The Ottoman state had a long history of information gathering activities on its behalf. During Mahmut II’s reign (1808–1839), given the geographical extent of the empire, it was seen as a necessity to collect information about everyone from governors to ordinary citizens and to learn about the expectations and complaints of the population. Accordingly, reports collected from the administrators of city centers, districts, and towns were delivered to Istanbul. While secret information gathering activities in this period were generally undertaken to gauge popular satisfaction with the internal affairs of the state, they gradually became a tool of power and interest struggles. The role of the spy, which came to the fore as an institutional structure during the Abdulhamid period (1876-1909), was complex and many aspects remain obscure. The spy was in a positionthat aroused fear among many people. All kinds of state-related comments, whether made at work, in cafes, on the street, or even in houses, might be the subject of reports by spies. While these reports conferred various privileges on spies, they could also trigger the arrest and exile of the people who were reported. The handling of the subject matter in Güntekin's novels, most of which is based on historical reality, endows them with both literary and historical value. The novels, in which social and political life during various periods is represented using realistic examples, include many subjects that can be examined from an anthropological perspective. The spy and the spy’s reports, which are among Güntekin's subjects and have enigmatic aspects, are revealed through fictional life scenes that demonstrate the political situation of the period.
Osmanlı tarihinde devlet adına bilgi toplama faaliyetlerinin geçmişi hayli eskidir. Geniş coğrafyaya yayılmış bir imparatorluğun denetlenmesi, valilerden sade vatandaşa kadar hemen herkes hakkında bilgi edinilmesi, halkın beklenti ve şikâyetlerinin öğrenilmesi II. Mahmud Dönemi’nde (1808-1839) bir ihtiyaç olarak görülür. Şehir merkezleri, kaza ve kasabaların yöneticilerinden bu amaçla alınan jurnaller, İstanbul’a ulaştırılır. Jurnal hazırlama faaliyetleri, devletin içişlerinde genellikle insanların memnuniyetini ölçmeye yönelik yapılırken zamanla iktidar ve çıkar mücadelelerinin bir aracı hâline gelir. II. Abdülhamid Dönemi’nde (1876-1909) kurumsal bir yapı olarak öne çıkan hafiyelik; karmaşık, aydınlatılması zor bir görünüme bürünür ve pek çok kesim için korku ile anılan bir konuma yerleşir. İşte, kahvede, sokakta hatta evlerde yapılan devlet içerikli her türlü konuşma, hafiyelerin jurnal mevzuudur. Jurnaller; hafiyelere ikbal, imtiyaz sağlarken jurnallenen kişiler için tecrid, tevkif ve sürgün nedeni olur. Toplumu derinden etkileyen “jurnalcilik” olgusu, Reşat Nuri’nin kalemine de yansır. Sanatçının sosyal ve siyâsî hayatın çeşitli dönemlerini gerçekçi örneklerle yansıtan romanları; politik, sosyolojik ve kültürel açılardan tetkik edilebilecek pek çok konuyu içerir. Gizlice yapılan hafiyelik ve jurnal, dönemin siyâsî durumunu gösteren kurgusal hayat sahneleriyle görünür hâle gelir. Çoğu tarihî gerçekliği olan konuların roman kurgusu içinde işlenişi, Güntekin’in eserlerine hem edebî hem tarihî belge değeri yükler.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 28 Aralık 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 |