BibTex RIS Kaynak Göster
Yıl 2014, Cilt: 1 Sayı: 3, 173 - 183, 01.09.2014

Öz

Bu   çalışmanın   amacı,   Borsa   İstanbul’da   (eski   veriler   için   İMKB)   işlem   gören   gıda  firmalarının   (XGIDA)   sermaye   yapısına   etki   eden   faktörlerin   belirlenmesidir.   Bu   amaçla,  gıda   sektöründeki   19   firmanın   bilanço,   nakit   akım   ve   gelir   tablolarındaki   verilerden  yararlanılmıştır.  2007-­‐2012  yılları  arasındaki  6  yıllık  bu  verilere,  panel  veri  analizi  yöntemi  uygulanmıştır.   Çalışmada   bağımlı   değişken   olarak,   toplam   borç/toplam   aktif   oranı  (kaldıraç  oranı);  bağımsız  değişkenler  olarak,  borç  dışı  vergi  kalkanı,  büyüklük,  kârlılık  ve  varlık   yapısı   kullanılmıştır.   Sonuç   olarak;   kaldıraçla   borç   dışı   vergi   kalkanı,   büyüklük,  kârlılık  ve  varlık  yapısı  arasında  anlamlı  negatif  bir  ilişki  olduğu  belirlenmiştir.  Çalışmanın  sonuçları;   finansman   hiyerarşisi   teorisini   desteklemektedir.   Ödünleşme   teorisini  destekleyen  tek  değişkenin;  borç  dışı  vergi  kalkanı  olduğu  tespit  edilmiştir.  Bu  makale  13.Ulusal  İşletmecilik  Kongresi’nde  bildiri  olarak  sunulmuştur.  8-­‐10  Mayıs  2014  Kemer/Antalya,  2.Cilt,  sayfa  1359-­‐1366.  Year:  2014      Volume:  1      Issue:  3  1.GİRİŞ  Sermaye  yapısı,  firmanın  finansmanında  kullanılan  borç,  özsermaye  bileşimini  ifade  eder.  Sermaye   yapısının   oluşturulması,   firmaların   karşılaştığı   en   önemli   finansal   kararlardan  birisidir.   Finansal   kararlar,   firmanın   finansal   yapısı   üzerinde   hayati   bir   öneme   sahiptir.  Finans   yöneticileri   de   ya   firmanın   değerini   maksimize   edecek   ya   da   ortakların   refahını  maksimize  edecek  bir  sermaye  yapısı  oluşturmaya  çalışırlar.  Teorik  ve  ampirik  çalışmalar,  optimal  sermaye  yapısından  söz  etseler  de,  değişen  firma  ve  piyasa  koşulları  sebebiyle,  bir  firmanın  değerini  maksimize  eden  veya  sermaye  maliyetini  minimize   eden   devamlı   ve   değişmez   bir   sermaye   yapısı   söz   konusu   değildir   (Sayılgan,  2010).   Bununla   birlikte   finans   teorisi   tercih   edilen   finanslama   karmasının   firma   değeri  üzerindeki  etkisini  anlamayı  sağlamaktadır.  Modigliani   ve   Miller’in   1958   yılındaki,   sermaye   yapısının   firma   değerini   etkilemediğini  savunan   makaleleri   sermaye   yapısı   ile   ilgili   araştırmaların   temelini   oluşturmaktadır.  Modigliani   ve   Miller’dan   sonra,   optimal   sermaye   yapısı,   sermaye   yapısını   etkileyen  faktörler  ve  sermaye  yapısı  kârlılık  veya  sermaye  yapısı  şirket  değeri  ilişkisini  analiz  etmeye  çalışan  birçok  araştırma  yapılmıştır.    Bu  çalışmada  da,  İMKB’de  kayıtlı  bulunan,  gıda  sektöründeki  19  firmanın,  sermaye  yapısını  etkileyen  faktörler  panel  veri  analizi  kullanılarak  belirlenmeye  çalışılmıştır.  Çalışmanın   ikinci   bölümünde   sermaye   yapısıyla   ilgili   yaklaşımlar   ele   alınmıştır.   Sermaye  yapısını   etkileyen   faktörlerle   ilgili   literatür   üçüncü   bölümü   oluşturmaktadır.   Dördüncü  bölümde;  sermaye  yapısını  etkileyen  faktörlerin  analizine  yer  verilmiştir.  Beşinci  bölümde  ise;  çalışmanın  genel  değerlendirilmesi  yapılmış  ve  sonuçları  tartışılmıştır.      2.SERMAYE  YAPISI  İLE  İLGİLİ  YAKLAŞIMLAR  Modigliani   ve   Miller,   1958   yılında   yayınladıkları   çalışmada,   vergi   unsurunun   bulunmadığı  etkin   sermaye   piyasalarında,   firmanın   piyasa   değerinin   sermaye   yapısından   bağımsız  olduğunu,   dolayısıyla   bütün   firmaların   optimal   sermaye   yapısına   sahip   olduklarını  savunmaktadırlar.  Gerçek  hayatta,  sermaye  piyasaları  Modigliani  ve  Miller’ın  çalışmalarını  dayandırdıkları   etkin   piyasalardan   oldukça   farklı   bir   yapıda   olduğu   için,   çalışmaları   çeşitli  eleştirileri  de  beraberinde  getirmiştir.  Bunun  üzerine,  1963  yılında,  bu  makalelerini  yeni  bir  çalışma   ile   düzeltmişler   ve   yabancı   kaynağın   faizinin   vergi   matrahını   azaltıcı   etkisinin  olduğunu  söylemişler  ve  kurumlar  vergisini  göz  önüne  almışlardır.  Borcun  faizinin  vergiden  muaf   olduğunu   ve   kâr   payının   bu   muafiyeti   sağlamadığını   belirterek,   en   yüksek   piyasa  değerine   sermaye   yapısının   %100   borçla   oluşturulduğunda   ulaşılacağını   söylemişlerdir.  Daha  sonra  Miller  (1977),  tek  başına  yaptığı  bir  çalışmada,  gelir  vergisini  de  ele  almış,  firma  düzeyinde  borçlanmanın  sağladığı  avantajların,  bireysel  düzeyde  borçlanmanın  doğurduğu  vergi  dezavantajları  sonucu  ortadan  kalktığını  ileri  sürmüştür  (Demirhan,  2009).  Modigliani   ve   Miller’ın   1958’de   yaptıkları   çalışma,   sermaye   yapısı   üzerine   yapılan  çalışmaların   temelini   oluşturmuştur.   Bu   çalışmalar   sayesinde,   finansman   hiyerarşisi,  ödünleşme  ve  vekâlet  gibi  farklı  teoriler  ve  kişisel  vergiler,  temsil  maliyetleri,  asimetrik  bilgi  gibi  konular  ortaya  çıkmıştır.  Yapılan  çalışmalar  genellikle  gelişmiş  ekonomilerdeki  firmalar  üzerinde   gerçekleştirilmiştir.   Bunların   yanı   sıra,   sınırlı   sayıda   uluslararası   karşılaştırmaları  içeren  çalışmalar  da  bulunmaktadır  (Lööf:  2003;  Jong,  Kabir  ve  Nguyen:  2008).  Günümüzde  bu   konu   ile   ilgili   yapılan   çalışmalarda   ise,   gelişmekte   olan   piyasalarda   faaliyet   gösteren  firmaların  sermaye  yapıları  incelenmektedir.  Myers’in   (1984)   finansman   hiyerarşisi   (Pecking   Order)   teorisinde;   dışarıdaki   yatırımcıya  göre   özsermaye   borçtan   çok   daha   risklidir.   Bu   yüzden,   firmalar   önce   iç   kaynaklardan  finansmanı,  yani  dağıtılmayan  kârları  tercih  etmekte,  daha  sonra  dış  kaynaklar  yönelmekte  bu  aşamada  da  borçlanmadan  sonra  hisse  senedi  ihracı  yoluyla  dış  kaynak  toplama  yolunu  tercih  etmektedir.  Diğer  faktörlerde  değişiklik  olmaması  kaydıyla,  bu  durumda  firmaların  kârlılığı   ne   kadar   artarsa   iç   kaynaklara   yöneliş   de   buna   paralel   artacak,   böylece   kârlılıkla  borçlanma   arasında   ters   yönlü   bir   ilişki   ortaya   çıkacaktır.   Finansman   hiyerarşisi   teorisi  finansal   kararları   açıklamada   sıklıkla   kullanılır   ve   kârın   etkisini   doğru   bir   şekilde   tahmin  etme  gibi  önemli  bir  özelliğe  sahiptir.  Ödünleşme   (Trade   Off)   teorisine   göre   ise;   bunun   tam   tersi   bir   ilişki   beklenmektedir.   Bu  görüşe   göre,   sermaye   yapısı,   borcun   sağladığı   faydalar   ve   borcun   maliyeti   arasındaki  dengeyle  belirlenir.  Firmaların  yabancı  sermaye  ile  öz  sermaye  arasında  optimal  bir  oranı  yakalamaları   gerektiği   önerilmektedir.   Firmalar   kârlarını   artırdıkları   zaman,   vergi  avantajından   yararlanmak   için   borçlanmaya   yönelmeyi   tercih   edecektir.   Ayrıca   geçmiş  kârlılık   gelecekteki   ödeme   gücü   için   de   çok   iyi   bir   gösterge   sayılacağından,   bu   şirketler  daha   rahat   borçlanma   imkânına   da   sahip   olacaktır.   Ancak,   aşırı   borçlanma   durumunun  şirketin  iflas  riskini  arttıracağı  unutulmamalıdır.  Yukarıda  yer  alan  iki  statik  görüşe  karşılık,  şirketin  uzun  vadede  hedeflediği  bir  borçluluk  oranı  olacağını  varsayan  dinamik  modellere  göre   hedeflenen   borçluluk   oranına   ulaşmanın   maliyeti   bulunmaktadır   ve   alınan   borçlar  elde   edilecek   nakit   fazlası   ile   kolayca   geri   ödenebilmektedir.   Dolayısıyla,   firmalar   uzun  vadede  borçluluk  oranlarını  hedef  orana  doğru  arttırmak  yönünde  hareket  etseler  de,  kısa  vadede   “finansman   hiyerarşisi”ne   uygun   davranacaktır   (Murray   and   Goyal,   2009;   Ata   ve  Ağ,  2010).  Lemmon  ve  Zender  (2010)  finansman  hiyerarşisi  teorisini  test  ederken,  borç  kapasitesini  kontrol   etmenin   önemi   üzerine   bir   çalışma   yapmışlardır.   Finansman   hiyerarşisi   teorisinin  firmaların  büyük  bir  bölümünün  finansal  davranışlarının  açıklayıcısı  olduğunu  bulmuşlardır.  Bunun   yanında,   vekâlet   teorisine   göre   ise,   eğer   gerçekleştirilecek   projeden   iyi   getiri  bekleniyorsa   hissedarlar   fon   temini   için   yeni   hissedar   bulma   arayışına   girmezler.   Bunun  yerine   düşük   faizli   borç   ihraç   ederek   getirinin   büyük   bir   kısmının   kendilerinde   kalmasını  sağlarlar.  Alacaklıların,  firmaya  verdikleri  borç  karşılığı  talep  ettikleri  tutar  sabit  olmasına  rağmen,  hissedarların  talepleri  firma  gelirleri  ile  doğru  orantılı  şekilde  artmaktadır.  Bunun  sonucu  olarak,  alacaklılar  daha  az  riskli  projeler  ile  kendi  alacaklarını  garanti  altına  almayı  tercih   ederken,   hissedarlar   daha   çok   getirisi   olabilecek   riskli   projeleri   tercih   etmektedir.  Firmanın   borç   oranını   artırması,   dışarıdan   sağlanan   sermayenin   temsilcilik   maliyetlerini  düşürecek   ve   firmanın   değerini   artıracaktır.   Fakat   borç   düzeyinin   artması   alacaklılar   ile  hissedarlar   arasında   çıkar   çatışmalarına   sebep   olacak   ve   temsilci   maliyetleri   artacaktır  (Demirhan,  2009;  Ata  ve  Ağ,  2010).  Khrawish   ve   Khraiwesh   (2010),   2001-­‐2005   yılları   arasında   Amman   Borsası’nda   faaliyet  gösteren  30  firmanın  sermaye  yapısını  belirlemek  üzere  bir  çalışma  yapmışlardır.  Bağımlı  değişkenler   olarak,   kaldıraç   ve   uzun   vadeli   borç/toplam   borç   oranlarını   kullanmışlardır.  Bağımsız  değişkenlerini  de,  büyüklük,  varlık  yapısı,  kârlılık,  kısa  vadeli  borç  ve  uzun  vadeli  borç  olarak  belirlemişlerdir.  Çalışmalarının  sonucunda,    kaldıraç  ile  büyüklük,  varlık  yapısı,

The determinants of capital structure: an application on food firms quoted on Borsa Istanbul

Yıl 2014, Cilt: 1 Sayı: 3, 173 - 183, 01.09.2014

Öz

The  aim  of  this  study  is  to  determine  the  financial  factors  that  affect  the  capital  structure  of   the   firms   in   Borsa   Istanbul   (formerly   IMKB)   food   industry   (XGIDA).   In   this   context,  information   obtained   from   the   balance   sheets,   income   statements   and   cash-­‐flow  statements   of   19   firms   were   analyzed   for   6   years   (2007-­‐2012)   by   using   panel   data  analysis.   In   the   study   total   debt   to   total   asset   ratio   (leverage   ratio)   is   used   as   the  dependent  variable  while  non-­‐debt  tax  shield,  size,  profitability  and  asset  structure  are  used  as  the  independent  variables.  According  to  the  findings,  it  is  detected  that  non-­‐debt  tax   shield,   growth,   profitability   and   asset   structure   had   a   significant   negative   effect   on  the  leverage.  The  results  of  the  study  confirm  the  main  aspects  of  Pecking  Order  Theory.  On   the   other   hand,   the   only   result   that   supports   Trade-­‐off   Theory   is   the   non-­‐debt   tax  shield.       SERMAYE   YAPISINI   BELİRLEYEN   FAKTÖRLER:   BORSA   İSTANBUL’DA   İŞLEM  GÖREN  GIDA  FİRMALARI  ÜZERİNE  BİR  UYGULAMA

Toplam 0 adet kaynakça vardır.

Ayrıntılar

Bölüm Articles
Yazarlar

Fatih Sinan Esen Bu kişi benim

Serap Pelin Ozturk

Ulkuhan Bike Esen Bu kişi benim

Yayımlanma Tarihi 1 Eylül 2014
Yayımlandığı Sayı Yıl 2014 Cilt: 1 Sayı: 3

Kaynak Göster

APA Esen, F. S., Ozturk, S. P., & Esen, U. B. (2014). The determinants of capital structure: an application on food firms quoted on Borsa Istanbul. Journal of Economics Finance and Accounting, 1(3), 173-183.

Journal of Economics, Finance and Accounting (JEFA) is a scientific, academic, double blind peer-reviewed, quarterly and open-access online journal. The journal publishes four issues a year. The issuing months are March, June, September and December. The publication languages of the Journal are English and Turkish. JEFA aims to provide a research source for all practitioners, policy makers, professionals and researchers working in the area of economics, finance, accounting and auditing. The editor in chief of JEFA invites all manuscripts that cover theoretical and/or applied researches on topics related to the interest areas of the Journal. JEFA publishes academic research studies only. JEFA charges no submission or publication fee.

Ethics Policy - JEFA applies the standards of Committee on Publication Ethics (COPE). JEFA is committed to the academic community ensuring ethics and quality of manuscripts in publications. Plagiarism is strictly forbidden and the manuscripts found to be plagiarized will not be accepted or if published will be removed from the publication. Authors must certify that their manuscripts are their original work. Plagiarism, duplicate, data fabrication and redundant publications are forbidden. The manuscripts are subject to plagiarism check by iThenticate or similar. All manuscript submissions must provide a similarity report (up to 15% excluding quotes, bibliography, abstract and method).

Open Access - All research articles published in PressAcademia Journals are fully open access; immediately freely available to read, download and share. Articles are published under the terms of a Creative Commons license which permits use, distribution and reproduction in any medium, provided the original work is properly cited. Open access is a property of individual works, not necessarily journals or publishers. Community standards, rather than copyright law, will continue to provide the mechanism for enforcement of proper attribution and responsible use of the published work, as they do now.