Bu çalışma, Mevlânâ’nın adalet anlayışını anlamaya çalışmaktadır. Klasik kaynaklarda adalet, devletin sahip olduğu mal ve şereflerin yurttaşlar arasında eşit miktarda dağıtılması olarak tanımlanır ve denkleştirici, dağıtıcı ve oranlayıcı adalet olarak üç başlık altında ele alınır. Her yurttaştan eşit miktarda vergi alınması denkleştirici adalet örneğidir. Kazanç miktarlarına göre vergi miktarının oranlanması dağıtıcı adalete örnektir. Yurttaşların kendilerine özgü ekonomik koşullarının dikkate alınarak daha detaylı bir düzenleme yapılması ise oranlayıcı veya analojik adaletin bir örneğidir. Mevlânâ, bu üç tür adalet arasından daha çok analojik veya oranlayıcı adalet türüne yakın durmaktadır. Analojik adalet, hakkaniyet ilkesi olarak da adlandırılır ve hakkın, hak sahibine verilmesini ifade eden hak kavramıyla yakından ilgilidir. Eşitlik ve eşitleyici olmak anlamlarını içeren adalet ise, Mevlânâ’ya göre her insanda ortak olarak bulunan bir duygudur. Bu duygu, Allâh’ın insanı yaratması sürecinde kendisinden bir parça olarak insan ruhuna üflenmiştir. Böylece insan adaletli olanı adaletsiz olandan veya haklıyı haksızdan bir anda, içsel olarak ve aracısız bir biçimde ayırma niteliğine sahiptir. İnsanın doğuştan sahip olduğu bu içsel kaynak, aynı zamanda denetlemeye açıktır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | MAKALELER |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Mayıs 2022 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2022 Sayı: 20 |