Yüce Allah Kelamını, en son elçisi Hz. Muhammed’e, Cebrail vasıtasıyla, yaklaşık yirmi üç yılda, pasajlar hâlinde, kelime kelime okunarak ve “Hak olarak indirmiş, o da hak olarak (asli hüviyetini koruyarak) inmiştir.”1 “Arapça bir Kur’an olarak” indirildiği2 için Kur’an, Arapça olan dili, lafzı, emsalsiz nazmı, manası ve beyanı ile “Kelâmullah”tır.3 Elmalılı’nın da dediği gibi, “Kıraat/tilâvet olunan onun manası değil, manasını en beliğ surette ifade eden nazmıdır.” Arapça ise, Kelâmullah’ın manasına göre nazmının mu’ciz bir şekilde telif edildiği lafzını teşkil etmektedir. O nedenle Kur’an-ı Kerim, beyanı da dahil mana, nazım, Arapça ve lafız ile birlikte inzal edilmiş ilahî bir kitaptır. Bu dört unsurdan birinin olmadığı söz, ilahî vasfını koruyamadığı için “Kur’an” olamaz! Çünkü onun ilahîlik vasfı diğer dört unsurun hepsine nüfuz etmiş temel bir niteliktir. Her ikisi de hikmeti içermesine rağmen, “Hadis” ile “Kur’an” arasındaki en belirgin fark, bizce buradadır... Onun yazıya geçirilmesi ve kitaplaşması da yine biri olmadan diğerinin olması imkânsız; öncekilerin tabiriyle birbirinin lazım-ı gayr-ı müfarıkı olan nazım ve mana ilişkisinin bir sonucudur. Elbette Allah’ın ezelî kelamının manası herhangi bir lafza ve yazıya tahsis edilemez. Allah’ın, her peygam- 1 İsra, 17/105. 2 Yusuf, 12/2. 3 Krş. Kıyame, 75/16-19. bere kendi kavminin dili ile vahiy göndermiş4 olması da bunun delilidir. Ancak ezelî ve gayr-ı mahlûk vasfı ile tanzim edilmiş olan lafzı manasının, manası da lafzının aynası durumunda olan Nazm-ı Celil, indirilen lafızdan başka bir lisan ile tam olarak ne ifade edilebilir ne de başka bir dile tercümesi yapılır. Kur’an’ın, ancak tafsılî/tefsirî açıklaması mümkün ve caizdir.5 İşte bu yüzden, insanlar ve cinler bir araya gelseler bile Kur’an’ın bir mislini, hatta bir pasajının mislini dahi vücuda getiremezler. Çünkü Kur’an, mûciz ve mu’ciz vasıfl arına sahip ilahî bir kelâmdır. Bu ilahî nitelikleri sebebiyle Kur’an’ı, bir başka dilde tam manasıyla ifade etmek mümkün olmadığı gibi, “Bir sözün manasını diğer bir lisanda dengi bir tabir ile aynen ifade etmek” anlamına gelen tercümesi de işin tabiatı icabı mümkün değildir. Binaenaleyh, Kur’an veya herhangi bir metin, başka bir dile harfî/ literal olarak tercüme edilemez. Kur’an’ın manası, Türkçe veya başka bir dile ancak ayetleri yeterince açıklanarak ve tafsil edilerek aktarılabilir; yani tefsir edilir. Zira, “Eğer Biz onu yabancı dilde bir Kur’an yapsaydık: ‘Hiç olmazsa ayetleri genişçe açıklansaydı ya! Bir Arab’a yabancı dilde bir Kur’an indirilir mi?!’ derlerdi.”6 ayeti bizim için böyle bir tefsir ve tafsilin imkânına ve gerekliliğine işaret ettiği kanaatindeyiz. Araplar için vaki olabile-
Other ID | JA45GE49KM |
---|---|
Journal Section | Research Article |
Authors | |
Publication Date | February 1, 2009 |
Published in Issue | Year 2009 Year: 2009 Issue: 1 |