İnsanoğlu var olduğu günden bugüne sürekli bir şekilde içinde yaşadığı evreni ve bununla ilişkili olarak kendi varlığını anlamlandırma çabası içerisinde olmuştur. Bu anlamlandırma çabasında evrenin varlık bulmasına bağlı olarak gökyüzü, yeryüzü, denizler ve dağların nasıl oluştuğu önemli bir yer teşkil etmektedir. Ayrıca, insanın varlığa gelişi ve bununla irtibatlı bir şekilde iyilik ve kötülüğün mücadelesi de bu anlamlandırma çabasında insan zihninin konu edindiği önemli bir sorundur. Tarih öncesi dönemlerde insanın anlama çabası, olguyu olabildiğince kendi gerçekliğinde tanımlama ya da resmetme şeklinde gerçekleşmemiştir. Bunun yerine evrenin ve insanın yaşam mücadelesine dair gerçeküstü semboller kullanılarak belli anlam dünyaları yaratılmaya çalışılmıştır. Bu bağlamda mitler, insanoğlunun gerek evrensel anlamda yaşama gelişini tanımlamada gerekse bir bölgedeki topluluğun kendi varlığını anlamlandırmada kullandığı kutsal söylenceler olarak tanımlanabilir. Lévi Strauss’a göre mitosları insanın doğal yaşamdan kültürel evreye geçiş döneminin düşünce ve söylem yapısı olarak kabul etmek gerekir. Arkaik insan, doğadan elde etmiş olduğu rasyonel düşünce yapısını mitos kurgusuna yansıtmış ve bunun üzerinden toplumu kurgulamayı başarabilmiştir. Lévi Strauss, mitosların anlaşılmasında, modern dünyanın kullandığı mantık yapısının ve müzikte var olan nota düzeneğinin kolaylık sağlayacağı fikrini taşımaktadır. Bu durum ilk insan ile bugünkü insan arasında temel anlamda farklılıkların olmadığını gösterdiği gibi bu benzerliğin keşfedilmesi sonucunda da insan denen mefhumun müphemliğinin büyük oranda giderilebilmesini de sağlayacaktır.
Humankind has been continuously trying to interpret the universe they live in and the existence they have since coming into being. How the sky, the earth, the seas and the mountains were created have an important place in this process of interpretation as something related to the creation of the universe. Humankind has also tried to understand the struggle between goodness and evil, and how humanity came into existence. In this process of interpretation, human efforts to understand these things were not much based on factual truth. Rather, in prehistoric times, the human struggle to understanding life and the universe was a struggle that used surreal symbols. For this reason, myths may be defined as sacred legends which both explain the existence of community of a certain region or of humankind. Thus, mythos should be considered as a system of thinking and discourse of the transition period from primitive life to culture. Archaic people expressed the form of rational thinking they experienced though nature with mythos fiction so that they could grasp society and what it was. Lévi Strauss has the idea that the logical structure of the modern world and the note system in music can help us to understand mythos. In light of this, it will be noticed that there has never been a great difference between primitive and modern men and finding out their similarity will help us to find answer questions about the vagueness of humankind.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Haziran 2014 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2014 Cilt: 4 Sayı: 7 |