İyi hayatın unsurlarına kim karar vermeli? Uzun süredir gündemde olan bu soru çağdaş siyasal ve sosyal teorinin önde gelen iki ismi arasında gösterilen Amartya Sen ve Martha Nussbaum arasında henüz çözümlenememiş bir tartışmayı doğurmuştur. Bu tartışmada Nussbaum, uyarlanmış tercihler gibi adil olmayan sosyal koşulların birey seçimleri üzerindeki olumsuz etkilerine işaret ederek, normatif bir iyi hayat tanımına dayanan ve felsefi temelde oluşturulmuş bir değerli işlevler listesi önermektedir. Fakat bu çalışma, Nussbaum’un önerisinin ardında yatan gerekçenin birey tercihlerinin oluşumunun sosyolojik arka planını göz ardı etmesinden dolayı üç açıdan sorunlu olduğunu tartışmaktadır. Birincisi, adil olmayan sosyal koşullar, bireyleri sadece bir hayatı iyi yapan değerli işlevleri belirlemek konusunda değil ama aynı zamanda söz konusu işlevleri gerçekleştirmeyi tercih etmek konusunda da olumsuz etkileyebilir. Bu durum göz önüne alındığında, bir hayatı iyi yapan değerli işlevlerin belirlenmesinde birey tercihlerini yok sayarak, bu işlevlerin felsefi bir bakış açısıyla dışarıdan belirlenmesi adil olmayan sosyal koşulların birey tercihleri üzerindeki olumsuz etkisini ortadan kaldırmayacaktır. İkincisi, Nussbaum, oldukça sınırlı sayıdaki dezavantajlı kadın ile yaptığı görüşmelerin bulgularının bütün dezavantajlı bireyler için geçerli olabileceği şeklinde oldukça genelleyici bir tutum geliştirmektedir. Üçüncüsü, hem ilgili literatürde hâlihazırdaki görgül veriler hem de Türkiye’nin üç farklı sosyal bağlamında bu çalışma amacıyla toplanan veriler göstermektedir ki dezavantajlı bireyler, Nussbaum’un üstü kapalı olarak ima ettiği gibi, her zaman maddi koşullara ilişkin olarak çok yönlü düşünebilme/akıl yürütme yeteneğinden yoksun bireyler değiller; fakat verili yapısal eşitsizlikler dolayısıyla, tercihlerini içinde bulundukları koşullara uyarlama yeteneği geliştirmek zorunda olan bireyler olabilmekteler.
Yapabilirlikler yaklaşımı uyarlanmış tercihler yanlış bilinç yapısal eşitsizlikler dezavantaj
Who should decide what makes one’s life good? This is a long-standing question that has recently led to an unresolved discussion between two leading figures of the contemporary political and social theory, namely Amartya Sen and Martha Nussbaum. In this discussion, addressing the adverse effects of unjust social conditions on people’s choices such as the problem of adaptive preferences, Nussbaum proposes a philosophically-informed list of aspects of the good life developed from a particular normative account. However, the reasoning behind her proposal, I argue, involves three flaws that appear due to absence of a sociologically-informed account of people’s choices. First, considering that unjust social conditions can adversely affect not only people’s choice on aspects of good life, but also their choices in achieving these aspects, developing a list from a philosophical account of the good life cannot be a solution against these adverse effects. Second, Nussbaum excessively generalises her findings based on data involving a quite limited number of disadvantaged women in a way that her findings are applicable to all disadvantaged people living in varied social settings. Third, both existing empirical evidences and the qualitative data I collected in three distinct settings of Turkey demonstrate that disadvantaged people are not necessarily those who, as Nussbaum implicitly addresses, are unable to develop sophisticated/reasoned judgements on their material conditions, but might be those who must have developed the ability of deliberately adapting their preferences to make a living within given structural inequalities.
Capability approach adaptive preferences false-consciousness structural inequalities disadvantage
Birincil Dil | İngilizce |
---|---|
Konular | Sosyoloji |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 16 Haziran 2022 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2022 Cilt: 12 Sayı: 2 |