Anlatı aktarıldığı medyanın özelliklerine göre biçimlenmekte ve insanların dünyayı görme biçimlerini etkilemektedir. Sosyal medya yeni bir anlatı kültürü doğurmuştur. Sosyal medya profilleri kullanıcının yaşam hikâyesini yansıtırken, hikâye özelliğiyle kullanıcılar gündelik hayatlarından kesitleri fotoğraf, video, konum verisi, emojiler, metin gibi unsurları kullanarak paylaşmaktadır. Herkesin kendi hikâyesini anlatma ve beğenilme arzusunu serbest bıraktığı bu çağda, sosyal medya anlatıları idealize edilen ve kolektif imgelemin ürünü olan kimlikler sunmaktadır. Sosyal medya hikâyelerinin 24 saat sonunda uçucu olma özelliği, hızlı içerik üretim, paylaşım ve tüketimini körüklemektedir. Hız hikâyeyi deneyimden, auradan ve derin bir anlatı dilinden uzakta tutmakta, yerine ‘an’ı yaşarken aktarmanın cazibesini koymaktadır. Anı kaydetme ve yaşarken paylaşma alışkanlığı, kişisel tarih, hatıralar ve belleği etkilemektedir. Bu çalışma, sosyal medyanın anlatıda dönüştürdüğü yönleri, kimlik ve bellek ekseninde eleştirel bir bakış açısıyla ortaya koymayı konu edinmiştir. Öncelikle hikâye anlatıcılığı çerçevesinde sosyal medya anlatıları değerlendirilmekte, sonrasında sıradan hayatların hikâyeleşme serüveni kimlik sunumu, beğenilme arzusu, mahremiyet sorunsalı, estetik, dil, deneyim ve dijital bellek unsurları üzerinden tartışılmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Sosyal medya, dijital anlatı, hikâye, kimlik sunumu, bellek.
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
---|---|
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 28 Aralık 2017 |
Gönderilme Tarihi | 30 Aralık 2017 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2017 Cilt: 4 Sayı: 7 - Cilt: 4 Sayı: 7 |
Intermedia International E-journal
Bu eser Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.