Çocuk, gelişim dönemlerini yaşayan toplumsal anlamda birey olmaya hazırlanan 18 yaşından küçük bireylerdir. Bu dönemde çocuk fiziksel gelişiminin yanı sıra psikolojik ve sosyal gelişimini de tamamlamaya çalışır. Çocuk doğduğu anda ne ‘iyi’ nede ‘kötü’ bir varlık olup yetişkinler gibi çevresiyle etkileşim halinde olan ve her an gelişen bir varlıktır. Onun iyi ya da kötü olmasını belirleyen yaşantılarıdır. Suç ise kişisel alanı aşıp kamusal alana giren ve yasak olan kural ya da yasaları çiğneyen, buna bağlı olarak meşru cezaların uygulandığı ve kamusal otoritenin müdahalesini gerektiren fiillerdir. Suçluluk toplumsal bir sorundur ve çocuk suçluluğu da bu sorunun bir parçasıdır. Dünyadaki çocuk suçluluğu ile ilgili istatistiksel sonuçlara ve işlenen suçların niteliklerine bakıldığında, Türkiye’deki görünümün nispi olarak iyi olduğu söylenebilir. Bununla birlikte sanayileşme ve hızlı kentleşme gibi gelişmeler ülkemizde düzenli olmadığı için çeşitli sapmalara sebep olmaktadır. Bu sapmalardan biri de çocuk suçlarında önemli artışların olmasıdır. Mevcut göstergeler incelendiğinde son 15 yılda yargılanan çocuk sayısının yaklaşık iki kat arttığı görülmektedir. Çocuğu suça iten nedenler başlıca bireysel ve toplumsal olmak üzere ikiye ayrılır. Çocuğun suça yönelmesinde bireysel faktörlerin etkisi oldukça azdır. Çocuğun suçun bir parçası haline gelmesi, suç işlemesi toplum sorunlarının bir yansımasıdır. Dolayısıyla çocuk suçluluğunun çözümünde aile ve toplum temel noktadır. Çocuklar suçtan uzaklaştıkça sağlıklı, mutlu toplumlar var olacak, toplum sorunları çözüm buldukça da çocuklar suç kavramından uzaklaşacaktır. Özetle, çocuğun yetiştiği aile ve toplum çocuğun nasıl bir birey olacağını ve geleceğini şekillendirir. Çocuk suçluluğu çocuğun geleceği ve toplum için kaygı vericidir. Çocuk suçluluğunun önlenmesinde, merkezi yönetim düzeyinde alınacak tedbirler ve yapılacak hukuki düzenlemeler tek başına yeterli olmamaktadır. Merkezi yönetim düzeyinde yapılan düzenlemeler doğrultusunda yerel yönetimler ve diğer ilgili kamu kuruluşları da kendi görev ve sorumluluk bölgelerindeki toplumsal yapı ile coğrafi yapıyı göz önünde bulundurarak suç ve suçluyla mücadele ederek çocukların korunmasına yönelik çalışmalara katkı sağlamalıdırlar. Çünkü insanlar içinde bulundukları, yaşadıkları toplumlardan etkilenmekte ve içinde yaşadıkları toplumu etkilemektedirler.
Çocuk, gelişim dönemlerini yaşayan toplumsal anlamda birey olmaya hazırlanan 18 yaşından küçük bireylerdir. Bu dönemde çocuk fiziksel gelişiminin yanı sıra psikolojik ve sosyal gelişimini de tamamlamaya çalışır. Çocuk doğduğu anda ne ‘iyi’ nede ‘kötü’ bir varlık olup yetişkinler gibi çevresiyle etkileşim halinde olan ve her an gelişen bir varlıktır. Onun iyi ya da kötü olmasını belirleyen yaşantılarıdır. Suç ise kişisel alanı aşıp kamusal alana giren ve yasak olan kural ya da yasaları çiğneyen, buna bağlı olarak meşru cezaların uygulandığı ve kamusal otoritenin müdahalesini gerektiren fiillerdir. Suçluluk toplumsal bir sorundur ve çocuk suçluluğu da bu sorunun bir parçasıdır. Dünyadaki çocuk suçluluğu ile ilgili istatistiksel sonuçlara ve işlenen suçların niteliklerine bakıldığında, Türkiye’deki görünümün nispi olarak iyi olduğu söylenebilir. Bununla birlikte sanayileşme ve hızlı kentleşme gibi gelişmeler ülkemizde düzenli olmadığı için çeşitli sapmalara sebep olmaktadır. Bu sapmalardan biri de çocuk suçlarında önemli artışların olmasıdır. Mevcut göstergeler incelendiğinde son 15 yılda yargılanan çocuk sayısının yaklaşık iki kat arttığı görülmektedir. Çocuğu suça iten nedenler başlıca bireysel ve toplumsal olmak üzere ikiye ayrılır. Çocuğun suça yönelmesinde bireysel faktörlerin etkisi oldukça azdır. Çocuğun suçun bir parçası haline gelmesi, suç işlemesi toplum sorunlarının bir yansımasıdır. Dolayısıyla çocuk suçluluğunun çözümünde aile ve toplum temel noktadır. Çocuklar suçtan uzaklaştıkça sağlıklı, mutlu toplumlar var olacak, toplum sorunları çözüm buldukça da çocuklar suç kavramından uzaklaşacaktır. Özetle, çocuğun yetiştiği aile ve toplum çocuğun nasıl bir birey olacağını ve geleceğini şekillendirir. Çocuk suçluluğu çocuğun geleceği ve toplum için kaygı vericidir. Çocuk suçluluğunun önlenmesinde, merkezi yönetim düzeyinde alınacak tedbirler ve yapılacak hukuki düzenlemeler tek başına yeterli olmamaktadır. Merkezi yönetim düzeyinde yapılan düzenlemeler doğrultusunda yerel yönetimler ve diğer ilgili kamu kuruluşları da kendi görev ve sorumluluk bölgelerindeki toplumsal yapı ile coğrafi yapıyı göz önünde bulundurarak suç ve suçluyla mücadele ederek çocukların korunmasına yönelik çalışmalara katkı sağlamalıdırlar. Çünkü insanlar içinde bulundukları, yaşadıkları toplumlardan etkilenmekte ve içinde yaşadıkları toplumu etkilemektedirler
Birincil Dil | İngilizce |
---|---|
Bölüm | Sözel Bildiri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 24 Haziran 2015 |
Gönderilme Tarihi | 19 Haziran 2015 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2015 Uluslararası Katılımlı 3. Çocuk Gelişimi ve Eğitimi Kongre Kitabı |