1945 yılında Konya’da dünyaya gelen Ressam Hasan Pekmezci, sanatçı ve eğitimci kişiliğiyle Türk sanatının gelişmesine önemli katkılar sağlamıştır. Türkiye’nin farklı bölgelerinde eğitimcilik yapan Pekmezci, buralardan edindiği izlenimleri, kendi resim dünyasında biçimlendirerek, karakteristik tarzıyla içsel dünyasından dış dünyaya taşımıştır. Sanatçı, Avrupa’daki baskı resim kültürünün Türkiye’de yaygınlaştırılması için çaba sarf etmiş, bu alanda yayınlar yapmış, sergiler açmış, uygulama çeşitliliği geliştirerek, resim sanatında kendine yer edinmiştir. Türkiye’nin önemli kurumsal koleksiyonlarında eserleri bulunan sanatçı, çeşitli kavramlardan yola çıkarak, lekesel biçimler oluşturmuştur. Bu çalışma, Pekmezci’nin yaşam konulu eserleri özelinde, sanatçının yaşam kavramını ele alma biçimi, bakış açısı ve kavramsal anlamları üzerinde durmaktadır. Yaşam, yaşayan her canlı için tüm varlık işlevlerini sürdürdüğü süreçtir. Ressamlar için yaşam, kavramsal olarak sadece nefes alıp verme, büyüme, gelişme, üreme gibi organizmaların ortak hareketleri değil, aynı zamanda gelecek kaygıları, düzen, zaman gibi kişisel özellikler barındıran sistematik düşünceler bütünüdür. Ressam Hasan Pekmezci, düşünen, yazan, çizen ressam olarak, uzun yıllar sanat eğitimi
vermiş, rengin ve çizginin bütünlüğü içinde önemli eserlere imza atmış, üretken kişiliğiyle Türk resminde iz bırakmış bir sanatçıdır. İnsanın yaşam süreci, Pekmezci’nin dikkatini çekmiş, geçmiş görünümler kendi içsel dünyasında yarattığı lekelerle, dinamik enerjiye evirilmiş, bu enerji, pentürel formlarda somut bir varlığa dönüşmüştür. Karbon ve suyun özelleşmiş kimyası aracılığıyla işleyen yaşam, Pekmezci’de renk lekeleri, konturlar, çizgiler, noktalar gibi resmin temel ilke ve elemanlarıyla doğrudan ilintili yapılarla form kazanmış, kavramsal, metaforik ve sembolik anlamlarla ifade edilmiştir. Ressamın anlatımcılıktan, dışavuruma uzayan bu resim dünyası, içsel yansımasının kodları hakkında ipuçları vermektedir. Her ressamın bir nevi renksel şair olduğu düşünülürse, kelimelerle ifade edilmeden, duygusal renk patlamaları ile açıklanabilecek ruhsal durumlar söz konusudur. Pekmezci’nin resimleri, 1960’lı yılların Türkiye’si, orta Anadolu insanını, kavramlardan yola çıkarak işlemekte, ressamın kendini özdeşleştirdiği biçimsel renk değerleriyle insan yaşamından görünümleri
aktarmaktadır. Savaşın yıkım getirmesi, dolaylı olarak insan yaşamını olumsuz etkilemesi, kısıtlaması, mahkûm etmesi yaşam kavramıyla zıtlıklar oluşturmaktadır. Benzeri hoşnutsuzluk içeren kavramların karşısında duran, onu olumlayan barış kavramıyla paralellik arz eden yaşam, yüzyıllardır savaşlar görmüş, savaşçı genlere sahip Türk toplumunun yaşam kavramından beklentisini betimleyen sanatçı, bireysellikten çok genellemeleriyle dikkati çekmektedir. Yaşamın döngüsel yapısı, Pekmezci eserlerinde kalıcılığa dönüşmüştür. Pekmezci için yaşam, ölümle son bulmamakta, bedensel bir dönüşüm geçirmektedir. İnsanın varlığı son bulsa da ruhsal yapısı, ebedi olarak yaşayacak, dünyevi fiziksel irade yerini, gökyüzündeki bilinmezliğe bırakacaktır. Bilimle izah edilemeyen varlık dünyasında devam edecek yaşam, varlığını sürdürecektir. Tüm canlıların yaşamla, yaşanılmayan arasında bir konumda durduğunu anımsatan eserlerinde, kırmızı, siyah, gri, yeşil, sarı ve beyaz tonları ağırlıklı olarak kullanan sanatçı, rengin psikolojik etkisinden yararlanarak, insan ruhunun estetik algı
düzeyine gönderdiği sinyallerle, mesajlarını daha kalıcı ve anlaşılır şekilde ortaya koymaktadır. Yaşam, Pekmezci eserlerinde üzerinde sıkça durduğu ve vurguladığı şekliyle her canlının doğal hakkıdır. Bu çalışmada, barış konusunun destekçi kavramlarından biri olan “yaşam” kavramını güncel bir sanatçı özelinde ele alarak, önemine vurgu yapılmış, resim dünyasındaki karşılığına değinilmiştir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Resim |
Bölüm | Araştırma makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Temmuz 2024 |
Gönderilme Tarihi | 1 Nisan 2024 |
Kabul Tarihi | 1 Temmuz 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 Cilt: 1 Sayı: 1 |