İslâm tarihi boyunca muhaddisler, hadislerin gelecek nesillere en doğru şekilde aktarımı için olağanüstü bir gayret sarf etmişlerdir. Bu uğurda rivayetlerin yazımı ve tedvin edilmesi sürecinden başlamak üzere, rivayetlerin yazımındaki imla ve noktalama sorunlarının (tashîf ve tahrîf) ortadan kaldırılmasına kadar çok geniş bir yelpazede bu hizmet faaliyeti kesintisiz bir şekilde devam etmiştir. Ayrıca hadis ilminin, mevzuu itibarıyla, Allah Resûlü’ne ait söz, fiil, takrir ve siret olarak bilinen her bilgi ve belgeyi aktarmayı gaye edinmiş olması, söz konusu hizmetin “dinî bir vecibe” olduğunu ve aktarım sürecinin daha büyük bir özen ve titizliği gerektirdiğini göstermektedir. Bu çerçevede hadis ulemasının zaman zaman bir rivayeti naklederken bazı isim, künye, kelime veya cümlenin lafzını tam olarak tespit etme gayretinin bir sonucu olarak şek ve tereddüt içeren ifadeler kullandıkları görülmektedir. Bu noktada kanaatimizce şek ve tereddüdün, râvinin hıfz ve zabtının zayıf veya güçlü olmasıyla da doğrudan ilişkisi bulunmamaktadır. Zira burada hıfz ve zabtı zayıf olan raviler kadar, bu hususta gayet kuvvetli olan râvilerin de şek ve tereddüt yaşadıkları ve rivayetlerinde bunu açıkça ifade edebildikleri görülür. Dolayısıyla rivayetlerdeki şek probleminin, beşer hafızasının, tabii seyir içerisindeki hata ve yanılma payı ile dinî bir vazifeyi özenle yerine getirme gayretinin doğal bir sonucu olduğu söylenebilir. Ancak beşerin akıl ve mantığı da şek ve tereddütte kalmayı kabullenmeyip çeşitli şekillerde bunu gidermenin yollarına başvurmayı zorunlu kılmaktadır. Bu kapsamda, tarih boyunca hadis âlimleri, rivayetlerdeki mezkûr şek ve tereddüdü giderebilmek maksadıyla birtakım çözüm yöntemleri sunmuşlardır. İşte bu makale, ilgili çözüm yöntemlerini incelemektedir. Bu bağlamda söz konusu yöntemlerin ayrıntısına girilmeden önce şek kelimesinin sözlük ve terim anlamı üzerinde durulmuş, ardından şekki ifade eden edat ve tabirler ile şekkin kısımları ve sebepleri kısaca ele alınmıştır. Sonrasında söz konusu yöntemlerin bizatihi hadisler üzerinde nasıl uygulandığını görebilmek amacıyla, örneklendirmelerin doğrudan temel hadis ve şerh kaynaklarından seçilmesine özen gösterilmiş ve bu alandaki teorik ilkelerin pratik düzlemdeki tatbik zemini esas alınmıştır. Makale, şek giderme yöntemi olarak biri cem‘ ve te’lif (uzlaştırma), diğeri de tercih olmak üzere iki temel yöntem ve ilgili örnekleri üzerinde durmaktadır. Aslında bu yöntemler, hadis ilimleri içerisinde “ihtilâfü’l-hadîs veya muhtelifü’l-hadîs yahut müşkilü’l-hadîs” olarak bilinen ve görünürde birbirlerine aykırı manalar taşıyan hadisler arasındaki problemleri çözmek üzere geliştirilmiş yöntemlerdendir. Dolayısıyla rivayetteki şek problemi, doğrudan ihtilâfü’l-hadîs ilmi kapsamına giren bir konu sayılmasa da ilgili problemin çözümü için kullanılan yöntemler, ihtilafü’l-hadîsteki çözüm yöntemleriyle aynıdır. Bu bağlamda temel kaynaklardan hareketle cem‘ ve te’lif yöntemi kapsamında beş ilke tespit edilmiştir. Bu ilkeler sırasıyla şöyledir: (1-) Hem lafız, hem de mana itibarıyla birbirine yakın olan kelimeler arasındaki cem‘ ve te’lif, (2-) aynı konuyla ilişkili diğer rivayetler göz önünde bulundurularak yapılan cem‘ ve te’lif, (3-) rivayetlerden birinin diğerinden zaman olarak daha önce olması yönüyle yapılan cem‘ ve te’lif, (4-) râvi ile alakalı isim ve künye ve benzeri hususların bilgisine dayalı cem‘ ve te’lif ve (5-) sahâbî râvinin bilgisi, takva ve faziletinin dikkate alınması yönüyle yapılan cem‘ ve te’lif. Diğer taraftan tercih yöntemi çerçevesinde ise dokuz temel ilke olduğu görülmektedir. Bu ilkelerin birincisi “Kesinlik bildiren rivayeti, şek ve tereddüdün bulunduğu rivayete tercih” şeklindedir. Bu ilkenin alt başlığında da kesinlik bildiren rivayetin gerekçelerinden bahsedilmektedir. Bu gerekçeler ise şöyledir: Aynı ravinin hem şek bildiren hem de kesinlik ifade eden iki rivayetinden kesin olanının tercih edilmesi, hadis otoritelerince bilinen, meşhur pek çok tarikle gelen bir rivayet olması bakımından tercih edilmesi, rivayetin naklinde daha titiz ve hafız olanın rivayeti olması itibarıyla tercih edilmesi ve Buhârî ve Müslim’in her ikisinin veya birinin naklettiği bir rivayet olması hasebiyle tercih edilmesi. Bütün bu sayılanlar, birinci ilkedeki kesinlik bildiren rivayetin tercih gerekçeleri olarak tespit edilmiştir. Diğer sekiz ilke ise şöyledir: (1-) Şek ve tereddüdün bulunduğu rivayette asgari düzeyde varlığı kesin olanın tercihi, (2-) şek lafzının yer aldığı rivayetin bağlamından hareketle yapılan tercih, (3-) şek lafzının bulunmadığı rivayetlerin bağlamı itibarıyla yapılan tercih, (4-) toplumda yaygın örf ve adetler kapsamında yapılan tercih, (5-) rivayetin lafzının Kur’ân’a uygun olması bakımından yapılan tercih, (6-) tarihî gerçekliğe uygunluk bakımından yapılan tercih, (7-) sözlükteki doğru anlam itibarıyla yapılan tercih ve (8-) râvilerin isim ve nesepleri konusundaki bilgi bakımından yapılan tercih.
Şek râvi rivayet hadis şerhleri hıfz zabt ihtilaf muhtelifü’l-hadîs cem‘ ve te’lif
Ḥadīth scholars have made a great effort to transmit ḥadīths to future generations throughout the history of Islam. Hence, the process of transferring and narrating continued, starting from the process of writing narrations (riwāyāt) and writing them down in order to remove the problems of spelling errors in writing narrations. In addition, the ḥadīth science aims to transmit every information and document based upon the sayings of the Prophet, may God’s prayers and peace be upon him, which also includes his actions, and his biography. Moreover, this indicates that the aforementioned process is a “religious duty” and therefore needs much care and attention in its performance. In this context, it is noted that ḥadīth scholars sometimes use expressions of doubt and indecision while trying to define a name, nickname, word, or phrase during the transmission of the ḥadīths. In our opinion, the source of doubt and indecision is not directly related to the weakness or strength of the narrator’s memory. It is for that reason that it is possible to observe the narrators having doubts about the great-strong experts of the narrators (ḥuffāẓ) just as the weak narrators concerning the memorization, and they explained this in their narrations. Therefore, it can be said that the problem of doubt in narrations is a natural consequence between the possibility of error and omission in the natural course of human memory, and the careful exertion of effort in the performance of religious duty. On the other hand, the human mind refuses to accept doubt and requires the resort to methods that remove it by various means. In this context, ḥadīth scholars throughout history have provided several solutions or approaches to ward off the doubt in relation to what is narrated. This article deals with these approaches but before delving into the details of these approaches, the research focuses on the meaning of doubt, both linguistically and idiomatically. That is followed by dealing with the letters and expressions that express doubt, and the sections of doubt and its causes. After that, attention is directed to selecting examples directly from ḥadīth sources and basic commentary books to learn how to apply these methods to the ḥadīths themselves, or the practical application of theoretical principles in this field.
This article focuses on two basic approaches and examples associated with them: one is combination and synthesis (al-jam‘ wa al-ta’līf), and the other is preference (al-tarjīḥ). In fact, these two methods are among the methods that have been used to remove the problem that exists between contradictory narrations, which are known as “mukhtalif al-ḥadīth” or “mushkil al- ḥadīth”. Hence, the problem of doubt in the narration, even if it is not one of the issues of mukhtalif al-ḥadīth with all its aspects, then the methods that must be followed to remove doubt are the same methods that must be followed to push away the difference and confusion that exist between the contradictory ḥadīths. In this context, based on the basic sources, five principles have been defined in the scope of the method of combination and synthesis.
Doubt narrator narration transmit ḥadīth commentaries difference confusion contradictory ḥadīths combination and synthesis preference
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 24 Aralık 2020 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2020 |
Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi
Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi açık erişimli bir dergidir
Açık Erişim Politikası için tıklayınız.