Temelde iyi-kötü değerlendirmesine dayanan ve iyiyi kötüden ayıran ahlak, insan yaşamının evrensel bir özelliği olarak, hayatın her alanında olduğu gibi, siyaset alanında da kendini gösterir. Siyasetin ahlakla ilişkisi iki farklı düzeyde ele alınabilir. İlki, siyaset felsefesiyle ilgilidir ve siyasi faaliyetin yöneleceği amaçlar ile gerçekleştireceği değerlerin neler olması gerektiği üzerinde yoğunlaşır. Bu, çok geniş ve derin bir konudur ve aslında “etik”in alanına girer. Siyasetin ahlakla ilişkisinin ikinci yönü ise siyasal davranışın değerlendirilmesiyle ilgilidir. Siyasette genel geçer ahlaki ilkeler üzerinde duran ve bu bağlamda temiz toplum, temiz siyaset, dürüst yönetim, şeffaflık gibi değerlerin hayata geçirilmesii amaçlayan bu alana “siyasi ahlak” denir. Bir politikacının yolsuzluk yapması veya yapmaması yahut partiler ya da adayların, seçim harcamalarını karşılamak için işadamlarına veya usulsüz para kaynaklarına yönelmeleri, bu çerçevede ele alınabilecek ahlaki sorunlardır.
Kuşkusuz günümüz toplumlarında, yöneticilerden her alanda üstün ahlak sahibi olmalarını beklemek ve hukuk kuralları aracılığıyla onları mutlak bir biçimde ahlaklı davranmaya zorlamak mümkün değildir. Ancak, yine de, politik yaşamın aktörlerinin asgari ahlak kurallarına uymalarını beklemek ve bunun için yasalar çıkarılmasını istemek toplumun en doğal hakkıdır. Çünkü günümüz toplumlarında özellikle kamu görevinin kişisel amaç uğruna kötüye kullanılması olgusu yaygınlaşmakta ve bu bağlamda yolsuzluk, rüşvet, adaletsizlik, haksızlık gibi olayların sayısı artmaktadır. Kısaca, “siyasal yozlaşma” olarak adlandırılan bu durum, çok önemli ekonomik ve siyasal sonuçlara yol açmakta ve bilhassa siyasetin kirlenmesine ve bu çerçevede siyasete ve siyasetçiye duyulan güvenin zedelenmesine, hatta siyasal kurumların meşruiyetlerinin zayıflamasına neden olmaktadır.
Siyasal yozlaşmanın demokrasiye verdiği zarar, çıkış yolu arayışlarını da beraberinde getirmekte ve bu çerçevede hemen bütün demokratik ülkelerde konuya ilişkin yasal düzenlemeler yapılmaktadır. Ülkemizde de konuya ilişkin bir yasal düzenleme ihtiyacı, öteden beri gündemde olmuştur. Kuşkusuz Bilgi Edinme Hakkı Kanunu ve Kamu Görevlileri Etik Kurulu Kurulması Hakkında Kanun bu anlamda önemli bir başlangıç olmuştur. Ancak doğrudan doğruya milletvekilleri ve bakanları esas alan bir düzenleme yapılmasının zarureti de ortadadır. Böyle bir çaba, başta milletvekilleri ve bakanlar olmak üzere, bütün siyasetçileri olumsuz, yanlı ve haksız ithamlardan koruyacak ve görevlerini hakkıyla yerine getirmelerine yardımcı olacaktır.
Bu amaçla hazırlanan teklif, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri ve dışarıdan atanan Bakanlar Kurulu üyeleri ile ilgili olarak Siyasi Etik Komisyonunun kurulmasını öngörmekte; milletvekilliği ve Bakanlar Kurulu üyeliği ile bağdaşmayan hususları düzenlemekte; bu kişilere ilişkin mal beyanı konusunu ele almakta ve bu beyanların kamuoyuna açıklanmasına dair hükümler içermektedir.
Yukarıdaki değerlendirmelerden de anlaşılacağı gibi teklif, gerek Siyasi Etik Komisyonunun oluşumu ve çalışma esasları noktasında, gerek milletvekillerinin yapamayacakları işler hususunda ve gerekse mal beyanının kapsamı konusunda bir takım eksiklikler içermektedir. Ancak özellikle, mal bildirimlerinde açıklık esasını getirmesi, ama bunun hangi yoldan sağlanacağı konusunun açıklığa kavuşturulmamış olması çok önemli bir eksikliktir.
Bu arada, milletvekillerinin ve bakanların mal bildirimiyle ilgili inceleme ve değerlendirmelerden sonuç alınabilmesi için, konunun dokunulmazlık ve meclis soruşturması sorunlarıyla birlikte ele alınması gerektiğini de vurgulamak gerekir. Çünkü teklife göre, mal bildirimi ile ilgili incelemeler ve değerlendirmeler sonucunda haksız mal edinildiği saptanırsa, haksız mal edinen kişinin, fiili daha ağır cezayı gerektiren bir suç oluşturmuyorsa, üç yıldan beş yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adlî para cezasıyla cezalandırılması söz konusu olacaktır. Dolayısıyla Siyasi Etik Komisyonunun haksız mal edinildiği yönündeki tespiti, pekâlâ dokunulmazlık engeline takılabilecektir.
Sonuç olarak, yukarıdaki eksiklikler giderildiğinde ve teklifin gerekli müzakere sürecinden geçirilerek kanunlaşması ile birlikte Türkiye, siyasal yozlaşmanın önüne geçmek ve siyasete ahlakı egemen kılmak açısından son derece önemli bir adım atmış olacaktır.
Siyasi Faaliyet Machiavelli Siyasal Yozlaşma Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair bir Kanun Siyasi Etik Komisyonu
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Hukuk |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Aralık 2007 |
Gönderilme Tarihi | 1 Eylül 2007 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2007 Cilt: XI Sayı: 3-4 |
Bu Eser Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası (CC BY-NC 4.0) ile lisanslanmıştır.