“Tarih” ve “hayat” birbirinin zıddı
gibi görünen iki kavramdır. Aslında bu iki kavram yeri geldiğinde ve şehrini
bulduğunda bir o kadar da barışıktır, Kâhire örneğinde olduğu gibi. Tarih,
Kâhire’de yaşanan bir gerçektir. İnsanın tüylerini diken diken eden bir su, bir
hava ve bir topraktır. Nil’in esintisi, Mukattam dağının rüzgârı, Burc
el-Kâhire’nin manzarası ve Piramitlerin taşı, toprağı ve tozu bir aradadır.
Musa’nın beşiğinin gittiği su olarak Nil, kıyıya çıktığı yer olarak
firavunların başkenti Memphis, Züleyha’nın büyüleyici tutkunluğu ve aşkı,
Yusuf’un mahzene atıldığı diyar, yeri gelip Ramseslerin yazılarının okunduğu,
yeri gelip Musa’nın sözlerinin titrek seslerle sema edildiği mekândır Kâhire.
Kim kurdu niçin kurdu bu şehri diye soranlar çoktur. Ancak kaç kere kuruldu bu
medeniyet şehri kaç kere vuruldu bu medeniyet timsali bilinmez. Sadece tarih
yazar gizli belgelerinde olan bitenleri. Memphis’in kuzeyinde Fustat’ın yanında
kurulmuş bir “Eski Kâhire” ve Medinetu’n-Nasıra’dan Zemalik ile Dokki’ye
kadar uzanan çizgiden kuzeye doğru kayan bir “Yeni Kâhire” çok farklı
bir tarih ve hayat rüzgârıdır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Mayıs 2010 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2010 Cilt: 1 Sayı: 1 |