Bu çalışmanın konusu, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesine (İHAS/Sözleşme) ek 7 numaralı protokolün 4. maddesi (P 7-4) kapsamında geliştirilen, vergi ve ceza yargılamaları arasında içerik ve zaman yönünden bağlantılı olma koşulunun Türk hukuku açısından doğurduğu uyum sorunudur. Bu kapsamda öncelikle İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi (İHAM) içtihadının gelişim çizgisi incelenmiş, 2014 yılında Finlandiya’ya karşı verilen Glantz ve Nykänen kararları ile başlayan ve son olarak 2021 yılında İzlanda’ya karşı verilen Kristjansson kararına kadar, içerik ve zaman unsurlarının nasıl yorumlandığı analiz edilmiştir. Ardından İHAM’ın yarattığı içtihadın Türk hukuku ile uyumsuz yönleri ortaya konulmuştur. Son bölümde, içerik ve zaman yönünden bir bağlantının içtihat yoluyla kurulabileceği iddiasıyla bir çözüm yolu önerilmiştir. Bu bağlamda, Vergi Usûl Kanunu (VUK) md 359’da yer alan ve kasıt incelemesi yapılırken vergi tekniği bilgisine ihtiyaç duyulan ve duyulmayan suçlar arasında sistematik bir ayrım yapılmıştır. Birinci gruba giren suçlarda, mükerrer bir değerlendirmenin önüne geçmek için, kasıt incelemesinin vergi tekniği bilgisiyle öne çıkan vergi mahkemesince yapılması, varılacak sonuca göre suçun gerçek kişi failinin ceza mahkemesince belirlenmesi önerilmektedir. İkinci grup suçlarda ise kasıt incelemesi için bir vergi tekniği bilgisi gerekmediği gözetilerek, ilkinin aksine ceza mahkemesi kararının vergi mahkemesince dikkate alınması gerektiği sonucuna ulaşılmaktadır.
Vergi kaçakçılığı İHAM içtihadı İçerik ve süre yönünden bağlantı Vergi ziyaı
Yok
Yok
Yok
This study deals with the question of harmonization between tax and criminal proceedings in Turkish law resulting from the condition of “sufficiently close in substance and in time” as applied within the scope of Article 4 of Protocol No. 7 (P7-4) of the European Convention on Human Rights (ECHR). In this context, the study first examines the developmental line of jurisprudence regarding the European Court of Human Rights (ECtHR) and then examines how the elements of “substance” and “time” have been interpreted, starting with the Glantz and Nykänen judgments against Finland in 2014 and ending with the Kristjansson judgment against Iceland in 2021. Afterward, the study finds aspects of the case-law as created by the ECtHR to be incompatible with Turkish law. Because no legal regulation exists in Turkish law that provides a connection between “substance” and “time,” the final section proposes a solution to the identified problems. In this context, a systematic distinction has been made between crimes that do and do not require knowledge of tax techniques. The study recommends with regard to the first type of crime that an investigation into deliberateness be carried out by the tax court with its expert knowledge of tax techniques in order to avoid a repetitive evaluation, and then based on the result, the criminal court should determine the real person or entity who perpetrated the crime. With regard to the second type of crime, no knowledge of tax technique is required for the investigation into intent and thus in conclusion and unlike with the first case, the tax court is recommended to take the criminal court decision into account.
Ne bis in idem Tax evasion ECtHR jurisprudence Connection in substance and in time Tax loss Vergi kaçakçılığı İHAM içtihadı İçerik ve süre yönünden bağlantı Vergi ziyaı
Yok
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Hukuk |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Proje Numarası | Yok |
Yayımlanma Tarihi | 31 Aralık 2022 |
Gönderilme Tarihi | 21 Aralık 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2022 Cilt: 10 Sayı: 2 |