Soğuk Savaş’ın sona ermesi, tek kutuplu Yeni Dünya Düzeni’nin ortaya çıkmasına yol açmış ve bu düzen, bir Amerikan Düzeni olarak şekillenmiştir. Ancak Soğuk Savaş sonrasında ABD’nin yaptığı operasyonlar, uluslararası toplumun tepkisini çekmiş ve güç dengesi arayışlarına sebep olmuştur. Bu bağlamda Çin’in öncülük ettiği stratejik ittifakların, Pekin’i bir çekim merkezine dönüştürdüğü görülmektedir. Bu durum, Çin’in yeni hegemon aktöre dönüşebileceğinin tartışılmasına yol açmıştır. Bu tartışmalar sebebiyle Washington, küresel liderliğinin sürdürülebilirliğine ilişkin endişe duymuştur. Söz konusu endişenin dış politikaya yansıması anlamında, Trump Doktrini olarak da tanımlanan Trump döneminin ilk Ulusal Güvenlik Strateji Belgesi oldukça önemlidir. Bu makalede de Trump Doktrini üzerinden ABD’nin Asya-Pasifik ve Çin politikası ele alınmaktadır.
The end of the Cold War led to a unipolar New World Order under the American leadership. However, the USA military interventions attracted negative reactions from international society, prompting a search for the balance of power against USA. It has been observed that China’s strategical coalitions it guides, has turned Beijing into a centre of attraction. Experts began to discuss China as a new hegemonic actor. In this regard, the National Security Strategy Document of the Trump Administration which is also referred to as the Trump Doctrine reflects the US concerns. The article analyses the USA foreign policy towards APAC and China based on this doctrine.
Birincil Dil | İngilizce |
---|---|
Konular | Siyaset Bilimi |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 27 Aralık 2019 |
Gönderilme Tarihi | 8 Ağustos 2019 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2019 Cilt: 3 Sayı: 2 |