The discussion over the possibility of science of ethics stands for one of the significant parts of philosophy of ethics. Ludwig Wittgenstein does not seem to be dealing with these issues, however he has various vital reasoning that contribute to this discussion. His objections to the idea of science of ethics can be expressed generally under two titles: an ultimate scientific justification and a method established over this justification. In his view, ethics refers to an area in which one is active as the doer. This area demands for a special logic and it cannot be grounded with an approach that does not provide this demand. One of the frames that will not meet this demand is scientific logic. Ethics cannot be justified scientifically, and so it also cannot be founded as a scientific theory of ethics. Actually this would mean that ethics reach an ultimate determination and Wittgenstein states it is against the nature of what he understands from ethics. In addition, that ethics cannot be justified scientifically does not necessarily mean that ethics can be handled with a relativist approach. The former does not mean that ethics does not have a justification, but it will mean that it has a sui generis one.
Bir ahlak biliminin imkânı meselesi, ahlak felsefesi tartışmalarının önemli bir ayağını temsil etmektedir. Ludwig Wittgenstein, her ne kadar bu tartışmaların çok yakınlarında yer alıyor gibi görünmese de, söz konusu tartışmalara ciddi katkılar sağlayacağını düşündüğümüz çeşitli akıl yürütmelerde bulunmuştur. Onun bir ahlak bilimine yönelik itirazları genel olarak iki başlık altında ifade edilebilir: Nihai bir bilimsel temellendirmeye ve bu temellendirmeden hareketle kurulabilecek bir teoriye yönelik itiraz. Wittgenstein’a göre ahlak, insanın fail olarak aktif olduğu bir alanı ifade eder. Bu alan hususi bir mantığı talep eder ve bu talebi karşılayamayacak herhangi bir yaklaşımla temellendirilemez. İşte bu talebi karşılayamayacak çerçevelerden biri de bilimsel mantıktır. Ahlak, bilimsel olarak temellendirilemez ve dolayısıyla yine bilimsel bir ahlaki teori olarak kurulamaz da. Zaten bu, ahlakın nihai bir belirlenime kavuşması demek olacaktır ki, Wittgenstein bunun ahlaktan anladığı şeyin doğasına aykırı olduğunu düşünür. Bununla beraber ahlakın bilimsel olarak temellendirilemez olması, onun rölativist bir yaklaşımla ele alınabileceği anlamına gelmez. Ahlakın bilimsel olarak temellendirilememesi bir temele sahip olmadığı anlamına değil, kendine has bir temele sahip olduğu anlamına gelecektir
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Research Article |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Nisan 2018 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2018 Sayı: 25 |
Dergimiz 2024 yılından itibaren ikisi olağan biri dosya konulu özel sayı olmak üzere 3 sayı olarak, Mayıs (olağan sayı) Eylül (özel sayı) ve Aralık (olağan sayı) aylarında yayınlanacaktır.
2024 yılı özel sayımız ve Aralık ayındaki olağan sayımız için makale kabulü tamamlanmıştır.
Özel sayılarımızda yalnızca dosya kapsamında yer alan makalelere yer verilecektir. Makalenizi gönderirken hangi sayıda değerlendirilmesini istediğinizi bir notla bildirmeniz karışıklıkları önleyecektir.
İlginiz için teşekkür ederiz.