İktisadi, siyasi ve sosyal boyutları olan bir kavram olan rekabet; en özlü
anlatımla kıt bir şeyi paylaşmak ve bir ödül elde etmek amacıyla yarışmayı ifade
etmektedir. Rekabetin iktisadi alanda etkinliği, rekabetçi serbest piyasaların
varlığına bağlıdır. Küreselleşme olarak adlandırılan dünyanın en dinamik rüzgarı,
uluslararası ticari ve sınai hareketliliği en üst seviyesine çıkarmış ve ister istemez
uluslararası iktisadi ortamdaki rekabet, doruk noktasına ulaşmıştır. Bu rekabet, her
türlü para ve maliye politikası aracının istenildiği tarzda kullanılmasını neredeyse
mübah kılmaktadır. Sözkonusu rekabet ortamı, devletlerin en önemli politika
araçlarından vergilendirmeye de ister istemez sirayet etmiştir.
Vergilendirme yetkisine sahip olan devletin vergi mevzuatının, sisteminin ve
vergi politikalarının diğer devlet üzerinde oluşturduğu etkilere vergi rekabeti
denilmektedir. Vergi politikalarının en önemli enstrümanı olan vergi oranları,
vergi rekabeti denilen olgunun en önde gelen etki aracıdır. Vergi rekabeti;
uluslararası rekabet gücünü artırarak yabancı yatırımların ülkeye çekilmesi, vergi
mevzuat ve sistemlerinin yakınlaştırılması ve vergisel teşvikler sağlanması
amacıyla dolaysız vergi oranlarında daha yoğun gerçekleşmektedir. Dolaylı
vergiler ise vergi uyumlaştırılmasına sahne olmaktadır.
Vergi rekabeti olgusu, sağladığı bazı açılımlar noktasında olumlu bir kavram
olarak değerlendirilirken, sebep olduğu bazı olumsuz sonuçlar bağlamında
eleştirilmektedir. Olumlu sonuçlar arasında, vergi indirimleri noktasında ortaya
çıkan yabancı sermaye artışı ve vergi gelirlerinin etkin kullanım sonucu oluşan
kamu harcamalarında verimlilik sayılabilir. Olumsuz sonuçlara örnek olarak ise,
mali bozulma, haksız vergi rekabeti ve neticesinde adaletsiz vergi yükü dağılımı
sayılabilir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 13 Ekim 2010 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2009 Sayı: 52 |