Humans have always tended to live together since the existence of the World, and shared their thoughts or feelings with the help of a language either created by themselves or spoken by the communities they were born into. Language, which both enables the communication between people and serves as the main component of national memory, has always been of utmost importance for each community. In addition to this, researchers have conducted a number of studies about linguistics all through the history. While preserving its existence through the time, language continues changing in parallel to the developments experienced by the society. As for the individuals in the community, they also develop in accordance with the language spoken by their society. Hence, it is possible to say there is a mutual interaction between language and the society. While investigating this relationship, Socio-Linguistics met the Notion of social gender at the end of the 20th century. Social gender concept can be defined as the behaviour models socially regarded suitable for the anatomic genders of people and it has become topic of interest searched by different disciplines. In Literature and Linguistics, researchers study how social gender is reflected in language. This present study focused on the implications of social gender in Mustafa Çiftçi’s stories. One of the popular authors of today, Mustafa Çiftçi’s boks titled Bozkırda Altmışaltı ,Adem’in Kekliği ve Chopin, and Ağlaya Ağlaya Öldük Anam Bacım constitutes the main data source of the study. The results showed that these books consisted of a great number of social gender reflections appearing in the characters' occupations or the roles they have undertaken.
Evrenin varoluşundan beri insanlar birlikte yaşama eğilimi göstermişler ve oluşturdukları ya da içine doğdukları topluluğun dilleri aracılığıyla birbirleriyle paylaşımda bulunmuşlardır. İnsanlar arasında iletişimi sağlamakla kalmayıp milli hafızanın temel unsuru olan dil, her topluluk için varoluşlarından itibaren büyük önem arz etmiştir. Bununla beraber, tarih boyunca araştırmacılar da dilbilimine dair pek çok araştırma yürütmüşlerdir. Dil, bir yandan tarih boyunca mevcudiyetini korurken bir yandan da toplumun tecrübe ettiği gelişmelere paralel olarak değişmeye devam eder. Toplumdaki bireyler ise içine doğdukları dilin onları yönlendirdiği şekilde gelişir. Bu durumda, dil ve toplum arasındaki ilişkinin karşılıklı olduğunu söylemek doğrudur. İşte bu ilişkiyi inceleyen Toplum Dilbilimi alanı, yirminci yüzyılın sonlarına doğru toplumsal cinsiyet kavramıyla tanışmıştır. Kişinin doğuştan gelen anatomik cinsiyetine, toplumun uygun gördüğü davranış modellerini ataması olarak tanımlayabileceğimiz toplumsal cinsiyet kavramı, son yıllarda farklı disiplinler tarafından çalışılan bir konu haline gelmiştir. Edebiyat ve dilbilimi alanlarında, toplumsal cinsiyetin dile nasıl yansıdığı araştırılır. Bu çalışmada ise, toplumsal cinsiyetin dildeki göstergeleri Mustafa Çiftçi’nin öyküleri incelenerek çözümlenmiştir. Son dönemin tanınan yazarlarından Mustafa Çiftçi’nin ‘Bozkırda Altmışaltı, Adem’in Kekliği ve Chopin ve Ağlaya Ağlaya Öldük Anam Bacım adlı kitapları, çalışmanın veri kaynağını oluşturmaktadır. Çalışmanın sonuçları göstermiştir ki karakterlerin mesleklerinden öykülerde üstlendikleri rollere kadar bu romanlarda toplumsal cinsiyet unsurlarına fazlasıyla yer verilmiştir.
Cinsiyet Toplumsal Cinsiyet Toplum Dilbilim Mustafa Çiftçi Öykü
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Türkiye Sahası Yeni Türk Edebiyatı |
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Erken Görünüm Tarihi | 28 Haziran 2024 |
Yayımlanma Tarihi | 28 Haziran 2024 |
Gönderilme Tarihi | 19 Ekim 2023 |
Kabul Tarihi | 6 Aralık 2023 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 Sayı: 17 |
This journal is licensed under a Creative Commons Attribution 4.0 (Attribution-NonCommercial-NoDerivs 4.0 International (CC BY-NC-ND 4.0) International License.