülmektedir ki bu tutum, söz konusu yorumlara mesafeli durduğu şeklinde yorumlanabilir. Ancak bu yorumları tenkit etmeden eserine almasını, onları en azından muhtemel gördüğü şeklinde yorumlamak da mümkündür. Müfessir bazı görüşleri ise onlara katıldığını hissettirecek birtakım açıklamalarla birlikte takdim etmektedir. Aslında o, hurûf-ı mukattaa ile ilgili aktardığı görüşlerin tamamını muhtemel görmektedir. Ancak onun bu konudaki kırmızı çizgisi, bunlar hakkında kesin konuşmaktan kaçınmaktır. Zira bunlar, hakiki manasını yalnızca Allah ve resulünün bilebileceği müteşâbihâttandır. Mâtürîdî, mukattaa harflerini müteşâbihâttan saymakla birlikte bunların teviline karşı değildir. Ancak bunlar hakkında kesin yargı anlamını taşıyan tefsire karşıdır. Zira onun sistemine göre tefsir yetkisi sadece Hz. Peygamber ve vahye tanık olmuş sahabenin hakkıdır. Hz. Peygamberden bu konuda sahih bir haber gelmediğine göre âlimler ancak bunları tevil edebilirler; yani bunların muhtemel anlamlarını ortaya koyarlar. O, bu harflerin daha çok, muhatabın dikkatini çekme fonksiyonu üzerinde durmakta ve bunlarla ilgili, Hz. Muhammed’in nübüvvetini ispat sadedinde özgün yorumlara yer vermektedir. Onun tefsirinde, başka eserlerde benzerine rastlamadığımız iki görüş yer almaktadır. Bunlardan biri, bu harflerin tefsirinin, devamındaki cümle olduğuna dair yorumdur. Mâtürîdî bunu Hasan-ı Basrî’den nakletmektedir. Ancak ne ondan önceki ne de sonraki kaynaklarda buna benzer bir yorumla karşılaşılmamıştır. Mâtürîdî’nin, Taberî ve İbn Ebî Hâtim gibi erken dönem tefsir rivayetlerini derleyen âlimlerin bile yer vermediği bu ve benzeri görüşleri aktarması, onun tefsirinin, bazı ayetler hakkında nadir karşılaşılan yorumlar için ihmal edilmemesi gereken bir kaynak olduğunu göstermektedir. Mukattaa harfleri ile ilgili Mâtürîdî’nin özgün yorumu ise bu harflerin, Hz. Muhammed’in peygamberliğini ispat sadedinde, Kur’an’da yer verilen aklî delil ve hüccetlerden ya da kıssalardan, veyahut önceki kitaplardan kinaye oluşudur. Mukattaa harfleri ile ilgili yorumları derleyen gerek klasik gerekse son dönem eserlerinde böyle bir görüşe tesadüf edilmemiştir. Bu da aslında Mâtürîdî tefsirinin tarih boyunca ne kadar ihmal edildiğinin bir göstergesidir.}, language = {tr}, number = {26}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Rize İlahiyat Dergisi}, author = {Maden, Gülhan}, year = {2024}, note = {Number: 26 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {101--118}, } @article{bilgin_akra_2024, title = {Akra‘ b. {Hâbis}’in {Hayatı}, Şahsiyeti ve İslâm {Tarihindeki} {Rolü}}, issn = {2980-0331}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rid/issue/84144/1331718}, doi = {10.32950/rid.1331718}, abstract = {Câhiliye devrinin son bulup İslâmiyet’in yayılmaya başladığı dönemde Adnânî kabilelerden Temîm kabilesinin lideri olan Akra‘ b. Hâbis, Müslüman olmadan önce bir Mecûsî’ydi. Kendisi fiziki olarak zaman zaman alay konusu olan kel ve topal olmak gibi birtakım dezavantajlara sahipti. Kabile lideri olması ve güvenilirliği nedeniyle Ukâz panayırı başta olmak üzere çeşitli yerlerde insanlar arasında hakemlik görevini üstlenmiştir. O, Câhiliye döneminde kabileler arasında vuku bulan Yevm Külâb ve Yevm Zübâle savaşlarına katılmıştır. Yevm Zübâle savaşında kendisi aktif rol oynamış, esir düşmüş ve diyetle serbest kalmıştır. Mekke’nin fethinden kısa bir süre önce Müslüman olmuştur. Arkadaşlarıyla yaptığı iştişareler sonucunda İslâmiyet’i kabul etmiş; hayatı boyunca bu kararından vazgeçmemiş ve kabilesinin de İslâm ile şereflenmesine vesile olmuştur. O dönemde yeni Müslüman olanların kalplerini dine ısındırmak amacıyla müellefe-i kulûb uygulaması hayata geçirilmişti. Akra‘ b. Hâbis de müellefe-i kulûb kapsamına dâhil edilmiş ve bu kapsamda ganimetlerden pay almıştır. Bu uygulama sayesinde Hz. Peygamber döneminde Huneyn ganimetlerinden ve Hz. Ali’nin Yemen’den gönderdiği altın parçacığından pay alan Akra‘ b. Hâbis, Hz. Ebû Bekir döneminde de müellefe-i kulûba yapılan yardımlardan faydalanmıştır. İslâmiyet’in yeşermeye başladığı o dönemde her yeni Müslüman gibi o da bilmediği, anlam veremediği konularda yaptığı çıkışlarla bazı âyetlerin nüzûl sebebi, bazı hadislerin bizzat sebeb-i vürûdu olmuştur. Bu meselelere bakıldığında esirleri geri almak için Temîm heyetiyle Medine’ye geldiğinde mescitteki tavrı, Hz. Peygamber’i torunuyla oynarken gördüğünde şaşkınlığını gizleyemeyerek verdiği tepki, haccın kaç defa yapılacağı ile alakalı soru sorması, mescitte bevletmesi gibi durumlar kayda değer konulardandır. Kaynaklarda askerî özellikleri ve faaliyetleri ile alakalı ayrıntılı bilgi bulunmayan Akra‘ b. Hâbis, Resûlullah ile Mekke’nin fethine, Huneyn ve Tâif gazvelerine katılmıştır. Hz. Ebû Bekir döneminde Enbâr ve Dûmetülcendel fetihlerinde bulunmuştur. Hâlid b. Velîd’in emriyle Enbâr’a giden öncü kuvvete komuta etmiştir. Dûmetülcendel’de ise Vedîa b. Kelbî’yi esir alma başarısını göstermiştir. Bu savaş sonucunda ordudan bazı kişilerle beraber Hâlid b. Velîd’den, Dûmetülcendel ordusundaki Temîmlileri öldürmemesi konusunda talepte bulunmuştur. Bazı tarihî kaynaklar Hz. Ömer döneminde gerçekleşen Yermük savaşında Akra‘ b. Hâbis’in on oğluyla birlikte öldüğünü ifade etmişlerdir. Bu iddia onun bu dönemdeki faaliyetlerinin tespitini zorlaştırmış ve Hz. Ömer döneminde kayda değer bir faaliyeti tespit edilememiştir. Hz. Osman dönemindeki faaliyetlerine bakıldığında ise Vali Ahnef b. Kays tarafından Tohâristan fetihleri kapsamında Cûzcân’ın fethiyle görevlendirildiği görülmektedir. Emrine verilen askerî birlikle Cûzcân’a giden Akra‘ b. Hâbis şehri fethetmiştir. Cûzcân, Müslümanlar açısından kolaylıkla fethedilen bir yer olduğu gibi Akra‘ b. Hâbis’in de komutan olarak fethettiği tek yer olmuştur. Cûzcân fatihi olan Akra‘ b. Hâbis bu fetihten sonraki bir yıllık süre içerisinde vefat etmiştir.}, language = {tr}, number = {26}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Rize İlahiyat Dergisi}, author = {Bilgin, Emin Tahsin and Arslan, İhsan}, year = {2024}, note = {Number: 26 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {119--131}, } @article{cavusoglu_merhaba_2024, title = {Merhabâ İle {Elvedâ} {Arasında} {Bir} {Mâh}-ı {Gufrân}: {Prizrenli} {Hacı} Ömer {Lutfî}’nin {Ramazaniyesi}}, issn = {2980-0331}, shorttitle = {Merhabâ İle {Elvedâ} {Arasında} {Bir} {Mâh}-ı {Gufrân}}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rid/issue/84144/1400551}, doi = {10.32950/rid.1400551}, abstract = {Osmanlı dönemi Balkan coğrafyasının önemli bir kültür merkezi olan Kosova’nın Prizren şehrinde, XIX. asrın sonları ile XX. asrın başlarında, zengin bir tasavvufî kültürün bir temsilcisi olarak faaliyet gösteren Prizrenli Hacı Ömer Lutfî, mutasavvıf kişiliğinin yanında şairliği ile de ön plana çıkmıştır. Tasavvufî faaliyetlerini Melamî tarîkatı mensubiyeti çerçevesinde sürdüren Hacı Ömer Lutfî, şeyhlik vazifesinin yanında İttihat ve Terakkî’ye katılarak dönemin siyasi problemleriyle meşgul olmuştur. Fikir ve düşüncelerini dinî-tasavvufî muhtevalı eserler telif ederek ortaya koyan şâirin Türkçe Dîvân’ı yanı sıra bazı eserleri de yayımlanmıştır. Din-Edebiyat ve tasavvuf-edebiyat ilişkileri bağlamında güzel bir örnek olan müellifin Ramazaniyesi, asırlar boyu birikimini devam ettiren dinî-tasavvufî edebiyatın bir ürünü olarak tarihteki yerini almıştır. Dinî literatürün edebiyatımızda yaygın hâle gelmesinde önemli ölçüde etkisi olan Ramazâniyeler, dinî kültürün yanı sıra sosyal hayatın belirleyici öznesi olarak zengin bir manevi birikimi ve Ramazan ayına münhasır terminolojisi ile Türk İslam Edebiyatı’nın öne çıkan türlerinden biri olmuştur. Toplumun manevi hayatını etkilediği kadar sosyo-kültürel birikimi ile başta cami ve mescidler gelmek üzere, Ramazan, oruç, iftar, imsak, teravih, Kur’an, rahle, mahya, hilâl, temizlik, cömertlik, fitre ve sadaka gibi pek çok kavramın kökleşip yerleşmesinde baş rolü oynamıştır. Hacı Ömer Lutfî’nin, dinî-tasavvufî konulu şiirleri arasında bulunan Ramazaniyesi, farklı nazım şekillerinde on bir manzumeden oluşmaktadır. İki muhammes, üç mesnevi, beş gazel ve bir adet de murabbaın yer aldığı Ramazaniye, dinî-tasavvufî muhtevalı pek çok manzumenin bulunduğu el yazması bir mecmua içerisinde muhafaza edilmektedir. Müellifin Ramazaniyesi, sosyal hayatı kuşatan bir ibadet olan Ramazan orucunu işleyen bir edebî eser olarak geniş halk kitlelerine ulaşma gayesi ile sade, açık ve anlaşılır bir dil ile telif edilmiştir. Müzdevic muhammes ile başlayan Ramazaniyede; iki muhammes, üç mesnevi, beş gazel ve bir adet de murabba nazım biçiminde manzume yer alır. Ramazan ayının dinî-tasavvufî literatürdeki vasıf ve faziletleri ile manzumesini oluşturan şâir, Kadir gecesi ve yine bu gecede Kur’an’ın nazil olmaya başlamış olmasından hareketle Ramazan ayının fazilet ve vasıflarını bu aya mahsus kavram ve terkiplerle nazmetmiştir. Eserde konu ile ilgili iktibas ve telmihlere de sıkça başvurulmuştur. Çalışmanın giriş bölümünde oruç ibadeti ve Ramazan ayının kültür ve edebiyatımızdaki yerine değinilmiş, işledikleri konuları bakımından dinî, tasavvufî ve edebî olarak üç başlık altında incelenen Ramazaniye ve Ramazan-nâme türü eserlere dair yapılan çalışmalara da kısaca temas edilmiştir. Çalışmanın birinci bölümünde; Ramazaniye’deki manzumelerin şekil ve muhteva özellikleri üzerinde durulduktan sonra manzumelerin dinî-tasavvufî tahlili yapılmıştır. Manzumelerin konu ve muhtevasına sırasıyla değinildikten sonra şiirde yer alan temel dinî, edebî ve tasavvufî kavramlar, Ramazan edebiyatı ve bu edebiyat içerisinde teşekkül eden tasavvufî kavram ve remizler çerçevesinde tahlil edilmiştir. Böylece, Hacı Ömer Lutfî’nin Ramazan konulu şiirlerindeki kavramlar ile dinî-tasavvufî edebiyatta yerleşik benzer kavramların bağlantısı da kurulmaya çalışılmıştır. İkinci bölümde ise müellifin Ramazaniyesinin metni verilmiştir.}, language = {tr}, number = {26}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Rize İlahiyat Dergisi}, author = {Çavuşoğlu, Raşit}, year = {2024}, note = {Number: 26 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {133--166}, } @article{albakour__2024, title = {حكاية رُستَم وإسفَنديار: بين شاهنامة الفِردوسيّ وغُرَر ملوك الفُرس للثَّعالبيّ}, issn = {2980-0331}, shorttitle = {حكاية رُستَم وإسفَنديار}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rid/issue/84144/1392422}, doi = {10.32950/rid.1392422}, abstract = {حكاية رُسْتَم وإسفنديار إحدى أهم الحكايات الفارسية القديمة التي شاع ذكرُها في أمَّهات مصادر السّيرة النّبويّة، وتفاسير القرآن، وتواريخ صدر الإسلام وآداب الشعوب. إنّ مطالعةَ المصادرِ الإسلاميّة التي أوردت تلك الحكاية تقدِّم لنا ثلاث رؤًى تجاهها: الأولى: دينيَّة، وهي التي تبدو في كتب السِّيرة النّبويَّة وتفاسير القرآن، وعُدَّت فيها بمثابة أساطير الأوَّلين أو لهو الحديث. والثّانية: حماسيَّة أو قوميَّة، وقد تجلَّت في شاهنامة الفردوسي وما تلاها من الحماسات القوميّة الفارسيّة، وفيها تبدو أهمُّ عناصر الحماسة القوميّة الفارسيّة. والثّالثة: تاريخيَّة، وقد تجلَّت في كتب تاريخ الإسلام التي تحدَّثت عن سِيَرِ مُلوك الفُرس القدماء من العصر الأسطوريِّ إلى سقوط الإمبراطوريّة الساسانيّة على يد العرب المسلمين، ومن جُملتها كتاب غُرَر أخبار ملوك الفُرس وسِيَرهم للثَّعالبيِّ. تتحدَّث هذه الحكاية عن اثنَين من أبطال الحماسة الفارسيّة وهما رُستَم وإسفنديار، وقد عُرِفا بخَوض كثيرٍ من الحروب المصيريَّة والخطيرة دفاعًا عن استقلال إيران، وللحفاظ على عرش ملوكها، لكنَّهما تصادما في أواخر حياتَيْهما، وانتهى الأمر بمقتل إسفنديار على يد رُستَم بعد سلسلة من الحوادث الدّراميَّة. تُجسِّد هذه الحكاية تصادم عدد من المفاهيم الإنسانيَّة المهمَّة من قبيل صراع الدِّين والقوميَّة، والسُّلطة والشَّعب، والشَّيخوخة والشَّباب، والشَّجاعة والحيلة، والأَسْر والحُرِّيَّة. إنَّ أهمَّ روايتَين لحكاية رستم وإسفنديار وأكثرهما تكاملًا ونضجًا في مصادر التّاريخ والآداب الإسلاميّة هما: رواية شاهنامة الفردوسيّ ({\textasciitilde}330-416هـ) المدوَّنة بالفارسيَّة، وروايةُ غُرَرِ ملوك الفُرس للثَّعالبيِّ (350-429هـ) المدوَّنة باللّغة العربيَّة، وقد تفاوتت نظرةُ الأديبَينِ أو المؤرِّخَينِ تجاه هذه الحكاية وفلسفتها؛ فالفردوسيُّ كان يتعامل مع هذه الحكاية الأسطوريَّة وأمثالها على أنّها رموز يمكن تأويلها وليست خرافة، أمّا الثَّعالبيُّ فقد رأى هذه الحكاية خرافةً لا يتقبَّلُها العقل الإنسانيّ. إن النظرة الأوَّليَّةَ في روايتَي الفردوسي والثّعالبي تُظهِر وجود تشابهٍ كبيرٍ بين أهمِّ عناصر هذه الحكاية، ولعلَّ حياة هذين الأديبَين في وقتٍ واحدٍ تقريبًا، وفي إقليمٍ واحدٍ، يجعلنا أمام ثلاثة احتمالات حول أسباب هذا التشابه: أوّلاً: أخْذُ الثّعالبي عن الفردوسي وتأثُّره بشاهنامته بحُكم شهرة الشّاهنامة ووحدة البيئة التي عاشا فيها وتقدُّم الفردوسي عليه في العُمْر. وثانيًا: أخْذُ الفردوسي عن الثّعالبي بحُكم شهرة الأخير ومكانته الأدبيّة الكبيرة. وثالثًا: اعتماد الفردوسيّ والثّعالبيّ في روايتَيْهما على مصدر واحد أو مصادر مُتشابهة. لكنَّ هذا التّشابه لم يَحُل دونَ وجودِ تفاوتٍ في مسائلَ فرعيّة وإضافات من قِبَلِ المؤلِّفَين. وقد حفلت الشّاهنامة بالنّصيب الأكبر من الإطالات والإضافات الجديدة كُلِّيًّا، مع حرصه على عدم العبث ببنيتها الأساسيّة، من قبيل مطلع الحكاية والمواعظ الأخلاقيّة والقيم الإنسانيّة التي كان يحرص على تطعيم حوادث القصَّة بها لأسباب ترتبطُ برؤاه الدّينيّة والقوميّة والسّياسيّة.}, language = {ar}, number = {26}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Rize İlahiyat Dergisi}, author = {Albakour, Moustafa}, year = {2024}, note = {Number: 26 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {167--180}, } @article{ayyildiz_-marrar_2024, title = {al-{Marrār} b. {Munqidh}’s {Life} and {Poetry}}, issn = {2980-0331}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rid/issue/84144/1396492}, doi = {10.32950/rid.1396492}, abstract = {In the scholarly examination titled “al-Marrār b. Munqidh’s Life and Poetry”, a focused lens is turned towards the somewhat elusive figure of al-Marrār b. Munqidh, shedding light on his life and, more notably, his poetic contributions during the Umayyad era. The article’s methodological approach centers on a twofold analysis, first drawing from the limited biographical data available about al-Marrār to paint a picture of the poet and his socio-cultural environment, and then engaging in a meticulous exploration of his poetic oeuvre to discern the thematic and stylistic choices that characterized his work. Subject-wise, the research emphasizes the importance of studying lesser-acknowledged poets like al-Marrār b. Munqidh to fill gaps in the collective understanding of the Umayyad poetic landscape. His verses, although not dominantly featured in current literary circles, are intricate tapestries weaving the sentiments, intellect, and cultural motifs of his age. Thus, through his poetry, readers and scholars can glean nuanced insights into the multifaceted world of the Umayyad era, making his works indispensable for anyone seeking a comprehensive grasp of the period’s literary milieu. Regarding scope, while the article does delve into al-Marrār b. Munqidh’s biography, it primarily emphasizes the exploration of his poetry. Given the paucity of detailed records about his life, the emphasis on his poetic works is not just a choice but a necessity. This, in turn, allows the article to cast a wide net over the expanse of Umayyad poetry, positioning al-Marrār's contributions within this broader framework. By juxtaposing his poetic techniques and themes with those of his contemporaries, the research offers a holistic perspective on the dynamics and divergences that marked the Umayyad poetic tradition. The article underscores the importance of al-Marrār b. Munqidh not just as a poet, but as a key to unlocking the subtleties of his age. His poetry, with its distinctive thematic concerns and stylistic elements, becomes a mirror reflecting the broader societal, cultural, and intellectual shifts of his time. By studying his works, the research asserts that one can gain a deeper understanding of the underlying currents that shaped the artistic expressions of the Umayyad poets. As for the research’s purpose, it is manifold. Firstly, it aims to bring to the fore the life and works of a poet who might otherwise remain on the periphery of Arabic literary studies. In doing so, it not only champions the cause of al-Marrār b. Munqidh but also underscores the need to continually revisit and reassess historical literary figures, thereby preventing them from fading into obscurity. Furthermore, by anchoring its analysis in the broader context of Umayyad poetry, the research endeavors to enrich our understanding of the epoch, drawing attention to the intricacies and innovations that defined it. Methodologically, the research adopts a blended approach. It employs historical analysis to piece together the scant details of al-Marrār b. Munqidh’s life, cross-referencing various sources to ensure accuracy and reliability. Simultaneously, for the exploration of his poetry, a close textual analysis is employed.}, language = {en}, number = {26}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Rize İlahiyat Dergisi}, author = {Ayyıldız, Esat}, year = {2024}, note = {Number: 26 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {181--198}, } @article{kurt_bir_2024, title = {Bir {Din} {Eğitimi} {Kurumu} {Olarak} {Kur}’an {Kursu}, {Prof}. {Dr}. {M}. Şevki {AYDIN}}, issn = {2980-0331}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rid/issue/84144/1394645}, doi = {10.32950/rid.1394645}, abstract = {Bu çalışmada Prof. Dr. M. Şevki AYDIN’ın “Bir Din Eğitimi Kurumu Olarak Kur’an Kursu” kitabının değerlendirilmesi amaçlanmıştır. DİB yayınlarından çıkan bu eser genel olarak Kur’an kurslarını din eğitimi açısından incelemektedir. Kitabın ikinci baskısından bugüne aradan geçen zamanda Kur’an kursları adına birçok değişim ve gelişim yaşanmıştır. Araştırmamızda kitabın değerlendirilmesi yanında eserde yer alan bilgiler güncel değişim ve dönüşümlerle de desteklenmiştir. Kitabın ikinci baskısının yapıldığı 2010 yılından bu yana ülkede Kur’an kursları adına önemli gelişmeler yaşanmıştır. Yaz Kur’an kurslarına katılmada yaş sınırlamasının kaldırılması, 4-6 yaş grubu Kur’an kursu projesinin uygulamaya geçirilmesi, kur sisteminin kaldırılması, ihtiyaç odaklı kurs programlarının çerçevesinin genişletilerek bu programların eğitim bilimleri açısından geliştirilme çalışmaları, hafızlık Kur’an kurslarının var olan kapsamının genişletilerek örgün eğitimle birlikte hafızlık yapabilme imkan ve projesi, hafızlık öğrencilerinin hafızlığını ikmal ettikten sonra yine Başkanlık bünyesinde İslami İlimler Programına kayıt olarak Arapça ve Temel İslami ilimler alanlarında yetiştirilmeleri, yine bu öğrencilere Mesleki ve Teknik Ortaöğretim Kurumlarından mezun olanlara alanlarıyla ilgili lisans bölümlerini tercihte kendilerine sağlanan ayrı kontenjan avantajından yararlanabilmeleri, kurs öğreticilerinin yeterliklerinin güncellenmesi konuları kitabın yayınlandığı yıllarda var olup da 2023 yılı itibariyle meydana gelmiş değişim ve dönüşümlerden bazılarıdır. Dolayısıyla eseri yaygın din eğitimi açısından Kur’an kurslarının sistematiğini tanıtma, kurslarda verilen programlar hakkında temel bilgi ve tartışmaları sunma, kurslardaki din eğitimi ve öğretiminin niteliği ve bilimselliğini ifade etmesi açısından Başkanlığın yaygın din eğitiminde başlıca alanı olan Kur’an kursları birçok açıdan incelenmiştir. 2022 yılına kadar Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde Öğretim Üyesi olarak görev yapan Aydın, halen Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi Eğitim Fakültesinde Öğretim Üyesi olarak görevine devam etmektedir. Din Eğitimi alanında özgün çalışmalara imza atan Aydın aynı zamanda 2004-2010 yıllarında Diyanet İşleri Başkanlığında eğitimden sorumlu Başkan Yardımcısı olarak da görev yapmıştır. Bu anlamda Aydın’ın, alanın gerektirdiği teorik yapıya sahipliği yanında pratik durum ile yakından ilişkili olduğu söylenebilir. YÖK-TEZ verilerine göre danışmanlığını yaptığı 6 doktora, 26 yüksek lisans tezi bulunmaktadır. Aydın’ın yayınlanmış 23 kitap/kitap bölümü, ulusal ve uluslararası dergilerde yayınlanmış onlarca makale ve bildirisi bulunmaktadır. Aydın, Türkiye’de din eğitimi bilim dalında halen aktif olarak görev yapan birçok öğretim üyesi/görevlisi/araştırma görevlisinin hocası konumunda bulunmasının yanında Din Eğitimi biliminin bilimselleşmesine de katkı sağlamıştır. Sonuçta incelemeyi konu aldığımız bu çalışmada Aydın’ın özellikle DİB’de görev yaptığı zaman dilimlerindeki tecrübe ve birikimleri, kendi ilmi tecrübesiyle yoğruşturularak okurlara sade ve anlaşılır bir dil ile anlatılmıştır. İncelenen eserin seçilmesinin nedeni, kitabın yayınlandığı dönemden bugüne Kur’an kursları üzerine birçok değişim ve dönüşüm süreçlerinin yaşanması ve böylesine önemli ve alana katkı sağlayan çalışmanın bu zamana kadar kritiği/değerlendirilmesinin yapılmamış olması nedeniyledir. Çalışma, kitabın yayınlandığı dönem şartları dikkate alınarak değerlendirilmiş, gerektiğinde güncel bilgilerle desteklenmiştir.}, language = {tr}, number = {26}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Rize İlahiyat Dergisi}, author = {Kurt, İbrahim}, year = {2024}, note = {Number: 26 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {201--206}, } @article{islam_kiraatlerde_2024, title = {Kırâatlerde {Müdrec} {Kavramı}, {Osman} {Bayraktutan}}, issn = {2980-0331}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rid/issue/84144/1404017}, doi = {10.32950/rid.1404017}, abstract = {İlk insan Adem’in (as) yaratılışıyla birlikte insanlık, peygamberler vasıtasıyla vahye muhatap olmuştur. Adem’le (as) başlayan vahiy tecrübesi son peygamber Hz. Muhammed’e (sav) kadar devam etmiş ve bu vahiy silsilesi Kur’an’la son bulmuştur. Kur’an’ın nüzulü ile birlikte sözlü vahyin yazılması işlemi, bizzat Hz. Peygamber (sav) kontrolünde yapılmış ve vahiy kâtiplerine yazdırılmış ancak Hz. Peygamber’in sağlığında Kur’ân toplanarak bir kitap haline getirilmemiştir. Hz. Peygamber’in (as) vefatından sonra Hz. Ebubekir’in hilafeti döneminde kitap haline getirilen Kur’ân, Hz. Osman’ın hilafeti döneminde çoğaltılarak günümüze kadar herhangi bir değişikliğe uğramadan gelmiştir. Kitap haline getirilen Kur’an’ın tarihsel süreç içerisinde yazımıyla kırâati arasında bir kısım farklılıkların olduğu görülmektedir. Bu farklılıklar sahih kırâatler olarak kırâat-ı seba/yedi kırâat, kırâat-ı aşere/on kırâat şeklinde kendisini göstermektedir. Bu kırâatlerin yanısıra şâz kırâatler de bulunmaktadır. Sahih ve şâz kıraatlerin hangisine dahil olup olmadığı veya bir kırâat olup olmadığı tartışmalı olan bir diğer kırâat türü daha bulunmaktadır ki bu da Müdrec Kırâat’tır. Müdrec Kırâat’in yedi veya on kırâat içerisinde yer alan bir okuma şekli olup olmadığı bu konuda çalışma yapan âlimler arasında tartışma konusu olmuştur. Kırâat farklılıkları konusunda çalışma yapan âlimlerin bir kısmı müdrec kırâatin bir kırâat şekli olduğunu savunurken bir kısmı ise bunun tefsir mahiyetli Mushaflarda ayetler arasında açıklama olduğunu iddia etmişlerdir. Suyûtî’ye kadar Müdrec Kırâat’in bir kırâat şekli olduğu konusunda açık bir ifade bulunmazken, Suyûtî ile birlikte müdrec kırâat, kırâat kavramları arasında yer almıştır. Fakat müdrec kırâatin bir okuma şekli olup olmadığı konusunda halen bir kapalılık bulunmaktadır. Bu kapalılığın açıklığa kavuşturulması önem arz etmektedir. Bu konuda geçmişte yapılan çalışmaların bir sentezini yaparak zikri geçen kapalılığı açıklığa kavuşturmak elzem olarak görülmektedir. Zira ahkam konusundaki bir kısım ayetlerdeki kırâat farklılıkları, hüküm değişikliğine de yol açmaktadır. Kritiğini yaptığımız ‘Kırâatlerde Müdrec Kavramı’ isimli bu eser, bu konuda cevap bekleyen sorulara bir nevi cevap niteliğindedir.}, language = {tr}, number = {26}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Rize İlahiyat Dergisi}, author = {İslam, Hasan Hüseyin}, year = {2024}, note = {Number: 26 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {207--212}, } @article{gumus_subject_2024, title = {On the {Subject}, {Purpose} and {Method} of {Religious} {Education} as a {Practical} {Metaphysics}}, issn = {2980-0331}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rid/issue/87755/1487856}, doi = {10.32950/rid.1487856}, abstract = {The aim of this study is to discuss the possibility of conceiving the current science of religious education as a practical metaphysics without excluding its objectives. Contemporary science of religious education is a religious pedagogy in terms of the conditions that brought it into existence and its characteristics. Therefore, religious education activities are implemented following the religious knowledge constructed by the science of religious education within the limitations of pedagogy. And pedagogy, on the other hand, depends on the paradigm of existence, human being and behavior that finds its meaning in natural sciences such as physics and biology, human sciences, especially psychology, and educational sciences, which have been established depending on the natural state in which modernity is formed. A pedagogical approach to religion is necessarily anthropological due to the discursive characteristics of pedagogy. While it considers a specific religion and its tradition, it derives its principles from a spectrum of sciences, ranging from natural sciences to educational sciences. Religious education activities are therefore bound to a paradigm of the human being whose capabilities are determined. But, as a newly established discipline, religious education as religious pedagogy naturally does not possess a thoroughly developed theoretical framework (naẓarīyat), its principles, purposes, methods and outcomes of religious education activities have not been critically analysed. However, education is the process of becoming human, and by taking various differences in meaning into account, it means becoming a social reality, historicizing, and becoming a subject. Religious education as a practical metaphysics which is proposed to replace religous pedagogy, maintains its critical perspective and since it deals with subjectivity and the historicization of subjectivity, pedagogy can be articulated to other discourses and institutions taking into account the criteria of verification. Religious education as practical metaphysics is not obliged to derive its foundational principles from any specific science, as it’s founded on existence (fıṭrah) itself. Instead, it demands the reconsideration of the sciences in the view of potential forms of subjectivity and promotes the establishment of new scientific disciplines. The basic framework and concepts used in this study have been taken from Platonic philosophy and Foucault’s analyses. Because the contemporary educational paradigm is part of a tradition that extends from Aristotle to modern science. Besides, traditional religious thought represented by the sciences of the explication (bayān) has established strong links with Aristotelian thought via kalām. Plato's philosophy, on the other hand, presents a third theoretical (naẓarī) alternative to Aristotelian philosophy and the discipline of kalām. Plato’s allegory of the cave, which coincides with the verses that the worldly life is play and amusement finds its theoratical grounding in Foucault’s analyses on subjectivation, encompassing processes of socialization and historicization. The analysis of subjectivity enables us to perceive the human being in a holistic manner, which is reduced in the Aristotelian thought system and fragmented in the discipline of kalām, as it reveals the human existence in its most general characteristics. Religiosity in terms of identity (huwiya) is the primary characteristic of subjectivity. Religiosity in the sense of identity is the primordial attribute and the most general characteristics of subjectivity - in addition to this meaning, religiosity also signifies religious attachment. The analysis of subjectivity allows us to see the human being in a holistic manner, revealing human existence in its most general characteristics, unlike in the Aristotelian thought where it is reduced, or in the discipline of kalām where it is fragmented. The study consists of three parts in which the subject, aims and methods of religious education as a practical metaphysics have been expounded. The subject of religious education as a practical metaphysics is the most general form of human existence in the world, which is subjectivity. Its purpose is to demonstrate the process of subjectification integrated with pedagogy by scrutinizing the conditions for the formation of subjectivity. Thus, pedagogy can be conducted in harmony with the general principles of subjectification. Practical metaphysics employs the dialectical method in terms of human relation to truth, archaeology and genealogy for the analysis of subjectivity and forms of subjectivation, and any proper method for its pedagogical dimension.}, language = {en}, number = {27}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Rize İlahiyat Dergisi}, author = {Gümüş, Süleyman}, year = {2024}, note = {Number: 27 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {1--14}, } @article{turan_turkiye_2024, title = {Türkiye {Yüzyılı} {Maarif} {Modeli}’nin {Din} Öğretimi {Yaklaşımında} {Birey} ve {Toplumun} İdeolojik {Tahayyülü}}, issn = {2980-0331}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rid/issue/87755/1507279}, doi = {10.32950/rid.1507279}, abstract = {Eğitim ve öğretimle ilgili resmi dokümanlar, tüm dünyada devletlerin nasıl bir insan yetiştirme arzusunda olduklarının ipuçlarını veren önemli belgelerdir. Bu belgeler yeterli düzeyde analiz edildiğinde bir toplumun kısa, orta ve uzun vadede hangi özelliklerle donatılacağının izini sürmek mümkün olmaktadır. Türkiye’de de sık sık değişen eğitsel dokümanların derinlemesine analiz edilmesi, ülkeyi nasıl bir geleceğin beklediğini kestirmek için önemli veriler sağlayacaktır. Bu makalede 2024 yılında kamuoyuyla paylaşılan Ortaöğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi Öğretim Programı (9, 10, 11 ve 12. Sınıf) Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’nin birey ve toplum merkezli ideolojik unsurlar açısından neler vaat ettiği ele alınmaktadır. Bu bağlamda makalenin temel problemini, “Ortaöğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi Öğretim Programı (9, 10, 11 ve 12. Sınıf) Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli, birey ve toplum merkezli ideolojik unsurlar açısından nasıl bir yaklaşıma sahiptir?” sorusu oluşturmaktadır. Araştırmada temel problem doğrultusunda, mezkûr Program’ın birey ve toplum merkezli ideolojik unsurlar açısından sahip olduğu yaklaşımı ortaya koymak amaçlanmaktadır. Program’la ilgili şu ana kadar çok sayıda sivil toplum örgütü rapor yayımlamış, medyada çok sayıda görüş ve değerlendirme yapılmıştır. Ancak yeni yayımlandığı için literatürde Program’la ilgili henüz yeterli düzeyde akademik çalışmanın yapıldığını söylemek zordur. Bu durum göz önüne alındığında bu makalenin alana katkı sağlama potansiyeli yüksek görünmektedir Araştırmada temel probleme cevap bulmak adına nitel araştırma yöntemi kullanılmış; Program’ın birey ve toplum merkezli ideolojik unsurlar açısından durumunu mevcut hâliyle ortaya koyma söz konusu olduğu için nitel araştırma desenlerinden durum çalışması deseni tercih edilmiştir. Bu bağlamda araştırmanın çalışma birimini oluşturan Program, doküman analizi tekniğiyle incelenmiştir. Program’ın analizi esnasında araştırmacılar tarafından hazırlanan kontrol listesi kullanılmış; veriler içerik analizine tabi tutulmuştur. Analiz sonucunda elde edilen bulgular; kimlik, otorite, özgürlük, adalet-eşitlik, kendini gerçekleştirme ile epistemik yaklaşım ve eleştirel düşünme olmak üzere altı tema altında değerlendirilmiştir. Araştırma sonucunda Program’ın; kimlik, otorite, özgürlük, adalet-eşitlik, kendini gerçekleştirme, epistemik yaklaşım ve eleştirel düşünme temaları bağlamında hem birey hem de toplum merkezli ideolojik unsurlara yönlendiren içeriklere sahip olduğu tespit edilmiş; bununla birlikte birey ve toplum merkezli ideolojik unsurların temalar bazındaki yoğunluğunun farklı olduğu gözlemlenmiştir. Bu bağlamda kimlik ve otorite temalarında toplum merkezli; özgürlük, adalet-eşitlik, kendini gerçekleştirme ile epistemik yaklaşım ve eleştirel düşünme temalarında birey merkezli ideolojik unsurların daha baskın olduğu görülmüştür. Aynı zamanda temalar bazında birey merkezli ideolojik unsurlar kapsamında farklılaştırmanın ön plana çıktığı; toplum merkezli ideolojik unsurlar bağlamında ise devletin toplumu önceleyen bir yaklaşımının olduğu, ayrıca bireysel ve toplumsal ihtiyaçların zaman zaman göz ardı edildiği sonucuna varılmıştır.}, language = {tr}, number = {27}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Rize İlahiyat Dergisi}, author = {Turan, Şeyma and Nazıroğlu, Bayramali}, year = {2024}, note = {Number: 27 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {15--33}, } @article{acar_ozel_2024, title = {Özel {Yetenekli} {Lise} Öğrencilerinin {DKAB} {Dersi} {Müfredatına} ve {DKAB} Öğretmenlerinin {Tutumlarına} İlişkin {Görüşlerinin} İncelenmesi}, issn = {2980-0331}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rid/issue/87755/1430698}, doi = {10.32950/rid.1430698}, abstract = {Bu araştırmada özel yetenekli lise öğrencilerinin dini konulardaki soru ve sorgulamalarında iki önemli başvuru kaynağı olan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi (DKAB) dersi müfredatı ve DKAB öğretmenini inceleme konusu edilmiştir. Bu bağlamda, özel yetenekli öğrencilerin bütün gelişim alanlarını desteklemek için DKAB dersine ait özel hazırlanmış bir müfredata ve materyallere; DKAB öğretmenlerinin de bu hedef kitle ile nasıl çalışabileceğiyle ilgili alan araştırmalarına ihtiyaç vardır. Özel yetenekli lise öğrencilerinin dini konulara dair sorularının cevaplanması çerçevesinde DKAB müfredatına ve DKAB öğretmenine bakışlarını ayrıntılı ve derinlemesine ortaya koymaya çalışan bu araştırmada nitel araştırma yöntemlerinden “durum çalışması” tercih edilmiştir. Araştırmanın örneklemini Kocaeli ortaöğretim kurumlarında okuyan ve aynı ildeki Bilim ve Sanat Merkezlerine devam eden özel yetenekli 20 lise öğrencisi oluşturmaktadır. Araştırma bulgularının değerlendirmesi içerik analizi yöntemiyle Nvivo 14 programı kullanılarak yapılmıştır. Bulgular ve tartışma, DKAB müfredatı ve DKAB öğretmeni başlıkları altında ilgili literatür eşliğinde yapılmıştır. DKAB müfredatının farklılaştırılması hususu, müfredat farklılaştırma çalışmalarına literatürden örnekler sunularak ve tartışma yapılarak değerlendirilmiştir. Yine DKAB öğretmeni ile ilgili özel yetenekli öğrencilerin görüşlerine dair bulgular, özel yetenekli öğrencilerin öğretmenlerinin sahip olması gereken özelliklerle ilişkili literatür çerçevesinde değerlendirilmiştir. Araştırmada ulaşılan sonuçlara göre; özel yetenekli lise öğrencilerinin dini konulardaki sorularının cevaplanması çerçevesinde DKAB müfredatını yetersiz gördükleri tespit edilmiştir. Özel yetenekli katılımcıların DKAB müfredatına çeşitli açılardan eleştirilerde bulundukları görülmüştür. Katılımcı öğrenciler ortak olarak DKAB müfredatı ile ilgili diğer dinlerin tanıtımına daha fazla yer verilen; tartışmaya, sorgulamaya, yorumlamaya dayalı; daha güncel konulara, hayatın içinden bilgilere ulaşabildikleri bir DKAB dersi beklentilerini dile getirmişlerdir. Yine bu bağlamda özel yetenekli lise öğrencileri, dini konulardaki sorularının cevaplanmasında DKAB öğretmenlerinin yaklaşımlarını büyük oranda olumlu bulmakla beraber çeşitli eleştiriler ve öneriler de ileri sürmüşlerdir. Genel olarak özel yetenekli lise öğrencileri DKAB öğretmenlerini hoşgörülü, samimi, ilgili, sabırlı ve sorgulamaya açık yaklaşımlar sergileyen iyi birer insan olarak gördüklerini ifade etmişlerdir. Bununla birlikte özel yetenekli katılımcıların bir kısmı da DKAB öğretmenlerinin ilgisiz, korku dilini kullanan, sert davranan, sabit fikirli ve yargılayıcı tutumlarının oluşturduğu olumsuz durumu belirtmişlerdir. Din eğitimi ile ilgili literatür incelendiğinde özel yetenekli öğrencilerin bu ve benzeri görüşlerini içeren, bu öğrencilerin bakış açılarını yansıtan nitel araştırmaların çok kısıtlı olduğu görülmüştür. Bu araştırma, özel yetenekli öğrencilerin din eğitimi ve öğretimi alanında, DKAB müfredatı ve DKAB öğretmeni merkezli durum tespitinde bulunmayı ve bu öğrencilerin ihtiyaçlarını belirlemeyi amaçlamıştır. Böylece, özel yetenekli öğrencilerin din eğitimi ve öğretimine yönelik yapılacak çalışmalara ve yeni araştırmalara katkı sunma imkânı elde edilecektir. Ayrıca bu çalışmayla, literatüre katkıda bulunmanın yanında özel yetenekli öğrencilerin din eğitimi ve öğretiminde ihtiyaç duydukları eğitim imkânlarının bir an önce sunulmasına dikkat çekilmiş olacaktır.}, language = {tr}, number = {27}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Rize İlahiyat Dergisi}, author = {Acar, Rüştü and Koç, Ahmet}, year = {2024}, note = {Number: 27 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {35--48}, } @article{polat_orta-gir_2024, title = {Orta-{Ağır} {Zihin} {Engeli} ve {Otizm} {Spektrum} {Bozukluğu} {Olan} Öğrencilere {Yönelik} {Hazırlanan} {Din} {Kültürü} ve {Ahlak} {Bilgisi} {Dersi} Öğretim {Programının} {Değerlendirilmesi}}, issn = {2980-0331}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rid/issue/87755/1424302}, doi = {10.32950/rid.1424302}, abstract = {Bu araştırmada özel eğitim uygulama okullarında görev yapan öğretmen görüşlerine göre, Orta-Ağır Zihinsel Engeli ve Otizm Spektrum Bozukluğu Olan Öğrenciler İçin Hazırlanan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi Öğretim Programının değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Bu bağlamda Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi Öğretim Programının hedef, içerik, öğrenme-öğretme süreci ve değerlendirme boyutları incelenmiştir. Araştırmada betimsel tarama yöntemi kullanılmıştır. Araştırmanın çalışma evrenini üç kademe birden (I. Kademe-ilkokul; II. Kademe-ortaokul; III. Kademe-lise) eğitime yer veren Türkiye’deki tüm özel eğitim uygulama okulları oluşturmaktadır. Araştırmaya 104 Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi ile 171 Özel Eğitim öğretmeni olmak üzere toplam 275 öğretmen katılmıştır. Araştırmada veri toplama aracı olarak, araştırmacı tarafından geliştirilen ve 40 sorudan oluşan bir anket formu kullanılmıştır. Elde edilen veriler betimsel veri analizi kullanılarak çözümlenmiştir. Buna göre öğretim programının hedeflerine ilişkin bulgularda; öğretmenlerin çoğunluğu Din kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinin günlük hayatta kullanılacak bilgiler yönünden yeterli olduğu, öğretim programının anlaşılır bir dille ifade edildiği, kademeler ile öğrenme alanları arasındaki sayının tutarlı olduğu ve dersin özel eğitim uygulama okulunun amaçlarına ulaşılmasına katkı sağladığı konusunda kararsızdır. Öğretmenler, hedef ve davranışların sayı olarak birinci kademe için uygun olmadığını düşünürken, ikinci ve üçüncü kademe için uygunluğu konusunda kararsız olduğunu belirtmektedir. Programda yer alan hedeflerin öğretilebilir zihin engelli çocuklara uygun olmadığı, programın hedefleriyle ilgili kısmının daha işlevsel olması amacıyla tekrar gözden geçirilmesi gerektiği anlaşılmaktadır. Tüm kademelerde öğrenme alanlarının bilişsel, duyuşsal ve psikomotor alanlara taksonomik olarak dengeli bir şekilde dağıldığı konusunda öğretmenler kararsızdır ve hedeflerin öğrenme alanlarına dengeli bir şekilde dağılması gerektiği düşünülmektedir. Araştırmaya katılan öğretmenler, programın içerik ögesinin hedeflerle uyumlu olduğunu belirtmektedir. Bunun dışında kalan tüm maddelerde içerik ögesi ile ilgili boyutta öğretmenlerin kararsız kalmaları, öğretim programının içeriği ile ilgili kısmının daha işlevsel olması amacıyla tekrar gözden geçirilmesi gerektiğini düşündürmektedir. Öğretim programının öğrenme-öğretme süreci boyutuna yönelik bulgularda ise: bu okula ve tüm kademe düzeyine yönelik hazırlanan din kültürü ve ahlak bilgisi ders kitaplarının öğrencilere uygunluğu konusundan öğretmenlerin kararsız oldukları belirlenirken; bu ders kapsamında EBA’da yeterince uygulama ve etkinlik olmadığını sonucuna ulaşılmıştır. Bu açıdan programın öğrenme-öğretme süreçleri ile ilgili olan kısmın daha işlevsel olması amacıyla tekrar gözden geçirilerek bazı güncellemelerin yapılması uygun olacaktır. Öğretim programının değerlendirme boyutuna yönelik bulgularda: mevcut ölçme-değerlendirme yöntemleriyle din kültürü ve ahlak bilgisi programında belirtilen hedeflere ulaşılıp ulaşılmadığı konusunda öğretmenlerin kararsız kaldıkları belirlenmiştir. Bu açıdan programın değerlendirme ile ilgili olan kısmının işlevsel olması amacıyla öğrencide öğrenmenin oluşup oluşmadığını ölçen yöntem ve tekniklerin hayata geçirilmesi gerektiği anlaşılmaktadır. Katılımcılar, derste ihtiyaç duyulan materyal ve malzemeleri program incelendiğinde belirlenebileceğini; belli aralıklarla program güncellemelerinin gerekli olduğunu; programı inceleyerek sınıftaki rolünü belirleyebildiğini düşünmektedir.}, language = {tr}, number = {27}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Rize İlahiyat Dergisi}, author = {Polat, Tolgahan Ferman and Acuner, Hacı Yusuf}, year = {2024}, note = {Number: 27 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {49--68}, } @article{sevinc_relationship_2024, title = {The {Relationship} of {Attitudes} toward {Other} {Religious} {Groups} with {Perceived} {Islamophobia}, {Intergroup} {Contact}, and {Social} {Identity}: {A} {Study} among {Muslims} {Living} in {Western} {Countries}}, issn = {2980-0331}, shorttitle = {The {Relationship} of {Attitudes} toward {Other} {Religious} {Groups} with {Perceived} {Islamophobia}, {Intergroup} {Contact}, and {Social} {Identity}}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rid/issue/87755/1496733}, doi = {10.32950/rid.1496733}, abstract = {The Muslim population in Western countries gradually increases, and thereby, individual, social, cultural, economic, political, etc. matters related to the lives of Muslims draw researchers’ attention day by day. Muslims, who make efforts to survive within the given population as a minority group, may encounter negative attitudes and behaviors in different life venues such as exclusion, discrimination, prejudice, labeling or stigmatization, hatred, anger, and violence. In this regard, the literature addressed verbal taunting, obstructing religious practices, workplace discrimination, travel discrimination, armed attacks, threats, bullying, and vandalism as significant problem instances. Particularly, the 9/11 attacks had caused a breakthrough change in the lives of the Muslim population in terms of the addressed negative attitudes and behaviors, causing such complicated and deleterious incidents to happen increasingly. Therefore, the relationships of different religious groups with each other living in Western society prompted a significant scholarly interest. The existing literature explored the thoughts, attitudes, and behaviors of religious groups toward each other and found that Muslims have to struggle with detrimental attitudes more compared to any other religious group. In this regard, an important question that comes to mind is what thoughts, feelings, and attitudes Muslims living in Western countries may have toward other religious groups while facing negative and complicated thoughts, attitudes, and actions of other religious groups. Accordingly, this research explored the attitudes of Muslims living in Western countries toward other religious groups and the relationship of these attitudes with intergroup contact, quality of contact, perceived Islamophobia level, and social identification level. As a quantitative study, we collected the data with the survey technique and ran the correlational analysis. The cross-sectional data came from 158 participants (93 Males (58.9\%) - 65 Females (41.1\%)), who mostly live in the U.S., the U.K., Germany, and other Western countries, aged 18 and 55+. The survey deployed “Social Identification Scale” and “Perceived Islamophobia Scale.” In addition, we ask questions to the participants regarding (a) the frequency and quality of intergroup relations and (b) the attitudes towards other religious groups. Results indicated that (a) Catholics are the most positively regarded religious group for Muslims and they are the group with whom Muslims have the highest frequency of contact; (b) attitudes toward other religious groups were associated with frequency of contact and positive evaluation of contact; (c) there was no statistical relationship between levels of social identification, contact and perceived Islamophobia and attitudes towards other religious groups, and (d) among religious groups, perceived Islamophobia was only associated with attitudes toward Jews and evaluations of contact with this group. We discuss the study implications, limitations as well as future research avenues.}, language = {en}, number = {27}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Rize İlahiyat Dergisi}, author = {Sevinç, Kenan and Güven, Metin}, year = {2024}, note = {Number: 27 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {69--81}, } @article{bas_orta_2024, title = {Orta {Doğu}-İslam {Dünyasında} {Din} ve {Devlet} İlişkileri: {Suudi} {Arabistan} ve İran Üzerine {Bir} {Değerlendirme}}, issn = {2980-0331}, shorttitle = {Orta {Doğu}-İslam {Dünyasında} {Din} ve {Devlet} İlişkileri}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rid/issue/87755/1405296}, doi = {10.32950/rid.1405296}, abstract = {Bu çalışmanın konusu; din ve devlet ilişkisinin günümüz modern Orta Doğu ülkelerinde tezahür biçimlerini Suudi Arabistan ve İran örnekleri üzerinden ele almaktır. Çalışmanın amacı, Orta Doğu-İslam dünyasındaki devletlerin toplumsal, hukuki veya siyasal yapısında dinin rolünü iki ülke örneği üzerinden incelemektir. Çalışmanın odaklandığı problem ise dinin modern Orta Doğu’da devlet aygıtında nasıl fonksiyonel kullanıldığını anlamaktır. 18 ve 19. yüzyıldan itibaren batı dünyası bir değişim ve dönüşüm sürecine girerken, İslam dünyası bu süreçte aynı değişimi ve dönüşümü sağlayamamıştır. 20. yüzyıldan itibaren ise batı dünyasının hızlı bir sıçrama yaşadığına ve İslam dünyası ile aralarındaki ekonomik, siyasi, kültürel, bilimsel ve teknik farklılıkların çoğaldığına şahit olunmuştur. Orta Doğu-İslam dünyası, özellikle son iki asırdır derin buhranlarla yüzleşmekte ve bunlara mukavemet gösterebilecek etkin bir mekanizma geliştirememektedir. Çalışmada birisi mutlak monarşik diğeri ise yarı demokratik yönetim anlayışına sahip iki ülke olan Suudi Arabistan ve İran analiz edilmektedir. Her iki ülkenin ortak özelliği ise din kurumunun ve dini ulemanın devlet yönetiminde etkin rol oynamasıdır. Bu noktada monarşik ve teokratik bir rejimde din-devlet ilişkisi ile demokratik ve teokratik bir rejimde din-devlet ilişkisi incelenmektedir. Böylece modern dünyada iki farklı örnek üzerinden Orta Doğu-İslam dünyasında dinin devletin siyasal, hukuki ve toplumsal yapısında nasıl bir işleve sahip olduğu ortaya konulmaktadır. Gelinen noktada çalışmada öncelikle din, toplum ve modernite ilişkisi kısaca ele alınmakta; akabinde modern dünyada din ve devlet ilişkisindeki değişim tartışılmaktadır. Nihai olarak da Orta Doğu-İslam dünyasında Suudi Arabistan ve İran örnekleri üzerinden din ve devlet ilişkisi analiz edilmektedir. Çalışma metodolojik olarak nitel araştırma yöntemlerinden doküman analizi ile basılı yayınlar, gazete yazıları, ajans haberleri ve raporlardan yararlanılarak yürütülmektedir. Çalışmada Orta Doğu-İslam dünyasında Suudi Arabistan ve İran devlet yönetimlerinin siyasal, hukuki veya toplumsal açıdan din ve dinî kimlikleri bir meşruiyet aracı olarak kullandıkları anlaşılmaktadır. Ayrıca Suudi Arabistan’ın monarşik ve teokratik yapısıyla modern devlet hüviyeti kazanmaya çalıştığı, İran’ın ise modern dünyada dini teamüllere dayalı alternatif bir demokratik ve teokratik devlet modeli oluşturmak istediği sonucuna varılmıştır.}, language = {tr}, number = {27}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Rize İlahiyat Dergisi}, author = {Baş, Fatih}, year = {2024}, note = {Number: 27 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {83--97}, } @article{incetahtaci_bir_2024, title = {Bir {Yan} Ürün {Rejimi} {Olarak} {Demokrasi}}, issn = {2980-0331}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rid/issue/87755/1484607}, doi = {10.32950/rid.1484607}, abstract = {Bu çalışmada bir yönetim sistemi olarak demokrasinin yan ürün rejimi olduğu iddia edilir. Öncelikle Marquis de Condorcet tarafından geliştirilen bireysel ve toplumsal tercih kümeleri arası geçişsizliğe delalet eden seçim paradoksu ile Kenneth Arrow’un “olanaksızlık teoremi” merkeze alınarak araçsal rasyonalite düzleminde bireysel ve toplumsal olgular arası geçiş imkânı sorgulanır. Buna göre bireysel ve toplumsal rasyonaliteler arasında mahiyet farkının olduğu, bireysel rasyonalitelerin toplamının toplumsal rasyonaliteyi ve bahse konu düzlemde herhangi bir karar alma denklemini veremeyeceği görülürken eş anlı araçsal rasyonalitenin bireysel bir rasyonalite olarak temayüz ettiği sonucuna varılır. Dolayısıyla salt araçsal rasyonaliteyi temel alan hiçbir yaklaşım üzerinden toplumsal düzlemde tebarüz edebilecek herhangi bir rasyonel sisteme ulaşılamayacağı görülür. Akabinde araçsal rasyonalitenin işlerlik kazanabilmesi adına gerek şart olarak beliren bilinç olgusu yan ürün kavramı üzerinden değerlendirilir. Genel anlamda araçsal rasyonalite bilincinde olunan arzuların gerçekleştirilmesi adına bilinçli bir şekilde tercih edilen araçlar üzerinden yine bilinçli bir şekilde eyleme geçme süreci olarak anlaşılabilir. Bu itibarla bilinçli olma hali sürecin başından sonuna kadar devrede olmak durumundadır. Bir başka ifadeyle bu düşünceye göre bilincin bütünüyle ya da kısmen eşlik etmediği bir sürecin rasyonel olarak değerlendirilmesi mümkün değildir. Yan ürün kavramına bakıldığında ise onun tam aksi konumda yer alan bir olgu olarak temayüz ettiği görülür. Çünkü araçsal rasyonalitenin hilafına yan ürün bilincinde olunmayan arzularla ilgilidir. Bu anlamda araçsal rasyonalite ile yan ürün kavramı arasında mutlak bir dışlama ilişkisinin olduğu görülür. Bununla beraber yan ürün, araçsal rasyonalite düzleminde kendisini gösteren karar alma denklemlerinde muğlak bir yapıda olmasından dolayı bir parametre olarak yer alamayan sembolik öğeleri kapsayan bir mahiyeti haizdir. Sembolik öğelere bakıldığında ise onların önemli ölçüde gelenek, kültür, din vb. unsurlardan teşekkül eden bir arka plan eşliğinde belirdikleri görülür. Bu itibarla deneyim dünyasında birçok arzu esasen yan ürün kapsamında ortaya çıkan bir hüviyete sahiptir. Nitekim rasyonalite kıyaslamasında insanı diğer canlılardan ayıran temel faktör karar alma sürecinde sembolik öğelerin yer alması üzerinedir. O halde yan ürün olgusunu dışlayan bir rasyonalitenin gayet dar sınırlar dâhilinde kendisini gösterdiği anlaşılır. Bu doğrultuda çalışma içerisinde aristokrasi ile demokrasi arasında bir kıyaslamaya gidilir. Ontolojik bakımdan demokrasi, çoğunlukla belli bir hedef ve plan doğrultusunda ortaya çıkması mümkün olmayan, bilincin süreç boyunca eşlik etmediği olgularla ilgili olmak durumunda olduğundan dolayı bir yan ürün rejimi olarak belirir ve aksi istikamette seyreden aristokrasiden ayrışır. Bu niteliği ile demokrasi kendine has bir rasyonel stratejiye sahip olurken eş anlı araçsal rasyonalitenin tam karşısında konumlanır. Demokratik rejimlerde bir yan ürün olarak ortaya çıkan temel husus ise toplumların olgunlaşmasıyla ilgilidir. Bununla beraber yan ürün ve sembolik öğeler arası ilişkinin mahiyeti dikkate alındığında diğer rejimlere kıyasla demokratik rejimlerde yeni teolojiler geliştirebilme imkânının daha güçlü olduğu; dolayısıyla theoria ediminin daha dinamik bir yapıda seyredebileceği söylenebilir.}, language = {tr}, number = {27}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Rize İlahiyat Dergisi}, author = {İncetahtacı, Yahya}, year = {2024}, note = {Number: 27 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {99--108}, } @article{turkmen__2024, title = {دليل إثبات وجود العقل المجرد عند نصير الدين الطوسي: قراءة تحليلية}, issn = {2980-0331}, shorttitle = {دليل إثبات وجود العقل المجرد عند نصير الدين الطوسي}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rid/issue/87755/1490276}, doi = {10.32950/rid.1490276}, abstract = {تتناول هذه الدراسة تحليل الأدلة التي استخدمها نصير الدين الطوسي (ت. 672/1274) في إثبات العقل المجرد. ولكون طريق الإثبات الموجودة عند الطوسي مبنية على طرق فلاسفة ومفكري ما قبل الطوسي، قمنا بتحليل تلك الطرق لأجل إضفاء الوضوح على دليل الطوسي. حينما نقرأ التاريخ الفلسفي الإسلامي، نجد أنّ مصطلح العقل في بداية استخدامه الفلسفي، كان يؤدي معنا معرفيا بالذات، إلا أنّه مع مرور الزمن أخذ هذا المصطلح منحا وجوديا. فعلى سبيل المثال، استخدم فلاسفة مثل الفارابي (ت. 339/950) وابن سينا (ت. 428/1037) العقل بمعنى أنطولوجي، مع قبولهم لما يحتويه مصطلح العقل من الناحية الوظيفية لمعاني الإدراك والمعرفة، حيث أنّهم قالوا بكونه مبدأ أو علة للوجود. والسبب في ذلك هو أنّ هذين الفيلسوفين خاصة يفسران الوجود بناء على نظرية الفيض. لكنّ الفلاسفة مع تكلمهم عن العقل بهذا المعنى، تطرقوا الى مسألة وجوده وحاولوا إثباته بطرق مختلفة. خاصة وأنّ الفلاسفة المذكورين أعلاه فسروا العقل بالتمسك بنظرية الفيض، كما أثبتوا وجوده بناء على نفس النظرية. إنّ الطوسي من حيث بنيته الفلسفية، يُعتبر من المفكرين الذين تأثروا بالفلاسفة المشائين عمومًا كابن سينا، ولكنّه مع هذا يختلف عنهم جزئيًا، خاصة في سياق الوجود ومبادئه. لكون الطوسي ينتقد نظرية الفيض الإلهية التي طورها ابن سينا لتفسير الوجود. ولأجل هذا السبب ايضا، فهو ينتقد الأدلة التي استخدمها ابن سينا لإثبات وجود العقل المجرد الموجود ضمن تلك النظرية. وعلى الرغم من انتقاده لهذه الأدلة، وخاصة في كتابه تجريد الاعتقاد، إلا أنّه يقبل بشكل عام وجود العقل المجرد، ولإثبات وجوده، يستخدم أدلة مختلفة عمّا هو موجود عند ابن سينا. إنّ الطوسي قد خصّص رسالة مختصرة مستقلة لإثبات وجود العقل المجرد، فهو قد حاول إثبات هذا النوع من العقل في تلك الرسالة، من دليل متكون من ثماني مقدّمات. إنّ الدليل الذي يستخدمه الطوسي في هذا المجال، دليل معرفي في أساسه، لأنّه يرى بأنّ العقل المجرد هو مصدر الصور العقلية، ويسميه أحيانًا نفس الأمر. ولهذا السبب فبحسب الطوسي، لا يمكن إثبات وجود ذلك العقل إلا من خلال الانطلاق من الصور العقلية والمبادئ المعرفية التي يمكن للبشر إدراكها. فإنّ تلك المفاهيم والمبادئ المعرفية المُسلّم بها، لا يمكن أن تكون صحيحة إلّا بوجود مبدأ خارجي يُقاس عليها، ومن ثم فهو يرى أنّ المعيار في صحة هذه المبادئ هو العقل المجرد. لو نظرنا الى إثبات الطوسي لهذا النوع من العقل من الناحية المعرفية، فإنّنا نجده محوالا لإثبات صدق المعلومات البديهية أيضا. فمن هذا المنطلق يمكننا القول بأنّ هدفه في دليله هذا ليس فقط إثبات العقل المجرد، بل أيضا هو محاولة لإثبات صدق المعلومات الأولية. كما أنّ أغلب المقدمات التي تُشكّل دليل الطوسي هذا، موجودة في كتب الفلاسفة السابقين بأشكال مختلفة، إلا أنّه من الممكن القول بأنّها أصلية من حيث التأليف البرهاني. في الحقيقة ان أهمية هذا البحث تكمن في هذه المسألة، حيث إنّه يسلط الضوء على مسألة إمكانية إثبات العقل المجرد عن طريق معرفي صرف. الكلمات المفتاحية}, language = {ar}, number = {27}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Rize İlahiyat Dergisi}, author = {Türkmen, Ersan}, year = {2024}, note = {Number: 27 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {109--122}, } @article{agaoglu_mumin-sehir_2024, title = {Mümin-Şehir {Analojisine} {Dair} {Bir} {Eser}: {Risâle} fî temsîli’l-mü’min bi’l-medîne (İnceleme ve {Tahkîk})}, issn = {2980-0331}, shorttitle = {Mümin-Şehir {Analojisine} {Dair} {Bir} {Eser}}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rid/issue/87755/1405032}, doi = {10.32950/rid.1405032}, abstract = {İnsan, ilim ve düşünce tarihinin önemli problemlerinden birini teşkil etmiş ve merkezî bir konu olarak incelenmiştir. Antik Yunan düşüncesinde ilk olarak Sofistlerle başlayan insan incelemeleri Sokrates (ö. MÖ. 399) ile -özellikle de ahlâkî zemin üzerinde- daha kapsamlı hale gelmiş, Platon (ö. MÖ. 347) ve Aristoteles (ö. MÖ. 322)’in ellerinde ise fizikten metafiziğe; psikolojiden sosyo-politiğe kadar geniş ve sistematik bir boyut kazanmıştır. İslâm ilim ve düşünce gelenekleri de bir yandan naslara dayanarak, diğer yandan ise tevarüs ettikleri kadîm ilim-düşünce kümelerinden istifade ederek kendilerine özgü bir insan tasavvuru ortaya koymuşlardır. Kelâmın “Allah’ın rızasını kazanmak”, felsefenin “Allah’a benzemek” ve tasavvufun “Allah’ın ahlakıyla ahlaklanmak” şeklindeki mefkûreleri nihai aşamada uhrevî mutluluğa yönelik bir amaca işaret etmektedir. Bu ise hiç şüphesiz iyi ve erdemli bir insan olmayı gerektirmektedir. Evrenin küçük bir modeli olarak görülen insan esasen karmaşık bir yapıya sahiptir. Bu karmaşık yapının tasvir ve izahında sık sık temsilî anlatım yöntemleri de istihdam edilmiştir. İnsana ilişkin anlatılarda kullanılan analojilerden biri de insanı şehir üzerinden tanımayı ve tanıtmayı amaçlar. “Doğası gereği politik (medenî) bir varlık olarak” tasvir edilen insan ile şehir arasında yapısal ve işlevsel açıdan birtakım benzerlikler görülmüştür. Birçok Müslüman âlim ve düşünür de eserlerinde insan-şehir analojisinden (temsilî anlatım) söz etmiştir. Bu makalenin konusu da müstakil olarak söz konusu analojiye tahsis edilen ve günümüze kadar gelen bir risâledir. Risâle, edebî-tasavvufî bir üslup ve geniş anlamda felsefî bir yaklaşımla mümin insanı temsilî bir anlatım tarzıyla şehre benzetmektedir. Mümin ve şehir arasında kurulan benzetim esasen ahlâkî bir hususu ortaya çıkarmayı hedeflemektedir. Müellif, dinî kavram ve terminolojileri kullansa da nasları referans göstermeden görüşlerini ortaya koymaktadır. Bu yönüyle de eser özgün bir niteliği haiz bulunmakta ve naslardan beslenmesinin yanı sıra bir düşünceye de dayanmaktadır. Tespit ettiğimiz kadarıyla risâle yazma halinde bulunup tahkîk ve neşri yapılmamıştır. Araştırmalarımız neticesinde risâlenin kütüphanelerde kayıtlı toplam on ayrı nüshasının mevcut olduğu tespit edilmiştir. Söz konusu eser hem kütüphane kayıtlarında hem de yazma nüshalarda iki ayrı yazara nispet edilmektedir. Bunlardan biri Ebü’l-Meâlî el-Hemedânî, diğeri ise Ebü’l-Meâlî el-Haddâd/İbnü’l-Haddâd/İbnü’l-Haddâdî el-Halebî/el-Hillî’dir. Ne var ki, ilkinin Aynülkudât/Ebü’l-Meâlî el-Hemedânî (ö. 525/1131) olabileceği ihtimalini çağrıştırmasına karşı, ikincisinin kim olduğu tespit edilememiştir. Klasik bir temayı müstakil bir risâle halinde ele alması sebebiyle ilgili literatür bağlamında önem arz eden eserin gün yüzüne çıkarılması ve okuyucuya sunulması kanaatimizce önemlidir. Elinizdeki makalenin ana amacı, söz konusu risâlenin tahkîkli neşrini yaparak onu okuyucular ve araştırmacılar için ulaşılabilir kılmaktır. Bunun yanında mevcut bilgilerden hareketle risâlenin tanıtımını yapmak, kime ait olduğunu/olabileceğini tartışmak ve genel olarak metnin tahlilini yapmak da çalışmanın kapsamına dahil edilmiştir.}, language = {tr}, number = {27}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Rize İlahiyat Dergisi}, author = {Ağaoğlu, Mustafa Vacid}, year = {2024}, note = {Number: 27 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {123--147}, } @article{bas_bir_2024, title = {Bir {Na}’t ve {Elifnâme} Örneği {Olarak} {Aşkî}’nin {Der} {Na}’t-ı {Mesnevî} ve {Sâhib}-i {Mesnevî}’si}, issn = {2980-0331}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rid/issue/87755/1498508}, doi = {10.32950/rid.1498508}, abstract = {Tasavvuf, hem dinî ve sosyal hayatın hem de edebiyat ve kültürün üzerinde etkisi olan, İslam’ın zâhir ve bâtın hükümleriyle yaşanan mânevî inanç sisteminin hayat tarzıdır. Dîvân edebiyatı sahasındaki şairlerin büyük bir kısmının tarikatlara olan mensubiyetleri, dinî-tasavvufî edebiyatımızı ortaya çıkartmış; tasavvuf edebiyatının gelişim süreci de bu mutasavvıf şairlerle şekillenmiştir. Dinin benimsenmesi ve hayatla olan ilişkisinde tasavvufun üstlendiği rol, sadece nefis terbiyesine değil dînî ve tasavvufî edebiyatımıza da yön vermiştir. Mutasavvıf şairler, mensubu oldukları tarikatın izinde yürürken manzumelerinde bu tarikata olan bağlılıklarını dile getirmiş, bu tarikatın öğretilerini açıklamaya ve yaymaya çalışmış ve ilgili tarikat büyüklerinden övgüyle bahseden manzumeler kaleme almışlardır. Âlim, sûfî ve şair olarak Anadolu’nun mayasını karan en önemli isimlerden olan Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî ve ona nisbetle teşekkül eden Mevlevîlik, bu tarikatın mensubu olan mutasavvıf şairlerce methiyelere konu olmuştur. Hem Anadolu’da hem Doğu’da hem de Batı’da Mevlânâ’nın düşüncesiyle ve eserleriyle ilgili pek çok çalışma vardır. Bu çalışmaların bazıları bizzat Mevlânâ’yı ve onun eserlerini, özellikle Mesnevî-i Manevî’yi medh etme üzerine kurgulanmıştır. XIX. yüzyılda Kilis’te doğan, Mısır’da eğitimini tamamlayıp Mekke ve Medine’de ömrünü geçiren Mevlevî şeyhi Aşkî Mustafa Efendi de bu çalışmalardan bazılarına imza atmış mutasavvıf şairlerin son temsilcilerindendir. Aşkî Mustafa Efendi’nin Der Na’t-ı Mesnevî ve Sâhib-i Mesnevî adını verdiği ve mesnevî nazım şekliyle yazdığı yüz otuz üç beyit hacmindeki eseri hem Mevlânâ’yı hem de onun yüzyıllardır okunmakta olan Mesnevî-i Manevî’sini öven bir eser hüviyetindedir. Tür olarak na’t olan Der Na’t-ı Mesnevî ve Sâhib-i Mesnevî aynı zamanda içerdiği elifnâme ile de elifnâme türü açısından farklı bir örnek metindir. Na’t, bit tür olarak özellikle Hz. Peygamber için yazılmakla birlikte ehl-i beyt, dört halife için de na’tler yazılmıştır. Aşkî Mustafa Efendi’nin na’ti ise bir şahıs olarak Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’yi ve onun en önemli eseri olan Mesnevî-i Manevî’yi medh etmektedir. Düz, ters, düz-ters, kafiyeleri alfabetik sıralanan, eğitici ve eğlence amaçlı elifnâme türleri bakıldığında Aşkî’nin Der Na’t-ı Mesnevî ve Sâhib-i Mesnevî’si toplam on dokuz beyitte düz elifnâmelere örneklik teşkil etmektedir. Aşkî Mustafa Efendi’nin hacimli sayılacak mürettep bir Dîvân’ı, Sultan Abdülmecid’in ricasıyla ve Semhûdî’nin Vefâü’l-vefâ adlı eserinden hareketle Medine’nin tarihine dair Ta’tirü Ercâi’d-Devleti’l-Mecîdiyye bi-Tîbi Ahbâri Beledi Hayri’l-Beriyye adını verdiği tercüme-telif üç ciltlik bir eseri, Aşknâme, Vahdetnâme, Mirâcnâme ve Sâkînâme adlı mesnevileri vardır ve bu eserler üzerinde akademik çalışmalar yapılmıştır. Der Na’t-ı Mesnevî ve Sâhib-i Mesnevî adlı eseri üzerinde şimdiye kadar kapsamlı bir çalışma yapılmamıştır. Bu makale, Aşkî Mustafa Efendi’nin hayatına kısaca değinmekle yetinip na’t ve elifnâme türü açısından Der Na’t-ı Mesnevî ve Sâhib-i Mesnevî’yi inceleyerek muhtevasını ortaya çıkartacak ve bu mesnevînin çeviri yazıyla metnine yer verecektir.}, language = {tr}, number = {27}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Rize İlahiyat Dergisi}, author = {Baş, Mehmet Şamil}, year = {2024}, note = {Number: 27 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {149--169}, } @article{dal_xviii_2024, title = {{XVIII}. {Yüzyılın} {Başlarında} {Edirne} Şehrinin İdarecileri (1700-1725)}, issn = {2980-0331}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rid/issue/87755/1490118}, doi = {10.32950/rid.1490118}, abstract = {Osmanlı Devleti, 3 kıtada hüküm sürmüş, içerisinde barındırdığı birçok farklı etnik köken ile sosyal ve ekonomik yapısı, askerî teşkilatı ve idari kurumlarıyla 6 asırdan fazla yaşayarak dünya tarihine damgasını vurmuş bir devlettir. Böyle bir devletin her döneminin tüm kurumlarının ve bütün yerleşim alanlarının incelenmesi büyük önem arz etmektedir. XVIII. yüzyılda Osmanlı Devleti’nin yaşadığı sosyal ve ekonomik sorunlar sebebiyle devlet, klasik yapısından uzaklaşmaya başladı. Tımar sisteminin bozulması ve yerini iltizama bırakmasıyla taşrada idari sistemde birtakım değişiklikler meydana geldi. Osmanlı Devleti, bu değişikliklerle kabuk değiştirmeye başlamış; diplomasinin, ıslahatın ve değişimin çok yoğun olduğu yeni bir döneme adım atmıştır. İşte bu dönemin ve değişimin en ilgi çekici şekilde görüleceği yerlerin başında XVIII. yüzyılda Osmanlı Devleti’nin önde gelen şehirlerinden biri olan Edirne şehri gelmektedir. Böyle hayati öneme haiz bir dönemde, sahip olduğu özellikler, konumu, geçmişte üstlenmiş olduğu çok önemli görevlerle Edirne çok daha fazla çalışılması gereken bir şehir durumundadır. Ayrıca Osmanlı Devleti’nin merkezine çok yakın olmasıyla birlikte tarihi vesikalar olarak da çok zengin bir mirasa sahip olması Edirne’yi ön plana çıkartan önemli diğer bir husustur. Edirne’nin coğrafi konumu ve geçmişte oynadığı önemli rollerin sonucu olarak Osmanlı devlet teşkilatının her kademesinin belirgin ve yerleşmiş olduğunu görmek mümkündür. Buna ilaveten toplumsal ve sosyal yapı ile birlikte ekonomik hayatın canlılığı, Müslümanlarla birlikte Yahudi, Hristiyan ve Ermeni etnik kökenlerin uzun süre birlikte yaşamış olması Edirne’nin ne denli önemli bir yapıya sahip olduğunu göstermektedir. Böyle bir yapıya sahip olan Edirne şehrinin idarecileri de büyük önem arz etmekte ve araştırılmayı zorunlu kılmaktadır. Edirne’nin bu yapısı, Edirne üzerine yapılacak araştırmaları özel kılmakla birlikte Osmanlı Devleti’nde meydana gelen değişimin daha kolay izlenmesini mümkün kılarak önemli bir örneklik oluşturmaktadır. Bunların yanında Edirne’yi ön plana çıkartan diğer bir husus da muazzam arşiv kaynaklarına sahip olmasıdır. Osmanlı Devleti’nin, devlet teşkilatı ve devlet geleneğinin üst düzeyde olduğunun en büyük göstergelerinden birisi de şüphesiz bizlere ulaşan muazzam arşiv belgelerinin varlığıdır. Bu arşiv kayıtları içerisinde önemli bir yer tutan ve bizim çalışmamızın da ana unsuru olan şer’iyye sicilleridir. Osmanlı Devleti’nin mahkeme kayıtları olan şer’iyye sicilleri, o döneme ait idari, hukuki, sosyal, ekonomik, etnik ve dini yapı hakkında eşsiz bilgilere ulaşma imkânını sağlar. Edirne’nin elimize ulaşmış 683 adet şer’iyye sicili defteri bulunmaktadır. Bu kritik dönem olan XVIII. Yüzyılda, çok önemli bir yere sahip olan Edirne’nin bu kadar çok şer’iyye sicili defterleri olmasına rağmen yapılan çalışmaların çok az oluşu bizi bu çalışmaya sevk eden önemli etkenlerden bir diğeridir. İşte bu incelemede, Osmanlı arşiv belgeleri ve Edirne şer’iyye sicilleri temel alınarak, XVIII. yüzyılın başlarında Edirne şehrinde görev yapan, bostancıbaşı, subaşı, yeniçeri serdarı, kethüda yeri ve kale görevlileri gibi ehl-i örf taifesi ile ehl-i şer’i temsil eden kadı, müftü, naib, nakibüleşraf ve maliye görevlileri hakkında bilgi verilmiştir. Kısaca bu inceleme, bu dönemde yaşanan siyasi, idari, ekonomik ve kültürel gelişmelerin; konumu ve geçmişi itibari ile önemli bir şehir olan Edirne’ye ne surette yansıdığını ve XVIII. yüzyılda şehir idaresine etkilerini araştırmaktadır.}, language = {tr}, number = {27}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Rize İlahiyat Dergisi}, author = {Dal, Sitki}, year = {2024}, note = {Number: 27 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {171--188}, } @article{ak_serhu_2024, title = {Şerhu {Muhtasari}’t-{Tahâvî} ve Şerhu {Muhtasari}’l-{Kerhî}’nin Şer‘î {Deliller} {Açısından} {Mukayesesi}}, issn = {2980-0331}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rid/issue/87755/1507736}, doi = {10.32950/rid.1507736}, abstract = {Hanefî mezhebinin temel kaynakları ilk olarak Tahâvî (ö. 321/933) ve Kerhî (ö. 340/952) gibi fakihler tarafından belirli tercihler doğrultusunda özetlenerek muhtasar metinler oluşturulmuştur. Sonrasında Tahâvî’nin el-Muḫtaṣar’ı Cessâs (ö. 370/981), Kerhî’nin el-Muḫtaṣar’ı ise Kudûrî (ö. 428/1037) tarafından şerh edilmiştir. Şerhlerin; fıkıh geleneğindeki temel kurucu metinlerin çizdiği çerçeveyi geliştirerek zenginleştirmek, hükümlerin kaynaklarla irtibatını kurmak, metnin önermelerini yeniden gözden geçirerek güncellemek ve metni çeşitli ilim dalları açışından tahlil ederek terim ve ifadelerini açıklamak gibi işlevleri bulunmaktadır. Bu çalışma, Şerḥu Muḫtaṣari’ṭ-Ṭaḥâvî ve Şerḥu Muḫtaṣari’l-Kerḫî’nin şer‘î deliller bağlamında mukayesesini konu edinmektedir. Eserlerin Hanefî mezhebinde telif edilen ilk şerhlerden olmaları ve mezhep birikimini temsil gücü yüksek eserler arasında yer almaları çalışma konusu olarak tercih edilmelerinde etkili olmuştur. Eserlerin geniş hacimli olmaları sebebiyle şârihlerin mesailerinin daha nitelikli olduğu düşünülen ibadetler bölümü örneklem olarak seçilmiştir. Çalışmanın amacı, aynı geleneği temsil eden iki şerhin benzeşen ve ayrışan yönlerini tespit etmek suretiyle mezhep birikimine katkılarının anlaşılmasını ve özgün değerlerinin ortaya çıkarılmasını sağlamaktır. Bu amacın gerçekleştirilmesi, modern dönemde şerhlerin özgünlüğü hususunda gündeme gelen iddialara da mütevazı bir cevap oluşturacaktır. Çalışmada bu amaca uygun olarak karşılaştırmalı analiz yöntemi kullanılmıştır. Çalışma giriş ve sonuç dışında iki bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde araştırma konusu eserler hakkında kısaca tanıtıcı bilgi verilmiştir. İkinci bölümde ise şârihlerin meseleleri temellendirirken hangi şer‘î delillere başvurdukları, delilleri ne derece yoğun ve etkili kullandıkları ibadetler bölümü özelinde mukayese edilmiştir. Mukayese neticesinde şerhlerde meselelerin temellendirilmesinde esas itibariyle benzer delillere başvurulsa da bu delillerin hükümlerle irtibatının kurulmasında farklı yaklaşımlar sergilendiği sonucuna ulaşılmıştır. Bu durum, her bir şârihin belli bir birikimi temsil etmekle birlikte kendi metodolojik yaklaşımını geliştirdiğini göstermektedir. Cessâs meseleleri temellendirirken naklî delillere Kudûrî’den daha fazla yer vermiş; Kitâb, Sünnet, icmâ ve sahâbî kavli delillerini daha etkili ve yoğun kullanmıştır. Sünnet delili bağlamında birçok rivayeti senediyle aktarmış; yoğun olarak sened ve metin tenkidinde bulunmuştur. Cessâs şer‘î deliller bağlamında Kudûrî’den farklı olarak şer‘u men kablenâ deliline müracaat etmiştir. Cessâs’ın naklî şer‘î delilleri daha etkili kullanmasında usulcü kimliğinin önemli etkisinin olduğu anlaşılmaktadır. Bu doğrultuda o, fıkıh usulünü deliller üzerinde başarılı bir şekilde uygulamış, naklî ve aklî delilleri birlikte kullanarak eserinde sağlam ve tutarlı bir üslup ortaya koymuştur. Kudûrî kıyas delilini Cessâs’tan daha yoğun kullanmış, meselelerin temellendirilmesinde mezhep içi kıyasa sıkça başvurmuştur. Fakih kimliğiyle daha ziyade delil-hüküm ilişkisine odaklanmış ve mezhebin fıkhî birikimini şerhine yansıtmaya çalışmıştır. Şârihlerin delillere yaklaşımlarındaki bu çeşitlilik, şerhlerin eskiyi tekrarlayıcı metinler olmadığını, aksine her birinin fıkıh birikimine kendi bağlamında özgün ve nitelikli katkılar sunduğunu ortaya koymaktadır. Mezheplerin gelişip kurumsallaşmasında önemli katkıları bulunan şerhlerin mukayeseli incelenmesi, geçmiş birikimin akademik dünyaya kazandırılmasını sağladığı gibi günümüz fıkıh anlayışının ulaştığı seviyenin değerlendirilmesine de imkân tanıyacaktır.}, language = {tr}, number = {27}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Rize İlahiyat Dergisi}, author = {Ak, İslam and Nacar, Tayip}, year = {2024}, note = {Number: 27 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {189--204}, } @article{karakus_buhara_2024, title = {Buhara {Hanefî} {Usûlcülerinin} {Mâtürîdî} {Mezhebine} {Muhalefeti}: {Pezdevî}-{Serahsî} Örneği}, issn = {2980-0331}, shorttitle = {Buhara {Hanefî} {Usûlcülerinin} {Mâtürîdî} {Mezhebine} {Muhalefeti}}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rid/issue/87755/1498895}, doi = {10.32950/rid.1498895}, abstract = {Hanefî mezhebinin hem kelâm hem de fıkıh usûlü ile ilgili yazım metodunun istikrar bulduğu H. VIII. asır öncesi dönemde Buhara ve Semerkant’ta, birbirinden farklı mezhep içi ekolleşmelere şahitlik edilmektedir. Özellikle fıkıh ve usûlünde söz sahibi olan Buhara Hanefîliği, fıkıh usûlünde olduğu gibi kelâmda da Mâtürîdi’nin görüşlerine muhalif bir tavır geliştirmiştir. Genel olarak Buhara meşâyihinde gördüğümüz bu eğilimin bir kısım bariz örnekleri, Hanefî fıkıh usûlüne şeklini veren iki önemli usûlcü olan Fahru’l-İslâm el-Pezdevî (ö. 482/1089) ve Şemsü’l-eimme es-Serahsî’ye (ö. 483/1090 [?]) aittir. Onlar fıkıh usûlü tartışmalarında hüsün-kubuh ve tekvîn gibi bazı temel esaslarda İmâm Mâtürîdî’ye (ö. 333/944) muhalif görüşler belirterek mezhebin kelâm sisteminin henüz tam olarak kurumsallaşmadığı bu dönemde kimi zaman Eş‘arîlerle uzlaşan bir noktaya kayabilmiştir. Her ne kadar onların bütünüyle Eş‘ârîliği benimsediğini söylemek mümkün olmasa da Mâtürîdîliğe karşı mesafeli bir çizgide oldukları yadsınamaz bir gerçektir. Kısa bir zaman sonra Mâtürîdî usûlcüler tarafından, Hanefî mezhebi içinde ehl-i hadis/Eş‘ârî çizgiye meyleden usûlcülerin eleştiri konusu yapıldığı bilinmektedir. Mevcut veriler değerlendirildiğinde, zikri geçen iki usûlcünün bu eleştirilerin konusu olmaya uygun bir kelâm-usûl düşüncesine sahip olduklarını söylemek mümkündür. Bu iddianın daha detaylı araştırmalarla teyit edilme ihtimali bulunmakla birlikte mevcut değerlendirmede bu görüşün ispatlanabileceği düşünülmektedir. Zira Buharalı fakihlerin Mâtürîdîliğe karşı çıktıkları konular kelâmın merkezinde yer alan meselelerdir. Konumuz açısından Buharalı usûlcülerin neden Mâtürîdîliğe karşı kimi zaman ilgisiz kimi zaman da muhalif tavır içerisine girdiği sorusu hayati öneme sahiptir. Kanaatimizce sorumuzun cevabının en önemli kısmı Buharalıların ilmî zihniyetlerinde gizlidir. Mâtürîdî-Semerkant usûl geleneği açık bir şekilde fıkıh usûlünü, kelâmın bir dalı olarak tasvir etmiş ve usûl görüşlerini bu doğrultuda geliştirmiştir. Oldukça erken bir dönemde, belki en geç H. IV. asrın başlarında İmâm Mâtürîdî sadece bireysel bir çaba olarak değil aynı zamanda Semerkant meşâyihi adına fıkıhla birlikte kelâmın da verilerini dikkate alan bir usûl yazım metodu benimsemiştir. Onun kelâm merkezli bu usûl yazım metodu H. V. asrın sonundan itibaren yeniden ihya edilmeye çalışılmıştır. Buharalı usûlcüler yaşadıkları asırda muhtemelen Mâtürîdî’nin eserlerine ve görüşlerine vâkıf oldukları halde usûl eserlerinde ona ismen atıf yapmadıkları gibi usûl yazım metodu açısından da çok farklı bir meslek takip etmişlerdir. Usûli görüşlerini kelâmî arka planıyla değil de fürû fıkıhla ilişkilendirerek açıklama yoluna giden bu âlimler, kelâmî meselelere ancak zaruret halinde ve ihtiyaç miktarı değinmeyi daha doğru bulmuşlardır. Bu dönemde Buhara meşâyihinin kelâm ilmine karşı mesafeli tavrına dair nakiller de dikkate alınınca bu durum daha anlaşılır bir hal almaktadır. Böylece tam olarak Mâtürîdî kelâm sistemini benimsemedikleri anlaşılan Buharalılar, bazı usûl konularında Mâtürîdîliğe muhalif ve kimi zaman tepkisel yaklaşımlar sergileyebilmiştir.}, language = {tr}, number = {27}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Rize İlahiyat Dergisi}, author = {Karakuş, Bahaddin}, year = {2024}, note = {Number: 27 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {205--216}, } @article{guvel_saff_2024, title = {Ṡaff 61/6 Âyetinin ʾ{Ubeyy} b. {Kaʿb}’a İsnad {Edilen} {Kırâʾati}: {Hz}. {Muhammed}’in “{Aḥmed} İsmiyle {Müjdelenmesi} mi?” {Yoksa} “{Peygamberlerin} {Sonuncusu} {Olduğuna} {Atıf} {Mı}?”}, issn = {2980-0331}, shorttitle = {Ṡaff 61/6 Âyetinin ʾ{Ubeyy} b. {Kaʿb}’a İsnad {Edilen} {Kırâʾati}}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rid/issue/87755/1487038}, doi = {10.32950/rid.1487038}, abstract = {Kur’ân’ın Ṡaff 61/6 âyetinde Hz. ʿÎsa’nın kendinden sonra Ahmed ismi ya da sıfatında bir peygamberin gelişini müjdelemesi konu edilmektedir. Bazı Müslüman âlimlerin ilk asırlardan itibaren bu müjdelemenin izlerini İncillerde yer alan Paraclete/Faraklit kelimesiyle ilişkilendirmesi, meselenin Müslüman ve Hristiyan kültür arasındaki temel polemik konularından birine dönüşmesine kapı aralamıştır. İki kültür arasında Ṡaff 61/6 âyeti çerçevesinde yürütülen tartışmalar âyetin sahabeden ʾUbeyy Kaʿb’a isnad edilen alternatif bir kırâʾatinin ortaya çıkmasıyla yeniden alevlenmiştir. Bu kırâʾat farklılığına ilk olarak Arthur Jeffery (öl. 1959) tarafından San Lorenzo de El Escorial Manastırı Kraliyet Kütüphanesinde kayıtlı bulunan Ebû İsḥâḳ İbrâhîm b. Muḥammed el-Merandî’nin (öl. 588/1192) Ḳurratu ʿAyni’l-Ḳurrâʾ fi’l-Ḳırâʾat adlı eserinin yazmasında rastlanmıştır. Bu okuyuşa göre Ṡaff 61/6 âyetinde Hz. ʿÎsâ’dan sonra Ahmed isminde bir peygamberin geleceği değil ümmetinin son ümmet ve kendisinin de nebîlik ve resullük müessesesinin son temsilcisi olacağı bir peygamberin gelişi müjdelenmektedir. Bu çalışmada Ṡaff 61/6 âyetinin İslâmî kaynaklarda yorumlanışı ve ʾUbeyy b. Kaʿb’a isnad edilen kırâʾat hakkında bilgi içeren Batılı ve Arap yazarlara ait çalışmalar nitel araştırma yöntemi kullanılarak tetkik edilmiştir. Tefsir geleneğinde âyetin daha çok Hz. Muhammed’in Ahmed ismi ya da sıfatıyla müjdelenmesi cihetiyle yorumlamaya konu edildiği görülmektedir. Arthur Jeffery’nin dikkat çektiği kırâʾat farklılığı hakkında en kapsamlı değerlendirme ise Sean W. Anthony’ye ve Zekeriyyâ Muḥammed’e (öl. 2023) aittir. Anthony, ʾUbeyy b. Kaʿb’a isnad edilen kırâʾati Kur’ân’ın diksiyonuna uymadığı ve başka kaynaklar tarafından teyit edilemediği gerekçesiyle âyetin orijinal ve tarihsel olarak tercihe şayan bir okuması olarak görülemeyeceğini ifade ederken, Muḥammed âyetin Hatt-ı Osmânî’ye göre yazılışı ve ʾUbeyy kırâʾati arasındaki farklılığın taṡhîften kaynaklı olabileceği üzerinde durmaktadır. Bu bağlamda Muḥammed, âyetin doğru okunması için üçüncü alternatif bir kırâʾat önermektedir. Muḥammed’in önerdiği kırâʾate göre âyet şöyle meâllendirilebilir: “Meryem oğlu ʿÎsâ, ‘Ey İsrailoğulları! Ben size Allah tarafından gönderilmiş bir elçiyim. Ben elinizdeki Tevrat’ı tasdik etmek ve benden sonra gelecek, ümmeti en faziletli/üstün ümmet olacak Allah’ın kendisiyle nebîlik müessesesini nihayete erdireceği bir peygamberi müjdelemek için gönderildim. Onlar: ‘Bunlar düpedüz bir sihirdir.’ dediler.” (Ṡaff 61/6) Yapılan incelemede Ṡaff 61/6 âyeti hakkında ʾUbeyy b. Kaʿb’a isnad edilen kırâʾat ve Muḥammed’in önerdiği alternatif kırâʾatin kadim Mushaflar ve kırâʾat farklılıklarına dair bilgi içeren kaynaklar tarafından teyit edilemediği ve Kur’ân üslubuyla uyumlu olmadığı tespit edilmiştir. Her iki okuyuşun da hem lafız hem de içerdikleri anlam bakımından Hatt-ı Osmânî okuyuşuna göre tercih edilebilecek bir durum arz etmediği görülmüştür. Merandî’nin eserinde ʾUbeyy b. Kaʿb’a isnad edilen kırâʾatin ilgili sahâbînin kişisel Mushafına düştüğü tefsirî bir açıklama ya da Hz. Osman Mushafının ortaya çıkmasından önce tedavülde olan yedi harf kabîlinden bir kırâʾate dayanıyor olmasının kuvvetle muhtemel olduğu anlaşılmıştır. İlgili kırâʾatte Ahmed isminin zikredilmiyor oluşunun Hz. Osman Mushafı’nın otantiklik düzeyini etkileyecek bir yönünün bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.}, language = {tr}, number = {27}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Rize İlahiyat Dergisi}, author = {Güvel, Orhan}, year = {2024}, note = {Number: 27 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {217--234}, } @article{hatipoglu_dimyatinin_2024, title = {Dimyâtî’nin İthâfu {Fuzalâi}’l-{Beşer} {Adlı} {Eserinin} {Kıraat} İlmi {Açısından} {Tahlili} ve {Eserinde} {Kıraat} İlminin {Muhtelif} {Meselelerine} {Yaklaşımı}}, issn = {2980-0331}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rid/issue/87755/1499796}, doi = {10.32950/rid.1499796}, abstract = {Dimyâtî (ö. 1117/1705), hicrî XI. asrın ikinci yarısı ile XII. yüzyılın ilk çeyreğinde yaşamış bir kıraat alimidir. Farklı ilim dallarında belli bir derinlik kazanan Dimyâtî, şöhretini daha çok kıraat alanının en bilinen eserlerinden biri olan İthâfu fuzalâi’l-beşer adlı kitabı ile yakalamıştır. Dimyâtî’nin eserine genel çerçeveden bakıldığında, İthâf’ta uyguladığı yöntemi iyi kurguladığını; kendisinden önceki kıraat birikimine ve içeriğine vâkıf olduğunu ve bu bilgi birikimini İthâf’ta sentezlediği söylenebilir. Müellifin eserinin bu çerçevede ele alınması, incelenmesi ve kıraat yaklaşımının ortaya koyulması, literatürde teşkil ettiği konumu tespit bakımından önem arz etmektedir. Öte yandan kıraat-i aşereyi Tayyibetü’n-neşr’in tarîkleri üzerine bina etmesi sebebiyle İthâf, Tayyibe’nin öğretiminde ve bu manzûmenin izahında başucu kaynak rolü üstlenmiştir. Dimyâtî, kıraat ilmine yönelik olarak kaleme aldığı bu eserle Mısır ve Osmanlı dönemi kıraat öğretimine önemli bir etkide bulunmuştur. Nitekim Osmanlı döneminden itibaren kıraat ilminde tarîk ve meslekler olarak adlandırılan ekollerin metodolojik farklılıklarını öğrenmede temel referans kaynaklarından biri İthâf’tır. Müellif, İthâf’ında; kıraatlerin sıhhat şartları, resmü’l-mushaf, kıraatlerin hüccetleri, şâz kıraatler ve tahrîrât meselesi gibi konulara yönelik dikkate değer malumata yer vermektedir. Çalışmada, bahsi geçen meselelere müellifin İthâf’ta yer verme keyfiyeti ve yaklaşım tarzı irdelenmektedir. İslâm dünyasında hakkında yapılan çalışmalar hem nicelik hem de nitelik olarak her geçen gün artmasına rağmen ülkemizde İthâf hakkında hiçbir çalışmanın yapılmamış olması, alandaki boşluğa işaret etmektedir. Bu bakımdan çalışmanın bir yandan mezkûr boşluğu bir nebze de olsa doldurması diğer yandan da İthâf hakkında yapılacak yeni çalışmalara bir basamak teşkil etmesi umulmaktadır. Çalışmada, Ahmed b. Muhammed ed-Dimyâtî’nin İthâfu fuzalâi’l-beşer adlı eserinde kıraat ilminin muhtelif meselelerine yaklaşımı ve kıraat birikimini sunma yönteminin tespitine odaklanılmaktadır. Özetle Dimyâtî’nin İthâf’ı yazma amacı, muhtevası, metodu, eserinin kıraat ilmi açısından tahlile tabi tutulması ve kıraat ilminin muhtelif meselelerine yaklaşım tarzının tespit edilmesi hedeflenmektedir.}, language = {tr}, number = {27}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Rize İlahiyat Dergisi}, author = {Hatipoğlu, Mustafa}, year = {2024}, note = {Number: 27 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {235--252}, } @article{topal_-bakara_2024, title = {el-{Bakara} {Sûresi} 79. {Ayet} {Bağlamında} {Kitâb} {Yazmanın} İçerik {Analizi}}, issn = {2980-0331}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rid/issue/87755/1484611}, doi = {10.32950/rid.1484611}, abstract = {Kur’an’da yer alan bazı kelime ve kavramlar nispeten sıkça kullanılmakta, bağlamlarına göre birbirinden farklı içerikleri barındırabilmekte veya farklı anlamları ifade edebilmektedir. Nitekim bu durum erken dönemden itibaren kelimelerin Kur’an’da farklı anlamlarda kullanımını ele alan Vucūh ve Neẓāʾir türü eserlerin ortaya çıkışına sebep olmuştur. Ayetlerde yer alan kelime ve kavramların anlam karşılıklarının tespitinde yardımcı önemli unsurlardan diri de sebeb-i nüzûl rivayetleridir. Ancak hem Vucūh ve Neẓāʾire dair eserlerin Kur’an kelimelerinin her biri için anlam tespitinde bulunmaması hem de sınırlı sayıda ayet için nüzûl sebebi rivayetlerinin nakledilmesi bazı Kur’an kelime ve kavramlarının her kullanıldığı yerdeki anlamın belirlenmesinde farklı metodların ve imkanların kullanımını zorunlu kılmaktadır. Muhataplarını hidayete yöneltmek üzere söz olarak vahyedilen ayetlerin, nüzûl ortamı unsurlarının pek çoğundan soyutlanarak, sonraki nesillere yazılı bir metin şeklinde ulaşması anlama ve anlamlandırma açısından kapalılıklara sebebiyet vermektedir. Klasik araştırma yöntemlerinin yanında nüzûl dönemine dair her bilginin izini sürmek, bu bilgileri anlamlı ve tutarlı irtibatlar yoluyla bir arada değerlendirebilmek muhatap olduğumuz bu kapalılıkları gidermeye yardımcı olacaktır. Kur’an’da çokça geçen ve farklı anlamlarda kullanılan ifadelerden biri de el-kitâb kavramıdır. Bu ifadenin Kur’an’da on sekiz ayrı anlamda kullanıldığı tespit edilmiştir. Söz konusu ifadenin Kur’an’da kullanıldığı anlamlar hakkında klasik eserlerdeki tespitlerin yanında çağdaş araştırmacılar tarafından yapılan çalışmalarda farklı anlamların verildiği ve bazı değerlendirmelerin yapıldığı da görülmektedir. Kitâb yazımından söz eden ve içinde yar alan kitâb ifadesinin neye delalet ettiği, kimler tarafından yazıldığı veya yazdırıldığı, yazılma amacı vb. hususların anlamlı bir bütünlük içerisinde izah edilemediği tespit edilen ayetlerden biri de el-Bakara Sûresi 79. ayettir: “Kitabı bizzat kendileri yazıp da, onunla küçük bir menfaat elde etmek için, “Bunlar Allah’tan gelmiştir!” diyenleri vay hâline! Ellerinin yazdıkları sebebiyle vay hâline onların. Kazandıklarından dolayı vay hâline onların!” İslamî İlimlerde yaygın olarak her disiplin kendi kaynakları vasıtasıyla bilgiye ulaşmayı veya bilgiyi yorumlamayı benimsemektedir. Ayetlerin veya içerisinde yer alan kelime ve kavramların anlam tespitinde başvurulan temel kaynaklar ise genellikle Tefsir ve Dil/Lugat alanına dair eserlerdir. Oysa erken dönem telif edilen eserler daha sonra şekillenen ihtisaslaşma çerçevesinde oluşmamıştır. Bu kaynaklar İslamî literatürün her alanına hitap edecek bilgilere ulaşma imkan ve kabiliyetini barındıracak mahiyete sahiptirler. Bu sebeple bir Tefsir araştırmacısının da tüm bu kaynaklardan yararlanmayı ilke edinmesi bir tercih değil gereklilik arz etmektedir. Farklı alanlarda pek çok esere ulaşma ve de dijital kütüphanelerden istifade edebilme imkanı günümüz araştırmacılarına nüzûl sürecini, ayetler ile içerdikleri kelime ve kavramların anlamını doğruya en yakın şekilde tespit etme fırsatı sunmaktadır. Bu doğrultuda el-Bakara Sûresi 79. ayetiyle ilgili yaptığımız bu çalışmada söz konusu ayetin Yahudi din adamlarıyla ilgili olduğu, kendi tebaalarının ve müşriklerin iman etmesine engel olmak üzere peygamberlik bilgisini kötüye kullanarak uydurma bir kitâb yazdıkları ve bunu da Mekke müşriklerine verdikleri sonuçlarına ulaşılmıştır. Bu ayete dair Tefsir kaynaklarında yer alan bilgilerin tek başına ele alındıklarında bütünlük ifade etmekten uzak olduğu görülmüştür. Siyer, Tarih ve Meğâzî eserlerde yer alan veriler Tefsir literatürüne ait bilgilerle birlikte değerlendirildiğinde daha somut ve tutarlı yargılara varılabileceği değerlendirilmiştir.}, language = {tr}, number = {27}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Rize İlahiyat Dergisi}, author = {Topal, Hüseyin}, year = {2024}, note = {Number: 27 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {253--265}, } @article{orsdemir_ahiret_2024, title = {Âhiret {Konularını} {Kelâm} {Kozmolojisiyle} {Temellendiren} {Eş}‘arî {Bir} Âlim: İbn {Humeyr} es-{Sebtî}}, issn = {2980-0331}, shorttitle = {Âhiret {Konularını} {Kelâm} {Kozmolojisiyle} {Temellendiren} {Eş}‘arî {Bir} Âlim}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rid/issue/87755/1503241}, doi = {10.32950/rid.1503241}, abstract = {Eş‘arîliğin Mağrib bölgesinde yayılmaya başlaması hicrî IV-VI. yüzyıllara dayanmaktadır. Bu yüzyıllarda bölgede birçok âlim yetişmiş ve onların düşünceleri ile eserleri günümüze kadar ulaşmıştır. Bu âlimlerden biri İbn Humeyr es-Sebtî’dir (ö.614/1217). Onun yaşadığı döneme kadar Eş‘arîlik bölgede geniş bir ilmî birikime ulaşmıştır. Böylece o, Eş‘arîliğin ilmî ve fikrî gelişimini yakından takip etme imkânı bulmuştur. Ayrıca mübtılîn ve mülhidîn gibi batıl grupların bölge halkının dinî düşünceleri üzerindeki manipüle edici söylemlerine ve kelâma muhalif olan kimselerin çeşitli kelâmî meselelere getirdikleri itirazlara şahit olmuştur. Bu sayede o, bahsedilen gruplara ve kimselere karşı dinî delillerin yetersiz olacağını fark ederek aklî argümanların da kullanılması gerektiği kanaatine varmıştır. Bunun üzerine Mukaddimâtü’l-merâşid ilâ ilmi’l-‘akâid fî def‘i-şübühâti’l-mübtılîn ve’l-mülhidîn adlı kelâm eserini kaleme almıştır. Bu eserinde zikredilen grupların iddialarına karşı kelâmî meseleleri aklî temellere dayanan savunmacı bir yaklaşımla izah etmeye çalışmıştır. Onun bu savunmacı yaklaşımında üzerinde en fazla yoğunlaştığı ve tartıştığı konulardan biri âhiret (sem‘iyyât) mevzularıdır. Zira bahsedilen mevzularda naklî deliller çokça kullanıldığından dolayı muarızların itirazları bunlar üzerinden ortaya çıkmıştır. Bu durum âhiret konularında naklî delilin kullanılmasının yanında akıl yürütmeye dayalı bir kelâm yönteminin kullanımını da gerekli kılmıştır. Bundan dolayı İbn Humeyr’in muarızlarına karşı âhiret konularını temellendirirken akıl yürütmeye dayalı yönteminin teorik zeminini de dakīku’l-kelâm (kelâm kozmolojisi) oluşturmuştur. Bu çerçevede o, aşırı grupların ve kimselerin âhiret konularındaki itirazlarına ve iddialarına karşı âlemin unsurları olan cevher, araz ve cisim gibi cüzler üzerinden temellendirmeler yaparak cevap vermeye çalışmıştır. Nitekim bakıldığında kelâmcılar kelâm kozmolojisini âlemi, anlama ve anlamlandırma hususunda kullanmalarının yanında âhiret gibi konularda da kullanmışlardır. İbn Humeyr’in de bu alanı kullandığı görülmektedir. Öyle ki o, kelâm kozmolojisine dair bilgisi olmayan kimsenin sem‘iyyât bahislerini öğrenmesinin eksik olacağını düşünmüş; celîl konuların bilinmesinin yanı sıra dakīk mevzuların da bilinmesini şart koşmuştur. Buradan hareketle bu çalışmada, İbn Humeyr’in kelâm düşüncesinde yer alan sem‘iyyât konusundaki görüşleri ve sergilediği yaklaşımın ayırt edici yönleri incelenecektir. Ele alınan yönlerin bağlı bulunduğu Eş‘âri düşünceden farkı, benzerliği ve Mağrib bölgesi Eş‘arîliğine katkısı ortaya koyulmaya çalışılacaktır. Ayrıca İbn Humeyr’in, kabir azabının mahiyeti, ruh-beden birlikteliği, yeniden yaratma/i‘âde ve cennet-cehennemin ebedîliği konularını dakīku’l-kelâm temelinde nasıl inşa edip temellendirdiği araştırılacaktır. Onun yaptığı temellendirmelerinde cevherin tek başına kaim olma, arazlardan soyutlanamama, mütecânis/mütemâsil olma ve parçalanamama gibi özelliklerini nasıl kullandığı irdelenecektir. Aynı şekilde arazların, cevher olmadan kaim olamama, devamlı olamama ve mekânda oluş şekilleri gibi niteliklerini açıklama ve anlamlandırma yöntemi ele alınacaktır. Öte yandan İbn Humeyr, diğer Eş‘arî âlimlere kıyasla az bilindiğinden dolayı kendisinin tanıtılması da amaçlanmaktadır. Çalışma sonucunda İbn Humeyr’in yaşadığı Mağrib bölgesinde muarızlarına karşı Eş‘arî dakīk düşünceyi âhiret konularında temel aldığı ve dini düşüncenin doğru bir şekilde anlaşılmasına zemin hazırladığı görülecektir. Bunun yanında dakīku’l-kelâm ve celîlu’l-kelâm konularını birbirinden bağımsızlaştırmadan bütünsel bir şekilde ortaya koymaya çalıştığı anlaşılacaktır.}, language = {tr}, number = {27}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Rize İlahiyat Dergisi}, author = {Örsdemir, Fatmanur}, month = oct, year = {2024}, note = {Number: 27 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {267--280}, } @article{demir_imamiyye_2024, title = {İmâmiyye Şîası’nda {Hz}. Âişe {Tasavvurunu} Şekillendiren {Bazı} {Olaylar} Üzerine {Bir} İnceleme}, issn = {2980-0331}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rid/issue/87755/1496750}, doi = {10.32950/rid.1496750}, abstract = {Şîa, sahâbîlerin hepsini adil kabul etmediğinden onları tek tek değerlendirerek karar vermektedir. Şîa’nın âyetlerden ve rivayetlerden hareketle adaletine menfi yönde hüküm verdiklerinden biri de Hz. Âişe’dir. Şîa, Hz. Peygamber döneminde genel olarak Hz. Âişe’yi İfk olayı, Hz. Peygamber’i incitmesi, Hz. Ebû Bekir’in imameti ve halifeliği gibi konular bağlamında incelemektedir. İfk hadisesine karışanları âdil kabul etmediğinden temel hadis kaynaklarında onlardan hiçbir rivayet aktarmamıştır. Şîa’ya göre Hz. Âişe, Hz. Peygamber’in diğer hanımlarıyla anlaşarak söz ve davranışlarıyla ona eziyet etmiştir. Ayrıca Hz. Peygamber’in hastalığında Hz. Ebû Bekir’e namaz kıldırma görevini Hz. Âişe vermiştir. Hz. Peygamber, tekbir seslerini duyunca mescide gidip onu imametten azlederek namazı kendisi kıldırmıştır. Bunun için Hz. Peygamber’in Hz. Ebû Bekir’e cemaate namaz kıldırma görevini verdiğine dair rivayetlerin hepsinin Hz. Âişe tarafından uydurulduğunu ve çelişkiler barındırdığını savunmuştur. Ayrıca Hz. Âişe’nin uydurduğu rivayetle Hz. Fâtıma’yı babasının mirasından mahrum bıraktığını iddia etmiştir. Hz. Osman, Hz. Âişe’nin atiyyesini eksilttiğindeyse Rasulullah’ın mirasından payına düşeni isteyerek rivayetiyle çelişmiştir. Bu vb. sebeplerle Şîa, hadis rivayeti konusunda Hz. Âişe’yi güvenilmez ve Hz. Peygamber adına hadis uyduran râviler kategorisinde değerlendirmiştir. Hz. Âişe, Medine dışından gelenlerin isteklerini halifeye aktarmak suretiyle Hz. Osman ile halk arasında aracılık yapmıştır. Sunduğu bazı talepleri reddedilince halifeyle arası bozulmuştur. Şîa’ya göre Hz. Âişe, Hz. Osman’ı katletmek için başkalarını kışkırtanların başında gelmiştir. Hz. Osman’ın evi muhasara edildiğinde isyancıların taleplerini bilmesine rağmen hacca gitmiştir. Medine’ye dönüşte Hz. Osman’ın şehadetini ve Hz. Ali’nin halifeliğini öğrendiğinde Hz. Osman’ın kanını halifeden isteyenlere katılmıştır. Bununla peygamber eşlerine hitaben “Evinizde oturunuz…” âyetinin gereklerine muhalefet ederek âsi olmuştur. Hz. Âişe, Muâviye döneminde siyasette daha az rol oynamış olmasına rağmen Muâviye’nin bazı icraatlarına muhalefet etmiştir. Muhammed b. Ebî Bekr’in ve Hucr b. Adî’nin katledilmesi ile Ziyâd’ın Ebû Süfyân’ın nesline dâhil edilmesi bunlardandır. Hz. Âişe’nin Şîa katındaki konumunu bilmek mezhebin sahâbe algısını ve hadis anlayışını anlamak için önemlidir. Mamafih Hz. Âişe ile ilgili birçok çalışma yapılmış olmasına rağmen hadis alanında İmâmiyye Şîası’nın Hz. Âişe anlayışını ortaya koyan hiçbir çalışmanın yapılmamış olması bu makalenin hazırlamasını gerekli kılmıştır. Çalışmada Şîa rivayet kaynaklarından hareketle İmâmiyye Şîası’nda Hz. Âişe tasavvurunu şekillendiren olaylar merkeze alınmıştır. Çalışmanın temel problemini, “İmâmiyye Şîası’nda Hz. Âişe tasavvurunu şekillendiren olaylar nelerdir?” sorusu teşkil etmektedir. Bunu ortaya koymak için makalede başka soruların da cevabı aranmakta ve ulaşılan bulgular üzerinden bazı değerlendirme ve önerilerde bulunulmaktadır. Çalışmada fikir-hadise-siyaset-rivayet irtibatına dikkat ederek tasvîrî ve tahlîlî bir bakış açısıyla konular incelenmektedir. Bunun için nitel araştırma metotlarından dokümantasyon analiz yöntemi kullanılmaktadır. Hulasa-ı meram Şîa, siyaset ağırlıklı olumsuz bir Hz. Âişe tasavvuruna sahip olmasına rağmen ihtiyaca binaen bazı Şiî muhaddislerin Hz. Âişe’nin rivayetlerini kullandığı görülmektedir.}, language = {tr}, number = {27}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Rize İlahiyat Dergisi}, author = {Demir, Abdulalim}, year = {2024}, note = {Number: 27 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {281--298}, } @article{iplik_lanetli_2024, title = {Lanetli {Deve} {Hadisi} Özelinde {Müşkil} {Bir} {Hadisin} {Yorumlanması}}, issn = {2980-0331}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rid/issue/87755/1497123}, doi = {10.32950/rid.1497123}, abstract = {Hz. Peygamber dönemi Arap toplumunda deve, en yaygın olarak kullanılan binek hayvanlarından biriydi. Nitekim seferlerde ve ticaret amaçlı yolculuklarda da Araplar binek olarak deveyi tercih etmekteydi. Devenin bu önemli konumu, onun hadislere konu olmasına yol açmıştır. Bu hadislerden biri çalışmamıza da konu olan lanetli deve rivayetleridir. Hz. Peygamber’in farklı zaman ve mekanlarda develerine lanet eden sahâbîleri bineklerinden indirerek onlara develerinin lanetlenmiş olduğunu söylemesini konu edinen rivayetler hadis kitaplarında aktarılmıştır. Bu çalışmanın amacı, lanetli deve rivayetlerini isnad ve metin açısından tahlil etmek ve bu rivayetlerin hadis şerhlerindeki yorumlanma serüvenini inceleyerek problemli yönlerini çözümlemektir. Bu makalede, hadis metinleri birbirleriyle mukayese edilerek deve lanetleme hâdiselerinin vuku bulma sırası, kaç kere ve nerede gerçekleştiği gibi somut bilgilere ulaşılmaya çalışılmıştır. Bu doğrultuda lanetlenmiş deve rivayetlerinin 7 farklı sahâbîden (Câbir b. Abdullah, Ebû Hüreyre, Abdullah b. Ömer, Enes b. Malik, Hz. Âişe, İmrân b. Husayn, Ebû Berze) aktarıldığı tespit edilmiştir. Bu rivayetlerin metin açısından analizi sonucunda ise Medine döneminde farklı zamanlarda en az 4, en fazla 7 defa deve lanetleme olayının yaşandığı sonucuna ulaşılmıştır. Öte yandan çalışmada, bahsi geçen hadislerin rivayet kitaplarında aktarıldıkları bölüm ve konu başlıkları incelenerek hadislerin hangi bağlamda anlaşıldıklarına dair yorumlar yapılmıştır. Bu minvalde yapılan araştırma sonucunda Müslim’in ilgili hadise ahlaka dair bir bölümde, Ebû Dâvûd’un "Cihad", Nesâî’nin ise "Siyer" bölümünde yer verdiği görülmüştür. Bu verilerden hareketle Müslim’in hadisteki lanetlemeye vurgu yaptığı, Ebû Dâvûd ve Nesâî’nin ise olayın bir sefer sırasında gerçekleşmesine dikkat çekmek istedikleri sonuçlarına ulaşılmıştır. Buna ek olarak, makalenin bir bölümünde lanet lafzının hadis şerhlerinde nasıl yorumlandığı incelenmiştir. Bu doğrultuda, lanetli deve hadisini ele alan hadis şerhlerinde, genellikle metindeki lanet ifadesinin öne çıkarıldığı görülmüştür. Ayrıca, Tahâvî ve İbn Hibbân’ın lanet ifadesini hakiki manada anladıkları ve devenin lanetlendiğini düşündükleri sonucuna ulaşılmıştır. Diğer taraftan, Kâdî İyâz, Kurtubî ve Nevevî gibi alimlerin ise lanet ifadesini hakiki manada anlamayıp, tevil yolunu tercih ettikleri ve hadisteki kastın deveyi terk etmek ve ondan istifade etmemek olduğu görüşünü savundukları neticesine varılmıştır. Çalışmanın son kısmında ise lanetli deve hadisinin problemli gözüken kısmı çözümlenmeye çalışılmıştır. Bu doğrultuda öncelikle ilgili hadisin zahiren hem dini ilkelerle hem de bir başka hadisle çeliştiği tespit edilmiştir. Lanetli deve hadisinin dini ilkelerle çelişen yönü, akli melekesi olmayan bir devenin nasıl Allah’ın rahmetinden uzaklaşacağıdır. Hadisin dinî esaslarla ve başka bir hadisle çelişkili görünen kısmı, lanet lafzının Allah’ın rahmetinden kovulma anlamı yerine deveyi terk etmek ve ondan uzaklaşmak anlamlarına hamledilmesi suretiyle çözümlenmiştir.}, language = {tr}, number = {27}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Rize İlahiyat Dergisi}, author = {İplik, Abdullah Mahmut}, year = {2024}, note = {Number: 27 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {299--313}, } @article{usta_su_2024, title = {Su {Kasîdesi} (Şerh - {Tahlil}) {Töreli} {Türk} {Edebiyâtı} Çalışmaları-1, {Ed}. {Abdülkadir} {Dağlar}, {Erhan} Çapraz, {Ertuğrul} {Karakuş}}, issn = {2980-0331}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rid/issue/87755/1503344}, doi = {10.32950/rid.1503344}, abstract = {Edebiyatımızda Hz. Peygamber'i konu edinen pek çok türden birisi na'ttır. İslâmî edebiyatta mühim bir yeri olan na't türünde yazılan pek çok manzûme arasında; Fuzûlî'nin Kasîde Der-Na't-ı Hazret-i Nebevî ismini verdiği, "su" redîfi dolayısıyla Su Kasîdesi adıyla anılan na'ti en meşhûr olanlarından biridir. Şâirin çeşitli mazmûn ve mefhûmları bir araya getirerek Hz. Peygamber aşkını ustalıkla işlediği bu manzûmeyi anlamaya ve açıklamaya yönelik birçok çalışma ortaya konmuştur. Değerlendirmemize konu olan, 2023 yılının sonlarında çıkan kitap da bu bağlamdaki son çalışmalardan biridir. 32 beyit hacmindeki manzûme için bu kitap, mukaddimeyle birlikte 33 kısımdır. Her kısımda bir beyti ekseriyetle birden fazla kalem şerh etmesi hasebiyle yazar sayısı açısından, mukaddimeyle birlikte 57 ayrı yazıdan oluşmaktadır. Metni doğru okuma, anlama ve açıklama gayesiyle 56 ayrı yazarın birleşerek ortaya koyduğu her bir şerh makalesi kendi içinde bir anlam dünyası olduğu gibi aynı zamanda birbirlerini tamamlayan parçalardır. Şâirin batnındaki manâyı aramadan önce şerhe konu olan metni şâirin söylediğine en yakın şekilde okunması gerektiğinden bu kitapta, Su Kasîdesi'nde var olan okunuşu ihtilaflı bazı kelimelerin okunma şekline ilâveten şârihlerin birikimlerine göre farklı anlam pencereleri aralanmaktadır. Farklı kalemlerin bir araya getirilmesiyle ortaya konan bu çalışma; bir metne getirilebilecek birden fazla yorumu toplu hâlde sunması yönüyle önceki çalışmalardan farklı bir kurguya sahip olup orijinal bir çalışma olarak sahada yerini almaktadır.}, language = {tr}, number = {27}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Rize İlahiyat Dergisi}, author = {Usta, Aynışah}, year = {2024}, note = {Number: 27 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {317--322}, } @article{farimaz_historical_2024, title = {Historical {Dictionary} of {Sufism}, {John} {Renard} ({Lanham}, {MD}: {Rowman} \& {Littlefield}, 2016), 582 sayfa, 9780810879737}, issn = {2980-0331}, shorttitle = {Historical {Dictionary} of {Sufism}, {John} {Renard} ({Lanham}, {MD}}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rid/issue/87755/1485247}, doi = {10.32950/rid.1485247}, abstract = {Yirminci yüzyılın ikinci yarısından başlayarak bugüne ulaşan dönemde Batı’da İslam araştırmalarının merkezi Kuzey Amerika’ya kaymış ve Joseph Schacht, Hamilton Gibb, Gustave von Grunebaum ve Franz Rosenthal gibi çok sayıda oryantalist araştırmacı, Amerikan üniversitelerinde kendilerine yer bularak hem Avrupa’nın birikimini buraya taşımış hem de İngilizce metin üretimine başlamışlardır. Zikredilen öncü isimler İkinci Dünya Savaşı sonrası ortamın etkisinde Amerikan devletinin de akademik araştırmalara verdiği destekle kısa sürede pek çok öğrenci yetiştirmişler, böylelikle Amerikan İslam araştırmaları sahası nitelik ve nicelik açısından gelişme imkânı bulmuştur. İlk yıllarda lisansüstü seviyede çalışmalar yapılmış olsa da zaman içerisinde lisans seviyesinde İslami ilimler öğretimi de başlamış ve yaygınlaşmıştır. Bu durum alanda kaynak eser ihtiyacını ortaya çıkarmış, bu doğrultuda birçok tasavvuf araştırmacısı tarafından ders kitapları kaleme alınmıştır. Amerikan akademik tasavvuf araştırmaları sahasının önemli isimlerinden John Renard’ın ortaya koyduğu tasavvuf terimleri sözlüğü de tasavvuf araştırmaları alanındaki kaynak kitap ihtiyacını karşılayan eserler arasındadır. Buna ek olarak içeriğinde yer alan ayrıntılı tasavvuf tarihi kronolojisi, akademik tasavvuf tarihi araştırmalarında görülen tarih yazımı yaklaşımlarının değerlendirildiği bir bölüm ve Batı dillerinde kaleme alınmış telif, tercüme, neşir ve makale formunda akademik tasavvuf metinlerinin yer aldığı başlıklandırılmış bir bibliyografya ile salt bir sözlük mahiyetinin ötesinde işlev gören bir eserdir.}, language = {tr}, number = {27}, urldate = {2024-12-03}, journal = {Rize İlahiyat Dergisi}, author = {Farımaz, Alirıza}, year = {2024}, note = {Number: 27 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {323--327}, } @article{hadi_b_kuran-i_2022, title = {Kur’ân-ı {Kerîm}’de أنّى / {Ennâ} [{Zarfı}] {Semantik} ve {Gramatik} {Bir} Çalışma}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/70688/1099951}, doi = {10.32950/rteuifd.1099951}, abstract = {Bu çalışma, “أنّى / ennâ” lafzının anlamını ve işlevini açıklamak amacındadır. Çalışmada lügatler ile Tefsîr ve Nahiv kitaplarından yararlanılmış ve aşağıdakileri sonuçlara ulaşılmıştır: 1. Bu kelimenin farklı sözlüklerde üç anlamı vardır. 2. Bu lafız, Kur’ân-ı Kerîm’de yirmi sekiz yerde geçmekte olup lafzın beş anlamı vardır. Bunlar; “كيف؟ / nasıl?”, “من أين؟ / nereden?”, “متى؟ / ne zaman?”, “حَيْثُ؟ / nerede?” ve “وَجْهٍ؟ أَيِّ مِنْ / hangi taraftan?” anlamlarıdır. Bunlar yakın anlamlardır ancak “أنّى / ennâ” lafzı bunlardan farklıdır. 3. Müfessirler bu lafzı istifhâm ismi veya mekân zarfı olarak kabul ederler. 4. Bu kelime Kur’ân-ı Kerîm’de hâl olarak mahallen mansûb, zarf ya da haber olarak nasb konumunda i’râb edilir. 5. Nahivcilere göre “أنّى / ennâ”, şart ifade eden mekân zarflarından kabul edilir ve onun dört anlamı vardır. 6. “أنّى / Ennâ” kelimesi nahivciler tarafından, “إنْ / in” şart zarfı anlamında kullanılır, sonra(sında) gelen fiil de merfû’ olur. 7. Nahivcilere göre “أنّى / ennânın” i’râbında iki vecih vardır: a) “إنْ / İn” şart zarfı anlamını içeren cezmeden şart ismi. b) İstifhâm hemzesi anlamını içeren istifhâm ismi.}, language = {tr}, number = {21}, urldate = {2024-12-04}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Hadi b., Abdillah ŞAMSÂN}, translator = {Taş, Mustafa and Tahreer, İrcii}, month = jun, year = {2022}, note = {Translators: \_:n1821 Translators: \_:n1819 Number: 21 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {321--348}, } @article{arslan_kuran-i_2017-1, title = {Kur’ân-ı {Kerîm}’e {Göre} {Hz}. {Peygamber}’in {Beşeri} Özellikleri}, volume = {6}, issn = {2147-2823, 2147-2823}, url = {https://dergipark.org.tr/tr/pub/rteuifd/issue/30020/304367}, abstract = {İlk insanın yaratılıp yeryüzünde yaşamaya başlamasıyla birlikte Allah’ın peygamber gönderme süreci de başlamıştır. Gönderilen peygamberlerin en önemli özelliği; insan olmalarıdır. Yüce Allah mesajını açık bir şekilde insanlara ulaştırmak için bu yöntemi tercih etmiştir. Nübüvvet halkasının sonuncusu Hz. Peygamber de kendi halkı içerisinden seçilip gönderilmiştir. Yüce Allah Kur’ân’da bu gerçeği: ‘‘ Ben de sizin gibi bir beşerim ’’ şeklinde tanımlayarak peygamberin türünün ne olduğunu belirtmiştir. Vahiyden beslenen Hz. Peygamber de : ‘‘ Bana Allah’ın kulu ve Rasûlü deyiniz ’’ ifadesiyle kendisini tanımlayarak bu hakikatin Müslümanların zihinlerinde canlı tutulmasını sağlamıştır. Bu makale Kur’ân’ı merkeze alarak objektif veriler çerçevesinde Hz. Peygamber’in insanî özellikler taşıdığını açıklamaya yöneliktir. Yapılan araştırma onun ‘ melek-peygamber ’ değil, ‘ beşer-peygamber ’ olduğu gerçeğini herkesin anlayacağı tarzda ortaya koymaktadır.}, language = {tr}, number = {11}, urldate = {2024-12-04}, journal = {Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi}, author = {Arslan, İhsan}, month = jun, year = {2017}, note = {Number: 11 Publisher: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi}, pages = {53--110}, }