The modernization-westernization paradigm provides an understanding of Turkey's history of transformation over the past 250 years. Since the Nizam-ı Cedid movement was the first to introduce westernization and western institutions into Ottoman culture and state life, it is also viewed as a planned modernization movement. It follows that the meaning-value presumptions and attitudes of the ancient period were presumably altered during this period. This study reveals the nature of the fundamental connection between the political philosophy of the classical era and the reform movement that began with Nizam-ı Cedid. The central theme of this era centers on the political difficulties arising from the attempt to construct a structure in Ottoman politics with its allies, while reform politics served to restore the sultan's absolutism. Consequently, rather than a break with the political ideology of the classical period, it can be seen that the rhetoric attributed to this period through modernization, based on progressive-reactionary, intellectual-conservative dichotomies, gained meaning within the political discourse of the positional conflicts within Ottoman politics. As a result, the Nizam-ı Cedid era is seen as one in which the Empire attempted to create a harmonious relationship between the old and the new by implementing a distinctive transformation agenda.
Türkiye’nin son 250 yıllık değişim ve dönüşüm tarihinin bütünü modernleşme-batılılaşma paradigması içinde kavranılmaktadır. Nizam-ı Cedid hareketi de batılılaşmanın ve batı kurumlarının Osmanlı toplum ve devlet hayatına tesirinin başlangıcı olarak ele alınmasıyla programlı bir modernleşme hareketi olarak görülmektedir. Böylece ilgili dönemin, İmparatorluğun klasik döneminin anlam-değer kabulleri ve tavırlarından keskin bir dönüşümü ihata ettiği varsayılmaktadır. Bu çalışmada ise Nizam-ı Cedid ile ortaya çıkan reform sürecinin Osmanlı İmparatorluğu’nun klasik döneminin siyasal ideolojisi ile gösterdiği bütünlüklü ilişkinin mahiyeti ortaya konulmaktadır. Bu dönemin ana karakteri, reform siyaseti aracılığıyla sultanın mutlakıyeti tekrar kurulurken, bu çabanın Osmanlı siyasası içindeki müttefikleriyle birlikte oluşturmak istediği yapının doğurduğu siyasal gerilimlere dayanmaktadır. Dolayısıyla bu döneme modernleşme üzerinden atfedilen ilerici-gerici, aydın-muhafazakâr dikotomileri oturduğu retoriğin, klasik dönemin siyasal ideolojisinden kopmanın değil, Osmanlı siyasasının kendi içindeki mevzi çatışmalarının siyasal söylemi içinde anlam kazandığı görülmektedir. Böylece Nizam-ı Cedid dönemi, İmparatorluğun klasik ile yeni arasında kurmaya çalıştığı dengeli ilişkide kendine özgü bir dönüşüm siyasetinin takip edildiği bir dönem olarak ortaya çıkmaktadır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Siyaset Sosyolojisi, Türk Siyasi Tarihi, Yeniçağ Osmanlı Tarihi |
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 29 Ekim 2024 |
Gönderilme Tarihi | 1 Mayıs 2024 |
Kabul Tarihi | 26 Ekim 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 |
Tarandığımız Dizinler:
e-ISSN: 2148-5232